Friday, 20 March 2015

Dogu Turkistan Kultur Merkezi Duisburg:"ÇİN ÇÖKÜYOR. UYGURLAR NE YAPMALI ? (3.BÖLÜM)"


ÇİN ÇÖKÜYOR. UYGURLAR NE YAPMALI ? (3.BÖLÜM)

indir1
Ahmet Muhammet / Uygur Haber ve Araştıma Merkezi(UYHAM)
                                      Çin ve Uygurlar-3
Doğu Türkistan’in yüzölçümü, komşuları Pakistan, Afganistan,Tacikistan ve Kırgızistan’ın yüz ölçümlerinin toplamından daha büyüktür.
Özbekistan,Tacikistan,Kırgızistan ekonomisinin toplam büyüklüğü, Ancak Doğu Türkistan ekonomisinin 1/3’ne tekabül etmektedir.Yanı,Doğu Türkistan ekonomisi bu 3 Türk Cumhuriyeti ekonomisinin toplamından 3 misli daha büyüktür.
Çin Tabii Kaynaklar İdaresi’nın açıkladığı verilerine göre, Doğu Türkistan’ın kömür rezervi 2.19 trilyon ton olup, bu rezerv tek başına Bölgenin toplam milli gelirini tek başına 2700 kat daha yükseltebileceğini Çin medyası ortaya koymaktadır.
2013’te Doğu Türkistan’da üretilen ham petrol miktarı 40.23 milyon ton,doğal gaz miktarı ise, 9.75 milyar M3. olarak açıklanmıştır.
Doğu Türkistan’dan elde edilen bu zengin petrol ve doğal gaz, boru hatları ile Çin’e taşınmaktadır.Kazakistan’dan gelen 20 milyon ton ham petrol,Türkmenistan ve Özbekistan’dan gelen 30 milyar metre küp doğal gaz ile birlikte Doğu Türkistan’dan ve Doğu Türkistan özerinden Çine taşınmakta olan enerji kaynakları Çin’in toplam enerji ihtiyacının %60 ‘nı karşılamaktadır.
Doğu Türkistan’dan elde edilen ve Çin’in imalat sanayii için ham madde olarak kullanılan ve tamamı Çin’e taşınan 148 çeşit maden bulunmaktadır.
2014’de Doğu Türkistan’da üretilen pamuk 3.4 milyon tondur. Bu miktar Türkiye’mizin toplam pamuk üretiminin 6-7 katı demektir. Enerjide olduğu gibi Çin tekstilinin nefes borusu yanı ham maddesi da Doğu Türkistan’a bağlıdır.Çin,Japonya ve Uzak Doğu ülkelerine tekstil ve hazır giyim pazarlarken ,mamullerinin üzerine “Şincang pamuğundan imal edilmiştir.” Etiketini yapıştırmayı ihmal etmemektedir.
Doğu Türkistan’da bütün sektörlere Çin yatırımları olağan üstü miktarda ve büyük hızla devam ediyor. Kazakistan sınırındaki İli Vilayetine bağlı ve Asya’nın İsviçre’si diye adlandırılan Nilka İlçesinin dağlarında 500 Bir tamamı etnik Çinli göçmenlerden oluşan işçi çalışmakta olup, 138 maden bölgesinden çıkardıkları madenleri hammadde halinde Çin’e taşımaktadırlar. İli Vilayetine bağlı Nilka Nahiyesinin yüzölçümü ise, Avrupa ülkeleri ; İsviçre,Hollanda ve Belçika’nın toplam yüz ölcümleri kadardır. Doğu Türkistan’da Nilka büyüklüğünde 84 İlçe bulunmaktadır.
Doğu Türkistan’daki bu zenginliklerden ve ekonomik kaynaklardan ve bu iktisadi gelişmelerden Uygurlar ne kadar yararlanabiliyorlar ? veya bu zenginlek ve ekonomik gelişmelerden Uygurların payına düşen miktar ne kadardır ?
Bunu bir inceleyelim ;
Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların % 80’i kasaba ve köylerde yanı kırsal bölgelerde yaşamaktadırlar. Çin işgalinin başladığı 1949’dan beri ülkenin verimli tarım arazileri ve su kaynakları Bingtuan adı verilen Sözde “Üretim ve İnşaa Ordusu” denilen ordu statüsündeki Çin sivil silahlı birimler tarafından gasp edilmiş ve edilmeye de devam edilmektedir. Bu gayninizamı Paramiliter Çin Sivil Ordusunun sayısı resmi verilere göre 3 milyon olarak açıklanmıştır. Bu Ordu, Doğu Türkistan’ın Müslüman Uygurların çoğunlukta bulunduğu güney bölgelerindeki sulu ve verimli topraklara yerleşmiştir.Bu toprakların tarihi ve gerçek sahibi olan Uygur Türkleri yeterli suyu bulunmayan, verimsiz topraklara  adeta hapsedilmiştir.
05 Temmuz 2009 Urumçi olayından sonra, güney bölgelerden gelerek Urumçi’ye yerleşen esnaf, küçük tüccar,gündelikçi ve vasıfsız işçiler Çin işgal Ordusu ve Polislerince tehdit edilerek evleri ve işyeri başlarına yıkılarak silah zoruyla geldikleri köylere sürüldüler. Urumçi’nın varoşlarında gecekondu olarak halkın kendilerinin inşa ettikleri ve tamamen Müslüman Uygurların oturduğu bir çok Uygur mahalleri tamamen yıkılarak yok edildi ve tamamen ortadan kaldırıldı.
22 Mayıs 2014 .Urumçi Sebze Hali(Köktat Bazarı) intihar saldırısından sonra bugüne kadar Urumçi’ den sürülen Uygurların sayısı 60 bin olarak tahmin edilmektedir. Çin’deki en ünlü Üniversiteleri bin bir zorlukla tamamlayarak Doğu Türkistan’a dönen .Üniversite mezunlarına iş verilmemektedir.Üniveresite mezunları dahil şehir ve kasabalarda yaşayan Uygurların % 85’i işsizdirler.Bunların tarım yaparak geçimlerini sağlayabilmeleri için ekebilecek toprakları yoktur.Doğu Türkistan’da yaşayan Uygurların % 85’nin düzenli bir işi ve geliri bulunmamaktadır.
Günümüzde Çin yönetiminin Doğu Türkistan hapishanelerine kapattığı tutuklu ve hükümlü Müslüman Uygurların toplam sayısı
Kazakistan,Özbekistan,Kırgızistan ve Tacikistan’ın mevcut toplam askeri sayısından daha fazladır.
Çin’in resmi verilerine göre Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur nüfusun toplam sayısı 10 milyon’dur.
Bunlardan ;
• 200 bin Uygur tutuklu.
• 200 bin Uygur AİDS hastası.
Çin Sağlık Bakanlığının verilerine göre Kayıt altına alınabilmiş AIDS’li hasta sayısı 63 bin’dir. Kayıt altına alınamayalar de bu rakama eklendiğinde toplam sayının 200 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Uygurlara bu ADIS illeti nasıl bulaştırıldı ? Bu konu, ayrı bir makale ve hatta kitap konusudur.
• 200 bin Uygur sokak çocuğu
Çin’de Organ ticareti, uyuşturucu,fuhuş,hırsızlık ,mafya vb. yasa dışı çetelerinin tuzağına düşen 30-40 bin civarında tahmin edilen 18 yaşından küçük çocuklar bulunmaktadır.
• 120 bin dul kadın. Kocaları şehit edilen,öldürülen, eşleri tutuklu veya hükümlü olan veya kendisinden haber alınamayan ve kayıp olanlar
 Uygur Türkleri 21.Yüz yılda kendi ana vatanlarında yokluğa ve açlığa mahkum edilmiştir. Halk bilinçli olarak yoksul bırakılmıştır. Müslüman Uygurlar yönetimince etnik olarak dışlanmıştır. Bu şekilde onurları kırılan Uygurlar, Toplum olarak çaresizlik, şaşkınlık ve geleceklerinden ümitsizlik içindedirler.Toplum olarak büyük travma geçiriyorlar.Uygur  gençler cinnet haline sokulmuştur.
22 Mayıs 2014’te Urumçie intihar saldırısını   gerçekleştirirken,hayatlarını kaybeden 5 Uygur genci Hoten Vilayetinin Guma İlçesinden idi. Bir süre önce bir Çinli Gazeteci Guma İlçesine gitmiş ve gözlem ve intibalarını bir Çin gazetesinde yayınılamıştır.Bu yazıyı ben okudum.Çinli gazeteci şunları yazmaktadır ; “ Urumçi Sebze Pazarı saldırısını gerçekleştiren ve hayatlarını kaybeden bu Teröristlerin yaşadığı köylerine gittim. Köy genel olarak çok yoksuldu. Bunlardan birisinin ailesini ziyaret ettim. Bu aileden 9,11 ve 13 yaş
Larında 3 çocuk Oukula devam ediyor.Bu 3 Çocuk aynı ayakakabıyı nöbetleşe ve sıra ile giyerek Okullarına gidebiliyorlar. Her çocuğa 3 günde bir okul sırası geliyor.Okul sırası gelen o aynı ayakkabıyı giyerek okula gidiyor.Diğerleri ise,evlerinde Ayakkabı sırasının kendilerine gelmesini bekliyorlar. Bu köyde yaşayan Uygur ailelerin bebekler,çocuklar beslenme yetersizliğinden ve yeterli sağlık hizmeti alamadıklarından sürekli hastalanıyorlar. Bir çoğu ise, ölüp gidiyorlar.”
Hoten’in Guma İlçesi ile,Kaşgar’a bağlı Kargalık İlçesi Kökyar Nnefitliği(Gökyar Petrol Bölgesi) yer alamaktadır.Burası adeta modern bir petrol şehridir. Petrol bulunmadan önce yanı 35-40 yıl öncesi birkaç on ailenin yaşadığı şehirden uzak ıssız bir çorak köy idi. Günümüzde ise,Kökyar Petrol şehrinde 100 binilerce Çinli petrol işçisi yaşamaktadır ve sürekli de bu bölgeye etnik Çinli göçmen yerleştirilmektedir. Ancak, burada yaşayan bu toprakların ve çıkan zenginliklerin esas sahibi olan Uygurlardan bu Petro-Kimya  tesislerde o kadar çalışmak istemelerine rağmen,basit işlerde örneğin,temizlik ve ağır hizmetlerde çalışmak şansına bile sahip değildirler.Sırf Müslüman ve Uygur oldukları için bu tesislere istihdam edilmiyorlar.
  Çin’ in son 30 yıllık ekonomik kalkınmasından Uygurlar hiç yararlanmadılar mi ? acaba sorusu ile karşılaşabiliriz.Haklı olarak. Bir söz vardır; “Yağmur,Çöle yağdıği gibi ,Kır’a de yağar.”
Doğu Türkistan’da girişimci Uygurlar içinde fabrika,İşletme ve şirket sahibi olan yüzlerce Uygur kardeşlerine iş imkanı sağlayan Uygurlar da bulunmaktadır.Ancak,bunların sayısı “denizde damladır.” Yanı sayıları çok azdır.
Dünyaca ünlü ekonomi dergisi Forbes 2013 yılında Doğu Türkistan’da mevcut Dolar milyarderlerinin listesini açıkladı.Doğu Türkistan’da toplam 14 dolar Milyarderinin ismi açıklandı. Bunların tamamı 1990 yılından sonra Doğu Türkistan’a gelerek yerleşen etnik Çinlilerdir.Bu milyarderlerin içinde bir tek Uygur bulunmamaktadır.
Doğu Türkistan’ın günümüzde Sözde bölgesel Özerk yönetim olarak toplam 167 ülke ile ticari ilişkisi bulunmaktadır.Ancak, Müslüman Uygurların ülkesinde bu ticaretin tamamı etnik Çinliler tarafından yapılmakta olup ,Müslüman Uygur’suz olarak gerçekleşmektedir.
Doğu Türkistan’a sınırı olan ve komşu 8 ülke’ye açılan toplam 27 gümrük kapısı bulunmaktadır.2008’de bu Gümrük Kapıları kullanılarak yapılan bölgenin toplam dış ticaret hamcı 22.2 milyar dolardır.
1980’den sonra Urumçi’ deki Sözde Özerk bölge yönetimi, dış ülkelerle yapılan ticaretı koordine ve idare etmek maksadı ile Sözde “Ö zerk Bölge Dış Ticaret idaresi” adı altında devlete ait ilk İthalat ve İhracaat şirketini kurmuştur. 2009’da sözde Özerk Bölge Ticaret Bakanlığının verilerine göre Doğu Türkistan’da dış ticaret ile iştigal eden toplam 6 bin 758 şirket bulunmaktadır. Doğu Türkistan’daki bu 27 gümrük kapısından sadece ve sadeci etnik Çinli iş adamları yararlanabilmektedir. Müslüman Uygurlar ise, değil dış ticaret,yurt dışına çıkmak için pasaport dahi alamamaktadır.Uygur T iş adamları gerekli pasaport ve sermaye ve devlet desteğine sahip olamadığı ve sırf Müslüman ve Uygur oldukları için çeşitli bürokratik engeller karşılaşmaktadırlar.Uygurların dış ticaretteki payı hemen hemen % 0 mertebesindedir.Yanı hiç yoktur.
Doğu Türkistan’daki işgalci Çin yönetimi Uygurlar için bir tek şeye yatırım yapmaktadır; o da çok sayıda Ceza evi, Uygurlar için zorla dayatılan ve Çince eğitim veren Çin Okullarıdır.Günümüzde Uygurlara Çince eğitim vermede yaş sınırı 3 yaşına kadar indirilmiştir. 3-4 yaşlarındaki Uygur Ailelerin çocukları zorla ailelerinden alınarak Çince eğitim veren bu okullara toplanmaktadır.Bu Okullarda tamamen Çinli öğretmenler tarafından idare edilen ve ders verilen bu Okullarda Çince öğrenmeye zorlanmaktadırlar. Günümüzde Müslüman Uygurlara etnik asimilasyon daha 3 yaşında iken,başlamaktadır.İlk ,Orta,Lise ve Üniversite öğrenimi zaten Çincedir. Çin Eğitim Bakanlığı,2014 yılında Çince eğitime tabi tutulan Uygur öğrenci sayısını 2.83milyon olarak açıklamıştır. Anne-babalarından ayrı kalan ve onlarla iletişim kurmada zorlanan çocuklarımız büyük bir kişilik ve kimlik arayışı ve depresyon içerisindedir.
Müslüman Uygur toplumu bütün bu baskı,zulüm ve etnik asimilasyon uygulamalarına  katlanarak kimliklerini korumaya çalışmaktadır. İşgalci Çin yönetimi, bütün medya’yı kitle iletişim araçlarını işe salarak, propaganda araçlarını seferber ederek  ve silahlı güçlerni de kullanarak Uygurların olmaz ise olmazı  olan kutsal İslam dinine karşı acımasızca saldırmayı sürdürmektedir. Müslüman Uygurların dini inançlarına karşı baskılarının şiddetini gün geçtikçe arttırmaktadır. Çin’in bu yasak ve engellemelei Sadece Kuran-İ Kerim okumak,öğrenmek,namaz kılmak Oruç tutmakla sınırlı değildir. Müslüman Uygur kadınlarının eşarp takması,dini emirlere uygun tesettürlü ve hicaplı giyenmeleri, erkeklerin sakal,bıyık bırakması,hatta normal hayatta yüksek sesle “amin” diyerek dua etmeleri dahi bu yasak ve suçların kapsamına alınmıştır.
Sözde Uygur özerk bölge Başsavcılığı, 2014’da siyasi suç isnadı ile tutuklanan şüpheli sayısını  27 bin 164 kişi olarak açıkladı. Bu şekilde tutuklananların 2013 yılına göre % 95 arttığını bildirdi. Açıklanan bu rakamların hiç birisi gerçekleri yansıtmamaktadır. Sadece,  28 Temmuz 2014 Yarket-İlişku olaylarında bir tek İlişku ve bağlı yerleşim birimlerinde ilk  bir ay içerisinde tutuklanan Uygurların sayısı 30 bin kişiden fazladır. Sözde Uygur özerk bölge, ÇKP genel sekreteri Jiang Cünşen 10 Mart 2015’te Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, 2014’te Doğu Türkistan’da ”Uygur Teröristler” tarafından öldürülen Çinli güvenlik kuvvetleri elemanlarının sayısının 230 kişi olduğunu açıkladı ve “bu kayıp, Çin ortalamasından 5,4 kat fazladır” dedi. Açıklanan bu sayı üzerinde asker-Polis üniforması ve elinde silahı olan Çinli polis ve askerlerdir. Öldürülen sivil Çinli zalimler ve işbirlikçi Uygur Vatan hainleri ile Çin’e satılmış Uygur ve diğer ajanlar bu rakamın dışındadır.
Çin yönetimi 2014’te Doğu Türkistan bütçesinin %40’ ni bölgenin güvenliğini temin için ayırdığını belirtmiştir. Doğu Türkistan’ın sadece şehir,kasabaları değil, ,Köy ve en ücra köşeleri bile barut fıçısına dönüşmüş durumdadır. .Bu konuda yüzlerce,binlerce örnek gösterebilirim.Benim değil bir batılı yabancının gözleminden birkaç cümle naklen aktarıyorum ; James Leibold Avustralyalı bir araştırmacı.Pekin Üniversitesinde 2 sene tahsil yapmış.2014 yılı yazında memleketine döner dönmez New York Times gazetesine verdiği söyleyişte şöyle diyor: “ Hoten’e gittim.(Hoten Uygur bölgesining güneyindeki bir şehir) durum çok gergindi.Bir gün sabah gezmek için sokağa çıktım. Şehir merkezinde bir meydan vardı. orada garip bir olaya şahit oldum.100 civarında etnik Çinli meydanda dans ediyordu.Meydan çitlerle çevrili idi. Burada dans eden etnik bu Çinlileri ellerinde coplar ve makineli tüfekler taşıyan askerler nöbet tutarak koruyorlardı. Askerlerin bazıları eğitilmiş köpekle geziyordu.Ben birkaç fotoğraf çekmek için giriş kapısına yaklaştım.Silahlı askerlerden biri bana doğru geldi ve elimdeki fotoğraf makinesine el koydu.Bir saniye içinde 5 polis beni ortalarına alarak kuşattı. Beni gözaltına alarak Karakola götürdüler.Ben ifademde ” Ben gazeteci değil.Turistim.” dedim pasaport, ve diğer evraklarımı gösterdim. Benim gazeteci olmadığıma inandıkları halde,Fotoğraf  makinemin içindeki filmleri çıkartarak el koydular ve fotoğraf makinesini iade ettiler.Daha sonra ; “ Burası çok tehlikeli bir yer. Çok dikkat etmelisin.” diyerek beni serbest bıraktılar.Bu şehrin ahalisinin %90’dan fazlası Müslüman Uygurlardan oluşuyor. Bu kentte yaşayan bir avuç Çinli’yi Çin ordusu ne zamana kadar Müslüman Uygurlar’dan böyle koruyabilecekler ? “
Ezilen ve uyuyan toplumların ve Milletlerin kamçısı zulümdür. Uygurlar tarihin hiçbir döneminde bugünkü gibi toplumsal kriz içine düşmemiş ve toptan yok olma tehlikesini bu kadar güçlü his etmemiştir.Geleneksel dini ve Milli varlığını koruyabilmek için tarihin hiçbir devresinde günümüzdeki gibi kutsal dini değerlerine,milli kültürüne,gelenek ve göreneklerine bu kadar sıkı sarılmamıştır.Uygurlar kendilerini korumak için her aile’yi bir kale olarak kullanmaktadır.Bu kale’de anne var,baba var,çocuklar var.din,kültür,örf-adet,benlik,yaşam,onur,irade vebenzeri bütün değerler mevcut. Tüm Doğu Türkistan’ın en ücra köşelerine kadar ele geçirdiğini ve işgal ve kontrol edebildiğini iddia eden ve sanan Çin işgal yönetimi, temeli Uygur ailelerinden oluşan bu Koruganları ve kaleleri ve bu korugan ve o kalelerin içinde yaşayan saf ve temiz gönülleri daha ele geçirememiştir. Çinli işgalciler sonsuz güç ve kahir nüfus üstünlüğüne dayanarak Uygur ana yurdunu ele geçirmiş ve işgal etmiştir. Ancak,gönülleri ele geçirmek için hiçbir çaba göstermemiştir.Hakimi olduğu Müslüman Uygurlara hoş görülü olmayı 0 onların milli ve manevi değerlerine saygı göstermeyi ve bazı temel değerleri paylaşan insanlar ve toplumlar olarak onları kucaklayan ve değer veren hiçbir iyi niyeti şimdiye kadar göstermemiş ve gösterme ihtiyacı da duymamıştır.
Doğu Türkistan’a demografik assimilasyon amacı ile getirilen etnik Çinli göçmenler Müslüman Uygurların her şeylerini ellerinden alarak ve onların kaybettiklerine zorla sahip olarak bu ülke’de ayıracaklı insanlar olarak refah içinde yaşamaktadırlar. Çinliler Uygurların kaybettiklerinin bedeline bu imkanlara kavuştular. Artık, Uygurların kaybedecek bir şeyleri kalmadı. Ancak,etnik olarak kayırılan, ayrıcaklı olarak ülkeye yerleştirilen Çinli göçmenlerin kaybedecekleri çok şeyleri bulunmaktadır. Bugün Doğu Türkistan’ın şehirlerinde,kentlerinde ,kasabalarda,köylerinde Müslüman Uygurların özerine tanklar, toplar, makineli tüfekler, zırhlı araçlar,savaş Uçak ve helikopterleri, İnsansız hava araçları ile saldıran baskın yapan Çin askerine karşı, mutfaklarındaki bıçaklarla karşı koyarak,kendilerini yok etmek ve öldürmeye gelenlere karşı koyan,kendilerini bu kesici aletlerle korumaya çalışan ve bu uğurda şehitlik mertebesine yükselen sayısız ve isimsiz kahraman Uygur Kız-yiğitler bulunmaktadır.Dünya pek çok savaş kahramanı görmüştür.Ancak,ateş püsküren otomatik tüfeklere,tanklara karşı bıçakla koşan kahramanlar tek Müslüman Uygurlarda görülmüştür.Askeri eğitim görme imkanı bulunmayan,silahsız Uygurların,Çin işgal kuvvetleri karşısında verdiği zayiat gerçekten çok büyüktür. Ama,aradakı mesafe ZAMANLA  kapanacak ve denge bulunacaktır.Zalimlere boyun eğmek ve onların karşısında susmak, Allahın emirlerine uymamak ve insanın kendisine de yapılmış olan en büyük ihanettir.Dünya’da Savaşlar sonucunda tamamen yok olmuş ve soyu tükenmiş Millet yoktur. Afganistan’a Sovyet ordusu girdiği 1979’da Afganistan nüfusu 21 milyon idi. Savaşsız bir günü bile geçmeyen bu ülkenin 2015’teki nüfusu ise 32 milyondur.Doğu Türkistan’da “ Tek çocuk Politikası” uygulaması ve diğer kısıtlamalar olmasına rağmen,kahraman Uygur analar tüm zorlukları aşarak çoğalmayı ve hatta 7-8 çocuk doğurmayı başarmaktadır. İşgalci Çin’in Doğu Türkistan’ı Uygurlara cehennem, göçmen etnik Çinlilere cennet yapma projesi gerçekleşmeyecektir.
Türk kardeşlerimizden ve diğer dostlarımıdan bazıları “ Madem siz çok aciz ve çaresizseniz, Çin çok güçlü ve yenilmez durumda..Neden o topraklarda Çinli’lerle karşılıklı anlaşarak barış içinde yaşama yoluna gitmiyorsunuz?” diyenlere rastlıyoruz. Bu sorulara Cevabımız şudur ; “ O topraklarda Çinlilerle barış içinde beraber yaşamak istemeyen biz Uygurlar değil,Çinli’lerdir.Çin yönetimi, bu topraklarda bizi ve bize ait her canlıyı imha ederek,bu toprakların yer üstü ve yer altı kaynaklarına ebedi sahip olmak istiyorlar.Biz susarsak da,boyun eğersek de,kitle halinde köle olmaya razı olsak da Çin yönetiminin bu tutum,kararlığında ve  niyetinde  değişiklik olmayacaktır. Çünkü geçmiş 65 yıllık işgal sürecinde bu gerçek kanıtlamıştır.
Çin halk Kongresi tarafından 1955’ta kabul edilen ve 1984’de tekrar düzeltip yürürlüğe konacağı ilan edilen “Özerk bölge Kanunu”nun uygulanmasını ifade özgürlüğü çerçevesinde ve barışçıl yollarla talep eden Uygur bilim adamı ve Uygurların Vicdanı olan Doç. Dr. İlham Tohtı geçen yıl Ocak ayında tutuklandı ve 23 Eylül’de Ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Dr.Tohtı çalıştığı Pekin’de  Uygurların temel haklarını ve Çin anayasası ve Özerk bölge yasalarında kabul edilen yasal haklarını elde  etmek için tutuklanan kadar 20 yıl uğraş verdi.”Doğu Türkistan”kelimesini kesinlikle kullanmadı. Şinjiang terimini kullandı. “Şincang, Çin’in toprak bütünlüğü içinde ve onun bir bir parçasıdır” dedi. Ama “ Yasa her ülkenin namusudur.Çin devleti kendi yasalarını çiğnememeli.Kendi yasalarını çiğneyen devlet,öz kızına tecavüz eden babadan farksızdır.”dedi. Pekin çıldırdı.İlham Tohti, Son olarak 15Ocak 2014’de Pekin’deki evinde tutuklanarak Urumçiye getirildi . 23 Eylül 2014’te ise, “bölücülük” ile suçlanıp muhabbet hapis cezasına çarptırıldı.İlham Tohti Çin komünist parti üyesi idi.Dr.Tohtı, ÇKP ‘ne ve ÇKP’nın çıkardığı yasalara güveniyordu.Dr.İlham Tohti şuan,ben bu yazıyı yazarken bile ayağında 10 kilo,elinde 6 kilo ağırlıktaki zincirle Urumçi ceza evinde işkence görmektedir..
Dr. İlham Tohti,Uygurları sürekli sakin olmaya ve yasalara uymaya ve sabırlı olmalarını istiyordu. Çin elitleri ve demokrat aydınlar içinde onlarca samimi arkadaşı vardı.Onlarla beraber Çin’deki etnik gruplar arasında iletişim köprüsü olmaya hayatını adamıştı. Akibeti ne oldu ?
İlham Tohti eğer bir Çin kökenli akademisyen olsaydı,yaptığı bu olumlu ve hayırlı hizmetleri için Çin devlet başkanlarından madalya alırdı.fakat Uygur kökenli olduğu için ceza evine konuldu.Uygurların sonu İlham Tohti’nin sonundan farksız olmayacaktır.
Ben bu yazıyı yazarken,arada dinlenirken Çince internet sitelerine baktım ve Çinli sosyolog Çinbokung‘un “Sevilmeyen Çinliler”başlıklı kitabı Çince ve Japonca neşredilmiş olduğunu okudum. .Yazar ,batıda icat edilen Marksizm’i benimseyip,Batı uygarlığı ve demokrasiyi ret eden Çin kültürünün tarihi köklerini irdelemiş. O,kitabın ön sözünde Çinlilerin karakterini şöyle tarif ediyor; “ Bugünkü Çinlilerin özelliğini Dünyanın bilmesini önemsiyorum. Çinliler Şöyle bir karaktere sahiptir;Adalet ve Ahlak yoksunu,nankör,kirli ve Pis evini temizlemek yerine onu bırakıp sokağı süsleyen, güler yüzünün arkasında art niyet ve kötülüğünü gizleyen,Parayı gördüğünde hırsını kontrol edemeyen,yol haritasını kendi çıkarı için çizen,risk almamayı hayat felsefesi sayan,acımasız,iç çatışmaya hevesli,aciz’i ezen,güçlüye ezilen,Aç göz ve korkak,köle karakterine sahiptir.”
         Çinili Yazar kitabında  dünyayı şöyle uyarıyor; “Çin hiç zayıflamak istemeyen  tarihi diktatörlük rejimidir.Çin, kibirli, inatçı ,kalitesiz milli karakteri ile kısır döngü içinden çıkmadan dünya kültürüne şeytanı yüzünü gizleyen bir pranga olarak başını sokmayı sürdürecektir. ”
Fransa’nın18.yüz yılda yaşayan ünlü  düşünürü ve  sosyolog Charles Montesquieu , Çin karakterini bir cümleyle şöyle ifade etmiştir ;
      “ Çinliler, çalışkanlık ile kurnazlığın karışımı olan özgün Çinli karakterini yaratmıştır.
     İspanyol’ların milli karakterinin,  dürüstlük  ile tembelliğinin karışımından oluştuğu gibi… ”
Biz Müslüman Uygurlar, İŞTE böyle bir Milletin tutsaklarıyız.
(Devam edecektir.)
Kaynaklar:
1- 研究报告称新疆2.19万亿吨煤储将带动GDP增长2700倍 中石油6年内将在新疆投资3400亿 年产油气6千万吨
2.-2013年新疆棉花种植总面积2538万亩 总产量340万吨
中央新疆工作会召开在即:站在大发展的历史节点
3.-Uyghur élida «qosh til» maaripida terbiyiliniwatqan ottura-Bashlanghuch, yesli baliliri 3 milyongha yéqinlashqan
4.- 450人死于2014年新疆暴力镇压
南疆维稳开支占公共财政收入1/4
5.- Uyghur élide 2014-Yili qolgha élinghanlar ‏bir hesse köpeygen
中国高官:有新疆人越境参加IS后回流
6.- Uyghur aptonom rayoni rehberlirining béyjingda bergen ziddiyetlik bayanatliri soal belgisige duch keldi
7.-James Leibold on Ethnic Policies in China
不受欢迎的中国人

Dogu Turkistan Kultur Merkezi Duisburg:"ÇİN ÇÖKÜYOR ! UYGURLAR NE YAPMALI ? (2.BÖLÜM)"



ÇİN ÇÖKÜYOR ! UYGURLAR NE YAPMALI ? (2.BÖLÜM)
Ahmet Muhemmet / Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
Çin’e Demokrasi gelirse, ÇKP yönetiminin Doğu Türkistan’daki iktidarı son bulacaktır. Ama ülkeye etnik asimilasyon amacı ile zorla getirilen mevcut etnik Çinli göçmenler ülkelerine dönmeyecek ve Doğu Türkistan’da kalmaya devam edeceklerdir. Yönetimin şekli değişecek, ÇKP.nın kadroları, bu kez yönetimi yine etnik demokrat Çinilere devredecekler.Doğu Türkistan’daki Çin İşgal Ordusu (Sözde Çin Halk kurtuluş ordusu)’nun adı,flaması,sembolleri ve ,bayrağı değişecek,tamamen etnik Çinlilerden oluşan Çin ordu aynen kalacak, yerinden kımıldamayacaktır. .Bingtuvan diye adlandırılmış, devlet içindeki devlet olan gasıp Birlikler yine konumunu koruyacaktır. Doğu Türkistan’ın stratejik ve zengin kaynaklarının olduğu bölgelerine yerleştirilmiş bu etnik Çinli silahlı sivil kurumun Uygur yerleşim bölgelerini çevreleyen ve kuşattığı mevcut durum de hiçbir şekilde değişmeyecektir.
1911’de Çin’de Mançur imparatorluğu devrilip,yerine cumhuriyet kurulduğunda,Doğu Türkistan’daki Mançur Genel Valisi Yang Zengşing, Çin- Mançur bayrağını indirip yerine cumhuriyet bayrağını göndere dikmiştir. Mançurlara sadakat simgesi olan uzun saçını kesmiş, üzerindeki Maçur usulu uzun cüppeyi çıkarmış ve cumhuriyet rejiminin simgesi ve kıyafeti olan kısa montu giymiştir. 1928 yılında Yang Zengşing gerçek cumhuriyetçi Gelao Huy örgütü tarafından suikast ile öldürülene kadar Doğu Türkistan’da hiçbir şey değişmemiştir. Cumhuriyetçiler yine Yang’ın Generalı Cing Şurin tarafından yakalanıp öldürülmüştür. Doğu Türkistan’daki Çin işgal yönetimi ve Hakimiyet, Cing’den,Şing Şisey’e ve onun devrilmesinden sonra Milliyetçi Çin’in eline geçmiştir. 1949’da ise, Çin kızıl ordusu Doğu Türkistan sınırına yaklaştığında,Doğu Türkistan milli ordusu ile savaş pozisyonunda bulunan, Gomindang(Çin Halk Parteisi)’a bağlı 100 bin kişilik Çin Ordusu,Japonların teslim olmasından sonra Doğu Türkistan’a getirilmiş doğu ve güney bölgelerinde konuşlandırılmıştır. Çin kızıl ordusu ile savaşması için Mareşal Cang Key Şek’ten emir alan Doğu Türkistan’daki bu Çin İşgal Ordusu’nun Komutanı General Tao Siyu “Yabancı topraklarda Çinli’yi Çinli’ye kırdırtmam.” Diyerek Kızıl Çin ordusuna katılma kararı almıştır. Kızıl Çin ordusu Doğu Türkistan’a gelene kadar bu Çin Milliyetçisi General Tao, Mao hakimiyeti adına Doğu Türkistan’da düzeni sağlamaya devam edeceğini açıklamış ve Mareşal Cang Keyşek Doğu Türkistandaki milliyetçi Çin ordusunu, “Hain” ilen etmesine aldırmadan Çin kızıl ordusu’na katılmıştır.(Hakikata dönmüştür.) Günümüzde Doğu Türkistan’daki Sözde İnşaa ve Üretim Ordusu ( Bingtuvan) denilen ve merkezi Çin yönetimine direkt bağlı stratejik ve özel Çin Ordusu, aslında o 100 bin kişilik eski Çin ordusundan kurulmuş olan sözde sivil gerçekte ise, bir silahlı sivil bir güçtür.
Doğu Türkistan’ın 19.yüz yılda Yakuphan Bedevlet(1863-1877 arası) devletinin yıkılması ve Doğu Türkistan’ın tekrar Çin işgaline maruz kalmasında Rus ve İngilizlerin, 20.yüz yılda kurulan iki bağımsız Doğu Türkistan devletinin(1933-Kaşgar ve 1944-Gulca merkezli) yıkılmasında ise, Rusların rolü çok büyük olmuştur. Bundan sonra da Doğu Türkistan’ın özgürlük mücadelesinde bu topraklar Çin ile onun rakipleri ve Çin’i zayıflatmak isteyen dış güçlerin mücadele sahnesine dönüşebilir.Çünkü Doğu Türkistan Asya’nın merkezinde,Doğu –Batı,Kuzey-Güney ulaşım hattının tam odağında yer almaktadır. Bununla birlikte, Doğu Türkistan’ın durumu ve konumunun ne olacağı, Batı Türkistan Türk Cumhuriyetleri ve Çin’in geleceğini direkt etkileyecektir.Doğu Türkistan’ın konumundan direkt etkilenecek olan ülkeler arasında Rusya,Pakistan ve Hindistan’da bulunmaktadır.
Uygurların bundan sonra ne yapabileceği konusuna geçmeden önce tarihten birkaç olayı hatırlatmayı önemli buluyorum;
1860’lı yıllarda İngilizler Hongkong’u işgal ettikten sonra, Çin’in 5 büyük limanını İngilizlere açma ve mallarının serbest girmesine izin ,Çin’de serbestçe afyon ticareti yapabilme haklarını elde etmiştir. Aynı yıllarda Çarlık Rusya,Vladivostok limanı’nın de içinde bulunduğu Çin’in Mançurya Bölgesi’nden büyük bir toprak parçasını ilhak etmiştir. Tam bu yıllarda Doğu Türkistan Hükümdarı (Emiri) Yakup Han Bedevlet, Keşmir’ den Çin Seddi ne kadar toprakları birleştirerek Bağımsız Doğu Türkistan(Kaşgariya) devletini kurdu ve bunu dünya’ya ilan etti. Bu durumdan Ruslar, Bağımsız Doğu Türkistan’ın Rus işgali altındaki Batı Türkistan’da yaşayan Müslüman Türkler ve İngilizler de sömürge ve işgalindeki Hindistan halkının , Komşu Doğu Türkistan dan ilham alacağından endişe ettiler ve bu ezeli iki rakip ortak bu çıkar noktasında birleştiler. Batılı güçlere yenilmiş ve Ezik Çinli’lerin gönlünü almak ve onları tekrar Doğu Türkistan üzerine salmak için, Çin ordusunun Doğu Türkistan’a girmesini teşvik ettiler. Bu sıralar Çin’in hazinesi bomboştu ve Çin’in Doğu Türkistan’a saldıracak mecali de yoktu ve ülkenin genel durumu de bu işgale hiç uygun değildi. Bunu iyi bilen İngilizler Çinlilere kesesini cömertçe açtı ve Çin’e kredi sağladı. Ruslar ise, İngilizlerden alınan bu paralarla Çinli’lere Silahlar sattı ve cephane temin etti. Böylelikle Pekin ,doğu’da kaybettiklerinin yerine, batı’da yeniden toprak kazanmak ve kazanç elde etmek için Doğu Türkistan’a saldırdı. Doğu Türkistan siyasi tarihinde 2. Çin-Mançur İstilası olarak anılan Çin işgalı böylece tekrarlamış oldu. Bu suretle İngilizler ve Ruslar da bir taşla iki kuş vurmuş oldular.
1933’te Kaşgar’da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’ni yine Sovyet Rusyası aynı endişe ile tekrar ortadan kaldırmak için harekete geçti. Stalin’in emri ile Sovyet Kızıl Ordusu , Karadan ve havadan Doğu Türkistan Milli Ordusu’na saldırdı. Sovyet kızıl ordusunu göndererek dağıtarak yok etti. Doğu Türkistan’ı Urumçi’deki Rus uşağı olan Çinli Cellat ve Eşkıya General Şeng Şisey’e teslim etti.
1944’te İli bölgesin merkezi Gulca şehrin’de kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nın Devlet başkanı Alihan Töre Haziran/1946 ayında KGB ajanlarınca Sovyetlere kaçırıldı ve ölüm tarihi olan 1976 yılına kadar Taşkent’te gözaltında tutuldu.Cumhurbaşakanı Ali Han Töre kaçırıldıktan sonra Sovyetler, Aksu ve Tacikistan-Afganistan sınırındaki Sınır Kasabası Taşkorganı ele geçirip bu yol ile Kargalık,Yarkent’e kadar ilerleyen Doğu Türkistan milli ordusunu’nun ileri kurtarma harekatını durdurdu ve Milli Ordu’nun Gulca’ya derhal geri dönmesini istedi. Stalin’in hıyanetini hisseden Osman Batur,Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nden ayrıldı ve Vali olarak atandığı Altay bölgesinde kendi egemenliğini ilan etti. İli ve Altay’da ikiye bölünen Doğu Türkistan Milli Ordusu kendi aralarında 3 yıl kadar savaştılar. Stalin,Doğu Türkistan Milli Ordusunun Düşmana(İşgalcı Çin Ordusu’na) karşı tek kurşun sıkmaya izin vermedi ve bu ordu’nun ileri hareketanı başkent Urumçi’nin varoşu olan Manas Irmağı kıyılarında durdurdu.
11 haziran 1946’te kaçırılan Ali Han Töre’nin yerine Devlet Başkanı olan Ahmetcan Kasimi, Genel sekreter Abdülkerim Abbas, Savunma Bakanı Delilhan Sugurbayov (Kazak Türkü),Genel kurmay Başkanı General İshakbek Monolov (Kırgiz Türkü) başta olmak üzere Doğu Türkistan Cumhuriyetinin Önderlerini Sovyetler Alma-Ata’ya topladı. Onları Çin’de iktidarı ele geçiren ve devlet başkanı olan Mao ile Pekin’de görüşmeleri ve anlaşmaları için onları ikna etti ve Uçağa bindirdiler.Ruslar,daha sonra uçağın havada kayıp olduğunu iddia ettiler. Böylece Doğu Türkistan Cumhuriyetinin önderleri Stalin tarafından topluca ortadan kaldırıldı. Sovyetler Birliği böylece Bağımsız Doğu Türkistan devletini Komünist Çin’e hibe etmiş oldu. Doğu Türkistan semalarında 6 yıldır,özgürce dalgalanan bağımsızlığımızın sembolü Gökbayrak böylece Stalin tarafından bir kez daha indirilmişi oldu.
Sovyetler Birliği tarihe gömüldükten sonra,1996 yılında Rusya Federasyonu yönetimi o dönemin gizli arşivlerini açtı ve araştırmacıların incelemelerine izin verdi. Tanınmış bir Çin uzmanı olan Rus Akademisyen Yuri Mihayiloviç Galenoviç “ İki Mareşal : Stalin ve Cang Keyşek “ adlı kitabında şunları yazdı , “ 14 ağustos 1945’te Moskova’da Sovyet – Çin arasında işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile o gün Stalin, Moğolistan’in bağımsızlığının Çin tarafından tanınması karşılığında Doğu Türkistan’ın Çin’e iadesine onay verdi. iki ülke arasındaki 8 maddelik o anlaşmanın 5.maddesine göre; “ Taraflar karşılıklı egemenlik,toprak bütünlüğü ve bir birinin iç işlerine karışmama prensipleri temelinde işbirliği yapma konusunda anlaşmışlardır.”
Sovyetler Birliğinde Stalin tarafından 13 yıl rehin tutulan ve tahsilini bu ülke’de tamamlayan Çin devlet Başkanı Mareşal Cang Key Şek’in oğlu Cang Cingo, Babasını temsilen 29 Aralık 1946’da Stalin ile görüştüğünü ve görüşme ile ilgili anılarını hatıratında şöyle yazıyor; “ Stalin konu hakkında kendi görüşlerini açıklayıp şöyle dedi; Mançurya’da ağır sanayi tesislerini kurmaya, Uygur bölgesi ekonomisinin kalkınmasına yardım etmeye istekliyiz. Ancak,ben şunu tekrar ediyorum ki, tek bir Amerikan askerini dahi Çin topraklarına ayak bastırmayacaksınız. Amerikan askerleri Çin topraklarında görülürse durum hemen değişebilir”
Gerçi,Bağımsız Doğu Türkistan Cumhuriyeti devleti, 1945 yılında Kremlin sarayındaki gizli odalarda Stalin tarafından Çine satılmıştır.Buna rağmen, ta ki 1949 sonuna kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti devlet adamları ve Askeri yetkilileri ülkeleri hakkında Moskova’dan hiçbir şekilde şüphe duymamışlar ve Moskova’nın her emrini kusursuz bir şekilde yerine getirmiştir.Çünkü,onlar Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı ve özgürlüğünün tek garantörünün Moskova olduğunu düşünüyorlar ve buna inanıyorlardı.
Müslüman Uygur Türkleri bağımsızlık ve özgürlükleri için tarihte pek çok mücadeleler vermiş ve pek çok de bedel ödemiştir. Milletçe kitlesel olarak pek çok kahramanlıklar göstermiştir. Ancak,yüz binlerce,milyonlarca şehit vererek elde ettikleri topraklarını, devletlerini ve bağımsızlıklarını korumada siyasi olgunluk ve liderlik konusunda kahramanlıkları kadar başarılı olamamışlardır.Bu konuda tarih içinde bir çok ve önemli siyasi olgunluk eksikliği ve zafiyeti ortaya çıkmıştır. Bunun temel nedenlerinin başında ve hayatı konularda Uygur Türkü Liderlerimizin kendi kararlarını kendi alabilme yetenek ve cesaretini ve kararlılığını maalesef gösterememiş olmalarında yatmaktadır.
Eğer 1933’te Kaşgar’ da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hoca Niyaz Hacım, Rusların vaatlarına inanıp, kendi Hükümetini dağıtarak başkent Kaşgar’dan ayrılmasaydi ve Yine Rusların isteği ile Yarkent’te Başbakan Sabit Damolla’yı tutuklattırarak Aksu’da Sovyet KGB’ sine teslim etmeseydi bu devlet elebetteki yıkılmazdı. Kendisinin Ruslarla yaptığı anlaşma gereğince, Başbakan Sabit Damollam’ın teslimi ve Urumçi’deki Rus kuklası,Çinli Uygur Celladı ve Çin Eşkiyası General Şeng’e Yardımcılık koltuğuna heveslenip, devletini bırakarak Urumçiye gitmeseydi, Urumçide Genaral Şeng ve Sovyet KGB.’si tarafından kurbanlık koyun gibi boğazlanarak öldürülür miydi?
Devlet başkanı Hoca Niyaz Hacı kendi hükümetinin başbakanı Sabit Damolla’yı tutuklattığında tarih Nisan 1934’tü. Eli ayağı kelepçeli halde Ruslara Aksu’da teslim ettiği tarih ise, Mayıs ayı idi. Kendisi, Haziranda/1934’te Urımçi’de Şingşisey’in başkan yardımcılığ koltuğuna oturdu ve Şeng,ona Çin askeri üniforması giydirdi.1942 Yılına kadar Urumçi’de kalan Hoca Niyaz Hacı ve Sabit Damolla aynı günlerde Şing’in ceza evinde KGB elemanlarının gözetiminde şehit edildiler.
Hoca Niyaz Hacı bir halk kahramanı ve yetenekli bir asker ve iyi bir komutan idi. Kumul’da o 1930 yılında başlattığı Milili ayaklanma ve açtığı Özgürlük bayrağını 3 yıl içinde Kaşgar’a kadar taşıdı.Çin Seddi’ye yakın olan Doğu sınırı Kumul’dan Aksu,Kaşgar Yarkent ve Hoten’e kadar olan bölge’yi yanı bütün Doğu Türkistan topraklarının düşman’dan temizlemiştir. Doğu Türkistan topraklarının %70’i Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetinin kontrolünde iken, Devlet Başkanı olarak; Hükümet ve taraflar arasındaki iç anlaşmazlıkları görüşmeler yolu ile çözmek yerine, düşmanla iş birliği yapmayı tercih etti. Sonunda, kendisi hapsedildikten sonra, Güney bölgelerinde kalan Ordusu Rus uçaklarınca bombalandı ve karadan sınırı aşarak gelen Rus Kızıl Ordusu tarafından acımasızca imha edildi. Böylelikle, Doğu Türkistan Milli Ordusunun baş komutanı, anayasada belirtilen “ Cumhur başkanı 4 senede bir seçilecektir.Ancak,Milletimizin hürriyeti,ülkemizin bağımsızlığı için önderlik yapan Hoca niyaz Hacı ömür boyu Doğu Türkistan İslam cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı’dır.” Olarak taltif edilen bir Cumhur başkanı şerefli hayatını, şerefsiz bir koltuk uğruna veba etti ve çaresiz bir koyun gibi şehit edildi. Bu facianın bir çok nedenleri bulunmaktadır. Ancak,en önemli ve başta gelen neden ise, Vatan ve Milletin mukadderatına ait hayatı konularda kendi kararlarını kendilerinin alabilme yetenek ve kararlığını gösterememiş olmalarıdır.
Aynı tarihi hata 1944’te İli bölgesinde kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyetinde de tekrarlanmıştır. Devlet başkanı Alihan Töre, Rusların “Çinlilerle barış masasına oturacaksın” emrini kesinlikle ret etmişti. Çünkü,Milli ordu bir yıldan de az bir süre içerisinde İli, Çöçek ve Altay bölgelerinden Çin ordusunu tamamen temizlemekle kalmamış,Urumçi’ nin ön kapısı Kutubi İlçesine kadar ilerlemiştir. Güney bölgesin’deki Kolordu, Korla, Yultuz’u kurtararak Bay kasabalarını fetih etmiş Aksu’ya kadar ilerlemişti. Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin bir diğer Kolordusu Kaşgar’ın Taşkorgan, Kargalık ve Poskam İlçelerini kurtararak Hoten ve Kaşgar’a ön keşif ve özel harekat timlerini yollamışlardı. Stalin ve Ruslar bu duruma tepki gösteriyor çıldırıyorlardı. Alihan Töre Batı Türkistan’da uzun süre Ruslara karşı mücadele eden,Rusları iyi tanıyan bir Lider idi.Bu yüzden Rusya’da eğitim görmüş Rus yanlısı Ahmetcan Kasımı gibi yetenekli milliyetçi gençleri hükümetin en üst düzey makamlarında değerlendirdi. Ancak,hayatı konularda Ruslara hiç taviz vermedi. İli deki Rus konsolosu önce “Rus sınırındaki Tekes ilçesinde bir Türk ajan yakalandı. Bu ajan, Alihan Töre ile iletişime geçmek için görevli olduğunu itiraf etti” dedikodusunu yaydı ve hemen ardından “Alihan Töre Özbekistanlı bir Özbek,Uygurların devletinde Cumhurbaşkanı olabilecek bir Uygur çıkmadı mı?” gibi el altından fitne ve fesatlar yaymaya başladı. Bu dedikodulardan sonra Haziran/ 1946 ayında bir gecede Alihan Töre bizzat Gulca’daki Sovyet Konsulusu tarafından Sovyetlere kaçırıldı ve ve Doğu Türkistan Milli Ordusu’nun diğer bölgeleri kurtarmaya yönelik ileri harekatını böylece durdurmuş oldu. Çin ile karşılıklı savaş te böylece sona erdirildi. Güney bölgelere doğru ilerleyen milli ordu geri çağırıldı. Çin işgalinden kurtarılmış topraklar ise, tekrar Çin ordusunun işgaline terkm edildi. Can korkusundan Urumçi’yi boşaltmakta olan Çinliler bu durumu görünce tekrar geri döndüler.
Mareşal Alihan Töre’nın yerine Devlet Başkanı olan Ahmetcan Kasımı çok zeki, iyi eğitim görmüş,diplomasiyi çok iyi bilen yetenekli bir lider olmasına rağmen,Ruslara son derecede güveniyordu. O, Doğu Türkistan’ın kurtuluşunun Ruslar ile uyum içinde çalışmaktan geçtiğine inanıyordu. Hatta 27 Ağustos 1949’te Kazakistan başkenti Alma-Ata’da Ruslar, “ Uçak sizi Pekin’e götürecek.Mao ile masaya oturacaksınız. Sizin arkanızda yine biz varız ve size olan desteğimiz bundan böyle de sürecektir.” Vaadına karşılık uçağa binmiştir. Ahmetcan Kasimi bu vatlarla uçağa bindiğinde, bile “Neden ben Generallerim ile birlikte gidecekmişim ? Benim Dış işleri Bakanımın başkanlığında bir delege gönderirim. Ben Devletimin başında olmalıyım ve ,Generallerim de Milli Ordusunun başından ayrılmamalıdırlar.” demeyi bile aklına getirmemiştir.
Doğu Türkistan Cumhuriyetinin en tepesindeki 4 Lider Sovyet uçağı ile Pekin’e gitmek üzere havalandı ve bir daha geri dönmedi.Bir ay sonra uçağın Moğolistan sınır içindeki bir dağa çarparak parçalandığı ve içindeki yolcularnın de yanarak öldükleri açıklandı. Devletimizin bu aziz Liderlerine ait olduğu iddia edilen, yakılmış,kimlikleri hiçbir zaman anlaşılamayacak kadar kömüre dönmüş 4 ceset Gulca şehrine girildi….Doğu Türkistan Cumhuriyeti Hükümeti dağıtıldı, Ay yıldızlı bayrak gönderden indirilerek yerine esaretin sembolü Çin’in beş yıldızlı kızıl bayrağı çekildi. 30 bin kişilik Doğu Türkistan Milli ordu silahsızlandırıldı ve zamanla dağıtıldı. General Zunnun Tayyip ve Gani Batur gibi ordu komutanları, Abdurraup Mahdum ve Ziya Semedi gibi yüksek dereceli devlet erkanı ve bakanlar Batı Türkistan’a(Sovyetlere) kaçarak kendilerini kurtarmış olsalar da, Çin’e güvenip sivil yönetimlerde görev alan bir çok milli ordu komutanları sonra teker-teker toplanıp ceza evine konuldu ve çalışma kamplarında baskı,zulüm ve işkencelerle öldürüldüler.
Savaş meydanlarında hep zaferden zafere koşan bu Millet, neden masada,hatta masaya oturmaya bile fırsat bulamadan elindeki her şeyi kaybetti? Neden vatan topraklarında bu kadar kan boşuna aktı?Tabi ki bunun çok nedenleri vardır.En önemli nedeni kendi mukadderatımız hakkındaki can alıcı kararı kendimiz alabilme yetenek ve cesaretimizin olmayışında yatmaktadır.
Müslüman Uygur Türkleri olarak,bundan sonra da özgürlük ve bağımsızlık savaşında büyük devletler ile iş birliği yapmaya mecburuz. Önemli olan bir kısım önemli ve iç sırlarımızı kendi içimizde saklayabilmek. Çok önemli ve kritik konularda kendi kararlarımızı kendi başımıza alabilmek yetenek ve cesaretine sahip olabilmemizdir.
Doğu Türkistan Çin işgaline uğradığı yaklaşık 100 kusur yıldan beri,Uygurların kan ve göz yaşlarından beslenmeye alışmış, kemikleşmiş yönetici Çinli elit topluluğu vardır. Onlar alıştıkları bu beslenme kaynaklarından asla vaaz geçmeyeceklerdir. Çin’e demokrasi gelirse dahi, ,tarihinin hiçbir döneminde demokrasi kültürünü yaşamamış olan yine etnik Çinliler eli ile gelecektir.Kör adam için gece ile gündüzün farkının olmadığı gibi,Çin ulusu için de diktatörlük ile demokrasi arasında önemli bir algılama farkı olmayacaktır. Demokrasi Uygurlara bireysel özgürlük için belirli ölçüde ve geçici bir rahatlama getirebilir.Uygurların ilk arzu ve beklentisi önce toplumsal hak ve özgürlüktür. Biz Uygurlar için kolektif özgürlük olmadan bireysel özgürlük garantiye alınamaz. Çin gibi Doğu tipi demokrasiler etnik sorunlara çözüm getirme yetenek ve kapasitesine sahip değildir. Batı demokrasi’lerinin bile etnik sorunları çözmede yetersiz kaldığına şahit olmaktayız.Biz Uygur Türklerinin Kardeşi ve modeli olan Türkiye 1946’da çok partili demokrasiye geçmesine rağmen,Kürt sorunu çözüme kavuşturulamamış,onların dil ve kültürel hakları konusu halledilememiştir. Son 30 yıllık savaşta 40 bin can feda edildikten sonra ancak,bu sorun sorun çözüm aşamasına girmiştir.
İspanya bir batı Avrupa ülkesidir. Demokrasiye çok geç olarak geçmesine rağmen, kurallar iyi işliyor. Ancak,İspanya içindeki Basklar bir asrı aşan siyasi ve silahlı mücadeleden sonra, ancak 1978 yılında özerkliğe kavuşabilmiştir.
Bizim yurt dışındaki bazı Uygur sivil toplum Kuruluşları,Çin’e demokrasi gelirse her şeyin çözüleceğine inandırılmış durumdadırlar.
Bunların içlerinde Çin’e demokrasi gelir gelmez Pekin’e,Urumçi’ ye uçmayı sabırsızlık ile beklemekte olan “Lider”ler ve “Uygur Temsilciler” mevcut bulunmaktadır.
Uygur Türklerinin geleceğini belirleyecek temel ve esas faktörler, Doğu Türkistan’ın dışında yanı diaspora’da değil, bizzat Doğu Türkistan’ın içinde yanı Uygur Türklerinin ana vatanlarının içinde olacaktır.
Uygur Türklerinin kutsal özgürlük ve bağımsızlık davası,Yurt dışında yabancıların siyasi serasında yetiştirilmiş küçük beyinlere bırakılmayacak kadar kutsal ve büyüktür.
Tarih tekerrür edecektir.Uygur Türkleri bugün düne göre daha olgundur Daha bilinçlidir ve tarihinin hiçbir devresinde olmadığı kadar de vatan sevgisi ile dopdoludur.
Günümüzde Uygur Türkleri ne bekliyor? Ne yapabilir?Ne yapmalı?
(Devam edecektir)
KAYNAKLAR :
1- 杨增新为何能统治新疆17年
(Yang Zengşing Uygurları 17 yıl Nasıl yönetti-Çince)
2- 俄占外满洲海参崴鸟瞰
(Çarlığın Vladivostok’u ilhak etmesi-Çince)
3- Юрий Михайлoвич Галинoвич “ Маршал Сталин и Чан Кай-ши”
(Yuri Mihayiloviç Galenoviç “Mareşal Stalin ve Jangkeyşek- Rusça)
4- 蒋介石回忆录 (Mareşal Cangkeyşek’in hatıraları-Çincve)
5- 蒋经国回忆录 (Jang jing go’nun hatıraları -Çince)
6-胡德平:张治中先生谈新疆
(Hudepeng: Cangjecung Şinjiang (Doğu Türkistan’ı konuşurken-Çince)

Dogu Turkistan Kultur Merkezi Duisburg:"KOMÜNİST ÇİN ÇÖKÜYOR! UYGUR TÜRKLERİ NELER YAPMALI. ? (1. BÖLÜM)"




KOMÜNİST ÇİN ÇÖKÜYOR! UYGUR TÜRKLERİ NELER YAPMALI. ? (1. BÖLÜM)
Ahmet Muhammet(Uygur Haber ve Araştırma Merkezi UYHAM)
Çin komünist yönetimi, tarihinin en ağır siyasi krizini yaşamaktadır. Çin son 35 yıl içinde “dünya fabrikası” olarak sürekli çift rakamlı ekonomik büyüme ile en parlak dönemini yaşamıştır. Ekonominin liberalleşmesinde kapitalizmden daha fazla kapitalizmi benimseyen Çin’ in, içe dönük siyasi sistemi Kuzey Kore’den biraz gevşek, Küba’dan ise, daha sert baskıcı despot rejimi aynen devam ettirmiştir. Günümüzde , Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı politika, 1960 - 1970’lı yıllardake “Kültür devrimi” döneminden farksızdır.
Türkiye ve dünyadaki bir çok aydınlar ve siyasetçi Çin’e hayranlık ile bakıyor. Onlar, kapalı Çin’in gerçek durumunun ne olduğundan habersizdirler. Hatta Türkiye’de Çin hakkında uzman olduğunu iddia eden bir çok akademisyen Türk halkına yanıltıcı bilgileri veriyor. Çin’i anlamak için onun açıkladığı kendi verilerine biraz bakmak gerekir;
2008’de meydana gelen dünya ekonomik krizinden sonra Çin ekonomisi, görünmeyen bir büyük krize sürüklenmeye başladı. 2012’dean sonra Çin’in Mançurya bölgesindeki dev demir-çelik fabrikalarına, iç bölgelerindeki dev güneş, rüzgar tribünleri üretim tesisleri, dev gemi üretim tersanelerine ardı ardına kilit vurulmaya başladı. Çin’de mevcut maden ocaklarının 50%’si üretimlerini durdurdu. Bugün Çin’de Özel sektöre ait on binlerce fabrika, işletme ve üretim tesisleri kapanmaktadır. ÇKPnin yeni genel sekreteri, Çin devlet başkanı Şijinpeng (习近平), Çin halkının ÇKP kelimesini rüşvet, yolsuzluk kelimesi ile eşit gördüğünü çok iyi bildiği için, ÇKP’i kurtarmak için bir taraftan Parti içinde “yolsuzluk ile mücadele” siyasi hareketını başlatarak siyasi rakiplerine darbe vuruyorsa, diğer taraftan “Çin rüyası” sloganı ile güven tazelemeye çalışıyor. Çin’de şu an 87 milyon Çinli, ÇKP. üyesidir.
Ancak, Çinde gerçek Marksizm’i Çine geri getirmek isteyen ÇKP Merkez Komitesi(Politbüro) üyesi Bo Xiley ile (薄熙来), Onu destekleyen ve ÇKP merkezi komite içindeki 9 en üst düzey yönetici içinde en etkili olan Jo Yungkang (周永康) ve Çin Ordusunda üst düzey 16 general ile 400 den fazla subay bir son bir yılda tuklandı ve ceza evlerine konuldular.
Çin devlet başkanı Şi, hala Marksizm teorisinin Çin’in kılavuzu olduğunu, Sosyalist rejimden kesinlikle taviz verilmeden “Çin rüyası” sini gerçekleştireceğini bas-bas bağırıp duruyor. Dev Çin medyası koru halinde bu “Çin rüyası“ sloganını tekrarlayarak 1.5 milyar Çinliyi tekrar uyuşturmaya ve onları uyutmaya çaba harcıyor. Çin’de Marksizm’e inanmış bir devlet başkanı, ÇKP üyesi, ne de normal bir Çin vatandaşı kalmamıştır. İdeolojisiz kalan ÇKP, “Çin Rüyası” adını verdiği bu yeni söylemini Marksizm ideolojisi yerine koymak istemektedir. Marksizm, bir ideoloji ve Çin Rüyası ise, bir kavramdır. İdeoloji ile kavramı karıştıracak kadar kafası karışan ÇKP çıkmaz sokak’a adım atmıştır. Cansız beden,ideolojisiz bir parti olmaz.
ÇKP kendini kurtamak için inanılmaz bir çaba içindedir. Son 6 ay içinde Çin Genel Kurmay Başkanı Guo Boşiung (郭伯雄) Genel Kurmay başkan yardımcısı şuy Seyhu (徐才厚) olmak özere 16 üst düzey general ile 400 den fazla subayı tutklayarak ceza evine koymuştur. Genel Kurmay 2.başkanı Şuy Seyhu((徐才厚)nun başkent Pekin’in Çüy Çing sokağındaki 2000 m2. lik malikanesinin deposundan Çıkan 1 tondan fazla Amerikan doları,Euro ve Çin parasını Çin medyasına servis ettiler.Bu paraların Çin ordusunda terfi ve atamaların rüşvet karşılığı satıldığı ve el konulan bu paraların de alınan bu rüşvet paraları olduğu açıklandı. Günümüzde Çin Komünist yönetiminin Çin halkına karşı kullandığı en etkili silahı olan “sözde Çin Halk Kurutuluş Ordusu”nun gerçek durumu budur.
Çin’in resmi Xinhua ajansı 01 Ocak tarihli bir haberinde Çin ÇKP Merkezi Komitesi üyesi ve Hukuk işlerinden sorumlu Komite başkanı Vang çişen(王岐山)’in rüşvet,yolsuzluk suçlaması ile görevden alındığını bildiroi ve 2014’de bu suçlamalardan dolayı görevden uzaklaştırılan ve bakan derecesindeki üst düzey yönetici sayısının 68 kişi olduğunu ve hakkında yasal işlem yapılarak görevinden alınan veya ceza evine gönderilen orta(eyalet),alt (kasaba) ÇKP yöneticisinin 71000 kişi,olduğu belirtildi.
Çin Yüksek Yargısı, 2014’nın ilk 10 ayında kadar 10 ay içinde rüşvet ve yolsuzluktan dolayı haklarında dava açılan, yakalanan ve yargıya intikal ettirilen Devlete ait büyük işletmelede görevli ÇKP yönetici sayısının 40 bin kişi olduğunu açıkladı.
2013 yılı içinde ÇKP.lı bir milyodan fazla yöneticinin rüşvet ve yolsuzluktan dolayı haklarında soruşturma açıldığını, bunlardan 2581 dosyanın sonuçlandırıldığı belirtildi. Ayrıca, rüşvet ve yolsuzluktan dolayı zimmete geçirilen ve çalınan 165, 5 milyar $ devlet parasının geri alındığını(kusturulduğu) de belirtildi. 2014 yılı içerisinde Zimmetine geçirdiği paraları yurt dışına kaçıran ve daha sonra kendileri kaçmak isterken Gümrük kapılarında yakalanan ÇKP. dıktan sonra kendileri kaçmak isteyip gümrük kapılarında yakalanan ÇKP üst düzey yönetici sayısı 680 kişi olduğu ifade edildi. Bu sayılar ve olaylar buz dağının sadece görünen kısmı olup, görünmeyen ve yakalanmayanların sayısının bunların bir kaç on katı mertebinde olduğunu tahmin ediliyor.
Merkezi Washington’da bulunan araştırma kuruluşu “Global Financial Integrity” aralık 2012’de “Çin’den yabancı ülkelere Yasadışı yollardar Kaçırılan Paralar” başlıklı rapor yayımladı. Raporda 2000-2011 yılları arasında arasında Çin komünist parti yetkilileri tarafından zimmetine geçirilmek sureti ile yurt dışına kaçırılan para miktarının toplam büyüklüğünün 3,79 trilyon dolar olduğu belirtildi.
ÇKP nin organ gazetesi Global Times (环球时报-Huançiu şibao) 2009 yılından sonraki 5 yıl içinde Çin’deki kör yatırım sonucu 6.8 trilyon dolar parının buharlaştığını itiraf etti. Çinli ekonomistler, Çin’in yurt dışı yatırımının zarar oranının 90% olduğunu, geriye kalan 10% ’luk kısmının ise, geri alma imkanı bulunmadığını açık ve bastıra bastıra ilan etmiştir.
Çin’deki uluslar arası dev şirketler Çin’den hızlı bir şekilde ayrıldı ve ayrılmaya de devam ediyor. 2015 yılı Ocak ayı itibariyle; Japonya’nın Panasonic ve SHARP başta onlarca dev şirketin ana vatan Japonya’ya dönme kararı aldıklarını açıkladı. Son günlerde Apple ve Apple’ye üretim yapan Tayvan menşeli Foxconn şirketi Çin’den tamamen ayrıldığını ilan etti. Foxcunn Çin’deki tüm mağazalar zincirini kapatmakla beraber Çin’de Apple’e üretim yapan 130 dan fazla fabrikasını kapattı ve tüm üretimini Hindistan ve Uzak Doğu ülkelerine kaydırdığını açıkladı. Batı ve Japonlara ait bu Kapitalist sistem, Çin işçisini 35 sene sömürdükten sonra, zehirli atıklarını Çine bırakıp, daha ucuz emek, daha temiz çevre olan ülkelere gitmeye devam ediyor. Çin’ı terk eden Şirketlerden sadece el ve yoğun emek isteyen sektörler değil, teknoloji üreten şirketlerde hızla ayrılmaya başladı. Çin’de işini devam çalışan yabancı sermaye ise, aşırı çevre kirliliğine sebep olan işletmelere ve üretim tesislerine sahıp şirketler olmaktadır.
Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings,yakınlarda yayınladığı bir raporunda 2014 yılı Çin’in borç hacminin milli gelirinden 242 % daha fazla olduğunu açıklarken, IMF ise Çin yerel hükümetlerin 2013 yılı borcu Çin milli gelirinin 36%’sine denk geldiğini ilan etti. Çin dünyaya yatırım yapmış, borç vermiş gözüküyor, ama kendisi borç batağında yüzüyor. Çin’in elinde olduğunu iddia ettiği tüm döviz rezervlerinin borçlarının bir kısmını karşılamaya bile yetmediği biliniyor.
Çin’ in sorunu sadece siyasi ve ekonomik değildir. Çin’de her gün ortalama 500 toplumsal olay gerçekleşmektedir. Çin’deki gerçek işsizlik oranı 32% civarındadır. Çin’ de aşırı şişirilmiş emlak piyasasının çöküşe geçmesi ve ihracatın gün geçtikçe azalması ve buna paralel olarak iç piyasanın canlanması sonucu daha çok fabrika, daha çok işletme kapanacak, işsizlik oranı daha da artacaktır. Toplumsal huzursuzluk belirli bir noktaya geldiğinde kitlesel ayaklanmaya yol açacaktır.
Çin komünist yönetimi, yolsuzlukla suçlanan komünist yetkilileri cezalandırmak sureti ile halkın öfkesini yatıştırmak istiyor. Kiri kir ile temizlemek imkansızdır. Kirin ancak, sabun ile temizlenebileceğini ve sabun lazım olduğunu herkes bilir. Sayıları milyorlarla ifade edilen rüşvete alan, yolsuzluğa bulaşan, yasa tanımaz bürokrat, yöneticiyi eğitip yetiştiren, yetki veren, yetkiyi nasıl kullanması gerektiğini öğreten Çin komünist Partisi rejimidir. Çürümüş bir rejimin çürümüşlüğe karışı savaşmaya bünyesi müsait değildir. ÇKP. içinde yolsuzluğa karşı savaşarak kendini kurtarma çabası hakim gözükmektedir. ÇKP.iktidarının bu girişimi AIDS’lı bir ana’nın doğurduğu AIDS’lı bebeğine kendi sütünü emzirmek sureti ile Aids belasından kurtarmaya uğraştığından farksız bir çırpınıştır.
Yakalanıp ceza evine konulan üst düzey ÇKP yöneticilerinden içlerinde Bakanlık yapmış olanların de bulunduğu 50 yönetici kaldıkları cezaevlerinde intihar etmek suretiyle hayatlarına son vermiştir. Bu intihar eden Rüşvetçi Mahkumların cenazelerini aileleri özel fırınlarda yakılarak küllerinin kut içerisinde kendilerine teslimini tercih etmişlerdir. Çünkü, Çin komünist Yöneticiler ateist oldukları ve hiç bir dine inanmadıkları için bu yolu tercih etmektedirler. Bu şekilde ölen bir çok yöneticinin ailesi ve çocukları ve yakınları daha önceleri ABD’ye kaçtıkları ve oldukları ve kaçırılan varlıklar de bu ülke’de bulunduğu ve ayrıca bunların büyük bir çoğunluğunun Yeşil kart sahibi oldukları açığa çıkmıştır. Çin’i yöneten, kalkındırdıklarını iddia eden ve sonunda sosyalist Çin’den kaçan veya kaçmak isteyen bu kişilerden Çin halkına bir hayır gelebilirmi ?
Bugün yakalanıp ceza evine konulan üst düzey yöneticiler ve generaller bir adım önde harekat ederek erken davranarak şimdi kendilerini tutuklayanları yakalamış olsalardı, bu kez bunlar aynı suçlardan yanı rüşvet, yolsuzluk, zimmetine para geçirmek vebenzeri suçlamalardan dolayı yargıya teslim edilmiş olacaktı. Onlarında sakladığı tonlarca para ve altınlar de bu kez onlar tarafından ve cebindeki Amerikan yeşil kartları ile birlikte basına servis etmiş olacaktı.
Sovyetler Birliği’nin son dağılma sürecini günümüzde Çin bir bir yaşamaktadır. Bu süreci, ÇKP.’ de, Çinli aydınlar’da ve Çin halkı da açık ve net görmektedir. Ancak, kendilerini tarafsız aydın olarak tanıtan, ÇKP tarafından para ve yetki ile satın alınan bir çok Üniversite öğretim üyeleri, Akademisyenler ve yurt dışındaki ÇKP. iktidarının güdümündeki yurt dışındaki elit Çinliler hep bir ağızdan ve ortak bir koru halinde bu durumun aksini iddia ederek var gücü ile bağırmaktadır. Günümüzde bu ÇKP. Borazanları” Evet, ÇKP. meşruiyetini kaybetmiştir. Ama, Komünist partisi iktidardan giderse veya devrilirse,yerine gelecek örgütlü bir muhalefet veya Çin’i yönetecek hazır bir kadro ve otorite yoktur. Çin otoritesiz kalırsa Çin halkının başına yine geçmişte olduğu gibi, kara günler tekrar gelecek,iç savaş patlak verecek, ülke bölünecek…. Bu yüzden ÇKP nin kendini ıslah ve reformke etmesini beklememiz lazımdır.” diyerek Çin halkını yatıştırmak için var gücü ile çalışmaktadırlar.
Tarih Ve Yer: 19.Ağustos 1991- Moskova
Boris Yeltsin Kızıl meydanda tankların özerine çıkarak özgürlük çağırısında bulundu ve 08 Aralık 1991’de Sovyetler Birliğinin dağıldığını açıkladı ve Sovyet Komünist Partisini yasa dışı ilan etti. Komünist Partisi’ne ait tüm mal varlıkları devlet hazinesine devredildi. Bu dönemde dönemde,Sovyetler Birliği’nde Komünist Partiden başka hiçbir parti veya otorite yoktu.Yerine gelecek hazır bir yönetim kadrosu ve kurumu de ortalarda yoktu. Sovyetler Birliği çöktü. Çöken ve tarihe karışan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler (SSCB’nin) enkazı ve küllerinden özgür, bağımsız ve daha öz güvene sahip 15 bağımsız ülke ortaya çıktı. Yaklaşık bir 2 asırdır, Rusların esareti altındaki milletler bir damla kan dökmeden huzur ve barış içinde ve barışçıl yollarla özgürlük ve bağımsızlklarına kavuştular. Böylece ana gövdeyi oluşturan Rus halkı de barışa ve huzura kavuşmuş oldu. Rusya’da bugün seçime katılma şartlarına sahip 50′ den fazla siyasi parti bulunmaktadır. Bugün Rusya Federasyonu’rda yaşayan halkların hayat standardı ve refah düzeyi Çinden kat-kat üstündür. Rus Ordusunun caydırıcı gücü en az 5 Çin’e bedeldir. Günümüzde Çin’ de mevcut 550 Dolar Milyarderinin 500’ü (yaklaşık % 90’i) ÇKP yöneticileri ve onların ailesinden oluşmaktadır. Ama Rusya’da öyle değil.
Sovyetler Birliği dağılırken, SKP.ne mensup guruhlar Kızıl meydana çıkıp bu tarihi devremi ve değişimi protesto edemedi bile. Çin’de ÇKP.iktidarı devrilirse, 87 milyon ÇKP üyesi Çinli kendi canı ve malını kurtarma derdine düşecek ve ortalık toz dumana ve büyük bir kaosa karışacaktır. Çünkü ÇKP inanç temeli üzerinde değil, şahsi ve parti çıkari özerinde varlığını sürdürmeye ve korumaya çalışan bir suç şebekesidir.
Çin komünist iktidarının ömrünün tamamlanmasına sayılı günler kalmıştır. Çin’in içinde bulunduğu siyasi, ekonomi, etnik, toplumsal kriz çok yakınlarda bir gün aniden bir noktadan patlayacak ve tüm Çin’i ateş gibi saracaktır. Çin’in özgürleşmesi,demokratikleşmesi kaçınılmazdır. ÇKP’nin kanlı iktidarının çöküşü ve Sovyetler gibi tarihe görümülmesi, ezilmiş, aşağılanmış ve duyguları yıllarca bastırılmış, çaresiz ve zavallı Çin toplumu ile yurt dışına sürgüne zorlanmış olan ve sayıları milyonları bulan Çin diasporası, Tibetlilerı, Mançur ulusunu ve ülkeleri işgal edilmiş, bütün varlıkları gasp, Milli ve dini kimlikleri zorla yok edilmeye ve dünya’dan imhaya çalışılan Müslüman Uygurları ümit kaynağı olarak görmektedir. Çine demokrasi hakim olduğunda Uygur Türkleri ne elde edecek?
Müslüman Uygur Türkleri Özgürlüklerine kavuşabilmek için neler yapmalıdırlar ? Ne yapabilirler ? Bu hususları hakkında fikir cimnastığı yapmamızın zamanı gelmiştir, diye düşünüyorum.
(Devam edecektir)
Kaynaklar :
1. 中国将统计公务员非正常死亡情况
2. Chinese Economy Lost $3.79 Trillion in Illicit Financial Outflows Since 2000, Reveals New GFI Report
3. 公安部:“猎狐”行动抓获外逃经济犯罪人员680人
英媒:中国在过去5年中浪费6.8万亿美元投资
4. 中国通胀走软加大央行扩大信贷压力
5. Fitch Cuts China Yuan Debt Rating on Local Government

Featured post

Former Yunus Emre Institute President Arrested at Ankara Airport in Corruption Probe

  Ankara, [Date]  — Şeref Ateş, former head of Turkey's Yunus Emre Institute, was detained at Esenboğa International Airport under an ar...

Popular Posts