Thursday, 25 December 2014

Osmanlı Devleti'nin bu güce karşı koyma şansı hiç yoktu!



Osmanlı Devleti'nin bu güce karşı koyma şansı hiç yoktu!
19 Mart 1914 ve 15 Haziran 1914 anlaşmalarıyla artık her şey hazırdı!
Petrol çıkacak ve devler arasında PAY edilecekti!
Osmanlı artık içten ele geçirilmişti!
Kudretini kaybettiği için PAYLAŞIM savaşını sadece izliyordu! Büyük kavgayı anlayan ve OSMANLI adına HİSSE alacak AKIL da yoktu!
Abdülhamit Han bu nedenle tasfiye edilmişti! Zaten bir tek o düşünüyordu ne olup biteceğini! Etrafındaki herkes ya işbirlikçi ya da akıl yönünden kısır insanlardı!
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı! SAVAŞ her şeyi alt üst etti!
Pazarlıklarda olmayan iki güç işin içine girdi! Biri Rockefeller'ın STANDART OIL'i, diğeri de Fransızlar!
Almanya devredışı kalacaktı!
Pazarlıklarda olmayan güçler ALMANLAR'ın hesabını alacaktı!
Osmanlı Sarayı'nın haberi olmadan KÜÇÜK ASYA nüfuz bölgelerine ayrıldı! Herkesin evi ve bahçesi ayrıydı!
Ama Osmanlı yoktu!
Peki, gelelim bugüne...
PKK'yı kim besledi? Kim büyüttü?
Kim Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılmasını engelledi? Kim, Ankara'ya Müslüman aleminden kopuk bir ideolojiyi dayattı? Bizi kim Doğu'dan da Batı'dan da kopuk hale getirdi? Aktörler hep aynı! Değişmez ve değişmedi!
Ama onlar aynıyken biz de aynı kaldık! Hiç etrafımızı göremedik!
Oyuncuların aslında kim olduğuna hiç kafa yormadık! Yıkıldık, acı çektik, kan ve gözyaşı akıttık ama aklımızı başımıza alamadık!
İçerideki her kavganın bu adamlara yaradığını fark edemedik! "Tarihten ders alsaydık eder miydi tekerrür!" sözleri çok anlamlıydı!
Dün Katar'ı, Kuveyt'i verenler bugün de BARIŞI sabote edip GÜNEYDOĞU'yu verme derdinde!
Biz vereceğimizi çok önceleri maalesef verdik!
Şimdi geri alma zamanı!
Bunu da engellemek için içeride fitne peşindeler! Başka başka kılıklarla gelip büyük "amaçlarını" saklama derdindeler!
Bu oyuna gelmeyiz!
Ama yine de
DİKKAT!
Ergün DİLER'in bu günkü yazısında bir bölüm

Adaletsiz merhamet zalimliktir






Merhamet etmek ancak adalet etmekle mümkündür. Adaletsiz merhamet zalimliktir. Dışarıdan bakan üçüncü kişiler olarak, annesini veya evladını öldürenin canını bağışlamaya kalkışmak, cinayetin kendisinden daha büyük caniliktir. Çünkü böyle yapmak fitneyi ateşlemektir ve fitne ise cinayetten daha büyük suçtur. Bir katilin canını ancak maktulün yakınları bağışlayabilir ve bu gerçeği hiçe sayan hukuk asla adil hukuk değildir. Cenabı Allah kısasta hayat olduğunu emretmişken bir toplumun canilerin canlarını bağışlamayı sürdürmesi yüzünden cinayetler katlanarak artmaktadır. Şeytan "Allahın verdiği canı nasıl alabiliriz?" cümlesini kurdurarak insanı kandrırıp saptırıp canileştiriyor. Evet sen bir karıncayı bile kasten ezersen cani olursun, çünkü o masum! Ama kazara olanlar dşında, mazlumu öldüren bir katili ezmez veya ezilmesini savunmazsan o zaman da cani olursun. Cenabı Allah canilikten bizi korusun. Muhammed Bozdağ

Paralel Yapı'dan PKK'ya Şok İTTİFAK Mesajı!






Paralel Yapı'dan PKK'ya Şok İTTİFAK Mesajı!
Pensilvanya'nın PKK ile dirsek teması deşifre oldu. Paralel Yapı'nın Kandil'e "Ortak hedefimiz Erdoğan, birbirimize sorun çıkarmayalım" mesajı gönderdiği ortaya çıktı.
Paralel çetenin, Kandil'e PKK'nın Avrupa liderleri Kartal ve Aydar üzerinden "Erdoğan'a karşı ortak mücadele" mesajı ilettiği belgelendi.
Paralel Yapı ile terör örgütü PKK ile görüşmesi deşifre oldu. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Paralel Yapı ile PKK'nın ortak çalıştığını belirterek, "Kimin kimlerle görüştüğünü biliyoruz. Elimizde bunların belgeleri var" çıkışının perde arkasına Sabah gazetesi ulaştı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Davutoğlu'na bizzat yaptığı sunumda Paralel Devlet Yapılanması- Pensilvanya Örgütü'nün, terör örgütü PKK ile yaptığı görüşmelerin bilgileri yer aldı. O bilgilere göre Paralel Yapı çift koldan örgüte mesaj iletme derdine düştü, hem Kandil hem de Avrupa kanadı ile görüşmeler yaptı. Paralel Yapı Kandil ve örgütün Avrupa kanadı ile görüşmeleri farklı yöntemlerle gerçekleşti. Paralel Yapı'nın Brüksel'deki elemanlarının PKK'nın Avrupa kanadının başındaki Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar ile doğrudan görüştüğü tespit edildi. Bunun yanı sıra Kuzey Irak ve Güney Doğu Anadolu bölgesindeki bazı aracılarla Kandil'e mesaj yollandığı belirlendi. Diyalog için zemin yoklandı.
'ORTAK HEDEF ERDOĞAN'
Davutoğlu'na sunulan bilgiler devletin zirvesinde masaya yatırıldı. Yapılan görüşmelerde Paralel Yapı'nın, PKK'ya vermek istediği mesajın "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı ortak mücadele" olduğu öğrenildi. 17-25 Aralık darbe girişimleri ile hükümeti deviremeyen Paralel Yapının, yargı süreci öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve hükümeti zor duruma sokmak için her yolu denediği ifade edildi. Çözüm Süreci ile ilgili de Avrupa'dan PKK'ya karşı yapılan, "Devlet sizi kandırıyor" mesajına benzer bir mesaj ileten Paralel Yapı'nın örgüte, "Birbirimize sorun çıkarmayalım" dediği de kaydedildi.

(Sabah)

Google+ Gelişmeye Devam Ediyor

Google+ Gelişmeye Devam Ediyor


Google+ Gelişmeye Devam Ediyor
Googlesosyal ağı, Google'ın hayal ettiği gibi büyük bir etki oluşturamadı ve Facebook'a ciddi rakip olamadı. Ancak Google şimdi tüm servisleriniGoogle+ hesapları üzerinden yürüterek aslında yüz milyonlarca kullanıcısını Google+ üzerinden geçirmiş oluyor. Başka bir deyişleGoogle+ bir sosyal ağdan çokGoogle servislerinin resmi log-in uygulaması olarak kullanılıyor.
 
Ancak yine de GoogleGoogle+'ı geliştirmeyi tam gaz devam ediyor. Yaklaşık iki sene önce, Google+'a yüklenen tüm fotoğrafları otomatik olarak renk ve ışık değerleri konusunda iyileştiren bir uygulamaya başlayan Google+, şimdi bu uygulamasını videoları da kapsayacak şekilde genişletti.
 
Yeni uygulamaya göre, video yükleyen kullanıcılara, videoyu iyileştirmeyi isteyip istemediği sorulacak. Eğer kullancı isterse iyileştirilmiş videonun ön izlemesini seyredebilecek ve beğenirse onay vererek bu halini yükleyebilecek.
Tarih : 25.12.2014 Kaynak : chip, http://www.risaleajans.com/

İsveç’te Cami Yakıldı: 3 Yaralı



İsveç’te Cami Yakıldı: 3 Yaralı

By AKADEMİK PERSPEKTİF on 25 Aralık 2014  

Polis yetkilileri, olayla ilgili yaptığı açıklamada, bölgede bulunan caminin yakıldığını ve olayın ardından camide bulunan 3 kişinin yaralandığını ifade etti. Yaralıların hemen hastaneye kaldırıldığını açıklayan güvenlik yetkilileri olayla ilgili soruşturma başlatıldığını kaydetti.

Üniversiteli İşçiler

Abdullah Damar

Üniversiteli İşçiler

657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 4.maddesinde kamuda varolan istihdam şekilleri yer almaktadır. Bu maddeye göre;

“Kamu hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler eliyle gördürülür.
A) Memur:
Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılır. Yukarıdaki tanımlananlar dışındaki kurumlarda genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır.
B) Sözleşmeli personel:
Kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, Bakanlar Kurulunca belirlenen esas ve usuller çerçevesinde kurumun teklifi ve Devlet Personel Başkanlığının görüşü üzerine Maliye Bakanlığınca vizelenen pozisyonlarda, mali yılla sınırlı olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir." şeklinde değiştirilmiştir.
C) Geçici personel:
Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
D) İşçiler:
(A), (B) ve (C) fıkralarında belirtilenler dışında kalan ve ilgili mevzuatı gereğince tahsis edilen sürekli işçi kadrolarında belirsiz süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan sürekli işçiler ile mevsimlik veya kampanya işlerinde ya da orman yangınıyla mücadele hizmetlerinde ilgili mevzuatına göre geçici iş pozisyonlarında altı aydan az olmak üzere belirli süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırılan geçici işçilerdir.”
Bu istihdam şekillerinin dışında; Genel bütçeye dahil dairelerle, katma bütçeli idareler ve bunlara bağlı kuruluşlar, İl Özel İdareleri ve belediyeler, kalkınma ajansları, iktisadi müesseseler, iktisadi devlet teşekkülleri, kamu iktisadi kuruluşları ve bunların müesseseleri, bağlı ortaklıkları ve iştirakleri, kamu kurumu niteliğinde özel kanunlarla veya bunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan kamu kuruluşları, bölgesel kuruluşlar ve Bakanlık ilgili kurum ve kuruluşlarda, iş kanununa tabi değişik isim ve pozisyonlar altında kamu işçisi olarak çalışan, kamu görevlileri de bulunmaktadır.
2007 yılında Hükümetin çıkardığı kanunla kamuda çalışan ve en az 6 aylık sigortalı geçmişi olanlar daimi işçi statüsüne veya 657 Sayılı DMK’nın 4.maddesinin B fıkrasında düzenlenen sözleşmeli personel statüsüne geçti. 5620 sayılı kanun ile isteyerek-istemeyerek ya da bilerek-
bilmeyerek aynı okuldan mezun olan aynı unvan ve meslekteki kişilerin bir kısmı sözleşmeli personel statüsünde bir kısmı da işçi statüsünde değerlendirildi. Kanun çıktığından beri, bu gruplar arasında 5 senede maaş yönünden ciddi boyutta fark yaşanmış ve büyük miktarda maddi ve manevi kayıplar söz konusu olmuştur. Sözleşmeli statüsünde değerlendirilenler unvanlarını kullanmakta ve çalıştıkları yerlerde şef, müdür, müdür yardımcısı gibi makamlarda bulunmaktadırlar. Buna karşın işçi statüsünde değerlendirilenler ise terfi ve görevde yükselme gibi özlük haklarından faydalanamamaktadırlar.
Üniversiteli işçiler, üniversite mezunu olmalarına rağmen işçi statüsünde olduklarından dolayı kurumlar onları istediği yerde ve pozisyonda işçi olarak çalıştırmakta, bununla birlikte sözleşmeli personeller ise meslek ve unvanının gereği olan müdürlüklerde ve pozisyonlarda çalışmaktadırlar.
Üniversite mezunu işçiler; tayin, nakil, geçici görev gibi özlük haklarından faydalanamadığı gibi, meslekleri ile ilgili toplantılara, seminerlere, eğitimlere yalnızca işçi olduklarından dolayı katılamamaktadır. Bu tip organizasyonlara katılma talepleri, memur olmamaları nedeniyle, kurumları tarafından reddedilmektedir.
Üniversite mezunu işçiler arasında, başka bir kuruma tayin ve atama durumu olmadığından anne ve babalarından, eşlerinden ve çocuklarından ayrı yaşayanlar bulunmaktadır.
Gereken düzenlemeler bir an önce yapılarak, aynı işi yapan kamu görevlileri arasındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, üniversite mezunu işçilerin hak ettikleri memur kadrosuna geçirilmeleri yaşanmakta olan önemli bir mağduriyeti gidermesinin yanında, çalışma barışının sağlanması açısından da olumlu bir gelişme olacaktır.

KIRIM TÜRKLERİ KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ İSTANBUL ŞUBESİ: '' Arşiv belgeleri Işığında Ermeni meselesi''




İstanbul kırım Derneğinde '' Arşiv belgeleri Işığında Ermeni meselesi'' ’’
(Qha) - Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen geleneksel Cuma Konferansında Doktora öğrencisi olan ''Dilek Akgümüş‘‘ Arşiv belgeleri ışığında Ermeni meselesi '' adlı konferans verecek. 26.12.2014 Cuma günü saat 19.30' da dernek toplantı salonunda yapılacaktır
Dilek AKGÜMÜŞ Kimdir ?
İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden 2007 yılında mezun oldu. 2008 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Programına başladı. 2008-2009 Ders Dönemini tamamladı. Ve 2011 yılında “Arşiv Belgelerine Göre I. Dünya Savaşı’nda Van ve Çevresinde Asayiş Problemleri” başlıklı tezi kabul edildi. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Bölümü, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı’nda doktora programına kabul edildi. 2011-2012 aralığında ders dönemini tamamladı. 2013 yılında “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Geçiş Sürecinde Doğu Anadolu Bölgesi’nde Merkez-Çevre İlişkileri (1914-1923)” başlıklı tez üzerine çalışmalarına Prof. Dr. Cezmi Eraslan’ın danışmanlığı altında halen devam etmektedir. Akademik çalışma sahası olan Ermeni meselesi ve ilgi alanı olan Osmanlı’da Kadın Hareketi ile ilgili konularda çeşitli ulusal ve uluslar arası dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleleri vardır.Çalışma sahası dâhilinde ve haricinde konularda resmi kurumlar tarafından desteklenen projelerde danışman asistanlığı ve arşiv sorumlusu olarak görev almıştır.Çeşitli sivil toplum örgütlerinde de görevler almıştır. Sivil toplum kuruluşlarında gerçekleştirilen ulusal ve uluslar arası organizasyonlarda yapmış olduğu hizmetlerden dolayı kendisine pek çok plaket ve teşekkür belgesi verilmiştir.
Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Molla Gürani Mah. Akkoyunlu Sok. No.52 Çapa - İstanbul 0212 534 92 31 web: kirimdernegiistanbul.orge-mail: info@kirimdernegiistanbul.org

Arda Turan, NTVSpor %100 Futbol programında Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay'ın konuğu oldu.




Arda Turan, NTVSpor %100 Futbol programında Rıdvan Dilmen ve Güntekin Onay'ın konuğu oldu. Geçtiğimiz yılki şampiyonluktan, İspanya-Türkiye arasındaki farklara kadar birçok konuda değerlendirmelerde bulunan yıldız futbolcumuz Türkiye'de oynayacağı tek takımın Galatasaray olduğunu belirtti.
"TÜRKİYE'YE ÇALIŞMAYA GELDİM"
Yılbaşı arası için Türkiye'ye gelen Arda Turan şaka yollu olarak "Türkiye'ye çalışmaya geldim" dedi. İspanya'ya gitmesi ve Atletico Madrid'in gurur duyduğu 1996 ruhunu geride bıraktığının hatırlatılması ve İspanya'da yaşam nasıl gidiyor sorusuna Arda Turan, "Dışarıdan nasıl görünüyorsa, içeriden de öyle. Bana her durumda destek veren insanımıza teşekkür ediyorum. Futbol anlamında istediklerimi sahaya yansıttım. Bununla beraber iyi futbolla birlikte başarı oldum. İlk gün gittiğimde de aynısını söyledim. Ben buraya geliyorum her maç iyi oynayamam ama her maç çok iyi mücadele edeceğim dedim. Bunun için huzurluyum" dedi.
"ATLETICO'DA BIRAKABİLİRİM"
"Hafta içinde Atletico'da çok mutluyum, burada bile bırakabilirdim" yorumunun hatırlatılması üzerine, "Bu bizim işimiz. İşte insanların fikirleri değişebilir. Genç kardeşlerime iyi örnek olabildiğimi düşünüyorum. Karşılaştığım anne ve babalar oğlumuza çok iyi örnek oluyorsun. Benim için oralarda kalmak benim için doğru bir yol. Yetiştiğim kulübümü orada iyi temsil edeceğimi düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
"KENDİMİ ÖZEL HİSSEDİYORUM"
Dünyada tanınmasının nasıl bir duygu olduğu sorusuna ise Arda Turan, "Kolombiya'da veya dünyanın başka bir yerinde "Turko" denildiğinde bu güzel bir duygu. Yurtdışında oynamak benim çocukluk hayalimdi. İyi bir şeyler yaptığımı düşünüyorum. 2017'ye kadar kontratım var. Şu anda takım değiştirmek için bir neden yok. Atletico Madrid, Avrupa'nın en iyi 5 kulübü arasında. Yeni stadı da yapılıyor. Ben orada kendimi güvende ve özel hissediyorum. Atletico Madrid'de olmaktan ve devam etmekten dolayı iyi bir karar verdiğimi düşünüyorum" yanıtın verdi.
"İSPANYA'DA MEDYA OLANI YAZIYOR"
İspanya'da nasıl karşılanıyorsun sorusuna Arda Turan şöyle yanıtladı, "Real Madrid bir gün önce oynuyor. Kamp olmadığı zaman dışarı çıkıyorum. Real Madrid formalı insanlar gelip 'Turko' diyerek fotoğraf çekiyoruz. Futbolu çok seviyorlar. Hafta sonu bir şölen var orada. İspanya'nın futbol sevgibi çok güzel. Tepkiler güzel olunca siz de kendinizi güzel hissediyorsunuz. Bir İspanyol gelip 'Çocuğum sizi çok seviyor' diyor. Bir İspanyol'un gelip bunu söylemesi çok güzel. İspanya'da medya olanı yazıyor. Magazin basını daha dikkatli. Benim magazinle alakalı yok. Ben de ilgilenmemeye çalışıyorum."
TÜRKİYE VE İSPANYA ARASINDAKİ FARK
İspanya ile Türkiye'yi de karşılaştıran Arda Turan, "Antrenmanlarda fark yok. Ancak oyunculardan geri dönüşü farklı. Ayhan Akman da geçenlerde İspanya'ya geldi. Biz de aynı taktikleri veriyoruz. Dürüst olmak gerekirse bence İspanya ile Türkiye Ligi arasında çok fark var. Türkiye Ligi'nin çok geride olduğunu düşünüyorum. Oyun anlamında da gerideyiz. Fiziksel olarak gerideyiz ama taktik olarak da çok kopuk oynuyoruz. Uzun mesafelerde 70-80 metrelerde oynayan takımlarımız var. Git gel de çoğu oyuncunun performansı düşer. İspanya'da 5'e 2 oynarken bile sırılsıklam oluyorum" yorumunu yaptı.
"FATİH HOCA BANA SÖYLERDİ; KENAR OYUNCUSU DEĞİL..."
Atletico'daki çalışma sistemiyle ilgili olarak Arda Turan, "Futbolda her ayrıntı uzun uzun tartışılıp konuşulması lazım. 8 günde 3 maç oynuyoruz, 3 maçı çıkartırsak 5 gün antrenman yapıyoruz ve bunlarda genelde strateji üzerine. Merkez olarak adam savunmasını kullanıyoruz. Adam savunması oynuyoruz. En öndeki adam muhtemelen ben oluyorum. Türkiye'de gidilen kurslarda alanı tavsiye ettikleri için benim alan savunması mantıklı gelmiyor. Bence adam savunması yüzde yüz daha doğru. Alan savunmasında oyuncular duruyor. Taktiksel anlamda Fatih Hoca söylerdi bana. Kenar oyuncusu değil, orta saha oyuncusu olursan büyük bir oyuncu olursun derdi. Dünyada kenar oyuncusu kalmadı. Birinci görevi savunma yaparken içeriyi kapatmaktır. Türkiye'de 'kenar oyuncusuna bak sol beki sonuna kadar kovaladı' deniyor. Onun göreei o değilki. Sistemin merkezinde içeriyi kapatmak benim için daha önemli. Kenardan bek gelirse gelsin. Önemli olan içeriği kapatmaktır" ifadelerini kullandı.
Buradan yurtdışına giden oyuncuların başarılı olabileceğini söyleyen Arda Turan, "Başarılı olurlar; çünkü % 100'lerini futbola verebilecekler. Çünkü burada sürekli bir şeylerle uğraşıyorsunuz. Hakkınızda söylenenler. Yanıt vermeyince doğru gibi algılanıyor. Orada sabah antrenmanını yapıyorsun. Sonra çayını içiyorsun, sonra siesta yapıyorsun. Orada fitneslar var. Bunlar daha çok vücudu uyarıcı bir uygulama. Zaten maçlardan önce reaksiyon çalışıyoruz. Senede 60 maç oynayan takımın deli gibi antrenman yapmasına gerek yok" diye konuştu.
Geçen yılki şampiyonluğu da değerlendiren Arda Turan, "Nou Camp'a gidiyorsunuz ve kazandığı zaman Barcelona bir kupa alacak, şansınız nedir?" diyen Arda Turan, Şanıs bırakın yüzde 30'u daha az. 'Barcelona'ya gittiğimizde sonuna kadar savaşacağız' dedik. Tekme tokat oynadık. Maçı vermeyeceğiz dedik" ifadelerini kullandı.
Geçen yılki Şampiyonlar Ligi finalinden bahseden Arda Turan, "Oraya hiç gelmeyelim. Lizbon için konuşmuyorduk ama 30-40 sene sonra içimde bir yara olarak kalacak. O kupanın ışıltısı gözümün önünde. Oynamayarak kendim için çok büyük fedakarlık yaptım. Bizim işimiz şu anda Leverkusen. Leverkusen maçında konsantrasyonumuzu üst düzey tutarsak, tur atlarız. Biz her maçı final olarak düşünürsek, haddimizi aşıp ilk günden finali düşünmezsek Şampiyonlar Ligi'nde final oynayabiliriz. Biz dünyanın her takımını yenebiliriz."
En iyi teknik direktörlük ödülünü Simeone'nin olması gerektiğini söyleyen Arda Turan, "Futbolun her şeyi, umudu için Simeone'nin kazanması lazım. Başkalarına verirlerse haksızlık olur" diye konuştu.
"MESSİ DÜNYANIN GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK FUTBOLCUSU"
Messi'nin ona göre dünyanın gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu olduğunu kaydeden Milli oyuncu, "Messi uzay mekiği. Bir ara yere düştü bir yandan Messi'ye diğer yandan da topa vuruyoruz. Sonra bir baktık Messi gitmiş. Messi çok iyi bir çocuk" diye konuştu.
"GALATASARAY ŞAMPİYON OLSUN"
Türkiye Ligi'ndeki şampiyonluk favorisi ile ilgili soruya ise Arda Turan, Bana kalırsa Galatasaray olsun. Beşiktaş çok iyi oynuyor ama Galatasaray'ın şampiyon olmasını çok istiyorum" yanıtını verdi.
Son 2 elemede Milli Takım'ın iyi gitmediği yorumu üzerine ise Arda Turan, "Dürüst mü yanıt vereyim?" derken şöyle devam etti, "Bu kadar kötü değiliz, oynadığımızın hakkını alamadık. Fatih Hoca söylüyor ama inanmıyorlar. Bir de penaltımızı vermediler. Çek Cumhuriyeti maçında çok pozisyonlar yakaladık. Çek Cumhuriyeti'ni yensek çok farklı olurdu. Letonya maçında 5-6 pozisyon kaçırıyorsun. İnsanların düşündüğü kadar çok iyi değiliz; ama kötü de değiliz. Bu gruptan çıkabilirdik. Milli takım için elimden geleni yapıyorum. Çünkü ben kaçırıyorum. Dünya kupasına gitsem başka yerlere de gidebilirdim. Maddi ve manevi kayıpları ben yaşıyorum. Böyle durumlarda sonuna kadar destek olmak lazım. Hayal satmıyoruz."
"GENÇ ARKADAŞLARIMDAN ÖZÜR DİLİYORUM"
Maçlardaki davranışları ve normal hayatıyla ilgili olarak ise Arda Turan; "Saha içinde bazen ağzımdan küfür çıkıyor. Genç arkadaşlarımdan özür diliyorum. Kardeşlerime iyi örnek olmaya çalışıyorum, arada böyle hatalar oluyor, kusura bakmasınlar. Ben iyi bir Galatasaraylıyım; ama Fenerbahçeli Beşiktaşlı arkadaşlarımın başımın üstünde yeri var. Ben de hatalar yaptım. Derbilerde kavgalar ettim, yanlış demeçler verdim. Yanlış yaptım. Yoksa her takım taraftarına saygım sonsuz. Bazen bir arkadaş gelip 'Ben Beşiktaşlıyım ama seninle fotoğraf çektirebilir miyim.' Bir yaşlı teyze de gelip 'Ben Fenerbahçeliyim seninle fotoğraf çektirebilir miyim?' diyor. Tabiki çektiririm siz benim canımsınız" diye konuştu.
"OZAN TUFAN'I FENERBAHÇE'YE ÖNERMEDİM"
Ozan Tufan'ı Fenerbaheçe'ye gitmesi için yönlendirdiği haberlerini yalanlayan Arda Turan, "Hatayım boyunca hiçbir kardeşime şu kulübe bu kulübe git demedim. Sadece Selçuk İnan ve Hamit Altıntop'a Galatasaray'a gel dedim. Çünkü o zamanlar onları ezeli rakiplerimiz de istiyordu. Ozan Tufan'ın bende bir telefonu bile yok. Ben Ozan Tufan'a Fenerbahçe'ye git demişim. Ozan Tufan'a Fenerbahçe'ye veya Beşiktaş'a git demedim. Sorarsa Galatasaray'a git derim" ifadelerini kullandı.
Volkan'ın Kazakistan ile oynanan maç öncesi sahayı terketmesiyle ilgili de konuşan Arda Turan, "Volkan'la soyunma odasında konuşmadım. Keşke olaylar yaşanmasaydı. Tam emin olmadığım bir konu. Olayın içeriğiyle alakalı maçtan önce tam bilgimiz olmadı. 'Bir şeyler duydum, biz işimize bakalım arkadaşlar' dedim. 'Çünkü çok önemli bir maça çıkıyoruz' dedim. Sadece maça konsantre olalım dedik" açıklamalarını yaptı.
"İNSAN HAGI'YE VE ALEX'İ ÖZLÜYOR"
"Türkiye'de neyi değiştirmek istersin?" şeklindeki soruya ise Arda Turan, "Kulüpler altyapıya yatırım yapsın. 30 milyon Euro transfer yapıyorsa 4-5 milyon Euro'yu altyapıya harcama şartı getirsinler. İspanya'da altyapıdan su gibi futbolcu çıkıyor. Zorunluluk yok. Çünkü bu kültür var ve geliyor. Yabancı futbolcu sayısı serbest olsun. İnsan, Hagi'yi ve Alex'i özlüyor. Sneijder de bu seviyede. Bu arada Demba Ba çok iyi; ama öteki takımlar da için çok iyi yabancı futbolcu görmüyorum" yanıtını verdi.
(Kaynak: NTVSpor)

Rusya'nın sözde karasuları...





Kırım'ın Rusya tarafından işgali sonrası Rusya'nın sözde karasuları... Türkiye, karasuları bakımından Karadeniz'in baskın unsuruydu, şimdi ise karşısında Ukrayna'nın karasularını ele geçiren Rusya'yı bulacak. Kırım'ın karasularındaki balık, doğalgaz ve petrol gibi gelir başlıkları da Rusya'nın hanesine yazılacak.
Ancak Karadeniz konusunda en önemli husus, daha öncesinde Ukrayna'ya ait olan, önemli ticaret hacmine sahip limanların bazılarının artık Rusya'nın eline geçmiş olmasıdır. Bu işgal Odessa Limanı'na kadar sarksaydı, Rusya bölgedeki deniz trafiğinin önemli bir kısmını kontrolüne alacaktı.
Bir diğer hususta Rusya'nın el koyduğu Ukrayna'ya ait askeri filo ve 2 deniz petrol sondaj platformu... Rusya, henüz Ukrayna'ya bunların iadesi konusunda herhangi bir açıklama yapmadı. Karadeniz'de artan petrol aramalarını düşündüğümüzde sondaj platformlarının değeri ortada. Türkiye de Karadeniz'de petrol aramalarında bulunmasına rağmen, kendisine ait bir petrol sondaj platformu yoktu.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: “Medya Demokraside Dördüncü Kuvvet”




Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan: “Medya Demokraside Dördüncü Kuvvet”
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, RTÜK İletişim Merkezi Mobil Uygulama Lansmanı ve Radyo Eğilimleri Araştırması-2014 Sonuç Toplantısı'nda yaptığı konuşmada medyanın umumi menfaat, ulusal çıkar, kamu yararı diye bir sosyal sorumluluk tarafı bulunduğuna dikkati çekerek “Herkes bunu düşünmelidir. Yoksa herkes çıksın devletin tezlerini anlatsın anlamında söylemiyorum. Medyanın bir boyutuyla böyle bir misyonu da vardır. Ama burada önemli olan öncelikli olarak kamu kurumlarının tabii bu fonksiyonu görmesidir" dedi.
Kendisine bağlı birimlerin hep iletişim birimleri olduğunu anımsatan Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Aslında bir İletişim Bakanlığı gibi düşünülebilir. İletişim, kamu diplomasisi. Yani TRT'den, Anadolu Ajansına, Basın Yayın Enformasyon'dan diğer iletişim kurumlarına kadar" dedi. Kamu diplomasisi kavramının dünyada yeni yeni geliştiğini aktaran Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Bu sadece uluslararası kamuoyu oluşturmak, uluslararası kamuoyunu bilgilendirmek anlamına gelmiyor. Artık iç, dış birbiriyle bütünleşti. Dışarıda yaşanan bir gelişme aynı zamanda bizim gündemimizi de belirliyor. İşte Rabia Meydanı'nda yaşananlar... Türkiye'de de çok yakından takip edildi veya Suriye'de yaşananlar. Artık iç, dış gündem birleşti" değerlendirmesinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan bu noktada Türkiye'nin tezlerini anlatabilmek, Türkiye'de yaşananlar konusunda doğru bilgilendirebilmek için bütün medya gibi ilgili iletişim birimlerinin de önemli bir misyon yüklenmesi gerektiğini söyledi. Dünyada güç mücadeleleri, çıkar çatışmaları, uluslararası zeminde verilen mücadelelerde medyanın bir enstrüman olarak kullanıldığını söyleyen Başbakan Yardımcısı Akdoğan çoğu zaman güç dengelerinde, çıkar çatışmalarında, siyaset mühendisliği çabalarında bir enstrüman olarak kullanılan veya kullanılmak istenen medyaya karşı kamu diplomasisi faaliyetlerinin büyük önem taşıdığını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, bütün konuların yeni baştan oturup düşünülmesi, tartışılması gerektiğini belirterek, bu amaçla 3 basın çalıştayı yaptıklarını hatırlattı. Çalıştayın ikisinin yapıldığını, üçüncüsünün de Ocak ayı içinde düzenleneceğini bildiren Başbakan Yardımcısı Akdoğan, bu çalıştaya da söyleyecek sözü olan kim varsa, iletişim fakülteleri, dekanlar, öğretim üyeleri herkesi davet ettiğini belirtti.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts