Thursday, 26 June 2014

26 Haziran: "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü"

Madde kullanımı ve bağımlılığının dünya çapında bir tehlike olduğunu vurgulamak amacıyla 26 Haziran "Uluslararası Uyuşturucu Kullanımı ve Kaçakçılığı ile Mücadele Günü" olarak belirlenmiştir.
Ortaya çıkardığı sonuçlar sebebiyle sadece kullanan kişiyi etkilemekle kalmayıp, başta yakın çevresi olmak üzere toplumun bütün kesimlerine yansıyarak önemli bir sağlık sorunu haline gelen uyuşturucu madde kullanımı ve bağımlılığı her yıl yüzlerce insanın hayatına mal olmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel kurulu tarafından 1987 yılında kabul edilen bu günde çeşitli etkinliklerle konunun önemine dikkat çekilmektedir.

Putin'in tezkere manevrası..

16 saat · 
GÖNÜL ŞAMİLKIZI (ÖZEL DOSYA)
Putin'in tezkere manevrası..
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna tezkeresinin iptalini istedi. Devlet Başkanının “ricası” üzerine 1 martta sadece birkaç saat içerisinde Rusya ordusunun Ukrayna’ya müdahalesine izin veren tezkereyi onaylayan Federasyon Konseyi’nin cevabı yine gecikmedi. Rus senatörler Putin’in açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden konuyu görüşebileceklerini açıkladılar. Ve Devlet Başkanına “hayır” deme tecrübesine sahip olmayan Federasyon Konseyi bugün Ukrayna tezkeresini iptal etti. Konunun bu kısmı zaten kimsede soru işareti bile doğurmuyordu…
Soru şu: Putin 115 gün önce “Ukrayna’daki Rusları korumak ve kollamak” amacıyla kabul ettirdiği tezkereyi şimdi – Ukrayna’nın doğusundaki krizin doruğa ulaştığı, Donbass'daki Rusların bir kısmının Rusya'ya göç ettiği dönemde neden iptal ediyor? İkinci soru da şu: bu karar gerçekten Putin’in sözcüsünün ilan ettiği amaca – yani Ukrayna’nın doğusunda düzenin ve istikrarın sağlanmasına hizmet edecek mi?
İki soruyla da ilgili çeşitli tahminlerde bulunmak mümkün.
Küresel anlaşma mı?
Gerek Rusya, gerek Ukrayna, gerek Batı basınında öne çıkan en önemli tahmin, bölgedeki krizle ilgili uluslararası düzeyde bir anlaşma olduğu yönünde. Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun aslında ilk bakışta gerçekleşmesi zor görünen barış planını açıklayarak tek taraflı ateşkes riski alması; Putin’in açık şekilde bu planı desteklemesi; Ukrayna Rusya’nın Kiev Büyükelçisi Mihail Zurabov’un, Rusya liderinin dostu olan eski Cumhurbaşkanı Viktor Medvedçuk’un, Rusya yanlısı ayrılıkçı milletvekili Oleg Tsaryov’un, sözde Donetsk Halk Cumhuriyetinin Rusya vatandaşı Başbakanı Boroday’ın muhatap alındığı görüşmelerin gerçekleşmesi; ayrılıkçıların 27 Haziran’a kadar ateşkes ilan etmesi; Putin’le Obama arasında Pazartesi günü gerçekleşen telefon görüşmesi; Rusya Devlet Başkanının Avusturya ziyaretinde Güney Akım projesi ile ilgili anlaşmanın imzalanması ve nihayet Putin’in tezkerenin iptalini istemesi - bütün bunlar küresel çaptaki pazarlıklarda nihai olmasa dahi, ara sonucun belirtileri olarak gösteriliyor.
Putin’i yaptırım korkusu ve Güney Akım mı vazgeçirdi?
Rusya’yı bu anlaşmaya zorlayan en önemli iki faktörün ise 27 Haziran’daki AB zirvesi ve Güney Akım projesi olduğu bildiriliyor.
27 Haziran’da Brüksel’de Ukrayna AB ile ortaklık anlaşmasının ekonomi bölümüne imza atacak. Gidişata bakılırsa, Rusya’nın artık bunu engelleme şansı yok. Öte yandan, ABD Başkanı Barack Obama, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve diğer Batılı liderler, Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki gerilimin azalması yönünde somut adımlar atmaması durumunda 27 Haziran’da yaptırımların üçüncü - sektörel aşamasına ilişkin karar alınacağını bildiriyor. Bu ise 27 Haziran’dan sonra Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ı AB’ye kaptırma gibi jeopolitik kaybın yanı sıra, Rusya’nın bankacılık sektörünü ve dolayısıyla ekonomisini ciddi şekilde etkileyecek yaptırımlara maruz kalması anlamına geliyor. Bazı uzmanlara göre, Putin, Ukrayna tazkeresini iptal ederek birinciden az ağrılı olmayan ikinci darbeden sigortalanmaya çalışıyor.
İkinci önemli faktör olarak Güney Akım’a dikkat çekiliyor. Rusya, AB Komisyonunun önceden de tekel endişesiyle karşı olduğu Güney Akım projesini gerçekleştirme konusunda ısrarlı. Ancak Ukrayna’daki gerilimle birlikte Batı’nın Güney Akım konusunda Rusya’ya yönelik ekonomik eleştirilerine yeni siyasi çalar eklendi. Avrupa Birliği’nin talebi üzerine Bulgaristan kendi arazisinde Güney Akım’ın inşaatını durdurdu. Bu, Rusya’ya çok ciddi sinyal idi ve görünen o ki, Putin sinyali aldı. Rusya liderinin tam da Avusturya ziyareti öncesinde Ukrayna tezkeresinin iptalini istemesi, hem de Kremlin’in Batı’yı Güney Akım konusunda ikna etme çabası olarak görülüyor. Batılı politikacılar özellikle Kırım’ın işgalinden sonra çok açık şekilde Putin’in sözlerine güvenmediklerini ifade ediyorlar ve somut güvenceler talep ediyorlar. Rus lider, Avusturya ziyareti öncesinde Ukrayna tezkeresinin iptalini isteyerek görüşmelere açık olduğunu sergilemek istiyor olabilir.
Zorunlu manevra
Öte yandan, Ukrayna tezkeresinin artık misyonunu tamamladığını söylemek de mümkün. Putin şimdi iptal ettirmek istediği tezkereyle (daha doğrusu, tezkerenin ihtiva ettiği saldırgan tutumuyla) Rusya toplumunun dikkatini bir süreliğine iç sorunlardan uzaklaştırmayı başardı. “Büyüklük” kompleksinden kurtulmayı başaramamış Rusya toplumunu bir süre avutacak “kahramanlık destanı” yazarak kendi reytinginin rekor düzeye ulaşmasını da sağladı. Ancak bütün zafer sarhoşlukları gibi, bu durum da geçici ve Putin bunun farkında.
Daha resmen savaş ilan edilmeden Ukrayna’nın doğusundan Rostov’a, Belgorod’a, Krasnodar’a giden, sahiplerinin kimliği bile saklanan tabutlar, ailelerinden bile gizli defnedilen cenazeler, Donetsk’den ve Lugansk’taki çatışmalardan kaçıp Rus “kardeşlerine” sığınan göçmenlerin getirdiği ekonomik yük, süre uzadıkça ayrılıkçılar arasında yaşanan çatışmalar, "büyük kardeş"e kavuşma hayaline inanarak ayrılıkçılara destek veren ve "Novorossiya" ilüzyonu ile kandırıldığının farkına varan Donbasslıların yaşadığı hayal kırıklığı, ve daha da önemlisi, belli etmemeye çalışsa dahi, yavaş-yavaş yaptırımların olumsuz etkisini görmeye başlayan Rusya ekonomisi ve uluslararası toplumda yalnızlaşma hiç kuşkusuz, Kremlin’i düşündürüyor. Elbette, Putin ve son dönemde Ukrayna karşıtı retoriği “soykırım” suçlaması düzeyine ulaştıran Kremlin propagandacıları “güçlü”, “hükmeden”, “her şeyi başaran”, “dünyaya meydan okuyan” imajını sürdürmeyi, Putin’in yayılmacı politikasının en katı savunucularından olan Aleksandr Dugin’in önerdiği şekilde Ukrayna’ya müdahale etmeyi çok isterlerdi, ama reel politik “mağlupedilmez”i de manevralar yapmaya zorlaya biliyor. Putin’in Ukrayna tezkeresini iptal ettirmesi reel politik değerlendirmesiyle yapılan bir manevra. Poroşenko’nun barış planı Putin’e bu manevrayı gerçekleştirmesi için bir fırsat verdi. Fırsat bilinçli-planlı mı verildi, yoksa Putin mi onu fırsata dönüştürdü – bu artık ikinci dereceli soru…
Şimdi gelelim “neden”den çok daha önemli olan soruya:
Ne değişecek?
Kesin cevap vermek zor. Ancak iyimser tahminde bulunmak da çok zor.
Çünkü birincisi, her ne kadar önemli siyasi adım olarak görülse dahi, tezkerenin iptali sembolik bir karar. Federasyon Konseyi istenilen an 24 saatten bile kısa sürede toplanıp yeni bir tezkere çıkartabilir. İkincisi, 1 Mart tezkeresi iptal edilse dahi, bu, Devlet Başkanının Ukrayna’ya müdahale yetkisinden yoksun kalması anlamına gelmiyor. 2009 senesinde dönemin Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, Federasyon Konseyinden sınır ötesi operasyonlar için süresiz yetki almış. Federasyon Konseyinin 16 Aralık 2009 tarihli kararına göre, Rusya Devlet Başkanının devletin ve Rusya vatandaşlarının çıkarlarını korumak için yurt dışında silahlı güç kullanma emri verme yetkisi bulunuyor. Bu yasa halen geçerli, çünkü Rusya Anayasası, Devlet Başkanına başka ülkelerde ordu kullanımı yetkisi veren kararların iptali için özel bir prosedür içermiyor.
Yani yine o sonuca varıyoruz ki, Putin’in 1 Mart tezkeresini talep etmesi sadece gösteri amaçlıydı. Şimdi Ukrayna’daki büyük oyunun “diplomatik görüşme” aşamasına geçildiği için bu tezkere güncelliğini kaybetti, ama Putin’in istenilen an Ukrayna’ya müdahale için yetkisi bulunuyor. Evet, 2009 senesindeki yasa parlamentonun onayının almanın mümkün olmadığı fors-majör durumları için geçerli, ama Ukrayna’ya müdahale niyeti olursa, “fors majör” durumunu oluşturmak Kremlin için çok da zor değil…
1 Mart tezkeresi de, sınırdaki 40 binlik ordu da, yapılan tatbikatlar da, her gün Rusya televizyonlarında yayınlanan “savaş hazırlığı” görüntüleri de Rusya’nın Ukrayna’da Kiev’i çok uzun süre meşgul edecek, söndürülmesi çok uzun zaman ve çok “kelle” alacak bir gerilim ocağını tutuşturma operasyonunun psikolojik harekat kısmına ait unsurlardı. Moskova, Ukrayna’nın doğusuna resmen müdahale etmek isteseydi, bunu Kiev’in şimdikinden çok daha zayıf olduğu günlerde, mesela, 11 Mayıs’taki sözde referandumdan önce veya sonra yapardı.
Rusya’nın amacı resmen ilan edilmiş savaş değildi, Ukrayna’yı uzun vadeli istikrarsızlığa sürüklemekti ve Ukrayna’nın doğusuna resmen asker sokmadan müdahaleyi gerçekleştirerek bu amacına ulaştı. 1 Mart tezkeresinin şu an Ukrayna sınırları içerisinde bulunan Rusya “gönüllüleri” ile her hangi bir ilgisi yoktu. Tezkerenin iptali İgor Girkin’in Slavyansk’tan, Aleksandr Boroday’ın Donetsk’ten çekilmesi, ayrılıkçıların “çöplükten bulduğu” Rus tanklarının, zırhlı personel araçlarının Donbass’tan çıkması, “gönüllü” Rusya vatandaşlarının elini-kolunu sallayarak evlerine dönmesi anlamına gelmiyor. Özetle, Kremlin’in Ukrayna’da düzenin sağlanmasını istediğini iddia etmek için tezkerenin iptali ciddi ve güçlü argüman değil.
Kremlin Ukrayna’yı zorla kontrol altında tutma stratejisinden vazgeçmediği, sınırları tamamen kapatıp Donbass’daki ayrılıkçılara silah akışını ve “gönüllü” yardımını durdurmadığı sürece, Donbass’taki yangının sönmesi çok zor…

Karabüklü Rümeysa 2,13'lük boyuyla Guiness Rekorlar Kitabına Adını Yazdırdı

Karabüklü Rümeysa 2,13'lük boyuyla Guiness Rekorlar Kitabına Adını Yazdırdı
Karabük'te 17 yaşındaki Weaver sendromu hastası Rümeysa Gelgi, 2,13 metrelik boyuyla dünya rekoru kırdı.
Gelgi, gazetecilere yaptığı açıklamada, Weaver sendromunun Türkiye'de ilk kendisinde görüldüğünü savunarak, ciddi sağlık problemleri yaşadığını söyledi.
"2012 yılında boyumun uzunluğu nedeniyle Guinness Rekorlar Kitabı'na başvurmaya karar verdim" diyen Gelgi, "Birkaç ay sonra kendilerinden cevap aldım. Beni 2013 yılında Türkiye Hakemi ve Sorumlusu Şeyda Subaşı Gemici'ye yönlendirdiler. Kendisi evime gelerek boy ölçümü yaptı. Daha sonra ölçümleri Londra'ya gönderdiler. Bir ay sonra rekorumun onaylandığını haber verdiler. Dünyanın 18 yaş altı en uzun boylu genç kızı olarak tescillendim" şeklinde konuştu.
Gelgi, destek olmadan ayağa kalkamadığını ve yürüyemediğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Küçükken korkanlar oluyordu. Bana insan değilmişim gibi bakanlar çok oldu. Büyüyüp bu durumu anlamaya başladığımdan beri pek aldırmıyorum. Bağımsız yürümeme engel olması benim için en büyük zorluk. Evde eğitime devam ettim, ilkokulu evde bitirdim. Liseye gidiyorum, şu anda boyumun uzaması durdu. Doğduğumdan itibaren takip altındayım. 6 yaşıma geldiğimde ilaç tedavisi uyguladılar. Üç yıl boyunca bazı ilaçlar kullandım, boyum çok hızlı uzatıldı. Bu üç yılın sonunda boyumun uzaması durmaya başladı. Tedavim bittiğinde 2,2 metre civarındaydım. Boyum o yıllardan sonra uzamaya devam etti ama geçen yıl skolyoz ameliyatı oldum. Ondan sonra boyum 7 santimetre daha uzadı. Şu an artık uzamıyorum."
Vücuduna bir metreye yakın platin konuldu
Baba Haydar Gelgi de kızının ameliyat edilmeye karar verdiğine dikkati çekerek, omurgasının "S" harfi şeklinde olduğunu anlattı.
Gelgi, sözlerini şöyle tamamladı:
"Ameliyatın ardından stres ve sıkıntılar oldu. Yeni yürümeye başladı. Doktorlar, 'gün geçtikçe toparlayacak' dediler. Dünyada ilk kez yapılan skolyoz ameliyatında vücuduna bir metreye yakın platin konuldu. Ameliyattan önce yüzüstü yatıyordu. Artık sırtüstü yatabiliyor, en önemlisi oturabiliyor. Daha iyi olacağına inanıyoruz."
Guinness Rekorlar Kitabı Türkiye Temsilcisi ve Hakemi Şeyda Subaşı Gemici de yaptığı açıklamada, Gelgi'ye 9 Temmuz'da sertifikasının verileceğini söyledi.

İç Anadolu için evdeki altınlar??nızı Ziraat'e getirmenin tam vakti!

İç Anadolu için evdeki altınlar??nızı Ziraat'e getirmenin tam vakti!


ŞOK! ŞOK! ŞOK!!!!

 ŞOK! ŞOK! ŞOK!!!!
 

Anayasa Mahkemesi'nden Öcalan kararı

 
Anayasa Mahkemesinden Öcalan kararı

Anayasa Mahkemesi, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yazdığı kitaba basım aşamasındayken el konulması ve yakılması nedeniyle yaptığı başvuruda, Öcalan'ın hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Yüksek Mahkeme, terör örgütü elebaşı Öcalan'ın "Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)" isimli çalışmasına, basım aşamasındayken toplatılması, el konulması ve yakılması nedeniyle haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan bireysel başvuruyu inceledi.
Mahkeme, Öcalan'ın yazdığı ve yayınlatmak üzere hazırlık yapıldığı sırada mahkemenin kitaba el koyması, toplatması ve yakılması şeklindeki kararı nedeniyle hakkının ihlal edildiği sonucuna vardı.
Yüksek Mahkeme Genel Kurulu'nun 14 üyesinin oy çokluğuyla aldığı karara, 3 üye katılmadı.
ÖCALAN'IN AVUKATLARI BAŞVURMUŞTU
Öcalan'ın avukatları tarafından yapılan başvuruda, Öcalan'ın ''Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)'' isimli çalışmasına basım aşamasındayken Terörle Mücadele Kanunu'nun 10. maddesi ile görevli İstanbul 2 No'lu Hakimliği'nce 21 Eylül 2012'de el konulduğu belirtilmişti.
Dilekçede, başvurucunun Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi'nce güvence altına alınan bir dizi haklarının ihlal edildiği savunulmuştu.

AYM'den başörtüsü kararı

AYM'den başörtüsü kararı

Mahkeme, duruşmaya alınmayan avukatın haklarının ihlal edildiğine karar verdi.
AYMden başörtüsü kararı
Anayasa Mahkemesi başörtüsüyle duruşmaya alınmadığı için bireysel başvuruda bulunan avukatın haklarının ihlal edildiğine karar verdi.
Başörtülü bir avukat, duruşmaya alınmadığı gerekçesiyle haklarının ihlal edildiğini savunarak, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştu.
Yüksek Mahkeme, avukatların başörtüsüyle duruşmaya alınmamasının, Anayasa'nın eşitlik ile din ve vicdan hürriyetini düzenleyen 10 ve 24'üncü maddelerine aykırı olduğuna hükmetti.
Başvuruyu görüşen Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, kadın avukatın haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Genel Kurul'un 16 üyesinin oy çokluğuyla alınan karara, 1 üye muhalif kaldı.

kaynak: http://www.trthaber.com

Wednesday, 25 June 2014

VELİLERİN VE ÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE

BONZAİ ÖLDÜRÜR !!!
UYUŞTUCUYA HAYIRR !!!

VELİLERİN VE ÖĞRENCİLERİN DİKKATİNE Mümkün olduğunca PAYLAŞIN, herkes görsün!!! 
BONZAİ İŞGALİ !... Başlığa bakıp minik Japon ağacı sanmayın. Bonzai şu anda Türkiye'nin başına musallat edilmiş büyük bir bela. İlkokula kadar inen, ama daha çok lise ve üniversite gençliğinin kullandığı "ucuz" uyuşturucu.!!! Küçük paketler halinde (3 gramlık) 3-5 liradan satılıyor. Uyuşturucuya alıştırmak için adeta "teşvik" uygulanıyor. Kısa sürede bağımlılık yapıyor, sentetik" bir uyuşturucu olduğu için vücutta, tahribatı esrar ve eroinden çok daha yüksek oluyor. Böbrek ve kalp yetmezliğine yol açıyor. *** Okullarda özellikle kız çocuklar üzerinden dağıtımı yapılıyor. Ailesinde ve kendisinde alkol alışkanlığı olmayan umulmadık çocuklar, bonzai satışı için aracı olarak kullanılıyor. *** Peki nereden geliyor bonzai? Çin ve Yunanistan üzerinden. Son zamanlarda Suriye'nin de bu zincire eklendiği belirtiliyor. Mülteci akınıyla birlikte bonzainin de yurda dağılmaya başladığını söylüyor Yeşilay'ın İstanbul Fatih Şube Başkanı Ramazan Akgün. Suriye istihbaratı ve birlikte çalıştığı bazı ülke istihbarat örgütlerinin Türk gençliğini zehirlemek için bonzaiyi araç olarak kullandığı öne sürülüyor. *** Peki ne yapmak gerekiyor? Ramazan Akgün, "Okullarda, ailelerde, çocuklarda farkındalık yaratmak gerekir. Bonzai herkese anlatılmalı. Ne olduğu, nasıl sonuçlar verdiği, vücudu nasıl tükettiği iyi bilinmeli" diyor. Bir de öneride bulunuyor: "Ailelerin çocukları yakından izlemesinde yarar var..." *** Aslında tehlikeli sentetik uyuşturucu sayısı son aylarda ikiye çıkmış durumda. Bonzai gibi hızla yayılan yeni bir uyuşturucu var: Adı Jamaica. Gençler arasında bonzai ve Jamaica partileri veriliyor. Yani dağıtım ağı o kadar yaygın... *** Tehlikeli olan ve ailelerin bilmesi gereken şu: Bonzai ve Jamaica tek kullanımda bile alışkanlık yapabiliyor. Bu alışkanlık sonucu vücut çürüyor. Genç yaşta kalp krizinden ölenlere bakıldığında, yüzde 90'ının bonzai kullandığı görülüyor... *** Türkiye'de gençler son 4 yıldır Bonzai kuşatması altında. Öyle ki, internette bonzai üzerine yazılmış şarkılara, sipariş verebilmek için telefon numaralarına dahi ulaşabiliyorsunuz. Polis ardı ardına operasyonlar yapıyor. Özellikle İstanbul'da... *** Gençler bonzai ile "kafa" yapıp eğlendiklerini, oyun oynadıklarını zannediyor. Ama hayatlarının kumarını oynuyorlar. Çünkü bonzai tuzağına düşenler kurtulamıyor. Bu kumara katılanların ömrü en fazla 3 yıl.!!! Mümkün olduğunca PAYLAŞIN, herkes görsün.!!

“Bergama” ve “Cumalıkızık” UNESCO Listesinde

Yayın Tarihi 24 Haziran 2014; “Bergama” ve “Cumalıkızık” UNESCO Listesinde
http://bit.ly/1iWjfFB
“Bursa Cumalıkızık” ve “Bergama”, Doha’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) 38. Dünya Miras Komitesi toplantısında Dünya Miras Listesi’ne girdi. Katar Ulusal Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda, Katar’ın değişiklik teklif ettiği “Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu” ve Almanya’nın teklif ettiği “Bergama, çok katmanlı kültürel peyzaj alanı” dosyaları Dünya Miras Listesi’ne kabul edildi. Karar, aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 21 komite üyesinin ortak kararıyla alındı. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, konuyla ilgili yaptığı açıklamada UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren Cumalıkızık’ın, ticari kültürü ve kente yakın kırsal yaşamın devamlılığı ile Osmanlı yaşam vizyonuna iyi bir örnek olduğunu, Helenistik dönemin en büyük kütüphanelerinden Bergama'nın da kültürel peyzaj kategorisinde listeye girdiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bursa Cumalıkızık ile İzmir Bergama’nın UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydedilmesini, “Bu kararla kültür mirasımızın hem zenginliği hem de çeşitliliği uluslararası düzeyde bir kez daha takdir edilmiş olmaktadır.” şeklinde değerlendirdi.
(Yeni Şafak Gazetesi)

Tuesday, 24 June 2014

Taka Gazetesi (Trabzon): Doğa Harikası Ayder Cennet Gibi


Taka Gazetesi (Trabzon): Doğa Harikası Ayder Cennet Gibi
http://bit.ly/1qsu2cd
Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Rize’nin Ayder Yaylası ve Çat Vadisi’nde incelemelerde bulundu.
Bakan Cevdet Yılmaz, Rize Valisi Ersin Yazıcı, Rize Milletvekilleri Hasan Karal, Nusret Bayraktar ile Trabzon Milletvekili Faruk Nafiz Özak’la birlikte Kavron Yaylası Galer Düzü mevkisine çıktı, karşılaştığı turistlerle sohbet etti.
Çat Vadisi’ne geçen Bakan Yılmaz, Fırtına Deresi üzerindeki tarihi kemer köprüde hatıra fotoğrafı çektirdi. Şenyuva köyündeki Zil Kale’yi de gezen Bakan Yılmaz, sürdürülebilir turizm için tabiatı ve çevreyi korumanın gerektiğine işaret etti ve çevreyi korurken değerlendirip kullanmak gerektiğini ifade etti. Karadeniz Bölgesi’nde sadece 5 ile körfez ülkelerinden sadece 200 bin civarında turist geldiğini öğrendiklerini kaydeden Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, "Toplam yabancı turist sayısı 1, yerli turist sayısı 4 milyonu aştı. Bu, zamanla daha da gelişecek. Katma değeri yükseltmek önemli. Gelen turistin döviz bırakması önemli. Bütün yönleri ile çalışmalarımızı yürütüyoruz. Masa başında bu işler olmuyor, yerinde görmek gerekiyor. Yerinde görünce daha iyi algılıyorsunuz. Kendi adıma bu güzellikleri gördüğüm için çok mutlu oldum. Hem güzel bir gün yaşıyoruz hem de yaptığımız çalışmaların ne kadar anlamlı ve değerli çalışmalar olduğunu yerinde görmüş oluyoruz." dedi.
(Yazının devamı için linke tıklayınız.)

Oltu'nun Sesi Gazetesi (Erzurum): Erzurumlu Kadınların Ramazan Hazırlığı


Oltu'nun Sesi Gazetesi (Erzurum): Erzurumlu Kadınların Ramazan Hazırlığı
http://bit.ly/1m3GhH1
Erzurumlu kadınlar Ramazan ayı öncesi hazırlıklara hız verdi.
Tortum ilçesinde kadınlar yaklaşan Ramazan ayı nedeniyle hazırlıklarını sürdürüyor. Ramazan ayında börek için yufka açan bayanlar mahalle aralarında toplanarak imece usulü ile birbirlerine yufka, erişte, börek ve çeşitli hamur işleri açıyorlar. Geleneklerin yavaş yavaş kaybedildiği günümüzde Tortum’da bir gelenek yaşatılmaya çalışılıyor.
Marketlerden alınan makarna yerine Tortum ve köylerinde kadınlarımız kendi yaptıkları erişteleri hazırlıyorlar. Müslüman toplumlar için çok önemli bir ay olan Ramazan’da iftar ve sahur sofralarında daha çok yerini alacak olan hamur işi yiyecekler Tortumlu bayanlar tarafından özenle hazırlanıyor.
Yapılan çalışmalar ile ilgili bilgiler veren Habibe Keskin, “Kadınlarımız önce un, tuz ve suyla hamur yapıyorlar. Sonra bezeler (koko) haline getiriliyor, yaklaşık en az 150-200 künt den oluşuyor. Daha sonra oklavalarla açılarak yufka haline getiriliyor, biraz bekletildikten sonra şeritler haline getirilerek tıkır tıkır kesilmeye başlanıyor. Kesim işi bittikten sonra temiz örtülerin üzerine serilerek birkaç gün kurutulmaya bırakılıyor. Bu erişteler kalın kesildiğinde makarnalık oluyor, ince kesildiğinde çorbalık oluyor. Biraz daha kalın kesilip, bükülerek tepsiye dizildiğinde de siron oluyor” dedi.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts