Friday, 31 August 2018

Bakanlıktan belediyelere büyük destek


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 100 Günlük Eylem Planı" kapsamında, ülke genelinde 176 yapım işini tamamlayıp belediyelere teslim edecek.

Bakanlıktan belediyelere büyük destek

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ilgili kuruluşu İLBANK AŞ, sağlıklı kentleşmenin sürdürülebilmesi ve altyapısız hiçbir belediyenin kalmaması için terör dolayısıyla zarar gören iller de dahil tüm yerel yönetimlerin altyapı sorunlarına çözüm getirecek yatırımları gerçekleştiriyor.
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 100 Günlük Eylem Planı" kapsamında ülke genelinde 75 içme suyu, 99 atık su, bir katı atık tesisi ve bir yol yapımı olmak üzere toplam 176 yapım işi tamamlanarak belediyelere teslim edilecek.
Eylem planı kapsamında Bakanlıkça 24'ü içme suyu, 30'u atık su sektöründe olmak üzere toplam 54 yapım işinin ihalesi de tamamlanacak.
Suya ulaşamayan belde kalmayacak
Hayata geçirilecek bu projelerle Bakanlık tarafından, yerleşim yerlerinde hayat kalitesini artırılması, vatandaşların gerekli hizmetlere kavuşturulması, suya ulaşamayan beldenin kalmaması, sağlıklı ve yaşanabilir bir ortam için atık suların arıtılıp deşarjlarının gerçekleştirilmesi sağlanacak. 
Kaynak: AA

TÜRKİYENİN MİLLİ ÜRETİM ÇALIŞMALARI NASIL ENGELLENDİ...

TÜRKİYENİN MİLLİ ÜRETİM ÇALIŞMALARI NASIL ENGELLENDİ...
Dr. İlhami Pektaş.
Mustafa Kemal Atatürk yerli üretime, savunma ve havacılığa çok büyük önem verirdi. Cumhuriyet’ten hemen sonra havacılık gelişmelerini incelemek ve araştırmak amacıyla Avrupa ülkelerine heyetler gönderdi. Bu heyet üyelerinden biri de ilk pilotlarımızdan ve büyük havacılık deneyimine sahip aynı zamanda mühendis olan Vecihi Hürkuş idi.
Vecihi Hürkuş teknik geziden döndükten hemen sonra çalışmalara başladı ve ilk Türk uçağını imal etmeyi başardı. 28 Ocak 1925 tarihinde ürettiği ilk uçağı VECİHİ K-6 olarak adlandırdı. Vecihi Hürkuş çalışmalarına aralıksız devam ederek Kayseri’de bulunan Tomtaş Tayyare ve Motor A.Ş firması ile anlaştı fakat firmanın 1928 yılında iflası ile İstanbul’a geri dönerek 1930 yılında Kadıköy’de, 3 ay gibi kısa bir sürede, ilk Türk sivil uçağını, kendisinin de ikinci uçağı olan “VECİHİ XIV”‘ü üretti. Bu uçakla ilk uçuşunu, 27 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de gerçekleştirdi.
İlk sivil uçağı “VECİHİ XIV”dan sonra , ilk eğitim ve spor uçağı “VECİHİ XV”, 160 beygirlik Mercedes uçak motorlu deniz kızağı “VECİHİ SK-X” ve “VECİHİ XVI kabin uçağı”üretti. 1951 yılında arkadaşları ile birlikte zirai ilaçlama uçakları yapan bir şirket kuran Hürkuş, ortaklarıyla anlaşamadığı için ayrılmak zorunda kaldı. 1954 yılında ilk Türk sivil havayolu şirketi olan Hürkuş Havayolları’nı kurdu. Fakat bazı kazalar, kaçırılmalar, sabotajlar vb. bilinen aksilikler sonucunda, Hürkuş Hava Yolları’nın uçakları uçuştan men edildi.
Daha sonra Nuri Demirağ, ilk uçak mühendislerimizden Selahattin Alanı yanına alarak İstanbul’da uçak tasarımlarını gerçekleştirerek imal etmeye başladı. Nuri Demirağ 1936 yılında ilk olarak tek motorlu NU.D-36 ve 1938 yılında 6 kişilik çift motorlu NU.D-38 marka Türk malı uçakları üretti. Bu uçak 1944 yılında dünya havacılığı yolcu uçakları arasında A sınıfına katıldı. THK, Beşiktaş’taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, toplamda 24 adet eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak THK’na teslim edildi.
Türklerin kendi uçaklarını yapması belli başlı uçak fabrikalarını özellikle başta ABD olmak üzere İngiltere, Fransa, Almanya ve diğer ülkeleri çok endişelendirmişti. Atatürk’ün ölümünden sonra da devlet desteğini üretimden çekti ve 1939’da THK, sipariş ettiği 65 adet uçak zamanında teslimat yapılmadığı gerekçesiyle sözleşmeyi feshetti. Ayrıca uçakların yurt dışına satılmaması için bir de kanun çıkartıldı. Bu yüzden yurt içi ve yurt dışından sipariş alamayan fabrika 1944 yılında iflas noktasına geldi.
Nuri Demirağ’ın uçaklarını almayan Hava Kuvvetleri Komutanı tarihe geçen şu vahim sözleri söylemiştir: “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar.” ABD, 1941-44 yılları arasında Türkiye’ye 95 milyon dolarlık bedelsiz savaş malzemesi vermesine rağmen bu malzemelerin bakımı için her yıl bütçeden bu bedelin 4 katı miktarda kaynak aktarılmıştır. 1920’li ve 1930’lu yıllarda büyük fedakârlıklarla elde edilen savunma sanayi imkan ve kabiliyetleri zamanla kaybedilmeye başlanmış, yurtiçi siparişleri azalmış ve tüm bunlardan dolayı askeri fabrikalar ve sivil teşebbüsler 15 Mart 1950’de kapatılmıştır.
İlk milli silah sanayini kuran, Kafkas Cephesi'nin ve Milli Mücadele'nin gizli kahramanı Nuri Killigil, Trablusgarp'ta Atatürk'ün silah arkadaşı, Kafkasya'da İslam Ordusu Komutanı idi. Nuri Killigil, 1938 yılında Zeytinburnu'nda kok kömürü satan bir şirketi satın alıp burayı bir madeni eşya fabrikasına dönüştürdü. Bu fabrikada tabanca, matara, demir çubuk, gaz maskesi ve mermi üretmeye başladı. Daha sonra Killigil, fabrikasını büyüterek Sütlüce'ye taşıdı, yeni motor ve makinelerle havan ve havan mermisi üretimine de başladı. Bir süre sonra fabrikanın silah üretmeyeceğini beyan etti ve üretime gizlice devam etti. Fakat 2 Mart 1949'da fabrikada kendisinin de şehit olmasına neden olan faili meçhul üç büyük patlama ile fabrika aynı akibete uğradı.
1951 yılında Türkiye’de ilk mekanik kantar imalatı, lisans veya know-how alınmaksızın Tülomsaş tesislerinde gerçekleştirildi. 1957 yılında Ankara’daki Gençlik Parkı’nda işletilmek üzere Eskişehir Cer Atölyesi’nde 20 kilometre hız yapabilen 35 ton yük kapasiteli iki küçük buharlı lokomotif “Mehmetçik” ve “Efe” üretildi. Başbakan Adnan Menderes, 5 Nisan’da da Cer Atölyesi’ni ziyaret ettiğinde bu lokomotiflere bindi ve hayran kaldı. Başbakan, “Bu lokomotifin büyüğünün de üretilerek demiryollarında hizmet verilmesini istedi. 1958 yılında ilk yerli lokomotifi imal etmek için çalışmalara başlandı. Yaklaşık 3 yıl süren çalışmanın ardından 1961 yılında, tasarımından üretimine tamamen Türk işçi ve mühendislerinin alın terinin eseri olan Buharlı Karakurt Milli Lokomotifi üretildi. 1915 beygir gücünde, 97 ton ağırlığında, 70 km/h hız yapabilen ilk Türk buharlı lokomotifi Karakurt, 1976 yılına kadar demiryollarında hizmet etti. Halen Türkiye’nin yerli teknoloji geliştirme çabalarının bir anıtı olarak aynı dönemin ürünü Devrim otomobiliyle birlikte Eskişehir TÜLOMSAŞ tesislerinde sergilenmektedir.
Menderesin talimatıyla aynı tarihlerde Sivas Cer Atölyesi de, yerli lokomotif ve yük vagonu üretmek üzere 1959 yılında çalışmalara başlamış ve Türk işçi ve mühendislerinin büyük gayreti ile 1700 beygir gücünde, 97 ton ağırlığında ve 70 km/h hız yapabilen teknik özelliklerde üretilmiştir. 1961 yılında 56202 seri numarası ile hizmete giren ilk Türk buharlı lokomotifi Bozkurt, 25 sene demir yollarında aralıksız sefer yaptıktan sonra emekliye sevk edilmiştir. 27 Mayıs darbesi olduğunda bu lokomotifler hizmete başlamıştı ama hikayeleri hiç anlatılmadı.
Türkiye’nin ilk yerli Devrim otomobili; 1961 yılında, yine Eskişehir Tülomsaş tesislerinde, Türk mühendis ve işçilerinin büyük gayret ve emeği ile tamamen yerli malzemeler kullanılarak üretildi. Tüm zorluklara rağmen yaklaşık 4.5 ay içerisinde, 4 adet 50 beygirlik A4L yandan sübaplı tipi, üç er adet 60 beygirlik A4T üstten sübaplı ve 70 beygirlik B3T üstten sübaplı tipi olmak üzere toplam 10 motor, 3 adet A tipi ve 4 adet B tipi toplam 7 şanzımanlı; 4 silindirli, 4 zamanlı, 2070 cm3 hacminde benzinli motor, 81 mm silindir çapında, 3600 devri/dakika azami motor devrinde, azami hızı 135 km/saat, uzunluğu 4500 mm, genişliği 1800 mm, yüksekliği 1550, ağırlığı 1250 kg. teknik özelliklerinde toplamda 4 adet sedan otomobil üretildi.
Cemal Gürsel’in, “Batı kafasıyla araba yaptınız ama, doğu kafasıyla benzin koymayı unuttunuz” meşhur tarihi açıklamasına müteakip her zamanki olduğu gibi Devrim otomobilinin seri üretiminin Türkiye tarafından yapılmasını istemeyen gizli eller tarafından engellendi. Seri üretimine geçilmiş olsa bugün Türkiye, yurt dışına kendi otomobilini ihraç eden bir ülke konumunda olacaktı.
Devrim otomobilinin üretiminden 5 yıl sonra Koç ve Ford ortaklığıyla Anadol fabrikası kuruldu. 18 yıl boyunca üretilen Anadol satış sıkıntısı çekmedi ve 87 bin adet satıldı. O dönemde iç talep 3 – 5 bin adet olarak bilinirken, ilk çıkacak Anadol için 76 bin kişi başvurmuştu. Ancak Anadol, yılda 8 bin adetlik üretim yapabildi. Otomobil almak için 1.5 yıl sıra beklemek gerekiyordu. Ankara’da kurduğu Otokoç firması ile Ford Motor Company’nin distribütörlüğünü alan Vehbi Koç, 1946 yılında da resmen Ford Motor Company’nin Türkiye temsilcisi olmuş, 1959 yılında kurulan Otosan bünyesinde 1966’da seri üretime geçen ilk yerli otomobil “Anadol”, Ford işbirliğinin sonucu olarak üretilmeye başladı.
Böylece 40’lı yıllarda başlayan ABD Marshall yardımı ile özellikle motorlu taşıtlar alanında yapılan hibe yardımlarla uçak, askeri kamyon, traktör, otomobil, Jeep, yedek parça verilerek üretim yapmamız engellendi. Yani yerli araç üretilmesinde ABD bugün de olduğu gibi en büyük engel olarak karşımıza çıkmıştır. DEVRİM’i engelleyen ABD, 5 yıl sonra kendi firması FORD ile Türkiye’de otomobil üretimine başladı.
1955 yılında MKE ortaklığı ile 20 milyon TL sermayeli bir şirket daha kuruldu bu şirketin hedefi ilk ayda 250 ve 1 yıl içinde 1000 adet kamyon üretmekti. Ama maalesef gerçekleştirilemedi.
1956 yılında Erbakan tarafından kurulan Gümüş Motor fabrikası Türkiye’nin ilk dizel motor fabrikasıydı. Fabrikanın adı 1964 yılında sermayedarların değişmesi ile Pancar Motor oldu. Ancak fabrika için ilk zorlu süreç 2001 krizi ile başladı ve ardından 2008 Krizi ile fabrika iflas etti.
TÜMOSAN, motor tahrik ve aktarma organları ve benzeri teçhizatı üretmek amacıyla Makine ve Kimya Endüstri Kurumu (MKEK), Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK), Şekerbank, Türkiye Denizcilik Bankası, Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankasının iştirakiyle, 23 Haziran 1976 tarihinde 100 Milyon TL sermaye ile kurulmuş ve faaliyetlerini dizel motor ve traktör üretiminde yoğunlaştırmıştı. Traktör ve dizel motorları projeleri için İtalyan FIAT Firması ile 7 Nisan 1977 tarihinde yapılan lisans anlaşması gereği TÜMOSAN, 49-142 BG aralığında 3, 4 ve 6 silindirli dizel motor ve 8 tip traktör lisansına sahip oldu. FIAT Firması ile Lisans Anlaşması Ağustos 1988 yılında sona ermiş ve anlaşma gereği TÜMOSAN kazandığı tecrübeler doğrultusunda kendi markası ile dizel motor ve traktör imalatına devam etmiştir.
Türkiye'nin ilk dizel motor üreticisi olma özelliğini taşıyan TÜMOSAN, aynı marka ile üretilen traktörlere dizel motor sağlaması yanında TÜRK TRAKTÖR ve OTOYOL için de uzun yıllar dizel motor üretimi gerçekleştirmiştir. Motor projesinin 1978 yılında yatırım programına girmesine ve motorun tamamına yakın bölümünün yerli olarak üretiminin amaçlanmasına rağmen 1987 ve 1992 yılları arasında traktör üretimine 5 yıl ara verilmiş ve 1993 yılında tekrar başlamıştır. Şirket 18 Ağustos 1998 tarihinde özelleştirme kapsam ve programına alınmış, 7 Şubat 2003 tarihinde Sümer Holding'e bağlanmıştır. Bu yıllar içinde üretim verimli olamamıştır.
TÜMOSAN sermayesi tarafından ele alınan kamyon ve ağır kamyon dizel motorları projelerinin yürütülmesi 5 Nisan 1979 tarihinde kurulan ve sermayesinin % 82,8'i TÜMOSAN' a ait olan Aksaray Motor Sanayi ve Ticaret A.Ş.(AKMOSAN)' ne devredilmiştir. Ağır Kamyon Dizel Motorları Projesi için İsveç VOLVO Firması ile lisans sözleşmesi imzalanmış daha sonra proje BMC'ye devredilmiştir. Aksaray'da yapımı üstlenilen 2 tip minibüs, midibüs ve pikap hafif dizel motorları ile ilgili olarak Japon MITSUBUSHI Firması ile lisans anlaşması yapılmış ancak yatırım durdurulmuştur.
Erbakan hoca döneminde yapılması planlanan 100.000 adet motor ve 30 bin adet traktör üretim projesi, Tümosan, Taksan, Temsan, Testaş, Gerkonsan vb. gibi kurulan fabrikalardan rahatsız olan Amerika ve Batı, Türkiye’ye ambargo uygulamaya başladı. Sonuçta, Erbakan hoca hükümetten düşürülerek projelerin bir kısmı kapatıldı , bir kısmıda askıya alındaı.
1954 yılında Tuzla'da kurulan ve yüzde 25'i ABD sermayesi olan Türk Willys Overland Tuzla Jeep Montaj Fabrikası üretime başladı. Başlangıçta jeep üreten firma daha sonra kamyon üretmeye başladı. Fabrika daha sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'ne devredildi. 1986 yılından itibaren ‘T Model’ jeeplerin yerlileştirilmesi çalışmalarına geçildi. 1990’lı yıllarda da yüzde yüz yerli GT ve GTD Model olarak askerî jeep üretimine başlandı. Araçlara ait marka tescili, 1995’te Türk Patent Enstitüsü tarafından ‘Tuzla 1013’ adı ve ‘T’ logosuyla yapıldı. Ayrıca, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Sanayi Genel Müdürlüğü’nden araç tip onay belgeleri alınarak, ihracat için gerekli şartlar elde edildi. 15 yıldan fazla sürede, yerli olarak yaklaşık 13 bin askeri jeep üretildi. Bütün bunlara rağmen bilinmeyen nedenlerle fabrika jeep üretimi durdurdu ve kapandı.
Sonuç olarak Atatürk’ün 1930'larda sanayinin millileşmesi gerektiğini, montajla bir sanayi oluşamayacağını sürekli dile getirmesine rağmen, Atatürk'ün ölümünden sonra montaj sanayine devam edilmiş ve onun istediği anlamda %100 yerli ve milli üretim modeli gerçekleştirilememiştir.
İnşallah bütün bunlardan ders çıkararak % 100 yerli ve milli sanayimizi kurarız.

ULUSLARARASI AÇIK KARADENİZ MUAYTHAİ KUPASI 2018

ULUSLARARASI AÇIK KARADENİZ MUAYTHAİ KUPASI 2018
Uluslararası Açık Karadeniz Muaythai Kupası 22-26 Ağustos 2018 tarihlerinde Ukrayna’nın Odesa kentinde yapıldı.
Faliyete Minik, Yıldız, Genç ve Büyükler kategorisinde 42 Sporcu, 6 Antrenör, 1 Teknik direktör ile katılan Türk Milli Takım Kafilesi Şampiyonaya iz bıraktı.
Ukrayna'nın Odessa şehrin de düzenlenen faaliyete: UKRAYNA, BELERUS, MOLDAVA, ABD, LETONYA, TÜRKİYE , ALMANYA VE GÜRCİSTAN olmak üzere 8 ülkeden 285 sporcu katıldı, Uluslararası Açık Karadeniz Kupasında; Türk Milli Takımımız 18 (ALTIN), 16 (GÜMÜŞ), 8(BROZ), MADALYA ALARAK TAKIM HALİN DE 8 ÜLKE ARASIN DAN 2.LİK KUPASINI ALDI).
Faaliyet ile ilgili açıklama yapan Milli Takımlar Teknik Direktörü Yılmaz Çeken; Uluslararası Açık Muaythai Kupasına katılmamızı sağlayan Başta Gençlik ve Spor Bakanlığımız'za, Federasyon Başkanımiz Sayın Halil durna , Başkan Vekilimiz Hasan Yıldız'a tüm Yönetim Kurulumuza tesekkürlerimizi sunarız. Madalya kazanan ve ay yıldızlı bayrağımızı göndere çektirmek için bütün gücüyle mücadele veren sporcu kardeşlerimi tebrik eder başarılarının devamını dilerim, Ayrıca şampiyona boyunca emeklerini esirgemeyen bütün emektar milli takım antrenör arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunarım. Başarılarımız her daim olsun.

Tuesday, 28 August 2018

YERLİ DAHİ MUCİT : GAZİANTEPLİ MENNAN USTA



YERLİ DAHİ MUCİT : GAZİANTEPLİ MENNAN USTA
İş dünyası içinde olup da Mennan Usta’yı tanımayan yoktur. Asıl adı Mennan Aksoy. Günün birinde Gaziantep’e bir Fransız gelir. Tekstilcilere akıl verir der ki “Tekstilin beşiği sizsiniz ama Çin ve Hindistan sizden önce geliyor. Teknolojinizi yenilemezseniz onlar sizi geçerler. Makineleriniz yetersiz. Bunları yenileyin, dünya pazarı sizin olsun ama en iyi makineler Fransa’da üretiliyor. Gelin bizden alın” der ve kendi mallarını pazarlar.
Dinleyenler arasında bir usta vardır. Kendine özgü lehçesiyle… “Bu adam ne diy, acep?” der.
Kafaya takar, makinenin resmine bakar. Çeliği eritir, şekillendirir, vidasını, motorunu ekler. Fransızların 3 milyon Euro’ya satacağı makineyi kendisi 50 bin liraya üretir.
Yerli piyasaya sunduğu yetmez. Brezilya’ya kadar çeşitli ülkelere yaptığı makineleri gönderir.
Bu usta, Mennan Aksoy’dur. Diplomasız dahi. Yoksulluktan okuyamamıştır. İlkokulu 9 yılda bitirmiş, bir daha eğitim görmemiştir. Allah vergisi öyle bir akıl ve beceriye sahiptir ki…
Makineyi bir görsün, ertesi gün atölyesinde yapımı başlanmıştır. Gördüğü makineleri en fazla 10 dakika inceledikten sonra aynısını yapabilme yeteneğine sahip. Onun için kafasında röntgen ışınlı bir fotoğraf makinesi ile doğmuş diyorlar. Bu olağanüstü yeteneği yüzünden Avrupa ve Amerika’da yapılan sanayi fuarlarına girişi yasaklanır ama o yine bir yolunu bulup fuarlara girmeyi başarır.
1973’te kurulan Özçelik A.Ş., makine imalatı için 2000 metrekarelik kapalı alanda Araştırma-Geliştirme laboratuarı kurdu. Poliproplen Halı İpliği Üretim makinası POLYSIN BCF4 ile 1998’de Teknoloji Başarı Ödülü aldı. Romanya, Bulgaristan, Brezilya, Suriye ve Fas’a makine sattı. Türkiye’de ve yurt dışında 40 fabrika kurdu. 3000 metrekare alanda 100 personelle 8 milyon dolar ciro yapan Özçelik A.Ş., bu cironun 1 milyon dolarını araştırma geliştirmeye harcadı. Üstün yeteneğine rağmen sanayi şirketleri için araştırma geliştirmenin önemini çok iyi anlamıştır. ‘ Özçelik A.Ş, 30 yıllık iş hayatında ARGE’ye önem verdikten sonra ekonomik olarak 160 kat büyüdüğünün altını çizmiştir.
1999-2002 yılları arasında poliproplen CF, Poliproplen CF/BCF combi iplik üretim makinası ile Polyamid CF ve Polyamid BCF iplik üretim makinalarını geliştiren Özçelik A.Ş., 2002-2003 yıllarında üçüncü projeyle de POLYSPIN PET Combi, polyester renkli CF ve BCF iplik üretim makinalarını geliştirdi. Son olarak da POLYSPIN BCF6, sentetik halı ipliği üretim makinasını üretti. 2002 yılında nonwoven kumaş üretim makinası geliştirildi. 2003 yılında başka araştırma geliştirme projesi kapsamında da Triko sektörü hedef alındı.
Kendi atölyesinde onlarca makine üretti, bunları ihraç etti. Gaziantepliler ve tekstilciler yakından tanıyor. Bir de Alman, Fransız ve İtalyan makine sanayicileri iyi tanıyor. Çünkü onların kabusu oldu. Mennan usta, ürettiği makinelerin piyasada çok tutulduğunu fakat asıl ekonomik kazancın yerli üretim ve fiyatların ucuzlamasıyla olduğunu, kendi ürettiği yerli makineler sayesinde Türkiye’nin en az 500 milyon dolar tasarruf yaptığını söylemiştir.
Mennan usta isterdi ki…
Tüm ürünlerimizi kendi el emeğimiz ve göz nurumuzla yerli malzemeyle üretelim.
Yerli sermaye gelişsin. Sanayicimiz kazansın. Boşa döviz ödeyerek, yabancılara kazıklanmayalım. İhracatımız artsın, işsizlik ve cari açık azalsın.
Mennan Usta, “ Çeliğe hükmetmeyen, hiçbir şeyine sahip çıkamaz” derdi.
Öyle bir teknoloji üretti ki. Yazın serin, kışın sıcak tutan bir ürün. Yoğunluğu düşük triko.
Dünya peşinde koştu. Kapıştı. TÜBİTAK ödüller verdi. ODTÜ, İTÜ gibi üniversitelerde hocalığı düşünüldü. Diploması yoktu! Tasarımını cebinde taşıdığı tebeşirle, yere çizerek anlatırdı. Aklına yetişmek mümkün değildi.
Gaziantep’te kanalizasyon atıkları büyük dertti. Çamuru, kokusu şehri bezdirmişti. Belediye yönetimi, dünyayı dolaşır, çareler arar. Mennan Usta, “ Memleketteki ustalar öldü mü?” diye çıkışır. Okumuş gençleri de alır, yanına… “ Şöyle yapın, bu parçayı, şuraya takın” talimatıyla, kafasına göre sistemi kurar. Kanalizasyon çamuru alınır. Kurutulurken, enerji üretilir.
Çıkan küller de asfalta, çimentoya katkı maddesi konulur.
Bugün…
Antep’te her gün çıkan 160 ton çamurun bertaraf edilmesi Mennan Usta’nın eseridir.
Mennan usta derdi ki ; “Devlet, atın önüne et, itin önüne ot atiy. Burunsuza hızma, kulaksıza küpe veriy”. ARGE teşviklerinin bu işi gerçekten yapana verilmesi gerekir. Yoksa kaynaklar boşa gider.
Mennan Usta’nın vasiyeti ;
Gençler bilim ışığında yetiştirilsin.
İmkânlar verilsin, önleri kesilmesin.
Her şey yerli imkanlarla üretilsin.
Milli markalarımız geliştirilsin.
Yabancıya döviz gitmesin.
Asıl vurgu yapmak istediğim konu, Mennan Ustalar bu memlekette kolay yetişmiyor, bu insanların finansman kaynaklarına nasıl ulaşırım, bu makineyi nasıl pazarlarım derdi olmamalı. Mennan Usta gibilerinin hayallerini gerçekleştirdiğimiz vakit bu ülke sanayide büyük hamleler yapar. Yerli sanayinin desteklenmesi için elini taşın altına koyması gereken kimler varsa hedefleri iyi tespit etmeli, kısıtlı kaynakları israf etmemelidir.
Bu memleket seni unutmayacak mekanın cennet olsun.
İlhami Pektaş

ŞEHİR HASTANELERİ PROJESİNDE KAÇIRILAN TARİHİ FIRSAT


ŞEHİR HASTANELERİ PROJESİNDE KAÇIRILAN TARİHİ FIRSAT.
Dr. İlhami Pektaş.
Şehir hastaneleri hükümetimizin 2003 yılında uygulamaya koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Projesi ile başladı. Bu proje kapsamında 27 ilde toplam 33 adet şehir hastanesi yapılması planlandı.
Devletin hem kiracı hem de hizmet alıcı olacağı bu sistemde,"devlet" hastanesini “şirket” yönetecek ve Personel maaşları dışında şehir hastanelerindeki hizmetlerin önemli bir kısmı özel sektör tarafından yürütülecekti. Laboratuvar hizmetinden ameliyat hizmetine, yatak hizmetinden kantin, otopark işletmesine, hastane dışında taksi durağından kreşe kadar tüm iş ve işlemler özel sektöre bırakılacaktı.
Bu projede Kamu araziyi veriyor. Bu arazi üzerine projenin ihalesini alan şirket sağlık bakanlığının istediği planda hastane inşaatını yapıyor. Hastane binalarının yanına ayrıca çok iyi bildiğimiz AVM, otopark, eğlence merkezleri, oteller de inşa ediyor. Sağlık bakanlığı hastanede 25 yıllığına kiracı oluyor. Hastanenin bütün cari giderleri (bakım, onarım, yemek, temizlik, bilgi işlem gibi) de sağlık bakanlığı tarafından üstleniliyor. Bakanlık görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini ve hastane doluluk oranının yüzde 70’ini sağlama garantisi veriyor.
Fakat 15 yıl önce planlanan Şehir Hastaneleri Sağlıkta Dönüşüm Projesinde çok önemli bir şey ihmal ediliyor. Bu hastanelerde kullanılacak cihazların yerli ve milli marka olarak üretilmesi, bu cihazlar için gerekli ARGE destekleri ve teşviklerin o tarihte başlatılması ve üretilen yerli ürünlerin hastanelerde öncelikli kullanılması zorunluluğu getirilmesi !!!
Bu hastanelerde kullanılacak olan MR, Tomografi, Röntgen ve Ultrason gibi ileri teknoloji ve pahalı görüntüleme sistemleri, Koter Cihazları, EKG Cihazları, Hasta başı Monitörler, Anestezi Cihazları, Ventilatörler, Kuvözler, Fototerapi Cihazları, Labaratuar Cihazları,Test Cihazları ve diğer medikal ürünlerin Türkiye’de üretim çalışmalarının başlatılması ihmal edildi.
Fakat maalesef şimdi Yozgat, Mersin, Isparta, Kayseri ve Adana şehir hastaneleri açıldı. Ankara Bilkent, Manisa, Eskişehir ve Elazığ’daki şehir hastaneleri de hizmete girmek için gün sayıyor. Fakat maalesef hastanelerimizi donatacak yerli ve milli markalı ürünler o tarihte planlanmadığı için hala ortada yok ve hala yurt dışından ithal ediliyor.
Bu ürünlerin Türkiye’de üretimi o zaman planlansaydı, gerekli ARGE destekleri ve teşvikler o tarihte başlatılsaydı emin olun şimdi sanayicilerimiz bu cihazların hepsini üretiyor olacaktı. Şehir hastanelerimiz yerli ve milli marka ürünlerimizle donatılacaktı. Hiçbirini yurt dışından almayacaktık. İşsizlik ve cari açık kısmen de olsa azalacaktı ve ihracatımıza da büyük katkısı olacaktı.
Ama maalesef bu fırsat kaçırıldı. İnşallah yeni projelerde gerekli tedbirler alınır ve yerli cihaz üretimi için gerekli planlamalar yapılır.

YERLİ VE MİLLİ SİLEO MARKA ELEKTRİKLİ OTOBÜSLERİMİZ.


Görüntünün olası içeriği: otobüs, gökyüzü ve açık hava

YERLİ VE MİLLİ SİLEO MARKA ELEKTRİKLİ OTOBÜSLERİMİZ.

Dr. İlhami Pektaş.

Sileo, elektrikli akü ile çalışan, 10m, 12m, 18m, 25m uzunluk seçenekleriyle, hızlı yolcu indirme-bindirme olanağı sağlayan, %100 alçak tabanlı, İtalyan CUNA, Alman VDV, StVZO görüş ve sürücü bölgesi standartlarına uygun, 75-232 yolcu kapasiteli, 4 saatlik şarjla 400 kilometre menzile sahip olan, çevre dostu, sessiz, verimli ve ekonomik Türkiye’nin ilk yerli elektrikli otobüsüdür.

Yeni SILEO, sahip olduğu rejeneratif enerji ile de fren enerjisini elektrik enerjisine dönüştürüp aracın bataryasını dinamik olarak şarj edebilen, içten yanmalı motor yerine aks üzeri elektrikli motor kullanılması ile geniş ve ferah bir iç hacim oluşturan, 10-25 m arasında uzunluk alternatifine göre 75 kişiden 232 kişiye kadar yolcu taşıyabilen çevre dostu bir araçtır.

Dizel araçlar genel koşullarda 100 kilometre başına 50 litre yakıt tüketirken, tüm yol koşulları dikkate alındığında yeni SILEO ortalama 0,8 kWh/km, yani yaklaşık 15 kuruşluk tüketim sergiliyor. Yolculuk esnasında rahatsız edici hiçbir motor gürültüsü olmayan yeni SILEO bu tasarımı ile şehirlerimizde ve yurt dışında büyük ilgi görüyor. Türkiye'de daha önce Konya, Eskişehir ve İzmir belediyelerinde kullanıldı.
Şimdi yeni nesil olarak Elazığ ve Manisa kullanacak.

2014 yılında Türkiye'nin ilk yerli yüzde 100 elektrikli otobüslerini üretmeye başlayan Bozankaya firması, 2017 yılında AR-GE çalışmaları ile geliştirdikleri 2. nesil araçlarını 20 adet 18 metre ve 2 adet 25 metre olmak üzere toplamda 22 adet yüzde 100 elektrikli yeni nesil SILEO elektrikli otobüs Manisa Belediyesi için, 18 metre uzunluğunda toplam 15 adet yeni nesil SILEO'yu da Elazığ Belediyesi için üretti. Manisa ve Elazığ belediyeleri için üretti. Araçlar partiler halinde 2018 sonuna kadar belediyelerimize teslim edilecek.

Sileo, şehirlerde yaşam kalitesinin artmasına katkıda bulunan ve dizel araçlara kıyasla %75'e yakın tasarruf sağlayan özellikleriyle ön plana çıkıyor. Ankara/Sincan'daki fabrikada tamamen Türk işçilerin emeğiyle üretilen milli ve yerli bir marka yeni nesil Sileo’lar yurt dışına da ihraç ediliyor.

Yerli ve milli ürün kullanan Elazığ ve Manisa Belediyelerimizi ve üretimini yapan Bozankaya firmamızı tebrik ediyorum.

Manisa; https://www.youtube.com/watch?v=2KhoxiIht0o
Elazığ; https://www.youtube.com/watch?v=50CUdwLhgwk

Yerli ve Milli Otobüslerimiz, İnşallah yerli ve milli araçlarımıza önem veren diğer belediyelerimize de örnek olur.

https://www.facebook.com/ilhami.pektas.5?tn-str=*F
www.ilhamipektas.com
www.facebook.com/endustriyelurunler

Gayrimenkul kampanyasında indirim müjdesi

Gayrimenkul kampanyasında indirim müjdesi

Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, gayrimenkul alanındaki kampanya kapsamında, projelerin satış fiyatı üzerinden yüzde 10 indirim yapılacağını bildirdi.

Gayrimenkul kampanyasında indirim müjdesi
İSTANBUL
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurumgayrimenkul alanındaki kampanya kapsamında, projelerin satış fiyatı üzerinden yüzde 10 indirim yapılacağını bildirdi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum: "Minimum yüzde 10 peşinat alınacak. Bu peşinatla alakalı, bugün dövizde veya altında yatırımını değerlendiren vatandaşımızla alakalı şöyle bir durum söz konusu. Altını ve dövizi bugünkü kurdan neyse bu kur bir kenara koyulacak ve süreç içerisinde diyelim ki dövize ve altına artış geldi, bu artış kadar daire fiyatından bedel düşülecek. Dolayısıyla hiç kimsenin şu saatte dövizini, altınını kenarda tutmasını gerektiren bir durum söz konusu değil." ifadelerini kullandı.

"Bugün fedakarlık günü"

Bakan Kurum, şunları kaydetti:
"Sektörümüz daha önce olduğu gibi bugün de farklı bir kampanya ile bir fedakarlık örneği gösteriyor. Vatandaşların da gayrimenkulun gerçekten ülkemizde her zaman değerlendiğini ki bu fedakarlıkla kazanmama ihtimallerinin olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla artık hem ekonomiye bir değer anlamında hem sektöre hem de alıcıların kazanması anlamında çok önemli bir kampanya. Bu durum bazılarını rahatsız ediyor. Bizim Gezi olaylarıyla başlayan 17-25 Aralık süreciyle devam eden şu anda da ekonomik kuşatmayla karşı karşıya kaldığımız ülkemizde, bu milli duruş bu milli birlik, milli seferberlik birilerini rahatsız ediyor. Rahatsız etmeye de devam edecek. Bizim bugün sektörümüzün kazanma günü değil bugün fedakarlık günü."

"Kampanya 29 Ağustos'ta başlayacak"

Kampanyanın 29 Ağustos'ta başlayıp 31 Ekim'e kadar süreceğini belirten Kurum, "Kampanya 29 Ağustos'ta başlayacak. 31 Ekim'e kadar sürecek. Şimdi stok noktasında, net bir rakam veya bir stok sayısı var mıdır derseniz veya stoğu neye göre belirliyorsunuz? Bu bakış açısına bağlı. Bu kampanya 100 bin konutu içeriyor. 100 bin konutta da kota var. Yani yaklaşık yüzde 25'i kadar. Tabi bunu inşallah sektör temsilcilerimiz arttıracaktır. Bugün buradan sözünü alırız inşallah. Şu anki kampanya şartları 100 bin konut ve bunun yaklaşık yüzde 25'i diye düşünebiliriz." şeklinde konuştu.

"Daire konusunda bir fiyat limiti yok"

Daire fiyatlarına ilişkin açıklamada bulunan Bakan Kurum, "Hiçbir sınırlama yok. Ancak şunun takibini yapacağımızı vatandaşlarımızın bilmesini isterim. Kampanya başladı fiyat arttıralım, satıldı fiyat arttıralım söz konusu değil, bugünkü şartlar ve fiyatlar neyse bu şartlar ve fiyatlarda yükleyicilerimiz bunu gerçekleştirecekler ve bunun takibini de Bakanlık olarak biz yapacağız. Daire konusunda bir fiyat limiti de yok." dedi.

Monday, 27 August 2018

BM'den Myanmarlı generaller için soykırım yargılaması talebi

Birleşmiş Milletler, Myanmar’da ordu generallerinin Arakanlı Müslümanlara karşı soykırım suçu işledikleri gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını istedi.
Birleşmiş Milletler Myanmarlı generallerin soykırımdan yargılanmasını istedi

Bileşmiş Milletler (BM) tarafından kurulan Uluslararası Myanmar Bağımsız Araştırma Misyonu, Myanmar ordusunun (Tatmadaw) Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing'in de aralarında bulunduğu üst düzey ordu generallerinin Arakanlı Müslümanlara yaptığı soykırım nedeniyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde (UCM) yargılanmasını istedi.
BM İnsan Hakları Konseyi'nin 23 Mart 2017'de kurduğu Misyon, yaklaşık 18 ay süren çalışmalarının ardından elde ettiği bulgulara ilişkin hazırladığı raporu, Myanmar'daki Arakanlı Müslümanların maruz kaldığı katliamın 1. yılında açıkladı.
Myanmar ordusu ve fanatik Budistlerin Arakanlı Müslümanlara yönelik cinayet, tecavüz, işkence ve keyfi tutuklamalar dahil insan hakkı ihlallerinin ortaya çıkarılması amacıyla kurulan Misyon'un raporunda çarpıcı ifadelere yer verildi.
Raporda, Myanmar Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing ve pek çok üst düzey ordu generalinin Arakan eyaletinin kuzeyinde soykırım, ülkenin kuzeyindeki Kaçin ve Şan eyaletinde ise insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları nedeniyle araştırılması ve haklarında soruşturulma başlatılması istendi.
Arakanlı Müslümanların, başta Myanmar ordusu ve diğer güvenlik güçlerinin apaçık insan hakları ihlalleri ve istismarlarına uğradığı vurgulanan raporda, tüm bu eylemlerin "Uluslararası hukuka göre şüphe götürmeyecek şekilde ağır suçlar." olduğunun altı çizildi.
Raporda, "Askeri zorunluluklar, asla ayrım gözetmeksizin cinayetler işlenmesini, kadınlara toplu tecavüzü, çocuklara saldırılmasını ve köylerin tamamen yakılmasını haklı çıkarmayacaktır. Başta Arakan eyaletindeki mevcut güvenlik tehditlerine bakıldığında Myanmar ordusunun taktikleri, istikrarlı ve ağır şekilde orantısız olmuştur." ifadeleri kullanıldı.
Arakan eyaletinde Müslümanların maruz kaldığı mezalimlerin anlatıldığı raporda, bölgedeki soykırımın dünyadaki diğer soykırımlarla "doğallığı", "ciddiyeti" ve "kapsamı" bakımından benzerlikler gösterdiğine işaret edildi.
Raporda, Genelkurmay Başkanı Min Aung Hlaing'in yanı sıra yardımcısı General Soe Win başta olmak üzere pek çok generalin soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçları kapsamında UCM'de yargılanması talep ediliyor.
Uluslararası Myanmar Bağımsız Araştırma Misyonu'nun raporunda ayrıca, soykırım işleyen ordu mensuplarına ilişkin BM'nin elinde uzun bir liste olduğu, bu listenin şimdilik saklı tutulacağı ve Misyon'un detaylı raporunun 18 Eylül'de BM İnsan Hakları Konseyi'ne sunulacağı kaydedildi.
Arakanlı Müslümanlara etnik temizlik
BM'ye göre, 25 Ağustos 2017'den sonra Arakan'dan kaçarak Bangladeş'e sığınanların sayısı 700 bini aştı. Uluslararası insan hakları kuruluşları, yayınladıkları uydu görüntüleriyle yüzlerce köyün yok edildiğini kanıtladı.
Arakanlıların topraklarına dönüşü için Myanmar ve Bangladeş hükümetleri arasında imzalanan anlaşma, yerinden edilenlerin durumlarını belgelendirmeleri mümkün olmadığı için uygulamada işlevsiz kalıyor.
BM ve uluslararası insan hakları örgütleri, Arakanlı Müslümanlara yönelik şiddeti "etnik temizlik" ya da "soykırım" olarak adlandırıyor.
Uluslararası medya ve kuruluşların Arakan eyaletine girişini ciddi oranda kısıtlayan Myanmar hükümeti, bugüne kadar Arakanlı Müslümanların dönüşlerine ilişkin verdiği sözleri de yerine getirmedi.
Bangladeş'e sığınan Arakanlı Müslümanlar ve insan hakları örgütleri, gerekli güvenli ortam sağlanmadan bu kişilerin Myanmar'a dönmelerinin, yeni bir etnik temizliğe yol açacağı endişesi taşıyor.
Kaynak: TRT Haber, AA

YTB'den yurt dışındaki vatandaşlara burs desteği

YTB'den yurt dışındaki vatandaşlara burs desteği

YTB'den yurt dışındaki vatandaşlara burs desteği







Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının (YTB) yurt dışındaki vatandaşlara vereceği tez ve araştırma bursu için başvurular 3 Eylül'de sona erecek.
ANKARA
YTB yetkililerinden edinilen bilgiye göre, yurt dışında yüksek lisans ve doktoraya kayıtlı adayların yararlanabileceği burs programına başvurular sürüyor.
Yurt dışında yaşayan vatandaşların eğitim ve akademik çalışmalarını desteklemek amacıyla ilan edilen tez ve araştırma bursları ile anavatanlarından ayrı yaşayan vatandaşların sorunları hakkında yapılan akademik araştırmaların sayısının ve niteliğinin artırılması planlanıyor.
Türk toplumunun bulunduğu ülkenin akademik ve entelektüel hayatına da katkı yapması beklenen program kapsamında eğitim, kimlik, kültür ve aidiyet araştırmaları, uluslararası ilişkiler ve hukuk, göçmen araştırmaları, ayrımcılık ve hak ihlalleri, dini haklar, dini eğitim, Avrupa ve İslam, medya ve kültürel çalışmalar ile kültür, tarih, sanat ve edebiyat araştırmaları alanlarında yurt dışında yaşayan vatandaşları ilgilendiren konularda yapılan veya yapılacak tez araştırmaları değerlendirmeye alınacak.

Başvuru şartları

Burs programına Türk vatandaşı, çifte vatandaş veya Mavi Kart sahibi, ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, Kanada, Norveç, Suudi Arabistan veya Rusya'da yüksek lisans ya da doktora programına kayıtlı adaylar başvurabilecek.
Ortaöğretimini de yurt dışında tamamlaması gereken adaylarda, yüksek lisans tez araştırma başvuruları için 1 Ocak 1983 ve sonrası, doktora tez araştırma başvuruları için ise 1 Ocak 1973 ve sonrası doğmuş olmak şartı aranacak.
Ayrıca, adayların ilanda belirtilen konularda tez aşamasında olması ya da burs ödemeleri başlayana kadar tez aşamasına geçebilecek durumda olması gerekiyor.
Başvurular ön inceleme, uzman değerlendirmesi ve mülakat olmak üzere üç aşamada değerlendirilecek. Mülakatlar ve nihai değerlendirme 1-30 Eylül tarihlerinde yapılacak. Sonuçlar 1 Ekim'de duyurulacak, bursların verilmesine ise 1 Kasım'da başlanacak.
Adaylar "www.ytb.gov.tr/yvburslari" adresinden 3 Eylül'e kadar programa başvurabilecek.

Arakanlı Müslümanların "soykırım" dramı

Arakanlı Müslümanların "soykırım" dramı

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts