Avrupa Parlamentosu Seçimleri ve ‘Nankör’ Türkler
By OZAN CEYHUN on 6 Ağustos 2014
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından çok yazıldı ve söylendi. Aslında beklemediğimiz bir durum olmadı. Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinin son yıllarda sürekli olarak yaşamakta oldukları “ekonomik kriz” ve uygulanan yanlış politikalar seçmenlerin bir kesiminin “tepkisine” ve “protesto” oylarına neden oldu. Elbetteki “aşır sağ” hatta “neo nazi” partilerin ve adaylarının yüksek oylar alarak maalesef “başarılı” olması sadece “protesto” oylarına bağlanamaz.
OZAN CEYHUN
Avrupa Parlamentosu 4. ve 5. Dönem Milletvekili
“Protesto” oyları olduğu ve her zaman olacağı gibi “AB’nin bir aşırı sağ potansiyeli” olduğunu ve AB kamuoyu içinde “aşırı sağ görüşlülerin” kalıcı bir şekilde var olduklarını kabul etmek zorundayız. Öyle olmasa “Türkiye düşmanlığına varan karşıtlık”, “Türkler’e yönelik belli kesimlerdeki antipati”, özellikle “İslam’a yönelik düşmanlık derecesindeki karşıtlık” seçimlerin yaşanmadığı dönemlerde de var olduğu şekliyle karşımıza çıkmazdı.
AB’de nasılki hristiyandemokratlar, sosyaldemokratlar, yeşiller, liberaller, sosyalistler var ise “aşırı sağcılar” ve de hatta maalesef “neo naziler de” varlar! Onlar da artık bence kalıcı bir şekilde AB siyaset dünyasının bir parçası konumundalar.
Örneğin Fransa’da hep vardılar. Hatta daha önce de AP’de yer aldılar. Fransa’da yerel düzeyde “iktidarda” oldukları yerlerde “manşetlik” uygulamaları ile gündemimizdeydiler!
AB genelinde güçlerinin artmasına elbette “merkez” partilerin liderlerinin “çapsızlığı”, “karizmadan yoksun olmaları”, “vizyonsuzlukları”, “krizler karşısında beceriksizlik olarak tanımlanacak çaresizlikleri”, “krizler gündeme geldiğinde bankaları kurtarırken vatandaşı kaderine terk etmeleri”, “Yunanistan ve benzeri krizlerde attıkları adımların gereksinimini vatandaşlarına anlatmayı beceremeden cüzdanlarına müdahale etmeleri”, “ilkesizlikleri” ve benzeri nedenler önemli rol oynadı.
Bir de buna “merkez” partilerinin “aşırı sağın beslendiği” alanda “aşırı sağın içeriklerini kopyalamaya” kalkmaları ve “İslam karşıtlığı”, “Türkler’i ve Müslümanlar’ı toplumun sorunlarında günah keçisi olarak lanse etmeleri” ve “Türkiye’nin AB üyeliğini engelleme yolunun Türkiye düşmanlığını kışkıtma olduğunu” sanmaları eklenince seçmen doğal olarak “orjinalini” seçmeyi tercih etti.
Bir de buna “merkez” partilerinin “aşırı sağın beslendiği” alanda “aşırı sağın içeriklerini kopyalamaya” kalkmaları ve “İslam karşıtlığı”, “Türkler’i ve Müslümanlar’ı toplumun sorunlarında günah keçisi olarak lanse etmeleri” ve “Türkiye’nin AB üyeliğini engelleme yolunun Türkiye düşmanlığını kışkıtma olduğunu” sanmaları eklenince seçmen doğal olarak “orjinalini” seçmeyi tercih etti.
Sonuç olarak sadece “AB’ye ve Avro’ya” karşı olmayan “aşırı sağ” ve “aşırı sol” partilerin ve de hatta “neo nazi” partilerin vekilleri ilk defa AP’de güçlü bir grup haline geldiler.
Bu yeni durumla “başa çıkmak” tüm demokratım diyen kesimler için yeni demokrasi sınavı olacak.
“Başa çıkmak” ise kesinlikle Alman Medyası’nın Almanya adına yüz karası ve büyük utanç verici bir olayın olması yani “NPD’li bir vekilin 96 Alman vekil arasında yer alması” karşısında “üç maymunu” oynaması şeklinde olmamalı. Alman Medyası 26 Mayıs 2014 Pazartesi Günü Türkiye ve Başbakanı’na yönelik ayırdığı sayfalarını aslında bu yüz karası duruma ayırsaydı çok doğru olurdu.
Almanya’dan seçilen “NPD’li vekil” Almanya demokrasisi adına çok ciddi ele alınması gereken bir konu. Bugün bir vekil beş sene sonra beş olduğu takdirde bugün sessiz kalanlar acaba o zaman neler yazacaklar merak etmekteyim.
Türkiye açısından değerlendirecek olursak ben de bugüne kadar yazılan ve söylenenlerin yani “aşırı sağ kesimin Türkiye için ek bir sorun olacağı” endişesine katılıyorum.
Almanya’dan seçilen “NPD’li vekil” Almanya demokrasisi adına çok ciddi ele alınması gereken bir konu. Bugün bir vekil beş sene sonra beş olduğu takdirde bugün sessiz kalanlar acaba o zaman neler yazacaklar merak etmekteyim.
Türkiye açısından değerlendirecek olursak ben de bugüne kadar yazılan ve söylenenlerin yani “aşırı sağ kesimin Türkiye için ek bir sorun olacağı” endişesine katılıyorum.
Ancak diğer yandan da bu “aşırı sağcıların” sadece Türkiye’nin değil “AB’nin bir sorunu” olduklarını ve bu halleriyle “AP’de tüm diğer milletvekilleri için de” yeni bir döneme neden olacaklarına inanmaktayım.
Bugüne kadar AP’de bazı “Türkiye karşıtlığı (bazıları nerdeyse düşmalığı) ile nam salmış hristiyandemokrat ya da diğer gruplardan vekillerin “aşırı sağcı, aşırı solcu ve de hatta neo nazi” AP milletvekillerinin “iğrenç”, “çirkin”, “seviyesiz”, “ırkçı”, “pespaye” ve benzeri tarzdaki içeriklerle “Türkiye’ye karşı” yapacakları konuşmalar, verecekleri karar tasarıları ve önergeler karşısında işleri zor olacak.
Türkiye karşıtlığının “pespaye” düzeyde yapıldığı “aşırı sağ kanat” nedeniyle “merkez” partilerinin AP’nin “makul” çoğunluğunu oluşturan milletvekilleri açısından Türkiye söz konusu olduğundan “ayaklarının yere basma” sorumluluğu getireceği inancındayım.
Örneğin bir hata yapar da “aşırı sağın en “sefil” temsilcilerinin KPK üyesi olması karşısında tedbir almazlarsa böyle bir durumda ya “aşırı sağ koroya katılmak” ya da “AP’nin acınacak halini” seyretmek durumunda kalabilirler toplantılarda.
Örneğin bir hata yapar da “aşırı sağın en “sefil” temsilcilerinin KPK üyesi olması karşısında tedbir almazlarsa böyle bir durumda ya “aşırı sağ koroya katılmak” ya da “AP’nin acınacak halini” seyretmek durumunda kalabilirler toplantılarda.
“Yıllık Türkiye Raporları” söz konusu olduğunda “Türkiye Raportörleri” bundan böyle “aşırı sağ ve solcuların ve de neo nazilerin” değişiklik önergelerini engellemek için yoğun çaba vermek zorunda kalacaklar. Çünkü artık AP’de mesele “Türkiye Düşmanlığı” ise bunu “aşırı sağcılardan ve neo nazilerden” daha iyi kimse yapamaz. Boşuna uğraşmamalı!
Yaptığı takdirde de bilmek zorunda. Bu şekilde olsa olsa beş yıl sonra seçimlerde kendisinin değil bir başka “aşırı sağcının” vekil olmasına destek vermiş olacak.
Kısacası hem AB’de hem de AP’de “merkez” partileri bu durumdan ders çıkarmak ve en başta “Türkiye Politikası” olmak üzere bir çok alanda politikalarını ve söylevlerini gözden geçirmek zorundalar.
“Türkiye’yi AB’den uzak tutmak uğruna üstlenilen tüm aşırı pozisyonlar” sadece “Türkiye’yi AB’den uzak tutmamakta” aynı zaman da “merkez partilerini de AP’de zayıflatmakta”. Anlayana!
İşte bunları konuştuğumuz ve AB’de “aşırı sağ” sorununu ele aldığımız bir dönemde Almanya’da eskiden çok şey paylaştığım ve hala da bir çok başarısını takdir ettiğim “eski” arkadaşım Cem Özdemir’in “cemaat medyası” üzerinden gerçekleştirdiği “garip” çıkışa hem şaşırdım hem de üzüldüm.
Eğer Almanya’da birileri Almanya ve Türkiye arasında bir kriz üretme ya da varsa derinleştirme derdindeydilerse bunun Cem Özdemir üzerinden “yapılması” ya da “yapılmaya çalışılması” bizi derinden üzer.
Gönül isterd iki Türkiye’ye ve özellikle “24 Mayıs Etkinliği’ne yönelik” bu son çıkışının “bilgi kaynağı” bu derece yanlış olmasın.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Mayıs 2014 günü Köln’de yaptığı konuşma ve Almanya’ya hatta Şansölye Angela Merkel’e yönelik sözleri yapılan eleştiriye hiç uymamakta. Keşke o salonda olabilse ve etkinliğin tamamını izleyebilseydi.
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Mayıs 2014 günü Köln’de yaptığı konuşma ve Almanya’ya hatta Şansölye Angela Merkel’e yönelik sözleri yapılan eleştiriye hiç uymamakta. Keşke o salonda olabilse ve etkinliğin tamamını izleyebilseydi.
O zaman “bedelinin ödeneceği” ya da “Türklerin nankör olmadığını” açıklaması gereken bir durumun da olmadığını bizzat kendi görebilirdi.
Kaldıki “nankörlük” ve “bedel ödenmesi” tarzı bence çok yanlış ve özenilmeyerek seçilmiş içeriklerle Türk Toplumu’na mesaj vermeye kalkmak büyük talihsizlik.
Bugüne kadar hiç bir meslekte çalışmaksızın sadece politikadan yaşayan konumda olan bir insanın “ekmeğini yediğiniz” şeklinde hitap ettiği insanların onlarca yıldır “o yedikleri ekmek için nelere katlandıklarını da” unutmamak gerekir. Açıklama çok talihsiz oldu.
Daha fazla yazmak istemiyorum çünkü geçmişte ve bugün saygı duyduğum ve de “sevdiğim” bir insanın bu derece yanlış içerikler ve kelimelerle dolu hatta çok sayıda insanımızı “rencide edici” açıklama yapmasına neden olan “arka planın” ana sorun olduğuna inanıyorum.
Elbetteki “Türkiye eleştirilir”. Bununla hiç bir sorunum yok. Ancak bu son çıkış “eleştirinin içeriği ve düzeyi” açısından kesinlikle tasvip edilemez bir durumda.
Bir “aşırı sağcı” olsaydım bundan böyle bu “açıklamayı” bol, bol kanıt olarak kullanırdım.
“Almanya’da Türklerin ne kadar nankör ve vefasız olduğunu bizzat tanınmış bir Türkiye kökenlinin ağzından söylenmiş “itiraf açıklaması” olarak kullanmak birileri için “hazine” değerinde bizler için ise yaşanması “çok acı” bir olay olurdu!
Bilmem anlatabildim mi?
Keşke bunları eskiden olduğu gibi oturup konuşabilecek ortamlarda olabilsek.
Bilmem anlatabildim mi?
Keşke bunları eskiden olduğu gibi oturup konuşabilecek ortamlarda olabilsek.