ÖZBEK HALKI
ÖZGÜRLÜK İSTİYOR
Doktor Namaz NURMUMİN
http://uzxalqharakati.com/books/nn_ozbek_halki_ozgurluk_istiyor.pdf
BAŞLARKEN
İsteriz ki, Anadolu insanı ile Orta Asya insanı yeniden buluşsun...
Zira Allah (cc) insanları tanışsınlar, buluşsunlar, kaynaşsınlar diye çeşitli
kavimlere ayırmış ve birbirinden uzak bölgelere dağıtmıştır.
İsteriz ki, bu bin senelik hasret bitsin artık. Anavatan ile yeni vatan
birbirine kavuşsun.
Günümüzde buna “küreselleşmek” denir.
Ayrı kalmamızın nedenlerinden biri zülüm idi. Birleşmemizin özü
de hiç şüphesiz adalet olacaktır. Şimdi bu işin başlangıcındayız.
Allah (cc) yolculuğumuzu hayırlı eylesin…
Saygı ve sevgiler.
Dr. Namaz Nurmumin
ÖZBEKİSTAN HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Özbekistan, resmi adıyla Özbekistan Cumhuriyeti
(Özbekçe: O‘zbekiston Respublikasi), Orta Asya’da, Sovyet
Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nden bağımsızlığını kazanmış,
Türkçe’nin lehçelerinden Özbekçe’yi konuşan bir devlettir. Özbekistan,
(Azerbaycan, Kazakistan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan,
Türkiye ve Türkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk
devletlerindendir. Denize kıyısı olmayan ülkenin komşuları kuzeyde
ve batıda Kazakistan, doğuda Kırgızistan ve Tacikistan ile güneyde
Afganistan ve Türkmenistan’dır.
Özbekistan tarihte Maveraünnehir, sonra Türkistan adını taşıyan Orta
Asya bölgesinin merkezini oluşturmaktadır. Nitekim Ruslar 19.yüzyılın
ortalarında bölgeyi işgal ettiklerinde ona Türkistan Okruğu (bölgesi) adı-
nı vermişlerdir. 1917’deki Lenin inkılâbından sonra Sovyet rejimi bölgeye
taşındı ve 1924 yılında Özbekistan Sovyet Sosyalistik Cumhuriyeti teşkil
edildi. Bununla Turkistan’ın başka mahalli halkaları gibi Özbekler de zorla
3
Sovyet insanı haline getirildi. Çüünkü (Sovyet asimilasyon politikası bütün
şiddetiyle uygulandı.
Özbekistan, 20 Haziran 1990’da egemenliğini, 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını
ilan etmiştir. 29 Aralık 1991 tarihinde düzenlenen referandumla
bağımsızlık ilanı Özbek halkı tarafından onaylanmıştır. Özbekistan bağımsızlığını
kazandıktan sonra gelişmiş ülkelerle, özellikle ekonomi alanında
ilişkiler kurmuştur.
Özbekistan zengin yeraltı kaynaklarını dış ülkelere satma imkânı bulmuştur.
Bağımsızlığından günümüze değin geçen 23 yıllık süre boyunca
devlet başkanlığını İslam Kerimov yürütmektedir.
Bağımsız Özbekistan’ın 447.400 km2
’lik bir yüzölçümü bulunmaktadır.
Özbekistan; Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Kırgızistan ve T
ürkmenistan’a komşudur. Başkenti Taşkent’tir. 2009’da tahminî nüfusu
27.488.000’dir.
Özbekistan’daki etnik dağılımında Özbekler %80, Ruslar %5.5,
Tacikler %5’lik orana sahiptir. Nüfusun büyük çoğunluğu (% 90) Sünni
müslümandır. Ülkede %3.5 oranında Ortodoks nüfus yaşamaktadır.
Özbekler binlerce yıldır Orta Asya’da yaşayan Türkî kavimlerden biridir.
Bazılarının iddia ettiği gibi Özbek halkının 16. yüzyılda ya da sonradan
ortaya çıktığı iddiası, tarihi gerçeği yansıtmamaktadır.
4
KISA KRONOLOJİ
• Özbekler binlerce senedir Orta Asya’da yaşayan Türki kavimlerden biridir.
• 8. yüzyılda şimdiki Özbekistan (tarihte Türkistan ya da Maveraünnehir)
hududundaki insanlar İslam dini ile şereflendiler.
• 8.-12. yüzyıllar arasında şimdiki Özbekistan hudutların dahilindeki
bölglerden imam Buhari, Tirmizi, Maturudi, el-Harezmi, Biruni gibi
ilim ve marifette büyük dehalar yetişti.
• 15. yüzyılda Timur Devleti kuruldu.
• 16. yüzyılda Timur’un torunlarından Babür Han, Hindistan’da dörtyüz
sene sürecek olan bir imparatorluk kurdu.
• 17.-18. yüzyıllarda Türkistan üç bölgeye ayrıldı: Kokand ve Hiva
Hanlıkları ile Buhara Emirliği.
• 19. yüzyılın ortalarında Orta Asya Rusya tarafından işgal edildi.
• 1917’de Lenin Rusya’da sosyalistik inkılabı gerçekleştirdi ve devrimi
Orta Asya’ya taşıdı.
• 1924’te Özbekistan Sovyet Cumhuriyeti kuruldu. Müslüman halk zorla
Sovyet düzeninde asimilasyona tâbî ttuldu ve dinsizleştirildi.
• 1930-1940 yıllarında önde gelen Özbek aydınları Stalin katliamında
öldürüldü.
• 1985 Gorbaçov “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım)
politikasını başlattı.
• 1988’de Muhammed Salih ve arkadaşları muhalif “Birlik” hareketini
kurdular.
• 1989’da İslam Kerimov Sovyetler Birliği Komünist partisi yönetimi tarafından
Özbekistan Komünist partisinin başkanlığına getirildi.
• 1990’da Muhammed Salih ve arkadaşları Erk Partisi’ni kurdu.
• 1991’de “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikası
sonucu Özbekistan, diğer Sovyet Cumhuriyetleri gibi bağımsız
oldu.
• 1991 sonunda Özbekistan’da ilk ve son defa çok adaylı Başkanlık se-
çimi gerçekleşti. İslam Kerimov ve muhalifet lideri Muhammed Salih
aday oldular. Seçimde yapılan hile sonucu İslam Kerimov galip ilan
edildi.
5
• 1992’de Özbekistan’da İslami parti girişimcisi Abdullah Ataev kayboldu.
• 1993’ten itibaren İslam Kerimov muhalefeti sindirmeye yönelik politika
uygulamaya başladı. Neticede Muhammad Salih ve başka muhaliflerin
bir kısmı Özbekistan’ı terkettiler.
• 1994’te Andicanlı meşhur imam Abduveli Qari, Taşkent havaalanında
kayboldu.
• 1995’te İslam Kerimov kendi Başkanlık süresini seçim olmadan 2000
yılına kadar uzattı.
• 1995 yılından itibaren diktatör Kerimov müslüman kesimlere aleni
baskı uygulamaya başladı. Bunun için “Hizbut-tahrir” örgütünün
Özbekistan’da yaygınlaşmasını bahane olarak kullandı.
• 1999 Ocak ayında Taşkent’te patlamalar meydana geldi. Kerimov bu
işte Muhammed Salih liderliğindeki muhalifleri suçladı. Sonrada bu
patlamaların, Özbekistan Hükümetinin fitnesi olduğu anlaşıldı.
• 1999’da Taşkent patlamasından sonra binlerce siyasi ve dini muhalif
hapse atıldı. Onlara dövme, vücudunu yakma, ırzına geçme, sıcak suda
haşlayarak öldürme gibi vahşi işkenceler yapıldı.
• 2000’de İslam Kerimov yine sahte seçim yaparak beş yıllığına Başkan
seçildi, ama bu defa Başkanlık süresini yedi yıla çıkardı.
• 2000-2005 yıllarında İslam Kerimov, Özbek halkını sindirme politikasını
sürdürdü. Dini, siyasi ve sosyal hayatın bütün alanlarında özgürlükler
yok edildi. Bu şekilde yine onbinlerce kişi hapse atıldı ve
Kerimov’un hapishanelerinde can verdi.
• 2005’te Andican katliamı yaşandı. Kerimov’un zindanlarında yatan yakınlarını
kurtarmak için sivil protesto yapan binlerce insan şehir merkezinde
kuşatıldı, tank ve ağır silahlardan ateş açılarak öldürüldü.
• 2007’de diktatör Kerimov bir sahte seçim daha gerçekleştirdi ve yeniden
7 yıllığına Devlet Başkanı “seçildi.”
• 2011 Mayıs ayında yedi bağımsız muhalif hareket ve partiler bir araya
gelerek Özbekistan Halk Hareketi’ni (ÖHH) oluşturdular. Muhammed
Salih ÖHH Başkanı seçildi.
• 2012’de İslam Kerimov, Devlet Başkanlığı seçimlerini 2015 yılına erteledi.
6
BAĞIMSIZLIK SONRASI ÖZBEKİSTAN
Özbekistan Sovyetler Birliği’nin parçalanmasıyla 1991 yılında bağımsızlığımı
kazandı. Bunda Gorbaçov tarafından başlatılan “Perestroika
ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) politikası etkili olmuştur. Bu
politika neticesinde Özbek halkının gelişmeye olan gerçek istidadı ortaya
çıkmıştır. Nitekim 1991 yılına gelindiğinde Özbekistan’da çok partili siyasi
ortam oluşmuş ve Komünist İslam Kerimov’un iktidarına karşı koyabilecek
siyasi parti ve hareketler faaliyete başlamıştır. Bunların önde geleni
şair ve siyasetçi Muhammed Salih başkanlığında kurulan Erk Partisi idi.
Onun için 1991 yılında gerçekleştirilen çok adaylı Başkanlık seçimlerinde
Muhammed Salih Kerimov’a karşı adaylığını koymuş, ama seçimlere hile
karıştıran Kerimov kendini seçimin galibi ilan etmiştir. Bununla beraber
yukarıda denildiği gibi, bu yıllarda Özbek halkı özgürlük, ilim, siyasi ve
sosyal gelişme, İslam dinine bağlılık özlemlerini açık şekilde ortaya koymuştur.
Örneğin, Sovyetler zamanında 80 olan camilerin sayısı 4000’e
ulaşmış, Erk Gazetesi’nin tirajı 100 bine çıkmış, memlekette hem özgür
basın ve medya kuruluşları, hem de sayısız sivil toplum kuruluşları ortaya
çıkmıştır.
İSLAM KERİMOV ÖZGÜRLÜKTEN KORKTU
S ovyetler’in mirasçısı olan İslam Kerimov, memleketi bağımsız olsa bile
eski Komünist ideolojiye bağlı kalmayı tercih etti. Çünkü siyasi ve
fikri özgürlük ortamında iktidarını kısa sürede kaybedebilirdi.
Sovyetler’in mirasçısı olmanın manası, ateizm (dinsizlik) politikası
üretmek ve Özbekistan’da Stalin diktatörlüğü gibi bir rejimi yeniden
ortaya koymaktan ibaret idi. Bu yönde karar alan Kerimov kendi diktatörlüğünün
temellerinin atmaya başladı. Önce güvenlik teşkilatlarına ve
yerel yönetimlere kendine bağlı insanları atadı. Bu şekilde Milli Güvenlik
Hizmeti (Özbekçe MHH), ordu, savcılık, mahkemeler, emniyet ve askeri
güçler direkt olarak Kerimov’un komutasına girdi. Resmi güç odaklarını
7
ele geçiren Kerimov, önce bütün gücüyle siyasi
muhaliflere karşı devlet terörü başlattı. Bu
şekilde ana muhalefet partisi olan Erk ve baş-
ka siyasi hareketler yasaklandı, onların mal ve
mülklerine, iş yerlerine devlet tarafından el konuldu.
Bu süreç, Muhammed Salih ve bazı dava
arkadaşlarının hicret etmesi, bunu yapamayan
muhaliflerin hapse atılması ile sonuçlandı.
1995 yılına gelindiğinde siyasi muhalifler
sindirilmiş, sıra dini muhaliflere gelmişti.
1994’te Andican ilinin en meşhur imamlarından
Abduveli Qari (hafız), Moskova’ya uçakla
seyahat etmek üzere iken, Taşkent havaalanında
kayboldu. Sonradan bu imamın Kerimov’un
casusları tarafından kaçırıldığı ortaya çıkmış ve imamdan bugüne kadar
hiçbir haber alınamamıştır. Ülkesinde “Hizbü’t-Tahrir” örgütünün yaygınlaşmasını
fırsat bilen Kerimov, bu örgüte mensup olsun ya da olmasın,
İslam dini ile yeniden buluşan inançlı kişilere zülümetmeye başladı. Bu
şekilde binlerce inançlı insan hapishanelere atıldı.
Böyle bir sınırsız devlet teröründen kurtulmayı başaran müslüman
gençler önce Tacikistan’a, oradan Afganistan’a hicret ettiler ve Özbekistan
İslami Hareketi’ni kurdular. Bu arada diktatör Kerimov halk oylamasıyla
Başkanlık süresini yedi yıla kadar uzattı. Bununla Özbekistan’da özgür se-
çimlere de nokta konulmuş oldu.
DİKTATÖR KERİMOV’UN TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI
Özbekistan bağımsız olduktan sonra kısa bir süre özgürlük ve gelişmeye
açık bir devir geçirdi. Bu dönemde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri
ile Türkiye arasında dostluk ve kardeşlik ilişkileri oluşturulmaya çalışıldı.
Hatta Kerimov, memleketi için Türkiye’yi model devlet olarak seçtiğini ilan
etti. TC Cumhurbaşkanı Turgut Özal bölgeye resmi ziyaretlerde bulundu.
İslam Kerimov ile görüşen Özal iki devlet arasında iyi ilişkileri savundu.
Diktatör Kerimov, kendine
ilah edindiği Stalin’i özlüyor.
8
Neticede ülkeler arasında
çok yönlü anlaşmalar imzalandı.
Bunların gereği olarak
Türkiye’ye 2000 Özbek talebe
gönderildi. Ancak Özbek
muhalifler İstanbul’a geldikten
sonra Kerimov bu talebeleri
geri çekme kararı aldı.
1999 yılı Ocak ayında
Taşkent’te patlamalar
meydana geldi. Özbekistan’daki dikte rejimi bu patlamaların Türkiye’de
yerleşen Özbek muhalifler tarafından yapıldığını iddia etti. Kerimov,
kendine düşman gördüğü bu muhaliflerin iadesini istedi. Muhaliflerden
Zeynittin Askarov ve Rustam Mamatkulov Süleyman Demirel tarafından
Özbekistan’a iade edildi. Ağır hapis cezasına çarptırılan bu iki muhaliflerden
Zeynittin Askarov 10 yıl hapis yattıktan sonra işkence altında can
verdi. Kerimov’un cellatları, onun kalp krizinden öldüğünü söylediler.
Rustam Mamatkulov’tan ise hiçbir haber alınmamaktadır.
Diktatör Kerimov 1999 patlamalarını bahane ederek kendine baş muhalif
olarak gördüğü Muhammed Salih’in iadesini talep etti. Bu nedenle
Muhammed Salih 1999 yılında Türkiye’den Norveç’e hicret etmek mecburiyetinde
kaldı.
Ölümünden önce Zeynittin Askarov, Kerimov’un zindanında kendisini
ziyaret eden bir yabancı radyo çalışanına, Muhammed Salih ve arkadaşlarının
1999 yılında yaşanan Taşkent patlamalarıyla alakasının olmadığını
söylemiştir. Böylece bu patlamaların, Kerimov’un kendisinin organize etti-
ği bir provakasyon olduğu kanıtlanmış oldu.
Diktatör Kerimov’un Türkiye düşmanlığı bununla kalmadı. Sonradan
Özbekistan’daki Türk liseleri kapatıldı ve o okullarda görev yapan pek çok
öğretmen hapse atıldı. Özbekistan’a yatırım yapan Türk işadamlarından
onlarcasının servetine en konuldu. Onlardan bazıları hapse atılarak işkenceye
maruz kaldı.
Zeynittin Askarov ve onun katili
diktatör Kerimov
9
ANDİCAN KATLİAMI (2005)
Gittikçe yaygınlaşan diktatör
Kerimov zulmüne karşı
çare arayan Özbek halkının vekilleri
bunun için çeşitli yollara baş-
vurmaya başladılar. Andican’da
örgütlenmeye çalışan bir grup
küçük esnaf kendilerine Ekrem
Yuldashev adında bir öğretmeni
lider olarak seçtiler. Bu öğretmen
kendi düşüncelerini “Hakikate
Giden Yol” adını verdiği bir kitapçıkta topladı. Bu esnaf grubu kısa süre
içinde Andican’da meşhur oldu.
Ancak diktatör Kerimov, memlekette kimsenin kendisinden daha meş-
hur olmasını istememektedir. Bundan dolayı Ekrem Yuldashev ve yakın arkadaşlarını
hapse attı. Onların yakınları bu zulme dayanamadı, yakınlarını
kurtarma eylemi yapma kararı aldı. Neticede Andican merkezindeki valilik
binası önünde onbinlerce insan toplandı.
Bunu fırsat bilen Kerimov, bizzat Andican’a geldi. Onun şehre gelmesi
ile katliam da başlamış oldu. Sivil eylem yapan halkı kuşatan Kerimov’un
ordusu, erkek-kadın, çocuk-yaşlı demeden şehir meydanında toplananlar
üzerine ateş açtılar. Neticede binlerce kişi şehir meydanında can verdi.
Bu katliamdan canını kurtarmayı başaranlar komşu Kırgızistan’a kaçtılar.
Oradan onları BM mülteci komiserliği dünyanın çeşitli ülkesine dağıttı.
Andican olayları AGİT, HRW, AMNİSTY İNTERNATIONAL gibi kuruluşlar
başta olmak üzere, dünya kamuoyu tarafından “katliam” olarak
nitelendirilmiştir. ABD ve AB önce bu katliamın bağımsız bir komisyon
tarafından incelenmesini talep ederek Özbekistan hükümeti ile ilişkileri
kısıtlamaya gittiler. Sonradan ise kendi çıkarları doğrultusunda yeniden
diktatör Kerimov ile işbirliğine girdiler.
Andican Katliamı
10
ÖZBEKLER VATANLARINDAN KAÇIYOR
Özbekistan dünyanın en zengin
kaynaklara sahip ülkelerinden
biridir. Memlekette petrol ve doğalgaz,
altın, faydalı metaller, kömür rezervleri
bulunur. Özbekistan’da senede 4 milyon
tona yakın pamuk, 80 tona yakın
altın üretilmektedir. Özbek halkının
yarısından fazlasını genç nüfus oluşturur.
Yani memleket yeterli işçi gücüne
sahiptir.
Buna rağmen diktatör Kerimov’un 23 senelik iktidarı döneminde
Özbekistan ekonomisi iflas etmiştir. Bunun ana nedeni Özbekistan’da
hayatın bütün alanlarında özgürlüklerin kısıtlanmasıdır. Zalim rejim kendi
halkına serbest çalışmak, ticaret yapmak, kendi iş yerini oluşturmak,
memlekette ve yurt dışında iş seyahati yapmak gibi özgürlükleri vermemektedir.
Bunun yerine Sovyet rejiminden miras olarak kalan kolhoz ve
sovhozlar isim değişikliği ile kendi varlıklarını korumaktadır. Yani Özbek
çiftçisi eskisi gibi devlete çalışmakta ve ücret olarak da açlıktan ölmeyecek
kadar maaş almaktadır.
Bununla beraber Özbekistan, günümüz dünyasında rüşvetin en yaygın
olduğu devletlerden biridir. Sosyal hayatın bütün dallarında, iş ancak rüş-
vet yardımında görülür. Buna yüksek okullarda ve üniversitelerde eğitim
almak da dahildir. Yani üniversite öğrencisi derslere katılsın ya da katılmasın,
sınavları ancak hocasına rüşvet vererek geçmek mecburiyetindedir.
Devlet idarelerinin tümünde işler rüşvet ya da tanıdıklar vasıtasıyla görü-
lür. Memleketin yollarını işgal eden diktatör Kerimov’un polisleri, yoldan
geçen araçlı ya da araçsız herkesi, tıpkı eski çağın haramileri gibi soymaktadırlar.
Gözlerin görmediği, kulakların duymadığı bu zulümler karşısında
Özbekler ne yapacağını şaşırmışlar ve son çare olarak memleketlerini terketmeye
başlamışlardır. Günümüzde 5 milyondan fazla Özbekistan vatandaşı
yurt dışına kaçmıştır. Bu mazlumların çoğu Rusya’da bütün insani hak
ve hukuklardan mahrum halde geçinmeye çalışmaktadırlar. “Gastarbeider”
ismi verilen bu işçilerden 18 genç, Rusya’nın Moskova şehrinde kaldıkları
eski binada yanarak ölmüştür.
Bir Özbek “Gastarbaider”i
11
ÖZBEKİSTAN’DA YAYGIN ZÜLÜM VE
İŞKENCE ÇEŞİTLERİ
1. İtikat ve İbadet Alanında:
• Toplumda itikat özgürlüğü kısıtlanmıştır. Müslümanlara özgürce dinlerini
yaşamak, başkalarına anlatmak, istedikleri gibi cemaat oluşturmak,
mescitler yapmak yasaktır.
• Hükümete muhalefet eden İslam alimleri hapse atılmakta, sürgüne
gönderilmektedir. Onlardan bir kısmından haber alınamamaktadır.
(Örneğin: Andican şehri imamlarından Abduveli Kari 1994’te Taşkent
hava alanında polis tarafından alınmış, bir daha kendisinden haber alı-
namamıştır.)
• Dini hassasiyeti olan kişiler devamlı olarak polis tarafından gözetlenmekte,
hükümete muhalif fikir ve davranışta bulunanlar “Vahhabi”,
“radikal”, “terörist” denilerek hapse atılmaktadır.
• Dini yönden suçlananlara hapishanelerde ağır işkenceler yapılmaktadır.
Örneğin dövülmekte, ırzına geçilmekte, vücutları yakılmakta, kaynar
suda haşlanarak öldürülmektedir.
• Sakal bırakmak, başkalarına kendi evinde bile olsa Kur’an öğretmek,
gençlerin hacca gitmesi, sokakta İslam dini hakında konuşmak, İslami
kıyafetler giymek, hatta erkekler için okullarda din dersleri yasaktır.
Yurt dışında İslami eğitim alanların imam olaması yasaktır.
• Başta müslümanlar olmak üzere tüm inanç sahipleri akla hayale gelmeyecek
haksızlıklara ve engellemelere uğramaktadır. Örneğin bir müslüman
özel bir yerde veya kendi işyerinde namaz kılsa, hatta seccade
veya Kur’an-ı Kerim bulundursa, devlet tarafından tüm mal varlıklarına
el konur ve kişi hapse gönderilir. Bu kişiler mal varlıklarını kurtarmak
bir yana, canlarını kurtararak hapisten çıkabildiklerine şükreder hale
getirilir.
2. Siyaset Alanında:
• Özbekistan’da siyasi özgürlüklar yoktur.
• Özgür seçimler yapılmamaktadır. Diktatör Kerimov 23 sene boyunca
hile ve zorbalık yöntemiyle iktidarı elinde bulundurmaktadır.
• Parlamento seçimlerinde sadece Kerimov’un tayin ettiği kişiler milletvekilleri
“seçilmektedir.” Yani bu iş bir formaliteye çevirilmiştir.
12
• Yerel seçimler için de aynı durum söz konusudur. Yerel yöneticiler diktatörün
özel hizmet idareleri olarak görev yapmaktadır.
• Muhalif siyasi parti ve haraketler (ERK, Birlik) kapatılmıştır ve onların
liderleri (Muhammed Salih ve başkaları sürgüne gönderilmiştir.)
• Şu anda bilinen, 18 bin siyasi tutuklu bulunmaktadır. Siyasi tutuklulara
da tıpkı dini tutuklara olduğu gibi ağır işkenceler uygulanmaktadır.
• Özbekistan’da muhalefet etmek şöyle dursun, yönetimi eleştirmek bile
mümkün değildir. Bunu yapan kişi kim olursa olsun anında “Halk
Düşmanı” ilan edilir. Bu etiketleme geleneği Kerimov yönetimine
1930’ların Komünist Stalin yönetiminden miras kalmıştır. Muhalefet
etme cesareti gösterenler ise yurt dışında, sürgünde olsalar bile takip
edilmekte, hatta suikastlere maruz kalmaktadır. Bunlardan biri Alişir
Saipov Kırgızistan’da, Fuad Şakiri Rusya’da, Obid Nazarov İsveç’te
suikaste uğrayıp ağır yaralandı. Bu liste uzayarak devam etmektedir.
Özbekistan’da muhalefet yapmış olan bu insanların başka ülke vatandaşlığına
geçmiş olmaları bile şehit edilmelerine engel olmamıştır.
3. Fikir ve Basın Hürriyeti Alanında:
• İslam Kerimov, başa geçtiği andan itibaren fikir ve basın hürriyetine
engel olmuştur. Bu alanda mutlak sensür uygulanmaktadır.
• Memlekette özgür medya bulunmamaktadır. Gazetelerin, radyoların ve
televizyonların hepsi devlete, yani Kerimov’a aittir. Dolayısıyla medya
sadece rejim için hizmet etmektedir. Muhalif yayın ve fikirlere kesinlikle
yer verilmemektedir.
4. Hukuk, Güvenlik ve Adalet Alanında:
• Özbekistan’da hiçbir kesim kendi hukukuna sahip değildir. Yani işçi,
esnaf, aydın, talebe, kadın, erkek, yaşlı demeden kimse kendi haklarını
ve hukuklarını talep edemez. Onlar ancak İslam Kerimov ve onun suç
ortaklarının belirlediği “hukuk”a uymak zorundalar.
• Özbekistan güvenli bir ülke değildir. Polis ve savcı istediği kişiye istediği
suçu itham edebilmekte ve istediğine istediği davayı açabilmektedir.
Kendi suçlarını istedikleri kişilere isnat edebilmekte, bunun için
diledikleri kişileren araba ve evlerine silah ya da narkotik maddeler
bırakarak, onlara suç uydurabilmektedir.
• Mahkemeler tamaman Karimov ve yerel yönetimin kontrolü altındadır
ve onların isteğine göre hüküm vermektedir. Adil yargılama ve savun-
13
ma hakkı yoktur. Mahkemeye çıkan kişinin, mutlaka suçlu olduğuna
dair peşin kabul vardır ve mahkeme, sadece cezanın miktarını belirlemektedir.
Kimsenin beraat etme şansı yoktur.
• Özbekistanda Hukuk ve adalet kağıt üzerinde ve televizyon ekranlarında
mükemmel işlemektedir. Ancak gerçek hiç de böyle değildir. 5
dakikalık mahkemelerle ve insanlara kullandıkları hakaretlerle ünlenen
hakimlerin hükmü sürmektedir. Bu hakimlerin, karşısına geçenlerden
kanunları bilenlere savurdukları küfür ve hakaretler kayıtlara geçmiş,
tescillenmiştir. Bunların en aşağılayıcısı ve ünlüsü, “O senin okuduğun
kitabları münasip yerine sokarım” hakaretidir.
• Birçok hakim, üstlerinden aldıkları emirle, rüşvetle veya keyiflerine
göre kararlar çıkarmaktadır. Bu kararların adaletle ve hukukun temel
ilkeleriyle bağdaşan hiçbir yanı yoktur. Çıkarılan tuhaf genel aflarla 7
yaşındaki çocuklara tecavüz edenler, hırsızlar ve uyuşturucu satıcıları,
adi suçlular serbest bırakılırken; inançlarından dolayı suçlu bulunanlar,
düşünce suçundan veya siyasi görüşünden dolayı hapishanede yatanların
tutuklulukları devam etmektedir.
• Kerimov yönetiminin icat ettiği işkence yöntemleri dünyada daha önce
görülmemiştir. Basit bir olaydan dolayı kolaylıkla suçlu ilan edilebilir,
sonra “irticacı” ya da “Vahhabi” damgası yiyebilir, ailenizle ve yakınlarınızla
beraber topluca cezalandırılabilirsiniz. Yakınlarınız çok büyük
baskılara maruz kalır; işyerlerinde veya kamusal alanlarda dışlanır ve
engellenirler. Bununla ilgili birçok örnek vaka vardır. Hatta bazı mahkumların
gözü önünde karılarına ve kızlarına gardiyanlar tarafından tecavüz
edilir. Bazı insanlar mahkumiyet esnasında işkenceler yüzünden
ölür, ancak devlet doktorlarının yardımıyla sahte kalp krizi, zatürre gibi
raporlarla öldü gösterilir. Ne tuhaftır ki bu kişilerin cesetleri üzerinde
her zaman darp ve işkence izleri bulunmaktadır.
• İnsanlar saç, sakal ve cinsel organlarından asılı halde yakılıyor.
Sonrasında ise tecavüz ediliyor. Başka bir işkence yöntemi ise klorla
dolu küvete oturtarak cinsel organlarının yakılmasıdır.
• Hamile kadınlar dahi hapse atılıyor. Zulümle tanınan eski Sovyet hapishanelerinde
bile doğumu yaklaşan kadınların ayrı koğuşlarda tutulduğu
bilinir. Ancak günümüzde Özbekistan hapishanelerinde sebepsiz
yere tutulan hamile kadınlara böyle bir hak tanınmamaktadır.
• Bazı mahkûmlar tuhaf bir şekilde ortadan kayboluyorlar. Kağıt üzerinde
hapishaneden çıktı gösterilen mahkûmlar ortadan kayboluyor. Bu
insanların cesetleri bile bulunamıyor.
14
5. Sosyal Adalet Alanında:
• Kadınlar, coçuklar ve yaşlılar kendi haklarına sahip değiller.
• İş bulmak ancak rüşvet sayesinde mümkündür. İşsizlik o derecedir ki,
5 milliyondan fazla vatandaş bu nedenle yurt dışına kaçmak mecburiyetinde
kalmıştır.
• Sosyal hayat en karanlık dönemlerinden birini yaşamaktadır.
Büyükşehirlerde 3 kişinin yan yana gelmesi yasaklanmıştır. Böyle bir
durumda yaşayacağınız ilk şey polisin tehdidi olacaktır. Sizin dağılmanızı
isteyecektir.
• Polisin aylık tutuklama kotaları vardır. Her polisin, üstlerine ay sonunda
belirli sayıda insanı hapse attığını bildirmesi gerektiğinden, sizi önce
5 dakikalık mahkemede yargılatır ve sonra 159. maddeye göre suçlayarak
hapse gönderebilir. Çünkü polis memurları kendisine verilen aylık
tutuklama kotalarına ulaşmak zorundadır.
6. Eğitim Alanında:
• Okullar devlete aittir. Liselerde, yüksek okullarda ve üniversitelerde talebeler
ancak rüşvet vererek okuyabilmektedir.
• Pamuk toplama aylarında (Eylül-Kasım) ilkokuldan başlayarak üniversitelere
kadar bütün talebeler, 2-3 ay boyunca pamuk tarlalarına sürülmekte
ve bedava çalıştırılmaktadır. Çünkü verilen sembolik ücret de
yemek karşılığı geri alınmaktadır. Özbekistan, çocuk emeğinin zorla
kullanıldığı bir ülkedir.
7. Ekonomi Alanında:
• Ekonomi tamamen Devlet kontrolündedir. Özel girişime ve ticarete izin
verilmemektedir.
• Devlet Bütçesi açıklanmamaktadır. Böylece harcamaların nereye gittiği
de takip edilememektedir.
• Özbekistan dağal zenginlikler ülkesidir; altın, doğalgaz, petrol ve pahalı
metal ürünleri üretmektedir. Buna rağmen ekonomi iflas etmiştir.
• Gelirden esas payı diktatör ve ailesi ile birlikte, hükümeti oluşturan
çeteler paylaşmaktadır. Örneğin, Karimov’un büyük kızı Gülnara,
İsveçre’de bir milyar dolar servetle bu memleketin en zengin insanları
arasında yer almaktadır.
15
• Mevcut yöneticiler için rüşvet bir hayat tarzı haline gelmiştir.
Cumhurbaşkanından köy öğretmenine kadar herkesin rüşvet aldığına
tanık olmak mümkündür. Birçok memur aylık 20-40 $ aylıkla geçinmek
zorunda bırakılarak rüşvet batağına sürüklenmektedir. Bu maaşları
ise nakte çevirmek mümkün değil.
• Pazar sahiplerinin bile para biriktirmesi imkânsızdır. Bütün para bankalara
yatırılmakta ve alışveriş banka kartlarıyla yapılmaktadır. Alışverişin
banka kartlarıyla yaptırılması, insanları köleleştirmek ve kontrol etmek
içindir. Ayrıca devlet memurların maaşlarının para yerine mesela civciv
gibi komik mallarla ödendiği de olmaktadır.
• Özbekistan’ın bugünü insanlarının emeğiyle dalga geçenlerin elindedir.
• Özbek vatandaşlarına, her fırsatta, mesela evlerinin önünü temiz tutmadıkları
gibi gerekçelerle garip ve komik cezalar kesilmekte, bunun
karşısında yapılacak tek seçenek olarak rüşvetten başka yol bırakılmamaktadır.
• Yeni çıkarılan bir kanuna göre halka ve mahalli vakıflara ait olan kabirler
ve mezarlıklar hakimlere verilmektedir. Gerekçe açıklanırken
ise daha büyük bir yolsuzluk ortaya çıkıyor: Devlet görevlileri bu gibi
yerlerden yeteri kadar nemalanamıyormuş! Devlet görevlilerin rüşvet
almadıkları yer kalmaması için mevcut Özbekistan idaresi çok sıkı çalışmaktadır.
• Bugün Özbekistan’da yoksulluk öyle boyutlara vardı ki, kadınlar dahi
günlük geçim kazancı bulabilmek için amele pazarlarında iş aramak
zorunda kalıyorlar. Bu durum Sovyet işgalinde bile görülmemiş bir
olaydır. İş bulamayan yüzbinlerce kadın kötü yollara düşmekte, zorla
Rusya, Kore, Türkiye ve Dubai gibi ülkelere fuhuş için götürülmektedir.
• Çok küçük yaşlardan itibaren milyonlarca insan pamuk tarlalarında
rejim güçleri gözetiminde, birer köle gibi zorla çalıştırılmaktadır. Bu
şekilde insanlar, özellikle gençler gözaltında tutulmakta, enerjisi harcanmakta
ve rejim karşıtı faaliyetlerde bulunulması engellenmektedir.
7’den 70 yaşına kadar binlerce insan zorla tarlalarda çalıştırılma sırasında
kimyasal ilaçlardan ötürü zehirlenmekte ve hatta ölüm vak’aları
gerçekleşmektedir. Aylarca çalıştırılan bu insanlar arasındaki gençler ve
çocuklar eğitim haklarından da mahrum bırakılmaktadır.
16
ÖZBEKİSTAN’DA BAŞÖRTÜSÜ ZULMÜ
Taşkent Savcılık ve İçişleri yetkilileri, başörtüsünü çıkarmayan ve
Cuma namazı kılan öğrenci velilerini resmen uyararak 360 dolar para
cezası vermekle tehdit etti. Özbekistan Cumhuriyeti Taşkent Savcılığı’nın
Cuma ve başörtü yasağı ile ilgili düzenlediği toplantıya, İçişleri Bakanlığı
ve Eğitim Bakanlığı yetkililerinin yanı sıra, muhtarlar ile beraber 400 kişi
katıldı. Azadlık Radyosu’nun haberine göre, Cuma Namazına giden çocuklara,
gençlere ve başörtüsü takan öğrencilerin evlerine tek tek gidilerek
veliler uyarılıyor ve asgari ücretin 15 katı ceza verileceği tebliğ ediliyor.
Asgari ücret 24 dolar, yani günlük yaklaşık bir dolar civarında.
ÖZBEKİSTAN’DA MÜSLÜMANLARA ZULÜM
Özbekistan Devlet Televizyonu, Fethullah Gülen taraftarlarının kullandığı
“nur” kelimesine atfen “Karanlığa Giden Işık” adını verdiği
karşıt programda, “Türk Nurcuları” adını verdiği kişilerin, Özbekistan’ın
çeşitli kentlerinde açılan liselerde “Nurculuğu yaydıkları” ve “Pan Türkist”
propaganda yaptıklarını ileri sürdü. Özbek televizyonu, Türkiye’den gelen
Nurcuların kurduğu okulların özellikle yatılı statüyle faaliyet gösterdiğini,
böyle bir uygulamadaki amacın, öğrencileri ailelerinden ve çevrelerinden
uzaklaştırarak, 24 saat kendi denetimleri altında, daha kolay etkilemek
olduğunu iddia etti. Bu okulların 1990’lardan itibaren Özbekistan’da
faaliyet göstermeye başladığını belirten kanal, Özbekistan Diktatörü
İslam Kerimov’un talimatı üzerine bu okulların kapatıldığını, bazı “Türk
Nurcuların” sınır dışı edildiğini ve çok sayıda Özbek okul yöneticisiyle 3
Türk Nurcunun tutuklandığını kaydetti.
Özbek Televizyonu, Taşkent Mahkemesi’nde yıkıcı faaliyet ve dini propagandadan
yargılanan 3’ü Türk, 11 kişinin 6,5 yıl ile 8 yıl arasında hapis
cezalarına çarptırıldığını duyurdu. “Türk Nurcuları” adını verdiği Gülen
cemaati üyelerini “binlerce yıllık Özbek kültür ve geleneklerini yıkıp din
yoluyla beyin yıkamakla” suçlayan Özbek Televizyonu, bu okullardan mezun
olan iyi eğitimli “Türkçü” çocukların, ileride devletin kilit noktalarına
gelmesinin amaçlandığını iddia etti.
17
ÖZBEK MUHALEFETİ AYAĞA KALKIYOR
Bugünkü Özbekler İmam Buhari ve Tirmizi’nin torunlarıdır. Yani
tarihte Özbekler, ilim ve marifeti özgürlüğün temeli olarak kabul
etmişlerdi. Sonra bu esastan uzaklaşıldı; ama bütün baskılara rağmen
Özbek halkı onu tamamen terketmedi. Onun için Moğollara, Ruslara karşı
koymayı bildiler. Onun için Sovyetler’i onlar istedi diye bir hamlede kabul
etmediler. Rus Komünist Partisi sınırsız baskı yapmasına rağmen Özbek
olmaya devam ettiler. Yani Özbekler zulme her zaman muhalefet etmeyi
bildiler. Diktatör Kerimov’a karşı da “Birlik” oldular, “ERK” oldular. Bu
ateist diktatörün zulmü artıkça Özbeklarin de özgürlüğe imanı arttı...
Diktatör Kerimov’un yurt dışında yaşamaya mecbur ettiği Özbek muhalefeti
zor şartlar altında kendi varlığını koruyabilmiştir. İşte bu muhaliflerden
yedi hareket ve parti bir araya gelerek 2011 yılının Mayıs ayında,
Almanya’nın başkenti Berlin şehrinde bir araya geldiler ve Özbekistan
Halk Hareketi’ni (ÖHH) oluşturdular. Bu muhalif harekete aşağıdaki gruplar
üye oldular:
1. Özbekistan Erk Partisi
2. “Tayanch (Dayanışma)” Hareketi
3. Andican Adalet ve Kalkınma Teşkilatı
4. Özbekistan İnsan Hakları Cemiyeti
5. Özbekistan Demokrasi Forumu
6. Bağımsızlar
7. Bağımsız gençler
Andican Adalet ve Kalkınma Teşkilatı, diktatör Kerimov’un baskıları-
na dayanamadan 6 ay sonra ÖHH’dan ayrılmak mecburiyetinde kalmıştır.
Bunun nedenlerinden biri, teşkilatın Özbekistan’daki hapishanelerde bulunan
üyelerine korkunç işkenceler yapılmasıdır.
ÖHH günümüzde Özbekistan, Rusya, İsveç, Norveç, Kanada ve
Türkiye’de örgütlenmeyi başarmıştır. ÖHH’nın öncelikli hedefi kendi gaye
ve maksatlarını Özbek halkına ve dünya kamuoyuna tanıtmak ve bu şekilde
güçlü bir muhalif teşkilat haline gelerek diktatör Kerimov hükümetine
Özbekistan’da özgürlük, adalet ve hukuka dayalı bir sivil toplum kurulması
için gereken reformları gerçekleştirmeyi kabul ettirmektir. Özbek rejimi
bunu kabul etmediği takdirde ÖHH Özbekistan’da Tunus ya da Mısır’da
18
olduğu sivil bir halk ayaklanmasını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Bu
amaçla ÖHH Özbek halkının dikkatine aşağıdaki metinde yazılanları sunmuştur:
ŞİARIMIZ: DİKTATÖRLÜK YERİNE HUKUK VE ADALETE
DAYANAN ÖZGÜR SİVİL TOPLUM!
İslam Kerimov önderliğindeki kâtil rejim, Özbekistan halkına itikadi,
siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal özgürlükler vermek istemediği için, halkı-
mızın böyle bir zorba düzene karşı ayaklanmaktan başka bir çaresi kalmadığı
gittikçe daha belirgin bir hâle gelmektedir. Halkın ayaklanması, insanlarımızın
zulümden, bir başka ifadeyle diktatörlük rejiminden kurtulmak
için başvuracağı son çaredir.
Özbekistan Halk Hareketi’nin görevi hedefine kan dökülmeden ulaş-
maktır. Ancak 23 yıllık istibdada sabrı kalmayan Özbekistan halkı, kendi
hürriyeti için her an Kerimov’un diktatörlüğüne karşı ayaklanabilir. Bu tür
ihtilâller Tunus’ta, Mısır’da, Libya’da ve Yemen’de meydana geldi. Bu ayaklanmaların
akışı birbirinden farklı geçmişse de, netice olarak bu devletlerdeki
diktatörlükler yıkıldı.
Maksat:
Tabiî ki halk ayaklanmasının maksadı şu anda Özbekistan’da hükümran
olan “DİKTATÖRLÜK”ün yerine “ADALET” ve “HUKUK”u esas alan
“ÖZGÜR” bir “SİVİL TOPLUM” inşa etmektir. Böyle bir toplumda insanlara
kendi itikatları doğrultusunda hayatlarını sürdürmeleri ve siyasi görüş-
lerini özgürce ifade edebilmeleri için ortam oluşturulacaktır. İnsanlar, ifade
ve düşünce özgürlüğüne, seçme ve seçilme hakkına, çeşitli derneklere üye
olma serbestliğine kavuşacaklardır. Halk, ülkenin yönetiminde hür ve adaletli
seçimler yoluyla kendi iradesini ortaya koyacaktır. İnşa edeceğimiz
toplum, vatandaşların itikadlarının, canlarının, akıllarının, mal ve mülklerinin,
nesillerinin ve namuslarının dokunulmazlığını temin edecektir. Bu
hukukları çiğneyecek olanlar adaletli kanunlarla cezalandırılacaktır.
Bu toplumda, insanlara esnaflık yapma, ticaretle uğraşma, mal ve mülk
edinme, yurt dışı ülkelerine seyahat serbestliği verilecektir. Yurt dışına çıkmak
için polisten izin (vize) almak gibi akıl almaz kurallar kaldırılacaktır.
Vergi ve gümrük kurumlarının faaliyeti adaletli kanunlar ile kontrol altına
alınacaktır. Küçük ve orta çaptaki işletmelerin kurulması kolaylaştırılacak
19
ve onlar desteklenecektir. Çiftçiler istediği ürünleri yetiştirme ve satma
konusunda gerçek anlamda özgür olacaklardır. Rüşvet, halkın mülkünü
sömürme ve tefecilik gibi ekonomik illetler kanun yoluyla yasaklanacak ve
bu tür yollara başvuranlar adaletli kanunlar önünde cevap vereceklerdir.
Halkımız ülkenin yönetimini kendi eline aldıktan sonra en kısa sürede
tüm vilayet merkezleri dünyanın büyük ticaret şehirleriyle rekabet edebilecek
merkezlere dönüştürülecektir.
Mevcut diktatörlük, insanlarımıza bu tür ekonomik özgürlükleri temin
etmediği için halkımızın miliyonlarca kız ve erkek evlâdı kendi ülkelerinde
mahvoldular. Böylece Özbekistan’dan kaçarak başka ülkelerde derbeder
oldular. Onlar bu şekilde hor ve hakir yaşamaya mecbur olmaktalar.
Kurulmasını arzu ettiğimiz toplumda, okullarda manevi ve dünyevi bilimler
birlikte okutulacaktır. Böylece toplumda bilgili, güzel ahlaklı, dünya
işlerinde orta veya yüksek dereceli uzman olan yeni nesiller yetişecektir.
(Mevcut olan diktatörlük döneminde Özbekistan’da eğitim sistemi geliş-
medi. İlk ve orta okullarda öğrenciler ne manevi ne de dünyevi bilgileri
istenilen derecede edinebilmektedirler. Kolej ve yüksek öğrenim kurumları
ise ilim ve marifet merkezi yerine rüşvetçilik ve tamahkârlık ocağına
dönüştürülmüştür.)
Halk ihtilâli gerçekleştikten sonra Orta Asya halklarının tarihi kardeşli-
ği yeniden tesis edilecektir. Bu devletler arasında sınır olmayacaktır. Ortak
gümrük ve vergi siyaseti uygulanacaktır. Halklarımız ve devletlerimiz arasında
Avrupa Birliği’ne benzer bir Birlik oluşturma meselesi de gündeme
getirilecektir. Bugünlerde Orta Asya halkları ve devletleri arasında oluşan
soğuk münasebetler bu devletleri yönetenlerin yanlış politikası sonucudur.
Halkın, ayaklanmada kimi takip etmesi lazım?
Bugün Özbekistan halkını ADALET, HUKUK VE ÖZGÜRLÜK ilkelerine
dayalı SİVİL bir toplum inşa etmeye yönlendirebilen örgüt, ÖZBEKİSTAN
HALK HAREKETİ’dir. Bu hareket, kendi nizamı ve programında hem halkımızın
itikadi, milli, medeni, ilmi değerlerine, hem de insanoğlunun çağ-
daş gelişim sırasında elde ettiği olumlu değerlerine genişçe yer vermiştir.
ÖHH, şu anki şartlarda halkımızın orta veya ılımlı gelişim yolundan ilerlemesini
ister. Bununla birlikte ÖHH, halkımızın iç çekişmelere ve iç savaş
girdabına sürüklenmesini istemez.
20
ÖHH, kendi saflarında halkımızın bütün katmanlarını ve tayfalarını
birleştirmiştir. ÖHH, sadece kendi safında yer almakta olan örgüt üyeleri
tarafından değil, belki Özbek muhalifatinin tabanında yer alan uyeleri
tarafından da desteklenmektedir. Dolayısıyla ÖHH üyeleri ve taraftarları
süratle büyümektedir. Aynı zamanda hareketimizin uluslararası platformdaki
itibarı da gittikçe artmaktadır. Bu yüzden de Kerimov rejimi ÖHH’nın
siyaset meydanında boy göstermesinden çok ciddi bir şekilde korkmakta,
hareketimizin, halkımızın arasında destek görmesini çeşitli tazyik, fitne ve
fesat yollarıyla durdurmaya çalışmaktadır.
Halk ihtilâli başlandığında profesyonel provakatörler mutlaka harekete
geçecektir. Onlar hürriyet için mücadele etmek üzere sokağa çıkan kitleyi
“bir avuç bozguncu”, “ekstremistler” v.s olarak göstermeye çalışacak ve bunun
için asıl kendileri bozgunculuk yapmaya başlayacaklardır. Ayaklanma
esnasında halkımızın böyle provakatörlerin fitnelerine uymaması gerekir.
ÖZBEKİSTAN HALK HAREKETİ’NİN YAYIN ORGANLARI
1. Resmi web sitesi: www.uzxalqharakati.com
(Özbek, Türk ve Rusça olarak)
2. Facebook sitesi: http://www.facebook.com/uzxalqharakati
3. “Erkin Yurt” gazetesi: http://www.uzxalqharakati.com/erkinyurt
4. Turkistan TV ve Radyo: http://turkiston.tv/radio/
MUHAMMED SALİH
ÖZGÜRLÜK VE FEDAKÂRLIK TEMSİLCİSİ
Özbek halkının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde şair ve siyaset
adamı Muhammed Salih önemli yer almaktadır. Sovyetler zamanında
yazdığı şiir ve makalelerinde Özbeklerin Ruslardan ayrı bir millet oldu-
ğunu savunduğu için Komünist rejim tarafından baskı gören Muhammed
Salih, adı geçen “Perestroika ve Glasnost” (Yeniden Oluşum ve Açılım) dö-
neminde Özbeklerin gerçek bir özgürlük ve bağımsızlık lideri durumuna
gelmiştir. Özbekistan’daki ilk halk hareketi olan “Birlik” ve ilk siyasi parti
Erk onun teşebbüsü ile kurulmuştur.
21
Muhammed Salih, vatanının gerçek bağımsızlığının bireylerin ve toplumun
özgür olmasına bağlı olduğunu düşünerek Sovyet mirası olan
Komünist rejimin ortadan kaldırılması için elinden gelen bütün çabaları
göstermiş ve bundan dolayı diktatör İslam Kerimov’u korkutan muhalif
lider olmuştur. Muhammed Salih karşısında fazla dayanamayacağını anlayan
Kerimov ona karşı hile ve zülüm politikasına başvurmuş, muhalefet
liderinin partisini kapatmış ve Muhammed Salih’i sürgüne gitmeye
mecbur bırakmıştır. Bununla yetinmeyen Kerimov yurt dışında yaşayan
Muhammed Salih’i Türkiye ve Çek Cumhuriyetleri hükümetlerinden teslim
edilmesini istemiş ama bunu başaramamıştır.
Diktatör Kerimov, yok edemediği Muhammed Salih’i, 1999’daki Taşkent
patlamalarını bahane ederek gıyabında 15 sene hapis cezasına çarptırmış-
tır. Ancak kendisine yapılan bu zülüm ve baskılara rağmen Muhammed
Salih özgürlük mücadelesinden geri adım atmamıştır. Buna sinirlenen
İslam Kerimov haince usullerle Muhammed Salih’in üç kardeşini hapse atmıştır.
Muhalif liderin iki kardeşi suçsuz oldukları halde uzun müddet hapishanede
kaldıktan sonra salıverilmiş, ancak üçüncü kardeşi Muhammed
Bekjan hâlâ Kerimov’un zindanında rehin olarak bulunmaktadır.
Muhammed Salih’in hayat hikâyesi:
1949 yılında Özbekistan’ın kuzeyinde yer alan Harezm vilayetinde
doğdu. Ortaokulu tamamladıktan sonra Sovyet Ordusunda zorunlu
askerlik yaptı. 1969-1974 yıllarında Taşkent Üniversitesinde gazetecilik
okudu. Mezuniyetten sonraki yıllarda şiir yazmak ve dünya edebiyatını
araştırmakla meşgul oldu. 1988 yılında birkaç aydın arkadaşı ile
“Birlik” Hareketini kurdu. 1990 yılında Erk Partisi’ni kurdu. 1991 yılında
Kerimov’a karşı muhalif aday olarak Özbekistan Devlet Başkanlığı seçimine
katıldı. 1992 yılında Özbekistan’da tutuklandı, ama Özbeklerin ve
uluslararası toplumun hükümete baskısı sonucu azat edildi. 1993 yılında
yurt dışına sürgün edildi. Hicrette muhalif faaliyetini sürdürdü. 2001 yı-
lında Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da tutuklandı. Yine uluslararası
toplumun baskısı ile o zamanki Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Havel
tarafından serbest bırakıldı. 2011 yılında Özbekistan Halk Hareketi kurucuları
arasında yer aldı. Muhammed Salih’in 20 fazla şiir ve makale kitabı
Özbek, Rus ve Türk dillerinde yayımlanmıştır.
22
ÖZGÜR ÖZBEKİSTAN DOSTLARI PLATFORMU
05 Mayıs 2012’de, Türkiye’de bir grup sivil toplum kuruluşu, yazar
ve aktivist tarafından Özgür Özbekistan Dostları Platformu kuruldu.
Platformun kurucuları şunlardır:
Kurumlar: Doğu Türkistan Maarif Derneği, Doğu Türkistan Vakfı, Genç
Türkistanlılar, Özbekistan Halk Hareketi, Özbekler Birliği, Mazlumder,
Araştırma Kültür Vakfı, Kudüs Medya, AKDAV, İmkander, Özgürder,
Rahmetder, Umran Vakfı, Pınar Yayınları, Dunyabizim.com, Sivil
Dayanışma Platformu, Beyan Eğitim Kültür Merkezi, Ahmet Yesevi Vakfı,
Hikmet Vakfı, İHH,
Yazarlar: Abdurrahman Dilipak, Faruk Köse, Burhan Kavuncu
Aktivistler: İbrahim Sediyani, Hacıali Deniz, Ali Bekereci, Süleyman
Kılınç
Platformun ilk kuruluş toplantısında İcra Heyeti’ne seçilen isimler
şunlardır: Namaz Nurmumin, Alibeg Yolyahşi, Dr. Alim Oktay, Hidayet
Oğuzhan, Dr. Ramazan Uçar, Adem Yerlikaya, Ali Bekereci, Adem Çevik,
Faruk Köse, Ömer Faik Topal.
Özbekistan Dostları Platformu’nun Kuruluş Bildirgesi şöyledir:
Günümüzde Özbekistan’daki diktatörlük düzeninin değişmesi konusunda
herkes hem fikirdir. Nitekim Özbek halkı ve onun gerçek temsilcisi
olan Özbekistan muhalefeti bu düzeni değiştirmek için zor şartlar altında
mücadele etmektedir.
Özbekistan’daki zulüm ve insan hakları ihlalleri örneğin Suriye’deki
durumu aratmamaktadır. Buna dayanamayan Özbeklerden 5 milyondan
fazla kişi yurt dışına kaçmak mecburiyetinde kalmıştır.
İnsanlığın fıtratı özgürlük üzerinedir. Dolayısıyla özgürlük isteyenlerin
birlik ve dayanışma göstermeleri doğal kabul edilmelidir. Özgür Özbekistan
Dostluk Platformu bu amacı gözetmektedir. Adalet ve hukuktan yana olan
bütün kardeşlerimizden bu konuda ilgi ve katkı beklemekteyiz.
2012 YILI ÖZBEKLERİN KURTULUŞ YILI OLACAK
Türkistan Platformu ve Dünya Özbekler Birliği, “2012 yılı, Özbeklerin
esaretten ve işgalden kurtuluş yılı olacaktır” açıklamasını yaptı.
Yapılan açıklamada, “25 milyon Özbek, günlük 1 dolarla açlık sınırının
23
çok çok aşağısında ve esaret altında yaşıyor. 5 milyon mülteci başka ülkelerde
yaşam mücadelesi veriyor. Terör tüccarı Kerimov’un hapishanelerinde
20 bin düşünce suçlusu var” denildi. Özbekistan Diktatörlüğü
Raporu çalışmalarına başladıklarını bildiren Dünya Özbekler Birliği, sağ-
duyu sahibi STK’ların ve kuruluşların desteğini beklediklerini kaydederek,
Kerimov’un, Andican Katliamı’ndan ve insanlığa karşı işlediği suç-
lardan dolayı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması ve tazminat
dâvâsı için hazırlıklara başladılarına da dikkat çekti. Birlik, 2012 yılının
Özbeklerin esaretten ve işgalden kurtuluş yılı olacağını savundu.
ÖZBEKİSTAN DİKTATÖRÜ VE VAHİM BİR İDDİA
Önceki gün, herkes “bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan” derken,
insanın içini kasvete boğan konuşmaların yapıldığı bir konferanstaydım.
Konu, Özbekistan...
Konuşulanların özeti şu: Özekistan’da öyle bir diktatör hüküm sürü-
yor ki, tarih boyunca gelmiş geçmiş bütün zalimlerin zulüm yöntemlerini
bir araya getirmiş, tatbik ediyor. Bunu bütün dünyanın gözleri önünde,
Amerika, Rusya, İngiltere, Çin ve diğer emperyalist ülkelerin onay ve desteğini
alarak yapıyor.
Hukuk yok. Adil yargılama yok. Haklar ve özgürlükler yok. Polisi
de, askeri de eşkıya mantığıyla hareket ediyor. Mesela polisin, fiili olarak
sokakta gördüğü ve beğendiği bir kızı kaçırıp tecavüz etme izni var. Bu
yüzden, merdiven altı kızlık zarı diken yerler yaygınlaşmış. Rüşvetsiz iş
yapmak, hatta yaşamak mümkün değil. İşkencenin her türlüsü var; dayak,
elektrik, kaynar suda haşlayarak öldürme, parçalara ayırma gibi işkence
türleri yoğun olarak kullanılıyor. Hücrelerin tavan yüksekliği 1 metre 30
santim. Böyle bir hücrede aylarca, yıllarca kalanlar var. Bizdeki 12 Eylül
sonrası Diyarbakır cezaevi neyse, oradaki bütün cezaevleri en az o niteliği
taşıyor.
Eğer biri İslami görüşünden dolayı hapse atılmışsa, bir daha oradan
çıkması mümkün değil. Savunma hakkı olmadan, keyfi olarak verilen cezasını
bir şekilde tamamlamışsa eğer, çıkmasına haftalar kala, bir şekilde
içeride öldürülüyor ve sağlık sebepleriyle öldüğü söyleniyor. Keyfi olarak,
hiçbir suç isnadı yapılmaksızın insanlar hapse atılabiliyor ve ailelerinden
24
alınan fidye karşılığında serbest bırakılabiliyor. Yazarlar, gazeteciler ve muhalif
parti üyeleri katlediliyor. Özbek toplumu tarafından tanınan ve sevilen
insanlar suikasta kurban gidiyor.
Tesettür yasak, tesettür kıyafetleri satmak da yasak. İşyerinde Kur’an
ve seccade bulundurmak yasak ve büyük suç. Camiler dışında namaz kılmak
yasak. Belli bir yaşın altındakilere camiye gitmeleri de yasak. Bütün
bunlara uymazsan, “İslamcı terörist” damgasıyla en ağır işkence ve cezalara
çarptırılıyorsun.
Şimdi sıkı durun. Özbekistan’da kadınlar kısırlaştırılıyor. Doğum yapan
kadınlar sezaryene zorlanıyor ve sezaryen esnasında, haberleri bile olmadan
kısırlaştırılıyor. Hatta doktorlara bu hususta “aylık kısırlaştırma kotaları”
konulmuş; kotasını doldurmayan doktorlar cezalandırılıyor. Özbek
neslinin kökü kurutulmak isteniyor.
Şu anda Özbekistan’da 5 milyon çocuk pamuk tarlalarında köle olarak
çalıştırılıyor. Ülkede 5 milyon işsiz var. Ekim ya da hasat zamanlarında
ilkokulundan üniversitesine kadar, bütün öğrenciler belli zamanlarda okulunu
bırakıp tarlalarda çalışmak zorunda.
Siyasi düşüncelerinden ötürü 20 bin kişi cezaevinde. 5 milyon Özbek
ülkesini terk etmek zorunda kalmış. Zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına
sahip Özbekistan’da halkın geçim standardı aylık 30 dolar. Çünkü bütün
kaynakları Diktatör ve iki kızının kontrolünde, yönetici elit tabaka ve güç-
lü mafya organizasyonları tüketiyor.
En aşağıdaki memurundan parlamento üyelerine kadar, herkesin hayatı
diktatörün iki dudağının arasında. Diktatör, herhangi bir zamanda kendisi
için tehlike teşkil edeceğini düşündüğü herkesi yok ediyor. İşlenen
cinayetler ve insan hakları ihlalleri her geçen gün artarak devam ediyor. En
küçük bir hak talebini bile en kanlı biçimde bastırıyor, susturuyor. Böylece
Özbekistan, tam anlamıyla açık hava cezaevi gibi yönetiliyor.
Devleti demir yumrukla yöneten Kerimov, bütün zalimliğine rağmen,
özellikle Amerika başta olmak üzere, bütün emperyalist güçlerin deste-
ğini alarak yönetimine devam ediyor. İşte bu noktada sormak gerekiyor:
Özbekistan diktatörünün ayrıcalığı ne?
Bir soru da bizim yöneticilere...
Başta sözünü ettiğim konferanstan bir gün önce, Özbekistan’da mağdur
25
olmuş biriyle karşılaştım. Özbekistan’da iş yapıp da 50-60 milyon dolarlara
varan mal varlığına el konulmuş Türk işadamları var; canlarını zor kurtarmışlar.
Özbekistan yönetimi, bunların mallarınının iadesi için, Özbek
muhalefetinin Türkiye’deki faaliyetlerinin durdurulmasını, muhaliflerin
iade edilmesini istiyormuş. Bu hususta Türkiye ile görüşmeler yapıyormuş.
Bu çok vahim bir iddia.
Şimdi yetkililere şunu soruyorum: Bu iddia doğru mu? Doğruysa,
Kerimov’un talebini kabul etmek, bir halkın özgürlüğünü satmak anlamı-
na gelmez mi? Muhalifleri işkenceyle öldürüleceğini bildiğiniz halde, neden
iade ediyorsunuz, ya da bunu pazarlık konusu haline getiriyorsunuz?
Eğer iddia yanlışsa, bunu açıkça ilan etmeniz ve Özbek diktatörüne karşı
da, mesela Esed’e karşı duruşunuz gibi karşı söylem geliştirmeniz lazım
gelmez mi?
Faruk Köse
25 Nisan 2012, Yeni Akit
ÖZBEKİSTAN’DAKİ ZULÜM DÜNYAYA ŞİKÂYET EDİLDİ
MAZLUMDER, Özbekistan’daki insan hakları ihlallerini uluslararası
alana taşıyor.
Özbekistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı uluslararası kuruluşların
harekete geçmesi için MAZLUMDER girişimlerine devam ediyor.
MAZLUMDER Genel Merkezi’nden konuyla ilgili yapılan açıklamada şöyle
denildi:
“Özbekistan’da yaşanan insan hakları ihlallerine karşı uluslararası kuruluşların
gerekli çalışma ve araştırmaları yapması için MAZLUMDER olarak
AGİT ve Birleşmiş Milletler’e başvurularımız gönderilmiştir. Bildiğiniz
üzere Özbekistan’da sadece Nurcu oldukları gerekçesi ile çok sayıda insan
6 ila 9 yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırılmıştı. Özbekistan idarecileri
bu kararları onayladıklarını belirtmiş, hiçbir şekilde şiddete bulaşmamış,
tamamen ifade ve din-vicdan özgürlüklerini kullanan insanları
dini görüşlerini savundukları ve yaydıkları gerekçesi ile cezalandırılmalarına
destek vermiş idi. MAZLUMDER, tüm insan hakları ihlallerine nerede
ve kim tarafından yapılırsa yapılsın karşı olduğunu ve bu ihlalleri ortadan
26
kaldırmak için yasal tüm başvuru ve şikâyet mekanizmalarını kullanacağı-
nı bildirir. Bu nedenle Özbekistan da yaşanan hak ihlallerinin son bulmasına
katkı sunacağını düşündüğümüz için BM İnsan Hakları komiserliğine
ve AGİT’e başvurularımızı içeren mektupları gönderdiğimizi kamuoyuna
duyururuz.”
TÜRK İŞADAMLARINA KERİMOV ZULMÜ
Özbekistan’da 60 milyon euroluk AVM’sinin gaspedildiğini belirten
işadamı Vahit Güneş, “Büyük bir zulüm var. Yatırım yapan Türk işadamlarının
her şeyleri gasbedilecek. Bugün benim başıma gelenler yarın
daha büyük şekilde onların başına gelecek. Türkiye Cumhuriyeti hemen
bu konuya el koymalı” dedi.
Özbekistan’da 9 aya yakın süre hücrede tutulduğunu ifade eden
Güniş’in “Özbekistan’da cehennemi yaşadım” sözleri olayın vehametini
belirtmeye yetiyor. Vahit Güneş, başından geçenleri şu sözlerle ifade etti:
“2 Mart 2011 günü, saat 10.30 sıralarında AVM’de bulunduğum sı-
rada 300 kadar silahlı-maskeli kişi AVM’nin etrafını sardı. Bir anda neye
uğradığımızı şaşırdık. Beni ofisimde tuttular. Başımda 50 kadar silahlı kişi
bulunuyordu. 7-8 gün beni ofiste tuttular. Ben içeride ofiste tutulduğum
sırda AVM’yi yağmaladılar. AVM’nin kapısına getirilen kamyonlarla yağ-
malama yapıldı. Tutuklanmam için bir kılıf uydurduktan sonra cezaevine
konuldum. 9 aya yakın tek başıma bir hücrede tutuldum. Konulduğum
yer istihbaratın denetimindeydi. O kadar acı şeyler yaşadım ki... En son
kardeşimin benim için 700 bin dolar fidye ödemesi üzerine hapisten çı-
kabildim. Özbekistan’daki 4 AVM’miz, 18 şirketimiz gitti. Zararımız en az
50 milyon dolar. Bin 200 çalışanımız vardı, bütün hepsini kaybettik. Mal
varlığımız gittiği gibi az kalsın canımız da gidiyordu. Sahip olduğum eşyaları,
cep telefonumu bile alamadan Özbekistan’dan çıktım. O ülkede onca
malvarlığım olmasına rağmen sadece ceketimi alıp çıkabildim.”
Vahit Güneş, kendilerine yönelik suçlamaların ve el koyma gerekçelerinin,
“vergi kaçırma ve dini yayın bulundurma” şeklinde ifade edildiğini
söyleyerek, “bize yönelik operasyon için bahane aradılar. Grubumuza
ait şirketlerin tümünde yapılan incelemelerde suç unsuruna rastlanmadı.
Sadece gümrük antreposunda ve depolarda 60 bin dolar değerindeki malın
27
evraksız olduğunu iddia etiler” şekline konuştu. Vahit Güneş, sözlerine
şöyle devam etti:
“2006 yılında 200 bin dolarlık bir yatırım yaptık. Tekstil ürünleri üretiyorduk.
Bir yanda da ürünleri mağazada satıyorduk. Benim Türkiye’de
bulunduğum 15 Aralık 2010 günü önce mağazaya gelmişler, daha sonra
fabrikaya gitmişler. Gerekçe ise mağazada fiş kesilmemesi... Fiş kesilmeyen
ürün tutarı ise toplasanız 300 dolar değil. Tabiî fiş olayı bahane... Bize
orada yüklü bir ceza kesildi. Cezayı ödedim. Benim Özbekistan’a girişim
yasaklandı. Mağazayı kapattık. Oradaki bazı dostlar aracılığı ile kurtulduk.
Ama orada başımıza neler geldi bir biz biliyoruz. Fabrikamın başında ise
Özbek bir müdür bulunuyor. Fabrikamı onlar işletiyor. Gidemediğim için
fabrikamı da alamıyorum. El koyma olayları 2010’un sonunda başladı. En
son 4 firmama daha el konulmuş.”
Bir başka firma sahibi ise, “orada tutuklu olan personelim var; onları
kurtarmaya çalışıyoruz. Size şu kadarını söyleyeyim. Oradan ceketimi bile
alamadan çıktım. Eşyalarım dahi orada. Ki biz “Özbekistan’ın Koç’u” olarak
anılıyorduk. Şimdi burada garibanları oynuyoruz. Üstelik Türkiye’de
aldığımız malların borçları da sırtımıza bindi. El konulan mallarımızı kurtarmamız
uzak bir ihtimal” dedi.
“KERİMOV REJİMİNİN SIRADAKİ CİNAYETİ”
Özbekistan Halk Hareketi’nin kurucularından ve Rusya’daki faal üyelerinden
biri olan Fuat Şakiri (Rüstemhocayev Fuadbek Şakirhoca
– Рустамхўжаев Фуадбек Шокирхўжа) 24 Eylül Cumartesi günü 21.55
sularında Rusya Federasyonu’nun İvanova şehrindeki evinin yakınlarında
uğradığı silahlı saldırıda, başına ve göğsüne aldığı kurşunlarla hayatını
kaybetti. Mayıs 2005’teki Andican katliamından sonra Rusya’ya göç eden
ve Rusya vatandaşlığına geçen Şakiri, Özbek muhalefetinin Rusya’daki
önemli liderlerinden biriydi. Şakiri, arkasında iki kız çocuğu ve hamile bir
eş bıraktı.
“Rusya, siyasi kimliğiyle tanınan bir insanın öldürülüşünü açıklığa
kavuşturmalı.”
Bu faciayı “Kerimov rejiminin sıradaki cinayeti” olarak niteleyen ÖHH
lideri Muhammed Salih, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, bir ay kadar
28
önce Fuat Şakiri’nin Andican’daki evine gelen MXX (Milli Güvenlik
Teşkilatı) görevlilerinin Şakiri’nin ailesini tehdit ettiklerini ve Fuat’ın siyasi
faaliyetlerine devam etmesi durumunda onu yok edebilecekleri uyarısında
bulunduklarını söyleyerek, bu cinayette okların MXX ve İİV (Özbekistan
İçişleri Bakanlığı)’yi işaret ettiğini belirtiyor. Muhammed Salih, ÖHH adı-
na yaptığı açıklamada, “kardeşimizin ölümünü Özbek halkının özgürlüğü
yolundaki şehadet olarak görüyorum” diyor.
Rusya Soruşturma Komitesi’nin İvanavo il idaresi basın sözcüsü
Nadejda Suhanova, BBC’ye yaptığı açıklamada, “şu anda cinayetle ilgili bü-
tün olasılıklar değerlendiriliyor. Bilhassa Rüstemhocayev’in iş ilişkileri ve
siyasi faaliyetlerine bağlı olasılıklar araştırılmakta” diyor ve katillerin kaç
kişi olduklarını, şu ana kadar elde edilen bilgilerin neler olduğunu soruş-
turmanın güvenliği bakımından açıklayamayacağını ifade ediyor.
“Hakikat sancağını dikmek”
ÖHH kurucu teşkilatlarından AAT (Andican Adalet ve Kalkınma) teş-
kilatı başkanı Nurullah Maksudov (Нурулло Мақсудов)’un yayımladığı
başsağlığı mesajından bir bölüm:
“Özbekistan’daki haksızlıkları görmezden gelmeyen, adaletsizlik kar-
şısında kendi fikrini cesaretle ifade edebilen, vatandaşlarımızın aydınlık
geleceği hakkında fikir üreten, dikta rejimine hiçbir şekilde boyun
eğmeyen, hakikat sancağının dikilmesi yolunda yiğitçe mücadele eden
Rüstemhocayev Fuatbek Şakirhocaoğlu’nun aziz hatırası kalplerimizde ya-
şayacaktır!”
Özbekistanlı meşhur İslam alimi Abid Kari, İsveç’in kuzeyinde
suikaste uğrayarak komaya girdi.
29
Özbekistan Halk Hareketi’nin Rusya Temsilcisi Fuat Şakiri, 2011’de Rusya’nın İvanov
şehrinde Özbekistan gizli servisinin suikastı ile öldürüldü.
Mehmet Ali Mahmud: Özbekistan’ın
meşhur yazarı. Sadece diktatör Kerimov’u
eleştirdiği için 20 senedir hapiste
yatmaktadır.
Gazeteci Muhammed Bekcan:
Sadece Özbekistan Muhalefet Lideri
Muhammed Salih’in kardeşi olması
sebebiyle rehin alınmış ve 15 yıldır
hapiste tutulmaktadır.
30
KERİMOV’UN DİKTATÖR OLDUĞU
FRANSIZ MAHKEMESİ’NCE TESCİLLENDİ
Kerimov’un küçük kızı Lale Kerimov,
Fransa’nın meşhur internet portalı
Rue89.com’da babası hakkında “diktatör”
ifadesi kullanılması üzerine mahkemeye
hakaret davası açtı. Mahkeme, siteyi haklı
bularak talebi reddetti. Böylece Kerimov’un
diktatör olduğu Fransız mahkemesi tarafından
tescillendi.
DİKTATÖR KERİMOV KİME HİZMET EDİYOR?
Özbekistan, stratejik konumu itibariyle çok önemli bir yerde bulunuyor.
Tarihte İpek Yolu diye anılan ticaret ve medeniyet yolunun
merkezindedir. Günümüzde de Özbekistan, jeopolitik açıdan bu önemini
korumaktadır. Dolayısıyla Özbekistan’ın devlet olarak atacağı adımlar,
ya da Özbekistan’ı kontrol eden dış güçler, bütün Orta Asya bölgesini de
kontrol altına almış olacaktır.
Diktatör Kerimov, bu gerçekleri tam anlayamadığı ve kendi siyasetinde
Özbek halkının milli çıkarlarını öncelemediği, sadece kendi çıkarlarını
esas aldığı için, devamlı olarak kendini, uluslararası güç odaklarının kuca-
ğına atmakta, hatta kucaktan kucağa gidip gelmektedir.
Örneğin, Özbekistan’ın bağımsızlığının ilk yıllarında Türkiye model
ülke olarak seçilmiş ve bunun yanında başka müslüman ülkelerle sıcak
temaslara geçilmiştir. Ancak, 1-2 sene içinde bu siyasetten vazgeçilerek
başta Çin olmak üzere diğer Uzakdoğu ülkeleriyle yakın temaslara geçilmiş,
sıcak ilişkiler kurulmuştur. Ancak bu ülkelerle ilişkilerinin de istediği
gibi gitmediğini gören Kerimov, zaman içinde Batı ülkelerine, ABD’ye ve
Avrupa ülkelerine yakınlaşmaya çalışmıştır. Bu devletlerin cüz’i olsa da insan
haklarını gündeme getirmesiyle bu ilişkilere de son veren Kerimov,
31
son olarak Putin’in yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Rusya’nın sözde
Avrasya projesine, gerçekte ise eski SSCB’nin yeniden diriltilmesi siyasetine
dahil olmaya karar vermiştir.
Dış politikadaki bu tutarsızlık, sadece Kerimov’un, diktatörlüğü elinde
tutmasına yöneliktir. Ama bu tutarsız ve kendi iktidarını sürdürme politikası,
dünyanın egemen güçlerinin Özbekistan’la oyun oynamasına ve
kendi çıkarları doğrultusunda Özbekistan’la iişkilerini devam ettirmesine
neden olmuştur.
Diğer taraftan, Kerimov’un bu akılsız dış politikası, Özbekistan’ın
izolasyonu şeklinde gerçekleşmiştir. Yani günümüzde Özbekistan devlet
olarak BM, İslam İşbirliği Teşkilatı, AB, ABD tarafından ciddiye alınmamaktadır.
Bu da Özbekistan’ın ekonomik yönden dışa açılmasına ve dış
sermayenin memlekete girmesine engel olmaktadır. Ayrıca, Özbekistan’da
yatırım yapan dış sermaye sahiplerine, özellikle de Türkiyeli işadamlarına
yapılan zulümler, mallarına el konulması, işyerlerinin talan edilmesi, sermayelerine
el konulması gibi durumlar, Özbekistan’a gelen dış sermaye
kaynaklarının ülkeyi terketmesine sebep olmaktadır.
Diktatör Kerimov’un bu şekildeki basiretsiz ve vahim neticeleri olan dış
politikası, Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerinin birlik ve beraberliğini
önlemiş, aralarına telafisi çok zor anlaşmazlıklar ve ihtilaflar getirmiş, bir
araya gelmeyi güçleştiren sorunlara sebep olmuştur. Örneğin, Kırgızistan’da
2010 yılında yaşanan Kırgız-Özbek etnik çatışmasının nedenlerinden biri,
bölgedeki istikrarsızlık ve devletlerin kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan
kaynaklanmıştır. Yine, Özbekistan ile Tacikistan arasında ciddi enerji da-
ğıtımı sorunu yaşanmakta, neticede Tacikistan, kendi ülkesindeki yüksek
dağlarda su barajları oluşturarak, Özbekistan için hayati önem taşıyan su
kaynaklarının yolunu kesmekle tehdit etmektedir.
Hülasa, Kerimov’un tutarsız dış politikası dış güç odaklarının işine gelmekte,
onlar Özbekistan’ın topraklarını ve tabii kaynaklarını istedikleri
gibi kullanmaktadırlar.
32
Yazar Hakkında
Dr. Namaz Nurmumin, 1957’de
Özbekistan’ın güneyinde bulunan, meş-
hur hadis imamı Tirmizi’nin memleketinde
doğdu. 1980’de Taşkent Tıp
Fakültesinden mezun oldu ve 13 yıl cerrah
olarak çalıştı. 1990’da Erk Partisi İl
Başkanı olarak siyasete atıldı. 1993’te parti
kurultayında yaptığı konuşmadan dolayı
hicret etmek mecburiyetinde kaldı. 1993-1999 arasında İstanbul’da siyasi
ve yazı faaliyetini sürdüren Dr. Namaz Nurmumin, sonra Norveç’e gitti.
Yurt dışında İslam ve Türk dünyasının tarihi üzerine araştırmalar yaptı ve
bu konulardaki kitapları Özbek diline çevirme faaliyetlerine katıldı.
Yayımlanmış “İmanın şubeleri” (Türkçe), “Saf ve Sade İtikada Davet”
(Özbekçe) adlı kitaplarının yanında, internet üzerinden yayımlanan “Arap
Baharından Özbek Baharına”, “Hak ve Batıl Sınırında” adlı çalışmaları vardır.
Bunun yanında Özbek muhalefet faaliyetlerine dair yazıları yayımlanmıştır.
Özbek muhalefeti lideri Muhammed Salih’in dava arkadaşı alan Dr.
Namaz Nurmumin, Özbekistan Halk Hareketi Kurucular Meclisi üyesi ve
Genel Koordinatörü görevinde bulunmaktadır.
Evli ve üç çocuk babası olan Dr. Namaz Nurmumin, Özbek ve Anadolu
Türkçesi yanında, Rusça, Norveççe ve orta derecede Arapça ile İngilizce
bilmektedir.
İrtibat: ortayol2010@gmail.com
Monday, 13 April 2015
ÖZBEKİSTAN YAZMA ESERLER KÜTÜPHANES İ: ÖZBEKİ STAN
ÖZBEKİSTAN YAZMA ESERLER KÜTÜPHANES İ * UZBEKISTAN MANUSCRIPTS LIBRARY Emek ÜENMEZ** •
http://www.sosyalarastirmalar.com/cilt2/sayi6pdf/usenmez_emek.pdf
Özet
Özbekistan İlimler Akademisine balı olarak faaliyet gösteren Biruni adlı ark inaslık enstitüsünün gerek Özbekistan gerekse dünya kültür ve medeniyeti için ayrıcalıklı bir yeri vardır. Bu enstitü bünyesinde bulunan yazma eserler kütüphanesi bugün için pek çok ara tırmacının dikkatini çekmektedir. Dünyanın sayılı yazma eserler kütüphanesinden birisi olan bu yer Ebu Reyhan El Biruni adıyla anılmaktadır. Kütüphanede çou nadir olmak üzere binlerce yazma vardır. Türkçe, Arapça, Farsça ve Tacikçe yazma eserler kütüphane katalogunda tasnif edilmi tir. Bu yazıda Özbekistan limler Akademisi el Biruni adlı ark inaslık enstitüsünün yazma eserler kütüphanesi tanıtılmaya çalı ılacaktır. Çalı mamızda Türk dili ile yazılı olan bazı eserler esas alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Özbekistan, Özbekistan limler Akademisi, Yazma eser, Özbekçe, Ebu Reyhan el Biruni Abstract Orientalism Institution under Uzbekistan Sciences Academia has an oustanding position, both for Uzbekistan and world culture and civilization. Th manuscripts library within this instutition attracts the attention of many researchers. One of the most important manuscipt libraries, this place is known as al-Biruni. There are thousands of books here which many of them are rarely found. Manuscripts in Turkic, Arabic, Persian and Tajiki are classified. In this paper this the manuscripts library of Uzbekistan Science Academia named as alBiruni is presented. In our work, some books in Turkish are used. Key words: Uzbekistan, Uzbekistan Academy of Sciences, Handwritten manuscript, Uzbek, Abu Rayhan al Biruni Giri Sovyetler Birliinin daılmasının ardından baımsızlıına ilan eden devletlerden birisi de Özbekistan’dır. Türk cumhuriyetleri arasında seçkin bir yeri olan Özbekistan pek çok yönden dier Türk devletlerinden ayrılmaktadır. Bugünkü Türk lehçeleri arasında en fazla ranize olmu Türk lehçesi olarak kar ımıza çıkmaktadır. Maveraünnehir ve Horasan bölgelerinin varisi konumundaki Özbekistan uzun yıllar bir kültür ve medeniyet merkezi olmu tur. Pek çok âlim, bilim adamı, mutasavvıf yeti tirmi bu topraklar dünya * *O'zbekiston Respublikasi Fanlar Akademiyasi Abu Rayhon Beruniy Nomidagi Sharqshunoslik nstituti. ** • stanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Beyazıt- stanbul , fahemek@gmail.com Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009 683 tarihine ilim ve kültür merkezi olarak geçmi tir. Biruni, bni Sina, Ali Ku çu, Zemah eri, Ali ir Nevayi, Mirza Ulug Beg, Buhari, Tirmizi, Maturidi, Babür ah, iban Han, Hüseyin Baykara, Muhammet Parsa gibi çok sayıda me hur bu topraklarda yeti mi ve yine b u topraklar üzerinde ölümsüz eserler vücuda getirmi lerdir. Amuderya ve Sırderya arasında yer alan Maveraünnehir bölgesi önemli ilim merkezlerinin ba ında gelmektedir. Semerkant, Buhara, a (Ta kent), Fergana, Andican, Hokand, Harezm gibi yerler bunlar arasında gösterilebilir. Bugün Özbekistan idarî yönden 12 bölgeye (vilayete) ayrılmı tır. 1 Ebu Reyhan El Biruni Adlı arkinaslık Enstitüsünün Yazma Eserler Kütüphanesi Adına Özbekistan’da Dou Bilimi çalı maları enstitüsü kurulan Ebu Reyhan El Biruni X. yüzyılın sonları ile XI. Yüzyılın ba larında ya amı Harezimli me hur âlimlerdendir. Otuzdan fazla ilim sahasında çalı ma yapmı 150’den fazla eser vücuda getirmi tir. Arapça, Farsça, Yunanca, Türkçe, branice gibi pek çok dil bilen Ebu Reyhan El Biruni ve çalı maları bugün bütün dünyaca kabul görmü ve onun bazı fikirleri bilim dünyasında kural olarak benimsenmi tir. Özbekistan’ın ba kenti Ta kent’te bulunan Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi Âlimler ehri denilen bölgede bulunmaktadır. Kütüphane Ali ir Nevayi Dil ve Edebiyat Enstitüsü ile aynı yerle ke içerisinde yer almaktadır. Bu enstitü de Özbekistan limler Akademisine balıdır. Özbekistan Cumhuriyeti limler Akademisi Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi 2 1943 yılında kurulan Özbekistan Devlet Halk Kütüphanesinin 3 Dou Bölümü temelinde kurulmu tur. El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi 1950 yılına kadar Dou Elyazmalarını Örenme Enstitüsü adı altında bilim dünyasına hizmet etmi tir. 1950 yılından sonra da burada yapılan ilmî çalı malar-sahalar ve burada bulunan eserler göz önünde tutularak kütüphane Dou Çalı maları Enstitüsü adıyla yeniden adlandırılmı tır. lk yıllarda enstitüde sadece bir bölüm bulunuyordu. Bu bölümde Dou Elyazmaları hakkında çalı malar yapılabiliyordu. lerleyen zamanlarda enstitünün bölüm sayısı artırılmı tır. Bu bölümler arasında Tasnifleme, lmî Öreni ve Tasnifleyi , Tetkik, Yayıma Hazırlayı ve Dou milletlerinin siyasi, iktisadi ve medeni durumlarını örenme, inceleme gibi uzmanlık alanlarını içeren yeni dallar kurulmu tur. Bir ba ka ifadeyle kütüphanede bulunan yazma eserlerin en iyi ekilde i lenmesi için dei ik uzmanlık dalları kurulmu ve bu yönde çalı malar ba latılmı tır. Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinin asıl bilimsel faaliyeti buradaki elyazmaların 4 katalog kayıtlarıyla ilgilidir. Çünkü kütüphane katalogunda yer alan yazmalardan anla ıldıına göre buradaki yazmalar dünyadaki sayılı yazmalar arasında yer almaktadır. Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde çalı anlar buranın hazine olduunu ileri sürmektedirler. Burada saklanan yazmalardan en eski tarihlisi Miladî 9. yüzyıla aittir. 5 En yeni tarihli yazmalar ise 20. yüzyılın birinci çeyreine dahil edilmektedir. Fakat bu bilgiler hiçbir zaman için bilim dünyası için balayıcı olmamalıdır. Çünkü kütüphanede bulunan yazmaların çounun istinsah kaydı yoktur. Bazı yazmaların kütüphane kayıt bilgilerinde de birçok hata olduu saptanmı tır. Veya bazı yazmaların kayıt bilgilerinde istinsah tarihleri tahminî olarak verilmi tir. Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde yer alan yazma eserler dei ik dillerdedir. Bu diller arasında Türkçe, Özbek Türkçesi, Arapça, Farsça, Tacikçe, Uygur Türkçesi, Urduca, Pe tuca, Tatarca, Türkmen Türkçesi, Azeri Türkçesi ve bazı yerel halk dillerini sayabiliriz. Burada Türkçe sözü ile kastedilen Anadolu sahasında yazılmı eserlerin dili, Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesidir. Bu 1 Geni bilgi için bk. Mehmet Saray, Özbek Türkleri Tarihi, Nesil Yay., stanbul 1993. 2 Kütüphanenin Özbek Türkçesiyle orijinal adı: O'zbekiston Respublikasi Fanlar Akademiyasi Abu Rayhon Beruniy nomidagi Sharqshunoslik nstituti. 3 Bu kütüphane u anda Ali ir Nevayi Kütüphanesi adı altında faaliyet göstermekte olup normal bir kütüphanedir. Çok sayıda kitabı -bilhassa Rus dilinde yazılmı olanlar ekseriyettedir- bünyesinde barındıran bu kütüphane, Ali ir Nevayi Dil ve Edebiyat Enstitüsü ile Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinin arasında yer alır. 4 Özbek Türkçesinde elyazma “qo’lyazma” olarak adlandırılmaktadır. 5 Burada verilen bilgiler kütüphane yönetiminin hazırlamı olduu tanıtım yapraından alınmı tır. Eserler hakkında herhangi bir malumat verilmemi tir. Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009 684 dillerde yazılan eserler Orta Ça ve sonrası dönemlere ait olup yazmalar muhteva olarak tarih, edebiyat, dil, felsefe, corafya, tıp, astronomi, halk hekimlii, müzik, matematik, madencilik ve benzeri bilim dallarını içermektedir. Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde bugün için 25621 cilt yazma eser bulunmaktadır. Bazı risaleler tek cilt altında toplanmı tır. Ta basma ve dier ciltli yazmalar dahil Kütüphanede toplam 39300 cilt eser bulunmaktadır. Bu eserler Orta Asya ve Dou memleketleri “Türkiye, ran, Afganistan, Pakistan, Hindistan, Çin ve Arap” memleketlerinin hem kendi hem de birbirleriyle olan münasebetleri hakkında siyasi, iktisadi medeni, diplomatik vs. bilgiler vermektedir. Söz konusu enstitü içerisindeki yazmaların büyük çounluu slam, slam tarihi, slami ilimler (fıkıh, kelam, tefsir…) ve tasavvufî ilimlere aittir. Bu konulardaki eserlerde genellikle Arapça, Farsça ve Tacikçe dilleri kullanılmı tır. Yine Eski Özbek diline ait en önemli kaynaklar, özellikle 9-19 asırlar arası, bu kütüphanede saklanmaktadır. Bu eserler içerisinde en eskisi Kuran-ı Kerim’in 9. asırda kufi hatla yazılmı nüshasıdır. Bu Kuran-ı Kerim’de sure adları da en eski kufi hat ile yazılmı tır. Enstitü içerisinde buna benzer çok sayıda Kur’an-ı Kerim yazma nüshası vardır. Bunlar genellikle 16 ve 17. asırda istinsah edilmi Kur’an tefsirleridir. Kütüphane katalogunda bin yıllık tarih barındıran çok sayıda belge mevcuttur. Bu belgelerden en eskisi 10. yüzyıla; en yenisi ise 20. yüzyıla aittir. Buhara, Hive ve Hokand Hanlıklarına ait resmi belgelerin büyük kısmı da yine burada saklanmaktadır. Bu belge ve bilgilerden hareketle Enstitü bünyesinde dei ik bilim dalları olu turulmaya ba lanmı tır. Yeni kurulan bilim dallarında, alanla ilgili çalı malar yapan bilim adamları dei ik ne ir ve yayımlar yapmaktadır. 1952 yılında ba latılan fihrist çalı maları bugüne kadar aralıksız devam ede gelmi tir. “Özbekistan Cumhuriyeti limler Akademisi ark El Yazmaları Toplamı” adlı fihristin 11 cildi; tarih, tıp, Doa bilimleri ve tasavvufa ait “ark Minyatürleri” 2 cilt olarak ne redilmi tir. Bunun dı ında Kütüphanede bulunan yazmalar ilim dallarına ayrılarak kataloglanmaya ba lanmı tır. Ali ir Nevayi, Hoca Ahmet Yesevi, Ebu Nasr Farabi, bni Sina, Emir Hüsrev Dehlevi, Abdurrahman Cami gibi me hurların kaleminden çıkmı eserlerin de katalog ne irleri yapılmaktadır. Ayrıca çalı malarıyla dünya bilimine katkıda bulunmu önemli simaların ilmî kültürel mirasları ve hayatları hakkında da çe itli bilimsel çalı malar yürütülmektedir. Bu bilim adamlarından ba lıcaları Ulug Bek, mam el Buhari, Maturidi, Harezmi, Fergani, Farabi, bni Sina ve benzerleridir. Günümüz Dou Bilim çalı malarına son derece önem veren Ebu Reyhan El Biruni ark inaslık Enstitüsü, Dou ülkeleri ile ili kilerin geli tirilmesi için seferberlik ba latmı tır. Bunun için ark memleketlerine ait buradaki dil ve kültür yadigârlarını çe itli yönlerden inceleyen veya ilgili ülkelerle ikili i birlii yapan bu enstitü Dou Bilim çalı maları için önemli bir merkez olmu tur. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı Ebu Reyhan El Biruni ark inaslık Enstitüsü yazma eserleri, UNESCO tarafından dünyadaki en zengin yazma eserler adı altında kültürel miras listesine dahil edilmi tir. Ali hsan Çalar 6 Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunan yazmaların on iki bin be yüzünü orijinal kabul ederek toplam sayının yetmi be bin olduunu söyler (Çalar 2008). Tabii bu rakamlar eser cinsi ve vasfı açısından dei ebilir. Fakat bizim burada verdiimiz bilgiler tamamen birinci elden alınmı tır. Özbekistan’da bulunduum sürece Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde çalı tım. Bu süre zarfında da yazmalar hakkında gerek akademisyenler gerekse Enstitü yönetiminden etraflı bilgiler elde etmeye çalı tım. Burada verdiim bilgiler sözünü ettiklerimin derlemesidir. Kütüphanedeki Yazmalar Hakkında 25 binden fazla yazma barındıran Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi’nde gerek Türk gerekse Dou dünyasıyla ilgili çok sayıda yazma mevcuttur. Biz daha çok Türkçe ve Özbek Türkçesiyle yazılmı olanlarla ilgileneceiz. Bunun dı ında Kütüphanede bilhassa Arapça ve Farsça yazılmı çok mühim kaynaklar mevcuttur. Kütüphanedeki yazmaların dili konusunda dikkat çeken bir özellik vardır ki o da Farsçadır. Hemen hemen her 10 yazmadan 4 veya 5 tanesi Farsça yazılmı tır. 6 Özbekistan’da ara tırmalarda bulunmu Tarih akademisyeni Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009 685 Buradan anla ılıyor ki buradaki yazma eserlerin çou Semerkant ve Buhara’da yazılmı tır. Bir ba ka ifadeyle Maveraünnehir bölgesinde istinsah edilen yazmalardır. Bilindii üzere bu bölge sonradan ranlıla an Sodların ya adıı corafya idi. Harezm bölgesinde yazılan eserlerin dili kısmen Türkçe, büyük oranda Arapça ve Farsçadır. Fergana vadisinde yazılmı eserlerde de ekseriyette Eski Özbek Türkçesi ve Uygur Türkçesi kullanılmı tır. Benzer ekilde Osmanlı Türkçesiyle Anadolu sahasında yazılmı eserler de bu kütüphane içerisinde azımsanamayacak bir çounluk olu turur. Avni Divanı, Adli Divanı, Muhibbi Divanı, Baki Divanı ve benzeri Divan airlerinin eserlerine rastlamanın mümkün olduu bu kütüphanede Eski Edebiyat çalı maları için muteber kaynaklar mevcuttur.  ık Pa a’nın Garibnamesi’nin eksik ama okunaklı bir nüshası da yine burada saklanmaktadır. Ba ka bir eser içerisinde saklanan bu yazma bugüne kadar ilim âlemine tanıtılmamı tır. Yazmanın özellikleri ve durumu hakkında tarafımdan bir yazı hazırlanmı tır. 7 Bu Garibname nüshası da muhtemelen stanbul’dan getirtilmi tir. Çünkü Osmanlılar zamanında Türkistan Hanlıkları ile kültürel ili kiler hız kazanmı tır. Bu nedenle Semerkant, Buhara ve Hive’den gelen çok sayıda âlim, bilim adamı stanbul’dan eli bo dönmemi tir. 18. asrın ba larında Hokand Hanlıı baımsızlıını ilan edince bugünkü Özbekistan o zamanki Türkistan topraklarında üç baımsız Hanlık ortaya çıkmı tır. Bunlar Hive, Buhara ve Hokand Hanlıklarıdır. Hal böyle olunca güçler ayrılıı olu mu tur. Bu ayrılık ve güçten dü ü ün yanı sıra iç rekabetin de vermi olduu kızı ma ile söz konusu Türkistan Hanlıklarından özellikle 18. yüzyıl ba larında stanbul’a ilgi artmı ve sürekli elçiler, mektuplar gönderilmeye ba lanmı tır (Saray 1990: 13). Bu cümleden anlıyoruz ki Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi’ndeki Osmanlı Türkçesiyle yazılmı eserler muhtemelen bu dönemlerde getirilmi tir. Eserlerin tamamı için böyle bir ey söylemek elbette zordur ama ekseriyet bu ekildedir. Bu yazma eser nakilleri tek taraflı olmamı tır. Türkistan Hanlıklarından da stanbul’a çok sayıda yazma getirilmi tir. Bilhassa me hur Özbek air ve yazarlarının eserlerinin bir nüshası da stanbul kütüphanelerindedir (Babür ah, Ali ir Nevayi vb.). Kütüphanede dikkat çeken yazmalardan birisi de tıp eserleridir. Türkçe yazılmı onlarca tıp kitabını bizzat görme ve inceleme fırsatı buldum. Müntahab-ı ifa 8 , Ebvab-ı ifa ve benzeri tıp kitaplarına Anadolu sahasında da rastlamak mümkündür. Tarih ara tırıcıları için son derece önemli olan bu yazma eserler kütüphanesinde binlerce ferman, kadı sicilleri, vakıf senetleri (vakıf senetlerinin bazıları stanbul, Edirne ve Bursa nüfusuna kayıtlı ailelere aittir), Türkistan Hanlıkları ve Osmanlı Devleti arasındaki yazı malara ait belgeler vs. bulunmaktadır. Türkçe Kur’an tercümeleri ve tefsirleri açısından da zengin olan kütüphanede ondan fazla Kur’an tefsiri bulunmaktadır. Bu tefsirlerden bazılarının kayıtları öyledir: Tercüme-i tefsir-i Mevlana Yakubî Çerhî 9 Hicri 993, 191 varak, her varak 15 satır Müstensih ve mütercim belli deil Her varak 15 satır Özbek Türkçesiyle yazılmı Miladi 1845 tarihli Kuran tercümesi 248 varak 7 Emek Ü enmez, “Bilinmeyen Bir  ık Pa a Garibnamesi (Özbekistan Nüshası)” (Yayıma hazır). 8 Mesela bu eser Zafer Önler tarafından yayımlanmı tır. Müntahab-ı ifa I Giri -Metin, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1990., Zafer Önler, Müntahab-ı ifa II, Sözlük, Simurg Yayınları, stanbul, 1999. yine aynı yazar bu eserle ilgili makale ve bildiriler hazırlamı tır. 9 Emek Ü enmez, “Eski Özbek Türkçesiyle Yapılmı Bir Kur’an Tefsiri: Tercüme-i Tefsir-i Yakubu Çerhî” (Yayıma hazır). Bu çalı mada tefsir hakkında etraflıca bilgi verildi. Çalı mamıza 10 varaklık tıpkıbasım ayrıca eklenmi tir. Fil suresinden Nas suresine kadar olan kısmın tıpkıbasımı verilmi tir. Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009 686 Müellif-müstensih yok Her varak 21 sattır Özbekçe 12 varaklık küçük bir sure tefsiri / Özbek Türkçesi Tefsir-i Mevakib / Ferruh smail stanbul’da yazılmı 366 varak/17 satır Hicri 1246-Osmanlı Türkçesi Haftiyek Tefsiri 1248 hicri 322 varak/11 satır Müstensih: Muhammed Bin yar Muhammed Tatar Türkçesi Tefsir-i Kursavi Yasin'den Nas suresine kadar 162 varak/16 satır 1823 miladi Tatar Türkçesi Bu Kur’an tefsirlerinden Mevlana Yakubu Çerhî’ye ait olanı nadir eserler bölümünde saklanmaktadır. Kütüphanenin nadir eserler kısmındaki yazmaların dünyada ba ka bir nüshası olmadıı söyleniyor. Miladî 12 veya 13. yüzyıla ait olabilecei dü ünülen eski bir Kur’an tercümesi 10 de nadir eserler numara 2008’de saklanmaktadır. Türklerin slam’ı resmî devlet dini kabul etmesinden sonra yapılan bu tercümenin özellikleri öyledir: Özbekistan limler Akademisi El Biruni adlı arksinaslık Enstitüsü’nde 2008 numarada kayıtlı bulunan bu Kur’an tercümesi eksik olup toplam 273 varaktır. Bu Kuran tercümesinde 2. sure tam (eksikliklerle), 3. sure tam, 4. sure tam, 5. sure (1-117 ayetler) ve 6-sure (71-136 ayetler) den olu maktadır Tercüme satır arası olup Arapça kelimelere hem Türkçe hem de Farsça kar ılıklar verilmi tir. 1-3 ve 19-22 sayfalar sonradan konulmu ve onlarda sadece Arapça metne yer verilmi tir. Üzerinde doktora çalı ması yaptıımız bu Kur’an tercümesini bilim dünyasına ilk olarak tanıtan A.A. Semenov’dur. 11 A.A. Semenov, Özbekistan limler Akademisi bünyesinde bulunan El Biruni adındaki arksinaslık Enstitüsü’nün yazma eserlerinin katalogunu hazırlamı tır. Söz konusu katalogun 10 Dou Türkçesi Kur’an tercümeleri içinde Ta kent Nüshası (Ü enmez 2008) olarak tanıttıımız bu nüsha üzerinde Emek Ü enmez, stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde, Mustafa Özkan danı manlıında doktora tez çalı ması yapmaktadır. 11 A.A. Semenov: Sobranie vostoçnıh rukopisey, Akademi Nauuk Uzbekskoy, SSSR, IV, Ta kent 1957, s.45-46. Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009 687 dördüncü cildinde bu Kur’an tercümesini tavsif eder. Eckmann da bu nüsha hakkındaki bilgilerini Semenov’a dayandırır (Eckmann 1976: 17). Satır arası hem Türkçe hem Farsça kar ılıı olan bir dier Kur’an tercümesi hatırlanacaı üzere ngiltere (Rylands) nüshası idi. ngiltere nüshasında satır arası teknii olarak Farsça kelime üstte, Türkçe kelime ise altta bulunmaktaydı. Ta kent nüshasında dei ik bir yol izlenmi tir. Eik olarak yazılan Türkçe ve Farsça kar ılıklar bulunmaktadır. Arapça kelimenin sa ba ından a aı sola doru uzantılı olarak Farsça kar ılık verilmi ve bu Farsça kar ılıın bittii yerden bazen Farsça kar ılıı da alttan kesecek ekilde a aıdan yukarıya doru yani sa alttan sol üste uzantılı biçimde Türkçe kar ılık verilmi tir. Tercümeye bu ekilde bakıldıı zaman Türkçe ve Farsça kelimelerin el ele tutu mu olduu izlenimi uyanır veya birbirini takip eden da silsilelerini andırır. Eksik olan bu Kur’an tercümesinin her bir sayfasında 5 satır bulunmaktadır. Arapça ayetler kalın ve sülüs; Türkçe ve Farsça kar ılıklar ise Arapça kelimelere nazaran oldukça ince yazılmı tır. Elyazmanın esas sayfaları mukavva yapılırken karı mı . 1-3 ve 19-22 sayfalar sonradan koyulmu ve onlarda sadece Arapça metin verilmi tir. Tercümenin ba tarafından Fatiha suresi eksiktir. Yazma Bakara suresi ile ba lamaktadır. Fakat tercüme dördüncü varaın yarısından ba lar. Bundan önceki kısımlar eklemedir ve sadece ilgili ayetin metni yer almaktadır ve yazmaya sonradan eklendii anla ılmaktadır. Kâıt ve yazı ekli tamamen farklıdır. Tercümenin yer yer ortalarında ve muhtelif yerlerinde de benzer biçimde eklemeler vardır. Eklemelerde tercüme söz konusu deildir. Ba tan eklenen üç varak dahi o kadar yıpranmı tır ki üzeri ince gözeneklerle doludur. Hatta yer yer bu eklemelerin tamir gördüü üzerine ba ka cins kâıtlardan yamalar yapıldıını görürüz. Yazmanın muhtelif yerlerinde asıl Arapça metinden silinmi veya tahrif edilmi yerlere daha sonradan ba ka yazı sitili ile müdahale edilmi fakat ilgili kelimenin Türkçe ve Farsça kar ılıkları verilmemi tir. Bazı varaklarda mürekkep daılması sonucu (nem ve benzeri sebeplerden olabilir) metnin tercüme kısımlarında okuma zorlukları ya anabilmektedir. Açık saman rengi abadî bir zemine yazılan tercüme metninin kâıdı bazı yerlerde dei mi tir. Açık sarı, parlak, saman renkli zemin bazen yerini nohudî renkli kâıda bırakır. Yazmanın dı kabı açık kahverengi deridir. Bu deri üzerinde de farklı geometrik ekillerde süslemeler yer almaktadır. El Biruni adlı Kütüphanede nadir yazma (kol yazma 12 ) lar arasında saklanan bu eser kırmızı renkli özel bir kadife içerisinde muhafaza edilmektedir. 29x36 13 cm ebadındaki bu yazma üzerinde Maveraünnehir bölgesinin süsleme sanatını yansıtan çok sayıda bezek vardır. Her bir varaın sa ve sol tarafları iki dei ik süsleme ile bezenmi tir. Elyazmanın ba ı ve surelerin sonu altın ve renkli süslemelidir. Metinde ve cetvelde altın renk, süsleme ve unvanlar vardır. Semenov’un tercüme ile ilgili verdii bilgiler u ekildedir: , 2- ( ), 3- (! ), 4- (! ), 5- (1-117 ) 6- (71-136 ). " . " . 1-3 19-22 # $# , # $ % . & , , $# # , , # # ( ) . ' , ! # XIII . ( ) # , # , # , # , , # - . ' $ # - . * ) $ # ( # # ) $ 1936 . # . (Semenov 1957: 45-46) 12 Modern Özbek Türkçesinde el yazma esere verilen ad. 13 Bu ebat Semenov’da 29,5 34’tür. Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009 688 Yukarıdaki bilgilerden de anla ılacaı üzere Semenov eserin dilinin Eski Özbekçe olduunu iddia eder. Semenov’a göre tercümenin 13. yüzyıla aittir. Öne sürdüü bu fikirleri desteklemek için de Farsça tercümelerin dilinin Klasik Farsça olduunu belirtir. Aynı ekilde Türkçe tercümedeki kelimelerden hareketle de bu tercümenin dilinin Karahanlı-Kıpçak Türkçesi olabileceini söyler. Özbekistan Nüshasında satır-arası tercümenin ilk yapraı u ekildedir: (2. Sure) / Bakara Suresi (23. ayetin sonu ile ba lamaktadır) (1) tanuklarıngıznı Tengridin gayr eger erdingiz erse râst ayganlar (2) takı eger kılmadıngız erse takı hergiz kılmagaysız korkung (3) otdın ol kim anıng tamdukı ki iler takı ta lar (4) anuk kılındı kâfirlerga takı müjde birgil anlarga kim takı muttakiler (5) takı kıldılar edgü amellerni hakikat üze anlarga bûstânlar… SONUÇ Özbekistan limler Akademisi bünyesindeki bu kütüphane, bugün için Süleymaniye, Petersburg gibi önemli yazma eser ve yadigârlık merkezlerinden birisi olarak bilim dünyasına hizmet etmektedir. Kütüphane içerisinde saklanan yazma eserler genellikle Dou dünyasına aittir. Bu yazmalar arasında Eski Özbek ve Uygur Türkçesi ile yazılmı olanlar dil çalı maları açısından muteber kaynaklardır. Bilhassa Türk dilinin tarihî devrelerini metinlerle izleme ve deerlendirme sürecinde buradaki yazmaların önemi yadsınamaz. Fergana Vadisi, Maveraünnehir Bölgesi (Seyhun ve Ceyhun nehirleri arasında kalan bölge), Horasan ve Tarım Havzası Türk diliyle yazılmı çok sayıda yadigârlıa mekân olmu tur. te bu cümleden hareketle Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi Türklük bilimi çalı malarında ba ta gelen merkezlerden birisi olmaktadır. Yukarıda sözü edilen bölgelerde vücuda getirilmi yazmalar genel olarak Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde toplanmı ve kataloglanmı tır. Benzer ekilde Eski Özbek Türkçesi üzerine çalı ma yapacak ara ıcıların ba vuracaı ilk noktalardan birisi de yine Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesidir. Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinin fontları, enstitü binasında ikinci katta saklanmaktadır. Fontlar Arap alfabeli Özbek Türkçesiyle hazırlanmı tır. Fakat dikkat çeken bir nokta vardır. Buradaki fontların bazılarındaki bilgiler yanlı ve eksiktir. Ara tırmacıların bu noktaya çok iyi dikkat etmesi gerekiyor. Bazen Özbek Türkçesi ile yazılmı olduu söylenen yazmanın, Farsça, Tacikçe veya Tatarca çıkma ihtimali de vardır. Veya bir tıp kitabının içinden Garibname veya Divan-ı Hikmet nüshası ile de kar ıla abilirsiniz. Aynı ekilde varak sayıları, istinsah tarihleri veya müstensih adlarında da benzer hatalar veya eksikliklerle yüz yüze gelinebilir. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı her bir yazmayı bizzat görüp incelemek ve gerekli notları almakta fayda vardır. Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesi nadir eserler açısından da zengindir. Kütüphanede yüzlerce nadir eser bulunmaktadır. Bazı Kur’an tercüme veya tefsirleri, Mukaddimetü’lEdeb gibi çok sayıda yazmanın nadir nüshaları burada özel bir odada muhafaza edilmektedir. Karahanlı Türkçesi ile yazılmı , ilk dönem eserlerinden Kutadgu Bilig’in nüshalarından birisi de Ebu Reyhan El Biruni Yazma Eserler Kütüphanesinde saklanmaktadır. Bu nüsha da nadir eserler arasındadır. Re it Rahmeti Arat Kutadgu Bilig çalı malarında bu nüshadan dorudan bahsetmemektedir. Burada bir asıl nüsha ve bundan kopya edilmi küçük çaplı Kutadgu Bilig örnekleri mevcuttur. Gayet okunaklı ve güzel bir nesih hatla yazılmı tır. Kütüphane kaydında eserin dili Uygurca adı altında nitelendirilmi tir. stinsah yeri Ka gar’dır. Buradaki asıl hacimli nüsha 223 varaktan olu ur. Her bir varakta 15 satır bulunur. Dier dört kopya nüshaların her birisi ortalama 50 varaktan meydana gelmektedir. Özbekistan, Türk dili çalı maları için oldukça verimli bir ülkedir. Burada bulunan eserlerin uzun bir çalı ma süreci sonunda bütün vasıfları ile ortaya konulması gerekmektedir. Bunun içinde Türkiye ve Özbekistan bilim adamlarının ortak çalı malar yapması arttır. KAYNAKÇA Berdak, Yusuf-Tulum, Mehmet Mâhur, (1994), Sözlük, Özbekistan Türkçesi-Türkiye Türkçesi/Türkiye Türkçesi-Özbekistan Türkçesi, Türk Dünyası Ara tırmaları Vakfı, stanbul. Uluslararası Sosyal Ara tırmalar Dergisi The Journal of International Social Research Volume 2/6 Winter 2009Çalar, Ali hsan, (2008), “Türkiye-Özbekistan li kilerinin Bilimsel ve Kültürel Boyutları Üzerine”, Köksav E-Bülten, 29 ubat 2008, Ankara. Eckmann, Janos (1976), Mıddle Turkic Glossess of the Rylands Interlinear Koran Transalation, Akademia Kiado, Budapest, 1976. Önler, Zafer, (1990), Müntahab-ı ifa I Giri -Metin, Türk Dil Kurumu Yay., Ankara, Önler, Zafer, (1999) Müntahab-ı ifa II, Sözlük, Simurg Yayınları, stanbul. Saray, Mehmet, (1990), Rus gali Devrinde Osmanlı Devleti le Türkistan Hanlıkları Arasındaki Siyasi Münasebetler (1775-1875), stanbul Ünv. Yay., stanbul. Saray, Mehmet, (1993), Özbek Türkleri Tarihi, Nesil Yay., stanbul. Semenov, A.A. (1957), Sobranie vostoçnıh rukopisey, Akademi Nauuk Uzbekskoy, SSSR, IV, Ta kent. Ü enmez, Emek, (2008), “Dou Türkçesi le Yapılmı Kur’an Tercümeleri Üzerine”, I. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu, 20-21 Kasım 2008, Ba kent Ünv., Ankara. Yazıcı, Nesimi, (2005), lk Türk- slam Devletleri Tarihi, Ankara: TDV Yay. + , . , , # , . , - .. , , / 0 . # 1 2% , -3 % ., 1993. - 4., . 0 , -3 % ., 2002. 5 % ! . -3 % . 1988.
BAĞIMSIZLIK SONRASI ÖZBEKİSTAN VE DIŞ POLİTİKASI
Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Fırat University Journal of Social Science Cilt: 16, Sayı: 2 Sayfa: 413-442 http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt16/sayi2/413-442.pdf
ELAZIĞ-2006 BAĞIMSIZLIK SONRASI ÖZBEKİSTAN VE DIŞ POLİTİKASI Uzbekistan and Its Foreign Politics After Independence
Timuçin KODAMAN Haktan BİRSEL Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, Uluslararası İlişkiler Bölümü, Isparta. Uluslararası İlişkiler Bölümü, Isparta.
ÖZET
Soğuk savaş dönemi boyunca bütün dünyaya kapalı olarak kalan Türkistan, SSCB’nin dağılması ile beraber zengin doğal kaynakları ve beş yeni Türk Cumhuriyeti ile kapılarını dünyaya açmış ve ödülü dünya hakimiyeti olan Yeni Büyük Oyunu başlatmıştır. Yeni Cumhuriyetlerin içinde ise Özbekistan’ın ayrı bir yeri vardır. 26.5 milyonluk homojen nüfusu komşu Cumhuriyetlerde bulunan azımsanamayacak miktardaki Özbek azınlığı ve zengin ekonomik kaynaklarının verdiği avantajı iyi değerlendiren Özbekistan devlet başkanı Kerimov, otoriter yönetimi ile Özbekistan’ı kısa sürede kendi başına yeterli bir ülke haline dönüştürürken, Rusya Federasyonu’nun baskıcı taleplerini zaman zaman ABD desteği ile bertaraf etmeye çalışmış ve Türkistan hakimiyetini ana hedef olarak ortaya koymuştur. Türkistan’da özellikle 11 Eylül 2001 sonrası büyük mücadele veren Rusya Federasyonu ve ABD için Özbekistan’ın kontrol edilmesi büyük önem taşımaktadır. ABSTRACT Anahtar Kelimeler: Türkistan, Özbekistan, Rusya Federasyonu, ABD, GUUAM, Şangay İşbirliği Örgütü. Turkistan that remained closed to the world during the whale cold war opened its gates with its rich natural resources and 5 new Turkish Republics after the dispersion of USSR and started the New Great Game which the price is the domination of the world. Inside the new republics Uzbekistan has an unique place. Kerimov, the president of Uzbekistan, with his authoritarian management used the advantages of his country i.e. 26.5 million of homogenous population, great amount of Uzbek minority on nearby countries and rich economical resources and changed the country to a self dependent one but faced the threats of Russion Federahion time to time nevertheless overcomed this influence with the support of USA and showed the domination of Turkistan as the major target. Russian Federation and United States of America struggling each other especially after the 11th of September, 2001 have given a great importance on taking the control of Uzbekistan on Turkistan. Key Words: Turkistan, Uzbekistan, Russian Federation, United States of America, GUUAM, Organization of Shangay Cooperation. F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2)
Giriş
Cengiz Han ile Türkistan’a giren ve sonrasında Timur ile Maveraünnehir (Aral Gölü’nden Fergana Vadisi’nin doğusuna kadar uzanan ve Siriderya ile Amuderya nehirleri arasında kalan geniş coğrafya) bölgesinde hakimiyet kuran Özbekler,1552’de başlayan Rus hakimiyetinden, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) dağılıncaya kadar, Türkistan’da, Ruslar tarafından potansiyel bir tehdit olarak görülmüşlerdir. Bu nedenle de, sürekli olarak kontrol altında tutulmaya çalışılmış ve müstakil bir güce dönüşmeleri engellenmiştir. Fakat, Özbekler, SSCB dağılmasından sonra, kendi Cumhuriyetlerini ilan etmelerini müteakip, kısa bir süre içerisinde, Türkistan’ın parlayan yıldızı1 olmuşlardır. 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmesini takiben Özbekistan, büyük ve homojen nüfusunun, önemli yer altı ve yer üstü zenginliklerinin vermiş olduğu güç ile, Türkistan hakimiyetinde etkili bir oyuncu olmaya aday potansiyel bir jeopolitik güce dönüşmüştür. SSCB ‘nin ardından Yeni Büyük Oyun’un çok yönlü hakimiyet mücadelesinde konumlarını sağlamlaştırmaya çalışan Rusya Federasyonu ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD), kısa bir süre sonra hakimiyet mücadelesinde üstünlüğü ele geçirmeye giden yolun Özbekistan ile güçlü bir işbirliğinden geçtiğini anlamışlardır. Daha 1991 yılında bu durumun farkında olan Özbekistan lideri İslam Kerimov ise, ülke bağımsızlığını ön planda tutan politikalar geliştirirken, Rusya Federasyonu’nun baskıcı politikalarına karşı direnebilme çarelerini, ABD ile işbirliğini geliştirmeye yönelik formüllerde aramış, zaman zaman da ABD yanında Rusya Federasyonu’na karşı cephe almaktan çekinmemiştir. 2001 yılının 11 Eylül’ünde de ABD’ de meydana gelen terör saldırıları Özbekistan’a ABD ile “Stratejik Ortaklık” seviyesinde işbirliği imkanı sağlarken, ABD’ye de Türkistan’a haklı ve meşru sebeplerle yerleşme imkanı tanımıştır. Günümüzde ise SOROS vakfına ait açık toplum örgütlerinin, Özbekistan’da Kerimov rejimine karşı başlattığı faaliyetler sonucunda Özbekistan yönetimi tarafından bu vakıfların kapatılmasına bağlı olarak ABD- Özbekistan işbirliği zedelenmiş ve Rusya Federasyonu- Özbekistan arasındaki yakınlaşma ön plana çıkmıştır. Önümüzdeki günlerde Türkistan jeopolitiğinde meydana gelebilecek gelişmelerde Özbekistan birinci derecede etkili olabilecek bir ülke konumundadır. Bu nedenle her yönü ile Özbekistan’ın bilinmesi ve değerlendirmelerin bu çerçevede yapılması çok önem taşımaktadır. Özbekistan’ın Coğrafi Konumu Coğrafi konumu itibari ile Türkistan’ın ortasında yer alan Özbekistan, Türkistan’ın güneyinde bulunan Amuderya ve kuzeyinde bulunan Siriderya nehirleri arasında uzanan toprakların büyük kısmını kapsar.2Türkistan’ın ortasında yer alan Özbekistan’ın komşuları; Kuzey – Kuzey doğusunda Kazakistan ve Kırgızistan, güney doğusunda Tacikistan, güneyinde Afganistan ve güney batısında yer alan Türkmenistan’dır.3 Üzerinde yerleşik hayatın olmadığı çöllere sahip Kazakistan’dan küçük olmasına rağmen 447.400km² lik, Fransa’nın 9/10’u oranındaki yüzölçümü ile Özbekistan, Türkistan’ın en kalabalık ve en homojen nüfus özelliğine sahip ülkesidir.4 Özbekistan iklimi, sert ve karasaldır. Kışın ortalama sıcaklık –10, -15 derece civarındayken, yaz aylarında gündüz sıcaklık 40 dereceye ulaşmaktadır. Özbekistan topraklarının %20’sini düz ve kurak batı kesimi oluşturur. Kuzey batı bölgesi çöl ve ovalıktır. Taşkent ve Andican bölgesi ülkenin doğusundadır. Bu bölge “Tanrı Dağları”nın başlangıç noktasıdır. Ülkenin kuzeyinde “Üstyurt” düzlükleri, güneyinde ”Kızılkum” çölü uzanmaktadır. “Aral Gölü” nün güney kısmı, Özbekistan sınırları içerisinde kalmaktadır.5 Demografik Yapı Özbekistan’ın toplam nüfusu, 2004 verilerine göre, 26.410.416’dır.6 Ülkenin nüfus yoğunluğu km² başına 50.4 kişidir.7 Eski SSCB içerisinde, Rus ve Ukraynalılardan sonra en büyük üçüncü ulus, Özbeklerdir. Özbekistan’da nüfusun ana unsurlarının, genel nüfus içerisindeki dağılımları; %75 Özbek, %10 Tatar, %6 Rus, %5 Tacik, %4 Kazak, şeklindedir. 8 Özbekistan, %2.7’lik nüfus artışı hızı ile, Tacikistan’dan sonra, BDT’nin en hızlı çoğalan nüfusuna sahiptir. Ülkenin başkenti olan Taşkent, 2.5 milyon nüfusu ile, Türkistan’ın en büyük metropolüdür. Ülke nüfusunun %40’ı şehirlerde, %60’ı, kırsal kesimde yerleşiktir.9 Türkistan’ın en kalabalık nüfusuna sahip Özbekistan, diğer Türkistan Cumhuriyetlerine göre daha homojen bir yapıya sahiptir. Ayrıca, genel nüfusun sadece yüzde altısını teşkil eden Ruslar, diğer Cumhuriyetlerdeki kadar etkin olamamaktadır.10 Bu durum da, Özbekistan’a iç ve dış işleri ile bölgesel güç mücadelesi içerisinde, çok büyük bir inisiyatif sağlamaktadır. Özbek nüfusunun gücü, 1994 Aralık seçimlerinde görülmüştür. Seçim sonucunda teşkil edilen, “Ali Meclis” te milletvekillerinin %85’i Özbeklerden oluşmuştur. (1990 seçimlerinde ise bu rakam %77 idi) Bu rakam, Özbeklerin ülke nüfusundaki oranından da yüksektir.11 Ayrıca, Türkistan Cumhuriyetlerinin de nüfus yapıları incelendiğinde, diğer Cumhuriyetler de yaşayan Özbeklerin, ülkenin nüfuslarına göre oranlarının düşük olmadığı görülmektedir. (Kırgızistan’da %14.4, Tacikistan’da %25) Afganistan’da yaşayan Özbeklerin de 1.5 milyonluk nüfusu, küçümsenmeyecek bir miktar olarak ortaya çıkmaktadır. Diğer ülkelerde yaşayan Özbek nüfusu, bu ülkelerin politik yaşamında aktif bir konuma sahiptir.12Özbekler bu nüfus özelliği ile, Türkistan nüfusunun % 46’sını oluşturmaktadır.13 Özbekistan’ın Türkistan Cumhuriyetlerindeki nüfus oranlarını gösteren ve 2004 yılı verilerine dayanan çizelge aşağıda sunulmuştur. AZINLIK NÜFUS ORANLARI ÜLKE TOPLAM NÜFUS Özbek Kazak Kırgız Tacik Türkmen Tatar Rus Ukrayna Alman Diğer ÖZBEKİSTAN14 26.410.416 %75 %4 %5 %10 %6 TÜRKMENİSTAN15 6.070.000 %2 %94.7 %1.8 %1.5 KAZAKİSTAN16 16.500.000 %52.2 %28.2 %5.1 %3.6 %10.9 KIRGIZİSTAN17 7.050.000 %14.6 %61.2 %14.9 %1.5 %7.8 TACİKİSTAN18 6.570.000 %25 %64.9 %3.5 %6.6 Bağımsızlık Sonrası Özbekistan... 417 SSCB Sonrası Özbekistan Cumhuriyeti 1 Kasım 1990 tarihinde, Özbekistan Yüksek Sovyeti, aldığı bir kararla, Bakanlar Kurulunu lağvetmiş. hükümet fonksiyonları, İslam Kerimov’a bağlı bir kabineye geçmiştir. 20 Haziran 1990 tarihinde egemenliğini ilan eden Özbekistan, 1 Eylül 1991’de bağımsızlığını duyurmuş, 29 Aralık 1991’de yapılan referandum ile bağımsızlığı onaylanmıştır. 31 Ağustos 1991 tarihinde, SSCB’nin Özbekistan’ın bildirisini kabul etmesiyle, “Özbekistan Cumhuriyeti” doğmuştur.19 8 Aralık 1992 tarihinde, Özbekistan, Türkmenistan’dan sonra, bağımsızlığın ardından anayasasını kabul eden ikinci Türkistan ülkesi olmuştur. Kabul edilen anayasa; başkanın yetkilerinin arttırılması, kendisine direkt olarak bağlı olan bölge valilerini atama hakkını vermesi nedeniyle, muhalefet tarafından, sürekli eleştirilmiştir. İstikrar ve ekonomik kalkınmanın demokratikleşmeden önce geldiği Özbekistan’da otoriter bir rejimin varlığı nedeniyle gerçek muhalefet hareketlerine izin verilmemekte ve baskının yoğunluğu hissedilmektedir.20 Türkistan’ın en büyük nüfusuna sahip olan Özbekistan lideri Kerimov, muhalefetin her türlüsünü sert bir şekilde bastırmış, dini veya etnik fikirlere izin vermemiştir.211991 Kasımında kurulan ve Kerimov’a karşı olan Pulatov önderliğindeki “Birlik Partisi”, Kerimov yönetiminin hedefi olmuş ve kısa sürede parçalanmıştır. Akabinde, Muhammed Salih tarafından kurulan “Erk Partisi”nin de süratle faaliyetleri sınırlandırılmış ve partinin lideri suikast girişiminde bulunmaktan suçlandığı için yurt dışına (Norveç) kaçmak zorunda bırakılmıştır.22 Özbekistan-Kırgızistan İlişkileri Kırgızistan, Özbekistan’ın kuzey doğusunda yer alan ve 1099 km. lik ortak kara sınırına sahip, Özbekistan’ın yarısı büyüklüğündeki komşusudur.23 Ahmed Raşid’in “Yeryüzünün Beşiği”24 olarak isimlendirdiği Kırgızistan’ın beş milyona yakın nüfusunun % 14.9’u Rus, % 14.2’si Özbek ve sadece % 60 civarı Kırgızdır.25 Ülke, doğal kaynaklar açısından fakirdir.26 Kamu hayatı, kabileler arası çatışmalar, bölgesel parçalanmışlık,ahlaki ve kurumsal çöküntü gibi faktörlerle delik deşik olmuştur. Nüfusun içerisinde büyük oranda yer alan Rus ve Özbek azınlığın varlığı, zaman zaman ülkeyi derinden sarsabilecek etnik gerginlikler ile karşı karşıya bırakmaktadır. 27 Özbekistan ile Kırgızistan arasında, 1991 yılından bu yana büyük sorunlar yaşanmış, her iki ülke, defalarca savaşın eşiğine kadar gelmiştir. İki ülke arasındaki en büyük problem sahası, 1998 yılında kurulduğu açıklanan, radikal İslami örgüt olan “Özbekistan İslami Hareketi” nin, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan üçlü sınırında yer alan, “Fergana Vadisi” ni merkez üs yapması ve burada hazırlanmayı müteakip, Özbekistan’da terör faaliyetleri icra etmesidir.28 Bu kapsamda, Özbekistan İslami Hareketi, 2000 yılına kadar, hem Kırgızistan’da hem de Özbekistan topraklarına sızarak yüzlerce insanın ölümüne ve kaybolmasına sebep olan terör faaliyetleri yapmıştır.29 Bu dönemde, terör örgütü liderlerinin, “Kırgızistan yönetimi ile herhangi bir problemleri olmadığı ve esas hedeflerinin Özbekistan yönetimi olduğu” şeklinde yapmış oldukları açıklama, Kırgız yönetimini iki yüzlü davranmaya itmiştir. Bunun üzerine, Özbekistan Lideri, İslam Kerimov, Kırgızistan’dan kararlı davranmasını istemiş ve İslami terör örgütünün üslendiği istihbar edilen Kırgız köyleri, Özbek uçakları tarafından havadan vurulmuştur. Bu olaylar, Özbekistan ile Kırgızistan’ı savaşın eşiğine kadar getirmiştir.30 Bunun yanı sıra; Özbekistan-Kırgızistan’ın Fergana Vadisi sınırında etnik kompozisyon çok karmaşıktır. Kırgızistan toprakları içerisinde kalan “Oş” kentinin nüfus ağırlığı Özbekler tarafından oluşturulmaktadır. Burada kurulmuş olan ve Özbek azınlıklarca desteklenen “Özbek Adalet Partisi”, Kırgız Akaev rejiminin en önemli muhalefetlerinden birisidir. Partinin en önemli hedefi; bu bölge yaşayan Özbek azınlığa özerklik verilmesi, Özbekçe’nin resmi dil olarak tanınmasıdır.31 Bununla beraber, sınırları dışında en fazla Özbek azınlığa sahip olan Özbekistan, etnisite kartını kullanmamakta ayrıca radikal İslam destekçisi olabilir düşüncesi ile azınlık Özbeklere yönelik olarak çifte pasaport verilmesi gibi taleplerde de bulunmamaktadır.32 11 Eylül terör saldırısı sonrasındaki gelişmeler, özellikle Rusya Federasyonu’nun egemenlik çabalarından kurtulma arayışı içerisindeki Özbekistan’a ve Kırgızistan’a, ABD’nin müttefiki olma gibi bir fırsat yaratmıştır.33 İki ülke arasındaki terör kapsamlı problemler de, ABD birliklerinin topraklarında konuşlanması sonucunda, şimdilik durulmuştur. Bununla beraber Mart 2005’ te Kırgızistan ‘da yapılan başkanlık seçimleri tamamen ABD ve Rusya Federasyonu arasında bir egemenlik savaşına dönüşmüş 34 ve Askar Akaev rejiminin devrilmesi sonucunda ABD’nin istediği gibi sonuçlanmıştır.35 Askar Akaev rejiminin devrilmesi ile sonuçlanan darbe, ABD’nin kendi dümen suyuna gitmeyen rejimleri, insan hakları ihlalleri ve demokrasi eksikliği bahanesi ile devirdiği şeklinde algılanmaktadır. Ayrıca mevcut rejimin devrilmesi ile sonuçlanan gösterilerin ilk önce Fergana Vadisi’nde Kırgızistan, Özbekistan sınırında bulunan ve nüfusun hemen hemen tamamının Özbek olduğu “Oş” ve “Celalabat”36 şehirlerinde çıkmış olması olayların arkasında Kerimov rejiminin gizli faaliyeti olup olmadığı sorusunu da akla getirmektedir. Özbekistan-Tacikistan İlişkileri Tacikistan, Özbekistan’ın doğusunda yer alan komşusudur. Özbekistan’ın dörtte biri kadar yüzölçümüne sahip olan ülkenin ortak sınırı 1161 km.dir. 6.5 milyon civarındaki nüfusun % 25’i Özbek, genel nüfusun % 65 civarı Tacik’tir. Ülkede Rus azınlık sadece % 3 civarındadır.37 Özbek nüfusunun Tacikistan’da fazla olmasının en büyük sebebi, 1924 yılında, Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulduğunda, bugünkü Tacikistan’ı da kapsıyor olmasında yatmaktadır. 1929 yılında, Tacikistan, Özbekistan’dan ayrılınca, bu topraklarda büyük bir Özbek nüfusu kalmıştır. Tacikistan’ın ana dilinin Farsça olmasına rağmen, bugün hemen hemen tamamı Özbekçe konuşmaktadır.38 Tacikistan, güneyindeki Afgan iç savaşından ve müteakiben kendi içerisinde yaşadığı iç savaştan çok etkilenmiştir.39 İç savaş esnasında, Özbekistan liderini devirmeyi hedefleyen Özbek radikal İslami terör unsurları, 1997 yılında, iç savaşı bitiren anlaşmanın imzalanmasından sonra Afganistan’a çekilmişlerdir. Fakat, 1998 yılında kurulan Özbekistan İslami Hareketinin Lider kadrosu, Tacikistan’da kalmaya devam etmiştir. Tacikistan, terörist gruplar tarafından geçiş bölgesi ve lojistik merkezi olarak kullanılmıştır. 40 Çeşitli dönemlerde, Özbekistan Lideri İslam Kerimov, Tacikistan yönetimini, terör örgütlerini desteklememe kapsamında kararlı hareket etmeleri için uyarmış ve suçlamıştır. 11 Eylül sırasında, ABD’nin Afganistan harekatı sonucunda terör örgütlerinin elemanlarının öldürülmesi ve dağıtılması ile iki ülke arasındaki sorunlar, iyi yönde yoluna girmeye başlamıştır. Özbekistan-Afganistan İlişkileri Afganistan, Özbekistan’ın güneyinde yer almaktadır. 137 km. lik küçük bir sınıra sahiptir.41 Tacik, Özbek ve Türkmen nüfusa büyük çoğunlukla sahip olan Afganistan,42 kendi içerisinde sağlayamadığı istikrar nedeniyle, tüm komşuları için çok büyük ve potansiyel bir tehdit halindedir.43 Bu kapsamda, Afganistan’daki Özbek nüfusunun 2 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir.44 Moğolların bir kolu olan Şeybani boyunun 1500 yılında, günümüzdeki Özbekistan’ı ve kuzey Afganistan’ı fethederek bu bölgede yerleşik hayat sürdürmeleri, Afganistan’daki Özbek nüfusunun fazla olmasının sebebidir. SSCB’nin işgalini sona erdiği günlerde, Moskova ve Taşkent, Kuzey Afganistan’ın, Mücahitlerin eline geçmesine karşı koyacak, Özbeklerin denetiminde bir “Güvenlik Şeridi” yaratarak Afgan Özbeklerini yetiştirmeye başlamışlar ve bu politikayı, SSCB’nin dağılmasına kadar sürdürmüşlerdir.45 Afganistan’da; 1992 yılından itibaren başlayan iç savaş boyunca, Afgan Özbekleri, General Raşid Dostum liderliğinde, Kuzey Afganistan’ı savunmuşlardır. Moskova ve Taşkent’ten gelen yardımlar sayesinde Kuzey Afganistan’da altı vilayeti kontrol eden Dostum kuvvetleri, önce mücahidleri sonra da Taliban’ı bu bölgeden uzak tutmayı başarmışlardır. SSCB’nin dağılması sonrasında, Türkistan hakimiyetini elde etmek isteyen Özbekistan lideri Kerimov, Türkistan Cumhuriyetleri ile Taliban karşıtı bir ittifak girişimleri olmuştur. Bu girişimlerin en büyük amacı, Kerimov’un otoritesini yıkmak isteyen başta Afganistan’da konuşlanmış olan Özbekistan İslami Hareketi gibi diğer terör örgütlerinin etkinliğinin yok edilmesi olmuştur. Ancak 1998’de Raşit Dostum’un kuvvetleri yenilmiş, Taliban tek güç olarak Afganistan hakimiyetini ilan ederken Kerimov’un bu politikası da çökmüştür.46 Taliban’ın, Afganistan’ı kontrol eder hale gelmesi ile, radikal islam, Özbekistan ile diğer Türkistan Cumhuriyetlerinin zaten doğru düzgün işlemeyen yönetimleri için büyük bir tehdit haline dönüşmüştür. Bu tehdidi, Samuel Huntington; ”Savaş geriye, Müslüman olmayan bütün güçlerin karşısına İslam, dikme niyetinde olan rahatsız edici bir İslamcı örgütler koalisyonu bıraktı. Savaş ayrıca; bir uzman ve deneyimli savaşçılar mirası, eğitim kampları ve lojistik malzeme, kişisel ve örgütsel ilişkileri kuran ince trans - islam ağları, 300 – 500 arası hesap dışı Stinger füzesi de dahil olmak üzere önemli miktarda askeri mühimmat ve en önemlisi kazanılan zaferin verdiği önü alınmaz bir güç ve güven duygusu ile bu güveni başka zaferlere taşıma arzusu bıraktı” şeklinde belirtmektedir.47 Genel olarak Taliban ile Raşid Dostum’un Özbekleri arasında geçen savaş sırasında, Dostum, Özbekistan tarafından sürekli desteklenmiştir. 1998’de Mezar-ı Şerif düştüğünde, Özbekistan, Raşid Dostum’un sığındığı yer olmuştur. Taliban’ın ortaya çıkışının diğer bir yönü de uyuşturucu madde yapımının ve ham maddesinin üretiminin, Afganistan’da artmasıdır. Afganistan kaynaklı eroin patlaması, tüm Türkistan Cumhuriyetlerini derinden etkilemiştir. Özbekistan’da kullanım sayısı % 11 civarında artış göstermiş, bu tehdidin durdurulması için de, çok büyük önlemler alınması gerekmiştir.48 Özbekistan, Taliban ile mücadelede, hiç beklemediği bir anda çok büyük bir fırsat yakalamıştır. ABD’de meydana gelen 11 Eylül terör saldırısı sonrasında, Taliban rejimi ile bölgeye yayılan potansiyel radikal İslam tehdidinden kurtulacak ve uyuşturucu sorununu kökünden halledecek olan fırsatı değerlendirmiş ve ABD askerlerine topraklarını ilk açan ülke olmuştur.49 Sınır Anlaşmazlıkları ile İlgili Sorunlar Türkistan Cumhuriyetlerinin etnisiteleri veya diğer bir deyişle hetorojen nüfus yapıları ile günümüzde sahip oldukları coğrafi sınırları, sınır anlaşmazlıklarında birbirlerini tamamlayan iki önemli etkendir. Bu devletlerin sınırları, hakem konumundaki Sovyet haritacılar tarafından, söz konusu Cumhuriyetlerin resmi olarak kuruldukları 1920’lerde ve 1930’larda keyfi bir biçimde çizilmiştir.50 SSCB’nin dağılması sonrasında, Türkistan Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını ilan etmesi ile bu devletlerin etnik ve sınır anlaşmazlıkları tabanlı sorunları ortaya çıkmıştır. Özbekistan, tarihsel süreçte, Afganistan’ın kuzeyinde yerleşmiş bulunan, 1.5-2 milyonu yakın Afgan Özbek’i,51 1929 yılında SSCB’nin özerk devlet statüsü kazandırarak, Özbekistan’dan ayırdığı Tacikistan’da yaşayan ve Tacik nüfusunun % 25’ini oluşturan Özbek azınlığa sahiptir.52 Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan üçlü sınırında yer alan Fergana vadisi53 ile de sınır sorunları kapsamında en büyük problemlere sahip olan ülke olmuştur. Özbekistan’ın daha önceki bölümlerde belirtildiği gibi, en uzun sınırı, Kazakistan ile teşkil ederken (2203 km.), diğer komşular ile sırası ile Kırgızistan 1099 km., Tacikistan 1161 km., Afganistan 137 km. ve Türkmenistan 1621 km. sınırı mevcuttur.54 Özbekistan bu coğrafi yapısı ile bütün Türkistan Cumhuriyetleri ile komşudur ve Türkistan’ın tam ortasında yer almaktadır. Bu nedenle; SSCB’nin bilinçli ve yapay olarak çizdiği sınırlardan dolayı, bütün Türkistan Cumhuriyetlerine komşu olan Özbekistan ile komşuları arasında sınır anlaşmazlıkları yüzünden meydana gelen gerilimlerin, silahlı çatışmaya dönüşmesi ihtimali her zaman mevcut olmuştur.55 Özbekistan’ın sınır anlaşmazlıkları kapsamlı sorunları, en fazla Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan üçlü sınır bölgesinde yer alan Fergana Vadisi’nde ortaya çıkmıştır. Fergana Vadisi56; güneyi Pamir dağları zirvelerinin oluşturduğu, etrafı çevrili, çöl ikliminin hakim olduğu 22.000 kilometre karelik alanda dokuz milyon insanın yaşadığı, Türkistan’ın en kalabalık beşinci bölgesidir.57 Vadinin %70’i Özbekistan sınırları içerisinde, kalan bölüm ise Kırgızistan’ın Oş kentine kadar kuzeye doğru bir yay çizerek Tacikistan’ın Kaninabad şehrinde son bulur. 300 km. uzunluğunda ve 200 km. genişliğindedir.58 Fergana Vadisinin önemi, Özbekistan lideri İslam Kerimov’un, ülkede kurduğu katı siyasi rejimi yıkmayı ve yerine, İslami bir devlet kurmayı hedefleyen “Özbekistan İslami Hareket” gibi radikal islami terör gruplarına ev sahipliği yapmasından kaynaklanmaktadır. Söz konusu terör grupları, uzun bir dönem Kırgızistan ve Tacikistan’ın Fergana Vadisi’ndeki topraklarında konuşlanmış ve Özbekistan’a bu bölgeden girerek şiddet eylemlerinde bulunmuşlardır.59 Bu olaylar üzerine, Fergana kökenli terörün durdurulması için, Kerimov, Kırgızistan’dan kararlı olmasını istemiş ve bir dönem Kırgızistan’ın Fergana’daki topraklarını havadan bombalamıştır. Bu olay, iki ülkeyi savaşın eşiğine kadar getirmiştir.60 1992 – 1995 yılları arasında süren Tacikistan iç savaşı esnasında, bu ülkede yaşananların kendi ülkesine sıçrayacağı endişesi taşıyan Özbekistan, askeri güçlerini, Tacikistan’ın kuzey sınırına göndermiş ve radikal İslami terör tehdidini bahane ederek Pamir Dağlarını bombalamıştır.61 Afganistan’da ortaya çıkan Taliban Hareketi, Özbekistan’da da büyük korku ve kaygı yaratmıştır. Taliban ilerleyişinin durdurulması için, Afgan Özbeklerinin teşkil ettiği Kuzey İttifakı’nı sürekli desteklemiş ve Kuzey İttifak’ı lideri General Raşit Dostum’unzor dönemlerinde, sınırdan geçmesine yardım etmiştir.62 Taliban Hareketinin, kendi topraklarına sıçrayacağı ve binlerce mültecinin kendi topraklarına akacağı endişesi ile uzun bir dönem Özbekistan - Afgan sınırında olağan üstü güvenlik tedbirleri almak zorunda kalmıştır. Bunun yanısıra Taliban’ın, güçlenmek için Afganistan’da uyuşturucu hammadde yetiştirilmesi ve imal edilen uyuşturucuların Türkistan üzerinden dünya piyasalarına ulaştırılması da, Özbekistan için büyük bir sıkıntı yaratmış, Özbekistan’da uyuşturucu kullanımı % 11 civarında artmıştır.63 Bölgedeki uyuşturucu yollarının neredeyse tamamının Fergana Vadisinden geçmesi, Özbekistan’ın tek taraflı olarak sınırlarına mayın yerleştirme ve ülkeye girişi zorlaştırma kararı vermesine sebep olmuştur. Özbekistan’ın tek taraflı olarak bu düzenlemeye gitmesi, komşu ülkelerde tepkilere yol açmıştır. Aynı tek taraflı düzenlemeler diğer sınırlarda da yapılmıştır. Yerleştirilen mayınların işaretlenmemiş olması sonucunda bir çok Kazak ve Kırgız mayına basarak hayatını kaybetmiştir. 11 Mart 2003’te bir araya gelen Özbek ve Kırgız yetkililerden oluşan ortak komisyon sınır belirleme konusunda bir sonuca varamasa da Özbekistan’ın Kırgızistan’a mayın haritalarını vermeyi kabul etmesiyle, sorunların çözülmesine yönelik önemli gelişmeler kaydedilmiştir.64 Yukarıda da açıklandığı üzere, Özbekistan’ın sınır sorunları çoğunlukla, Kırgızistan, Tacikistan ve Afganistan sınır bölgelerinde meydana gelmektedir.65 Türkmenistan, uluslararası platformda tarafsızlığını beyan etmiş olması ve Kazakistan, Özbekistan arasındaki uzun sınır hattının da çöl ve bozkırlarla kaplı olması ve ayrıca yerleşim birimi ve insan sayısının az olması gibi sebeplerle Özbekistan’ın batı ve kuzey sınırlarında çok büyük problemler yaşanmamıştır. SSCB döneminde, Kazakistan ile Özbekistan arasında 1946 yılında, toprak kiralama müsaadesi çerçevesinde, Özbekistan, Kazakistan’dan Bagıs Türkistan yerleşim bölgelerini kiralamıştır. 1992’ de kira süresi bittiğinde Özbekistan, bu kiralanmış bölgeleri Kazakistan’a iade etmeyi reddetmiştir. Bagıs’ta yaşayan insanlar ise yasal belirsizlikle karşı karşıya kalmışlardır. Bu sorun giderilemeyince, Bagıs halkı kendini Kazakistan’dan ve Özbekistan’dan bağımsız bir ülke olduğunu ilan etmiştir. 9 Eylül 1992’de iki ülke liderinin anlaşma imzalaması ve parlamentoları tarafından onaylanması sonucunda sorun Kazakistan lehine çözümlenmiştir.66 Bununla beraber; Özbekistan’ın sınır sorunlarının bir başka boyutu da Rusya Federasyonu tarafındadır. Stratejik açıdan, Rusya Federasyonu, Türkistan’da varlığını sürdürebilmeyi, bu ülkelere askerlerini yerleştirerek (askeri üsler, sınır muhafızları) düşünmektedir.67 1994 yılından sonra, Rusya Federasyonu, Özbekistan’ın önüne, sürekli olarak kendi askeri için üs ve sınırlarında asker konuşlandırma taleplerini sürmüştür. Radikal İslami Hareketlerin oluşturduğu Sorunlar SSCB’nin dağılmasını müteakip, zaten alt yapısı hazır olan Türkistan’da İslamiyet’e yöneliş bir anda hızlanmış ve yeni Cumhuriyet’lerin laik ve bağımsız rejimlerini birinci derecede tehdit eder duruma gelmiştir. Türkistan’daki İslami hareketlenmenin de desteği ve güç merkezi, İran, Pakistan ve Suudi Arabistan olmuştur. Bu üç ülke tarafından belirlenen hedef; İran, Afganistan, Pakistan ve Türkistan’ı içerisine alan 50 milyon nüfuslu bir “Müslüman İttifak Sistemi”nin teşkil edilmesi olarak ortaya konulmuştur.68 SSCB’nin dağılması sonrasında bu üç ülke tarafından ortaya konulan Müslüman İttifak Sistemi planında da Afganistan “Anahtar Ülke” olarak belirlenmiştir.69 Özbekistan ise, büyük Özbek nüfusu ve bağımsızlık yolunda diğer Cumhuriyetlere göre daha güçlü attığı kararlı adımları nedeniyle, radikal İslami unsurların en önemli hedefine dönüşmüştür.70 Afganistan hakimiyeti için başlayan Taliban hareketinin en büyük düşmanı, Kuzey Afganistan’a hakim olan Afgan Özbeklerinin lideri General Dostum’un başarılı olması için her türlü desteği veren ülke, Özbekistan olmuştur. Bu dönemde, Taliban şemsiyesi altında, Usame Bin Ladin’in yönlendirmesiyle, yapılan şuralarda alınan kararlar, sürekli olarak, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan’ı içine alan modern bir şeriat devleti kurmak şeklinde olmuştur.71 Ayrıca, Suudi Arabistan tarafından desteklenen “Vahabilik” hareketi, özellikle, Özbekistan’ın Namangan ve Andican şehirleri ile Fergana Vadisi’nde ve Özbeklerin yoğun olarak yaşadığı diğer Türkistan Cumhuriyetlerinde etkili olmaya devam etmiştir. Vahabilerin öncelikli hedefi de; Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’u devirmek ve dini temellere dayalı bir rejim kurmak, sonrasında da bu rejimi tüm Türkistan’a yaymak olarak belirlenmiştir.72 Bu kapsamda, Taliban rejimi ve Usame Bin Ladin ile ortak faaliyetlerde bulunan ve en büyük amacı, Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov’u devirmek olan ve kökleri 1990’lı yıllara dayanan, 1998’de “Cuma Namangani” ve ”Tahir Yoldaşev” tarafından kurulan “Özbekistan İslami Hareketi”, başta Özbekistan olmak üzere diğer Türkistan Cumhuriyetlerinin de rejimlerini tehdit eden bir terör örgütü olarak büyük tehlike oluşturmuştur73. Özbekistan İslami Hareketi, Fergana Vadisi’nin Kırgızistan topraklarında yer edinmiş ve bu bölgeden Özbekistan topraklarına girerek terör eylemlerinde bulunmuştur.74 Terör eylemlerinin devam ettiği dönemlerde, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın Özbekistan İslami Hareket terör örgütüne karşı yeterli önlem almadıklarını bildiren sert çıkışlarda bulunurken, zaman zaman üç ülke savaşın eşiğine gelmiştir.75 11 Eylül terör saldırısı sonrasında, ABD’nin Afganistan’da giriştiği hareket neticesinde, Taliban rejimi ile beraber, Özbekistan İslami Hareketi terör örgütü de çökertilmiştir. Teröristlerin büyük bir kısmı öldürülürken diğer bir kısmı da yer altına çekilmiştir. Günümüzde, aralarında Ahmet Raşid’in de bulunduğu uzmanlar, Kırgızistan, Pakistan ve Afganistan ile Özbekistan’ın kırsal kesimlerine dağılmış olan Özbekistan İslami Hareketi üyelerinin yeniden bir araya gelerek çok daha kanlı eylemlere girişmelerinin olası olduğunu dile getirmektedirler.76 Ayrıca, Rusya Federasyonu; kendisine sürekli muhalif olan ve Rus askerlerinin topraklarında konuşlanmasına müsaade etmeyen ve kendisine, Rus hakimiyetine girmeme mücadelesini hedef edinmiş olan Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov’un bu stratejisinde vazgeçmesi için radikal İslam tehdidini bir koz olarak kullanmıştır. Bu bağlamda, ABD’nin etkin işbirliğinin sağlanabilmesi için, 11 Eylül terör saldırısı, Kerimov tarafından bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Bununla beraber 2004 yılı Özbekistan için iyi geçmemiştir. 28-29 Mart 2004 tarihlerinde Taşkent’te meydana gelen intihar saldırıları yaklaşık olarak 50 kişinin ölmesine ve bir çok kişinin yaralanmasına neden olmuştur. Özbek yetkililer, saldırıları, dünyanın diğer ülkelerinde meydana gelen terör eylemleri ile ilişkilendirerek, olayların, “El Kaide” ile bağlantılı uluslararası bir grup tarafından yapıldığı şeklinde açıklama yapmıştır.77 Meydana gelen saldırılar sonrasında, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel,” ABD’nin meydana gelen terör saldırıları karşısında Özbekistan’a her türlü yardımı yapacağını” belirtirken, Washington Post gazetesi tarafından “ ABD ile stratejik ortak olabilme arzusundaki Kerimov, ülkesinde meydana gelen terör olaylarını, teröre karşı yürütülen global mücadelenin bir parçası olarak tanımladı, bu konuda bir bakıma da haklı, çünkü, Özbekistan, El Kaide ve Taliban bağlantılı İslami terör gruplarının son zamanlarda hedefi haline gelen bir ülke olmuştur.” şeklinde açıklama yapılmıştır.78 Bunun yanısıra, BBC uzmanları tarafından yapılan yorumlarda daha açık bir dil kullanılarak; “Özbekistan’daki terör eylemlerinin ardında ABD’nin olması ihtimali oldukça yüksektir. Orta Asya’da haritaları yeniden çizmek ve kontrol edilebilir ölçüde siyasi gerginlikler yaratarak böl ve yönet politikası gütmek ABD’nin çıkarınadır. Bu sayede ABD, kendisini bölgedeki stratejik pozisyonlara yerleştirebilecektir. Bu amaçtan ötürü artık Washington Yönetimi, “istikrarlı ve güvenilir” Kerimov rejimi ile işbirliği yapmak istememektedir.79 Uzmanlara göre ABD’nin amacı; Kosova’da mükemmelleştirdiği stratejiyi Orta Asya’da da uygulamaktır.”şeklinde açıklama yapılmıştır.80 Mart 2005’te, Fergana Vadisi’nde yeralan ve 350 bin kişilik nüfusu ile Özbekistan’ın üçüncü büyük şehri olan “Andican” da Kerimov rejimine karşı bir ayaklanma baş göstermiştir.81 Ayaklanma çok kısa bir sürede bastırılmıştır. Meydana gelen olaylarda, ilk belirlemelere göre 500 civarında insanın hayatını kaybettiği, Kerimov’un, isyancılara karşı çok sert tedbirler aldığı olayların bastırılması maksadıyla askeri birliklerin kullanıldığı belirtilmiştir.82 Kerimov tarafından; Andican’da meydana gelen olaylardan “Hiz-but Tahrir” örgütünün sorumlu olduğu açıklaması yapılmıştır. Bununla beraber, örgüt, meydana gelen olaylarda herhangi bir sorumluluğu olmadığını beyan etmektedir. 83 ABD’nin bölgede kendisi ile uyum içerisinde olmayan rejimleri devirmeye yönelik hareket ettiği bilinen bir gerçektir. En son olarak da daha önce açıklandığı gibi, Kırgızistan’da meydana gelen olaylar sonucunda Akaev rejimi devrilmiştir. Fakat, günümüzde, Özbekistan’ın, ABD ile ilişkilerinde kopukluklar meydana gelmiş olsa bile, bu ülkenin, hem bölgedeki aktif terör grupları ile mücadele etmesi, hem de bölgenin en güçlü ordusuna sahip olması nedeniyle, ABD ve Rusya Federasyonu için uluslararası terörizme karşı bir kale niteliğindedir. Bu nedenle, Kerimov rejiminin devrilmesi, bölgeye demokrasi ve istikrar getirmek isteyen ve büyük çıkarlar peşinde olan güçlere hiçbir fayda sağlamayacağı gibi, radikal İslam’ın güçlenmesine ve uluslararası bir tehdit haline dönüşmesine de sebep olabileceği değerlendirilmektedir.84 İnsan Hakları İhlalleri İle İlgili Sorunlar SSCB’nin dağılması sürecine hazırlıksız yakalanan Özbekistan, sınır, etnisite, ekonomik ve siyasi sıkıntıların içerisinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov tarafından baskıcı bir yönetim tarzı yürütülmeye başlanmış ve bu durum, uluslararası alanda, insan hakları ihlallerinin yapıldığı şeklinde yorumlara sebep olmuştur. Kanunsuz araştırmalar, dava açma hakkı ihlali, politik tutuklamalar ve basın, yayın özgürlüklerinin kısıtlanması, İnsan Hakları İzleme Derneği ve diğer uluslararası kuruluşların dönem raporlarında sürekli olarak yer almıştır.85 Baskıcı yönetim tarzı tartışmasız uygulanmıştır. Özbekistan Anayasa’sı özgürlükler açısından bazı tartışmalı hükümler içermektedir. Örnek olarak, “Bir kişi, ancak kanunun belirlediği limitler çerçevesinde özgürce konuşabilir” maddesi verilebilir. Bu kapsamda, Özbekistan’ın demokratik ve laik devlet olmasını engelleyecek her türlü oluşum önlenmiş, dinipartilerin faaliyetleri yasaklanmış ve radikal reformlar ile aşırı milliyetçilerin tüm hareketleri çeşitli şekillerde durdurulmuştur. Ayrıca, çeşitli kaynaklarda, Özbekistan; kısıtlı medeni hakların bulunduğu despotik bir devlet olarak tanımlanmakta ve İslam Kerimov’un ve merkezi yürütme kanadının tüm siyasal hayata hükmettiği, basında sansür uygulandığı, Parlamentonun neredeyse tamamının Cumhurbaşkanı tarafından atandığı, muhalefet partilerin varlığına izin verilmediği, eski Sovyet ajanlarından kurulu Ulusal Güvenlik Servisi ve polisin sayısız insan hakları ihlali yaptığı, yolsuzluk, örgütlü suçlar ve uyuşturucu kaçakçılığının güvenlik unsurlarının bilgisi dahilinde yürütüldüğü, çok sayıda insanın işlemedikleri suçlarla itham edilerek keyfi olarak gözaltına alındığı ve tutuklandığı, Uluslararası Kızılhaç örgütü yetkililerinin hapishaneleri ziyaret etmelerine izin verilmediği belirtilmektedir.86 Belli bir süre sonra, ülke egemenliğinin korunması ve sosyal uzlaşmanın sağlanması yönünde büyük adımlar atılınca, Özbekistan yabancı yatırımlar için önemli bir merkeze dönüşmüştür. Devlet Başkanı, İslam Kerimov, ABD ziyareti sırasında, insan hakları konusunda uyarılar aldığı dönemler geride kalırken, Mart 1995’de ABD Savunma Bakanı Villial Perry’in Özbekistan’ı ziyaretinde, “Özbekistan’ın bir istikrar adası” olduğunu beyan etmiştir87. Bunun sonucunda da; ABD’nin İran’a yönelik ticaret ambargosuna uyan tek Türkistan devleti, Özbekistan olmuştur.88 11 Eylül terör saldırıları sonrasında büyük bir ivme kazanan ilişkiler, 2001 yılı sonlarında Özbekistan – ABD stratejik ortaklığını başlatınca, bir anda Özbekistan’ın insan hakları ihlalleri ile ilgili hususları unutulmuştur. ABD’nin Afganistan operasyonuna, Özbekistan tarafından verilen tam destek sonucu, iki ülke arasındaki sıcak ilişkiler, Afganistan operasyonunun gündemden düşmesine bağlı olarak soğumaya başlamıştır. Son dönemde ise belli bir gerginlik oluşmuştur. Bu gerginliğin en büyük sebebini de; “İnsan hakları ihlalleri” ile “yabancı sivil toplum örgütlerine karşı uygulanan baskı” teşkil etmektedir.89 Değişime ve gelişime kapalı olmadığının bir göstergesi olarak, Özbekistan, Mart 2002’de ABD ile ortak bir bildiriye imza atmış ve bu bildiri ile ”İnsan hakları ve özgürlüklere saygı”, “gerçek çok partili bir sistem”, “dürüst ve özgür seçimler”, “siyasi çoğulculuk, fikir çeşitliliği ve bunları yayımlama özgürlüğü”, “medyanın bağımsızlığı” ve “adaletin bağımsızlığı” şartlarını yerine getirmeye söz vermiştir.90 Fakat kısa bir süre sonra, Özbekistan Adelet Bakanlığı tarafından, Özbekistan’da faaliyet gösteren Sivil Toplum Örgütlerinden, personel bilgilerinin, mali kaynaklarının ve planlı faaliyetlerinin bildirilmesi istenmiştir. 1996’da Özbekistan’da faaliyetlerine başlayan “Soros Vakfı”91 ve bu vakfa bağlı “Açık Toplum Enstitüsü”, istenilen bilgileri vermemesi üzerine, Aralık 2003’te, söz konusu vakfın faaliyetleri durdurulmuştur.92 Soros Vakfının faaliyetlerinin durdurulmasında etkili olan husus; Vakıf Başkanı George Soros tarafından yapılan; “Özbek Hükümetinin konuşma özgürlüğü, özgür basın ve sivil hareketlerden rahatsızlık duyan bir hükümet” olduğu ve vakıfın, Gürcistan’daki gibi “Kadife Devrimi” hayata geçirmek istediği şeklindeki açıklamalar etkili olmuştur.93 En son 26 Aralık 2004 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinde, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gözlemcileri; yapılan seçimlerin, demokratik bir seçim için gerekli olan uluslararası kurallardan yoksun olduğunu, uluslararası normlara uymadığını ve Özbek otoritelerinin, seçimlerin şeffaflığını, çoğulcu katılımı ve demokratik ortamı engellediğini ifade etmişlerdir.94 GUUAM ve Şangay İşbirliği Örgütü İçin Vazgeçilmez Ülke Özbekistan Birleşik Devletler Topluluğu’nun kurulması sonrasında ortaya çıkan süreç, ülkelerin gruplaşmasına sebep olmuştur. Dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birini paylaşan ve dünya piyasalarına ulaştırılmasında ana güzergah konumundaki ülkeler, çeşitli çıkar hesapları yapmıştır. Bu devletlerden, Gürcistan ve Azerbaycan; Rusya Federasyonu’nun, Bağımsız Devletler Topluluğunu kullanarak, tekrar bölgesel hakimiyeti altına girmemek için çeşitli arayışlar içerisine girmiştir. Bu arayışlar sonucunda da, önemli ortak menfaatleri paylaşarak daha sıkı bağlarla bağlı “GUAM” örgütünün teşkil şeklinde olmuştur.110 Bu ülkeleri birbirine çeken ortak noktalar çok yönlüdür. Daha önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, Kırgızistan ve Tacikistan, Özbekistan’ın baskıcı hareketlerinden korunmak için Kazakistan’ın yanında yer aldığı Rusya Federasyonu’na yanaşmışlardır. Çin ise, özellikle, SSCB’nin dağılması sonrasında, Türkistan’a yönelik politikalar üretmeye başlamış ve Rusya Federasyonu ile ilişkilerini güçlendirmeye çalışmıştır. Çin’in bu hareket tarzını benimsemesinde en kritik nokta, “Sincan” eyaletinde yaşayan ve yıllarca Çin’in baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan Türk nüfusunun, bağımsızlıklarını ilan eden Türkistan Cumhuriyetleri ile ilişki kurarak seslerini yükseltebilecekleri endişesidir.111 Bunun yanısıra, Çin’in büyüyen ve güçlenen ekonomisi ve nüfusu için ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarını kendi istikametine çevirmek isteği, ana stratejisinin bir diğer kritik noktasıdır. Yukarıda belirtilen sebepler çerçevesinde, Çin’in ev sahipliğinde, Rusya Federasyonu, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan Devlet Başkanları, Çin’in Şangay kentinde 26 Nisan 1996 tarihinde bir araya gelerek “Şangay Beşlisi”ni oluşturmuşlardır.112 Haziran 2000’de Duşenbe’de yapılan zirveye ilk defa Özbekistan gözlemci statüsünde katılmıştır. Özbekistan’ın Şangay Forumuna sıcak bakmasının sebepleri şu şekilde sıralanmaktadır. Şangay Beşlisi, bölgesel üstünlük için Özbekistan’a ihtiyaç duymuştur. Özbekistan’ın Çin ile ortak bir sınırı yoktur. Ancak Afganistan ile sınırdaştır ve bu ülke, radikal İslam’ın en yaygın olduğu ülkedir. Özellikle, Afganistan konusunda istediği düzeyde destek alamayınca, Özbekistan, 1999 yılında BDT’nin askeri kanadı olan “Kollektif Güvenlik Anlaşması” ndan ayrılmıştır. Fakat Afganistan’daki gelişmelere tek, başına etki etmede yeterli olamayınca, Rusya Federasyonu’nun desteğine ihtiyaç duymuş ve Şangay Beşlisi’ne yaklaşmıştır. Özbekistan 2001 yılında, güvenlik garantileri elde etmek maksadıyla Şangay Beşlisi’ne girme kararı alırken, Devlet Başkanı İslam Kerimov; Şangay Beşlisi’nin hiç bir zaman askeri ve siyasi bir forum olarak gelişmeyeceğini, kendi ülkesinin Orta Asya’da ayrılıkçılarla ortak mücadele için bu örgüte katıldığını belirterek, ABD ile olan ilişkilerinde de dengeyi korumak istemiştir. Özbekistan’ın örgüte katılımı ile, “Şangay Forumu”, “Şangay İşbirliği Örgütü”ne dönüşmüştür. ve Orta Asya’daki askeri varlığını arttırmasına sessiz kalmıştır. Bu kapsamda; özellikle Rusya Federasyonu ve Çin, ABD’nin Türkistan Cumhuriyetleri ile artan ilişkilerinden çok rahatsız olmuştur. Bu çerçevede, ABD ile en yakın ilişkileri kuran Özbekistan ile işbirliğinin tekrar güçlendirilmesi büyük önem kazanmıştır. Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’te, 5 Eylül 2003 tarihinde özel gündem ile toplanan Şangay İşbirliği Örgütü Dışişleri Bakanları toplantısında görüşülen konu; ABD’nin bölgede artan varlığının nasıl azaltılacağı olmuştur.114 Şangay İşbirliği Örgütü tarafından, Özbekistan’ın ABD ve Rusya Federasyonu arasında sürdürdüğü denge politikasını bırakarak, Rusya Federasyonu ve Çin eksenli politikalar geliştirmesini cesaretlendirmek amacıyla, bu toplantıda, daha önce Kırgızistan’ın Başkenti Bişkek’te kurulmuş olan “Bölgesel Terörizmle Mücadele Merkezi” nin Yönetim Kurulunun, Taşkent’te faaliyet göstermesi kararı alınmıştır. Bu manevra ile Rusya Federasyonu, Özbekistan’ın ABD ile kurduğu güçlü güvenlik bağlarını bir ölçüde zayıflatmayı hedeflemiştir.115 Günümüzde, Rusya ve Çin önderliğindeki Şangay İşbirliği Örgütü, uluslar arası alanda yakından takip edilmeye başlanan ve Asya kıtası ile dünyada önemi gittikçe artan bir örgüt haline gelmiştir. Nitekim Pakistan, Hindistan ve İran gibi devletler Şangay İşbirliği Örgütüne katılmak konusunda isteklerini açık bir şekilde dile getirmektedir.116 Çok kutuplu uluslararası bir yapının hayata geçirilmesini hedefleyen Şangay İşbirliği Örgütü, gelecekteki en önemli seçeneklerden birisi olarak gözükmektedir. Bu örgütün elindeki ekonomik, potansiyel uzay çalışmaları, askeri teknoloji, insan kaynakları, enerji hatları, jeopolitik konumu ve diğer pek çok alandaki potansiyel güç genişleme süreci yaşanırsa daha muazzam bir güce dönüşecektir. Bu kapsamda; Hindistan, Pakistan ve İran’ın bu örgüte katılma istekleri değerlendirdiği takdirde, ABD’nin kendi politikalarını tekrar gözden geçirmesi gerekecektir. 117 Sonuç SSCB’nin dağılmasını müteakiben, Özbekistan, Devlet Başkanı Kerimov, “Timur Jeopolitiği”nin gereği olarak, Türkistan’a hakim olmak için önemli bir fırsatın çıktığı düşüncesine sahip olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Özbekistan, SSCB’nin dağılmasını müteakip derhal Türkistan Coğrafyasında başlayan hakimiyet mücadelesinde önemli bir güç merkezi olacağının işaretlerini vermeye başlamıştır. Özbekistan, Maveraünnehir bölgesinin zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarına, dünyanın en önemli doğal gaz ve altın rezervlerine, pamuk üretimine ve önemli petrol kaynaklarına, aynı zamanda 26.5 milyonluk, bölgenin en fazla Türk nüfusuna ve en az Rus azınlığına sahip ülkesidir. Bunun yanısıra, 6.5 milyonluk nüfuslu Tacikistan nüfusunun %25 (Yaklaşık 1.7 milyon Özbek)’i, 4.5 milyon nüfuslu Kırgızistan nüfusunun %14 (Yaklaşık 750 bin)’ü, ayrıca Afganistan’ın kuzeyinde yaşayan 1.5 milyon Afgan Özbek’i ile, Özbekistan, tartışma götürmez bir bölgesel üstünlüğe sahiptir. Özbekistan; Cumhuriyetin ilanından hemen sonra, serbest pazar ekonomisine ağırlık veren akılcı ekonomik programlar uygulamış ve dış ilişkilerinde, Batı ile her konuda bağlantılar oluşturmaya gayret ederken Rusya Federasyonu ile ilişkilerini, kendi bağımsızlığını tehlikeye düşürmeyecek şekilde dengeli olarak geliştirmiştir. Bu kapsamda, Özbekistan 1992 yılında Rusya Federasyonu ve diğer Cumhuriyetlerin bir araya gelerek imzaladıkları ve kendi topraklarına Rus askerinin konuşlanmasına müsaade ettikleri ortak güvenlik anlaşmasını imzaladığı halde, Rus askerlerinin ülkesinde konuşlandırılmasına müsaade etmemiştir. Bu kapsamda, esas amacı, Özbekistan rejimini yıkmak olan El Kaide ve Taliban destekli Özbekistan İslami Hareketi terör örgütüne karşı kendi milli ordusunu kurmuş ve kısa sürede kurduğu ordu, Türkistan’ın en büyük ve en nitelikli ordusu haline dönüşmüştür. Özbekistan’ın, Türkistan’da böyle güçlü bir konuma gelmesinde, Devlet Başkanı İslam Kerimov’un rolü çok büyüktür. Güçlü ve katı otoriter bir yönetim tesis eden Kerimov, birçok Batı devleti tarafından insan hakları ihlali ile suçlansa da, ülkedeki muhalefeti sert tedbirler ile bastırmış ve ülke içerinde farklı eğilimlerin önünü kesmiştir. Uygulanan ekonomik ve siyasi politikalar sonucunda da, günümüzde Özbekistan diğer Cumhuriyetlere nazaran zenginleşen, güçlenen ve birçok batılı yatırımcıyı kendisine çeken bir ülke haline gelmiştir. Kerimov, sürekli olarak, Rusya Federasyonu’nun kontrolüne girmeyecek tarzda hareket etmiştir. Bu kapsamda, 1999 yılında, 1992’de imzalanan ortak güvenlik anlaşmasından çekilmiş, fakat Şangay İşbirliği Örgütündeki konumunu da muhafaza etmiştir. 11 Eylül sonrası ise ABD’ye kapılarını açan ilk ülke olmuştur. ABD, Özbekistan’ın bu hareketini, ekonomik yardımlar ve “stratejik ortaklık” ile ödüllendirmiştir. 11 Eylül ile başlayan Özbekistan – ABD işbirliği, Afganistan Harekatının gündemden düşmesi ile günümüzde zayıflama trendine girmiş gibi görünmektedir. Kerimov, 2004 yılı içerisinde, ülkesinde faaliyette bulunan ve “insan hakları ihlali yapan Kerimov rejimini yıkmak” şeklinde hedef belirleyen SOROS Bağımsızlık Sonrası Özbekistan... 437 Vakfının, açık toplum örgütlerinin faaliyetlerini durdurmuştur. Ardından, ABD tarafından Özbekistan’a yapılan ekonomik yardımların ertelendiği açıklaması gelmiştir. ABD’nin bu tavrı üzerine Özbekistan, Rusya Federasyonu ile işbirliğini tekrar geliştirmeye başlamış ve Mayıs 2005’te üyesi olduğu, ABD tarafından desteklenen GUUAM’dan ayrıldığını açıklamıştır. ABD, “Kadife Devrimler” serisi ile son olarak Kırgızistan’da, Rusya Federasyonu politikasına bağlı Akaev rejimini çok kolay bir şekilde devirmiştir. Meydana gelen bu rejim değişikliğinden kısa bir süre sonra da Özbekistan’ın Fergana Vadisindeki Andican şehrinde bir ayaklanma baş göstermiştir. Fakat Kerimov rejiminin ve Özbekistan ordusunun gücü, bu ayaklanmanın fazla büyümeden bastırılmasına yetmiştir. Olayların devam ettiği süre içerisinde de, Rusya Federasyonu’ndan ve ABD den, Andican’ da 500 civarında ölen insan olmasına rağmen hiçbir tepki gelmemiştir. Bu tepkisizliğin en büyük nedeni de Özbekistan’ın, yıllardır terör örgütleriyle ve Kerimov rejimini yıkarak yerine Taliban benzeri bir İslami yönetim kurmak isteyen radikal unsurlarla mücadele etmesi ve Türkistan’da güçlendirilmek istenen laik yönetim sistemlerin kalesi niteliğine sahip olmasıdır. 2005 Mayıs ayı içerisinde meydana gelen olayların merkezi, birbirine çok yakın olan “Oş”, “Celalabat” ve ”Andican” üçgenidir. Her üç şehir de Fergana Vadisinde bulunmaktadır. Fergana, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan rejimlerinin bekası için gerçek bir tehdit niteliğindedir. Önümüzdeki dönemlerde, 2005 yılı ortalarında meydana gelen olayların benzerlerinin veya daha büyüklerinin yaşanmaması için bu bölgenin temizlenmesi ve tamamen kontrol altına alınması çok gereklidir. Fergana Vadisinin büyüklüğü göz önüne alındığında, burada yapılacak operasyonlar için büyük çaplı birliklere ihtiyaç vardır. Buda ancak ABD, Rusya Federasyonu ve Özbekistan’ın gücü ile olacaktır. Özbekistan, Türkistan bölgesinin günümüzde, ekonomik ve askeri açıdan kendi kendisine yeterli hale gelmiş tek ülkesidir. Japonya’nın, Özbekistan ve Afganistan üzerinden, Pakistan limanlarına bağlanacak bir demiryolu hattı yatırımı ile ekonomik işbirliği isteği ve buna karşın, geçtiğimiz günlerde, Pakistan lideri Pervez Müşerref’in, Özbekistan’ı ziyaret etmesi ve söz konusu hat üzerinde durması, Özbekistan’ın tek eksiği gibi görünen denize çıkış imkanının yaratılması bakımından çok önemli olduğu değerlendirilmektedir. Büyük bir olasılıkla ve Afganistan’daki siyasi istikrarın sağlanmasına bağlı olarak bu hattında gerçekleşmesi durumunda, yakın bir gelecekte, Özbekistan, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ve homojen nüfusu ile Türkistan bölgesinin lider ülkesi haline geleceği kaçınılmazdır. Ayrıca, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan, Türkistan coğrafyasında, nüfus, etnik yapı ve doğal kaynakların paylaşımı bakımından ortak kadere sahip üç ülkesidir. Her üç Cumhuriyetin de aslında Türk kökenli ve aynı merkezin insanları olduğu, etnik yapının ve sınırların, Rusya’nın milliyetler politikası ile yapay olarak ortaya çıkarıldığı göz önüne alındığında ve özellikle Kırgızistan ve Tacikistan’ın büyük oranlarda Özbek azınlığı topraklarında barındırdığı düşünüldüğünde, üç cumhuriyetin, Özbekistan liderliğinde birleşmesi veya federatif bir yapı oluşturması, üç devletin de ayrı ayrı uğraştığı sorunlardan kurtulmasına ve daha büyük bir refaha kavuşmalarını sağlayacağı değerlendirilmektedir.
DİPNOT AÇIKLAMALARI
2 Nilüfer, AVCI, “Özbekistan’ın Dünü ve Bugününde Siyasi ve Ekonomik Oluşumlar”, Yeni Türkiye Dergisi, Temmuz – Ağustos 1997, Yıl. 3., s. 1289. 3 Işıl, ÖZEROL, “Özbekistan Ülke Bilgileri”, Haziran 2004, http://www.tika.gov.tr/ülkeler, (10 Şubat 2005) 4 S., Frederic, STARR, “Avrasya’da İstikrarın Sağlanması”, Avrasya Dosyası, Kış 1996, Cilt. 3, s. 136. 5 B. Zakir AVŞAR, Furruh, SOLAK, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, Vadi Yayınları, İstanbul, Şubat 1998, İkinci Baskı, s. 168. 6 0-14 yaş, %34.1 (erkek, 4.583.228, bayan, 4.418.003), 15-64 yaş, %61.1 (erkek, 7.990.233, bayan, 8.157.136) 65 yaş ve üzeri, %4.8, (erkek, 513.434, bayan, 748.382), ÖZEROL, a.g.e., s. 13. 7 a.g.e., s. 17. 8 a.g.e., s. 22. 9 AVŞAR, SOLAK, a.g.e., s. 170. F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2) 416 10 STARR, a.g.m., s. 137. 11 Oliver, ROY, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal edilişi, Metis Yayınları, Mart 2000, İstanbul, s. 240. 12 STARR, a.g.m., s. 138. 13 Gökçen, EKİCİ, “Özbekistan-ABD ilişkilerinde Soros Faktörü”, Stratejik Analiz, Ekim 2004, Cilt. 5, Sayı. 54, s. 79. 14 Işıl, ÖZEROL, “Özbekistan Ülke Bilgileri”, Haziran 2004, http://www.tika.gov.tr/ülkeler, (10 Şubat 2005) 15 “Türkmenistan Ülke Profili”, www.tika.gov.tr/ülke-profili.asp, (10 Şubat 2005) 16 “Kazakistan Dosyası”, Avrasya Bülteni, Aralık 2004, Sayı.29, s. 10. 17 Selda, ÖZDENOĞLU, “Kırgızistan Ülke Bilgileri”, http://www.tika.gov.tr/ülke-profili.asp, (10 Şubat 2005) 18 http://www.geocities.com/allnetweb/tacikistan.htm, (10 Şubat 2005)
19 AVCI, a.g.m., s. 1310. 20 Halim NEZİHOĞLU, “Bağımsızlıktan Günümüze Rusya-Türk Cumhuriyetleri İlişkileri”, (der. Mim, Kemal, ÖKE), Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Alfa Yayınları, İstanbul, Mart 1999, s. 47. 21 DEMİR, a.g.e., s. 118. 22 RAŞİD, a.g.e., s. 119. , (a) 23 ÜLKÜ, a.g.e., s. 293. 24 RAŞİD, a.g.e., s. 178., (a). 25 ÖZDENOĞLU, “Kırgız Cumhuriyeti”, Haziran 2004, http://www.tika.gov.tr/ülkeler, (10 Şubat 2005) 26 Akaev’in beş milyonluk ülkesi Kırgızistan, Türkistan Cumhuriyetleri içerisinde Tacikistan’dan sonra en yoksul ülkedir., A. Ahat, ANDİCAN, “Sovyet Sonrası coğrafyada Kadife Devrimler”, Cumhuriyet F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2)33 KLEVEMAN, a.g.e., s. 188. 34 Kırgızistan’ı kontrol edecek güç, Tacikistan’a ve Afganistan’a kolay ulaşabilmeyi, Kazakistan’ı ve Özbekistan’ı kontrol altında tutmayı sağlayacak imkana sahip olacaktır., Meryem, HAKİM, “Tanrı Dağlarına Kim Tırmanıyor”, Cumhuriyet Strateji, 4 Nisan 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 7. 35 Diğer Türkistan Cumhuriyetlerinde olduğu gibi Kırgızistan’da da SOROS Vakfı, ABD’nin bir gücü olarak demokrasi ve insan hakları silahını kullanmaktadır. Rusya Federasyonu, kendi tarafında olan Asker Akaev rejimini desteklemiş ve Ocak 2005 ayı içerisinde Moskova’da görüşme yapmıştır. Şubat ayı içerisinde, ABD’nin “AWACS uçaklarını Kırgızistan’da konuşlandırma” talebine Kırgız hükümetinin, “ABD taleplerini, aralarında Rusya ve Çin’inde bulunduğu müttefiklerimizle görüştük ve reddettik” açıklamasını yapması üzerine, SOROS Vakfı tarafından hazırlanan ve ABD’nin Kırgızistan Büyükelçisi tarafından, “Kırgızistan’da ki seçimlere ilişkin ciddi problemler olduğu, bu gelişmelerin Kırgızistan’ın uluslararası alandaki imajını zedeleyebileceği ve demokratikleşmenin önündeki bu engellerin, ABD – Kırgızistan ilişkilerini önemli ölçüde zedeleyebileceği” açıklaması yapılmıştır., Gürol, KIRAÇ, “Akaev’i Devirenler İttifak Arayışında”, Cumhuriyet Strateji, 11 Nisan 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 8. 36 Seçimlerin sona ermesini müteakip, seçimlerin adil olmadığından hareketle, önce “Oş” ve “Celalabat” kentlerinde gösteriler olmuş ve 24 Mart 2005 tarihinde başkent Bişkek’te meydana gelen olaylar sonucu, Asker Akaev rejimi devrilmiştir., Gürol, KIRAÇ, “Rusya- ABD Rekabetinin Kırgızistan’a yansıması”, Cumhuriyet Strateji, 28 Mart 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 7. 37 http:// www.geocities.com/allnet web/ tacikistan.htm # 02(10 Şubat 2004)38 AVŞAR, SOLAK, a.g.e., s. 180. 39 STARR, a.g.m., s. 135. 40 AKÇALI, a.g.m., s. 149. 41 UYSAL, a.g.m., s. 8. 42 Kuzey Afganistan’da 2 milyon kadar Özbek yaşamaktadır. Kızıl Ordu’nun 1920’lerde asi Basmacı hareketine yakın Özbek Klanlarını yerinden etmesiyle meydana gelen kitlesel göçlerin sonucu olan bu topluluk , 1992 Nisan ında Kabil’in düşmesiyle, rakipsiz savaş ağası Genaral Raşid Dostum’un önderliğinde, Kabil’de oluşan geleneksel yönetime rakip bir devlet kurmuştur. Mücahitlere şiddetle karşı olan Dostum, Taşkent’e sık sık gelerek Başkan Kerimov ile yakın ilişki kurmuştur. Kerimov, Afgan Özbek bölgesini, köktendinciliğin kuzeye yayılmasını engelleyen bir tampon olarak görmüştür., RAŞİD, a.g.e., s. 99., (a) 43 Tayyar, ARI, “Sovyetler Birliği Sonrasında Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi ve Dış Politika”, Avrasya Dosyası, Kış 1996, Cilt. 3, Sayı. 4, s. 37. 44 STARR, a.g.m., s.135.45Ahmed, RAŞİD, Taliban, İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun, Everest Yayınları, Kasım 2001, s. 243. , (b) 46 RAŞİD, a.g.e., s. 244. , (b) 47 a.g.e., s. 214. , (b)F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2)48 RAŞİD, a.g.e., s. 201. , (b) 49 ÜLKÜ, a.g.e., s. 227. 50 BREZEZİNSKİ, a.g.e., s. 114. 51 STARR, a.g.m., s. 48. 52 http:// www.geocities.com.tr./tacikistan, (12 ŞUBAT 2005) 53 UYSAL, a.g.m., s. 8. 54 a.g.m., s. 8.55 ÖMER, AVRASİ, Berk, ÖZSALGIR, “Orta Asya’nın 1991’den İtibaren Geçirdiği Siyasi Değişim”, (der, Gamze, GÜNGÖRMÜŞ KONA), Orta Doğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar, ІQ Yayınları, Ekim 2003, İstanbul, s. 22. 56 Fergana vadisi, bugün, Orta Asya’nın en istikrarsız bölgelerinden birisidir. Genellikle İslami hareketlerin potansiyel bir yuvası; geçmişte şiddetli ve kanlı olaylara fırsat veren ekonomik ve siyasi baskılarında yerleşim sahasıdır. Bölgenin aşırı yoğun ve genç nüfusa sahip olması, işsizlik ve ekonomik sorunlar tansiyonu yükseltmektedir. Bunun yanı sıra, Fergana Vadisi, Orta Asya’da İslam’ın ve İslam geleneklerinin de en yoğun yaşandığı yerdir., Mehmet, Seyfettin, EROL, “Avrasya jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”, (der, Ertan, EFEGİL, Elif, Hatun, Kılıçbeyli, Pınar, AKÇALI), Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği, Gündoğan Yayınları, Şubat 2004, İstanbul, s. 218. 57 CHETERİAN, a.g.m., s. 3. 58 ÜLKÜ, a.g.e., s. 114. 59 ÜLKÜ, a.g.e., s. 115. 60 a.g.e., s. 144. 61 DEMİR, a.g.m., s. 112.F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2)62 RAŞİD, a.g.e., s. 8. , (b) 63 RAŞİD, a.g.e., s. 200. , (b) 64 Suale,BAYCAUN, “Orta Asya’da Bitmeyen Sınır Sorunları: Kırgızistan-Özbekistan Gerginliği”, Stratejik Analiz, Kasım 2003, Cilt. 4, Sayı. 43, s. 66. 65 Orta Asya’nın çeşitli ülkeleri arasındaki sınırların coğrafi, iktisadi yada etnik bir mantığı yoktur. Sirderya vadisi, Kırgızistan’da, nüfusunun çoğunluğu Özbeklerden oluşan bir bölgeden (Oş) başlar, Özbekistan’a Fergana’dan girer, sonra Tacikistan’a geçer (Hoçent). Sonra gene Özbekistan’dan geçip, Kazakistan’da son bulur. Bu durumda, Özbekistan’ın başkenti olan Taşkent’i, Özbek vilayeti Fergana’ya bağlayan en kısa yol Tacikistan’dan (Hoçent) geçmek zorundadır. Özbekistan sınırından Çıkmadan Fergana’ya gidilebilen başka bir yol vardır ama bir boğazdan geçer ve çok sarptır. Aynı şekilde Tacikistan başkenti Duşenbe’yi Hoçent’e bağlayan yol Özbekistan’dan, Horog’u bağlayan yol ise Kırgızistan’dan geçer., ROY, a.g.e., s. 109.66 BAYCAUN, a.g.m., s. 66. 67 ROY, a.g.e., s. 259. 68 ÜLKÜ, a.g.e., s. 59. 69 Jamie, DORAN, “Les Dynamique Du Desordre Mondial Ces Charnier Afghans Si Distrects”, Le Monde Diplomatique, http://www.lemondediplomatique.com.fr/ Septembre 2002, s. 16., (10 Şubat 2004) 70ALBİON, Allison., ”Uzbek President Hammer Ministre Over Unpaid Wagas” ,www.rferl.org.rfe /rl.Analytical Report. 5 Septembre 2003, number.30., (10 Şubat 2005).71 ÜLKÜ, a.g.e., s. 97. 72 DEMİR, a.g.m., s. 142. 73 Özbekistan İslami Hareketi Terör Örgütünün kısa vadedeki amacı, bölgesel istikrarsızlık yaratmak ve İslam Kerimov rejimini devirmek, uzun vadedeki amacı ise; Kabil’den Orenburg’a kadar devam eden İslam Devleti kurmaktır., Suale, BAYCAUN, “Orta Asya ve Özbekistan’da İslam ve Köktendincilik”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 2001, Cilt. 7, Sayı. 3, s. 100. 74 DEMİR, a.g.m., s.148. 75ALİSİON, A., “What is Progress ? Measaring Uzbekistan Against EBCD”, Benchmerks, www.rferl.org.rfe/rl., Analitical Report.,10 February 2004, Volume . 4, Number. 6, (10 Şubat 2005). 76 a.g.m., s.148.77 KİMMAGE, Daniel, “Terror İn Uzbekistan, The Aftermath”, Central Asia Report, 7 April 2004, http//: www.Rferl.Org.Rfe/Rl.Analytical Report, Volume. 4, Number. 14, 14 April, 2004, s.1., (a), (4 Kasım 2004). 78 Daniel, KİMMAGE, “Terror İn Uzbekistan, Primary Conclusion”, Central Asia Report, 7 April 2004, http//: www.Rferl.Org.Rfe/Rl.Analytical Report, Volume. 4, Number. 15, 14 April, 2004, s.1. (4 Kasım 2004). 79 Allison, ALBİON,”Tashkent’s New Balancing Act After The SCO Summit” ,www.rferl.org.rfe /rl. Analytical Report. 14 Septembre 2003, volume. 3, number. 31., (10 Şubat 2005) 80 KİMMAGE, a.g.m., s. 3., (a).81 Milliyet Gazetesi, 15 Mayıs 2005, s. 20. 82 Milliyet Gazetesi, 15 Mayıs 2005, s. 20. 83 Milliyet Gazetesi, 18 Mayıs 2005, s. 20. 84 Sinan, OGAN, “Özbekistan’da Yeşil Devrim”, hptt::/www.turksam.org/tr/yazilar.asp?kat1=3&. Yazi.364. (17 Mayıs 2005) 85 STARR, a.g.m., s. 138. 86ERHAN, a.g.m., s. 11. http://www.stradigma.com/türkçe/Kasım2003/vizyon.html.,(4 Aralık 2004) 87 STARR, a.g.m., s. 143. 88 a.g.m., s. 143. 89 Gökçen, EKİCİ, “Orta Asya Seçim Maratonunda Önemli Bir Durak: Özbekistan Seçimleri”, Stratejik Analiz, Kasım 2004, Cilt. 5, Sayı. 55, s. 77.90 EKİCİ, a.g.m., s. 81. 91 Ünlü yatırım uzmanı ve dünya çapında faaliyet gösteren Soros Vakıflar Ağının kurucusu olarak tanımlanan George Soros, 1930 yılında Macaristan’da doğmuştur. 1956 yılında ABD’ye yerleşen Soros, burada bir yatırım fonu kurarak büyük bir servete sahip olmuştur. Soros, 1979 yılında ilk vakfı olan Açık Toplum Vakfı’nı 1979 yılında, “New York”ta, 1984 yılında ise Macaristan’da ikincisini kurmuştur. Soros, bugün 31 ülkede (Orta ve Doğu Avrupa, Türkistan, Guetamala, Haiti, Moğolistan, Güney Afrika vb.) faaliyet gösteren vakıflar ağına sahiptir. Kamuoyuna bu vakıfların ortak hedefleri açık toplumların gelişimini ve devamlılığını sağlayacak kurumların kurulması ve güçlendirilmesi olarak açıklanmaktadır. Bu amaçla, Açık Toplum Fonu, çeşitli ülkelerde; açık toplumların gelişimini ve devamlılığını sağlamak için eğitim, sosyal değişim ve hukuk reformu alanlarında birçok programı desteklemektedir. Aynur, MERYEMOVA, “Soros ve Kazakistan: Sıradaki Kim?”, 28 Mart 2005, Cumhuriyet Strateji, Cumhuriyet Gazetesi, s. 10. 92 a.g.m., s. 79. 93 http:// www.uzbekistanerk.org/modules.php?name=News&file=article&sid=695, (21 Temmuz 2004). 94 İgnacio, Ramonet, “Labyrent The Caucasien”, Le Monde Diplomatique, http://www. lemondediplomatique.com.fr/octobre 2004, (24 Şubat 2005). F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2) 438114 TANRISEVER, a.g.m., s. 344. 115 a.g.m., s. 345. 116 KIRAÇ, a.g.m., s. 13. 117 KIRAÇ, a.g.m., s. 14. F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2) 436 113 Şangay İşbirliği Örgütü, 11 Eylül 2001 saldırıları sonrasında, ABD’nin, Afganistan 110 YAPICI, a.g.e., s. 129. 111 TANRISEVER, a.g.m., s. 343. 112 Kutay KARACA, “Çin Halk Cumhuriyetinin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Şubat 2004, s. 204. 113 PURTAŞ, a.g.m., s. 21. Bağımsızlık Sonrası Özbekistan... 435KAYNAKÇA Ahat, ANDİCAN, “Sovyet Sonrası coğrafyada Kadife Devrimler”, Cumhuriyet Strateji, 11 Nisan 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 10. Ahat, ANDİCAN, Cedidizmden Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi, Emre Yayınları, İstanbul, 2003 Ahmed, RAŞİD, Taliban, İslamiyet, Petrol ve Orta Asya’da Yeni Büyük Oyun, Everest Yayınları, Kasım 2001, s. 243. , (b) Ahmet, BURAN, “Türk Asrı İçin Önce “Türkçe Asrı” Gerekir” , Yeni Türkiye Dergisi, Mayıs – Haziran 1997, Yıl. 3, Sayı. 15, s. 212. Ahmet, SOMUNCUOĞLU, Kazakistan ve Özbekistan Ekonomileri, Geçiş ve Büyüme Stratejileri, ASAM Yayınları, Ankara, 2001, s. 218. Akdes, Nimet, KURAT, Rusya Tarihi, Başlangıçtan 1917’e Kadar, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 3. Baskı, Ankara, 1993. ALBİON, Allison., ”Uzbek President Hammer Ministre Over Unpaid Wagas” ,www.rferl.org.rfe /rl.Analytical Report. 5 Septembre 2003, number.30., (10 Şubat 2005). Ali, Faik, DEMİR, “Orta Asya Cumhuriyetlerinde İslam ve Etnisite”, (der., Ertan EFEGİL, Pınar AKÇALI), Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları:Kimlik, İslam, Milliyet ve Etnisite, Gündoğan Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 119. ALİSİON, A., “What is Progress ? Measaring Uzbekistan Against EBCD”, Benchmerks, www.rferl.org.rfe/rl., Analitical Report.,10 February 2004, Volume . 4, (10 Şubat 2005). Allison, ALBİON, “Tashkent’s New Balancing Act After The SCO Summit” ,www.rferl.org.rfe /rl. Analytical Report. 14 Septembre 2003, volume. 3, number. 31., (10 Şubat 2005). Anar, SOMUNCUOĞLU, “Özbekistan’ın Gelişme Stratejisi”, Avrasya Dosyası, Sonbahar Bağımsızlık Sonrası Özbekistan... 439 2001, Cilt. 7, Sayı. 3, s. 21. Avrasya Bülteni, Mart 2004, Sayı. 20, s. 10. Avrasya Etüdleri, Yaz 2001, Sayı, 20, s. 18. Aydın, ÇUBUKÇU, “ABD’nin Savunma Konsepti Değişimi” http://www.evrenselbasim. com/ad/ yazi.asp? İd=1121, (7 Mart 2005) Aynur, MERYEMOVA, “Soros ve Kazakistan: Sıradaki Kim?”, 28 Mart 2005, Cumhuriyet Strateji, Cumhuriyet Gazetesi, s. 10. B. Zakir AVŞAR, Furruh, SOLAK, Türkiye ve Türk Cumhuriyetleri, Vadi Yayınları, İstanbul, Şubat 1998, İkinci Baskı. B. Zakir, AVŞAR, “21’nci Yüzyılda Türk Dünyası”, Yeni Türkiye Dergisi, Mayıs-Haziran 1997, Yıl.3, Sayı.15, s. 122. CHETERİAN, Vicken, “L’etoile Montante Ouzbeke”, Le Monde Diplomatique, http://www.lemondediplomatigue.fr/Novembre 2001., (10 Şubat 2005). Daniel, KİMMAGE, “Terror İn Uzbekistan, Primary Conclusion”, Central Asia Report, 7 April 2004, http//: www.Rferl.Org.Rfe/Rl.Analytical Report, Volume. 4, Number. 15, 14 April, 2004, s.1. (4 Kasım 2004). Deventra, KAUSHİK, “Orta Asya Cumhuriyetleri: 10 Yıllık Bağımsızlık Dönemi Bilançosu”, http://www.evrensel.net/03/07/03/dünya.html., (7 Mart 2005) ERHAN, Çağrı, a.g.m., s. 11. http://www.stradigma.com/türkçe/Kasım2003/vizyon.html.,(4 Aralık 2004) Ertan, EFEGİL, Yılmaz, ÇOLAK, “Geçiş Sürecinde, Orta Asya”, (der, Ertan, EFEGİL, Pınar, AKÇALI), Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları: Kimlik, İslam ve Etnisite, Gündoğan Yayınları, s. 207. Faruk, UYSAL, “Özbekistan”, Avrasya Bülteni, Eylül 2004, Sayı. 26, s. 8. Fatma, AÇIK, “Özbekistan’da 1990-2000 Yılları Arasında Özbek Türkçesi’nin Durumu”, Avrasya Etüdleri, Yaz-Sonbahar 2002, Sayı. 23, s. 127. Fırat, PURTAŞ, “Şangay Beşlisi’nden Şangay İşbirliği Örgütü’ne, Orta Asya’da Rus – Çin Stratejik Ortaklığı”, 2023 Dergisi, Ocak 2004, s. 20. Fırat, PURTAŞ, Rusya Federasyonu Ekseninde Bağımsız Devletler Topluluğu, Platin Yayınları, Ankara, 2005. Gökçen, EKİCİ, “Orta Asya Seçim Maratonunda Önemli Bir Durak: Özbekistan Seçimleri”, Stratejik Analiz, Kasım 2004, Cilt. 5, Sayı. 55, s. 77. Gökçen, EKİCİ, “Özbekistan-ABD ilişkilerinde Soros Faktörü”, Stratejik Analiz, Ekim 2004, Cilt. 5, Sayı. 54, s. 79. Gökhan, BACIK, “Türk Cumhuriyetleri’nin Kimlik Sorunu”, (der, Mim, Kemal, ÖKE), F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2) 440 Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Alfa Yayınları, İstanbul, Mart 1999, s. 105. Gürol, KIRAÇ, “Akaev’i Devirenler İttifak Arayışında”, Cumhuriyet Strateji, 11 Nisan 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 8. Gürol, KIRAÇ, “Rusya- ABD Rekabetinin Kırgızistan’a yansıması”, Cumhuriyet Strateji, 28 Mart 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 7. Gürol, KIRAÇ, “Şangay İşbirliği Örgütü”, 21 Mart 2005, Cumhuriyet Strateji, Cunhuriyet Gazetesi, s. 12. Halim NEZİHOĞLU, “Bağımsızlıktan Günümüze Rusya-Türk Cumhuriyetleri İlişkileri”, (der. Mim, Kemal, ÖKE), Geçiş Sürecinde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Alfa Yayınları, İstanbul, Mart 1999, s. 47. Işıl, ÖZEROL, “Özbekistan Ülke Bilgileri”, Haziran 2004, http://www.tika.gov.tr/ülkeler, (10 Şubat 2005). İgnacio, Ramonet, “Labyrent The Caucasien”, Le Monde Diplomatique, http://www.lemondediplomatique.com.fr/octobre 2004, (24 Şubat 2005). İgor, P., LİPOVSKY, “Yeni Bir Siyasal Kimlik Arayışında Orta Asya”, Avrasya Dosyası, Kış 1996, Cilt. 3, Sayı. 4, s. 114. İrfan, ÜLKÜ, Moskova ile İslam ArasındaOrta Asya, Kum Saati Yayınları, İstanbul, Aralık 2002. Jamie, DORAN, “Les Dynamique Du Desordre Mondial Ces Charnier Afghans Si Distrects”, Le Monde Diplomatique, http://www.lemondediplomatique.com.fr/ Septembre 2002, s. 16., (10 Şubat 2004). Jean, Paul, ROUX, Orta Asya, Tarih ve Uygarlık, Kabalcı Yayınları, İstanbul, Şubat 2001, s. 304. “Kazakistan Dosyası”, Avrasya Bülteni, Aralık 2004, Sayı.29, s. 10. KİMMAGE, Daniel, “Terror İn Uzbekistan, The Aftermath”, Central Asia Report, 7 April 2004, http//: www.Rferl.Org.Rfe/Rl.Analytical Report, Volume. 4, Number. 14, 14 April, 2004, s.1., (a), (4 Kasım 2004) KLARE, T., Michael, “Les Vrai Desseins de M. George Bush”, www. lemonddiplomatique. fr/novembre 2002., s. 3, (10 Şubat 2005). Kutay KARACA, “Çin Halk Cumhuriyetinin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Şubat 2004, s. 204. Mehmet, AÇA, “Etnik Kimlik İcadının Tarihi ve Küreselci Yeni Stratejilere Galievci Bir Yaklaşım”, (der, Mehmet, AÇA, Hüseyin, DURGUT), Küreselleşen Dünya ve Türk Kimliği, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, Şubat 2004, s. 141. Bağımsızlık Sonrası Özbekistan... 441 Mehmet, AÇA, “Orta Asya’dan Uluslaşma Süreci ve Türkiyat Araştırmalarında Rus İlminskiy ve Ardıllarının Rolü”, (der., Ertan EFEGİL, Pınar, AKÇALI), Orta Asya’nın SosyoKültürel Sorunları, Gündoğan Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 38. Mehmet, Erkan, KILLIOĞLU, “Özbekistan’ın Siyasi ve İktisadi yapısı”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Yedi Tepe Üniversitesi, İstanbul 1999, s. 23. Mehmet, Sami, DENKER, 2000’li Yıllarda Asya Pasifik Bölgesinin Güvenliği, ASAM Yayınları, Ankara, 2000, s. 39. Mehmet, Seyfettin, EROL, “Avrasya jeopolitiğinde Orta Asya ve 11 Eylül”, (der, Ertan, EFEGİL, Elif, Hatun, Kılıçbeyli, Pınar, AKÇALI), Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği, Gündoğan Yayınları, Şubat 2004, İstanbul, s. 218. Mehmet, Seyfettin, EROL, Fazıl, Ahmet, BURGET,“Afganistan Özbekleri”, Avrasya Dosyası, Cilt. 7, Sayı. 3, s. 114. Mehmet, Seyfettin, EROL, Fazıl, Ahmet, BURGET,“Afganistan Özbekleri”, Avrasya Dosyası, Cilt. 7, Sayı. 3, s. 114. Meryem, HAKİM, “Tanrı Dağlarına Kim Tırmanıyor”, Cumhuriyet Strateji, 4 Nisan 2005, Cumhuriyet Gazetesi, s. 7. Metin, SEVİN, “Orta Asya Usulü Seçim”, 4 Şubat 2005, www.uzbekistanerkorg/ modules.php? Name = News & file = article sid = 999.&, (27 Şubat 2005). Nermin, GÜLER, “11 Eylül Sonrası ABD ve Rusya Arasında Özbekistan”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 2001, Cilt. 7, Sayı. 3, s. 189. Nilüfer, AVCI, “Özbekistan’ın Dünü ve Bugününde Siyasi ve Ekonomik Oluşumlar”, Yeni Türkiye Dergisi, Temmuz-Ağustos 1997, Yıl. 3, Sayı. 16, s. 1306. OGAN, Sinan, “Özbekistan’da “Yeşil” Devrim Sancıları”, http://www.turksam.org/tr/ yazilar. asp?kat1=3&yazi=364 , 15 Mayıs 2005,(17 Mayıs 2005). Oktay, F, TANRISEVER, “Orta Asya ve Çevresindeki Bölgesel İşbirliği Arayışlarında Rusya Faktörü”, (der, Ertan, EFEGİL, E. Hatun, KILIÇBEYLİ, Pınar, AKÇALI),Yakın Dönem Güç Mücadeleleri Işığında Orta Asya Gerçeği, s. 340. Oliver, ROY, Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi, Metis Yayınları, Mart 2000, İstanbul. ÖMER, AVRASİ, Berk, ÖZSALGIR, “Orta Asya’nın 1991’den İtibaren Geçirdiği Siyasi Değişim”, (der, Gamze, GÜNGÖRMÜŞ KONA), Orta Doğu, Orta Asya ve Kesişen Yollar, ІQ Yayınları, Ekim 2003, İstanbul, s. 22. “Özbekistan Parlamento Seçimleri”, http:// www.avsam.org/tr/gunlukbulten.asp?ID=337, (27 Aralık 2004). Pınar, AKÇALI, “Orta Asya’da İslami Uyanış, Radikal İslami Hareketler ve Bu F.Ü.Sosyal Bilimler Dergisi 2006 16 (2) 442 Hareketlerin Bölge Politikalarına Etkileri”, (der, Ertan, EFEGİL, Pınar, AKÇALI), Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları: Kimlik, İslam ve Etnisite, Gündoğan Yayınları, İstanbul, Kasım 2003, s. 148. Rasim, BAYRAKTAR, “Bilinmeyen Yönleriyle 1989 Fergana Faciasının İçyüzü”, 2023 Dergisi, Kasım 2003, Sayı. 31, s. 57. RAŞİD, Ahmed, RAŞİD, Orta Asya’nın Dirilişi, İslam mı, Milliyetçilik mi, Cep Yayınları, İstanbul, Eylül 1996. S., Frederic, STARR, “Avrasya’da İstikrarın Sağlanması”, Avrasya Dosyası, Kış 1996, Cilt. 3, s. 136. Selda, ÖZDENOĞLU, “Kırgızistan Ülke Bilgileri”, http://www.tika.gov.tr/ülke-profili.asp, (10 Şubat 2005). Sinan, OGAN, “Özbekistan’da Yeşil Devrim”, hptt::/www.turksam.org/tr/yazilar.asp? kat1=3&. Yazi.364. (17 Mayıs 2005). Suale, BAYCAUN, “Orta Asya ve Özbekistan’da İslam ve Köktendincilik”, Avrasya Dosyası, Sonbahar 2001, Cilt. 7, Sayı. 3, s. 100. Suale,BAYCAUN, “Orta Asya’da Bitmeyen Sınır Sorunları: Kırgızistan-Özbekistan Gerginliği”, Stratejik Analiz, Kasım 2003, Cilt. 4, Sayı. 43, s. 66. Svante, E, CORNEL, “Kafkaslar ve Orta Asya’da Jeopolitik ve Stratejik Ortaklıklar”, http://www.kafkas.org.tr/perspektif/kafkaslar ve orta asyada ortaklıklar.htm, (7 Mart 2005). Tayyar, ARI, “Sovyetler Birliği Sonrasında Avrasya: Din, Etnik Yapı, Ekonomi ve Dış Politika”, Avrasya Dosyası, Kış 1996, Cilt. 3, Sayı. 4, s. 37. “Türkmenistan Ülke Profili”, www.tika.gov.tr/ülke-profili.asp, (10 Şubat 2005). Ümit, ÖZDAĞ, “SSCB’den Rusya Federasyonu’na: 1985-1993”, Avrasya Dosyası, Kış 1996, Cilt. 3, Sayı. 4, s. 182. Vicken, CHETERİAN, “L’etoile Montante Ouzbeke”, Le Monde Diplomatique, http://www mondediplomatique.fr/ Novembre 2001 (10 Mayıs 2004). Vincent, CHETERİAN, La vallée de Ferghana, Coeur Divise’de L’ Asie Central, Le Monde Diplomatique, http:// www.mondediplomatiqeu.fr /Mai 1999., (10 Şubat 2005). www.geocities.com/turkdunyasi/özbekistan.htm. (20 Şubat 2005). http://www.uzbekistanerk.org/modules.php?name=News&file=article&sid=695, (21 Temmuz 2004). http:// öztürkler.com/ data/ 0006/ 0006 – 06 – 03/ html, (10 Şubat 2005). http:// www.geocities.com/allnet web/ tacikistan.htm # 02(10 Şubat 2004). http://www.geocities.com/allnetweb/tacikistan.htm, (10 Şubat 2005). http://www.yesevi.org/tdbm/karakalpak.html, (10 Şubat 2005).
Subscribe to:
Posts (Atom)
Featured post
Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads
ISTANBUL, JULY 2025 — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...
Popular Posts
-
Ege Denizi'nde son dönemde artan sismik aktiviteler, bölgedeki deprem riskini ve olası arama kurtarma operasyonlarının önemini yeniden ...
-
1️⃣ YOU ARE BEING DECEIVED! Dear Istanbulites! 2️⃣ We would like to share with you a visual showing how our citizens in need benefited from ...
-
Zehirli Yalova'da amatör balıkçılık yapan Burak Ulusoy, oltasına takılan zehirli trakonya balığına temas ettiği için hastanede tedavi e...