Friday, 28 February 2014

Gerilim artınca Bakan harekete geçti

Gerilim artınca Bakan harekete geçti

TC İçişleri Bakanı Efkan Ala, 30 Mart'ta gerçekleştirilecek local seçimler Öncesi tanımı i genelinde Yaşanan gerginlikler Üzerine tansiyonu düşürmek for düğmeye bastı. Ala met kapsamda seçime Kadar Olan Süre Içinde başkentte geçireceği mesai Sonrası Hafta sonlarında BÖLGE BÖLGE gezecek

Sertaç KOÇ Ankara
Bu ziyaretleri sırasında valilikleri Ziyaret edecek income Ala, BURADA yetkililerle Bir Araya gelerek illerdeki SECIM Güvenliği Konusunda Alınan bilgiye tedbirleri Yerinde inceleyecek. Ala, met kapsamda DAHA once 81 ilin valisini bürokratlarını bakanlık A.Ş. Ankara 'da toplayarak, SECIM Güvenliği Konusunda Alınacak Önlemleri Masaya yatırmıştı. Ala met Toplantıda, seçimin huzur güven Ortamı Içinde gerçekleştirilmesi for izlenecek Yol haritasını oluşturmuştu ettik. 
Ziyaret Ettiği illerde vatandaşlarla da Bir Araya Gelecek Olan Ala, AYRICA Partisinin SECIM bürolarını da Ziyaret edecek. Ala, met kapsamda Yarın Güney Doğu  Anadolu  turuna cikacak. Ala, tip Olarak Yarın Batman 'da temaslarda bulunacak. Valiliği Ziyaret edecek income Ala, esnaf ile ayrıntılı bir Araya Gelecek. Ala DAHA SONRA SIM Express Gün BURADAN Diyarbakır 'a geçecek. Ala, BURADA da Diyarbakır Valiliği 'ni Ziyaret ederek yetkililerle Bir Araya Gelecek DAHA SONRA vatandaşlarla buluşacak ettik. Ala Pazar Günü imkb Diyarbakır'dan Siirt 'e geçecek. Ala, Siirt'te de governership Ziyaret ederek Alınan bilgiye Önlemleri gözden geçirecek. Ala met Ilde ede esnaf vatandaşlarla Bir Araya Gelecek ettik. Ala'nın met bölgesel ziyaretlerini seçime Kadar Hafta sonlarında sürdüreceği öğrenildi.    

Lice'de yeni karakol binası gerginliği!!!

Lice'de yeni karakol binası gerginliği!!!

Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde karakol yapımını protesto için BDP'nin organize ettiği yürüyüşün sonunda olaylar çıktı. Jandarma ısrarla inşaat alanına gitmek isteyen gruba müdahale etti. Grubtan bazı kişiler güvenlik güçlerini taş yağmuruna tuttu. Diyarbakır-Bingöl karayolu yaklaşık 4 saat trafiğe kapatıldı

Lice İlçesi Yolçatı Köyü yakınlarında bulunan PKK mezarlığında BDP İl Başkanlığı tarafındanbugün öğle saatlerinde mevlit okutuldu. Mevlidin ardından toplanan kalabalık Diyarbakır - BingölKarayolu üzerinde bulunan Abalı Jandarma Karakolu'nun devam eden yeni karokol inşaatının durdurulması için protesto gösterisi yapmak üzere bölgeye gitti. Araçlarla Abalı karakoluna gitmek isteyen kalabalık nedeniyle bölgede geniş güvenlik önlemleri alındı. Diyarbakır - Bingöl karayolunda güvenlik önlemi alan jandarma ekipleri, kalabalığın karakol bölgesine gitmesine engel oldu. Bunun üzerine araçlarından inen göstericiler yaya olarak karakol inşaatına gitmek istedi. Yolu kesen jandarma, eylemin yasadışı olduğunu belirterek, grubun dağılması yönünde uyarı anonsları yaptı.
BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan ve parti yetkilileri ile görüşen jandarma komutanları, eski karakolun kullanılamaz durumda olduğunu ve yapılan yeni karakolun bir ihtiyaç olduğunu belirtti. İhtiyaçtan dolayı yeni karakol yapıldığını belirten jandarma subayları, grubun karayolunu trafiğe açmasını ve dağılmasını istedi. BDP'li yetkililer ise yapılan karakola ihtiyaç olmadığını, çözüm sürecinin konuşulduğu bir dönemde bu karakolların yapılmasının savaş hazırlığı olduğunu söyledi. İnşaatın durdurulmasını isteyen BDP'liler yol kenarında bulunan bir alanda basın açıklaması yapmak istedi.
Açık arazide yapılan basın açıklamasının ardından, güvenlik güçleri toplanan grubun dağılması yönünde uyarı anonsları yaptı. Grubun yapılan anonslara rağmen dağılmaması üzerine, jandarma timleri toplanan kalabalığa tazyikli su ve gaz bombası ile müdahale etti. Gruptan bazı kişiler de güvenlik güçlerine taşlı saldırıda bulundu. Müdahale sırasında Diyarbakır - Bingöl karayolu yaklaşık 4 saat trafiğe kapanırken, bazı göstericilerin yola büyük kaya parçaları koyduğu görüldü. Kalabalık BDP'li yetkililerin araya girmesi sonucu dağıldı.

İçişleri Bakanı Arsen Avakov:'Rus askerlerinin Sivastapol Havaalanını işgal ettiler!!! UKRAYNA İŞGAL ALTINDA!!!''


 
 
Son güncelleme: 28 Şubat 2014 19:32
 

İçişleri Bakanı Arsen Avakov:'Rus askerlerinin Sivastapol Havaalanını işgal ettiler!!! UKRAYNA İŞGAL ALTINDA!!!''

İçişleri Bakanı Arsen Avakov, Rus askerlerinin Sivastapol Havaalanı'nda olduklarını söyledi. Bölgede Rus askeri cemseleri ve Rus helikopterlerinin görüldüğü haberleri geliyor.

Rus silahlı kişilerin 'da  özerk bölgesindeki iki havaalanında giriş çıkışları tuttukları ve bölgede devriye gezdikleri bildirildi.
Bölgedeki bir BBC muhabiri plakaları gizlenmiş sekiz Rus ordu cemsesini Simferepol yönünde hareket halinde gördüğünü aktarıyor.

Sekiz Rus helikopterinin de Sivatopol kentine ulaştığı belirtiliyor.
Ülkeyi terkeden eski Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Ukrayna'nın hâlâ meşru cumhurbaşkanı olduğunu, can güvenliğinin tehdit altında olması nedeniyle ülkesini terketmeye zorlandığını söyledi.
Geçtiğimiz haftalarda Genelkurmay Başkanlığı'na getirilen Yuriv İlyin'in de bugün görevden alındığı açıklandı.
Ukrayna İçişleri Bakanı Arsen Avakov, 'yı Kırım bölgesindeki Sivastopol Havaalanı'nı işgal etmekle suçlarken, Rus donanmasının bölgedeki varlığının "silahlı işgal" anlamına geldiğini söyledi.
Facebook sayfasından açıklama yapan Avakov, zırhlı araçlarca desteklenen Rus askerlerinin havaalanı dışında devriye gezdiğini belirtti. Avakov ayrıca Ukrayna askerlerinin ve sınır muhafızlarının da havaalanında olduklarını açıkladı.
Rusya'nın Karadeniz donanması ise askerlerinin Sivastopol Havaalanı'nda olmadığını duyurdu. Ukrayna Savunma Bakanlığı'na ait havaalanı, geçmişte sivil uçuşlara kapatılmıştı.
Bazı Ukrayna kaynakları, Rus ordusuna ait sekiz askeri helikopterin de Sivastopol'e vardığını duyurdu. Ancak bu haberler bağımsız kaynaklarca doğrulanmadı.
Kırım'ın diğer büyük havaalanı Simferopol de silahlı kişilerce işgal edilmiş durumda. Bu kişilerin Rusya yanlısı milisler olduğu sanılıyor.

'NDAN SÜRPRIZ KARAR

Bu gelişmeler yaşanırken Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Twitter hesabından Kiev’e gideceğini duyurdu. Davutoğlu, “Ukrayna'daki gelişmelerle ilgili muhataplarımla görüşmek için programımı değiştirerek bu akşam Kiev'e gidiyorum” yazdı.

GENELKURMAY BAŞKANI GÖREVDEN ALINDI

Öte yandan, Ukrayna'nın geçici lideri Oleksander Turçenov Genelkurmay Başkanı Yuriy Ilvin'i görevden aldı. Ilvin'in perşembe günü geçirdiği kalp krizi sonrası hastaneye kaldırıldığı bildirilmişti.
Ilyin'i ay başında bu göreve dönemin Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç getirmişti.
Ukrayna Parlamentosu çağrıda bulunduğu BM Güvenlik Konseyi'nden, Kırım'daki krizi gündemine almasını istedi.
Moskova ve Kiev arasındaki ilişkiler, Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç'in muhalefetin protesto gösterileri sonrası iktidarı bırakmak zorunda kalmasının ardından gerginleşti.
Moskova'daki BBC muhabiri Bridget Kendall, Kırım'ın Ukrayna'nın yeni liderleri ile ülkede Rusya yanlısı siyasetçiler arasındaki mücadelede kilit noktaya dönüştüğünü aktardı.

YANUKOVIÇ: SALDIRIYA UĞRADIM

Viktor Yanukoviç halen Rusya'da ve gün içinde Ukrayna sınırındaki Rostov-on-Don kentinde bir basın toplantısı düzenledi.
Ukrayna'nın hâlâ meşru cumhurbaşkanı olduğunu kaydeden Yanukoviç, can güvenliğinin tehdit altında olması nedeniyle ülkesini terketmeye zorlandığını söyledi.
Yanukoviç, geçtiğimiz günlerde aracının silahlı saldırıya hedef olduğunu da söyledi.
Basın toplantısını Rusça düzenleyen Yanukoviç, Ukrayna'da yönetimi kendi ifadesiyle 'faşist holiganların' ele geçirdiğini savundu.
Ukrayna'dan kendi ifadesiyle ‘yurtsever subayların yardımıyla' kaçtığını belirten Yanukoviç, önce Kharkiv'e sonra Donetsk, ardından da Luhanks üzerinden Kırım'a gittiğini anlattı.
Yanukoviç, Kırım'da olup bitenler konusunda ise, ‘'Kırım'da yaşananlar Kiev'deki haydut darbesine bir yanıt niteliği taşıyor'' dedi.
Yanukoviç, sükunet çağrısında bulunurken, Kırım'ın Ukrayna'nın özerk bir parçası olarak kalması gerektiğini söyledi.
Ukrayna Başsavcısı ise Yanukoviç'in iadesini isteyeceklerini söylüyor. Ancak Rusya'nın bu talebi yerine getirmesi beklenmiyor.
İsviçre ve Avusturya cuma günü Yanukoviç ve oğlu Aleksander Yanukoviç hakkında "büyük miktarda kara para aklama" suçlamasıyla soruşturma başlattı.
Avusturya ayrıca insan haklarını ihlal ettiklerinden ve yolsuzluk yaptıklarından şüphelenilen 18 Ukraynalının mal varlıkların dondurdu. Bu kişilerin kimlikleri ise açıklanmadı.

KIRIM'DA REFERANDUM YAPILACAK

Kimlikleri belirlenemeyen silahlı kişiler perşembe günü zorla Kırım Parlamentosu'na girmiş ve binanın çatısına Rusya bayrağı asmıştı.
Parlamento da daha sonra bölgenin özerkliğinin genişletilmesi için 25 Mayıs'ta referandum yapılacağını duyurmuştu.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry perşembe günü yaptığı açıklamada taraflara "her türlü provokasyondan kaçınmaları" çağrısı yaptı. Kerry, Rus mevkidaşı Sergei Lavrov'un kendisine Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne saygı gösterme sözü verdiğini aktardı.
Rusya; ABD, İngiltere ve Fransa ile birlikte 1994 yılında Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü muhafaza etme sözü veren ülkelerden.
Moskova, Ukrayna'ya verdiği 15 milyar dolarlık kredinin son dilimini ise askıya aldı. Ukrayna yetkilileri ise ülkenin borçlarını ödeyebilmek için önümüzdeki iki yılda 35 milyar dolara ihtiyaç duyduklarını söylüyor.
Kırım'daki kriz ülkenin para birimi hryvnanın değer kaybetmesine neden olmuştu. Ukrayna Merkez Bankası bankalardan çekilen günlük para miktarını 15 bin Hryvna (1000 Euro) ile sınırladı.

NÜFUSUN ÇOĞU RUSÇA KONUŞUYOR

Kırım, Ukrayna'da Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu tek bölge. 1954'te Sovyetler Birliği tarafından Ukrayna'ya verilen bölgede, Rusların yanı sıra Ukraynalılar ve Kırım Türkleri de yaşıyor.
Ukraynalıların çoğu, 1932-33 yıllarında yüz binlerce kişinin öldüğü ve Holodomor olarak adlandırılan kıtlık olayından Sovyetler Birliği'ni sorumlu tutuyor. Kırım Türklerinde ise bazı Türk-Tatar liderlerin İkinci Dünya Savaşı sırasındaNazilerle işbirliği yaptıkları yüz binlerce kişinin Orta Asya'ya sürülmesinin acıları unutulmuş değil.
1990'larda geri dönüş hakkı elde etmelerine rağmen Kırım Türkleri özerk bölgede nüfusun sadece yaklaşık yüzde 12'sini oluşturuyor.
 
 


 

Ölümün testini buldular


 

Ölümün testini buldular

Finlandiyalı bilim insanlarından çığır açacak keşif...
Finlandiya'daki Moleküler Tıp Enstitüsü'nde görevli bilim insanları, sağlıklı bir kişinin beş yıl içinde herhangi bir sağlık sorunundan ölme riskini belirleyen bir kan testi geliştirdi.
Basit bir kan testiyle, kanda bulunan moleküllerden olan "biyobelirteç" seviyesi ölçülerek, risk belirleniyor.
Araştırma ekibinin başındaki Dr. Johannes Kettunen, vücuttaki dört biyobelirtecin seviyesinin yüksek olduğu kişilerde belirli hastalıklardan ölme riskinin yüksek olduğunu saptadıklarını belirledi.
Beş yıl süreyle 17 bin kişinin verilerini incelediklerini söyleyen Kettunen,
''Şimdi son derece sağlıklıyken kanser, kalp gibi hastalıklara yakalanıp ölme riskini bilmek risk altındaki kişilere önlem almaları şansını vermek anlamına geliyor" dedi.


Thursday, 27 February 2014

33 Yıllık Cinayet Dosyasını Açtık

33 Yıllık Cinayet Dosyasını Açtık

Habervaktim, üstü örtülen 33 yıllık kayınpeder cinayeti dosyasını açıyor. “Yalancı şahitlikten” ceza alan görgü tanıklarının ifadeleri Sarıgül’ü zor durumda bırakacak. Sarıgül’ün de ilginç ifadeleri var..

Habervaktim, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün kayınpederi Abdurrahman Köksaloğlu’nun yeniden yargılamaya konu olan 33 yıllık cinayet dosyasını açıyor. Aynı zamanda CHP İstanbul Milletvekili olan işadamı Abdurrahman Köksaloğlu, 15 Temmuz 1980 tarihinde Şişli’deki işyerinde öldürülmüştü.

O dönem 25 yaşında olan Osman Tüfekçi, cinayeti işlediği iddiasıyla önce idama mahkum edilmiş, itiraz üzerine bu cezası hapis cezasına çevrilmiş ve 10 yıl cezaevinde tutulmuştu. Davanın yeniden görülmesi talebinde bulunan ve geçtiğimiz gün ifadesi alınan Osman Tüfekçi’nin ağabeyi Mustafa Tüfekçi, Köksaloğlu cinayetinde damadı Mustafa Sarıgül ve halen Şişli Belediyesi’nde yardımcısı olan Bayram Özata’nın parmağı olduğunu iddia etmişti. Tüfekçi, görgü tanıklarının işaret ettiği ve Sarıgül ile Özata’nın tanıdığı olan asıl failin yurtdışına kaçtığını kaydetmişti.

TİYATRO GİBİ YARGILAMA YAPILMIŞ

80 darbesi öncesi ve sonrasındaki süreçte polisin yürüttüğü soruşturma ve sıkıyönetim askeri mahkemesinin verdiği karar çelişkilerle dolu. Hukuk alenen katledilmiş. Mustafa Sarıgül, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü’nden gözaltına alınan Osman Tüfekçi’nin fotoğrafını alıp, öldürülen kayınpederi Abdurrahman Köksaloğlu’nun yanında çalışan Bayram Özata’ya veriyor. 25 yaşında, 180. boyunda, 90 kilo ağırlığında olan Tüfekçi’nin resmini, şüpheliyi ‘18-20 yaşlarında, 160 boylarında, parlak yüzlü’ şeklinde tarif eden görgü tanıklarına gösteren Özata, “katil budur deyin” diye baskı yapıyor. Polis de görgü tanıklarını ikna için Sarıyer Spor’da lisanslı futbolcu olan ve bir turnuva sırasında gözaltına alınan Osman Tüfekçi’yi bir çiftlikte yakaladıklarını, diğer şahitler tarafından teşhis edildiğini, 25 yaşındaki Tüfekçi’nin boyunun uzadığını savunuyor. Görgü tanıkları kumpası itiraf ediyor ve “yalancı şahitlik” suçundan ceza alıyor. Ancak buna rağmen Osman Tüfekçi’ye idam cezası verilerek dosya kapatılıyor.

SARIGÜL: RESMİ ÖZATA’YA VERDİM

Sıkıyönetim mahkemesinde ‘şahit’ sıfatıyla dinlenen Mustafa Sarıgül, “Emniyetle işbirliği yaptıklarını” belirtiyor. Sarıgül, emniyet yetkililerinin şüpheli Tüfekçi’nin resmini kendisine teslim etmesi için ise şu gerekçeyi dillendiriyor: “Bu resmi yakınlarımıza ve çekinen, daha doğrusu olayı gören başka var mı, başka şahitlerin tespiti bakımından resmi onlara göstermek suretiyle yardımcı olunması amacı ile resmi bana verdiler. Ben de resmi Bayram Özata’ya verdim.”

TANIK: ÖZATA BENİ İKNAYA ÇALIŞTI

Bayram Özata, ‘sırdaşı’ Sarıgül’den aldığı Osman Tüfekçi’nin fotoğrafını olaya şahit olanlara götürüp gösteriyor. Görgü tanığı Kazım Uzun, sonrasını, Tüfekçi’nin idamını kaldıran üst mahkeme için 10 Temmuz 1986’da verdiği ifadede şöyle ifşa ediyor: “Abdurrahman Köksaloğlu’nun öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Emniyet Siyasi Şube ve ilgili mahkemede ifademi verdim. İfademde çelişkiler olduğu için yalan beyanda bulunmaktan dolayı bu konuda tutuklandım. 4 ay cezaevinde yattım.

İfadelerimde detaylı bir şekilde belirttiğim gibi fail olduğunu tahmin ettiğim şahsı olayı müteakip gördüm. 1.50-1.60 boylarında idi. Parlak yüzlü bir kişiydi. Olaydan sonra görü tanığı olarak ifademi verdim. Siyasi Şubeden polisler teşhis işlemleri bakımından sık sık beni şubeye celbediyorlardı. İşimden alıkonuluyordum. Dolayısıyla taciz duruma düşmüştüm. Hadiseden yaklaşık bir buçuk ay kadar sonra maktülün yakını olduğunu söyleyen Bayram Özata bana bu suçtan ceza evinde yatan Osman Tüfekçi’nin vesikalık fotoğrafını getirdi. Katil bu kişidir, birçok eylemleri vardır’ dedi. Kendisine benzetmede bulunamadığımı söyledim. Beni iknaya çalıştı. Aradan bir buçuk ay kadar bir zaman daha geçti. Siyasi şubeye çağırdılar. Fotoğraf albümünü gösterdiler. Teşhiste bulunamadım. Osman Tüfekçi’yi birkaç kişi arasına koyarak gösterdiler. Yine teşhis edemedim. Bunun üzerine yalnız olarak bana gösterdiler. Kendilerine faile benzetemediğimi söyledim. O tarihteki görevliler, ‘diğer görgü tanıkları bunu teşhis ediyor, senin de etmen gerekli’ dediler. Her ne kadar baskı görmedim ise de diğer tanıklar teşhis ettiğine göre benim de teşhis etmemde sakınca olmayacağı kanaatine vararak fail budur diye beyanda bulundum. Tutanak tanzim edildi. Bilahare mahkemede faile benzetemediğimi söyledim. Hatta bu konuda mahkeme başkanlığına dilekçe verdim. Yalan beyanda bulunduğum kanaat getirerek tutuklandım. İşin doğrusu sizlere anlattığım gibidir. Polisler beni devamlı olarak işimden alıkoyup teşhis işlemi için götürüyorlardı. Yılgınlığa düşerek nasıl olsa diğer şahitler de teşhis etmiş diye Osman Tüfekçi’nin fail olduğunu söyledim. Ben fiziki yönden kesinlikle bu kişinin faile benzemediğini söyledimse de polisler bana sanığı çiftlikte yakaladıklarını, aradan geçen süre içerisinde gelişmiş ve boyunun uzamış olabileceğini söylediler. Bunun da etkisinde kaldım. Açıkça belirteyim ki fail ile Osman Tüfekçi’nin fiziki yönden uzaktan ve yakından ilgisi yoktur.”

ZORLA TEŞHİS ETTİRMİŞLER

Ayrıca diğer görgü tanıkları da mahkemedeki ifadelerinde, öldürülen Abdurrahman Köksaloğlu’nun yakınlarının baskısı nedeniyle Osman Tüfekçi’yi suçladıklarını itiraf ediyor. Aslan Işık da Kazım Uzun gibi “yalancı şahitlikten” tutuklanıyor. Yine olayın gözcüsü olduğu öne sürülen ve kendisi de bir cinayete kurban giden Mustafa Fidan verdiği ifadede, Osman Tüfekçi’nin olayla ilgisinin bulunmadığını belirtirken, Sarıgül ile Bayram Özata’nın tanıdığı bir isim olan ve yurtdışına kaçan Osman Dönmez’i işaret ederek, “Olayın failinin Osman Dönmez olduğunu biliyorum. Osman Dönmez’i olaydan sonra olayda kullandığı silahı ne yaptığını bilmiyorum” diyor.

Erol Metin / Habervaktim

yldrm


OLD MEN: ANKARAYA AİT EFSANELER ANKARAYLA İLGİLİ EFSANELER

OLD MEN: ANKARAYA AİT EFSANELER ANKARAYLA İLGİLİ EFSANELER: HIDIRLIK TEPESİ EFSANESİ: Ankara kalesinin tam karşısına düşen, Hıdırlık tepe vardır. Bu Hıdırlık tepe yalçın kayalıklardan oluşur ve ...

Melih Gökçek kirli planları tek tek deşifre etti

Melih Gökçek kirli planları tek tek deşifre etti

Melih Gökçek, "Hükümet'i devirmek için 15 gün sonra insanları sokağa döküp, kan akıtacaklar" iddiasında bulundu.


Eklenme: 27 Şubat 2014 09:42 / Güncelleme: 27 Şubat 2014 13:28 / 91,336 Okunma / 18 Yorum
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, operasyonlar, yolsuzluk iddiaları, ses kasetleri, yerel seçimler ve birçok konuda açıklama yaptı.
"1 MİLYAR DOLAR, EVE SIĞMAZ, KAMYONLA TAŞINMAZ! BAŞBAKAN ÇOK SAF, HER ŞEYİ TELEFONDA KONUŞUYOR"
Başbakan'ın oğlu ile yaptığı konuşmaların yer aldığı ses kasetleri için 'baştan aşağı montaj' diyen Gökçek, "Çıldırmamak elde değil. Montaj olduğu, kesin... Başında diyor ki; 1 milyar Dolar. 1 milyar Dolar, bir odaya, bir eve sığar mı; merak ediyorum. 1 milyar Dolar kaç ton ediyor bilmiyorlar galiba... 11 tonluk parayı nasıl taşıyacak bu Başbakan'ın oğlu ya... Bir kamyonda taşınmaz, eve sığmaz. Efendim; evdeymiş, evden taşınmış falan... Bu taşınıyor biliyorsun, sesleri dinliyor, takip ediyorsun; savcı, polis zaten senin yanında, yakalatsana yolda... Neden yakalatmıyorsun durdurulan TIR'lar gibi... 1 milyar Dolar'ı alıp ne yapacak, nerede harcayacak Başbakan ya... Tape'de Başbakan diyor ki; 'Oğlum dinleniyorsunuz.' Bu Başbakan o kadar saf ki; bunu deyip de her şeyi konuşuyor telefonda... Yok böyle bir şey... Belediye başkanıyken de; 1 milyar Dolar'ı olduğundan bahsediliyordu, o para hiç bitmedi" diye konuştu.
Asıl yapılmak istenenleri ise Gökçek canlı yayında şöyle özetledi:
"15 GÜN İÇİNDE HÜKÜMET'İ DEVİRECEKLER! 15 MART'TAN SONRA HALKI SOKAĞA DÖKECEKLER"
Melih Gökçek, Başbakan'ın Türkiye'ye çağ atlattığını savunarak,"O gitsin istiyorlar. Seçimlere kadar bu işler durulmaz. Ankara ve İstanbul'u seçimde kaybettirmek ilk hedef...AK Parti iktidarını devireceğiz, Başbakan gidecek sonraki savaş... Herkesle ilgili başka kasetler de çıkar. Olaylar artarak, kızışarak devam eder. 15 gün içinde hükümet devrilecek. Buna uğraşıyorlar. 15 Mart'tan sonra halkı sokağa dökecekler, marijnal gruplar olaylar çıkaracak. Kan gövdeyi götürüyor mizansenleri yapacaklar. Türkiye Cumhuriyet, Ukrayna gibi karton devleti değil. Bizim halkımız sağduyulu... Başarılı olamayacaklar. Başbakan benim can kardeşim. Onu yarı yolda bırakmam. Batacaksak, beraber batarız. Onun doğru olduğunu biliyorum ve birlikte çıkacağız. Bu demokrasi sınavını da verirsek, Başbakan buradan da yüzde 45-50'lerle çıkarsa, ondan sonra yurt dışındakiler de duracak, susacak" dedi.
"ÇILDIRACAĞIM, KILIÇDAROĞLU 'DÜRÜSTLÜK SEMBOLÜ' OLDU"
Gökçek, Başbakan'ın uluslararası güçlere meydan okuduğuna dikkat çekerek, "Başbakan sıkıntılı bir adam... Sen gideceksin İsrail'e 'One Minute' diyeceksin. Yav, hayret ediyorum; şu Kemal Kılıçdaroğlu, geldi dürüstlüğün sembolü oldu, çıldıracağım ya... Bir gün bir yakalasam televizyonda da, onun SSK Genel Müdürlüğü'nde yaptıklarının hepsini söylesem... Geçen seçim, en az 20-30 tane somut iddiada bulundum, hiçbirisine cevap veremedi. Bir tane somut örnek vereyim Kılıçdaroğlu'nun yolsuzluklarına, 25 Dolar'a kalbe takılan stent var. Onları yıllarca 'Kemal Kılıçdaroğlu' imzası ile 2 bin 500 Dolar'a, 100 katı zararla satın aldık" iddiasında bulundu.
"DÜNYAYI KAOSA SOKTULAR, TÜRKİYE'DE YAPAMADILAR"
Gökçek, faiz ve sermaye çevrelerinin dünyayı kaosa sürüklediğini savunarak, "Bütün bunlar gezi olayları ile başladı. Yaşananların arkasında faiz lobisi ve Amerika'daki neocon'lar var. Sorumlusu da otpor ve Gene Sharp'tır. Sırbistan'da, Ukrayna'da, Kırgızistan'da, Mısır'da, Brezilya'da, Meksika'da yaptılar. Her tarafta karışıklık çıkardılar, her yerde başarılı oldular; bir tek Türkiye'de yapamadılar. Oyunları bozuldu. Bunun bir tezgah olduğu, beynelmilel bir oyun olduğu ortaya çıktı. Çünkü bizde istikrar var" dedi.
"KÜRESEL AKTÖRLERİN AYAĞINA BASTIK"
'Arkadaş bu Recep Tayyip Erdoğan'ın gitmesi lazım' diye ironi yapan Melih Gökçek, "Ortadoğu'da ne kadar masum devlet varsa onlara yardım yapıyor. Gidiyor Afrika'ya 2,5 milyar Dolar yardım yapıyor. AK Parti'nin büyüklüğü şu örnekte de ortaya çıkacak. MHP-Anap-DSP koalisyonu zamanında deprem oldu Türkiye'de... İnsanlar camilerde, yardım parası topladı. Devlet, o yardım paralarını, kasa boş olduğu için maaşlarını ödeyemediği memurlara, işçilere dağıttı biliyor musunuz? Milletin depreme yardım için topladığı paraya devlet el koydu. AK Parti iktidara geldi, sosyal yardım olarak 10 yılda 107 katrilyon Lira dağıttı. 1 katrilyon, bin tane trilyon demek tekrar ediyorum; 107 tane bin trilyon yardım yapmışız insanlarımıza... AK Parti bu, fakir fukarayı kucakladı. IMF borcu bitti. Küresel aktörlerin ayağına bastık" ifadelerini kullandı.
"AMERİKA, ERDOĞAN'I BİTİRMEK İSTİYOR"
Amerikan Büyükelçisi'yle yaşadığı bir dialoğu anlatan Gökçek, "Dedim ki elçiye, 'Kasım-aralık aylarında Recep Tayyip Erdoğan'ın itibarını yerle bir edeceğiz. AK Parti diye bir şey kalmayacak, demişsiniz. Böyle bir şey söylediniz mi? Bunu yalanlarsanız memnun oluruz.' Ne yalanladı ne de tekzip etti. İstanbul'da bir ülkenin konsolos yardımcısı, bir profesöre, 'Endişe etmeyin Recep Tayyip Erdoğan seçimlere giremeyecek, itibarını bitireceğiz' diyor. Bunların üzerine biz nereden, ne gelecek diye beklerken; 17 Aralık'ta, birbirinden alakasız 5 dava, 'tek soruşturma' olarak önümüze kondu. Bir algı yönetimi ile faiz lobisi ve Amerika'daki neocon'lar, Türkiye'yi soymaya başladı, soyuyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
"ALMAN-İNGİLİZ EKONOMİSİ 15 MİLYAR KAYBEDECEK, KAVGA BU"
Kanal İstanbul ve üçüncü havaalanı projeleri üzerine de konuşan Gökçek, "İstanbul'a yeni bir havaalanı yapılacak, senelik getirisi 15 milyar Dolar, 30 katrilyon, yani 30 tane 1 trilyon her sene... Kim karşı çıkıyor buna; Almanya ve İngiltere. Dünya havaalanları arasında Türkiye, 20'nci sırada, üçüncü hava limanı bitince, üçüncü sıraya yükseleceğiz. Bizimki tam aktarma noktası, dünyanın ortasında... Uçaklar niye gidip Londra'dan, Frankfurt'tan aktarma yapsın ki... Almanya, sana bırakır mı? İngiltere ve Almanya'nın ekonomisinden 15 milyar Dolar almaya kalkıyorsun. Bu Recep Tayyip Erdoğan çok oluyor... Ne yapıyor; bir de Kanal İstanbul yapacağım. Montrö Antlaşması iptal olacak. 5 milyar Dolar kazanacaksın yılda... Fransa, nükleer santral ile idare ediliyor. Biz yapmaya kalkıyoruz, yapamazsınız; 6 milyar Dolar kâr demek çünkü... Bütün bunlar yanyana konunca 30 milyar Dolar yapıyor, 60 katrilyon. Gezi Platformu da bunlara karşı çıkıyor. Ezilen Amerika, ezilen İngiltere, ezilen Almanya adına karşı çıkıyorlar. Onlar Amerika'ya, İngiltere'ye ve Almanya'ya kölelik yapmakla meşguller" dedi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek, bu çarpıcı açıklamaları TGRTHaber'de Ankara'nın Gündemi progrmaında yaptı.

OSMANLILARDA TEVAZU VE TERBİYE

OSMANLILARDA TEVAZU VE TERBİYE

Fransız Doktor A. Brayer Osmanlıların tevazu ve terbiyesi hakkında şöyle der:

“Müslüman Türkler arasında hayânın bir neticesi olarak kibir ve gurur adeta yok olmuştur. Çünkü kibir ve gurur, İslam’ın şiddetle yasakladığı kötülüklerdendir. Şöyle buyurulur:

“Yeryüzünde sakın azametle yürüme, insanlardan nazarlarını gururla çevirme!”

“Kibirli ve mağrur olanı Allah sevmez!”

“Hareketlerinde mütevazi ol, yavaş sesle konuş!”

“Kibir cehaletten ileri gelir, alim asla mağrur olmaz.”

“Tevazu insana soyluluk verir.”

Bundan dolayıdır ki, Osmanlı’nın yürüyüşünde vakar ve ihtişam olmakla beraber aslâ kibir ve azamet yoktur. O, daima yavaş sesle konuşur. El ve kol hareketlerinde hiçbir zaman tahakkümane bir eda sezilmez. Hizmetinde tatlılık ve kolaylık vardır.”

ZABITA TAŞERON İŞÇİNİN EMSAL DAVASI

ZABITA TAŞERON İŞÇİNİN EMSAL DAVASI

                                                    ZABITA TAŞERON İŞÇİNİN  EMSAL DAVASI

                Asıl işveren ile taşeron (alt)  işverenlerin imzaladığı alt işverenlik sözleşmelerinin muvazaalı (danışıklı)  olup olmadığı ve işverenlerin arasında muvazaanın tespiti halinde işçilerin kazandığı haklar konusunda, taşeron işçilerin asıl işveren işçilerinin yararlandığı hakları asıl işverenden  talep edebileceğini ve taşeron işçilerin mahrum kaldığı  haklarını Mahkemeler vasıtasıyla alabileceğini  İş Kanunu 2. maddesi açıkça belirtmiştir. Bütün bunlara rağmen taşeron işçilerin bilgisizliği, hak arama iradesinden yoksunluğu, dava masraflarının yüksekliği ve devlet tüzel kişiliğine karşı hak arama konusunda korkması, hukuka olan güvensizlik gibi sebeplerden dolayı binlerce işçi bu haklarını kullanmadığı gibi bu haklarından da mahrum kalmaktadırlar. Bazı kişiler, onurlu duruşunu ve haklı mücadelesini sonuna kadar savunurken, bazıları ise susarak, boyun eğerek hukuksuzluğa karşı kendiliğinden hak verileceğini düşünüp mücadele edenlerin arkasına saklanır, davalar sonucu ne olacağını gözlemlemektedirler. Hak arayan kişilerin kazandığı ve geride kalan işçilerin önünü açtığı hukuksal mücadelelerinin olumlu sonuçlanandan bir örnek de Zabıta taşeron işçisi Suat Bakkal’ın mücadelesidir.
                İstanbul Avrupa Yakasında bir Belediyede Zabıta alt işveren işçisi olarak çalışan Suat Bakkal isimli işçi, uzun süreli bir çalışma sonucunda haklılığını Mahkeme vasıtasıyla ve Müfettiş raporlarıyla ispatlayarak hukuksal mücadelesinin ve zabıta taşeron işçilerinin muvazaasının ilk adımını kazanmış oldu. Aleyhine karar çıkan kurumların temyiz ve itiraz hakları saklı olmakla birlikte ciddi hukuksal alt yapı ile hazırlanmış Mahkeme kararının ve Müfettiş raporunun kolay kolay değişeceğini sanmıyorum.  Burada Suat Bakkal isimli işçiyi, tebrik etmek gerekir ki sayfalarca dava dilekçesini kendi başına hazırlayarak konuya ne kadar inandığını açıkça göstermiştir. Çevreden “karşında koca Belediye var, sen onlarla baş edemezsin, yapamazsın” gibi basiretsiz söylemlere kulağını tıkayan ve inandığı dava uğruna hukuksal mücadelesine sahip çıkan Suat Bakkal, sendikaların yapmadığını tek başına kendisi başarmıştır.  Bu işçinin tek başına başlattığı ve sonradan arkadaşlarının da dahil olduğu hukuksal mücadelede, bu kazanım sonucu diğer Belediyelerde çalışan Zabıta taşeron işçilerine sirayet etmeye başlamıştır. Yerel yönetimlerin değişebileceği bu dönemde, zabıta taşeron işçilerinin Belediyelere karşı muvazaa davası açarak hakkını arayabileceği ve hukuksal mücadele halinde olumlu sonuca ulaşabileceği ve alınacak kararlarla işçilerin, ciddi şekilde kazanım sağlayabileceği hatta ileriki zamanlarda dava açıp kazananların memur kadro taleplerinin kabul göreceğini düşünmekteyim.
Zafer  inananlarındır.
Hakkınızı arayınız, hayatınız boyunca mağdur olmayınız. 
twitter.com/suatyurdseven   den ulaşabilirsiniz. 

Sahilde Bakanlık logolu bilgisayar kasası!!!














































































Sahilde Bakanlık logolu bilgisayar kasası!!!



Rize’nin Pazar ilçesinde deniz sahilinde üzerinde Ulaştırma Bakanlığı arması bulunan, çalışır halde bir bilgisayar kasası bulundu.

0
Sahilde Bakanlık logolu bilgisayar kasası
Kasaya Pazar İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri el koydu.
Edinilen bilgiye göre, Ali Tüylüoğlu ve Hakan Memişoğlu adlı vatandaşlar, Pazar deniz sahilindeki yürüyüş parkurunda dolaşırken taşların arasında bir bilgisayar kasası gördüler. Kasanın üzerinde Ulaştırma Bakanlığı yazısını gören vatandaşlar kasayı alarak Pazar İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne tutanakla teslim ettiler.
 
Kasayı bulan Hakan Memişoğlu, yaptığı açıklamada, “Arkadaşımla birlikte, sahilde yürüyüş yapıyorduk. Deniz kenarında bir kasa dikkatimizi çekti. Yanına gidip baktığımızda, Ulaştırma Bakanlığı'na ait bir kasa olduğunu gördük. Ve daha sonra götürüp polise teslim ettik” dedi.
Emniyette zapt altına alınan bilgisayar kasasının çalışır halde olduğu ve konuyla ilgili inceleme başlatıldığı belirtildi.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts