Wednesday, 10 September 2014

Yerlilerİn finansal varlığı artmıyor

Yerlilerİn finansal varlığı artmıyor

Olayların içinden  |  Güngör Urasguras@milliyet.com.trTüm Yazıları »
Finansal varlıklar, her an nakde çevrilebilen varlıklardır. İnsanlar birikimlerinin bir bölümünü arsaya, binaya, altına, bir bölümünü de finansal araçlara bağlar.
Dünyada şimdilerde çok tartışılan bir konu, finansal varlıkların balon yapmasıdır. Bunun anlamı, finansal varlıkların üretim artışından daha hızlı büyümesidir
Varlığın kaynağı üretim. Üretim olacak ki gelir yaratılsın, yaratılan gelirin bir bölümü finansal varlık artışını sağlasın.
Üretimin göstergesi milli gelirdir. Milli gelir bir dönemde üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değeri toplamıdır.
Türkiye’de milli gelir 2007 yılından 2013 yılı sonuna dolar olarak 648 milyar dolardan 820 milyar dolara yükseldi. Yüzde 26.5’lik bir artış oldu.
Aynı dönemde yerlilerin finansal varlığındaki artış oranı ise yüzde 20.5 dolayında. TL ve döviz olarak yerlilerin toplam finansal varlığı 434 milyar dolardan 523 milyar dolara çıktı. Açık anlatımıyla, çok ülkede görülenin tersine, bizde finansal varlık artışı büyümenin gerisinde kaldı.

Finansal varlık artışı yavaş
Abdurrahman Yıldırım hem yerlilerin finansal varlıklarındaki değişimi hem de finansal varlıkların net getirisini düzenli olarak izleyerek tablo haline getirir ve yayımlar. Abdurrahman Yıldırım’ın işaret ettiği önemli bir gelişme şudur: Küresel kriz bir çok ülkede finansal varlıkları eritti. Yok etti. Buna karşılık, Türkiye’de finansal varlığı olanların varlıkları kriz rüzgârında azalmadı. Tersine, faiz ve kur etkisinde arttı. Ama genelde finansal varlık toplamı büyümedi. Çünkü finansal varlığa yeni eklemeler yapılmıyor. Tasarruf oranı çok düşük.
Başka anlatımla, halkımız tasarruf yerine tüketime ağırlık veriyor. Bir başka etken de halkın yetersiz tasarruflarının finansal araçlara bağlanacak yerde gayrimenkule yönelmesi.
Yılbaşından bu yana TL finansal varlıklarda toplam artış yüzde 5.94 oranında.Toplam 49.2 milyar TL’lik artış var. Yüzde 5.7 artış neredeyse finansal varlıklarının 7 aylık faizi dolayında.

Getirisi düşük
TL mevduat hesaplarında 7 aylık artış 16.0 milyar TL. Bono tahvilde 8.6 milyar TL, hisse senedinde 6.5 milyar TL, bireysel emeklilik hesaplarında 7.0 milyar TL, faizsiz katılım hesaplarında 5.0 milyar TL’lik artış oldu.
Buna karşılık, döviz mevduat hesapları 7 ayda yüzde 8.18 oranında büyüdü. 11.3 milyar dolar artışla, 149.3 milyar dolar oldu. Döviz mevduat hesaplarının TL karşılığı 322.8 milyar TL.
Genelde gelirimizden fazlasını harcamaya alıştık.  2013 yılı genelinde milli gelirimiz 100.0 iken, 106.6 harcadık. Milli gelirin yüzde 70.9’u büyüklüğündeki hane halkı tüketimi, yüzde 15.1’i kamu tüketimi, yüzde 0.3’ü stok rakamı, 20.3’ü büyüklüğündeki yatırım (makine ve teçhizat 11.2+inşaat 9.1) kalemleri toplanınca, harcama rakamı 106.6 ediyor.
Bugün 2014 yılı ilk yarısına ait milli rakamları açıklanacak. Kısa dönemde çok şey değişemeyeceği için gene gelirimizden fazla harcadığımızı göreceğiz.

Erbil’e Starbucks beklerken IŞİD geldi

asli.aydintasbas@milliyet.com.tr  |  Aslı Aydıntaşbaşasli.aydintasbas@milliyet.com.trTüm Yazıları »

Erbil’e Starbucks beklerken IŞİD geldi

IŞİD mevzilerinden sadece birkaç kilometre uzaktaki Erbil Steel adlı fabrikanın Türkiyeli sahibi Sabri Özel, örgüt taarruzu başlayınca, fabrikadaki 600 Hintli işçisini uçakla ülkesine göndererek işletmenin kapısına kilit vurmuş...IŞİD’in saldırılarından Özel’in Erbil merkezde bulunan dev rezidans blokları da nasibini almış. Bölgede durumun düzeleceğine inanan Özel, “Starbucks’la görüşme halindeydik. 2014 sonuna kadar gelmek istiyorlardı” diyor...

Güver - Erbil’den çıkıp IŞİD cephesine giderken, her şeyi görmeye hazırdım da cephenin birkaç kilometre gerisinde kalan bu dev fabrikaya hazır değildim. 
İşadamı Sabri Özel, Türkiye’den Kuzey Irak’a gelen öncü işadamlarından. 2007’de kurduğu Erbil Steel, bugün sadece Kürdistan bölgesindeki değil, tüm Irak’taki en büyük tesislerden. 800 işçinin çalıştığı fabrikası, dev hurda yığınlarını 1200 derece sıcakta ateş fırınlarda eriterek Irak’ın her köşesinde inşaat sektöründe kullanmak üzere çelik çubuklar üretiyor.
Aylık 18 bin ton! 
Buraya kadar güzel. 
Ancak IŞİD her şeyi değişmiş. Geçen ay Erbil’e yönelik taarruza geçen IŞİD, Güver-Erbil arasında 600 dönümlük bir arazide yer alan fabrikaya birkaç kilometre kadar yaklaşmış.
Fabrikanın sahibi Sabri Özel (solda) ve fabrikanın müdürü Irak’ın her köşesindeki  inşaatlara çelik çubuklar üreten dev tesisi gezdirdi.

‘Hintli işçileri yolladık’
IŞİD taarruzu, özellikle fabrikada çalışan 600 Hintli işçiyi tedirgin etmiş. Yurtdışı seyahatini yarıda kesip Erbil’e koşan Özel, o günleri şöyle anlatıyor: “Hintliler kendi aralarında temsilci seçti. İlle de ‘IŞİD gelirse önce bizi sünnet edecek, sonra kafamızı kesecek’ diye inanmışlar. Ben Erbil’e kadar gelebileceklerine inanmıyordum. Ama bu kadar yaklaştıklarında özel uçaklar kiralayıp Hintlileri ülkelerine yolladık.”
Güver düştükten sonra IŞİD’in 5 kilometre yaklaştığı fabrika, şu anda kapalı. Az ötede IŞİD’le peşmergenin sınırı var. Musul, çok uzak değil. 
Özel’le birlikte fabrikayı gezerken, dev hurda yığınlarının arasından geçerek tesisin içindeki elektrik santraline gidiyoruz. Kumanda odasında çalışanlar, hep Türkiyeli işçiler. “Nerelisiniz?” sorusuna gelen cevaplar “Dersim”, “Şırnak.” Başlarında yıllarca Mersin’de demir-çelik sektöründe çalışmış emektar fabrika yöneticisi Hulusi Büyüközer var. Kapısına kilit vurulan dev tesis, artık bu ekibe emanet. “Biz zaten zor yerlerden geliyoruz” diyor Şırnaklı işçi. 
Cesaretlerine hayran kalıyorum. 
Hintlilerin, dehşet sala sala ilerleyen IŞİD’den kaçmak istemeleri anlaşılabilir bir durum. Ancak fabrikayı gezerken kalan işçilerin anlattığı bazı olaylar var ki “anlaşılamaz” cinsten.

‘Giden yatırımcılar dönecek’
IŞİD yaklaştığında tesisteki 100 civarındaki Arap işçi, bir anda kutlamalara başlamış. Yıllardır Türkler, Kürtler ve Hintlilerle bir arada çalışan bu işçiler, diğer çalışanların dehşetli bakışları arasında halay çekmeye, havaya ateş açmaya, IŞİD geliyor diye dans etmeye başlamış. 
Ne fabrika yönetimi ne de kalan işçiler, “ihanet” dedikleri bu olayı affetmemiş. Fabrikayı gezerken Sabri Özel’e neden bütün tesisi olduğu gibi Türkiye’ye taşımadığını soruyorum. “Bizlerin böyle zamanda burada olması lazım. Ben burada kalacağım. Burada köklü yatırımlarım var. Daha da yatırım yapmaya devam edeceğim. Giden Türk işadamları var ama eminim yakında dönecekler. Durumun birkaç ay içinde düzeleceğini düşünüyorum. Artık IŞİD kolay kolay geri dönemez. Peşmerge silahlandı, güçlendi” diyor. 
Özel’in yatırımlarından biri, Gulan Towers ismiyle Erbil’in merkezinde (Zorlu Center ölçeğindeki) dev rezidans ve ofis blokları. 
“Starbucks’la görüşme halindeydik. 2014 sonuna kadar gelmek istiyorlardı. Şu işe bak, Starbucks beklerken IŞİD geldi!” diyor gülerek. Sahi, “Starbucks beklerken IŞİD’e yakalanmak”, bu bölgenin kaderi olsa gerek!  

Hollandalı firma "Büyük İzmir Kanalı Projesi"ne talip

Hollandalı firma "Büyük İzmir Kanalı Projesi"ne talip

Hollandalı Dutch Dredging B.V firması, İzmir Alsancak Limanı'nın derinleştirme çalışmaları ile ilgili "Büyük İzmir Kanalı Projesi"ne talip olduğunu açıkladı.

İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi'ni ziyaret eden Hollandalı Dutch Drenging B.V. Proje Müdürü Jos M. Bakker, İzmir Limanı derinleştirme çalışmalarında yer almak istediklerini belirtti.İskenderun Limak Limanı'nın derinleştirme projesinde yer aldıklarını hatırlatan Bakker, İzmirAlsancak Limanı için de bu çalışmada yer almak istediklerini vurguladı.
Jos M. Bakker, "Tarama çalışmaları sırasında çıkacak olan kumlarla körfezin ortasına ada yapılma olasılığını değerlendiriyoruz. Bu çalışma ile çıkacak kumlar bertaraf edilebilecek. Çalışmalar ile ilgili olarak liman yetkilileri ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü ile görüştük" diye konuştu.
İMEAK Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, İzmir'in önemli bir ulaşım ve lojistik merkez olduğunu belirterek, "Büyük İzmir Kanalı Projesi'ni destekliyoruz. Oda olarak bu projeye verdiğimiz önemi her platformda dile getiriyoruz. Ancak, çıkacak kumlarla İzmir Körfezi'nde ada yapılmasına sıcak bakmıyoruz. Çünkü, bu proje körfezdeki gemilerin hareket kabiliyetini etkileyebilecektir" dedi.

Uyuz yüzünden hastane servisi kapatıldı!!!

Uyuz yüzünden hastane servisi kapatıldı!!!

İstanbul'un en büyük kamu hastanelerinden biri olan Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Servisi'nde 'uyuz salgını' tespit edildi. Önceki gün ortaya çıkan salgın hastalık nedeniyle, tedavi gören hastalar başka servislere nakledilirken, Dahiliye Servisi de karantinaya alındı.

Uyuz yüzünden hastane servisi kapatıldı
DHA-http://www.milliyet.com.tr
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Samet Mengüç, Göztepe eğitim ve AraştırmaHastanesi'nin Dahiliye Servisi'nde uyuz salgını tespit edildiğini ve servisin kapatıldığını açıkladı.Mecidiyeköy'de 10 işçinin can verdiği rezidans inşaatındaki asansör kazası ve sağlıkçalışanlarının koşullarıyla ilgili basın toplantısı düzenleyen Dr. Mengüç, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Dahiliye Servisi'nde meydana gelen salgın hastalıkla ilgili gazetecilere bilgi verdi.


Uyuz hastalığının, tamamen sağlıksız, hijyen koşulların olmadığı ortamlarda, azgelişmiş toplumlarda, savaş ve kıtlık olan yerlerde görülen bir hastalık olduğunu kaydeden Mengüç, şöyle konuştu:

"Ancak maalesef İstanbul'un merkezî bir yerinde ve eğitim araştırma hastanesinin ana servislerinden birinde görüldü. Şu ana kadar  edindiğimiz bilgilere göre, bu hastalığın kaynağı orada çalışan taşeron sağlık çalışanlarıdır. Bunların yaşamış oldukları ve hizmet verdikleri koşullar gözönünde bulundurulduğunda, bu sağlık politikalarıyla nereye gidileceğini kestirmek çok zor değil. O dahiliye servisi  şu anda sağlık hizmeti vermenin dışında tutuluyor. Yani izole edilmiş bir durumdadır ve hastalığın yok edilmesi için çalışma başlatılmıştır. Maalesef bu sağlık politikalarının kaçınılmaz bir sonucu olarak, bu çağda, özellikle bir sağlık kuruluşunda meydana gelmiş olması ayrıca manidardır. Dahiliye Servisi'nde tedavilerine devam edilen hastalar başka servislere intikalleri sağlanarak tedavileri devam ettiriliyor."

Dr. Samet Mengüç, yarın konuyla ilgili olarak Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi önündeİstanbul Tabip Odası ve Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) tarafından basın açıklaması yapılacağını da duyurdu. 

UKRAYNA SAVAŞI’NIN “ARKA PLANI” [1-4]

  • A. HASAN TEKELİOĞULLARIUKRAYNA SAVAŞI’NIN “ARKA PLANI” [1-4]A. HASAN TEKELİOĞULLARI-http://www.yazete.com
  • 1) Tarihte Ukrayna Topraklarının Önemi

    Bugünkü Ukrayna toprakları tarihten bu tarafa özellikle Merkezi Asyadan Doğu ve Orta Avrupaya geçmek isteyen Türk boylarının tek geçiş güzergahı üzerinde olmasının yanında Avrupaya yapılacak akınlarda ilk alınması gereken yer, irtibat noktası olduğu için büyük önem arz eder… Bunun yanında Çin ve Ötüken taraflarından başlayıp Güney Sibirya, Hazarüstü bölgeden geçen Kürk Yolu ile İpek Yolu’nun bir kolunun sonlandığı Azak Limanına sahip olması ve yine İtil ile Ton ve diğer Nehir Ticareti ve yollarının Azak Limanında birleşmesi nedeniyle Kırım Yarımadası-Limanı ve Azak Limanı tarihten bu tarafa hem Türklerin hem de Venedik ve Cenevizlilerin elde etmek istediği ve uğrunda mücadele ettikleri zengin bir bölge olmuştur… Türkler Kırım Yarımadası-Limanı ve Azak Limanı için Ruslarla amansız bir mücadele içine girmişlerdir… Yine bir dönem Ukrayna toprakları Lehler ve Ulahlar ile Osmanlılar arasında hakimiyet savaşının verildiği bir bölge olmuştur… Gerek Napolyon’un Rusya’yı işgal etmek için Ukrayna topraklarını istila etmesi gerek Hitlerin Bakü Petrollerine ulaşmak için Ukrayna topraklarını istila etmesi bize Avrupa’dan Asya’ya geçmek isteyen Milletlerin de geçiş güzergahının ve ilk istila bölgesinin yine Ukrayna topraklarından ibaret olduğunu ortaya koymaktadır…

    Özellikle Rusların Devletleşme süreciyle birlikte Çar Deli Petro’nun Değişmez Devlet Siyaseti yaptığı Sıcak Denizler Siyaseti kapsamında Ukrayna Toprakları ile Kırım Yarımadası-Limanı ve Azak Limanı Ruslar ile Türkler arasında çetin hakimiyet mücadelelerine ve kanlı savaşlara yol açmıştır… Yine burada da Ukrayna Toprakları Rusların önce Karadenize ve Balkanlara sonra Akdeniz’e inebilmesi için en uygun geçiş güzergahı ve ilk istila edilmesi gereken yer olmuştur… Bu açıdan Ukrayna toprakları ve Kırım Yarımadası Ruslar için tarihi öneme sahiptir…

    2) Ukrayna’nın Çeşitli Açılardan Günümüzdeki Stratejik Önemi

    Yukarıda Ukrayna’nın tarihteki konumundan ve stratejik öneminden bahsettik… Bugün Ukrayna Jeopolitik, Jeostatejik ve Bölgesindeki Devletlerin Güvenlik Algılamaları kapsamında önemli bir konum arz etmektedir… Ukrayna bugün Coğrafi özelliğinden kaynaklanan önemini korumaktadır lakin günümüzde buna özellikle Avrupa’nın ve Rusya’nın Güvenlik Algılamaları eklenmesiyle Ukrayna’nın önemini birkez daha arttırmıştır… Ancak günümüzde Ukrayna’nın tarihteki özellikle ticaret alanındaki öneminin yerini bugün Enerji Hatları almıştır… Ukrayna bugün Rusya’dan ve Türkistan’dan gelen Enerji Hatlarının Avrupaya geçişte en kısa ve maliyeti en az olan güzergahı barındırmaktadır… Rusya’dan ve Türkistan’dan Avrupaya en fazla enerji akışı Ukrayna üzerinden yapılmaktadır… Ukrayna’nın sahip olduğu bu özellik onu daha da önemli kılmaktadır…

    Bugün her ne kadar Kuzey Enerji Hattı oluşturulmak istense de bunun kapasitesi şuanlık zayıftır… Yani Rusya’dan başlayıp Baltık Denizi altından Almanya’ya ulaşan Enerji Hattı Sadece Almanya’ya hizmet etmekte ve kapasitesi sınırlıdır… Ancak Ukrayna’dan geçen Enerji Hatları Hala büyük çoğunluğu oluşturmaktadır… Ukrayna’nın Karadeniz’e kıyısı bulunması ve Sivastopol Limanına sahip olması Ukrayna’ya daha da değer kazandırmaktadır… Ayrıca Ukrayna’nın geniş, verimli ve bakir toprakları gerek Avrupa gerek Rusya için Tahıl Ambarı konumundadır… Ukrayna yer altı kaynakları açısındanda dünyanın 4. Zengin ülkesidir ve 510 milyar dolar değerinde maden kaynaklarına sahiptir… Ukrayna’nın sahip olduğu bu yeraltı ve yerüstü kaynakları önemini daha arttırmaktadır… Burada şunu söylemekte fayda vardır ki Ukrayna, Sovyetler Birliği içinde yer almasına rağmen Birleşmiş Milletlerde Temsilcisi bulunan Sovyetler Birliğinin Tek Üyesiydi…

    3) Ukrayna’ya Rus Bakış Açısı

    Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Ukrayna diğer Sovyet Cumhuriyetleri gibi bağımsızlığını kazanmış ancak bu bağımsızlık sürecinde Kiev’e bağlı olmayan Kırım alel acele bir şekilde Kiev’e bağlanarak Kırım’ın Moskova’dan ayrılması sağlanmıştır… Ancak tüm bunlara rağmen Rusya ve Ukrayna arasında ilişkiler olumlu seyretmekte ve Rusya, Ukrayna’dan Sivastopol Limanını Karadeniz Donanma Filoso için kiralamakta ve Ukrayna bunda herhangi bir tehdit yada tehlike görmüyordu… Son olarak yani Ukrayna Krizinden önce Rusya, Ukrayna’dan Karadeniz Filosu için Sivastopol Üssünü uzun bir süreliğine tekrar kiralamıştır…

    Ukrayna, Rusya için hem güvenlik hem de Enerji’nin Batı’ya naklinde önemli bir konum arz etmektedir… Ancak Rusya için Güvenlik ve Algısı, Enerji sevkiyatından daha öncelikli ve “Hayati” önem arz etmektedir… Çünkü Rusya Enerjiyi Avrupa’ya Kuzey Enerji Hattı yani Kuzey Akım Hattını geliştirerek yada Belarus’tan Avrupaya yeni enerji hatları döşeyerek; Karadeniz altından Enerji Hattı yani Güney Akım Hattını kurarak vede geliştirerek yada Karadenizden deniz taşımacılığıyla enerjiyi Avrupa’ya ulaştırabilir… En Kötü İhtimalle Enerjiyi Çin, Japonya, Güney Kore gibi Uzakdoğu ülkelerine satabilir… Kısacası Rusya, Ukrayna’dan kaynaklanan enerji sevkiyatı sorununu çeşitli şekillerde telafi edilebilir ama “Güvenlik Asla Telafi Edilemez…”

    Ukrayna’ya Rusya’nın Güvenliği Açısından baktığımızda Rusya için büyük bir Zaafiyet oluşturmaktadır… Rusya, Ukraynayı kontrol altında tuttuğu sürece Rusya bu Zaafiyetini yani Güvenlik Açığını gidermiş olur aksi takdirde Ukrayna’nın kontrolünü kaybettiğinde Gürcistan’dan çok daha büyük Zaafiyet içerisine yani Güvenlik Açığı verir ki bu telafi edilemez… Ukrayna’nın Rusya ile sınırdaş olması özellikle ve tabiri caizse Moskova’nın burnunun dibinde olması Rusya’yı aşırı derecede saldırgan ve bir o kadar da Zaafiyet ve Güvenlik Açığına neden olmaktadır… Dönemin Sovyet lideri Kruşçev, Yalta’daki deniz manzaralı konutunda Batılı Gazetecileri yüzü denize dönük olarak, kendiside denizi arkasına alarak oturur ve gazetecilere sorar: Arkamda ne görüyorsunuz? Gazeteciler: Şaşkınlık içinde birbirlerine baktıktan sonra “Deniz” cevabını verirler… Kruşçev, “Hayır” der… “Ben Karadeniz’in karşı kıyısında Türkiye’ye konuşlandırılmış ve bize kilitlenmiş Jüpiter Füzelerini görüyorum” der… ve ilerleyen süreçte bu Füzelerin Küba’daki Sovyet Füzeleriyle karşılıklı olarak sökülmesinde anlaşmaya varırlar…

    1950’lerin sonlarında Türkiye’deki Jüpiter Füzelerini bu kadar tehdit ve tehlike olarak gören bir Rus Devlet Aklı yada Zihniyeti Moskova’nın yani burnunun dibindeki bir ülkenin NATO Üyesi ve NATO Üssüne sahip olması vede en önemlisi NATO Füzelerinin burnunun dibinde konuşlandırılması Rus Devlet Aklı ve Zihniyetinde nasıl bir Travma yaratacağı ve Rus yetkililerin nasıl bir Halet-i Ruhiye içinde olacağını tahmin etmek zor olmasa gerektir… Aslında bu kadar geriye gitmeye gerek yoktur… Obama’nın ilk döneminde Polonya’ya yerleştirilmek istenen Füze Savunma Sistemine karşı Rusların verdiği tepkiyi yani İskender Füzelerini Krasnodar ve Kaliningrad’a yerleştirme tehdidini ve girişimini hatırlarsak Rusların Ukrayna için neleri göze alabileceğini bir düşünün… Aslında Rusya Kırımı İlhak etmekle neleri göze alabileceğini göstermiştir… Eğer 8.8.8’e gidersek Abhazya ve Güney Osetya’yı tek taraflı bağımsızlaştırıp Tiflis’e kadar girip enerji vanalarını kapatması Rusların neleri göze aldığını ve nereye kadar gidebileceğini göstermiştir… Ki Gürcistan Moskova’dan kaç yüz kilometre uzaklıktadır… Ukrayna ise Moskova ile bitişiktir…

    Olaya Rusyanın ilan ettiği Yakın Alan Doktrinine yani Sovyet Egemenlik Alanında Hakimiyet ve Egemenlik Talebini hatırlamakta ve göz atmakta fayda vardır… Sovyetlerin Halefi olan Rusya, “Sovyet Coğrafyasını Yaşam Sahası” olarak görmektedir… Yani bu, tüm Doğu Avrupa, Kafkaslar ve Türkistan’ı Yaşam Sahası olarak görmekte ve bu sınırlar içinde Hiçbir Yabancı Gücün Faaliyette bulunmasını yani tabiri caizse at oynatmasını nefretle istememektedir… Renkli Devrimlere verdiği tepki bu kapsam içindedir… Belgrad’ın bombalanmasına engel olamadı ve gerekli tepkiyi gösteremedi ama ardından gelen Renkli Devrimlere ve Uzantılarına olanca gücüyle tepki göstermiş ve “Misillemelerde” bulunmuştur… Gürcistan’dan Abhazya ve Güney Osetya’yı De Facto olarak bağımsızlaştırması bu kapsamdadır ve aynı zamanda Sırbistan’daki olaylara ve Bosna’ya karşı bir “Misilleme”dir…

    Rusya’nın Ukrayna’daki Renkli Devrime ve Uzantılarına tepkisi ve “Misillemesi” Kırım’ın Plebisit ile Rusya’ya bağlamasıdır… Lakin Rusya, Ukrayna’nın Rusça Konuşan ve Rusların çoğunlukta yaşadığı Doğu Bölgelerini De Facto bir şekilde bağımsızlaştırıp Rusya ile bağlarını koparmayı ve Ukraya ile arasında bir savunma hattı oluşturmayı; Ukrayna’nın Deniz ile bağlantısını keserek yani Güney Bölgelerini De Facto bir şekilde bağımsızlaştırarak dünyaya kapatmak istemektedir… Bunun yanında Transdinyester ile İleri Cephe ve Savunma Hattı oluşturmayı amaçlamakta ve böylece AB ve ABD’ye karşı bir adım öne geçerek savunmadan saldırı aşamasına geçmiş olacaktır… Ancak Rusya’nın Ukrayna ile duracağını yani yetineceğini sanmak hata olacaktır… Rusya Yakın Alan Doktrini Kapsamında tüm Sovyet Sahasında Egemenlik ve Hakimiyet iddia etmektedir… İlerleyen zamanlarda yani Sırbistan ve Balkanlarda Rusya’yı daha aktif olarak görebilir ve bölgede sıcak gelişmelere sahne…


Tuesday, 9 September 2014

Brezilya yüzyılların en kötü kuraklığını yaşıyor. 100’den fazla kentte su karneye bağlanıyor.

Brezilya yüzyılların en kötü kuraklığını yaşıyor. Birçok mahsülü yok eden kuralık ana kentlerdeki su ve enerji depolarını tehdit ediyor. Brezilya'nın en büyük kenti Sao Paulo 'da kuraklık nedeniyle 100’den fazla kentte su karneye bağlanıyor.

Kerkük-Bağdat yolu yeniden trafiğe açıldı.


Kerkük-Bağdat yolu yeniden trafiğe açıldı.
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD), bazı bölgeleri ele geçirmesi nedeniyle üç aydır kapalı olan Kerkük-Bağdat yolu yeniden ulaşıma açıldı.
IŞİD’in, 10 Haziran’da Musul’u ve ardından diğer bazı bölgeleri ele geçirmesi üzerine Kerkük-Bağdat yolu güvenli olmaktan çıkmıştı. IŞİD, Selahaddin ilinin Süleymanbeg nahiyesinden Diyala ilinin Uzeyim bölgesine kadar olan bölgeyi geçişlere kapatmıştı.
Irak ordu birlikleri ve Peşmerge güçlerinin, son iki hafta içinde başlattığı geniş kapsamlı operasyonlar kapsamında IŞİD militanları, Süleymanbeg nahiyesiyle, Amirli ve Tuzhurmatu çevresinde tamamen temizlendi. Bölgedeki güvenliğin sağlanması üzerine üç aydır kullanılmayan Kerkük-Bağdat karayolu yeniden trafiğe açıldı.
Yolun Süleymanbeg mevkisinde görev yapan Bedir Tugayları Lojistik Destek Sorumlusu Seyit Ali Matruhi, Iraklıların artık güvenli bir şekilde Kerkük-Bağdat yolunu kullanabileceklerini söyledi. Matruhi, ayrıca IŞİD militanlarının yola döşediği mayınların da tamamen temizlendiğini belirtti.
Taksi şoförü Sabah Kamil de Kerkük'ten Bağdat'a çok rahat gidip geldiklerini söyledi. Bağdat'a malzeme taşıyan tır şoförü Nafi Hamit ise üç günden beri Kerkük-Bağdat yolunu kullandığını ve hiçbir güvenlik sıkıntısıyla karşılaşmadığını dile getirdi.
Bağdat'a 4 saatte ulaştıklarını anlatan Kamil, "Daha önce mevcut yolun kapalı olması nedeniyle 15 saat süren uzun güzergahı kullanmak zorunda kalıyorduk. Bu da hem bizim için hem de yolcularımız için çok maliyetli oluyordu. Yolun güvenliğini sağladığı için Irak ordusuna teşekkür ediyoruz" dedi.
(AA)
Kerkük-Bağdat yolu yeniden trafiğe açıldı.
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD), bazı bölgeleri ele geçirmesi nedeniyle üç aydır kapalı olan Kerkük-Bağdat yolu yeniden ulaşıma açıldı.
IŞİD’in, 10 Haziran’da Musul’u ve ardından diğer bazı bölgeleri ele geçirmesi üzerine Kerkük-Bağdat yolu güvenli olmaktan çıkmıştı. IŞİD, Selahaddin ilinin Süleymanbeg nahiyesinden Diyala ilinin Uzeyim bölgesine kadar olan bölgeyi geçişlere kapatmıştı.
Irak ordu birlikleri ve Peşmerge güçlerinin, son iki hafta içinde başlattığı geniş kapsamlı operasyonlar kapsamında IŞİD militanları, Süleymanbeg nahiyesiyle, Amirli ve Tuzhurmatu çevresinde tamamen temizlendi. Bölgedeki güvenliğin sağlanması üzerine üç aydır kullanılmayan Kerkük-Bağdat karayolu yeniden trafiğe açıldı.
Yolun Süleymanbeg mevkisinde görev yapan Bedir Tugayları Lojistik Destek Sorumlusu Seyit Ali Matruhi, Iraklıların artık güvenli bir şekilde Kerkük-Bağdat yolunu kullanabileceklerini söyledi. Matruhi, ayrıca IŞİD militanlarının yola döşediği mayınların da tamamen temizlendiğini belirtti.
Taksi şoförü Sabah Kamil de Kerkük'ten Bağdat'a çok rahat gidip geldiklerini söyledi. Bağdat'a malzeme taşıyan tır şoförü Nafi Hamit ise üç günden beri Kerkük-Bağdat yolunu kullandığını ve hiçbir güvenlik sıkıntısıyla karşılaşmadığını dile getirdi.
Bağdat'a 4 saatte ulaştıklarını anlatan Kamil, "Daha önce mevcut yolun kapalı olması nedeniyle 15 saat süren uzun güzergahı kullanmak zorunda kalıyorduk. Bu da hem bizim için hem de yolcularımız için çok maliyetli oluyordu. Yolun güvenliğini sağladığı için Irak ordusuna teşekkür ediyoruz" dedi.
(AA)

İZNİK MEHTER TAKIMI MOSKOVA'DA

İZNİK MEHTER TAKIMI MOSKOVA'DA
Rrusya'nın başkenti Moskova'da düzenlenen "spaskaya başnya" uluslararası askeri müzik festivali sona erdi.
Festivalin son gecesinde kapanış töreni gerçekleştirildi. Türkiye'den İznik Mehter takımı da gecede yer aldı.

KAYNAK: 
TRT Avaz

Yiğit Bulut : Türkiye “yeni bir enerji” denklemi tanımlıyor...

Türkiye “yeni bir enerji” denklemi tanımlıyor...
Yazıma başlamadan bu sabah okuduğum bir kitapta yer alan Theodore Roosevelt’in bir sözünü alınlıtamak istiyorum. Aynen şöyle diyor ve zamanına göre çok cesur bir cümle; “...Atlantik çağ şimdi gelişimin doruklarında ama çok yakında sahip olduğu bütün kaynakları tüketecek... En görkemli olması beklenen Pasifik çağ ise yeni uyanıyor...”
Evet, cümle aynen böyle ve kitabında bu cümleye yer veren yazar da altına bir not düşüyor; Pasifik çağ’a DOĞU önderlik edecek...
Sevgili dostlar, çok uzun zamandır hemen hemen her yazımda Batı’nın Doğu’ya hakimiyetinin bitişinden bahsediyor ve YENİ DÜZEN ve DENKLEM tanımını yapmaya çalışıyorum. Aslında bu detayı sorgulayan dünya genelinde birçok yazı kaleme alınıyor. Yeni denklemi ve hakim güçleri kendi bakış açılarından tarif eden birçok yazar var. Bütün bu yazıların ortak bir karesi var; bölgemizde tanımlanan yeni büyük güç denklemi içinde Türkiye mutlaka var. Kimi Rus-Türk, kimi Avro-Türk, kimi Türk-İslam coğrafyası olarak tarif ediyor. Burada tercih ve oluşum büyük ölçüde elimizde olmakla birlikte Türkiye’nin artık birçok seçeneği olduğu açık...
İşte tam bu noktada Türkiye’nin attığı enerji adımları yani Nükleer enerji, Hazar entegrasyonu ve Kuzey Irak işbirliği çok önemli. Bu adımları engellemek isteyenlerin de sayısı az değil. Özellikle Almanya’dan gelen “biz nükleerden vazgeçtik 2022’ye kadar kapatıyoruz, siz de yapmayın” açıklamaları ve içerideki uzantıların eylemleri dikkat çekici...
Hemen soralım; “bu oyun neden oynanıyor”...
Soruya cevap olarak kısa bir şekilde tezimi paylaşmak istiyorum: son 10 yıldır sürekli büyüyen-genleşen, Avrupa küçülürken % 4’lük oranları yakalayabilen Türkiye, önümüzdeki 10 yılda yani 2023’e giderken, dünya genelinde oluşabilecek “genel büyüme trendini” kat be kat üstünde bir ivme yakalayacak ve bu ivme için gerekli enerjiyi “nükleer katkı” olmadan sağlamamız da mümkün değil! Kuzey Irak ve Hazar yukarıda belirttiğim gibi diğer önemli 2 bileşen...
Sevgili dostlar, Almanya ve bazı ülkelerin “diğerlerini” tuzağa düşürme yolunda “alır gibi göründükleri” kararları görünce inanın çileden çıkıyorum! Bu açıklamalar bir de içerideki “yerleşik lobiler” tarafından sahiplenip pazarlanınca iş çok başka noktalara gidiyor.... Çok açık yazayım; “enerji dinamiklerimizi” hakkında Türkiye’de korkunç bir lobi var! Amaçları tek ve net; Türkiye’yi daha 1970’lerde “geçebileceği”-GEÇEMEDİĞİ, nükleer enerjiden uzak tutmak, enerji faturası üzerinden borçlandırmak ve “ölçek büyütmesine” engel olmak! Daha açık yazayım; Büyüyen Türkiye’nin önünü kesmek ve Türkiye’yi çıktığı kabuğa geri doldurmak! Kuzey Irak ile oluşacak işbirliğini güçlendiren ÇÖZÜM SÜRECİ’ni baltalama çalışmaları da içten-dışatan devam ediyor...
Sevgili dostlar, Menderes “Amerika’dan para alamadığı” için Petrol Ofisi’ni Ruslar’a satmak isterken “canından oldu” ! Hareketi yapanlar kendilerine göre ülkeyi kurtarıyorlardı fakat gerçekte bugün Türkiye’de “altın çıkarılmasına” iyi niyetle engel olmaya çalışan “vatandaşlarımızdan” farkları yoktu! Almanlara göre Türkiye altın çıkarmamalıydı, birilerine göre de o dönemde Rusya ile işbirliği yapılmamalıydı...
Sevgili dostlar, YENİ DÜNYA DÜZENİ içinde “çok net bir büyüme” trendine giren Türkiye için “enerji” en hayati başlık! Ve en önemlisi Türkiye yeni enerji açılımını “Afrika’dan Orta Doğu’ya, Kuzey Irak’tan Rusya’dan hatta Japonya’ya uzanan yeni bir hat üstünde” yapacak!
Peki yeni model nasıl detaylandırılabilir?
Türkiye ve “periferisinde” yeni bir “emperyal” güç doğuyor. Emperyal fakat emperyalist değil! Bu fark ÇOK ÖNEMLİ! Bu oluşuma sadece “Türk-İslam” sentezi olarak bakmayın. Bu yapı Rusya, Çin, İran, Hindistan, Orta Doğu ve Orta Asya’da birçok “yeni beraberlikleri de” içine alıyor ve birçok yeni tezi de kapsıyor. Bir örnek vereyim; bu yapı temelde “Türk-İslam” coğrafyasını temel-çekirdek olarak alsa bile aslında “Türk-İslam-Ortodoks” işbirliğini de, Türk-Çin sentezini de hatta Türkiye sınırları içinde yaşayanlara “tek kimlikli-çok kültürlü” yeni bir “açılımı da” içeriyor...Konjonktürel ve bilinçli adımlarla ortaya çıkan yapı “çok büyük ve çok kapsamlı”! Büyük Türkiye’nin enerji ihtiyacı da karşılayabileceği projeleri de BÜYÜK ! Bu noktada şunu da belirteyim; Avro-Türk yeni bir güç oluşacak ise buna da karşı değiliz fakat Avrupa’nın samimiyetsizliği ve adım atmadaki isteksizliği bize çok vakit kaybettiriyor. O da bir seçenek ama AB için çok önemli olmasına rağmen ciddi anlamda vakit kaybedip-kaybettiriyorlar, sonsuza kadar bekleyemeyiz!
Sonuç: Türkiye “yeni bir açılımın” ve yıllar sürecek bir büyüme trendinin eşiğinde! Bu BÜYÜME “nükleer enerji olmadan” SÜRDÜRÜLEMEZ ve Türkiye nükleer enerjiyi en kısa sürede devreye sokarak kullanmaya başlamalı aynen Kuzey Irak ve Hazar projelerinde hızlı davranılması gerektiği gibi...Türkiye bu enerji dinamiğine geçerken, Türkiye ile samimi işbirliği yapmak yerine “oyunlar ile durdurmaya” çalışanların adımları dikkatle izlenmeli ve özellikle kamuoyunu “biz 2022’de kapatacağız” gibi sahte bilgilerle yanıltmalarına karşı durulmalı...Biz yolumuzda ilerliyoruz, gelene “hoşgeldin” deriz ama bizi yavaşlatıp, durdurmaya çalışanları daha fazla taşıyamayız...

KAYNAK: FACEBOOK

Beyaz Saray: IŞİD Ve Anti-Semitizm Konuşuldu

Beyaz Saray: IŞİD Ve Anti-Semitizm Konuşuldu
http://bit.ly/1iWjfFB
Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Caitlin Hayden tarafından yapılan yazılı açıklamada, NATO Zirvesi'nde bir araya gelen ABD Başkanı Barack Obama ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Irak ve Suriye'de IŞİD ve aşırı dinci şiddetiyle mücadele, yabancı savaşçıların bölgeye gidiş gelişlerinin önlenmesi" yönünde işbirliğini arttırma yollarını görüştükleri bildirildi. Ayrıca, iki liderin "Ukrayna ve Libya'daki çatışmalara son verilmesini sağlayacak etkili baskı araçları ve diplomasiye duyulan acil gereksinimi" vurguladıkları belirtildi. Açıklamaya göre Obama ve Erdoğan görüşmelerinde ayrıca, Yahudi karşıtlığıyla ilgili olarak hoşgörülü ve kapsamlı toplumların inşasıyla, anti-semitizm sorunuyla mücadele konusunu ele aldı. (Sabah Gazetesi)

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts