Showing posts with label 'Fatih Camisi’ni görmediğiniz yerde oturmayın'. Show all posts
Showing posts with label 'Fatih Camisi’ni görmediğiniz yerde oturmayın'. Show all posts

Tuesday, 14 July 2015

'Fatih Camisi’ni görmediğiniz yerde oturmayın'






'Fatih Camisi’ni görmediğiniz yerde oturmayın'

14 Temmuz 2015 13:38 (Son güncelleme 14 Temmuz 2015 13:44)


60 yıldır Fatih'te yaşayan Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Berse babasının kendilerine 'Fatih Camisi’ni görmediğiniz yerde oturmayın' dediğini aktardı.


Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yazar Mehmet Kamil Berse, 60 yıldan bu yana Fatih'te yaşadığını belirterek, "Babam da İstanbul ve Fatih aşığı bir insandı. ' Fatih Camisi’ni görmediğiniz yerde  oturmayın' derdi. Şimdi binalar yapıldı. Üst kattanFatih Camisi’nin minaresini görebiliyordum. Şimdi  göremiyorum ama sabah ezanlarında Fatih’in ezanını duyuyorum" dedi.
Berse, İstanbul'un çok köklü ve zengin bir tarihi geçmişe sahip olduğunu, şehrin özellikle 1950'den sonra tarihi kimliğini kaybetmeye başladığını belirterek, geçmişte, küçük ve bahçe içinde, kapıları mahremiyet korunsun diye çıkmaz sokaklara açılan evlerin olduğunu, sokakta ve mahallede oturan herkesin birbirini tanıdığını anlattı.
Mehmet Kamil Berse, "Çocuklar komşuların evlerine gidip gelir, komşular çocukları alıp bir yerlere götürüp gezdirip getirirlerdi. İnsanların birbirine güveni vardı. Mesela benim çocukluğumda karşımızda yaşlı bir çift olan İstanbul ailesi vardı. Ayşe Hanım Teyze ile Sami Bey Amca. Ahşap küçük bir evde kalırlardı. Ben Ayşe Hanım'ın yanında Yalova'ya giderdim ve çocukluğumda gittiğim en uzak mesafeydi. Annem beni Ayşe Hanım'a emanet ederdi" diye konuştu.
"Vatan Caddesi bostandı"
Bugün Vatan Caddesi veya Adnan Menderes Bulvarı olarak bilinen caddenin, 1958 yılına kadar dere geçen ve etrafında fakir bir mahalle bulunan "yangın yeri" olduğunu anlatan Berse, şöyle devam etti:
"Vatan Caddesi 1959’dan önce Vatan Caddesi değil yangın yeri denen yer. Yani orası olduğu gibi bir mahalle. Yıkık,  dökük, harabe halinde. En son İstanbul yangınında yanmış, insanlar perişan. Evini yapabilen yapmış, yapamayan yıkık dökük yerlerde yaşıyor. Fakirlik var, savaş yeni bitmiş. Savaş bitmiş ama  mücadele hala devam ediyor. Siyasi veya işte içtimai ne derseniz deyin. Bu Vatan Caddesi dediğimiz yerin ortasından bugünkü Sulukule tabir ettiğimiz semtin surlarda bir kapısı vardır. Sulukule kapısı orasıdır. Köşelidir o kapı diğer kapılara benzemez. O köşeli kapı içinden dere girer, Bayrampaşa  deresi. Oradan, o Vatan Caddesi dediğimiz bölgeden kıvrıla kıvrıla akıp Langa'dan Marmara’ya dökülen  bir dere. Tabii bu derenin etrafında mahalle oluşmuş, mahallelerin bahçelerinde de bostan yapılıyor.  Yani Vatan Caddesi’nde düşünebiliyor musunuz domates, marul, maydanoz, kavun, karpuz  yetişiyor? Ve insanlar bütün ihtiyaçlarını kendi bulunduğu yerden temin ediyor."
Mehmet Kamil Berse, eski İstanbul'un tarihi, kültürel, mimari ve tabii güzelliklerinin hızla tahrip veya yok edildiğini dile getirerek, "Aslında sembolik olarak bir şeyler bıraksalar ne güzel olur değil mi? Daha sonra onu fanusa alırlar, korurlar. Bunların olması lazım, yani bulunduğu semte geçmişini hatırlatacak şeyler. Yani bundan 100 yıl  sonra burada işte asırlar önce böyle şeyler vardı diye. Yanına ne kadar gökdelen dikerseniz dikin ama tarihten gelen kültürünüzü orada yaşatmanız lazım" değerlendirmesini yaptı.
İstanbul'un eski hayat tarzının, insanları bugünküne göre daha çok mutlu ettiğini vurgulayan Berse, bunun, İstanbul'daki eski güzellikleri koruyacak insanların yetiştiği çevreye de bağlı olduğunu kaydetti.
"Siz yetişirken bazı hasletleri bulunduğunuz çevreden, anneden, babadan, aileden veya sizi yetiştiren ariflerden almamışsanız güzellikleri de koruyamazsınız" diyen Berse, yaşayışıyla, kültürüyle, bilgisiyle ve ahlakıyla örnek olan insanlardan yararlanmak, İstanbul'un tarih boyunca taşıdığı güzellikleri en azından belli mekanlarda devam ettirmek gerektiğini anlattı.
"Fatih Birleşmiş Milletler gibi bir yer"
Berse, Fatih'in kaybolan eski insanlarıyla beraber güzelliklerinin de gittiğini kaydederek, hiçbir mekanın boş kalmayacağını, birileri tarafından doldurulacağını belirterek, sözlerini, "O eski insanlar gitti. Eski insanların torunları, torunlarının çocukları da gittiler, Buraya yepyeni insanlar geldi. O insanlar buraya kendi çevrelerini, kendi köylerini, kendi ülkelerini getirdiler. Burası şimdi Birleşmiş Milletler gibi bir yer. Yanımda Rus komşum, karşımda Suriyeli, yan tarafta Zambiyalı. Hakikaten bunları buralarda yaşıyoruz ve zamanla biz şimdi kanıksasak bile alışacağız herhalde, başka çözümü yok. Şimdilik sadece baş eğerek selam veriyoruz. Yarın öbür gün o bizim lisanımızı öğrenecek, biz onunkini öğreneceğiz. Artık ortak bir şehir hayatına geçiş olacak" diye tamamladı.



Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts