Showing posts with label ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME PROJELERİ ÖZETLERİ. Show all posts
Showing posts with label ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME PROJELERİ ÖZETLERİ. Show all posts

Monday, 20 October 2014

ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BİTİRME PROJELERİ ÖZETLERİ

ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
BİTİRME PROJELERİ ÖZETLERİ

1. “MEMBRAN PROSESLER”
Ahmet Kavakçıoğlu
Danışman: Prof. Dr. M. Necdet Alpaslan
Bu araştırmada Çevre Mühendisliği uygulamalarında kullanılan membran prosesler
incelenmiştir. Meembranlar özellikle son yıllarda arıtma sistemlerinde yaygın ve etkin
olarak kullanılmaya başlandığından ötürü, bunların kullanım yerleri, özellikleri ve
teknolojik yapısı incelenmiştir. Araştırma sonucunda membranların yakın gelecekte, gerek
su gerekse atıksu arıtımıyla ilgili çevre mühendisliği uygulamalarında geniş yer tutacağı
kanaatine varıldığı araştırmada vurgulanmıştır.
2. “ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİNDE RİSK KAVRAMI”
Burcu Çivicioğlu
Danışman: Prof. Dr. M. Necdet Alpaslan
Risk tanım itibariyle "başarısızlığın olasılığı" şeklinde ortaya konmaktadır. Çevre
Mühendisliğinde "risk" dendiği zaman bu çevre mühendisliğinin çeşitli konularındaki
 (hava, su, toprak kirliliği ve kontrolü) yatırım ve işletme aşamalarında, ayrıca genel çevre
yönetiminde çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Yapılan araştırmada bu hususlar
incelenmiş, çevre mühendisliğinde rik in ne olduğu ve bunun bileşenleri ortaya konmuştur.
3. “EGE BÖLGESİNDE TARIMSAL ARTIKLARIN BİYOKÜTLE
ENERJİ KAYNAĞI OLARAK KULLANIM POTANSİYELİNİN
İNCELENMESİ”
Fatih Kemal Dinçer
Danışman: Prof. Dr. Abdurrahman Bayram

4. “OTOTERMAL TERMOFİLİK AEROBİK ÇÜRÜME (ATAD)
PROSESİ İLE TERMOFİLİK ANAEROBİK ÇÜRÜME PROSESİNİN
KARŞILAŞTIRILMASI”
Bilen Mutlu
Danışman: Prof. Dr. Ayşe Filibeli
Artan çevresel kirliliğe bağlı yasal kısıtlamalar, çamur çürütme yöntemleri için daha
sürdürülebilir ve ekonomik yöntem arayışına gidilmesine sebep olmuştur. Ototermal
termofilik aerobik çürüme (ATAD) teknolojisi çok geniş aralıkta değişebilen organik
atıklarla (hayvansal atıklar, arıtma çamuru, gıda endüstrisi atıkları vs.) çalışabilen, tekrar
kullanıma uygun ve çevreye zararsız bertaraf edilebilen, son ürün olarak 1. Sınıf biyokatı
oluşturan bir teknolojidir. Bu teknolojinin avantajları iyi bir biyokütle indirgenmesi
yaratabilmesi, pastörizasyon yeteneği ve stabil sistem olmasıdır. Çürüme sırasında gerekli
ısı enerjisi mikroorganizmaların organikleri biyolojik indirgemesi sırasında ortaya çıkan
enerjiyle sağlanır. Termofilik sıcaklık seviyelerini yakalayabilmek için yeterli
havalandırma yapılmalıdır. ATAD teknolojisiyle ilgili ilk çalışmalar 1970’lerde
başlamıştır.
Anaerobik çürütme yüksek organik madde içeriğine sahip atıkların artılmasına alternatif
olarak ortaya çıkmıştır. Farklı organik atıkların arıtılması amacıyla çeşitli anaerobik
teknikler kullanılmıştır. Bu tip klasik anaerobik proseslerin en büyük avantajı; işletim için
düşük enerji gereksinimi, düşük yatırım maliyeti ve az miktarda çamur oluşumudur. Buna
ek olarak anaerobik çürütmeden çıkan biyogaz temiz ve yenilenebilir bir enerji kaynağıdır.
Avrupa’daki biyogaz tesislerinin birçoğu enerji kaynağı olarak yiyecek ve hayvan
dışkılarını kullanmaktadır.
Anaerobik çürütücüler, mezofilik (35–37°C) ve termofilik ( 55–60°C) olarak farklı sıcaklık
aralıklarında tasarlanabilir. Klasik anaerobik çürüme 35–37 °C sıcaklıkta (mezofilik)
işletilir. Mezofilik anaerobik çürütücülere alternatif olarak termofilik aralıkta geliştirilen
birçok anaerobik çürütücü (TAD) mevcuttur. Termofilik sıcaklık aralığı; yüksek reaksiyon
hızları, yüksek miktarda gaz oluşumu, patojen giderimi ve düşük miktarda kurt yumurtası
oluşumu sebebiyle önemlidir.
Bu tez, çamur çürütme ve çevreye zararsız ve yararlı son ürün oluşturan bu iki çürütme
teknolojisinin (ATAD ve TAD) tanıtımı, kullanım alanları, tasarım parametrelerini ve
sonuç olarak ikisinin karşılaştırılması amacıyla hazırlanmıştır.

5. “KÖYLERDE İÇME SUYU VE TASARIMI”
Hansa Ayvaz
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Bu proje; İçme suyu Şebekesi Tasarımı hakkında bilgiler verip, İzmir’in Bergama ilçesine
bağlı Seklik Köyü için içme suyu projesi tasarımını içermektedir
Seklik Köyü hali hazırda içme suyu ihtiyacını 1980’li yıllarda yapılan, İsmailli köyü ile
grup halinde çift kademeli olarak terfisi sağlanan kaynak suyundan karşılamaktadır. Suyun
yetersiz kalması ve çift terfili olup ekonomik olmamasından, geçmiş yıllarda köye sondaj
kuyuları açılmış ancak sonuç alınamamıştır. 2008 yılında açılan sondaj ile Q=4,5 L/sn
verimli içilebilir ve yeterli su bulunmuştur. Projede daha önce yapılan arazi çalışma
sonuçlarından yararlanılarak yeni bir terfi ile suyun depoya iletilmesinde kullanılacak boru
ve motopomp hesabı, su deposu hesabı ve köy için 30 yıllık nüfus projeksiyonuna göre
içme suyu şebekesinin tasarımı Netcad programı kullanılarak tasarlanmıştır.
Köyün hali hazırdaki nüfusu 370 kişi olup, nüfus projeksiyonu yapılarak 925 kişinin su
ihtiyacını karşılayacak şekilde, kişi başı su ihtiyacı 150 L/gün ve köy halkının geçimini
hayvancılıkla sağlaması sebebiyle hayvan ihtiyaç debileri de göz önüne alınarak toplam
ihtiyaç debisi 2,42 L/sn hesaplanmış ve içme suyu şebekesinin tasarımı bu debiye göre
yapılmıştır. Tasarlanan şebeke ve iletim sistemine ait çizimler Netcad programı çıktısı
olarak alınmıştır.
6. “20000 KİŞİLİK BİR YERLEŞİMİN ATIKSU ARITMA TESİSİ
PROJESİ TASARIMI”
Mehmet Türkoğlu
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Bitirme Projesi kapsamında 20.000 nüfusa sahip olan Ankara'nın Kalecik ilçesi Atıksu
Arıtma Tesisi Tasarımı yapılmıştır. İlçenin fizibilite durumu ve atıksu deşarj yeri ve
özellikleri belirlenmiştir. Arıtma tesisinin tasarımı Kentsel Atıksu Arıtımı Yönetmeliği ve
Toprak Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği değerleri esas alınarak yapılmıştır.
Arıtma tesisinde yer alan üniteler şunlardır :
• Kaba Izgara
• Ana Terfi Merkezi
• İnce Izgara
• Havalandırmalı Kum Tutucular
• Anaerobik Havuzlar
• Havalandırma Havuzları (Oksidasyon Havuzları) • Çökeltme Havuzları
• Çamur Susuzlaştırma Üniteleri
• Geri Devir Terfi Merkezi
• Debi Dağıtma ve Toplama Yapıları
• Dezenfeksiyon Ünitesi (UV)
• Trafo – Jeneratör Binası İdare Binası
• Tesis Giriş Binası
Atıksu arıtma tesisi prosesi olarak biyolojik arıtma seçilmiştir. Biyolojik arıtma tesisinde
biyolojik fosfor, azot ve karbon giderimi gerçekleştirilecektir. Sistemden atılan arıtma
çamuru için aerobik stabilizasyon ünitesi projelendirilmiştir.
Havuz geometrisi olarak Oksidasyon hendeği seçilmiştir. Bu geometri sayesinde havuz
içerisinde oluşturulacak oksik ve anoksik bölgelerde Nitrifikasyon ve denitrifikasyon
prosesleri gerçekleştirilerek azot giderimi de sağlanacaktır.
Tesis tasarımında, tesisten bertaraf edilecek çamurun stabilizasyonu için aerobik çamur
stabilizasyonu hedeflenmiştir. Aerobik çamur stabilizasyonu, nitrifikasyon ve
denitrifikasyonun bir arada gerçekleşmesi için tesisin çamur yaşı t>20 gün alınmıştır.
Gerekli reaktör hacmi hesaplanmıştır.
Havalandırma Havuzu Oksijen ihtiyacı bulunarak gerekli Blower gücü ve difüzör uzunluğu
hesaplanmıştır. Son Çökeltim havuzu tasarımı yapılırken, son çökeltme tankındaki
istenmeyen denitrifikasyondan doğacak çamur yüzme problemini engellemek için
çökeltme zamanı ve çamur çekim alanı mümkün olduğunca kısa tutulmuştur..
Geri devir çamur debisi hesaplanıp, Geri Devir Terfi Merkezi tasarımı yapılmıştır.Çamur
susuzlaştırma ünitesi yapılarak, aerobik çamur stabilizasyonu boyutlandırılmıştır. Ayrıca
hidrolik hesaplar yapılarak, üniteler arası yük kaybı hesaplanmıştır. Arıtma tesisinin
çizimi AutoCAD 2009 programı kullanılarak hazırlanmıştır.

7. “YÜZME HAVUZU TASARIMI VE BAKIMI UYGULAMALARI”
Arda Bicil
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Günümüzde insanlar, yüzme havuzlarına giderek artan bir ilgi göstermektedirler.
Denizlerin kirlenmesi sonucu, temiz denizlerden oldukça az sayıda kişinin faydalanabilme
imkanı bulması ve yüzme sporu alışkınlığının hızla artması sonucu insanlar yüzme
havuzlarında yüzmeye yönelmektedir. Dünyada ve yurdumuzda havuz yapımı hızla artmaktadır. Mimari görünümüyle bulunduğu
yapıya ve çevresine güzellik katan havuzlar, asıl değerlerini “ mekanik ve dezenfeksiyon
tesisatı ” nın mükemmelliği ve kaliteli işletimi ile yükseltirler. Mevcut yasa ve
yönetmelikler ile tüm yüzme havuzlarında bu imkanların olması kesinlikle istenir.
Bitirme Projesi kapsamında üç tip yüzme havuzu tasarlanmıştır. Bunlar; villa tipi, yarı
olimpik, tam olimpik havuzlardır. Tasarlanan yüzme havuzları için önce sistem seçimi
yapılmış, gereken havuz hesapları ve yüzme havuzlarının mekanik tesisat projesi
hazırlanmıştır. Yüzme havuzları ile ilgili dezenfeksiyon standartları ilgili mevzuat
gereğince sağlanmıştır.
8. “ALTIN LİÇİ SONRASI KATI ATIĞIN CAM VE TUĞLA
SANAYİNDE DEĞERLENDİRİLEBİLİRLİĞİNİN BELİRLENMESİ”
Canan Erkan & Salih Demirege
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Altın üretiminde siyanür ekonomik ve verimli olması nedeniyle kullanılmaktadır. Çevresel
sorunları beraberinde getiren siyanür; depolanması ve taşınması büyük dikkat isteyen
kimyasal malzemelerden biridir. Bu çalışmada, altın liçi sonrası kalan siyanürlü katı
atıkların cam ve tuğla üretiminde kullanım olanakları araştırılmış, pozitif ve negatif etkileri
incelenmiştir. Bu amaçla atıklar; cam ve tuğla sektöründe değerlendirilmiştir. Cam ve tuğla
üretim reçetesine belirli oranlarda siyanürlü katı atık ilave edilmiştir. Atıkların ilavesiyle
elde edilen ürünlerin fiziksel, kimyasal özellikleri, standart reçeteden elde edilenlerle
karşılaştırılmıştır. Elde edilen standartlara uygun ürünler XRD ve elektron mikroskopta
incelenmiş ve yapılardaki değişiklikler yorumlanmıştır.
Teknolojik testlerin sonucunda, atıkların cam ve tuğla sektörlerinde hammadde olarak
kullanabileceği tespit edilmiştir. Bu bildirinin, altın liçi sonrası kalan atıkların değişik
sektörlerde değerlendirilmesi ve ekonomiye kazandırılmasına yönelik bundan sonra
yapılacak çalışmalara ışık tutması ümit edilmektedir.
9. “ANAEROBİK ÇÜRÜTME TESİSİ VE KOJENERASYON
TASARIMI UYGULAMASI”
Ruti Politi
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Arıtma çamurları ve çöplerin bertarafı ve uzaklaştırılması günümüzün önemli çevre
sorunlarındandır. Çöplerin düzensiz depolanması ile oluşan metan (CH4) ve H2S gibi
gazlar tehlike oluşturur. Ayrıca düzensiz bir deponi görüntü ve koku kirliliği meydana
getirir. Çöplerin ve katı atıkların gelişi güzel atılması ve dökülmesi toprak, su ve hava ortamları için büyük bir tehlike potansiyeli yaratmaktadır. Atıktaki enerjinin geri
kazanımına olan ilginin artması ve aerobik arıtma sırasında ortaya çıkan çamurun fazla
olması ve bunun yarattığı çevre sorunları anaerobik çürümeye olan ilgi artmıştır.
Anaerobik arıtma, kısaca, organik ve inorganik maddelerin, oksijenin yokluğunda
mikroorganizmaların yardımıyla parçalanarak CO2, CH4, H2S ve NH3 gibi nihai ürünlere
dönüşmesi olarak açıklanabilir. Çürüme işlemi hava girişinin önlendiği kapalı bir reaktörde
gerçekleştirilir.
Projenin amacı, çamur ve çöp hacminin artması ile birlikte ortaya çıkan arıtma
çamurlarının anaerobik çürütülmesi ve kojenerasyon tesisi ile elektrik enerjisinin elde
edilmesidir. Arıtma çamurunun stabilizasyonu, patojen mikroorganizma miktarı azaltılması
ve uçucu organik maddelerin miktarının azaltılması ve yan ürün olarak biyogaz elde
edilmesi amacıyla Anaerobik Çamur Çürütme Tankı dizayn edilmiştir.
Kojenerasyon kelime olarak “Combined Generation” terimlerinin kısaltılmasından
oluşmuştur. Isı ve elektriğin birlikte üretildiği “birleşik üretim” anlamına gelmektedir.
Basit olarak elektrik ve ısı enerjisinin birlikte üretilmesi olarak tanımlanabilir. Aynı yakıt
kaynağından daha fazla kullanılabilir enerji açığa çıkarttığı için tek amaçlı üretim
sistemlerinden daha verimlidir.
Isı ve elektrik enerjisinin beraber üretilmesiyle hem ekonomik hem de çevresel faydaları
olan bir sistemdir. Bu sayede hem iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarının
azaltılmasına katkı sağlanarak çevrenin korunmasına yardımcı olunacak hem enerjinin
etkin kullanımı ile doğal kaynaklarımızın etkin kullanımı sağlanmış olacak hem de tüm
bunlar ile sürdürülebilir bir kalkınma gerçekleştirilmiş olacaktır.
10. “ISO 14001:2004 ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİMİN İZKALIP
MAKİNE VE SAN. A.Ş. İÇİN OLUŞTURULMASI”
Ayşegül Aydın
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Yönetim sistemleri; kuruluşların ilkelerini, prosedürlerini ve faaliyetlerini yönetmeye ve
sürekli olarak geliştirmeye yönelik kanıtlanmış bir çerçevedir. Bu doğrultuda yönetim
sistemleri ve uluslar arası standartlar aralarında TSE (Türk Standartlar Enstitüsü) ‘ nin de
bulunduğu ISO (International Organization for Standardization) tarafından hazırlanmıştır.
Son zamanlarda firmalar çevreye ve çalışanlarına olan duyarlılıklarını göstermek için ISO
14001 Çevre Yönetim Sistemini uygulamaktadırlar. Kendini kanıtlamış bir yönetim
sisteminin kullanılması misyonun, stratejilerin, işlemlerin ve hizmet düzeylerinin sürekli
olarak yenilenebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bitirme projesinin ilk bölümünde; bahsedilen standart için gerekli olan tanım ve kavramlar
açıklanmıştır. ISO 14001 standardını hazırlayan Uluslar arası Standardisazyon Kurulu ISO
(International Organization for Standardization) ve bu kuruluşun görevini Türkiye ‘de
üstlenen TSE (Türk Standartları Enstitüsü) tanıtılmıştır. Ayrıca şirket hakkında kısa bilgi
verilmiştir.
Bitirme projesinin ikinci bölümünde; ISO 14001:2004 Çevre Yönetim Sistemi, İZKALIP
Makine Ve San. A.Ş. üzerinde uygulanmıştır. Bu kapsamda; Çevre Yönetim Sistemi için
gerekli olan form, liste ve tablolar; şirkette tutulması gereken kayıtlar ve oluşturulması
gereken prosedürler hazırlanmıştır. Ayrıca şirkette çalışanların görev tanımları yapılmıştır.
Şirkette yapılan işlerin nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiğini gösteren talimatlar
oluşturulmuş ve herhangi bir acil durumla karşı karşıya kalındığında nasıl bir yol izlenmesi
gerektiğini gösteren acil durum eylem planları hazırlanmıştır.
Bitirme projesinin üçüncü bölümünde; İZKALIP Makine Ve San. A.Ş. için Çevre
Yönetim Sisteminin Şirkete ne şekilde uygulandığını belirten Çevre El Kitabı
oluşturulmuştur.

11. “MONİTOR PRO5 ÇEVRE İZLEME PROGRAMININ
MADENCİLİKTE UYGULANMASI”
Emre Nalbant
Danışman: Prof. Dr. Ayşegül Pala
Bu çalışmada, özellikle maden endüstrisinde kullanılan Monitor Pro 5 programının, çevre
analizleri sonuçlarının izlenmesi, çevresel verilerin programa aktarılması, hesaplanması ve
grafiklerinin elde edilmesi anlatılmıştır. Programın çevresel veriler üzerinde nasıl çalıştığı
ve çevresel bir veritabanının oluşturulması ele alınmıştır.
Çalışmanın ilk bölümünde amaç, kapsam, yöntemler anlatılmıştır. Madencilik
faaliyetlerinin çevresel etkileri ve madenlerin çevre konularındaki yükümlülüklerinden
bahsedilmiştir. İkinci bölümde, programın tanıtımı, uygulamaları ve kullanım esasları
belirtilmiştir. Monitor Pro 5 programını kullanan endüstriler, hangi çevresel verilerin
bulunduğu, diğer programlarla olan uyumluluğu anlatılmıştır. Üçüncü bölümde ise,
programın özellikleri, kullanıcıya çevre izleme konularında verdiği kolaylıklar
belirtilmiştir. Programın içindeki ara birimler açıklanmış, bu ara birimlerin nerelerde,
hangi amaçla kullanıldıkları ve veritabanındaki nesnelerin gösterimi yapılmıştır.
Bu çalışmanın dördüncü bölümünde, program üzerinde daha çok odaklandığımız konular
ele alınmıştır. Programa veri girişleri tanıtılmış, hangi veri girişinin daha uygun olduğu,
veri girişlerinde izlenen adımlar gösterilmiştir. Veri girişinden sonra, bu verilerin
hesaplanması, hangi metotların tercih edildiği, programdaki verilerin ya da hesapların, grafiklerinin elde edilmesi ve daha anlaşılır olması için örnekler verilmiştir. Bunlara ek
olarak programın coğrafi bilgi sistemleri ile uyumlu biçimde nasıl çalıştığı hakkında
bilgiler verilmiştir.
Çalışmamızın son bölümünde karşılaşılan zorluklar, sorunlar anlatılmış ve Monitor Pro 5
programı üzerindeki çalışmalarımızın hem bizler hem de maden endüstrileri üzerindeki
sonuçları ele alınmıştır.
12. “ARITMA CAMURLARINDAN ELEKTROHİDROLİZLE
HİDROJEN GAZI ÜRETİMİ”
Sinan Uzunçar
Danışman: Prof. Dr. Fikret Kargı
Bu proje kapsamında PAK MAYA anaerobik arıtma tesisinden alınan iki farklı çamur örneğine iki
ayrı deney setinde düşük voltajlarda doğru akım verilerek hidrojen gazı üretimi ve çamurdan KOİ
giderimi amaçlanmıştır.
Elektrod olarak alüminyum çubukların kullanıldığı ve uygulanan DC voltajın değişken olarak ele
alındığı kesikli işletilen deneylerde en yüksek hidrojen gazı üretimi ilk alınan çamur örneğinde 4V
DC voltajında elde edilmişdir. Bu deneylerde hidrojen gazı üretim verimi 483.7 mL H2/ g KOİ;
kümülatif hidrojen gazı 2358.53 ml H2, hidrojen gazı üretim hızı 351.94 ml/ gün ve elektrik
enerjisinin hidrojen gazı enerjisine dönüşüm verimi %96 olarak bulunmuştur
İkinci çamur örneğinde ise en uygun DC voltajı 2V olarak bulunmuştur. Bu deneylerde hidrojen
gazı üretim verimi 103,26 H2/ g KOİ; kümülatif hidrojen gazı 2983,3 ml H2, hidrojen gazı üretim
hızı 738,13 ml/ gün ve elektrik enerjisinin hidrojen gazı enerjisine dönüşüm verimi %76 olarak
bulunmuştur. Bazı koşullarda gaz fazında saf hidrojen gazı elde edilmiştir.
13. “ATIK BUĞDAY NİŞASTASINDAN MEZOFİLİK VE
TERMOFİLİK ŞARTLARDA HİDROJEN GAZI ÜRETİMİ”
Ayşe Çakır
Danışman: Prof. Dr. Fikret Kargı
Bu çalışmada öğütülmüş atık buğdaydan kesikli ışıksız (karanlık) anaerobik
fermentasyonla hidrojen gazı üretimi incelenmiştir. Aşı kültürü olarak ısıl ön işleme tabi
tutulmuş anaerobik arıtma çamuru kullanılmıştır. Mezofilik ve termofilik koşullar altında
dört seri deney yapılmıştır. Mezofilik koşullarda kaynatılarak kısmen hidrolizlenen atık
buğdaydan hidrojen gazı üretimi farklı substrat derişimlerinde incelenmiştir. Sonra
mezofilik ve termofilik koşullarda anaerobik çamur ile kısmi ve tam hidrolizlenmiş atık
buğdaydan hidrojen gazı üretimleri karşılaştırılmıştır. Termofilik koşullarda hidrojen gazı
üretimi daha etkin bulunduğundan bu koşullarda biyokütle ve substrat derişimlerinin hidrojen gazı üretimine etkileri incelenmiştir. Kümülatif hidrojen gazı verilerine Gompertz
eşitliği uygulanarak sabitler hesaplanmıştır.
Mezofilik koşullarda kaynatılarak kısmen hidrolizlenen öğütülmüş buğdaydan hidrojen
gazı üretiminde farklı substrat derişimlerinin oluşan hidrojen hacmi ve verimi üzerine
etkileri incelenmiş ve 22.2 g L-1 substrat derişiminde en yüksek kümülatif hidrojen gazı
hacmi (143 mL, 30 o
C, 1 atm) ve verimi elde edilmiştir. Gompertz sabitlerine göre yine
aynı derişimde (5 g L-1) en yüksek hidrojen oluşum hızına ulaşılmıştır.
Mezofilik ve termofilik koşullarda anaerobik çamur ile kısmi ve tam hidrolizlenmiş
buğday atığının hidrojen gazı miktarı ve verimliliği üzerine etkisine bakılan deneylerde
maksimum kümülatif hidrojen gazı miktarı 787 mL (30 o
C, 1 atm) ile termofilik
organizma ve asit ile hidrolizlenmiş buğday tozu ile elde edilmiş ve hesaplanan Gomperzt
sabitlerine göre yine aynı deneyde en yüksek hidrojen gazı oluşum hızına (7.42 mL saat-1)
ulaşılmıştır. En yüksek verimlilik (333 mL H2 g
-1 nişasta (2.65 mmol H2 mmol-1 glukoz ))
ve TVFA konsantrasyonu (10000 mg L-1) asitle hidrolizlenmiş nişastanın kullanıldığı
termofilik koşullarda elde edilmiştir.
Termofilik koşularda biyokütle derişiminin hidrojen gazı üretim miktarı ve verimi üzerine
olan etkilerinin incelendiği deneylerde, en yüksek kümülatif hidrojen gazı hacmi (590 mL,
30 o
C, 1 atm), 1.32 g L-1 biyokütle derişiminde gözlenmiştir. Hesaplanan Gompertz
sabitlerinden en yüksek hidrojen gazı oluşum hızı (5.43 mL saat-1) da aynı biyokütle
derişiminde (1.32 g L-1) ortaya çıkmıştır. En düşük lag fazı ise en düşük biyokütle derişimi
olan 0.52 g L-1 de (22.55 saat) gerçekleşmiştir. En yüksek TVFA konsantrasyonu da (6520
mg L-1), 1.32 g L-1 biyokütle derişimi ile elde edilmiştir. Biyokütle derişimi arttıkça
hidrojen üretim veriminde düşüş gözlenmiştir. En yüksek verim en düşük biyokütle
derişiminde gözlenmiş olup 2.8 mmol H2 mmol-1 glukozdur. 1.32 ve 1.78 g L-1 biyokütle
derişimlerinde hidrojen gazı verimleri yaklaşık aynıdır (2.37 mmol H2 mmol-1 glukoz).
Termofilik koşullarda asitle otoklavda hidrolizlenmiş buğday nişastasından hidrojen gazı
üretiminde en yüksek kümülatif hidrojen gazı hacmi (381 mL, 30 o
C, 1 atm), 25 g L-1
substrat derişiminde elde edilmiştir. Gompertz sabitleri hesaplandığında en yüksek oluşum
hızı (12.95 mL saat-1) substrat derişimi 5 g L-1’de elde edilmiştir. Artan substrat
derişimlerinde hidrojen gazı üretim hız ve verimi düşmektedir. En yüksek hidrojen gazı
üretim verimi (228 mL H2 g
-1 nişastadır, 1.81 mmol H2 mmol-1 glukoz) 5 g L-1 substrat
derişiminde elde edilmiştir. En yüksek son TVFA derişimi 25 g L-1 buğday tozu
derişiminde 4800 mg L-1’ olarak bulunmuştur.

14. “SÜREKLİ İŞLETİLEN GERİ DÖNGÜLÜ KOLON
MİKROBİYAL YAKIT HÜCRELERİNDE ELEKTRİK ÜRETİMİ”
Funda Akyazı
Danışman: Prof. Dr. Fikret Kargı
Arıtma giderlerini düşürmek ve elektrik üretmek için mikrobiyal yakıt hücreleri atık su
arıtımında çekici bir alternatif olmaya başlamıştır. Son yirmi yılda anaerobik prosesler
evsel atık su arıtımında da endüstriyel atık su arıtımı kadar yüksek oranda verim sağlayıp
artan uygulama alanlarına sahip olmuştur.
 Mikrobiyal yakıt hücreleri atık suların anaerobik arıtımında kullanıldığında atık su
arıtımının yanı sıra elektrik enerjisi de üretilmektedir. Anaerobik şartlarda atıksuda
bulunan organik bileşikleri parçalayan bakteriler proton ve elektron üretirler. Elektronlar
bir iletken tel ile anottan hava ile temas halinde olan katoda iletilir ve son elektron alıcısı
oksijen gazına ulaşırlar. Katodda protonlarla iyonize oksijen birleşerek su oluştururlar.
Bu çalışmada bakır anot ve altın kaplı bakır katod kullanılarak kolon tipli ve su döngülü bir
mikrobiyal yakıt hücresinde (MFC) atıksudan hem KOI giderimi saglanmış hem de eleltrik
akımı üretilmişdir. Kolon sürekli olarak işletilmiş ve giriş suyu KOI derişimi dolayısıyla
KOI yükleme hızı degiştirilerek oluşan elektrik gücü ve KOI giderimi incelenmişdir..
15. “ARITMA ÇAMURLARININ TERMAL ŞARTLANDIRILMASI
VE ÇAMUR SU VERME ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE ETKİSİ”
Reyhan Tuğba Baysal & Tuba Çakmak
Danışman: Doç. Dr. Azize Ayol
Arıtma çamurlarının nihai olarak bertaraf edilmesi öncesinde çamura uygulanan su alma
işlemi, çamurun nihai bertaraf sahasına taşınma maliyetinin azaltılması, çamurun yararlı
kullanım alternatifleri göz önünde bulundurularak, çamurun işlenebilirliğinin
kolaylaştırılması, sızıntı suyu oluşumun azaltılması gibi pek çok amaca hizmet eden çok
önemli bir çamur işleme yönetimidir.Çamur şartlandırma işlemi ise; susuzlaştırma işlemi
öncesinde çamurun su verme özelliklerini geliştirmek ve flokların sıvı fazdan ayrılması ile
mekanik su alma işlemlerinde yüksek katı madde içeriğine sahip çamur elde etmek
amacıyla uygulanan oldukça önemli bir prosestir.
Bu çalışmanın başlıca amacı; çamur şartlandırma yöntemlerinden biri olan termal
şartlandırma işleminin arıtma çamurlarının su verme kapasitesi üzerindeki etkisinin
incelenmesidir. Çalışma kapsamında yapılan deneysel çalışmalarda İzmir Çiğli Kentsel
Atıksu Arıtma Tesisi’nden alınan biyolojik çamurlar ile çalışılmıştır. Deneysel çalışmalarda, alınan aktif çamur örneklerinin karakterizasyonu (Toplam Katı
Madde, Organik Madde, pH, Kapiler Emme Süresi, Partikül Boyut Dağılımı vb.)
yapılarak; çamurlara farklı sıcaklıklarda ve farklı sürelerde termal şartlandırma
uygulanmıştır. Termal olarak şartlandırılan çamur örneklerinin su verme özelliklerinin
değerlendirilmesine yönelik olarak, Kapiler Emme Süresi testi, Zeta Potansiyeli, Santrifüj
Çökebilen Madde analizi gibi analizler yapılmıştır. Ayrıca, çamur örneklerine termal
gravimetrik analiz uygulanarak, termal şartlandırmanın örneklerin susuzlaştırılması üzerine
olan etkileri araştırılmıştır.
Deneysel çalışmaların sonuçları, çamurların termal olarak şartlandırılmasında çamurun su
verme özelliğinin gelişmesinde etkin olduğunu göstermiştir. Tez kapsamında bu çalışmalar
detaylı olarak verilmektedir.
16. “ARITMA TESİSLERİNDE KULLANILAN EKİPMANLAR”
Gülçin Türker
Danışman: Doç. Dr. Nurdan Büyükkamacı
Türkiye’deki şehirleşme sürecinin yanında, içinde bulunulan ekonomik koşullar, kentleşmenin
zorunlu kıldığı birçok yatırımın yapılmasına olanak tanımamaktadır. Bunun en başta gelen
örneklerinden biri, kentlerimizdeki atıksu toplama ve arıtma sistemleridir. Şehirde yaşamının
gereklerinden biri de kullanılmış suların toplanması ve alıcı ortama zarar vermeyecek şekilde
arıtıldıktan sonra deşarj edilmesidir. Özellikle faydalı kullanım imkanları kaybolmamış alıcı
ortamların mutlaka korunması gereklidir. Bu sebeple Türkiye’de yürürlükteki mevzuata uygun
olarak, tüm endüstriyel işletmelerimizin ve yerleşim yerlerinin atıksu arıtma sorunları günümüz
teknolojisine uygun çözümlerle giderilmelidir.
Ancak Türkiye’de, tüm yerleşim yerlerinde ve tüm endüstriyel kuruluşlarda atıksu arıtma tesisi
mevcut değildir, yapılmış olan atıksu arıtma tesislerinin bir bölümü çalışmamaktadır ya da yapılmış
olan yatırımlar atıl kalmaktadır. Ülke genelinde atıksu arıtma tesislerindeki durum incelediğinde,
tasarıma esas atıksu karakterizasyonunun doğru olarak veya hiç yapılmaması, tesislerdeki işletme
giderlerinin çok fazla olması veya tesisin proses ve/veya ekipman tasarımının uygun olarak
yapılmaması gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır.
Arıtma tesislerinde tasarım, inşaat ve işletme aşamalarında verimi yükseltmek, maliyetleri
düşürmek üzere dikkat edilmesi gereken önemli hususlar vardır ve bu hususların başında doğru
ekipman seçimi gelmektedir. Bu proje kapsamında, arıtma sistemine yer seçilmesinden başlayarak,
bir arıtma tesisinin başlıca ana ve yardımcı birimlerinden, yeni bir arıtma tesisinin işletmeye
alınmasından, arıtma tesislerinin rutin işletme esasları için dikkat edilmesi gereken hususlar ortaya
konmuş, özellikle yeni mezun çevre mühendislerine kaynak oluşturması amacıyla arıtma tesisleri
genelinde kullanılan arıtma ekipmanları tanıtılmıştır. 17. “ATIKSULARDA RENK PROBLEMİ VE MAYA ENDÜSTRİSİ
ATIKSULARINDA RENK GİDERİMİ İÇİN BİR TİCARİ ÜRÜNÜN
UYGULAMASI”
Merve Görün
Danışman: Doç. Dr. Nurdan Büyükkamacı
Endüstri atıksularının özellikleri endüstriden endüstriye oldukça farklılıklar göstermektedir. Aynı
sektörlerde bile, kullanılan hammaddeler, uygulanan proseslerin farklılığı vb. pekçok faktörler
oluşan atık suyun niteliğini ve niceliğini değiştirmektedir.
Endüstriyel atıksularda problem olarak karşımıza çıkan parametrelerden birisi renktir. Renkli
atıksular tekstil, boya ve vernik, mürekkep, plastikler, kağıt hamuru ve kağıt, kozmetikler,
tabakhaneler, deri ve gıda endüstrilerinden kaynaklanmaktadır. Boyaların bir bölümü inert yapıda
oldukları için toksik değildirler, sadece alıcı ortamda istenmeyen renk oluşumuna neden olurlar.
Ancak bazı boya maddeleri yüksek miktarda toksik metal kompleksleri içerdiklerinden ve kolay
parçalanamaz yapıda olduklarından alıcı ortamdaki sucul yaşam için tehlike oluştururlar.
Renk, yasal açıdan çoğu zaman bir problem teşkil etmemekle birlikte estetik açıdan sorun
oluşturduğu için arıtma tesisi çıkışı deşarj sularının renkli olması istenmeyen bir durumdur. Bu tez
çalışması kapsamında renk içeren endüstriyel atıksuların fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtım
alternatifleri özetlenmiş ve ticari bir ürün olan ULK – DEC – 0001 kimyasal maddesi ile maya
endüstrisi atıksuyundan renk giderimi üzerine yapılan deneysel çalışılmaların sonuçları
tartışılmıştır.
Özellikle tekstil fabrikalarında renk gideriminde çok iyi sonuçlar verdiği belirtilen bu kimyasal
madde, deneysel çalışmalarda kullanılan maya endüstrisi atıksularından renk gideriminde etkili
olmamıştır. Deneysel çalışmalarda, uygulanan dozlarda maksimum %20 renk giderme verimi elde
edilmiştir. Renk gideriminde yeterli verim alınamamasının yanı sıra, kullanılan kimyasal madde
atıksuyun organik madde içeriğini de çok fazla arttırmıştır. Bu nedenle bu ticari ürünün maya
endüstrisi atıksularında kullanılmasının uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
18. “SEFERİHİSAR İLÇESİ İÇİN MBR SİSTEMİ TASARIMI”
Şenol Can
Danışman: Doç. Dr. Nurdan Büyükkamacı
Membran biyoreaktör; konvansiyonel sistemlerde son çökeltim havuzlarının gerçekleştirdiği
sıvı/katı ayrımının, membran filtrasyonu ile yapıldığı askıda büyümeli aktif çamur sistemi
kombinasyonudur. Membran biyoreaktörlerde mikrofiltrasyon veya ultrafiltrasyon membranları
kullanılmaktadır. Membranlar özellikleri gereği çok küçük porlara sahip olduklarından zamanla
porlarda tıkanma olmaması için, membranlara ince kabarcıklı hava verilmesi gerekir. Aynı
zamanda membranlarda akı azalması da engellenmiş olur. Bununla birlikte sistemde
mikroorganizmaların ihtiyacı olan havanın da sağlanması gerekir. Reaktör tabanına yerleştirilen
difüzör sistemi ile verilen kalın kabarcıklı hava, bu işlemin gerçekleştirilmesini sağlar. Bu tez kapsamında, geleceğin arıtma sistemleri olarak gösterilen membran biyoreaktör sisteminin
tasarımına örnek bir çalışma olarak, İzmir ili Seferihisar ilçesi merkezi için MBR tasarımı
yapılmıştır. Çalışmanın ilk bölümünde MBR sistemleri ile ilgili literatür kısmına yer verilmiştir.
İkinci bölümde, Seferihisar merkez ilçeye ait MBR tasarımı yapılmıştır. Ardından MBR sistemi ile
karşılaştırılması için klasik aktif çamur sistemine dayalı konvansiyonel bir arıtma sistemi
tasarlanmıştır. MBR sisteminin tasarımında KUBOTA firmasına ait EK-400 tipi membran kasetleri
kullanılmıştır. Gerekli hacim, alan ve hava gereksinimleri hesaplanmıştır. Aerobik reaktör
kısmında gerekli difüzör sayısı bulunmuş ve EDI FLEX AIR membran disk difüzörler
kullanılmıştır. Difüzörlere havayı temin eden blowerlar ise UKA LT-150 tipi olarak seçilmiştir.
Konvansiyonel sistemde de hacim, alan ve hava gereksinimleri hesaplanmış, aynı tipte farklı
kapasitede ki difüzör ve blowerlar seçilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise, tasarlanan arıtma
sistemlerinin bulunan sonuçlar doğrultusunda kıyaslaması yapılmıştır.
19. “MEMBRAN FİLTRASYON YÖNTEMLERİ VE ÇEVRE
MÜHENDİSLİĞİNDE UYGULAMALARI”
Deniz Memiş
Danışman: Doç. Dr. Deniz Dölgen
Endüstrileşmenin ve nüfus artışının büyük bir hız kazandığı dünyamızda, su kaynakları
giderek azalmakta ve kirlenmektedir. Su tüketiminin artması ve buna bağlı yeni su
kaynaklarının araştırılması, atıksuların geri kazanılması ve deniz suyundan içme suyu elde
etme gibi alternatiflerin gündeme gelmesi ile birlikte, membran teknolojilerinin
kullanımına yönelik uygulamalar dikkat çekmektedir. Türkiye genel olarak oldukça zengin
su kaynaklarına sahip gibi görülmektedir. Fakat son yıllarda, nüfusun artması, endüstriyel
faaliyetlerin hızlanması ve turizm aktivitelerinin çoğalması sebepleriyle bazı bölgelerde,
önemli bir su problemi vardır. Bu bölgelerde, alternatif su arıtma yöntemleri araştırılmaya
başlanmış ve Türkiye için yeni bir teknoloji olan membran sistemleri düşünülmeye
başlamıştır. Özellikle 1980’li yıllarda ülkemizde tanınmaya başlayan, 1990’lı yıllarda ise
hızlı bir ivme ile artış gösteren membranlar, içme suyu arıtımı başta olmak üzere birçok
alanda kullanım imkanı bulmuştur.
Bu çalışmada su ve atıksu arıtımında önemli bir yere sahip membran filtrasyon yöntemleri
tanıtılmış, bu kapsamda çevre mühendisliğinde uygulamalarına değinilmiştir. Su arıtımı
konusunda faaliyet gösteren işletmelere yönelik anket çalışması yürütülmüş, bu kapsamda
membranların özellikleri, uygulandıkları alan, maliyet gibi konularda bilgi edinilmesi
amaçlanmıştır. En çok kullanılan membran proseslerden biri olan Ters Ozmoz prosesi için
SWOT analizi yapılmış, ülkemiz koşullarını dikkate alarak yöntemin uygulamaya açık
alanlarına yönelik kestirim yapılmıştır.

20. “TEMİZ ÜRETİM YOLUYLA ATIK AZATLIMI”
Sedef Arıkan
Danışman: Doç. Dr. Deniz Dölgen
Son yıllarda artan çevre duyarlılığının somut etkilerinden birisi tüketicilerin üretim,
kullanım ve kullanım sonrası süreçlerde çevreye daha az zarar veren ürünleri tercih
etmeleridir. Atık azaltılması, geri dönüştürme, yeniden kullanım, vb. konular üzerinde
yapılan araştırmaların artmasıyla atık haline gelen hammaddelerin daha etkin kullanımının
olanaklı olduğu, bu yolla atık üretiminin de azalabileceği ortaya çıkmıştır. Atığın
oluşumunu önleyen ya da miktarını azaltan yöntemlerin daha öncelikli olmasıyla atık
yönetiminde – Kirlilik önleme – Geri dönüşüm – Arıtma – Bertaraf aşamalarından oluşan
bir hiyerarşi oluşmuştur. Bu çalışmada, temiz üretim kavramı üzerinde durulmuş, temiz
üretim araçları hakkında bilgi verilmiştir. Edinilen bilgiler otomotiv yan sanayiinde
faaliyet gösteren bir işletme özelinde uygulamış, incelenen tesise yönelik temiz üretim
önerileri sunulmuştur.
Uygulama çalışmasının ilk aşamasında işletmenin üretim prosesi incelenerek, üretim
sürecinde kullanılan hammaddeler ve üretim sonucunda ortaya çıkan atıklar tespit
edilmiştir. Üretim süreci dökümhaneye hammadde olarak giren alüminyum külçelerin
eritilip ürün şekli verilmesiyle başlamaktadır. Ardından talaşlı işleme prosesi ile
malzemeye pürüzsüzlük kazandırılmakta; boyama işleminden sonra ambalajlanmakta ve
ambarda depolanmaktadır. Üretim sonucunda sıvı atık olarak soğutma suyu, evsel atıksu,
proses suyu oluşmaktadır. Katı atık kapsamında ambalaj atıkları ve evsel nitelikli katı
atıklar açığa çıkmaktadır. Bunların dışında kesme sıvısı, cüruf, metal içerikli parçalar ve
kontamine olmuş tehlikeli atıklar meydana gelmektedir. Tesiste elektrik ve doğal gaz
kullanılarak üretim yapıldığı için emisyon oluşmamaktadır. Atıksular arıtma işlemlerini
takiben kanalizasyona deşarj edilmekte; evsel nitelikli katı atıklar belediye tarafından
toplanmakta, tehlikeli atıklar ise İZAYDAŞ’a gönderilerek bertaraf edilmektedir.
Sonuç olarak, temiz üretim uygulamasının tesise ekonomik fayda sağlamakla beraber,
tesisin daha iyi bir toplumsal imaj sağlayıp pazarını genişletebilecek, Avrupa Birliği uyum
sürecinde uluslararası rekabet gücünü artırabilecek ve yönetmeliklere uyum konusunda
önemli bir avantaj sağlayabilecektir. Üretim sürecinde oluşan atıkları azaltmak için yapılan
çalışmalar sonucunda kimyasal madde ikamesi, kullanılan yardımcı malzemelerin basit
işlemlerle ömrünün uzatılması, atık olarak nitelendirilen ürünlerin prosese tekrar dahil
edilmesi, proses ve soğutma sularının geri kazanımı, yenilenebilir enerjiden
faydalanılması, ayrıca yönetimin bu konuyu ciddiye alıp personelini bilinçlendirmesi,
çalışanlarını daha dikkatli davranmaya teşvik ettirmesi önerilmektedir. Bunun temiz üretim
hedeflerini sağlamak için atılabilecek önemli adımlar olduğu düşünülmektedir.

 21. “TÜRKİYE’DEKİ ORMAN ALANLARINDAN KAYNAKLANAN
BİYOJENİK KÖKENLİ UÇUCU ORGANİK BİLEŞİK
EMİSYONLARININ ENVANTERLENMESİ”
Pınar Dikmelik & Cansu Ayşe Bekiroğlu
Danışman: Doç. Dr. Tolga Elbir
Günümüzde, önemli çevre sorunlarından birisi de hava kirliliğidir. Hava kirliliğinin başlıca
kaynakları sanayi tesisleri, konutlar ve motorlu taşıtlarda kullanılan fosil yakıtların
yakılmasıdır. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, bu temel kaynakların yanında orman
yangınları, bitkilerin biyolojik aktiviteleri, tarım faaliyetleri, vb. aktiviteler ile de atmosfere
önemli miktarlarda kirletici verildiğini ortaya koymaktadır.
Bugüne kadar ülkemizde sanayi, evsel ısınma ve trafik emisyonlarının belirlenmesine
yönelik çok sayıda çalışma yapılmış olmasına rağmen diğer aktivitelerden kaynaklanan
emisyonların belirlenmesine yönelik herhangi bir çalışma gerçekleştirilememiştir. Bu
çalışma, sözü edilen eksikliği gidermek amacıyla Türkiye’deki orman alanlarından
kaynaklanan biyojenik emisyonların miktarlarının belirlenmesini hedeflemektedir. Bu
amaçla, ülkemizdeki orman alanlarında yetişen farklı türlerdeki ağaçların iller bazında
kapladıkları alanlar T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı’ndan temin edilerek literatürdeki
emisyon faktörleri yardımıyla ulusal biyojenik emisyonlar hesaplanmıştır. Çalışma
kapsamında ağaç türlerine göre İsoprene, Monoterpene, O-VOC emisyon miktarları iller
bazında ayrı ayrı hesaplanmıştır. Çalışma boyunca elde edilen tüm sonuçlar bir Coğrafi
Bilgi Sistemi (ArcGIS) yardımıyla haritalar halinde sunulmuştur.
Çalışma sonuçlarına göre; Türkiye’de toplam isoprene emisyonları 438 kg/yıl,
monoterpene emisyonları 90,490 kg/yıl ve O–VOC emisyonları 25,135 kg/yıl olarak
hesaplanmıştır. Hesaplanan emisyonların bölgesel dağılımına bakıldığında; İsoprene
emisyonu açısından en çok katkıyı Erzurum ilinin koyduğu görülmekte, bunun nedeni en
fazla isopren yayan ağaçlardan birisi olan Kavak ağacının bu il sınırları içinde yaygın
bulunmasıdır. Monoterpene emisyonları incelendiğinde ise en çok Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde ve özellikle Diyarbakır ilinde bulunsa da ülkenin hemen hemen her ilinde farklı
miktarlarda monoterpen emisyonunun oluştuğu görülmektedir. Akdeniz ve Ege
bölgelerinde yaygın olarak bulunan Kızılçam ve Karaçam ağaçlarının varlığından dolayı
O-VOC emisyonlarının bu bölgelerde daha fazla oluştuğu belirlenmiştir.

22. “İZMİR KÖRFEZİNDE YOLCU TAŞIYAN DENİZ
TAŞITLARINDAN KAYNAKLANAN HAVA KİRLETİCİLERİN
KENT ATMOSFERİNDEKİ DAĞILIMLARININ EPA-ISCST3
MODELİ İLE BELİRLENMESİ”
Fatih İlek
Danışman: Doç. Dr. Tolga Elbir
Kent merkezlerinde bugüne kadar yaşanmış pek çok hava kirliliği probleminin temel
kaynağının bölgedeki sanayi tesislerinde enerji eldesi ve konutlarda ısınma amacıyla
tüketilen fosil yakıtların yakılması sonucunda oluşan kirleticiler olduğu belirlenmiştir. Son
yıllarda bazı kirletici türleri için en az bu sektörler kadar ulaşım sektörünün de hava
kalitesine olumsuz etkisi olduğu belirlenmiştir. Özellikle karayollarında seyir halinde olan
motorlu taşıtların eksozlarından kent atmosferine verilen kirleticilerin bölgenin hakim
meteorolojik ve topoğrafik koşulları ile zaman zaman insan sağlığını tehdit edici boyutlara
ulaştığı bilinmektedir. Karayollarındaki ulaşımdan kaynaklanan hava kirliliği gibi deniz
kıyısında bulunan büyük kentlerdeki denizyolu ulaşımından kaynaklanan hava kirliliğinin
de önemli boyutlarda olabileceği son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar ile ortaya
konmuştur.
Etrafı denizlerle çevrili olan ülkemizde denize kıyısı olan önemli metropollerin (İstanbul,
İzmir, Antalya, vb.) bulunduğu göz önüne alınırsa denizyolu taşımacılığının ülkemiz için
ciddi bir kirletici kaynak grubu olduğu tahmin edilmektedir. Bu çalışmanın amacı,
ülkemizin batı kıyısında bulunan ve nüfus büyüklüğü olarak üçüncü büyük kenti olan
İzmir’de denizyolu taşımacılığının hava kalitesine olan katkısının bir hava kalitesi dağılım
modellemesi çalışması ile belirlenmesidir. Çalışma kapsamında İzmir körfezinde İzmir
Büyükşehir Belediyesine ait toplu taşım yapan vapur ve feribotlardan kaynaklanan beş
hava kirletici (SO2, NOX, PM10, CO ve NMVOC) için dağılım hesapları yapılmıştır.
Çalışmada körfez içinde değişik güzergahlarda çalışan deniz taşıtlarına ve bunların günlük
aktivitelerine ilişkin bazı bilgiler (taşıt türü, yakıt tüketim bilgisi, sefer sayısı, sefer süresi,
vb.) toplanıp literatürdeki emisyon faktörleri yardımıyla bu aktivitelerden kaynaklanan
hava kirletici emisyonlar hesaplanmıştır. Çalışma kapsamında hava dağılım modeli olarak
Amerikan Çevre Koruma Örgütü (EPA)’nün ISCST3 (Industrial Source Complex – Short
Term) kullanılmıştır. Tüm model sonuçları bir Coğrafi Bilgi Sistemi (ArcGIS) yardımıyla
haritalar şeklinde sunulmuştur.
Çalışmanın sonuçlarına göre; İzmir Körfezi’nde toplu taşım amacıyla yapılan denizyolu
taşımacılığından kaynaklanan günlük toplam emisyonlar PM10 için 0,06 ton/gün, SO2 için
0,14 ton/gün, NOX için 0,56 ton/gün, NMVOC için 0,06 ton/gün, CO için 0,14 ton/gün
olarak bulunmuştur. Yıl geneli için bakıldığında toplam emisyonların PM10 için 21,6
ton/yıl, SO2 için 50,1 ton/yıl, NOX için 204,6 ton/yıl, NMVOC için 22,7 ton/yıl, CO için
52,5 ton/yıl olduğu görülmektedir. Hesaplanan bu emisyonların kentin meteorolojik ve topoğrafik koşulları dikkate alınarak ISCST3 modeli ile yapılan atmosferik dağılım
hesaplarına göre en yüksek yıllık ortalama NOx konsantrasyonlarının 6.8 μg/m3
 olduğu, benzer şekilde bu değerlerin PM10 için 0.7 μg/m3
, SO2 için 1.7 μg/m3
, NMVOC için 0.8
μg/m3
, CO için 1.7 μg/m3
 olduğu görülmektedir. Dağılım haritaları incelendiğinde tüm kirleticiler için en büyük değerlerin gün içinde en yoğun trafiğin görüldüğü Karşıyaka-Konak güzergahı yakınlarında oluştuğu görülmektedir. Saatlik en büyük konsantrasyonlar incelendiğinde en kritik kirleticinin NOX olduğu ve en yüksek saatlik ortalama konsantrasyonun 166 μg/m3 olduğu tespit edilmiştir.
 23. “TEMİZ ÜRETİM TEKNOLOJİLERİ”
Binnaz Şahintürk
Danışman: Prof. Dr. İlgi Kapdan

Temiz Üretim; (Kirlilik Önleme) kirliliği oluşmadan önlemeyi/azaltmayı hedefleyen bir yöntemdir.
Kirlilik Önleme hem ekonomik kazanç sağlayan, hem de çevreye daha az zarar vererek varlıklarını
ve hizmetlerini sürdürmelerini temin eden bir anlayış, bir görüş, bir stratejidir. Bu stratejinin
başarılı olması için pek çok araçtan yararlanmak mümkün ve gereklidir. Bu araçlardan bir kaç
tanesi çevre yönetim sistemleri, hayat boyu değerlendirme, çevresel muhasebe, çevre performans
göstergeleri, çevresel tasarım, çevresel iletişim ve raporlama, eko-verimlilik, çevresel vergiler,
çevresel etiketleme, ve çevresel denetleme olarak verilebilir.

“Temiz üretim” kavramı ilk olarak Birleşmiş Miletler Çevre Programı (UNEP) Endüstri ve Çevre
Bölümü tarafından 1989 yılında , “Eko –verimlilik “ kavramı ise Dünya Sürdürülebilir İş Konseyi
(WBCSD) tarafından 1992’de kullanılmaya başlamıştır. Temiz Üretim ile Eko-verimlilik
kavramları birbirini tamamlayan bir bütün olarak düşünülebilir. Eko –verimlilik kavramı ,daha az
enerji ve daha az doğal kaynakla daha fazla ürün ve hizmet eldesi anlamına gelmektedir.Temiz
Üretim ise atıkları kaynağında azaltmak için prosesleri, ürünleri ,kullanılan teknikleri ,vb. sürekli
geliştirmeyi amaçlayan, aynı zamanda verimliliği artıran bir stratejidir.Eko-verimlilik ,ekonomik
karlılığı ve verimliliği arttırırken diğer yandan da kaynakları daha verimli kullanmayı ve çevreye
verilen zararı en aza indirmeyi hedefler. Bir işletmenin eko –verimliliği sağlayabilmesi için birim
ürün başına kullanılan kaynak ve enerji miktarını azaltması, birim ürün başına atık miktarını
azaltması, geri dönüşüm ve yeniden kullanım oranını artırması, tehlikeli maddelerin yayılımını
azaltması vb. temiz üretim teknikleri gerekmektedir. Temiz Üretim, öncelikle atık oluşumunu
engelleyerek veya mümkün olan en aza indirerek ve kullanılan kaynak ve enerjinin en az
tüketilmesini sağlayarak çevreyi ve biyolojik çeşitliliği korumayı yani sürdürülebilir üretimi
amaçlar. Temiz üretim, eko-verimliliği arttırmak için, sürekli ileri, önleyici çevresel stratejilerin
proseslere, ürünlere ve servislere uygulanması ve insanlar ve çevre için risklerin azaltılmasıdır.
Bazı sanayi kuruluşunda uygulanan temiz üretim teknikleri, önemli ölçüde atık azaltımı
sağlamıştır. Bu uygulamaların yaygınlaştırılması ülke kaynaklarının ve çevrenin korunması
açısından önem teşkil etmektedir.

24. “ULTRASONİK ÖN İŞLEMLERİ KATI ATIK ÇÜRÜTÜCÜSÜ
BAŞLANGIÇ ORGANİK YÜKÜNE ETKİSİ”
Deniz Kut & Mahmut Fikirlier
Danışman: Yard. Doç. Dr. Görkem Akıncı
25. “AEROBİK VE ANAEROBİK ARITMA ÇAMURLARININ
KOMPOSTLANABİLİRLİĞİ”
Meliha Yeşilçay & Ergül Çakmak
Danışman: Yard. Doç. Dr. Görkem Akıncı
26. “BİR KATI ATIK DEPOLAMA LOTUNUN TASARIMI VE
BİLGİSAYARLI ÇİZİMİ”
Yılmaz Eray
Danışman: Yard. Doç. Dr. Görkem Akıncı
27. “FARKLI EĞİTİM, YAŞ VE CİNSİYET GRUPLARIN TEMEL
KATI ATIK EĞİTİMİNDEN ETKİLENME SEVİYELERİ”
Hasan Özerdem
Danışman: Prof. Dr. Davut Özdağlar

28. “KULLANILMIŞ BİTKİSEL YAĞLARDAN BİODİZEL ÜRETİMİ
VE ÜRÜN KALİTESİNİNİ BELİRLENMESİ”
Can Numan Varol
Danışman: Yard. Doç. Dr. Görkem Akıncı

29. “İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SU KALİTESİNE ETKİLERİ”
Nehir Üçer
Danışman: Yard. Doç. Dr. Alper Elçi
Su, yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biridir. Tüm canlılar yaşamlarını devam
ettirebilmek için suya ihtiyaç duyarlar. Ancak dünyanın varoluşundan bu yana belirli
sıklıkla yaşanan ve yaşanacak olan iklim değişikliğinin su üzerine dolayısıyla da sukalitesine etkileri olmaktadır. Suya olan ihtiyacın artması ile su kalitesinde yaşanan bu
olumsuz gelişmeler insan sağlığı için de ayrıca bir tehdittir. İklim değişikliği sadece su
üzerine olmaksızın yaşam üzerinde birçok etkiye sahiptir. Bunlar; insan sağlığı, tarımsal
uygulamalar, sosyo- ekonomik durum, toprak üzerine etkileri, sucul ve karasal
ekosistemler üzerine etkileri gibi başlıklar altında sıralanabilir.İklim değişikliği konulu bu çalışmada ağırlıklı olarak iklim değişikliğinin su kalitesine etkileri incelenmiştir. Ayrıca su arz-talep dengesi, insan sağlığı, tarım ve sosyo-ekonomi üzerine etkilerine de değinilmiştir. Çalışma kapsamında iklimdeğişikliğine ilişkin kitap, makale, tez ve dergi gibi çeşitli yayınlardan yararlanılarak konuyailişkin bilgiler toplanmış, özetlenerek tezde bir araya getirilmiştir. Son olarak edinilen bilgilere dayanılarak iklim değişikliğinin ne gibi etkilerinin olacağı tespit edilmiş ve buna karşın
neler yapılabilineceğine dair fikirler yürütülmüştür.

30. “YERALTI SULARINDA BOR SORUNU VE GİDERİM
ALTERNATİFLERİ”
Narin Kahraman
Danışman: Yard. Doç. Dr. Alper Elçi
Bu tez çalışmasının amacı, bor konsantrasyonu yüksek olan yeraltı sularının yarattığı
sorunları ve bu sulardaki borun giderilmesi için geliştirilmiş olan teknolojileri derleyip
özetlemektir. Yeraltı sularındaki bor sorunu ve çözümleri ile ilgili yapılmış çalışmaları
kapsayan ve hepsini bir arada sunan Türkçe yayınların az sayıda olması, bu çalışma için
vesile olmuştur. Bor doğal sularda ve deniz suyunda çeşitli formlarda bulunur. Yüzey ve
yeraltı sularında bor iyonlarının konsantrasyonu tipik olarak 1 mg/lt’nin altındadır ancak
bazı durumlarda konsantrasyon değeri daha yüksek olabilmektedir. Düşük
konsantrasyonlarda bor bitkiler için gerekli bir nutrient olmasına karşın, bor
konsantrasyonu 1 mg/lt’yi geçtiğinde toksik etki yarattığından sulama suyu olarak
kullanımı uygun olmamaktadır. Ayrıca yüksek bor içeren içme suları insanların merkezi
sinir sistemine etki ederek sorun oluşturabilmektedir.

Burada sunulan çalışmada öncelikle bor elementinin tarihçesi verilmiş ve borun çeşitli
faaliyetlerde kullanımı özetlenmiştir. Sonra borun doğal sularda bulunuş şekilleri verilmiş
ve borun neden bir sorun teşkil ettiği açıklanmıştır. Ülkemizde ve dünyada bor için geçerli
olan içme suyu standartları verildikten sonra borun doğal yaşama olan olumsuz etkileri ele
alınmıştır. Yüzeysel ve yeraltı sularda rastlanan borun doğal ve antropojenik kaynakları
özetlenmiş ve Türkiye’de bor sorununun tespitine yönelik yapılmış çalışmalara yer
verilmiştir. Son olarak borun günümüzde kabul görmüş ve araştırma-geliştirme aşamasında
olan giderim yöntemleri araştırılmış ve birbirileriyle kıyaslanarak tartışılmıştır. Çalışma
kapsamında çalışma konusuna ilişkin çeşitli türden yayınlar taranmış ve bu tezde öz olarak
sunulmuştur.

31. “BELEVİ GÖLÜ HİDROLOJİK ETÜDÜ VE SU KALİTESİ”
Gülgün Acar
Danışman: Yard. Doç. Dr. Orhan Gündüz

Bu çalışmada; İzmir İli, Selçuk İlçesi, Belevi Beldesi sınırları içerisinde bulunan mevsimsel olarak
kuruyan ve yüzeysel suya bağımlı olarak oluşan sığ bir sulak alan olan Belevi Gölü’nün hidrolojik
etüdü yapılmış ve su kalitesi incelenmiştir. Göçmen kuşların konakladığı hassas bir sulak alan olan
Belevi gölü mevsimsel olarak kurumasının yanı sıra, bölge çiftçilerinin göl arazisini tarım amaçlı
kullanma istekleri nedeniyle tehdit altındadır.Bu nedenle araştırmaya uygun bulunan Belevi
gölünün hidrolojik ve su kalitesi özellikleri üzerine yapılmış başka bir çalışma bulunmadığından bu
çalışmaya konu edilmiştir.  Buna göre tez kapsamında literatür taramasını takiben çalışma alanı ile
ilgili bilgiler derlenmiş,göl alanının topografya ve batimetri haritaları çıkartılmış kot-alan-hacim grafiği çizilmiş, gölün hidrolojik ve hidrometeorolojik özellikleri incelenmiştir. Bunu
takiben gölün su kalitesini belirlemek amacıyla bir örnekleme yapılmış ve göl suyunun
fizikokimyasal özellikleri tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar kullanılarak gölün Su Kirliliği
Kontrolü Yönetmeliği’ne göre sınıflandırılması yapılmıştır.

32. “DEMİR-ÇELİK SANAYİ VE SU İHTİYACI: ÖRNEK VAKA
ALİAĞA SANAYİ BÖLGESİ”
Melis Toprak
Danışman: Yard. Doç. Dr. Orhan Gündüz

Yüzeysel su kaynaklarının hızla tükenmesi ve yeraltı suyu seviyelerinde ciddi düşüşlerin
görülmesine bağlı olarak su kalitesi açısından ciddi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Gün
geçtikçe kötüleşen bu durumun önüne geçmek, suyun arz ve talep dengesini kurmak için
planlamalar yapmak şarttır. Özellikle endüstriyel amaçlı su kullanımında arz talep
dengesinde problemler yaşanmaktadır. Endüstriyel amaçlı kullanılan su miktarı
kullanıldığı endüstriye göre değişiklikler göstermektedir. Demir çelik sanayisi su
tüketiminin yüksek olduğu sanayi kollarından biridir.

Bu çalışma kapsamında, demir çelik sanayisi ve söz konusu sanayinin üretim prosesleri
baz alınarak su ihtiyaçları araştırılmış ve Türkiye’de Demir Çelik sanayisinin yoğun
olduğu bölgelerden biri olan İzmir ili, Aliağa ilçesi, Aliağa Sanayi Bölgesinde bulunan
demir çelik fabrikaları ve haddehanelerin su ihtiyacını tespit etmek amacıyla bu bölgedeki
demir çelik tesislerine ve haddehanelere bir anket çalışması yapılmıştır. Su ihtiyacını
büyük oranda yeraltı suyu kaynaklarından sağlayan bu tesislerden elde edilen sonuçlar
ışığında bu bölgede yeraltı suyuna olan talebin ne oranda karşılanabileceği ve alternatif su
kaynaklarının ve gerekli planlamaların neler olabileceği konusunda öneriler verilmiştir.

33. “ALİAĞA BÖLGESİNDEKİ YERALTI SUYU VE YÜZEYSEL
SULARIN KALİTESİNİN BELİRLENMESİ”
Gökçe Pehlivaner
Danışman: Yard. Doç. Dr. Orhan Gündüz
Bu projede, İzmir ili Aliağa bölgesindeki, yeraltı suyu ve yüzeysel suların kalitesinin
belirlenmesi konusunda çalışılmıştır. Bölgesel yeraltı suyu sisteminden aşırı çekim ve buna
bağlı olarak su seviyelerinin hızla eksilmesi, deniz suyu girişimi ile bölgesel akiferlerin
tuzlanması ve bölgedeki çeşitli endüstrilerden kaynaklanan kontrolsüz kirlilik yüzünden
Aliağa bölgesi çevresel açıdan olumsuz bir baskı altındadır. Bu sebepten ötürü, bölgenin
genel su kalitesi ile yüzeysel ve yeraltı su kaynaklarının kalite durumunu tespit etmek için
kapsamlı bir değerlendirme yapılmıştır. Ayrıca endüstriyel bölge içinde inşa edilmesi
planlanan yeni endüstriyel kuruluşlar; örneğin enerji santralleri, demir-çelik fabrikaları ve
rafinelerin ilave su ihtiyaçlarını karşılamak üzere mevcut su kalitesinin yeterli olup
olmadığı konusu araştırılmıştır.

Bu tez çalışmaları esnasında, çalışma sahasının içinde yer alan yüzeysel ve yeraltı su
kaynaklarından 57 noktada su örneği alınmış ve fizikokimyasal parametreler açısından
incelenmiştir. Çalışma kapsamında temel parametrelerin (debi, seviye, sıcaklık, pH,
oksijen indirgeme potansiyeli, elektriksel iletkenlik, toplam çözünmüş katılar, tuzluluk,
çözünmüş oksijen) arazi şartlarında ölçümü yapılmıştır. Temel anyon ve katyonların
laboratuar ortamında kromatografik ve titrimetrik yöntemler kullanılarak analizleri
gerçekleştirilmiştir. Ağır metal ve eser elementlerin endüktif eşlenik plazma yöntemi ile
ölçümü yapılmıştır. Elde edilen analiz sonuçları, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği, İnsani
Tüketim Amaçlı Sular Hakkındaki Yönetmelik ve Dünya Sağlık Örgütü İçme Suyu Kalite
Standartları kullanılarak değerlendirilmiş ve Aliağa bölgesindeki suların kalite durumları
araştırılmıştır.

34. “DÖKÜM SANAYİNDE ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ”
Cemil Can Aytimur
Danışman: Yard. Doç. Dr. Enver Yaser Küçükgül

35. “ÖZGÖRKEY GIDA FEAST ATIKSU ARITMA TESİSİNİN
İNCELENMESİ”
Şeyda Odabaş
Danışman: Öğr. Gör. Dr. Zihni Yılmaz
Dondurulmuş gıda sektörünün geçmişi ülkemiz açısından oldukça yenidir. Son yirmi yıldır
sektör ekonomide yer almış olmasına rağmen yurtiçi piyasaya girmesi ve iç tüketimin
artması özellikle son beş yılda gerçekleşmiştir. Dondurulmuş gıda sektörünün ülkemizde
gösterdiği gelişmeler sonucu, bu sektörde hizmet veren firma sayısı ve firmaların üretim
kapasiteleri gün geçtikçe artmaktadır.
Bu projede, Türkiye ‘nin dondurulmuş gıda sektöründe faaliyet gösteren başlıca
firmalarından biri olan Özgörkey Gıda Ürünleri San. ve Tic. A.Ş. ‘nin Feast markasıyla
tüketiciye sunduğu dondurulmuş sebze, meyve ve unlu mamüllerin işlendiği fabrikanın
üretim prosesi ve fabrika atık su arıtma tesisinde atıksuya uygulanan prosesler, mevsimsel
olarak değişim gösteren atık suya uygulanan farklı prosesler, atık su arıtma tesisinde
uygulanan prosesin kademeleri ve havuzların boyutları, tesiste kullanılan ekipmanlar ve
özellikleri, atık su arıtma tesisinin laboratuarında uygulanan kimyasal analizler ve tesisin
işleyişi hakkında bilgiler verilmiştir. Tesiste 2 kademeli biyolojik arıtma prosesi
uygulanmaktadır.50 + 50 m3
/h debi esas alınarak tesiste iki ana üretim prosesi mevcuttur.
Bunlardan biri patates, diğeri sebze/meyve hattıdır. Üretimin mevsimsel değişikliklerine
bağlı olarak, proseste kurulan üniteler şu şekildedir;
I- Fiziksel ön arıtma
II– 1. kademe biyolojik arıtma
III– 2. kademe biyolojik arıtma
IV- Çamur susuzlaştırma


36. “SÜRDÜRÜLEBİLİR KENTSEL SU YÖNETİMİ”
Çağlar Karluk & Çağlar Aydın
Danışman: Yard. Doç. Dr. Sevgi Tokgöz Güneş
Sürdürülebilir kalkınma için artan talebin kentin altyapı tasarımında önemli bir etkisi
olmaktadır. Ancak, sürdürülebilir kalkınmanın nasıl başarılacağı ve kalkınma sırasında
farklı teknik sistemlerin nasıl seçileceği konusunda bilgi eksikliği vardır. Bu çalışmada
sistem analiz projesi iskeletinin, kentsel su ve atık su sistemleri ile nasıl ilgilendiğini
göreceğiz. Bu çalışmanın ismi “sürdürülebilir kentsel su yönetimi” olarak belirlenmiştir.
Sürdürülebilirlik için birçok kriter –sağlık ve hijyeni sağlamak, sosyal ve kültürel açıdan
görünüm, çevresel görünüm, ekonomik ve teknik görünüm-tanımlanmıştır. Sürdürebilirlik
kriterlerini sağlamak ve pratik olarak kullanabilme olanağına kavuşmak için kısa zaman zarfında ve kolayca ölçülebilen göstergeler belirlenmelidir. Bu çalışmada hedeflenen amaç
için uygun göstergeler önerilmiştir. Ayrıca, bu çalışma değişik çevresel etkilerin ve kentsel
su sisteminin sahip olduğu kaynakların kullanımını belirlemekle ilgili kısa bir analiz de
içermektedir.

37. “ANAEROBİK ARITMADA METAN GAZI ÜRETİMİ”
Gülin Pehlivan
Danışman: Yard. Doç. Dr. Sevgi Tokgöz Güneş

Geleneksel enerji kaynaklarının tükenebilir nitelikte oluşu ve rezervlerin önümüzdeki
yıllarda tükenme boyutlarına ulaşması insanlığı yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına
yöneltmiştir. Günümüzde yeni ve yenilenebilir enerji kaynakları olarak güneş, rüzgar,
biyokütle vb. Enerji kaynakları kullanılmakta ve kullanımı artarak devam etmektedir.

Anaerobik ayrışma ile biyogaz üretimi önemli bir alternatif enerjikaynağıdır. Bu yolla ürün
kalıntıları temiz, kullanılabilen ve yüksek enerji içerikli biyogaza dönüştürülmektedir.
Anaerobik prosesin avantajları; yüksek derecede atık stabilizasyonu, patojen giderimi,
oksijen ihtiyacının olmaması, biyogaz üretimi olarak sayılabilir.

Bu çalışmada anaerobik çürüme ile oluşan metanın oluşumu aşamaları, günümüz de ve
gelecekteki metan gazının kullanımı, biyogazın enerji eşdeğeri, ve anaerobik arıtımla
metan oluşturabilecek endüstriyel ve evsel atıklar incelenmiştir . Hazıralanan sebze-meyve atıklarının %KM, %OM ve KOI sonuçlarından yola çıkılarak üretilecek metan gazımiktarı hesaplanmıştır.

38. “SÜREKLİ VE KESİKLİ SİSTEMLERİN EKONOMİK KIYASI”
Hülya Kibrit
Danışman: Prof. Dr. Adem Özer

39. “HAVALANDIRMA HAVUZLARINDAKİ EKİPMANLARIN
MALİYET ANALİZİ”
Merve Sarıbudak & Özge Bayrak
Danışman: Prof. Dr. Adem Özer


kaynak: www.eng.edu.tr





Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts