Tuesday, 4 March 2014
OLD MEN: ANKARAYA AİT EFSANELER ANKARAYLA İLGİLİ EFSANELER
OLD MEN: ANKARAYA AİT EFSANELER ANKARAYLA İLGİLİ EFSANELER: HIDIRLIK TEPESİ EFSANESİ: Ankara kalesinin tam karşısına düşen, Hıdırlık tepe vardır. Bu Hıdırlık tepe yalçın kayalıklardan oluşur ve ...
Monday, 3 March 2014
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNE BİR İLÇE DAHA KATILIYOR!!
ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNE BİR İLÇE DAHA KATILIYOR!!
Toplantı öncesi söz alan AK Partili Belediye Başkanı Fatih Balıkçı, yerel imkanlarla, belediye bütçesi ile turizm potansiyeli çok yüksek olan ilçeye hizmet getirmekte zorlandıklarını anlattı. Büyükşehir Belediyesi'ne bağlandıkları taktirde ilçenin Adana ile bütünleşeceğini, hızlı ve daha fazla hizmet alarak hızla kalkınacağını belirten Balıkçı, "Bağlanmamız ilçemiz için daha hayırlı olacaktır" dedi. Toplantıda söz alan dolmuş kooperatifi temsilcileri işlerinin sekteye uğrayacağını savunarak karşı çıktı. CHP İlçe Başkanı Boğaç Ünal da kanuni bir zorunluluk olmadıkça ilçenin büyükşehire bağlanmasına karşı olduklarını dile getirdi. Yapılan oylamada 10 meclis üyesinden 7'si evet oyu kullanırken CHP'li 3 üye hayır oyu kullandı. Meclis oy çokluğu ile Büyükşehir Belediyesi'ne bağlanma kararını kabul etti. |
Kırım'ın geleceği nasıl şekillenecek?
Kırım'ın geleceği nasıl şekillenecek?
Kırım, Karadeniz’in kuzeyinde yer alan ve Azak Denizi-Karadeniz bağlantısını sağlayan stratejik öneme haiz bir köprübaşı konumundadır. Ukrayna’ya bağlı özerk bir yönetim olan Kırım’ın kendisine ait bir parlamentosu ve yönetimi bulunmaktadır. Kırım, Rusya’nın Karadeniz stratejisinde çok önemli bir role sahiptir. 1997 yılında yapılan bir “kira sözleşmesi” ile SSCB döneminde Sivastopol’de kurulmuş olan deniz üssünün Rusya tarafından kullanılması karara bağlanmış, Turuncu Devrim döneminde beliren kira sözleşmesinin uzatılmayacağına dair açıklamalara karşın, 2010 yılında Yanukovic’in iktidara gelmesi sonrası Kırım’daki Rus varlığını hukukileştiren sözleşme 2044’e kadar uzatılmıştır.
Kırım’ın toplumsal yapısına göz gezdirdiğimizde ise, nüfusun %58’inin kendisini Rus olarak tanımladığını görüyoruz. Ukrayna asıllılar nüfusun %24’lük kesimini oluştururken, Kırım Tatarları’nın toplam nüfusa olan oranı yalnızca %12’dir. 1774’e kadar Osmanlı’ya bağlı olan Kırım, 1783’de Rusya tarafından ilhak edilmiş ve 1954’te Ukrayna kökenli Leonid Kruşçev tarafından SSCB’ye bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Kırım, Tatarların anavatanı olmasına karşın, Rusya’nın egemenliğine girdikten sonra uygulanan toplumsal/siyasal baskılar sonucunda Tatarların nüfusu sürekli olarak azalmıştır. Kırım’dan ayrılmaya zorlanan Tatarların yerine ise Rus ve Ukrayna kökenliler yerleştirilmiştir. Kırım Tatarları, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanya’ya destek verdikleri gerekçesiyle, Stalin’in emriyle, 1944 yılında zorunlu göçe tabi tutulmuşlar ve Kırım’daki Tatar varlığı neredeyse silinirken çok sayıda Kırım Tatar’ı göç esnasında hayatını kaybetmiştir. SSCB’nin dağılması ve Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasından sonra anavatanlarına yeniden dönmeye başlayan Tatarlar, geçen 23 yıllık süreçte Kırım nüfusunun ancak %12’lik bölümüne sahip olmuş, göç esnasında geride bıraktıkları evleri ve topraklarına ise kavuşamamışlardır.
Kırım’da çoğunluğu oluşturan Ruslar, Ukrayna’nın bağımsız olduğu günden bu yana bölgenin Rusya’ya bağlanmasını savunmaktadır. Gerek bölgede çoğunluğu oluşturmaları, gerek Sivastopol’deki Rus deniz üssünün varlığı, gerekse de özellikle milenyum sonrası Ukrayna’da AB ile bütünleşme yönünde bir iradenin ortaya çıkmış olması, Kırımlı Rusları, Ukrayna’dan uzaklaştırmıştır. Esasen Rusya’da da bu tarz bir istekliliğin mevcut olduğu söylenebilir. Nitekim Rus Ordusu, Duma ve devlet bürokrasisi içerisinde birçok nüfuzlu kişi, Kırım’ın 1954 tarihinde Ukrayna’ya bağlanmasının ve SSCB’nin dağılması esnasında da bunun kabul edilmesinin bir hata olduğunun altını çizmektedir. Turuncu Devrim döneminde de Rus ulusal kimliğini güvenlikleştirme yönünde aktif olarak çalışan Ruslar, Yanukovic’in Batı yanlıları tarafından devrilmesi sonrası Kırım’ın Rusya’ya bağlanması yönündeki taleplerini sokak gösterileri ve parlamento ile devlet binalarına yönelik işgal eylemleri ile açığa vurmaya başlamışlardır. Kırım’da yaşayan Ukrayna kökenliler ile Tatarlar ise, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana oldukları için, Ruslar ile mücadele etmeye çalışmaktadırlar. Ancak Ukraynalılar ile Tatarlar arasındaki toplumsal/siyasal bağların oldukça zayıf olması, iki ulusal grup arasında etkin bir işbirliğinin geliştirilebilmesine engel olmaktadır.
Putin, Rusya’nın “yakın çevre politikasında” çok önemli bir yere sahip olan ve arka bahçesinde yer alan Ukrayna’nın, Turuncu Devrim döneminden sonra bir kez daha Batı yanlısı bir yönetime sahip olmasını kabullenemeyeceği için Kırım üzerinden Ukrayna’ya müdahil olmayı seçmiştir. Nitekim Ukrayna, Rusya’nın Avrasya Birliği Projesi’nde çok önemli bir role sahiptir. Yanukovic’in AB ile imzalanacak ortaklık anlaşmasını reddetmesinin en önemli nedeni de Rusya’nın baskısıydı. Nitekim Rusya, AB’den uzaklaşan Yanukovic yönetimine 15 milyar dolarlık bir ekonomik yardım sözü de vermişti. Şimdi Yanukovic’in devrilmiş oluşu ve Kiev’deki yönetimin tamamen Rusya karşıtı isimlerden oluşuyor olması, AB’nin de sürece müdahil olması ile birleştiği noktada, Rusya’yı eyleme geçirmiştir. Rusya, Ukrayna’nın doğusunun Rusya yanlılarından oluştuğunu bilmesine karşın, oldukça geniş bir bölge olan Doğu Ukrayna’ya müdahale etmektense, coğrafi kapsamı daha sınırlı, kendisi için çok önemli olan ve zaten Rusya’ya bağlanma yönünde bir iradenin mevcut olduğu Kırım’a girmeyi tercih etmiştir. Sivastopol’deki deniz üssünden çıkan askerler ile bölgeye aktarılan 6 bin civarındaki Rus kuvveti, Kırım Parlamentosu, hükümet binaları, havaalanları ve stratejik önemi yüksek yerleri denetlemeye başlamış durumdadır. Yani Kırım, fiilen Rusya tarafından işgal edilmiştir.
Rusya’nın Kırım’a müdahalesi, AB ile ABD’nin şiddetli itirazlarına karşın başlamıştır. Putin, bu tavrıyla, Ukrayna gibi kendi güvenlik bölgesinde gördüğü ülkelere/bölgelere ilişkin herhangi bir oldu-bittiyi kabul etmeyeceğini göstermeye çalışmaktadır. Nitekim Rusya, aynı tarz bir girişimi Gürcistan’da da gerçekleştirmiş ve Batı’ya yanaşarak Rusya’yı dışlayan Saakaşvili yönetimini 2008 Ağustos’unda Abhazya ve Güney Osetya’ya saldırıya zorlamış, daha sonra da Rus Ordusu’nu bu iki bölgeyi koruma bahanesiyle Gürcistan’a sokmuştu. Rusya, bu müdahalenin ardından da Abhazya ile Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımış ve bu bölgeleri korumaya başlamıştır. Rusya, benzer bir süreci Kırım’da da işletmek isteyebilir. Nitekim Ukrayna’da da benzer bir durum yaşanmıştır ve Rus çoğunluğun yaşadığı Kırım, Rusya’ya bağlanmak istemektedir. Rusya, bölgede yaşayan ve çok büyük bir bölümü aynı zamanda Rusya pasaportuna da sahip olan Rus kökenlilerin güvenliğinin tehlikede olduğunu iddia ederek, bölgede düzeni sağlama adına Kırım’a girdiğini ifade etmektedir. Ancak Rusya’nın esas hedefinin, Ukrayna’daki siyasal yapının kendi istediği şekilde düzenlenmesi için, gerek Ukrayna’ya, gerekse de AB ile ABD’ye baskı yapmak olduğu açıktır. Rusya, Kırım’ı bir siyasal koz olarak kullanmayı tercih etmektedir. Kendisinin onay vereceği bir düzenleme yapılmadığı takdirde, tıpkı Gürcistan’da olduğu gibi, Kırım’ın bağımsızlığına ya da kendisine bağlanmasına onay verecektir. Bu bağlamda, 25 Mayıs’ta düzenlenecek devlet başkanlığı seçimlerine kadar geçecek olan zaman dilimi ve bu seçim çerçevesinde Ukrayna devlet başkanlığı koltuğuna oturacak olan isim Rusya’nın Kırım konusundaki kararını etkileyecek en temel faktörler olacaktır.
Rusya’nın Abhazya ile Güney Osetya’nın ardından Kırım’da da benzer bir senaryo uygulayarak, Rusya yanlısı olan ve merkezden kopuk hareket eden “çatışma bölgelerini” koz olarak kullanması, esasen Kosova’nın Batılılar tarafından desteklenen bağımsızlığına koşut olarak izlenen bir stratejidir. Kosova’nın, uluslararası hukuk açısından oldukça tartışmalı bir şekilde bağımsızlığına kavuşması, BM tarafından tanınmıyor olmasına karşın, Rusya’ya kullanacağı bir koz vermiştir. Şimdi Rusya, kendisinden uzaklaşmak isteyen Gürcistan ve Ukrayna gibi devletleri; Gürcistan özelinde Abhazya ile Güney Osetya, Ukrayna özelinde de Kırım üzerinden cezalandırmaktadır. Rusya’nın bu strateji dâhilinde kullanabileceği diğer bölgeler ise Azerbaycan’ı cezalandırmak için kullanabileceği Dağlık Karabağ meselesi ile AB’ye entegre olmayı hedefleyen Moldova’ya karşı elinde tuttuğu Transdinyester sorunudur. Görüldüğü üzere, eski Sovyet coğrafyasında “Pandora’nın Kutusu” açılmış ve SSCB’den koparak bağımsız olmuş devletlerin yaşadığı etno-kültürel, dinsel ya da bölgesel ayrılıkçılık girişimleri Rusya’nın etkin bir şekilde kullandığı birer koz haline gelmiştir.
1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’nı gündeme getirerek, Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılırsa Türkiye’ye bağlanması gerektiğini kaydeden yorumlar günümüz konjonktüründe hiçbir geçerliliğe sahip değildir. Nitekim bugün Osmanlı diye bir devlet yoktur. Bunun yanı sıra, Kırım, SSCB’nin dağılması esnasında Ukrayna’ya (yani antlaşmada sözü geçen üçüncü bir aktöre) bağlanmıştır ve Türkiye de herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Yani bu antlaşma zaten 1990’ların başında Türkiye tarafından işletilmemiştir. Bu bağlamda, ütopik projeler üzerinde durmaktansa meselenin “güncel” boyutuna odaklanmak ve irredentist girişimler üzerinde kafa yorulacağına Kırım Tatarları’nın da talebine uygun olarak, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün nasıl korunabileceği ve Tatarlara nasıl yardımda bulunulabileceği üzerinde durulmalıdır. Kırım’ın Rusya’ya bağlanma ya da Rusya kontrolünde bir bağımsızlığa eklemlenmesi durumunda Kırım Tatarlarının statüsünün ne olacağına dair Rusya ile görüşmeler de “gizliden gizliye” başlatılmalıdır. Kırım meselesinin Türkiye için ciddi bir problemdir. Ancak bu yalnızca Kırım Tatarlarının statüsü ile ilgili değildir. Nitekim Kırım özelinde de görüldüğü üzere, Rusya’nın, Karadeniz’deki varlığı ve gücü başta ABD olmak üzere Batılı aktörleri rahatsız etmektedir. Batılıların Karadeniz’de askeri bir varlık göstermelerinin, yani caydırıcı olabilmelerinin, önündeki engel ise Montrö Sözleşmesi’dir. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde, bu sözleşmenin değiştirilmesi ve özellikle ABD donanmasına bağlı gemilerin Karadeniz’e girişini sağlayacak bir düzenleme yapılması için, Bulgaristan ve Romanya gibi NATO üyesi ve Montrö’de imzası bulunan ülkeler üzerinden yeni bir manevraya girişilebilir. Mevcut konjonktürde, bu durum Türkiye için oldukça zorlayıcı olacaktır. Hatta Türkiye tarafından gündeme getirilen ve “çılgın proje” olarak adlandırılan Kanal İstanbul dahi, Batılı aktörler tarafından, Montrö’nün geçerliliğini ortadan kaldırmak için kullanılabilecektir. Bu bağlamda, Türk Dış Politikası’nı yönlendirenlerin, Ortadoğu’dan biraz olsun uzaklaşarak bir diğer güvenlik bölgesi olan Karadeniz’e odaklanmasının vakti gelmiştir.
kaynak:http://blog.milliyet.com.tr/uluslararasibakis
Kırım’ın toplumsal yapısına göz gezdirdiğimizde ise, nüfusun %58’inin kendisini Rus olarak tanımladığını görüyoruz. Ukrayna asıllılar nüfusun %24’lük kesimini oluştururken, Kırım Tatarları’nın toplam nüfusa olan oranı yalnızca %12’dir. 1774’e kadar Osmanlı’ya bağlı olan Kırım, 1783’de Rusya tarafından ilhak edilmiş ve 1954’te Ukrayna kökenli Leonid Kruşçev tarafından SSCB’ye bağlı Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır. Kırım, Tatarların anavatanı olmasına karşın, Rusya’nın egemenliğine girdikten sonra uygulanan toplumsal/siyasal baskılar sonucunda Tatarların nüfusu sürekli olarak azalmıştır. Kırım’dan ayrılmaya zorlanan Tatarların yerine ise Rus ve Ukrayna kökenliler yerleştirilmiştir. Kırım Tatarları, İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanya’ya destek verdikleri gerekçesiyle, Stalin’in emriyle, 1944 yılında zorunlu göçe tabi tutulmuşlar ve Kırım’daki Tatar varlığı neredeyse silinirken çok sayıda Kırım Tatar’ı göç esnasında hayatını kaybetmiştir. SSCB’nin dağılması ve Ukrayna’nın bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasından sonra anavatanlarına yeniden dönmeye başlayan Tatarlar, geçen 23 yıllık süreçte Kırım nüfusunun ancak %12’lik bölümüne sahip olmuş, göç esnasında geride bıraktıkları evleri ve topraklarına ise kavuşamamışlardır.
Kırım’da çoğunluğu oluşturan Ruslar, Ukrayna’nın bağımsız olduğu günden bu yana bölgenin Rusya’ya bağlanmasını savunmaktadır. Gerek bölgede çoğunluğu oluşturmaları, gerek Sivastopol’deki Rus deniz üssünün varlığı, gerekse de özellikle milenyum sonrası Ukrayna’da AB ile bütünleşme yönünde bir iradenin ortaya çıkmış olması, Kırımlı Rusları, Ukrayna’dan uzaklaştırmıştır. Esasen Rusya’da da bu tarz bir istekliliğin mevcut olduğu söylenebilir. Nitekim Rus Ordusu, Duma ve devlet bürokrasisi içerisinde birçok nüfuzlu kişi, Kırım’ın 1954 tarihinde Ukrayna’ya bağlanmasının ve SSCB’nin dağılması esnasında da bunun kabul edilmesinin bir hata olduğunun altını çizmektedir. Turuncu Devrim döneminde de Rus ulusal kimliğini güvenlikleştirme yönünde aktif olarak çalışan Ruslar, Yanukovic’in Batı yanlıları tarafından devrilmesi sonrası Kırım’ın Rusya’ya bağlanması yönündeki taleplerini sokak gösterileri ve parlamento ile devlet binalarına yönelik işgal eylemleri ile açığa vurmaya başlamışlardır. Kırım’da yaşayan Ukrayna kökenliler ile Tatarlar ise, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana oldukları için, Ruslar ile mücadele etmeye çalışmaktadırlar. Ancak Ukraynalılar ile Tatarlar arasındaki toplumsal/siyasal bağların oldukça zayıf olması, iki ulusal grup arasında etkin bir işbirliğinin geliştirilebilmesine engel olmaktadır.
Putin, Rusya’nın “yakın çevre politikasında” çok önemli bir yere sahip olan ve arka bahçesinde yer alan Ukrayna’nın, Turuncu Devrim döneminden sonra bir kez daha Batı yanlısı bir yönetime sahip olmasını kabullenemeyeceği için Kırım üzerinden Ukrayna’ya müdahil olmayı seçmiştir. Nitekim Ukrayna, Rusya’nın Avrasya Birliği Projesi’nde çok önemli bir role sahiptir. Yanukovic’in AB ile imzalanacak ortaklık anlaşmasını reddetmesinin en önemli nedeni de Rusya’nın baskısıydı. Nitekim Rusya, AB’den uzaklaşan Yanukovic yönetimine 15 milyar dolarlık bir ekonomik yardım sözü de vermişti. Şimdi Yanukovic’in devrilmiş oluşu ve Kiev’deki yönetimin tamamen Rusya karşıtı isimlerden oluşuyor olması, AB’nin de sürece müdahil olması ile birleştiği noktada, Rusya’yı eyleme geçirmiştir. Rusya, Ukrayna’nın doğusunun Rusya yanlılarından oluştuğunu bilmesine karşın, oldukça geniş bir bölge olan Doğu Ukrayna’ya müdahale etmektense, coğrafi kapsamı daha sınırlı, kendisi için çok önemli olan ve zaten Rusya’ya bağlanma yönünde bir iradenin mevcut olduğu Kırım’a girmeyi tercih etmiştir. Sivastopol’deki deniz üssünden çıkan askerler ile bölgeye aktarılan 6 bin civarındaki Rus kuvveti, Kırım Parlamentosu, hükümet binaları, havaalanları ve stratejik önemi yüksek yerleri denetlemeye başlamış durumdadır. Yani Kırım, fiilen Rusya tarafından işgal edilmiştir.
Rusya’nın Kırım’a müdahalesi, AB ile ABD’nin şiddetli itirazlarına karşın başlamıştır. Putin, bu tavrıyla, Ukrayna gibi kendi güvenlik bölgesinde gördüğü ülkelere/bölgelere ilişkin herhangi bir oldu-bittiyi kabul etmeyeceğini göstermeye çalışmaktadır. Nitekim Rusya, aynı tarz bir girişimi Gürcistan’da da gerçekleştirmiş ve Batı’ya yanaşarak Rusya’yı dışlayan Saakaşvili yönetimini 2008 Ağustos’unda Abhazya ve Güney Osetya’ya saldırıya zorlamış, daha sonra da Rus Ordusu’nu bu iki bölgeyi koruma bahanesiyle Gürcistan’a sokmuştu. Rusya, bu müdahalenin ardından da Abhazya ile Güney Osetya’nın bağımsızlığını tanımış ve bu bölgeleri korumaya başlamıştır. Rusya, benzer bir süreci Kırım’da da işletmek isteyebilir. Nitekim Ukrayna’da da benzer bir durum yaşanmıştır ve Rus çoğunluğun yaşadığı Kırım, Rusya’ya bağlanmak istemektedir. Rusya, bölgede yaşayan ve çok büyük bir bölümü aynı zamanda Rusya pasaportuna da sahip olan Rus kökenlilerin güvenliğinin tehlikede olduğunu iddia ederek, bölgede düzeni sağlama adına Kırım’a girdiğini ifade etmektedir. Ancak Rusya’nın esas hedefinin, Ukrayna’daki siyasal yapının kendi istediği şekilde düzenlenmesi için, gerek Ukrayna’ya, gerekse de AB ile ABD’ye baskı yapmak olduğu açıktır. Rusya, Kırım’ı bir siyasal koz olarak kullanmayı tercih etmektedir. Kendisinin onay vereceği bir düzenleme yapılmadığı takdirde, tıpkı Gürcistan’da olduğu gibi, Kırım’ın bağımsızlığına ya da kendisine bağlanmasına onay verecektir. Bu bağlamda, 25 Mayıs’ta düzenlenecek devlet başkanlığı seçimlerine kadar geçecek olan zaman dilimi ve bu seçim çerçevesinde Ukrayna devlet başkanlığı koltuğuna oturacak olan isim Rusya’nın Kırım konusundaki kararını etkileyecek en temel faktörler olacaktır.
Rusya’nın Abhazya ile Güney Osetya’nın ardından Kırım’da da benzer bir senaryo uygulayarak, Rusya yanlısı olan ve merkezden kopuk hareket eden “çatışma bölgelerini” koz olarak kullanması, esasen Kosova’nın Batılılar tarafından desteklenen bağımsızlığına koşut olarak izlenen bir stratejidir. Kosova’nın, uluslararası hukuk açısından oldukça tartışmalı bir şekilde bağımsızlığına kavuşması, BM tarafından tanınmıyor olmasına karşın, Rusya’ya kullanacağı bir koz vermiştir. Şimdi Rusya, kendisinden uzaklaşmak isteyen Gürcistan ve Ukrayna gibi devletleri; Gürcistan özelinde Abhazya ile Güney Osetya, Ukrayna özelinde de Kırım üzerinden cezalandırmaktadır. Rusya’nın bu strateji dâhilinde kullanabileceği diğer bölgeler ise Azerbaycan’ı cezalandırmak için kullanabileceği Dağlık Karabağ meselesi ile AB’ye entegre olmayı hedefleyen Moldova’ya karşı elinde tuttuğu Transdinyester sorunudur. Görüldüğü üzere, eski Sovyet coğrafyasında “Pandora’nın Kutusu” açılmış ve SSCB’den koparak bağımsız olmuş devletlerin yaşadığı etno-kültürel, dinsel ya da bölgesel ayrılıkçılık girişimleri Rusya’nın etkin bir şekilde kullandığı birer koz haline gelmiştir.
1774 tarihli Küçük Kaynarca Antlaşması’nı gündeme getirerek, Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılırsa Türkiye’ye bağlanması gerektiğini kaydeden yorumlar günümüz konjonktüründe hiçbir geçerliliğe sahip değildir. Nitekim bugün Osmanlı diye bir devlet yoktur. Bunun yanı sıra, Kırım, SSCB’nin dağılması esnasında Ukrayna’ya (yani antlaşmada sözü geçen üçüncü bir aktöre) bağlanmıştır ve Türkiye de herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Yani bu antlaşma zaten 1990’ların başında Türkiye tarafından işletilmemiştir. Bu bağlamda, ütopik projeler üzerinde durmaktansa meselenin “güncel” boyutuna odaklanmak ve irredentist girişimler üzerinde kafa yorulacağına Kırım Tatarları’nın da talebine uygun olarak, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün nasıl korunabileceği ve Tatarlara nasıl yardımda bulunulabileceği üzerinde durulmalıdır. Kırım’ın Rusya’ya bağlanma ya da Rusya kontrolünde bir bağımsızlığa eklemlenmesi durumunda Kırım Tatarlarının statüsünün ne olacağına dair Rusya ile görüşmeler de “gizliden gizliye” başlatılmalıdır. Kırım meselesinin Türkiye için ciddi bir problemdir. Ancak bu yalnızca Kırım Tatarlarının statüsü ile ilgili değildir. Nitekim Kırım özelinde de görüldüğü üzere, Rusya’nın, Karadeniz’deki varlığı ve gücü başta ABD olmak üzere Batılı aktörleri rahatsız etmektedir. Batılıların Karadeniz’de askeri bir varlık göstermelerinin, yani caydırıcı olabilmelerinin, önündeki engel ise Montrö Sözleşmesi’dir. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde, bu sözleşmenin değiştirilmesi ve özellikle ABD donanmasına bağlı gemilerin Karadeniz’e girişini sağlayacak bir düzenleme yapılması için, Bulgaristan ve Romanya gibi NATO üyesi ve Montrö’de imzası bulunan ülkeler üzerinden yeni bir manevraya girişilebilir. Mevcut konjonktürde, bu durum Türkiye için oldukça zorlayıcı olacaktır. Hatta Türkiye tarafından gündeme getirilen ve “çılgın proje” olarak adlandırılan Kanal İstanbul dahi, Batılı aktörler tarafından, Montrö’nün geçerliliğini ortadan kaldırmak için kullanılabilecektir. Bu bağlamda, Türk Dış Politikası’nı yönlendirenlerin, Ortadoğu’dan biraz olsun uzaklaşarak bir diğer güvenlik bölgesi olan Karadeniz’e odaklanmasının vakti gelmiştir.
kaynak:http://blog.milliyet.com.tr/uluslararasibakis
Türk bilimadamlarından 'iç ısıtan' buluş
Türk bilimadamlarından 'iç ısıtan' buluş
Isı yayan tekstil malzemesiyle ilgili AA muhabirine açıklama yapan Prof. Dr. Çelik, dünyada sayılı bulunan gelişmiş cihazlara sahip merkezde günlük hayata uygulanabilecek nanoteknoloji projeleri üzerinde çalıştıklarını, metrenin milyarda biri büyüklüğündeki ölçeklerde çalışarak hayatı kolaylaştıracak işlevsel malzemeler geliştirmeyi hedeflediklerini söyledi.Türk bilimadamlarından 'iç ısıtan' buluş
Nanoteknolojik müdahaleyle ısı yayan malzemeler geliştirme fikri üzerinde yürüttükleri tartışmalar sırasında nihai ürün olarak portatif bir sauna üretip üretemeyeceklerini görmek üzere proje geliştirdiklerini anlatan Çelik, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın San-Tez Programı kapsamında desteklediği projeyle demir çelik sektöründe metallerin eritildiği kazanlarda kullanılan bir karbon türevi olan grafit malzemesini nano boyutlara uygulamaya çalıştıklarını söyledi.Bilim adamları Türkiye’ye akın ediyor! Dünyada bir ilk!
Bilim adamları Türkiye’ye akın ediyor! Dünyada bir ilk!
Bilim adamları Türkiye’ye akın ediyor!
Dünyada bir ilk!
Tıpta en popüler araştırma alanlarından olan beyin araştırmaları konusunda iddiasını artırmaya çalışan Türkiye, dünyanın ilk 5 duyu test laboratuvarını oluşturdu.Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Biyofizik Ana Bilim Dalı bünyesindeki beyin biyofiziği laboratuvarında aynı anda görme, işitme, koku, tat ve dokunma duyularına insan beyninin verdiği tepkiyi ölçümleyen bir sistem oluşturuldu. Laboratuvar tıp çalışmalarının yanında insansız hava araçlarının geliştirilmesi gibi konularda da değerlendiriliyor.
DEÜ Rektör Yardımcısı ve Biyofizik Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Özgören, yaptığı açıklamada, beyinsel araştırmalar konusunda ulusal ve uluslararası araştırmaların sürdüğü biyofizik ana bilim dalında beynin duyu uyaranlarına verdiği tepkilerin ölçümlenmesi konusuna odaklanıldığını, 7 yıllık bir çalışma sonucudünyanın ilk 5 duyu test laboratuvarının oluşturulduğunu bildirdi.
Dünyadaki diğer deney laboratuvarlarında çeşitli duyulara ilişkin test laboratuvarlarının bulunduğunu, DEÜ bünyesinde de 2007 yılında kullanıma açılan test laboratuvarının 2013′te tat testinin de tamamlanmasıyla 5 duyuya ulaştığını anlatan Özgören, böylelikle beyne 5 duyunun verdiği tepkilerin entegre olarak ve aynı ortamda ölçülebildiğini ifade etti.
Kafaya yerleştirilen elektrotlar vasıtasıyla sağlanan ölçümlemenin uyku ve anestezi etkisi altında da yapılabildiğine değinen Özgören, şöyle konuştu:
“Türk mühendislerinin yazılımlarıyla ve 7 yıllık çalışma sonucu kurulan bu laboratu çok farklı alanlarda araştırma yapan bilim insanları yararlanıyor. Bugüne kadar üniversitemiz bünyesinde yürütülen parkinson, şizofreni, alzheimer hastalıklarına yönelik bilimsel araştırmalarda laboratuvarımız etkin olarak kullanıldı. Bu hastalıkların tanısına ilişkin somut adımlar atıyoruz. Ayrıca görme ve işitme engellilere yönelik de bazı test çalışmaları yaptık.
Dünyada bir ilk olması nedeniyle çeşitli ülkelerden bilim insanları da çalışmalarını yürütmek laboratuvara geliyor. Norveç, Almanya, ABD, Japonya başta olmak üzere önde gelen birçok beyin araştırmacısı çalışmalarını burada tamamlıyor. Laboratuvar sayesinde tıp ve farklı disiplinlerden bir çok akademisyen için buluşma, bilgi aktarımı ve tartışma ortamı da oluştu.”
Laboratuvarın Japonya ile Türkiye arasında oluşturulan Uyku Forumu kapsamındaki araştırmalar için kullanıldığını, ABD’deki Drexel Üniversitesi ile ön beyinde oksijen oluşumuyla ilgili bir araştırmanın devam ettiğini aktaran Prof. Dr. Özgören, sadece insan sağlığı değil insansız hava araçlarının kullanımında ölçüm tekniklerinin belirlenmesi gibi mühendislik projelerinde de laboratuvarın kullanımının gündemde olduğunu kaydetti.
“Gelecekte bu merkezin adı daha çok duyulacak” diye konuşan Özgören, merkezde çeşitli hastalıkların tanı ve tedavisi için de ülke genelinden sevk edilen hastalara hizmet verdiklerini, adli vakalara ilişkin raporlar düzenlediklerini de sözlerine ekledi.
Sunday, 2 March 2014
Rusya'da parlamentodan 'işgale' izin çıktı
Rusya'da parlamentodan 'işgale' Izin çıktı
Rusya'da parlamentonun Üst kanadı, Rus askerinin Ukrayna'ya Bagli Özerk Kırım'da Silahlı milislerden power kullanmasina Izin verdi.
Kremlin'den Yapılan Açıklamada, " ukrayna 'Daki Sıra Dışı makarnalık; Rusya Federasyonu vatandaşlarının, soydaşlarımızın tanımı i topraklarındaki askerlerimizin güvenliğine olabilir yönelik tehditle Bağlantılı Olarak met ettik ... Rusya Federasyonu'na Bagli Silahlı milislerden kuvvetlerin, Ukrayna'daki sosyo-Politik durum normalleşene Kadar met Ülkede kullanılması for Teklif sunuyorum "denilmişti.
Putin'in met teklifi, Rusya anayasasının, Rus askerlerinin tanımı i dısında görevlendirilmesine Izin VEREN 102'nci maddesi çerçevesinde sunduğu açıklandı.
KIRIM BAŞBAKANI DAVET etmişti Parlamento rahibe recorder kanadı Federasyon Konseyi, TSİ 16.30 sularında toplanarak, Putin'in önerisini ele Almaya Başladı.
Rus helikopter Ukrayna'ya Bagli Özerk yarımadada for "barış Düzeni sağlaması ettik" Zırhlı araçlarının Devriye gezdiği Kırım'da oğlu oLarak, yeni seçilen Başbakan Sergey Aksenov, ve, Rusya Devlet baskanı Vladimir Putin'in 'e çağrıda bulunmuştu.
Rusya parlamentosunun alt kanadı Duma'nın ARDINDAN parlamentonun recorder kanadı Federasyon Konseyi de Birkac Saat once, ukrayna toprağı income Kırım yarımadasına ve belirli kontenjanda Rus askeri, gönderilmesine Sicak baktığını duyurmuştu. Açıklamayı Yapan Federasyon Konseyi BASKANI Valentina Matviyenko, demişti "Rusya Devlet baskanı Vladimir Putin'e Yaptığımız çağrıda, Kırım'da Rus vatandaşlarıyla Rusya'nın Karadeniz donanması güvenliğinin sağlanması for ve belirli sayıda askerimizin bölgeye gönderilmesi tavsiyesinde bulunduk Yaşayan".
Rusya anayasasına gore, Devlet baskanı olmasının Yanı Sıra Başkomutan da SAYILAN Putinin, Almási Gerekiyor Izin tanımı i disina asker gönderebilmesi for Federasyon Konseyi'nden.
HALİ HAZIRDA BİNLERCE ASKERİ uyarısında bulunuyor
ukrayna Savunma Bakanlığı, Rusya'nın Ukrayna'ya 6 bin ek asker gönderdiğini belirtmişti "oğlum dönemde". Rusya imkb Karadeniz filosuna AIT Bir üssünün bulundugu Kırım'daki asker sayısının, Ukrayna'yla yaptıgı anlaşmanın şartlarını ihlal etmediğini savunuyordu.
ukrayna Savunma Bakanlığı, Rusya'nın Ukrayna'ya 6 bin ek asker gönderdiğini belirtmişti "oğlum dönemde". Rusya imkb Karadeniz filosuna AIT Bir üssünün bulundugu Kırım'daki asker sayısının, Ukrayna'yla yaptıgı anlaşmanın şartlarını ihlal etmediğini savunuyordu.
Tayland'ta muhalefet sokaklardan çekiliyor
Tayland'ta protestoların Lideri Suthep Thaugsuban Sokaklardan çekileceklerini açıkladı.
Hükümetin başbakanı Yingluck Shinawatra Hakkında bir cok alaycı cümlelerle dolu konuşmasında Suthep Thaugsuban, "Bangkok halkinin BİRAZ Araya İhtiyacı var" dedi.
Thaugsuban, 'Bangkok Kapatması' kampanyasının görevini Yerine getirdiğini simdi de inatçı Gecici Hukumet for farkli uygulamaların zamani oldugunu geçirdiklerini söyledi ettik. "Eger Baska bir Ülkede olsaydık, şimdiye Kadar Çoktan kazanırdık" diyen Suthep'in terkettiği sokakları Hukumet yanlıları dolduracak. 2 Günlük pad yapıp Hükümete seslenen income desteklerini gösterecek income kırmızı gömlekliler Olarak ANILAN Hukumet yanlıları 'Büyük pad' dedikleri organizasyonlarına onbinlerce KATILIM beklediklerini Duyurdu.
(DHA)
ETA silah bırakıyor
ETA silah Bırakıyor
İspanya'da Bask, Film Download bağımsızlığı for Mücadele ETA, silahsızlanma sürecinin başladığını açıkladı eden. Örgütün TÜM silahlarını Teslim edeceğini Duyurdu BOLGESI gazetesi Gara, cumartesi Günü ETA'nın açıklamasına Haber ve vererek, güneşlenmek. ETA, Ilan etmis Nato'da henüz silahsızlanmaya yönelik Bir Adım atmamıştı verdiğini 2011 yilinda Silahlı milislerden mücadeleye oğlu.
Gazete, 24 Şubat Tarihli ETA'ya AIT Açıklamada, Örgütün silahsızlanma Sürecine yönelik tip cephaneliklerin mühürlendiğine Haber ve verdi. Açıklamada Bask "güvenliğini" sağlamak amacıyla başlatılan met sürecin "kendi Bir silah mühürlenip Teslim edilene Kadar" süreceği belirtildi Film Download. Örgütün açıklamasında silahsızlanma sürecinin basladigi belirtilirken "Basklı Siyasi tutuklulara yönelik hak ihlallerine son verilmesi" Talebi yinelendi.
ETA, Yıllardır İspanya Fransa'daki cezaevlerinde yararlanılır Yaklasik 500 üyesinin Bask BÖLGESİNE nakledilmesini Talep Ediyor ettik.
ETA'nın açıklamasının yayımlanmasından Bir emin, ULUSLARARASI Bir Uzman komisyonu, Örgütün ocak ayında Bir Takım mühimmatları mühürlettiği KULLANIM Dışı Hale getirdiğini açıklamıştı ettik. Uzmanlardan olusan ULUSLARARASI komisyon, İspanya hukumeti Tarafından Gerçekleştirilme resmen tanınmıyor. Komisyon, 21 Şubat tarihinde Iki maskeli ETA üyesinin komisyon Üyelerine Silahları gösterirken görüntülerinin Yer Aldığı Bir Video yayınlamıştı.
ETA, Avrupa Birligi ABD Tarafından Gerçekleştirilme Terör örgütü Olarak Kabil çıkacağı ettik. Örgüt, Ilan verdiğini 2011 yilinda Silahlı milislerden mücadeleye oğlu etmis SIM Express Yilin kasım Ayı Içinde silah bırakmaya Hazır oldugunu açıklamıştı ettik. Nato'da Örgüt Kendini feshetmeyi Kabil etmiyor.
Kabil Etmiyor gorusme İspanya
Örgütün silahlarını Teslim edeceğini açıklamasının ARDINDAN Madrid Yönetimi, Yeniden Örgütün koşulsuz Olarak Kendini feshetmesini dağılmasını Talep etti ettik. Muhafazakâr Halk Partisi Başkan Yardımcısı Maria Dolores de Cospedal, Örgütün Göz boyamaktan vazgeçerek, TAMAMEN dağılması gerektiğini kaydetti. İspanya hukumeti, örgütle müzakereye geçmeyi imkb Kabil etmiyor.
Franco Dönemi'nde, İspanya'nın kuzeyi Ile Fransa'nın güneybatısında Bask Bağımsız Bir BOLGESI hedefiyle dağıtımı Kurulan ETA, az 820 insanin ölümünden Sorumlu tutuluyor tr. Örgütün Deneyimli kadrosundan bircok isim Geçen yıllarda tutuklanırken, Aktif oldugu bilinen en az 30 Üyesi yakalama KARARI uyarısında bulunuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
DW / AFPD, GA / EC
BOLU TOPARDIÇ DA 1,9 ŞİDDETİNDE DEPREM OLDU
BOLU TOPARDIÇ DA 1,9 ŞİDDETİNDE DEPREM OLDU
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal ettik Deprem İzleme Merkezinin verilerine GÖRE Saat 11:40:01 DE MEYDANA GELEN DEPREMDE CAN VE MAL KAYBI YOK .
Adana, Mersin Ve Karadeniz'de Deprem Oldu (Son Dakika Deprem)
Adana, Mersin Karadeniz'de Deprem Oldu (Son dakika bir Deprem) Ve
Mersin'in Tarsus İlçesi'nde Richter ölçeğine GÖRE 4, Adana'nın Karataş İlçesi'nde imkb 3.5 büyüklüğünde depremler kaydedildi.
Karadeniz'de 4.1, Mersin'in Tarsus Adana'nın Karataş imkb ilçesinde, 4 ilçesinde 3.5 büyüklüğünde Deprem meydana Geldi.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal ettik Deprem 05,34 'de, 4.1 büyüklüğünde Deprem İzleme Merkezinin verilerine Saat Gore, Karadeniz'de kaydedildi. Mersin'de 06.25 'te Tarsus Kefeli merkezli 4, Adana'da imkb 06.29' da Karataş Daplapınar 3,5 büyüklüğünde sarsıntı Oldu merkezli.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Ulusal ettik Deprem 05,34 'de, 4.1 büyüklüğünde Deprem İzleme Merkezinin verilerine Saat Gore, Karadeniz'de kaydedildi. Mersin'de 06.25 'te Tarsus Kefeli merkezli 4, Adana'da imkb 06.29' da Karataş Daplapınar 3,5 büyüklüğünde sarsıntı Oldu merkezli.
Afet Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Deprem Dairesi Başkanlığı'nın açıklamasına GÖRE de Adana'da 06.25 'te meydana Gelen Karataş merkezli depremin büyüklüğü 4.2 Olarak ölçüldü ettik.
Deprem bilgilerini AFAD açıklayacak
TBMM, Kabil Ettiği yeni kanunla Deprem bilgilerini kamuoyuna resmi Olarak sunacak Yetkili Kurumu belirledi. Yeni kanunla Yetkili Kurum Olarak Başbakanlık Afet Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) vatandaşların Doğru'nun ettik güncel Deprem verilerine erişmesini sağlayacak ettik.
TBMM Genel Kurulu'nda Kabil yayımlanarak yürürlüğe Giren Yeni Düzenleme Ile Deprem verilerini kamuoyuna resmi Olarak Açıklamaya Başbakanlık Afet Acil Durum Başkanlığı (AFAD) yetkilendirildi ettik ARDINDAN Resmi Gazete'de onayının Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün ettik Edilen. Vatandaslar, 45 yillik geçmişe Sahip income AFAD bünyesinde FAALİYET gösteren Deprem Dairesi Başkanlığı'nın Türkiye Deprem gözlem istasyonundan Elde Ettiği Anlık verilere Dayanan Doğru'nun Deprem bilgilerine tek elden ulaşabilecek 683 genelindeki ettik.
DEPREM VERİLERİ Netlik KAZANIYOR
Geçmiş, kaldırıldığı yıllardan Edinilen bilgiye Deneyimler, depremlerden SONRA FARKLI Kurum kuruluşlar Tarafından Gerçekleştirilme Açıklama yapılmasının kamuoyunun Doğru'nun bilgilendirilmesine engel oldugunu Gösteriyor ettik. Bu yuzden, met t? Açıklamaların resmi Bir dayanak Noktası da oluşturabilmesi Adına tek contact person Bir Kurum Tarafından Gerçekleştirilme yapılması Konusunda Bir Görüş birlikteliği uyarısında bulunuyor ettik. Uzmanlık Alanı basta Deprem Olmak Üzere afet acil durum Yönetimi income AFAD'ın resmi Açıklama yetkisi, oluşabilecek belirsizlikleri ortadan kaldıracak ettik. AYRICA, Sigortacılık Gibi farkli sektörlerde resmi deduction Eksikliği sebebiyle Yaşanan hukuki ihtilafların da giderilmesine yardım edecek. Deprem verilerinin tek merkezde toplanması Bir ABD Gibi gelismis ülkeler de Dahil Olmak Üzere dünya genelinde sıklıkla rastlanıyor japonya ettik, kamuoyuna tek Bir Yetkili Kurum Tarafından Gerçekleştirilme resmi Olarak duyurulması uygulamasına ettik.
TÜRKİYE'DEKİ HER 4 DEPREM İSTASYONUNDAN 3'ü AFAD'ın
AFAD Deprem Dairesi Başkanlığı'ndaki, 1969'da Deprem Araştırma Enstitüsü adıyla Kuruldu Bünyesindeki. Deprem Dairesi, 45 Yıldır Deprem Araştırma gözlem faaliyetlerini Bilimsel Olarak yürütüyor ettik Yaklasik. AFAD Deprem Dairesi, 683 Deprem gözlem Istasyonu Ile TÜM Türkiye'nin sismik algınlığı Yıllardır Anlık Olarak konumundadır Ediyor vatandaşları bilgilendiriyor ettik. AFAD Deprem Dairesi'nde 35 Kişilik jeofizik, jeoloji, mühendisi YÜKSEK mühendisinden olusan Uzman Ekip 7 Gün 24 Saat gözlem Yapıyor ettik inşaat. Ülkemizdeki onu 4 Deprem gözlem istasyonundan 3'ünü KURUP işleten AFAD, Türkiye'deki en Genis Deprem gözlem istasyon Agina Sahip. 2014 yilinda yapacağı yatırımlarla Deprem gözlem istasyonlarının sayısını 750'ye çıkaracak income AFAD, Doğu Akdeniz'deki BÖLGE ülkelerdeki depremleri de ölçüyor ettik. Yatırımlar DOĞRU Hızlı ve bir sekilde bilgilendirmeye Devam edecek ettik, geliştirilen teknolojilerle Birlikte Başbakanlık AFAD kamuoyunu depremler Konusunda Hassas ettik Yapilan.
BİLİM KURUMLARI ÜNİVERSİTELERLE Sürekli isbirligi VE
Ölçülmesi Deprem olgusunun Bilimsel Olarak DAHA Iyi anlaşılabilmesi for AFAD, bircok Bilim Kurumu A.Ş. Depremlerin üniversite Ile isbirligi Yapıyor ettik. Oğlu Olarak AFAD, 2013 Aralık ayında Bilim dünyası Ile Gerçekleştirdiği işbirlikleri Kapsamında TÜBİTAK, ULAKBİM 7 üniversite Ile Birlikte 'Türkiye Deprem Veri Merkezi' projesini hayata geçirdi ettik. Bu sayede ülkemizde Deprem verileri Araştırmacılar, akademisyenler Kamuoyu Ile tek Bir deduction Merkezi uzerinden paylaşılabilir Hale Geldi ettik.
Yeni Düzenleme Ile Birlikte Deprem bilgilerini Açıklama Konusunda tek Yetkili Kurum Olarak AFAD, DAHA önceden de oldugu Gibi Deprem alanında yetkinlikleri Ile ÖNE Çıkan TÜM Kürüm, araştırmacılarla isbirligi İÇERİSİNDE çalışmaya Devam edecek ettik kuruluş.
Subscribe to:
Posts (Atom)
Featured post
Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads
ISTANBUL, JULY 2025 — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...
Popular Posts
-
Ege Denizi'nde son dönemde artan sismik aktiviteler, bölgedeki deprem riskini ve olası arama kurtarma operasyonlarının önemini yeniden ...
-
1️⃣ YOU ARE BEING DECEIVED! Dear Istanbulites! 2️⃣ We would like to share with you a visual showing how our citizens in need benefited from ...
-
Zehirli Yalova'da amatör balıkçılık yapan Burak Ulusoy, oltasına takılan zehirli trakonya balığına temas ettiği için hastanede tedavi e...