Tuesday, 25 March 2014

3 milyon yavru alabalık derelere bırakıldı

3 milyon yavru alabalık derelere bırakıldı


Orman ve Su İşleri Bakanlığı orman içi suların balıklandırılması maksadıyla başlattığı proje kapsamında 2013 yılında 3 milyon alabalık yavrusunu sulara yerleştirdi.


Orman ve Su İşleri Bakanlığı orman içi suların balıklandırılması maksadıyla başlattığı proje kapsamında 2013 yılında 3 milyon alabalık yavrusunu sulara yerleştirdi.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, 2005 yılında Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü'nce dere, göl, gölet gibi orman içi suların yerli türlerimizle balıklandırılması için uygulanmaya başlanan "Doğal Alabalık Üretimi, Yetiştirilmesi ve Orman İçi Suların Balıklandırılması Projesi" Trabzon Altındere ve Mersin Çamlıyayla
üretme merkezlerinde yürütülen çalışmalarla hızla devam ediyor.
2005 yılında başlayan balıklandırma projesi ile 2012 yılı sonuna kadar üretilen 3 milyon 254 bin alabalık yavrusu anaçların alındıkları orman içi sulara yerleştirildi. Bunun yaklaşık 2 milyonu, 2012 yılında derelere salındı.
2013 yılında ise 3 milyon 72 bin alabalık salınarak toplamda 6 milyon 326 bin yavruya ulaşılmış oldu. Böylece 6 yılda 1 milyona ancak ulaşabilen rakam, 2012 yılında 2 katına, 2013 yılında ise 3 katına çıkarıldı.
2013'te üretilen yavru alabalıklar program çerçevesinde Artvin, Ardahan, Ankara, Bilecik, Bolu, Giresun, Karabük, Ordu, Rize, Sakarya, Sinop, Tokat, Tunceli, Trabzon, Uşak ve Zonguldak illerine yerleştirildi.
-"2023'E KADAR 50 MİLYON ALABALIK BIRAKILACAK"-
Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, bilinçsiz ve aşırı avlanma neticesinde nesli tükenme tehlikesi altına giren kırmızı benekli alabalıkların çoğaltılması için uygulanan proje kapsamında, 2014 yılında 1 milyon 200 bin yavru alabalığın orman içi sulara bırakılmasının planlandığını belirtti.
Orman içi sulardaki tabii alabalık popülasyonlarının arttırılarak gelecek nesillere aktarılmasını sağlayacak bu projenin önemine işaret eden Eroğlu, "6 ilde başlatılan proje bugün 20 ilde, 47 dere ve gölde devam ediyor. 2023 yılına kadar 50 milyon alabalık yavrusunu yetiştirerek orman içi sulara bırakmayı hedefliyoruz" dedi. (ANKA)

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan açıklama


Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan açıklama
Son güncelleme: 25 Mart 2014 15:32 Mynet haber bugün 5.111.635 defa, bu haber 24.941 defa okundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan açıklama

Diyanet İşleri Başkanlığı, yazılı bir açıklama yaptı.

İşleri Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen bir peygamberin ümmetinde bulunması gereken vazgeçilmez hasletlerden birinin ahlaki ölçülere sadakat göstermek olduğu belirtilerek, "Mahremiyetin ihlali; insaf, vicdan ve adalet ölçülerinin gözardı edilmesi; her ne suretle olursa olsun, yalana, iftiraya ve tecessüse başvurulması, dinin yüksek değerlerinin hafife alınması, hangi sebeple olursa olsun helal-haram sınırlarının yok sayılması ve kul hakkı bilincinin zaafa
uğratılması, bu sadakatle asla bağdaşmaz. Bütün bu mefsedetlerin dini ve milli varlığımızı tehlikeye sokacağı ve toplumsal yapımızı tahrip edeceği unutulmamalıdır" ifadelerine yer verildi.
Başkanlıktan yapılan yazılı açıklamada, son dönemde içinden geçilen süreçlerin, yaşanan bir takım olayların genellikle dini içerikli dille ifadelendirilmesinden dolayı vatandaşların söz konusu gelişmeler hakkında Diyanet İşleri Başkanlığının görüş ve düşüncelerine yönelik bilgi talep ettikleri belirtildi.

Başkanlık tarafından bu "haklı" soru ve talepler karşısında açıklama yapılmasına lüzum görüldüğü vurgulanan açıklamada, "Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam'ın evrensel ilkeleri ve yüce değerlerinin toplumumuza ve insanlığa doğru bir şekilde ulaştırılması amacıyla sadece ülkemizde değil, dünya çapında faaliyet gösteren saygın bir anayasal kurumumuzdur" değerlendirmesinde bulunuldu.

Diyanet İşleri Başkanlığının görev ve yetkilerinin ilgili kanunlarca belirlendiği, güven ve itibarını aziz milletin ilgi ve itimadından, tarihsel bilgi, birikim ve tecrübesinden aldığı belirtilen açıklamada, "Bu yetkiyle, yüce dinimizin inanç değerlerini ve ahlaki umdelerini aşındırmaya yönelik her tür ifrat ve tefrit karşısında vatandaşlarımızı doğru bilgilendirme sorumluluğunu müdrik olarak, ortaya çıkan gelişmeleri dikkatle ele almakta ve değerlendirmektedir" görüşü paylaşıldı.

"İslam'ın temel hükümleri bütün zamanlarda açık ve nettir"

Toplumun bütününü ve geleceğini yakından ilgilendiren bir takım hadiseler karşısında diğer yetkili kurumlar gibi başkanlığın da üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve yaşananlar karşısında milleti, tarihsel birikimine yaraşır bir duruş ve sahih bir dille aydınlatmasının en başta gelen yükümlülükleri arasında yer aldığı bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Diyanet İşleri Başkanlığının kuruluşundan bu yana özenle geliştirdiği ve kurumsallaştırdığı dengeli ve sağduyulu konumunu sarsacak biçimde onu sık sık mevcut tartışmaların içine çekme çabaları faydadan ve hikmetten uzaktır. Esasen başkanlığımız sosyal gelişmelerin ortaya çıkardığı belli başlı dini problemler karşısında ihtiyaç duyulan bilgiyi vaaz ve hutbeler başta olmak üzere hemen her fırsatta milletimizle paylaşmakta, Kur'an ve sünnetten mülhem açıklamalarını irşat dili çerçevesinde, belli bir usul ve üslup dairesinde gerçekleştirmektedir.

İslam'ın evrensel hakikatleri ve yüce değerleri hiç bir tartışmaya mahal vermeyecek kadar açıktır. Millet varlığımızın temelini, harcını ve ruhunu oluşturan bu yüce ilkelerin ve ahlaki değerlerin günübirlik hesaplarla zedelenmesi ve hatta zayıflatılması tasvip edilemez. Kaldı ki bu durum, geleceğimizi tehlikeye sokabileceği düşüncesiyle aziz milletimiz tarafından da her zaman kaygıyla karşılanmaktadır. İslam'ın temel hükümleri bütün zamanlarda açık ve nettir. İslam, tarih boyunca tüm akıl sahipleri için kendi umdelerini net bir anlam ve sadelikle takdim etmiş ve Müslümanlar kendilerine özgü inanç ve değerlerini bu kaynaktan hareketle temellendirmişlerdir. Hatta bu ölçüye sadakat o denli güçlüdür ki dini geleneğimiz içinde nelerin helal ve nelerin haram olduğu, aziz milletimizin adeta fıtratına işlenmiş bir bilgiye ve hayatına aksetmiş bir kültüre dönüşmüştür."

"Ülkemiz, kalıcı sonuçlar doğurabilecek büyük bir fitne ve imtihandan geçmektedir"

İslam'ın evrensel değerlerinin her zaman Allah'ın ipine sımsıkı sarılmayı, istişare görevini yerine getirmeyi, kardeşlik ruhunu, şuurunu ve hukukunu dikkate almayı emrettiği belirtilen açıklamada, "Bin yıllık deruni medeniyet tecrübemizle yoğrulan ve bugüne kadar süzülüp gelen bu evrensel hakikatler ve yüce değerler, karşılaştığımız büyük ölçekli sorunlar karşısında nasıl hareket etmemiz gerektiğini açık bir şekilde göstermektedir" ifadeleri kullanıldı.

"Güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen bir peygamberin ümmetinde bulunması gereken vazgeçilmez hasletlerden biri, hiç şüphesiz, ahlaki ölçülere sadakat göstermektir" görüşüne yer verilen açıklamada, şunlara yer verildi:

"Mahremiyetin ihlali; insaf, vicdan ve adalet ölçülerinin gözardı edilmesi; her ne suretle olursa olsun, yalana, iftiraya ve tecessüse başvurulması, dinin yüksek değerlerinin hafife alınması, hangi sebeple olursa olsun helal-haram sınırlarının yok sayılması ve kul hakkı bilincinin zaafa uğratılması, bu sadakatle asla bağdaşmaz. Bütün bu mefsedetlerin dini ve milli varlığımızı tehlikeye sokacağı ve toplumsal yapımızı tahrip edeceği unutulmamalıdır. İslam'ın dünyevi bir güç devşirme adına istismar edilmesi başta olmak üzere, onun herkesi kucaklayan maneviyatını indi çıkarları ve basit hedefleri için araçsallaştıranların elim akıbetlerine tarih boyunca tanıklık edilmiştir.

Ülkemiz, kalıcı sonuçlar doğurabilecek büyük bir fitne ve imtihandan geçmektedir. Bin yıldır bu topraklarda yaşayan farklı dil, ırk ve kültür özelliklerine sahip insanların muazzez bir medeniyet kurmasını sağlayan sahih İslam anlayışının omurgasını, özünü ve ruhunu yok sayan nevzuhur oluşumlar, milletimizi kaygılandırmakta, manevi bütünlüğümüzü tehdit etmektedir. Mevcut durum dikkatle değerlendirildiğinde gerçekte milletin huzur ve güvenini tehdit eden her projenin, toplumun ortak değer ve referansı olan din dili üzerinden varlığını sürdürme istidadında olduğu, bunun da sonuçta milletimizin dini duygularını ve maneviyatını açıkça rencide ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır.

Böylece, ölçüsüz bir şekilde varlığını dinsel bir retoriğe bağlı olarak sürdüren taraftarlığın geleceğimizi rehin alacak bir raddeye ulaştığı esefle gözlenmektedir. Bu süreçte din dili özensizce kullanılmakta, dinimizin hepimize yön veren değer, kurum ve temsilleri itibarsızlaştırılmakta, nihayet dinin özü, esasları ve temel kavramları devre dışı bırakılmaktadır."

Değerlendirme raporu kamuoyuyla paylaşılacak

Diyanet İşleri Başkanlığının, İslam'ın asırları aşan tecrübe birikimi ve çeşitliliğinin bu topraklara yansıyan bakiyesini büyük bir hürmet ve ciddiyetle ele aldığına dikkat çekilen açıklamada, "Ancak, toplumun özsel varlığını sarsmaya yönelik , spiritüalist ya da gnostik ve mesiyanik akımlardan beslenen modern hurafeler karşısında aziz milletimizi bilgilendirme sorumluluğunun da farkındadır" görüşü paylaşıldı. Açıklamada, şu ifadeler yer aldı:

"Hakikat fikrini yok eden, toplumsal barışı tehdit eden, evrensel ahlaki ilkelerimizi ve değerlerimizi çözen, genç kuşakların din ve dindarlık algısını zedeleyen dünyevileştirici, izafileştirici popüler kültürün yıkıcı etkileri karşısında, insanlığın İslam'ın evrensel hakikatlerine dikkat kesildiği, Türkiye'nin bütün mazlum halkların umudu olarak görüldüğü bir zaman diliminde, milletimizin bu konumunun sarsılmaması için özen gösterilmesi hepimizin üzerine düşen tarihi bir sorumluluk ve yükümlülüktür.

Gerek Diyanet İşleri Başkanlığını kurumsal olarak, gerekse riyaset makamını şahsi olarak doğrudan ilzam eden ve güncel tartışmaların içine çekmeye çalışan teşebbüslerin milletimiz tarafından kabul edilemezliği ve yadırganacağı açıktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, propaganda ve siyaset dilinin baskın olduğu bir ortamda, popüler hissiyatın oluşturduğu beklentilere göre hareket etmek yerine, sağlıklı bir durum analizi yaparak, gelişmeleri soğukkanlı bir şekilde değerlendirme yolunu tercih etmektedir. Başkanlığımız, Din-i Mübin-i İslam'ın izzet, şeref ve itibarının korunması ve millet varlığımızın zarar görmemesi için, sosyal birlik, barış ve bütünlüğümüzün muhafazası konusunda yüksek görev bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmekte, birliğimize ve bütünlüğümüze halel gelmemesi için azami gayret göstermektedir.

Bu süreçte ortaya çıkan ve vatandaşlarımız tarafından yöneltilen dini muhtevalı sorulara ilişkin ayrıntılandırılmış cevapları içeren değerlendirme raporu önümüzdeki günlerde Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından kamuoyuyla paylaşılacaktır."
* Kriminal (Hukuk terimi... Suçla ilgili, suç)
* Spiritüalist (Kelime anlamı ruhçuluk olarak bilinmektedir. Aynı zamanda Türkçe'de tinselcilik olarak da adlandırılmaktadır.)
* Gnostik (Ruhani konulara ve/veya gizli ilimlere ait bilgiye ve bu bilginin maddi dünyaya hükmetmeyi mümkün kılacağına ilişkin inanç merkezinde gelişen disiplinlerin genel adı.)
* Mesiyanik (Mesih'in gelişine veya kıyamete dair)

Muhsin Yazıcıoğlu'nu Kim Öldürdü? Muhsin Yazıcıoğlu'nun Ölüm Fetvası!

Muhsin Yazıcıoğlu'nu Kim Öldürdü? Muhsin Yazıcıoğlu'nun Ölüm Fetvası!
Son güncelleme: 25 Mart 2014 16:08 bu haber 12.920 defa okundu.

Muhsin Yazıcıoğlu'nu Kim Öldürdü? Muhsin Yazıcıoğlu'nun Ölüm Fetvası!

Akşam yazarı Özdemir, Muhsin Yazıcıoğlu ile ilgili çıkacağı iddia edilen kaydın içeriğini anlattı ve şimdiden yalanladı...

ile ilgili yeni ortaya atılan bu iddia çok konuşulacağa benziyor. Muhsin Yazıcıoğlu'nu kim öldürdü? Muhsin Yazıcıoğlu ölüm fetvasını kim kimler verdi?
Akşam Gazetesi yazarı Cengiz Özdemir, gündemi sarsacak MUHSİN YAZICIOĞLU ile ilgili bomba bir iddiayı köşesine taşıdı.
Bir süredir sosyal medyada konuşulan ve 25 Mart'ta çıkacağı söylenen Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili 'ses kaydı' iddiasıyla ilgili yazan Özdemir, çıkacak kaydı içeriğini de
paylaşarak peşinen yalanladı...
İşte o yazı...
Artık hepimiz biliyoruz.
Bugün yarın yeni bir kayıt çıkacak.
O kayıt ortaya koyacak ki:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Prof. Dr. Hayrettin Karaman'a devletin bekası için Muhsin Yazıcıoğlu'nun katlinin caiz olup olmadığını soracak.
Fetvasını isteyecek.
Hayrettin Karaman hocanın cevabı, “katli vaciptir” olacak.
Bu cevap üzerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dönüp Hakan Fidan'a “merak etme ben fetvasını hem de Hayrettin Karaman hocadan aldım” diyecek.
Hakan Fidan da, “tamam o zaman; emredersiniz” diyerek operasyon emrini verecek.
MİT'in Operasyon Timi de Hakan Fidan'ın emri hem de fetvalı olunca, “emredersiniz” deyip selam çakacak.
Ve helikopter kazası süsü verilen bir suikastla Muhsin Yazıcıoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından öldürtülecek!
AŞAĞILIK KOMPLO
Buraya kadar yorum katmadan yazdım bu aşağılık komployu…
Öncelikle açıklık getirme amacıyla da olsa adını geçirdiğim ve şahsen de iyi tanıdığımı düşündüğüm bütün bu isimlerden özür diliyorum.
İftirayı açıklamak amacıyla hatırlamak bile zoruma gidiyor.
17 Aralık ile başlayan süreçte benzeri algı operasyonlarını sıkça gördük.
Yine çok çirkin bir tezgâhla karşı karşıyayız.
Geçtiğimiz günlerde, farklı vesilelerle iki kez Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüm.
Kısaca bahsi geçse bile ben bu tezgâhın üzerinde durmayı doğru bulmadım.
Önümüzdeki hafta televizyonumuz 360'ta Sayın Başbakan'ı konuk edeceğiz.
Artık canlı yayında sorarım.
Sormamın sebebi tereddüdüm olmayacak.
Esasen çirkin bulduğum bu soruyu sorumluluğumuz gereği program akışına da alacağım.
NİKAH ŞAHİDİ, MUHSİN YAZICIOĞLU!
Yeri gelmişken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile rahmetli Muhsin Yazıoğlu'nun ilişkisinden küçücük bir anı paylaşayım.
Yıl 2001.
Burak Erdoğan'ın nikâh merasimi.
Kadıköy Evlendirme Dairesi'ndeyiz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Burak'ın nikâh şahidi Recai Kutan.
Eşinin nikâh şahidi ise, rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu.
O gün kulak misafiri olduğum önemli bir ayrıntıyı aktarayım.
Nikâhın kıyılmasından çok kısa bir süre önce salona rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu geldi.
O günün siyasi yasaklısı Recep Tayyip Erdoğan, o günün milletvekili Abdullah Gül'e şahit değiştirelim düşüncesini açarak, kendisinden izin istedi.
Abdullah Gül hiç tereddüt etmeden “elbette” diyerek şahitlikten feragat etti.
O günkü nikâh masası böyle oluştu.
YAŞIYOR OLSAYDI...
Dün meydanlardaydım.
Önce İzmit'e gittim.
AK Parti mitinginde yüz bine yakın kişi vardı.
Oradan İstanbul Yenikapı'daki şehrin yeni miting alanına geçtim.
İstanbul'daki AK Parti mitinginde rekor bir katılım vardı; siyasi tarihimizin en büyük mitingine tanık olduk.
Biz, ecelin ne bir an önce ne de bir an sonra olamayacağına inanırız.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu iyi tanırdım.
Bu millet de onu çok iyi tanırdı.
Bakmayın siz çok oy vermediğine, gönlünün en mutena köşesinde yer vermişti!
Adım gibi eminim ki...
Muhsin Yazıcıoğlu yaşıyor olsaydı…
Bugün bu meydanlarda olurdu!
AK PARTİ VE BDP KOMŞU MEYDANLARDA MİTİNG YAPABİLİYOR
İstanbul'un yeni miting alanı Yenikapı ile eski miting alanı Kazlıçeşme arasında sadece birkaç kilometre var.
Aynı saatlerde orada da BDP mitingi vardı.
Bir buçuk yıl oldu bölgeden cenaze gelmiyor.
Ve İstanbul'da AK Parti ile BDP aynı gün komşu meydanlarda miting yapıyor.
Bundan daha güzel bir bahar havası olur mu?
Çözüm sürecini baltalamak isteyenler boşuna uğraşıyor.
Bu süreci hele rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu üzerinden baltalamaya çalışmak beyhude bir gayrettir.
Yaşıyor olsaydı bu sürecin en büyük destekçisi kendisi olurdu.
Onun duruşunu, dünyaya bakışını bihakkın kavramış bütün gönüldaşları bu sürecin devamı için her türlü fedakârlığa hazırdır.
En iyi onlar bilirler ve gerektiğinde de canları pahasına göstermişlerdir ki;
“Söz konusu vatan ise, gerisi teferruattır!”
Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünde şok iddialar!
Muhsin Yazıcıoğlu'yle birlikte helikopter kazasında hayatını kaybeden İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş kazayla ilgili şok iddialarda bulundu...

Büyük Birlik Partisi (BBP) eski lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopter kazasında yaşamını yitiren gazeteci İsmail Güneş'in eşi Yasemin Güneş, üzerinden 5 yıl geçen kazadan sonra oğulları Tuluhan ve Çağan'la neler yaşadıklarını, nasıl bir mücadele verdiklerini, 'siyah giymiş adamlarla' ilgili neler düşündüğünü Habertürk'e anlattı.

O kazada ölen gazetecinin eşi: Siyah giyen adamlara inanıyorum

Güneş sorulara şu yanıtları verdi:

Kazanın üzerinden çok zaman geçti. Yeni tanıklar, kayıtlar, fotoğraflar çıktı. Bunlar sizin iç dünyanızda nasıl bir etki yaratıyor?

- İlk başlarda 'ya yapmazlar, hayır' felan diye düşünüyordum. Şimdi; bu suikast. En başından, en sonuna kadar suikast. Bazen, başı kaza olabilir ama aramama, kurtarmama operasyonundan dolayı suikast diyordum ama geldiğimiz noktada suikast olarak bakıyorum.

Genelkurmay'ın radar görüntüsü, İsmail'in saklandığı söylenen konuşmalarına ilişkin yeni delil var mı?

- En son çıkan 'siyah giyimli adamlar' mevzusu var. Bunu da İsmail'in bir yerde dillendirdiği, yani 'siyah giyimli adamlar var' diye bir yerde söylediği söyleniyor.

Siyah giyimli adamlar konusu nereden çıktı ve size gelen başka bilgiler var mı?

- O siyah giyimli adamlar mevzusuna ben inanıyorum. Doğru olma olasılığı yüksek. Çünkü kazanın en başından sonuna kadar baktığımızda orada herkes herşeyi yapmış. Yalnız hepsi ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Çünkü hepsini görüntü, kayıt altına almışlar. Cihazları çalarken kaydetmişler. Aralarındaki konuşmaları kayıt edilmiş. Birşeyleri örtmek için epey açık vermişler. Allah hepsini şaşırtmış.

'GÖRÜNTÜYÜ GETİRECEK KİŞİ VE OĞLU ÖLDÜ'

Nasıl olduğunu düşünüyorsunuz?

- Kaza günü aslında onlar bulundu. Çünkü bunun delilleri de var. Kazanın olduğu gün bulunduklarına dair, oraya birilerinin gittiklerine dair. Siyah giyimli adamların orada olma ihtimali çok yüksek. Bu görüntüleri seyreden kişilerden biri Ahmet Akpak. İstanbul'da polis muhabiriydi.

Savcıya görüntüleri getireceği hafta şeker komasından ölüyor. Daha ilginci, oğlu aynı girişimde bulundu. O da silahla vurularak öldürüldü, bir olay sonucunda. Oğlu öleli de 1.5-2 ay oluyor. İki olay üstüste gelmez. Onların ölümü de bu kazayla ilgili şaibeli durumdadır şu an.

Başka yerlerden de geldi mi bu bilgi?

- O görüntüleri seyreden başka insanlar da var. Bu görüntüleri seyreden herkesin anlattığı şeyler hepsi birbiriyle çok örtüşüyor. Hepsi farklı zamanlarda, bilgileri geliyor savcıya. Ama hepsinin seyrettiği aynı görüntü. Bu insanların hiçbiri de birbirini tanımıyor. Ama anlattıkları şeyler, hepsi doğru. O yüzden de ben bu siyah giyimli adamlar mevzusuna yüzde 90 inanıyorum. Kaza günü oraya birileri gitti.

Siz bir yandan davayla uğraşıyorsunuz, diğer yandan çocuklar küçük, bu mücadeleyi nasıl verdiniz?

- İlk iki sene zaten çok kötüydü. Oğlum Tuluhan bir kaza geçirdi. 1 Nisan'da İsmail'i defnettik, 19 Mayıs gibi Tuluhan'ın kolu kırıldı. Ameliyat oldu. Öğrendiğinde şoka girmişti. Hepsi üst üste gelince Tuluhan'ın üzüntüden psikolojisi bozuldu, depresyona girdi. Saçları döküldü. 6-7 ay kadar hem psikolojik tedavi gördü, hem fizik tedavi. Ben Tuluhan'la ilgilenmek zorunda kaldığım için Çağan'ı hep atladım.

Şimdi nasıllar?

- Şimdi gayet iyi, alıştılar da artık. Çağan, kaza zamanında 3 yaşındaydı. Çağan yeni yeni bunun acısını hissediyor. İstanbul'da bir organizasyonda İsmail'in sesini ve slaytını görünce sessizce koltuğa yapıştı, hem slaytı seyretti hem de ağladı. Şu an Tuluhan evin erkeği, babası.

Bir yandan çocukları toparlamanız gerekiyor, diğer yandan kazayla ilgili çok soru işareti. Nasıl yaptınız?

- Bazen insanın ağlayası geliyor ama ağlamaman gerekiyor. Ölüm normal, takdir-i ilahi. Kazanın ilk gününden şu ana kadar hiç isyan etmedim Allah'a ama isyanım insanoğluna. Buna kimler bulaştıysa onlara isyanım.
Bilip susuyorlar, görüp görmüyorlar, duyup da duymuyorlar. Ne kadar bu kaza ihmal felan olsa da İsmail kısmı tamamıyla cinayete giriyor artık. Hepsi ölmüştü ama İsmail yaşıyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu soruşturmasını yürüten savcılar görevden alındı
BBP eski lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümüne ilişkin soruşturmayı yürüten savcılar Şeref Gürkan ile Mustafa Başer de tasfiye edildi.

HSYK, 271 savcı ve hâkimin görev yerini değiştirdi. Ergenekon, Balyoz, KCK, Zirve Yayınevi cinayetleri, Askerî Casusluk ve yolsuzluk gibi onlarca önemli dosyaya bakan hâkim ve savcıların neredeyse tamamı tenzil-i rütbeyle pasif görevlere atandı.

HSYK, 271 hakim ve savcının görev yerini değiştirdi. Listesinin ilk sırasında, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun şüpheli ölümüne ilişkin soruşturmayı yürüten savcılar da bulunuyor. Kısa bir süre önce dosya elinden alınarak Kahramanmaraş’a gönderilen savcı Şeref Gürkan, Malatya da düz savcı olarak görev yapacak. Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay Başkanlığı’nda rotaların takip edildiği merkezde keşif yapan savcı Mustafa Başer de Ankara savcısı olarak görevlendirildi. Savcı Başer, olay günü bölgedeki hava hareketliliğini incelemişti.

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görev yapan 8 hâkim farklı şehirlere atandı. Davayı karara bağlayan heyetin başkanı Hasan Hüseyin Özese, Sakarya hâkimliğine atandı. Üye hâkimler Hüsnü Çalmuk Kocaeli, Sedat Sami Haşıloğlu Trabzon, Ercan Fırat Zonguldak, Nihat Topal Kayseri ve Fatih Mehmet Uslu da Kütahya hakimliğine atandı. Bu mahkemenin ikinci heyetine başkanlık yapan Kemal Can da İstanbul hâkimi olarak görevlendirildi.

İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Gökmen Demircan, Tekirdağ hâkimi olarak görevlendirildi. Demircan, Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarında birçok arama, el koyma ve tutuklama kararına imza atmıştı. İstanbul merkezli KCK davalarına bakan 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kazım Kahyaoğlu da Sakarya hâkimliğine görevlendirildi. Bu mahkemede görev yapan ve Balyoz davası kararında imzası olan hâkim Ali Efendi Peksak, Kocaeli hakimi oldu. Şike davasını karara bağlayan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mehmet Ekinci, Bakırköy Adliyesi’ne hakim olarak atandı.

Hrant Dink’in ölümüne ilişkin davaya bakan İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hadi Çağırdır da İstanbul Adliyesi’nde düz hakim oldu. 28 Şubat davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Tayyar Köksal ve 12 Eylül davasına bakan 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin başkanı Süleyman İnce, Ankara hâkimi olarak görevlendirildi. Diyarbakır’da faili meçhul cinayetler, PKK’nın iç infazları ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın gibi birçok önemli soruşturmayı yürüten savcı Osman Coşkun, Trabzon savcısı oldu. 7 bin kişinin dinlediği iddiası gündeme getirilerek gölgede bırakılan Selam-Tevhit Terör örgütüne yönelik soruşturmayı yürüten savcı Adem Özcan da Afyonkarahisar savcısı oldu.

17 Aralık soruşturmasını başlatan savcı Celal Kara’nın da görev yeri değişti. 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonundan hemen sonra dosyadan alınan Kara, Afyonkarahisar savcısı olarak görevlendirildi. Muammer Akkaş’tan alınan 25 Aralık soruşturmasına atanan 4 savcı yerini korudu. Eski TMK savcısı olan ve Mavi Marmara iddianamesini yazan savcı Mehmet Akif Ekinci de başsavcı vekiliğine terfi eden bir diğer isim oldu
 

3. Havalimanı Projesi istanbul’u devler ligine taşıyacak

3. Havalimanı Projesi istanbul’u devler ligine taşıyacak


3. Havalimani Projesi istanbul'u devler ligine tasiyacak
3. Havalimanı Projesi istanbul’u devler ligine taşıyacak :3. Havalimanı Projesi, engelleme girişimlerine rağmen tam gaz sürüyor. Dünyanın en büyük havaalanları arasına girecek proje, bitirildiğinde yılda tam 150 milyon yolcu ağırlayacak.
EKONOMİ SERVİSİ
Yılda 150 milyonluk yolcu kapasitesiyle dünyanın en büyük havalimanlarından biri olacak 3. Havalimanı, Türkiye’yi dünyada önemli bir kavşak haline getirecek. 90 milyar TL yatırımla hayata geçecek projenin, 2018′de tamamlanması öngörülüyor. Birbirinden bağımsız altı pistli olacak şekilde yapılacak havalimanı, Türkiye’yi devler ligine sokmanın yanı sıra İstanbul’u da bir ‘hub’ haline getirecek.
BAŞBAKAN ERDOĞAN TARİHİ VERDİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde 3. havalimanının çalışma takvimini açıkladı. Erdoğan konuşmasında “Düşünebiliyor musunuz, dünyanın en büyük havalimanı yapılacak, ilk üçün içinde, bunun önünü kesiyorlar. Kesebilecekler mi? Hayır kesemeyecekler. Niye? Çünkü onun önünü kesmek hukuksuzluktur, kanuna aykırıdır. Bunları ortaya koyacağız ve gümbür gümbür orada dozerlerimiz çalışacak. Nisan ayının sonu, haziranın başı tarih veriyorum. Önünü kesmeye çalışanlar, önce bizi ezecekler ancak öyle bunun önünü kesebilirler” demişti.
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ YENİDEN BAŞLATTI
Geçtiğimiz aylarda dört kişinin, İstanbul 4. İdare Mahkemesi’ne başvurarak, İstanbul’a yeni havalimanı projesinin tarımsal alanları yok edeceği, doğal hayatı olumsuz etkileyeceği, iklim değişikliğini hızlandıracağı, orman alanlarını yok edeceği ve içme suyu havzalarına zarar vereceği gerekçeleriyle, ÇED Olumlu kararının yürütmesinin durdurulması ve iptalini istemişti. 21 Ocak’ta ÇED olumlu kararının yürütmesinin durdurulmasına karar veren mahkemenin kararı üzerine, bir üst mahkeme olan Bölge İdare Mahkemesi geçen hafta ‘yürütmenin durdurulması’ kararını kaldırdı.
SÜRE UZAMAZ
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, yargı süreciyle birlikte havalimanı inşaatının 1 yıl uzayabileceği iddialarına şöyle yanıt verdi: “Hayır uzamaz. Hiç kimse Türkiye’nin dünyaya nam salan bu mükemmel projesinin duracağı şeklinde kanaate varmasın. Bu havaalanı mutlaka yapılacaktır, ÇED raporu olumludur. Havalimanımız durmadan devam edecektir” diye konuştu.
3. Havalimani Projesi istanbulu devler ligine tasiyacak 3. Havalimanı Projesi istanbulu devler ligine taşıyacak

AB’ye çağrı: Enerji başlığını müzakereye açın

AB’ye çağrı: Enerji başlığını müzakereye açın


AB’ye cagri Enerji basligini muzakereye acin
AB’ye çağrı: Enerji başlığını müzakereye açın .Sektörel Fuarcılık tarafından düzenlenecek ICCI 2014 – 20. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı öncesinde gerçekleştirilen 2’nci enerji sektör buluşmasında Konferans Programı açıklandı.
2’nci Enerji Sektör Buluşması’na İstanbul Sanayi Odası (İSO) Meclis Başkanı ve Kale Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur ve İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Ömer Cihad Vardan birer konuşma yaptı.
ICCI 2014 – 20. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı öncesinde Sektörel Fuarcılık tarafından düzenlenen 2’nci Enerji Sektör Buluşması İstanbul Sanayi Odası’nda gerçekleştirildi. Sektörel Fuarcılık Genel Müdürü Süleyman Bulak, ICCI 2014 Konferansı Taslak Programı ilan ederek konferansta yer alacak oturumların konu başlıkları ile ilgili kısaca bilgi verdi.
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur “Sanayi Sektöründe Yaşanan Enerji İle İlgili Sorunlar”, İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Ömer Cihad Vardan ise “Enerji Sektöründe Yaşanan Ekonomik Sorunlar” başlıklı birer konuşma yaptı.
AB’ye çağrı: Enerji başlığını müzakereye açın
İktisadi Kalkınma Vakfı Başkanı Ömer Cihad Vardan toplantıda yaptığı konuşmada iki hafta önce kabul edilen Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporunda enerji güvenliği açısından Türkiye’nin önemine vurgu yapıldığını hatırlatarak, enerji başlığının müzakereye açılmasını Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin engellediğini söyledi. Vardan, “Hem AB, hem de Türkiye’nin güçlü ve derin bir işbirliği içinde olması çok önemlidir. AB’ni Avrupa Parlamentosu’nun en son raporunda bir kez daha önemi vurgulanan enerji başlığını müzakerelere açmaya davet ediyoruz. Bu bağlamda Kıbrıs sorununun Birleşmiş Milletler nezdinde tekrar görüşmeye başlanılmasını da bir fırsat olarak değerlendiriyoruz.” dedi.
Nükleerde vatandaş güvenliği gözetilmeli
İKV Başkanı Ömer Cihad Vardan konuşmasında Türkiye’nin 2023 yılı projeksiyonunda toplam enerji üretiminin yüzde 4’ünü nükleer enerjiden karşılanmasını öngördüğünü belirterek, yasal zeminin hızla ve vatandaşların güvenliğini gözetecek biçimde tamamlanması gerektiğini aktardı. Vardan ayrıca kamuoyunu nükleer enerji ve radyasyondan korunma konularına ilişkin bilgilendirilmesini amaçlayan “Nükleer Enerji İletişim Stratejisi”nin bir an önce tamamlanmasına öncelik verilmesi gerektiğini belirtti.
Yenilenebilir enerji İSO gündeminde
İSO Meclis Başkanı ve Kale Grup Yönetim Kurulu Başkanı Zeynep Bodur ise yaptığı konuşmasında Türkiye’nin enerjide büyük bir ölçüde dışa bağımlı olması sebebiyle özellikle sanayicilerin yoğun enerji kullandıklarını belirterek “Taşıma suyla çarkları döndürme çabasında oluyoruz” dedi. Bu sebeple İSO olarak Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları açısından hangi projeleri hayata geçirebilecekleri üzerine yoğun çalışmalar yaptıklarını anlatan Bodur, yenilenebilir enerji alanında yatırımların artırılması için çalıştıklarını hatta Türk sanayicisinin bu yatırımlar için ihtiyacı olan parçaları Türkiye’de üretebilmenin yollarını aradıklarını sözlerine ekledi.
Kalkınma teşviksiz hızlanmıyor
Zeynep Bodur, Türkiye’de enerjiyi yoğun kullanan sektörlere rekabetçi avantaj yaratmak amacıyla devlet teşviki verilmesinin şart olduğunu, özellikle İtalya ve İspanya gibi ülkelerde devletin bu tür teşviklerin verildiğini söyledi. Bodur şöyle devam etti:
“Bu tür teklifleri götürdüğünüzde Maliye Bakanlığı’ndan “teşvikle bir yere gidilmez” cevabını alıyorsunuz. Ancak AB gibi ekonomisi hassas olan bir bölgede yapılıyor. Bizim de bu tür alternatifleri düşünmemiz gerekir. Her ne kadar tekvik konusuna sıcak bakılmasa da kalkınma teşviksiz hızlanmıyor. En büyük sorunumuz ise enerji arz güvenliği. Türkiye’nin özellikle Rusya ve İran’a olan bağımlılığı. Arz güvenliğini sağlamadığınız zaman bir çok sektör üretim yapmakta zorlanıyor. Enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmemiz gerekiyor. Hem fiyatların bir noktaya gelmesi hem de arzın bir çok firma tarafından sağlanması açısından enerji piyasasının özelleşmesi de, BOTAŞ’ın ağırlığının azaltılması gerekiyor. Özel şirketlerden gaz alımı konusunda da endişe duyuyorlar çünkü devlet bu arzın konusunda bir garanti vermiyor. Hava koşulları sebebiyle bir gemi limana yanaşamadığında doğalgaz arzınız kritik oluyor. Dolayısıyla bunu devlet garantisiyle almak firmalar için önemli hale geliyor. Eğer serbestleşme istiyorsa devletin garantileri bir şekilde vermesi gerekir.”
Türkiye’nin en büyük enerji ve çevre konferansını düzenleyen sektörünün lider kuruluşu Sektörel Fuarcılık, 24-25-26 Nisan 2014 tarihlerinde 20. Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nı (ICCI 2014) İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirecek.
AB’ye cagri Enerji basligini muzakereye acin AB’ye çağrı: Enerji başlığını müzakereye açın

Endüstri Müh. Bitirme Tezi Konuları

Endüstri Müh. Bitirme Tezi Konuları*

25Mar/2014
Resim

1. Portfolyo Optimizasyonu
2. Uçak Filolama ve Rotalama Problemi
3. Analitik Ağ Prosesi Uygulaması
4. Veri Zarflama Analizi Uygulaması
5. Hizmet ve Kuyruk Sistemlerinin Tasarım ve Uygulaması
6. Optimizasyon Tabanlı Karar Destek Sistemlerinin Tasarım ve Uygulaması
7. Çizelgeleme Problemlerinin Modellemesi ve Optimizasyonu
8. Uçuş Çizelgeleme Modelleri
1. Tedarik Zinciri Yönetimi
2. Sezgisel Optimizasyon
3. Mikro Esenek İmalat Sistemi Yönetimi
4. KOBİ’lere Yönelik Performans ve Verimlilik Analizi
5. Yol Trafiği Analizi
6. Servis Aracı Çizelgeleme
7. Yerel veya Küresel Ölçekte Uzaktan Eitim Uygulamaları
1. CAD-CAM Entegrasyonu ve Esnek İmalat Laboratuvarındaki Uygulaması
2. Yapay Sinir Ağları ile Standart Tahmin Yöntemlerinin Farklı Tahmin Verileri Üzerinde Performans Karşılaştırması
3. Ergonomik Montaj Hattı Tasarımı ve Uygulaması
4. Matematiksel Modelleme ve Çözüm Paketlerinin Belli Yöneylem Problemleri üzerindeki Performanslarının Analizi
5. Kareli Atama Probleminin Doğrusallaştırılma Yöntemleri ve Performans Analizleri
1. Talep Tahmini
2. Yapay Sinir Ağları ve Bulanık Mantık Yöntemleriyle Talep Tahmin Çalışması ve Standart Yöntemlerle Karşılaştırması
3. İstatistiksel Toplam Kalite Yönetimi ve 6-Sigma Uygulamaları
1. Süreç Yönetimi ve İyileştirme Uygulaması
2. Tam Zamanında Üretim Ortamında Satınalma ve Stok Yönetimi
3. Toplam Verimli Bakım Uygulaması
4. Ürün Değer Zincirinin İzlenmesi ve Yalın İmalat Yöntemleriyle en İyi Üretim Haritalarının Oluşturulması
5. Kurumsal Kaynak Planlamasının Tedarik Zinciri Yönetimindeki Rolü
6. ISO 9001 Uygulayan ve Uygulamayan İki Firmanın İş Sürelerinin Kıyaslanması
1. Talep Tahmini
2. Veri Tarama ve Analizi
3. Ayrık Olay Benzetimi
4. Tesis Yerleşimi Uygulaması
5. Tedarik Zinciri Uygulaması
1. Antrepo Tasarımı ve Yerleşimi
2. Antrepo Sistem Benzetimi
3. Otomatik Yönlendirmeli Araçlar
4. Otomatik Depolama Sistemleri
1. Bir Havayolu için Yolcu Talep Tahmini Modellemesi
2. Filo Atama Prosedürü Geliştirme
3. Bir Uçuş Segmenti için “Spill” Maliyeti Tahmini
4. Uçak Rotalama için Prosedür Geliştirme
5. Bir Yerel Havayolu için Uçak-Kapı Atama Prosedürü Uygulaması
6. Mürettebat Yönetim Sistemi için Uçuş Eşleştirme
7. Seri Eş İstasyonlı Akış Tipi Üretimde İş Çizelgeleme
ERP,SAP,ISO ,SIMULATION,end. müh.lerinin en çok önem verdiği alanlardır fakat tez konusu seçilirken daha öncesinde alınan dersler de dikkate alınmalıdır.Dağıtım ağı geniş bir firmada bitirme yapılıyorsa yöneylem araştırması teknikleri ile lojistik kısmı geliştirilebilir.Toplam Kalite Yönetimi ,Üretim Planlama Kontrol,Yalın Üretim alanlarında da detaylı bitirmeler yapılabilir ,firmada yeniden tesis planlama veya mevcut düzeni geliştirme çalışmaları da yapılabilir.Çok geniş çalışma alanımız olduğu için sektöre göre yeni tasarımlar da yapılabilir.

 KAYNAK:http://ilknuryardimci.wordpress.com/2014/03/25/endustri-muh-bitirme-tezi-konulari

Monday, 24 March 2014

Mogan Gölü’nde yangın

Mogan Gölü’nde yangın


Ankara'nın Gölbaşı ilçesinde bulunan Mogan Gölü'ndeki sazlık alanda çıkan yangın itfaiye ekiplerini alarma geçirdi.


Edinilen bilgilere göre, Mogan Gölü kıyısında sazlıkların tutuşması sonucu yangın çıktı. B.S (19) isimli madde bağımlısı bir gencin sebep olduğu iddia edilen yangından Mogan Gölü etrafındaki sazlık alan veyürüyüş yolu etkilendi. Rüzgar nedeniyle Mogan Gölü etrafına da yayılan yangın itfaiye ekiplerine zor anlar yaşattı. İtfaiye ekiplerinin yoğun çalışması sonucunda yangın kontrol altınaalındı.Yangında ahşap yürüyüş yolu ve banklar büyük hasar gördü.
Yangın sonrası olay yerine gelen GÖL-DER Başkanı İsa Ömercan daha önce de Mogan'da birçok defa yangın meydana geldiğine dikkat çekerek önlem alınmaması nedeniyle yine bir yangın yaşandığını söyledi.

Akit Gazetesi : Başbakan o duayı okudu 2 milyon vatandaş “amin” dedi

 
Akit Gazetesi : Başbakan o duayı okudu 2 milyon vatandaş “amin” dedi
  
Başbakan Erdoğan, Yenikapı’da toplanan 1,5 milyon kişiyi görünce adeta coştu. Öğle saatlerinde Kocaeli’nde toplanan yüzbinlerce AK Partiliye seslenen Başbakan Erdoğan, İstanbulluları Necip Fazıl Kısakürek ve Arif Nihat Asya’nın şiirleriyle seslendi.

Başbakan Erdoğan, Arif Nihat Asya’nın ‘Dua’ adlı şiirini okumasıyla vatandaşlar coştu. Başbakan şiirin “Müslümanlıkla yoğrulan yurdu… Müslümansız bırakma, Allah’ım!” nak...akatını okudukça Yenikapı’daki alanını dolduran 1,5 milyon kişi hep ağızdan ‘Amin’ dedi.

Başbakan Erdoğan da, “Amin sonsuz kere amin. Bugün bir kez daha tarih yazıyorsun İstanbul. Bugün bir kez daha tuzakları oyunları bozuyorsun İstanbul.” ifadelerini kullandı.

İşte Başbakan Erdoğan’ın okuduğu o şiir:

Biz, kısık sesleriz.. minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını;
Ya kouansız bırakma, Allah’ım!
Mahyasızdır minâreler.. göğü de
Kehkeşansız bırakma, Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Bize güç ver.. cihâd meydanını
Pehlivansız bırakma, Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını
Kahramansız bırakma Allah’ım!
Bilelim hasma karşı koymasını:
Bizi cansız bırakma, Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Yarının yollarında, yılları da
Ramazansız bırakma, Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!
Bizi Sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!

Müslümanlıkla yoğrulan yurdu
Müslümansız bırakma, Allah’ım!

Medyagundem

34 yıldır sınava giriyor

34 yıldır sınava giriyor


Samsun'un Bafra İlçesi'nde, ilkokulda sözleşmeli öğretmenlik yapan 52 yaşındaki Adem Topçuoğlu, bu yıl 34'üncü kez üniversite sınavı girdi.


(), (DHA)- Topçuoğlu, a girmenin kendisi için hobi olduğunu söyledi.
Bafra’da İlçesi'nde öğretmenlik yapan Adem Topçuoğlu, 34 yıldır aralıksız olarak her yıl üniversite sınavına girdiğini söyledi. 1980 yılında Bafra Lisesi'nden mezun olan Topçuoğlu, bu yıl 34'üncü kez sınava girdi. Sınav heyecanını yaşamaktan zevk aldığını dile getiren Topçuoğlu, "Mezun olduktan sonra her yıl sınava girdim. 3 üniversite bitirdim. Ama sınava girmekten
vazgeçmedim. Herkesin bir hobisi var. Benim hobimde üniversite sınavlarına girmek. Yeni mezun öğrenciler gibi o heyecanı yaşamak için sınava giriyorum" dedi.
Bekar olan ve okumayı çok sevdiğini dile getiren Topçuoğlu, Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksek Okulu'nu, Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni ve Dumlupınar Üniversitesi Kütahya Meslek Yüksekokulu Otobüs Şoförlüğü Bölümü'nü bitirdiğini söyledi.

Bir deli'nin iddiaları

 Bir deli'nin iddiaları: Nisan'ın ilk haftasında dağılmaya tanıklık edeceğiz



''Mesele bitmiştir!
Öyle rivayet olunur: İnsan öldüğünü uzun süre anlayamazmış. Siyasî sonların idraki daha zor olmalı. Erdoğan “çıkmamış candan umut kesilmez” havasında hâlâ akla zarar işlerin peşinde olduğuna göre, demek ki durumun farkında değil. O kadar güç, o kadar insan hâlâ emrinde.

12 yıl her günü bir ülkeyi yönetmenin yorgunluğu ile bitirip, her sabah uyandığında yeni güne ‘başbakan’ olarak başlayan biri için yolun bittiğinin idrak edilmesi gerçekten zor olmalı. Aristo insanı ‘zoon politikon’ olarak tanımlar; içgüdüsel olarak siyasî bir yaratık olduğumuzu vurgulamak için. Erdoğan’ın siyasî içgüdüleri kuvvetli. Söylediklerinde bir akıl bulmak zor; sadece ‘panik atak’ hali, iyi tarafından bakılırsa içgüdüleri ile durumu hiç olmazsa hissettiğini gösteriyor.


Ya yakın çevresindekiler?

Bugünlerde en zor durumda olanlar, Başbakan’ın yakın çevresinde bulunanlar; özellikle bu “ex” durumunu hâlâ kavrayamayanlar. Başbakan kim bilir her Allah’ın günü kaçını fırçadan geçiriyordur. 17 Aralık’tan bu yana hukuk askıya alınmış durumda. Sistematik ve sürekli olarak suç işleniyor. Güneşin mecburen doğması gibi eninde sonunda hukuk yeniden ortalığı aydınlattığında, yukardan gelen talimatlarla suç işleyenler tek tek yargı önünde hesap verecek. Kimse için sürpriz olmamalı: Koca orduyu yöneten genelkurmay başkanının, iki yılını cezaevinde geçirmesi gibi bugünün muktedirlerinin benzer haberlerini yakın gelecekte takip edeceğiz. Hukuk mutlaka avdet edecek ve işlenen suçların hiçbiri takipsiz kalmayacak.

Ne zaman?

Benim cevabım: Bir hafta sonra hukuk, yerkürenin Türkiye bölümünü yeniden ısıtmaya başlayacak.

İlk işareti Cumhurbaşkanı verdi. Erdoğan’ın bütün siyasî sermayesini yüklediği ‘dış komplo’ argümanını bir cümle ile balon gibi söndürdü. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler’in Batı’ya açtığı ideolojik savaş gibi, Cemaat’e karşı yürüttüğü ‘halı bombardımanı’nı, yurtdışındaki Türk okullarına sahip çıkarak etkisiz hale getirdi. Bir yargı organı olan Yüksek Seçim Kurulu’nun koyduğu yasağı Başbakan’ın ‘yasaklaması’ külhanî bir racondan ibaret değil. Başbakan, sağı solu oynayan, cepheden tüymek için fırsat kollayan ‘yakın çalışma arkadaşları’nı, kanuna karşı racon keserek mevzilerinde tutmaya çalışıyor. Bugüne kadar bu baştan kaybedilmiş savaş için tek mermi atmayan bakanlarını, milletvekillerini alt alta yazmaya kalkınca durum daha da netlik kazanıyor. Asıl muharebe sandıkta verilecek. Kimse yaklaşan seçim mağlubiyetinin faturasını ödemek istemiyor, bu yüzden zamanın dolması bekleniyor. Nisan ayının ilk haftasında ipin kopmasına ve dağılmaya tanıklık edeceğiz. Güç kullananlar her zaman korkak olur; çünkü kendilerini ezecek gücü kullanarak yakından tanımışlardır. Kendini emniyete almaya çalışanların arasında hızla yalnızlaşan bir liderin acıklı haline hepimiz tanık olmaktayız. Neyse ki Hocaefendi; “Musibetler gelir geçer, kimseye gönül koymayın” diyerek, bu acıklı hali peşinen yumuşatıyor.

Nedir beklediğiniz? Sosyal medyanın, arkasından emrine girmeyen gazetelerin ve televizyonların kökünü kazıyıp, sadece talimatlarına uyanların konuştuğu ve yazabildiği bir Türkiye mümkün mü? Bence hiç canınızı sıkmayın. Yağıp gürlemesine, öfkesine, hiddetine aldırmayın. Başbakan’ı artık ciddiye almaktan vazgeçin. Operasyon, yani geniş bir tutuklama furyası için seçim sonrasını mı bekliyormuş? Sadece “niye?” diye sorun. Madem elinde kanıtlar var, tezlerini ispatlayıp sandığa daha inandırıcı gitmek dururken neden seçimden sonra? Tersine niyeti, bu tehditlerle sandık üzerinde baskı kurmak olmasın? Politikacılar yalandan ölmüyor; ama sandık bir sandukaya dönüşebiliyor.

Başbakan’ın hal-i pür melâli artık siyasî analiz konusu yapılamaz. Panik atak durumu, psikologların uzmanlık alanı. Başbakan’ın stratejisi yok; sadece içgüdülerini takip ediyor. AB’nin dijital stratejiler başkan yardımcısı Kroes’in, Twitter’ın yasaklanması üzerine Başbakanımız için söylediği ‘ödlek’ lafını, bu psikolojik ortamda bir millî onur meselesi yapacak birinin çıkmamasına da üzülmeyin. Hüküm verilmiş, mesele bitmiş; zamanın tükenmesini bekleyin.''
  Bu iddianın doğru olama ihtimali  TÜRKİYE'NİN RUSYA' YA İLHAKINDAN DAHİ DAHA DÜŞÜK BİR İHTİMAL SAYGIN OLMAYAN BİR ''AYDIN'IN  DELİ İDDİASINDAN İBARET .

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts