Saturday, 21 March 2015

ÜNİVERSİTELİLLER MUAYTHAİ DÜNYA KUPASI'da Türkiye Yarı Final ve FİNAL OYNAYACAK!


TÜRKİYE MUAYT HAİ FEDERASYONU Başkanı Hasan Yildiz:
"ÜNİVERSİTELİLLER MUAYTHAİ DÜNYA KUPASI -TAYLAND BANGKOK'DA düzenlenen Dünya Üniversiteliler Muaythai Kupasında 5 Milli Sporcularımız yarı final ve finale adını yazdırdı."

Üniversiteliler Muaythai Dünya Kupasında 43 Ülkeden sporcu katılıyor, Millilerimiz 11 Sporcu ile katıldığı Müsabakada Tolga Aslan Taylandlı rakibi karışında iyi bir müsabaka karşın, 2-1 mağlup oldu, aynı şekilde Sergen Telli, Özan Ünlü, Cindi Çelik, Mustafa Gümüş, Oğuz Şeker, oynadıkları müsabakalarda mağlup oldular,
Eleme turlarından galip ayrılarak yarı finale Yasin Pamay İranlı’lı rakibini, Doğan Emre Bıldırcı Meksika’lı rakibini yenerek yarı finale çıktı, Furkan Çığrık ise Amerika Birleşik Devletlerinden olan rakibini yenerek adını finale yazdırırken, Milli Sporcularımız Funda Diken yarı finalde oynadığı Polonya’lı rakibini ve Meltem Baş yarı finaldeki Belaruslu rakibine 3-0 yenerek adlarını Finale yazdırdılar.
16-23 Mart 2015 Tarihlerinde Tayland'ın Bangkok kentinde devam eden IFMA-Uluslararası Amatör Muaythai Federasyonu ve FISU-Uluslararası Üniversite Sporları Federasyonu bünyesinde yapılan yapılan faaliyet 17 Mart 2015 tarihinde açılış töreni ile başladı, Muhteşem bir atmosferde yapılan Törene, Tayland Kültür Turizm ve Spor Bakanı, Spor Dairesi Genel Müdürü, Üniversite Sporları Departmanı Başkanı, WMC Başkanı, FISU temsilcileri IFMA, Başkanı Dr. Sackai Tapsuwan ve Genel Sekreter Stephan Fox, EMF, FAMA ve Diğer kıta temsilcileri, Katılan 43 ülkenin kafile temsilcileri katıldı.
Açılış töreninde Kraliyet muhafızları öncülüğünde, tören yürüyüşü, Ülke bayrakları tanıtımları, Geleneksel kiyagetler ile Tayland’a özgü dans, müzik ve akrobatik gösteriler, Muaythai Boran geleneksen göteriler, Wai-Kru ve Muaythai’ye özgü gösteriler yapıldı.
Törende Türkiye'den Dr. Erdoğan Aydın, Hakem ve görevlinin doğruluk ve dürüstlük yeminini tük dünyaya sundu, Muaythai Finlandıyalı sporcu bayan Suri Tura, sporcunun yemini ve temsilini yaptı. We are Muaythai şarkısı canlı söylendi.
Törende; IFMA, FISU, Tayland Hükümeti Bayrağı, ve Spor Bakanlığı Bayrağı göndere çekildi, FISU temsilcisi, Paolo Ferreira, IFMA Başkanı Dr. Sakchye Tapsuwan, Tayland Üniversitesi Spor Kurulu Prof. Dr. Prasart Suebka, Beden Eğitimi Bölümü Genel Müdürü Dr. Patanachart Kridiborworn birer konuşma yaptı, en son Tayland Krallığı Hükümeti Kültür Turizm ve Spor Bakanı Bayan Kobkarn Wattanavrangkul, bu özel günde gurur ve Muaythai dünyasını gösteren, duygusal bir konuşma yaptı ve ardından resmen gong vurularak Dünya Kupası müsabkaları açılışı yapıldı.


TÜRKİYE GENÇLER-BÜYÜKLER BAY-BAYAN WUSHU TAO-LU ŞAMPİYONASI,12-15 NİSAN 2015 SAKARYA SERDİVAN KAPALI SPOR SALONU'DA



ÜRKİYE GENÇLER-BÜYÜKLER WUSHU TAOLU ŞAMPİYONASI (12-15 NİSAN 2015)SAKARYA


TÜRKİYE GENÇLER-BÜYÜKLER BAY-BAYAN WUSHU TAO-LU ŞAMPİYONASI SAKARYA
12-15 NİSAN  2015 SAKARYA SERDİVAN KAPALI SPOR SALONU
TEKNİK TOPLANTI : 12 NİSAN PAZAR  Saat = 16:00-18:00
HAKEM TOPLANTISI: 12 NİSAN PAZAR Saat= 19:00 – 21:00
YARIŞMA GRUPLARI
GENÇLER
A GRUBU : 16-18 Yaş 3. Set Uluslar Arası Guidin Tao-lu Formlar ( Changquan, Daoshu, Jianshu, Qianshu, Gunshu, Taijiquan, Taijijian, Nanquan, Nandao, Nangun, Duilian
 B GRUBU : 13-15 Yaş 1. Set Uluslar Arası Guidin Tao-lu Formlar (Changquan, Daoshu, Jianshu, Qianshu, Gunshu, Taijiquan ,Taijijian , Nanquan, Nandao, Nangun, Duilian
C GRUBU : 32 Form (Changquan, Daoshu, Jianshu, Qianshu, Gunshu, Nanquan, Nandao, Nangun, Duilian
BÜYÜKLER
A GRUBU BÜYÜKLER (BAYAN): 3.Set Uluslar Arası Guidin Tao'lu Formlar ve Opsional Tao'lu Formlar  (Changquan, Daoshu, Jianshu, Qianshu, Gunshu, Taijiquan ,Taijijian , Nanquan, Nandao, Nangun,Duilian
Geleneksel Formlar: Baguazhang,Shuang jian
B GRUBU BÜYÜKLER (ERKEK): 3.Set Uluslar Arası Guidin Tao'lu Formlar ve Opsional Tao'lu Formlar  (Changquan, Daoshu, Jianshu, Qianshu, Gunshu, Taijiquan ,Taijijian , Nanquan, Nandao, Nangun,Duilian
Geleneksel Formlar: Xingyiquan,Chungui dadao
YAŞ GRUBLARI;
A GRUBU GENÇLER : (16-18 Yaş) 1997-1998-1999 Doğumlu Sporcular
B GRUBU GENÇLER : (13-15 Yaş) 2000-2001-2002Doğumlu Sporcular
C GRUBU GENÇLER : (12 Yaş Altı) 2003 ve Alt Doğumlu Sporcular
BÜYÜKLER : Büyüklerde Yarışacak Sporcularda Doğum Şartı Aranmaz
GENÇLER : 1 Açık El 1 Kısa Silah 1 Uzun Silah ve Duilian'da Yarışabilirler
BÜYÜKLER : 1 Açık El Modern Tao'lu 1 Açık El Geleneksel Tao'lu 1 Uzun Silah Modern Tao'lu 1 Kısa Silah Modern Tao'lu 1 Geleneksel Silahlı Tao'lu ve Duilian'da Yarışabililer
Daha Önce Dünya Şampiyonalarında 1.,2. ve 3. Olan Sporcular İsterlerse Şampiyonaya Katılmayabilirler. Milli Takım Şeçmelerine Katılabilirler.
Gençlerde Yarışan Sporcular Büyüklerde Yarışamazlar.
Büyüklerde Yarışan Sporcular Gençlerde Yarışamazlar.
ZAMAN ŞARTI : Gençlerde Zaman Şartı Aranmaz
                                Büyüklerde 3. Set Guidin ve Opsional Tao'lu Taijiquan , Taijijian 3-4 dk.
                               3. Set Guidin ve Opsional Formlar İçin 1 dk 20 sn
                                Geleneksel Formlar İçin 2 Dakikadan Fazla Olamaz.                       
Opsional Formlarda Yarışacak Olan Sporcular Nandu Formlarını Teknik Toplantıda Merkez Hakem Kuruluna Teslim Ederler.
HARCIRAH:
İl Müdürlükleri Bütçe Durumları göz önünde bulundurularak harcırah ödemesi yapılabilir. Federasyonumuz tarafından harcırah ödemesi yapılmayacaktır.
13-14-15 NİSAN 2015
1.Gün Açık Eller
2. Gün Kısa Silahlar
3. Gün Uzun Silahlar
Belirtilen Formlar Haricinden Farklı Form Çizen Sporcular 9 Puan Üzerinden Değerlendirilirler
KONAKLAMA;
Konaklama yerleri hususunda katılımcılar kendi imkanları doğrultusunda konaklayacaktır. Federasyonumuz tarafından herhangi bir çalışma yapılmayacaktır.
Reklamanda Yer Almayan Hususlarda Türkiye Wushu Federasyonu Teknik Kurulu  Yetkilidir.

İşte Öcalan’ın Nevruz Mesajı




İşte Öcalan’ın Nevruz Mesajı
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın merakla beklenen mesajı okundu. Öcalan, mesajında, PKK’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırmak ve yeni döneme uygun siyasi taktiklerini değerlendirmek için kongre yapmasını önemli gördüğünü belirterek, barış ve kardeşlik vurgusu yaptı.
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın merakla beklenen mesajı Diyarbakır’daki tarihi Nevruz kutlamasında okundu. Mesajı Kürtçe, HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Pervin Buldan, Türkçe ise İstanbul milletvekili Sırrı Süreyya Önder okudu. Mesajına Nevruz’u selamlayarak başlayan Öcalan, şunları kaydetti:
“Emperyalist kapitalizmi ve despotik yerel işbirlikçilerin tüm dünyaya dayattığı neo-liberal politikaların yol açtığı kriz bölgemiz ve ülkemizde çok yıkıcı bir şekilde yaşanmaktadır. Halklarımızın ve kültürlerin etnik ve dini farklılıkları bu kriz ortamında anlamsız ve acımasız kimlik savaşları ile tüketilmektedir. Ne tarihi ne de vicdani ve siyasi değerlerimiz bu tabloya asla sessiz kalamaz.
Bilakis acil bir müdahale, dini inançlarımız siyasi ve ahlaki sorumluluğumuzun gereğidir. Ülkemiz halklarımızın demokrasi, özgürlük, kardeşlik ve onurlu barışı için yürüttüğümüz mücadele bugün tarihi bir eşiktedir. 40 yıllık hareketimizin acılarla geçen bu mücadelesinin boşa gitmediği gibi aynen sürdürülemez bir aşamaya da varmış durumdadır. Anlayışımız bizden dönemin ruhuna uygun bir demokratik çözümü ifade etmektedir.”
“ARTIK YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR”
Mesajında, çözüm süreci çerçevesinde Dolmabahçe Sarayı’nda açıklanan 10 maddelik deklarasyona da dikkat çeken Öcalan, şu ifadelerde bulundu:
“Bu temelde yeni bir süreci başlatma görev ile karşı karşıyayız. Deklarasyon gereği mutabakat oluşturması ile birlikte PKK’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü silahlı mücadeleyi sonlandırmak ve yeni döneme uygun siyasi taktiklerini değerlendirmek için bir kongre yapmalarını önemli görmekteyim. Bu hakikat ile yüzleşme komisyonundan geçerek bu kongreyi başarı ile realite etme durumunu yaşarız. Bu kongremiz ile birlikte artık yeni bir dönem başlamaktadır.

Bu yeni dönemde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde özgür ve eşit anayasal yurttaşlık temelinde kimlik sahibi demokratik toplum olarak barış içinde ve kardeşçe yaşama sürecine giriyoruz. Böylelikle 90 yıllık cumhuriyet tarihinin çatışmalarla dolu geçmişini aşıp, gerçek barış kriterleri ile örünmüş bir geleceğe yürüyoruz. Nevruz’un gerçek tarihine yakışan da böyle bir aşamayı selamlamaktır. Selam olsun. Velakin ülkemiz ve halklarımız için doğru olan olgular aynı zamanda kutsallarla dolu bölgemiz için de geçerli olmak durumundadır.”
“IŞİD, BARBARLIĞIN ANLAMINI ZORLUYOR”
Kapitalist emperyalizmin son 100 yıllık gerçeğinin ulus devlet çerçevesinde etnik kimlikleri birbirlerine düşman etmek olduğuna da dikkat çeken Öcalan, mesajını şöyle sürdürdü:
“Yani böl-yönet politikasına uygun olarak varlığını acımasızca günümüze kadar sürdürmek. Bilmeliyiz ki Ortadoğu üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen emperyalist güçlerin yol açtığı son zorbalık IŞİD görüntüsüyle ortaya çıkmıştır. Barbarlığın bile anlamını zorlayan bu örgüt kadın çocuk demeden Kürtler, Türkmenler, Araplar, Ezidiler, Asuri ve Süryaniler başta olmak üzere bütün bölge halklarına ve bütün inançlara dönük vahşice katliamlar sergiledi.
Artık gün bu acımasız ve yıkıcı tarihi sonlandırıp gerçek geçmişine uygun barış kardeşlik ve demokrasiye geçiş yapmak günüdür. Doğru bildiğim ve inancım gereği çatışmacı, yıkıcı milliyetçiliğin doğurduğu ulus değerleri demokratik kimliklerle bir ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir. Bunun için ulus devletleri demokratikleşmenin yeni bir türünü gerçekleştirmeye ve kendi aralarında Ortadoğu’nun demokrasisini inşa etmeye çağırıyorum. Ayrıca bugün vesilesi ile mahşeri topluluğumuz ezici çoğunluğu teşkil eden özgürlüğe kanat çırpan kadın ve gençleri önümüzdeki günlerin ekonomi, siyasal ve güvenlik alanında özgürlük ve demokrasi mücadelesinde en aktif bir şekilde yer almaya çağırıyorum.
Ayrıca hem bölgemiz için hem de uluslararası dünya için büyük anlamı olan Kobani direnişini ve zaferini selamlıyorum. Bu temelde gelişen eşme ruhunu halklarımız arasında yeni tarihin sembolü olarak selamlıyorum. Yukarda belirtmeye çalıştığımız tüm bu saptamalar tek cümleyle toplumun yeni inşası için değerli bir çağrıdır. Tekrar bu tarihi Nevruzun şahsınızda tüm insanlık için büyük hayırlara vesile olması dileğiyle hepinizi bütün kalbimle selamlıyorum. Yaşasın nevruz, yaşasın halkların kardeşliği.”

abdullah_ocalan_orjinal_mektup

CEYHAN BELEDİYE BAŞKANI ALEMDAR ÖZTÜRK’TEN NEVRUZ MESAJI




Ceyhan Belediye Başkanı Alemdar Öztürk 21 Mart Nevruz bayramı nedeniyle bir mesaj yayımladı Başkan Öztürk mesajında şunları kaydetti; “Ülkemizin sahip olduğu köklü kültürü ve gelenekleri yanında, böylesi güzel günlerin ilham ettiği birlik, beraberlik ve kardeşlik sembolü, dünyanın en eski barış ve dostluk bayramlarından biri olan, baharın müjdecisi Nevruz'u hep birlikte kutlamanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyoruz.
Başkan Öztürk Dilimiz, dinimiz, etnik kökenimiz ne olursa olsun, hepimize, topraktan gelip toprağa döneceğimiz gerçeğini hatırlatan Nevruz, aramızdaki sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk ve kardeşlik duygularını, güçlendiren bir dönüm noktasıdır. Hoşgörüyü simgeleyen Nevruz, Orta Asya'dan Balkanlara, Ortadoğu’dan Anadolu'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada binlerce yıldır aynı coşkuyla kutlaması gelmektedir.
Ülkemiz ve bütün Türk dünyası, barış ve adaletin, insanlığın huzuru ve refahı için temel şart olduğunun bilinciyle, bizler birbirinden farklı kültürlere mensup insanlarla aynı coğrafyayı paylaşmış, etnik kökeni, dini, dili ve siyası görüşü ne olursa olsun, herkes bu ülkenin eşit haklara sahip asil ve özgür vatandaşlarıdır. Huzur, güven ve barış içinde farklılıkları zenginlik olarak telakki etmiş bir medeniyetin mirasçılarıyız.
Nevruz, milletimizin hasletlerini en doğru şekilde yansıtan, nesilden nesile aktarılması ve sahip çıkılması gereken en önemli kültürel zenginliklerimizdendir. Bizler aynı duvarı oluşturan tuğlalar misali, ayrılmaz bir bütünüz. Bu bakımdan, Nevruz kutlamalarının, günümüzde, tarihi mirasımıza, kültür ve medeniyetimize yakışır bir şekilde toplumsal barışımızı, birlik ve beraberliğimizi daha da güçlendirecek adımlar atmaya, bir arada yaşama azmimizi kararlılıkla korumaya devam etmeliyiz. İnanıyorum ki, bugün yurdumuzun dört bir yanında neşe ve sevinç içinde kutlanan Nevruz İnşallah dostluk ve kardeşlik bağlarımızın daha da güçlenmesine, birbirimize daha da kenetlenmemize vesile olacaktır. Dedi
Bu duygu ve düşüncelerle, umudu, bolluğu ve bereketi müjdeleyen Nevruz gününü kutluyor, daha güzel günlerin başlangıcı olmasını temenni ediyorum.”dedi.


Haber Tarihi : 21.3.2015
Okunma Sayısı : 10

HAYTAP (Hayvan Hakları Federasyonu):"Hayvan hakları ihlalinde birinci derece yetkili makam ORMAN SU İŞLERİ MÜDÜRLÜKLERİDİR"



Hayvan hakları ihlalinde birinci derece yetkili makam ORMAN SU İŞLERİ MÜDÜRLÜKLERİDİR. ( Istanbul'da memur azlığından yetki devri yapıldığı için yetkili makam ceza kesme yeri ya da müdahele makamı doğrudan belediye veteriner işleri müdürlükleridir )
Tüm ihbarlarınızı öncelikle bu kurumlara ve Orman Su İşleri Bakanlığına yapınız.
Çalışmayan memuru çalıştırmak , iş yapmayan görevliyi çalıştırmak sokakta hayvan beslemekten daha zor olduğunu biz de biliyoruz. Ancak bu işin içinde bu yüreği katmerleşmiş memurları çalıştırmak , kendilerine yasayla verilen yetkileri kullandırtmak olduğunu da unutmayalım. Hayvan beslemek en kolayı , uyuyan devlet mekanizmasını harekete geçirmek en zorudur.

Serdar Gökhan: Süleyman Şah’ın Toprağındanım



Serdar Gökhan: Süleyman Şah’ın Toprağındanım
Süleyman Şah karakterini oynayan Serdar Gökhan: ‘Aparslan’ın Anadolu’ya girmesiyle bu topraklara gelen 24 boydan biri olan Çepni boyundan bir üyeyim ben. Atalarımda bu kan var’ dedi.
TRT’de yayınlanan “Diriliş” dizisinin Süleyman Şah karakterini oynayan Serdar Gökhan ile Yeşilçam’dan yeni nesil oyunculuğuna ve şu sıralar “nakli kubur” sebebiyle gündemde olan ”Süleyman Şah” ile ilgili her şeyi Türkiye Gazetesi’nden Büşra Kamış sizler için sordu.
Serdar Bey, sinema dünyasının duayenlerinden birisiniz. Bu mesleği iyi ki seçmişim dediğiniz oldu mu?
– Tabii ki oldu. Şu meslek dünyanın en güzel, en iyi mesleği inanın ama maalesef bu ülkede değil. Bizim ülkemizde sanatın ve sanatçının maalesef değeri yok. İnsanlar sanatçıyı yanlarında malzeme olarak kullanıyor. Bakın ben 51 yıldır setlerdeyim ama hâlâ ekonomik anlamda kendimi kurtarabilmiş değilim. 69 yaşındayım hâlâ çoluğumun çocuğumun nafakasını çıkarmak zorundayım. Böyle mi olmalı? Ben 127 tane sinema filminde başrol oynadım, 40’a yakın televizyon dizisinde oynadım. Benim şimdi havuzlu villada oturup, hatıralarımı yazmam veya senaryo yazıp genç nesillere birikimimi aktarmam lazım. Ama hâlâ çalışmak zorundayız. Dünyaya tekrar gelsem yine bu mesleği seçerim ama bu ülkede değil!
Başka bir meslek ile hayatınızı sürdürmek gibi bir arayışınız oldu mu?
– Olmadı. Benim sinemaya girmeden evvelki mesleğim ressamlık. 64 yıllarında ressamlık yaptım. Babıali, Nuruosmaniye caddesinde 7 yıl çocuk mecmualarına çizdim. Rahmetli Cem Ertürk gibi. Onunla beraber çalıştık. O zamanlar el emeğiyle bir yere gelinmiyordu ve sinema cazipti, hasbelkader girmiş olduk bu işe. Asıl mesleği bıraktık. Keşke mesleği bırakmasaydım, belki başka yerlerde olurduk. 51 senedir aynı kuyuyu kazıyoruz, daha bir adım bile ileriye gitmiş değiliz.
Kahramanlık rolleri için “biçilmiş kaftan” mısınız?
– Oğuzların Selçuklu döneminde Alparslan’ın Malazgirt savaşıyla Anadolu’ya girmesiyle beraber bu topraklara gelen 24 boydan biri olan Çepni boyundan bir üyeyim ben. Yani atalarımda bu kan var. Gerçi muhakkak hepimizde vardır da, ben daha çok hissediyorum. Bu tür projeleri de diğerlerinden daha çok benimsiyorum ve yaşıyorum. Bakın Süleyman Şah belli bir süre sonra ölecek olmasına rağmen, can atıyorum oynamak için; onu yaşatmaya özen gösteriyorum. Başarılı da oluyoruz, dizimiz tuttu. Ben diğer rollerden ziyade kahramanlık rollerini daha çok seviyorum. Kanımı buluyorum. Keşke yalaka yulaka o televizyon dizileri yerine gençlerimize geçmiş tarihimizi öğretebileceğimiz, eğitebileceğimiz, örf ve âdetlerimizi kafalarında yeşertebilecek projeler olsa da neslimiz tarihini ve atalarını öğrense…
Oyuncuların performansından memnun musunuz peki?
– Çalışma saatleri yorucu. Zorluklara rağmen özellikle genç oyuncular iyi iş çıkarmak için çabalıyor. Çok zor bir iş yapıyoruz. Dönem filmi demek bu zamanda çok zor… Bir de buna olumsuz hava şartları katılınca çile çekiyoruz bir yerde. Ama bunu görmüyoruz. Çünkü büyük bir aşkla bir birimize kenetlenmiş bir şekilde sonuna kadar götüreceğiz imajıyla çalışıyoruz. Hiç kimse sıkıntılarını dile getirmiyor. Ayrıca çekimler çok uzun. Dünyanın hiçbir yerinde 2 saati geçen dizi olamaz. Her hafta bir sinema filmi çekiyoruz sanki; normal bir sinema filmi de değil! “Sefiller”i çekiyoruz! Bu kadar uzun bir zaman olamaz. Yetiştirmekte zorluk çekiyoruz. Seyirci de bitirmekte zorluk çekiyor. Yani sektörün bir araya gelip buna bir çözüm bulması lazım. Ama işlerine gelmez, çünkü bilirsiniz para dünyası… Olan yine halka oluyor, oyunculara oluyor.
Yeni nesil oyuncular nasıl?
– Bizim zamanımızda oyuncu olmak çok zordu. Ben 1964’te girdiğim sinemada 5 sene set işçiliği yaptım, dublörlük yaptım, her şeyi yaptım. Ancak 1969’da Ses mecmuasının yarışmasıyla başrole geldim. Şimdi her şey serbest… Her şey kolay… Üretim çok, kanal çok, istek çok… Artık neredeyse yoldan geçenleri alıp oynatacaklar. Oyunculuğun değeri kalmadı.
Dertlisiniz?
– Aaah, dertli olmaz mıyım… Eskiden ışıkçısı, sesçisi ile langur langur otobüslerde sete gittiğimizi biliriz. Kıyafetlerimizi bavullarla kan ter içinde taşıdığımızı bilirim. Şimdi ooohooo… Bakın ben bunca zamandır yapımcıdan özel bir şey istemedim. Şimdi görüyorum, karavan istiyorlar kendilerine, daha dün gelmişler, ne oldukları belli değil, iki dizide rol almışlar, altlarına karavan istiyorlar! Ama bu daha makbul görünüyor biliyor musunuz? İstememekle hata yapıyorum belki ama benim yapım bu, istemiyorum! Ekstra bir masrafa sokmaya gerek yok. Ha istesem olmaz mı? Elbette olur, yapımcı mecbur.
“Oğlunuz Ertuğrul”u sorayım son olarak… Engin Altan Düzyatan için ne düşünüyorsunuz?
– Çok temiz bir çocuk. Elimi öpmeden sete başlamaz. O bu meslekte kalıcı… Karakteri sağlam. Kalıcı derken… Bazı tipler var; sansasyonel olaylarla, bir anda kendini Hollywood yıldızı zannedenler… Çabuk havalara giriyorlar. Ya bir dur bakalım, aradan 8-10 sene geçsin, adam diye ortada kal da ondan sonra havanı atarsın. Medyamız da maalesef çok şişiriyor.
Usuldendir; seyirciye mesajınız?
Türk toplumuna sevgilerimizi saygılarımızı sunuyoruz. Böyle bir diziyi onlara sunmakla belli bir görevi yerine getirmiş olduğumuza inanıyoruz. Yalaka yulaka işlere bakmayıp bu tür ağırlıklı işleri seyretsinler. Öbür dizileri zaplamasınlar. Kendi öz kültürümüzle ilgili işlere prim verirlerse bu tür oyuncular daha çok ortaya çıkar, daha güzel işler yaparız.
HENÜZ HAYATIMIN PROJESİNİ ÇEKEMEDİM
“Hayatımın projesi” diyebilir misiniz “Diriliş Ertuğrul”a?
– Yok diyemem. Daha benim de kendime ait projelerim vardı. Ekonomik yönden gerçekleştiremedim. 20-30 milyon dolarlık projeler… Ama aynı ruhu, aynı fikri taşıyan bir kardeşimiz, önayak oldu ve ben de koşa koşa geldim.
Süleyman Şah’ı ne kadar tanıyorsunuz?
– Valla Süleyman Şah’ı tarihçilerin anlattığı kadar tanıyoruz. Bir de türbenin devamlı yer değiştirmesinden tanıyoruz!
Yeni türbeye gidecek misiniz?
– Eskiden gitme imkânımız yoktu, çünkü güvensiz bir bölgeydi. Ama şimdi gelinen bölgenin ne olduğunu da bilmiyoruz, kendimizi sağlama almadan gitmeyiz.
Süleyman Şah’ın naaşının nakli için ne düşünüyorsunuz?
– Süleyman Şah’ın ilk naaşı Caber kalesindeydi. Daha sonra oradan oraya değiştirdiler. Yani o zamanlar orası bizim toprağımızdı.
Süleyman Şah gündeme gelince sizin hayatınızda ne değişti? Mesela halktan, siyasilerden filan telefon geldi mi?
– Telefonlarım hiç susmadı. Tebrik üstüne tebrik geldi. “Ağabey Allah razı olsun! İşte böyle bir projeyi gündeme getirdiniz, geçmişimizi, atalarımızı bize tekrar hatırlattınız” gibi. Çok güzel tepkiler alıyorum.

Another Evening of Exciting Bouts at Day 3 of the MUWC




DSC01123
The arena at the National Stadium, Bangkok was filled to capacity for the 3rd evening in a row with spectators participating in the electrifying atmosphere of Muaythai. Team Thailand moved on to the next stage with hard fought wins in the female divisions. Australia, Sweden, Turkey, Kazakhstan, Russia, Poland, Belarus, Morocco, and Algeria all advanced to the next stage of the competition.
The athletes are really stepping it up as the semifinals approach and the spectators are really looking forward to a night of exciting bouts as the athletes compete with honour, respect, excellence, fair-play, and tradition. Stay posted for more updates on the IFMA Muaythai University World Cup, under FISU patronage!
_DSC9387

Day 3 Results


Sağlık Bakanlığı gripten korunmak için neler yapılması gerektiğiyle ilgili bir görsel yayınladı

Sağlık Bakanlığı gripten korunmak için neler yapılması gerektiğiyle ilgili bir görsel yayınladı

 İşte gripten korunmanın 6 yolu
1- Hapşırırken ve öksürürken ağzımızı ve burnumuzu kağıt mendille kapatalım.
2- Kullandığımız kağıt mendilleri çöp kutusuna atalım
3- Hasta kişilerle yakın temastan kaçınalım
4- Kirli ellerle göz, ağız ve buruna dokunmaktan kaçınalım
5- Ellerimizi sık sık yıkayalım
6- Vücudumuzun direnci için Sağlıklı Yaşama dikkat edelim.


Friday, 20 March 2015

Dogu Turkistan Kultur Merkezi Duisburg:"ÇİN ÇÖKÜYOR. UYGURLAR NE YAPMALI ? ( 4.BÖLÜM )"



ÇİN ÇÖKÜYOR. UYGURLAR NE YAPMALI ? ( 4.BÖLÜM )
Ahmet Muhammet/Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)
ÇİN’DEN ÇİFTE STANDARTLI UYGULAMALAR
Çin’in Doğu Türkistan politikası,Uygurları kitlesel isyana tahrik etmek özerine kurulmuştur. Çin’in tüm Devlet mekanizması bu noktaya odaklanmıştır.Uygur toplumunun yer yüzünden yok olup gitme endişe ve korkusu, onların tarihte eşi-örneği görülmemiş derecede birlik beraberlik içinde Milletçe kenetlenmeye sevk etmiştir.Uygur toplumu, Antraktika’da 6 ay süren kış mevsiminde – 70°C’ye kadar düşen şiddetli soğuk havada açlık,kar,fırtınada bir birine sarılarak,kenetlenerek bahara kadar hayatta kalmayı başarabilen penguenleri anımsatmaktadır. Uygur Türkleri ,21.yüz yılda insan oğlu dayanması imkansız derecedeki baskı, zulüm, yoksulluk,dışlanma,aşağılanma,etnik ayırımcılık, soykırım ve tahrik girişimlerine karşı büyük bir sabırla direnmektedir. Kitlesel isyana kalkışmamıştır. Her hangi bir kitlesel organizasyonun olmasını düşünme fırsatı bile olmayan Doğu Türkistan’da,halkımızın ”kitlesel isyan” tuzağına düşmemesi,Uygur toplumunun ne kadar olgunlaştığının açık ve net bir göstergesidir.
Bugün Uygurlar için kitlesel isyan ve başkaldırı, kitlesel intihar demektir. Kendilerine zülmeden İşgalcı Çin Askerlerine karşı Uygur gençlerinin yerine göre, zaman zaman kişisel veya grup halinde çatışmaya girmesi kaçınılmaz ve normal görülmektedir. Çin’in polis ve askerleri ile çatışarak şehit düşen,veya Çin karakollarına,emniyet binalarına,stratejik noktalara intihar saldırısı düzenlerken hayatlarını kaybeden Uygur gençlerin çoğu, ceza evlerinden kaçan, Çin’in iç bölgelerinde Çinli Uyuşturucu Çetelerinin ,Organ Mafyasının,kadın ticareti ve Fuhuş Şebekeleri ile Gasp ve Yankesiciliği meslek haline getiren Çinli Suç Çetelerinin elinden kaçarak kurtulan, İğne ile ADIS illetine bulaştırılan ve ölümünü bekleyen gençlerdir. Elbette bunların yanında bilinçli hareket eden ve bir şekilde bir önder veya Gurup Liderleri etrafında toplanmış olanlar da mutlaka mevcuttu. Bu tür bilinçli ve vatansever gençler Planlı ve küçük eylem ve organizasyonlar ile Çin otoritesine karşı caydırıcı darbe vurmak sureti ile Uygur halkına moral enjekte ederek,bu dünyadan akar yıldızlar gibi kayıp giden cengaver Cesur erkek ve kızlarımızın sayısı hiç de az değildir.
Geçen hafta Uygur özerk bölge Maarif Nezareti (Eyalet Eğitim Bakanlığı) internet sitesinde bir Çinli eğitimci tarafından yazılan “ Eğitimin İç Acıtıcı Durumu “ başlıklı makalesini okudum. Adam,Uygur öğrencilerin devam ettiği ve eğitim kalite ve standardı düşük olan bir kaç ilk okul’ da inceleme yapmış. Bazı sınıflarda %25 bazılarında ise, % 80’e kadar varan orandaki öğrencilerin yetim olduğunu bunların bir çoğunun babaların tutuklu veya hükümlü olduğu,ekonomit durumlarının de çok kötü olduğu görülmüştür.Bunların eğitim ve öğretim için gerekli malzemeleri temin ve alamadıkları,ruhsal travmalar ile boğuştukları okumaya ve Okula gelmeye isiteksiz davrandıkları tesbit edilmiştir. Eğitimci şöyle devam ediyor ; “Neden Uygurlarda suç oranı yüksek? Neden aile sorumluluğunu alması gereken erkekler,suç işleyip ceza evinde yatıyorlar?” Çinli eğitimci,Uygur babaların neden ceza evine kapatıldığını bilmiyor.Ceza evine girdiğine göre bir suç işlemiş olmalı,diye düşünüyor.Bu babasız çocuklar çok kısa zaman içinde büyüyecek.Suçlu babaları değil, devlet olduğunu anlayacak.Onlar,suçlu devleti ortadan kaldırmak için daha iyi organize olacak,daha azımla savaşacaklar.
Çin, Doğu Türkistan’da Uygurların yanı Müslüman bir toplum içine, Müslüman olmayan Çinli göçmenleri yerleştirmektedir. Hiç bir dine inanmayan ateis bu Çinli göçmenler,yerleştikleri Müslüman Uygurların bölgesinde ve onların arasında sosyal yaşamlarına ve inanç değerlerine tamamen ayrkırı genelev, kumarhane,meyhane açmaktadır. Bu tür ahlak bozucu Batakhanelerin açılmasını de Çin yönetimi maddi olarak desteklemektedir. Bu tür yatırımlara devlet kredisi sağlamak sureti ile,Uygurları ahlaki çöküntüye uğratmak projesini devletin gündelik politikasının bir parçasına dönüştürmüş bulunmaktadır. Bu tür insanı olmayan bir uygulama, dünya’da Çin’den başka hiçbir devletin kendi vatandaşlarına reva görebileceği ve yapabileceği iş değildir.
1995 yılına dek, bir tek AIDS vakasına bile rastlanmayan Müslüman Uygur toplumunda 2014 yılı itibariyle, Çin sağlık Bakanlığı’nca resmi olarak kayıt altına alınan 63 bin Aids’lı hasta bulunmaktadır.Ancak,konunun uzmanların tahmini rakamları ve mantıkin hesaplamara göre bugün Doğu Türkistan’da en az 200 bin Aids hastası mevcuttur. Son 20 yıl içinde Doğu Türkistan’ın bütün yerleşim bölgelerinde Berber,kuaför,otel,restoran,bar,kumarhane vebenzeri isimler altında açılan ve etamamen Çinli göçmenlerin işlettiği bu batakhaneler birer Umumhane işlevi görmektedir. Çin işgal yönetiminin teşviki ve desteği ile açılan bu mekanlar, Müslüman Uygur gençlerine planlı, programlı bir şekilde ve Çin devletinin uygulamalarının bir parçası olarak AIDS bulaştırma merkezleri olarak kullanılmaktadır.
Doğu Türkistan’da Müslüman Uygurlar geleceklerini ve çocuklarını kurtarmak için İslamiyete ve onun kural ve değerlerine sarılıyorlar. Ancak,Genelve,Meyhane,Kumarhane vebenzeri bataklar 24 saat süresiz olarak açıktır ve her an girilmesi serbest bırakılmıştır. Ancak,Cami,Mescit gibi İbadet mekanlarırı namazdan önce ve sonrasi kısa süreli olarak açılmasına izin verilmekte ve diğe r zamanlarda kapalıdır. ve açılması de yasaklanmıştır. Neden ? Neden 1.5 milyar nüfuslu Çin, bir avuç Uygur Müslümanı imha etmek için bu kadar çok dalevera,desise,sinsi politikalar ve yöntemlere baş vurmaktadır ? Neden bu tedbirleri ardı ardına uygulamaya koyarak acele ediyor ? Çin’in bu telaşa niçin ve neden ?
Müslüman Uygurların en başta koruyucusu Allah Taala’dır şüphesiz. Allah Taala’dan sonra ise. onları koruyacak olan yine kendileri olacaktır. Kendilerini kendisi korumaya çalışmış ve çalışmaya de devam etmektedir. Çünkü, her koyun kendi bacağından asılır. Uygurlar tarih boyunca kaybettikleri kutsal değerlerini ; vatanlarını,özgürlüklerini,onurları dahil her şeylerini geri kazanmaya mahkumdurlar. Bundan önceleri olduğu gibi,bundan sonra da kaybettikleri bu kutsallarını tetkrar elde etmek ve kavuşmak için her şeylerini ortaya koyacaklardır. Ancak,bütün bunlar bilindiği ve apaçık ve net olarak görüldüğü halde, insanlık ve adalet adına dünyada bir tek devlet’in, İslam ve Türk Milleti ve kan kardeşliği adına bir tek Müslüman Türk Ülkesi’nın insanlık onuru adına ortaya çıkıp konuyu Birleşmiş Milletlerde gündeme getirmemesi bizi çok ama çok üzmekte ve istirap vermektedir.
Biz Uygur Türkleri, şu an çok mağdur, yetim ve öksüz,koruyucusuz,desteksiz, çaresiz ve çok sıkıntılı ve zor durumdayız. Bizler de şu meşhur “İnsanlık,Türklük Ve İslamlık” aleminin” şerefli bir üyesiyiz. Biz tarihte insanlığa,Türk Milletine ve İslam kültür ve medeniyetine büyük katkılar sağlamış bir halkız. Günümüzde Doğu Türkistan’da bizler kendimizi savunurken,aslında Türkistan coğrafyasını,İslam alemini ve İnsanlığı “Sarı Tehlike” tehlikesinden uzak tutuyoruz ve bu beladan korumuş olmaktayız.Biz Uygur Türklerinin de diğer Milletler,Müslümanlar ve Türkler gibi ve diğer toplumlar gibi onurumuz vardır.Bizlerde,çocuğumuz doğduğunda “Ah,yavrum.bu dünya’ya Niye geldin ? Bizim gibi ne kötü günler görmek zorunda kalırsın ?” diye onların yerine ve geleceği adına göz yaşı dökmek yerine , “Bu güzel dünyaya hoş geldin yavrum.Bize hayat verdin,evimize neşe kattın mutluluk verdin !” diyerek sevinmek, gülmek ve gurur duymak istiyoruz. Dünyanın her ülkesinde azınlık olarak yaşamanın zorluklarını biliyoruz. Bunu yaşayarak gözlemledim ve öğrendim. Ancak, Çin’den başka bütün Hakim halklar ve Yönetimler ülkesinde yaşayan azınlıkları insan olarak görüyorlar. Keşke,Çinlilerde bizim insan olduğumuzu kabul etseler ve bize insan olarak davransalardı, kalbimizde bu denli büyük, derin ve hiç kapanmayacak ve hiç te iyileşmeyecek derecedeki bu cerahatlar ve yaralar açılmazdı.
Bir devletin en büyük düşmanı, o devletin adil olmayan çifte standartlı siyaseti ve uygulamalarıdır. Çin komünist yönetimi,biz Uygurları 66 yıldan beri bizi insan gibi görmedi ve insan’in gibi de muamele etmedi. Bizi bir sürü olarak gördü ve ona göre yönetti. Sürü içinde eğer bir koyun,tüm sürü önünde yakalanıp,ayakları bağlanıp boğazı kesilirse,diğer koyunların umurunda olmaz.Çünkü öyle yaratılmışlardır. Diğer koyunlar otunu yer,suyunu içer ve hayatlarına devam ederler. Bu durum ise, en son koyun hayatta kalana kadar sürer. Çin Komünist yönetimi biz Uygurları öyle görüyordu. Şimdi ise, öyle koyun sürüsü olmadığımızı anladılar. Bugün Doğu Türkistan’ın güney bölgelerindeki bir çok köye Çin işgal Ordusu Birlikleri ancak, gündüzleri girmektedir. Kokudan geceleri girememektedir.Bu bölgede yaşayan Çinli göçmenler,devletin tüm teşvikleri,özel imkanlarını elinin tersi ile iterek her şeylerin i satıp Çine yanı ülkelerine dönmektedirler.Çin yönetimi bütün idari,askeri ve yasal engellemelerine rağmen güney Doğu Türkistan’dan ürküp kaçmakta olan Çinlilerin kalmalarını sağlamada başarısız olmaktadırlar. Son 3 yıl içinde Aksu ve Kaşgar bölgelerinde emlak fiyatıları %40,Hoten bölgesinde ise, %50’den fazla değer kaybetmiş bulunmaktadır.
Bir İnsanın kişisel yaşam hakkını ihlal etmek, onun adına son kırmızı çizgiyi geçmektir. Çin Doğu Türkistan’da bu kırmızı Çizgiyi çoktan geçmiştir.Bu yüzden Doğu Türkistanda Çin silahlı kuvvetlerinde asker,polis kaybı verilmeyen ,buna karşılık Müslüman Uygurların şehit edilmedikleri tek bir gün bile yoktur. Doğu Türkistan’da istikrar,güvenlik ve toplumsal asayışı sağlayamayan Çin İşgal yönetimi, aynaya bakmaya yanaşmamakta
ve kendisini bir de aynada görmek ve hatalarını anlamak istememektedir.Bunun yerine, bölgedeki huzursuzluğun kaynağı olarak,Amerika,Avrupa ve Türkiye’yi suçlamaktadır.Aksine etnik kargaşayı bahane ederek başka ülkelerin iç işlerine burnunu sokan de bizzat Çin’ in kendisidir.
Son senelerde Myammar’ı iç savaşa sürükleyen ülke komşusu Çindir.Miyammarın Çin sınırındaki Kokang bölgesinde 150 bin Çin kökenli Kokanglar yaşamaktadır.Miyammar 1948’deı elde ettiklerinden bugüne kadar geçen sürede Çin, Kokanglı Asileri organize etmekten, silahlandırmaktan ve desteklemekten vaaz geçmemiştir. 5,2 bin km2.lik bu küçük toprak paçası Kokang bölgesine 1989’da Myanmar yönetimi’nce Yüksek Dereceli Özerklik statüsü tanınmıştır. O tarihten başlayarak Özerk Kokang yönetimi bölgede Miyanmar parası Kıyat yerine ve onu tedavülden kaldırarak ,Çin parası Yuan’ı kullanıma soktu.Kokang’ın telekomikisyon alt yapı sistemi (sabit,cep telefon,internet Vs.) komşusu Çin’in Çinin Yünnen eyaletine bağlıdır ve bu eyaletin kodu ile iletişim sağlamaktadırlar.Ayrıca bu hizmetlere ait ücret Faturaları de Çin’e ödenmektedir. Kokanglılar kendilerine Başkent olarak Naypyidaw değil,Pekini benimsiyor ve kabul ediyorlar. Kokang bölgesi Güneydoğu Asya bölgesinin ve Asya’nın tarihten beri uyuşturucu üretim,işleme ve tedarik merkezi olarak tanınmıştır. Kokang yönetimi, Silah Fabrikası tabelası asılan bir fabrikada uyuşturucu üretimi yapıldığı şüphesi ile 2009 yılında Miyammar Myanmar yetkilileri Fabrika’yı denetlemek ve aramak istediler ancak,Myanmarlı görevliler Kokang Özerk Bölgesine sokulmadı bile. Bunun üzerine Myanmar polisi geldi, ancak onlar kurşuna dizilerek öldürüldüler. Son olarak Miyanmar ordusu Kokang’a girdi. Savaşta yenilen Kokang ordusu ise,kaçarak Çin’e sığındılar.
Çin’de 5 sene sürgünde kalan,nüfus kaydı Çinin Siçiven eyaletinde olan Kokang Lideri ve Baş Komutanı Pengjiaşeng aralık 2014’te 2000 kişilik ordusu ile Çin sınırını aşarak Kokang’a girdi ve Miyanmar ordusuna ait savaş helikopterleri,Tank,zırhlı araçları bir biri yok ederek Çin’den aldığı destekle Myanmar ordusunu yendi ve ana vatanları Kokang’da denetimi tekrar ele geçirdi. Karşılıklı çatışmalar ve Savaş bütün hızıyla sürmektedir. Çin Ordusu mensubu Çinli Subaylar Myanmar’a isyancılara Çin silahları ve askeri destek ve danışmanlık yaparak bu iç savaşı körüklemektedir. Pekin ise, bu konudaki bütün tüm suçlamaları ret etmekle beraber,Kokanglı Soydaşları olan Çinlilere askeri ve lojistik destek sağlamayı sürdürüyor.Bu arada Çin’de bulunan bazı Kokanglı Liderleri,Çin medyası aracılığı ile “Çin, Rusya’yı örnek almalıdır. Rusya nasıl ki, Kırımı ilhak etti ise, onun gibi,Çin de,Kokang’ı kendi topraklarına katma cesaretini göstermeli” diye çağrılarda bulunmaktadır. 85 yaşındaki Kokang Lideri Pengjiaşeng, 1.5 milyar Çinli tarafında en büyük milli kahraman olarak takdir edilmekte ve kabul görmektedir.
Bu arada Çin savaş uçakları son bir haftadır Myanmar hava sahasını ihlal etmektedir.
Pekin yönetimi kendi sınırları dışındaki başka bir ülke topraklarında yaşayan 150 bin Çin kökenli insanları, sadece kendi ırkından yanı Çinli olduğu için,onların özgürlüğü ( ki bu özgürlük Özerklik verilerek tanınmıştır.) insanca yaşama ve geleceğini garanti altına almak için uluslar arası hukuku hiçe sayarak, bütün devlet gücünü seferber ederken,kendi sınırları içindeki,kendi vatandaşları olan 30 milyon Müslüman Uyguru sırf Türk kökenli ve Müslüman olduğu için kendi topraklarında imha etmek için tüm devlet gücünü kullanmaktadır.
Çin yönetiminin sayabileceğimiz geleneksel bir çok ahlaki zaafları vardır. Bunların içinde en belirgin olanı ve öne çıkanı hiç şüphesiz UTANMA duygusunun bulunmamasıdır.
Ateist ve İnancı olmayan Çinlilerin muazzam kudret ve gücüne karşılık, ÇOK ŞÜKÜR, Müslüman Uygurların sarsılmaz ve sonsuz bir imanla sarıldığı İSLAM İnancına sahip olmasıdır.
Özgürlük ; Uğrunda her şey feda edilerek erişilmesi gereken çok kutsal bir değerdir.
(Devam edecektir)

Featured post

DEM Party's Druze Statement Sparks Controversy: Accusations of Israeli Alignment

*Ankara/Damascus, July 2025* – A fiery political storm has erupted after Turkey's pro-Kurdish DEM Party condemned attacks on Syria's...

Popular Posts