Monday, 29 June 2015

Harekat Planı Hazır



Harekat Planı Hazır

Türkmen, Arap ve muhalif Kürtleri bölgeden tehcir eden PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde ‘defacto’ bir devlet inşasına girişmesi Ankara’yı harekete geçirdi.
Suriye’nin kuzeyindeki insanı dramı masaya yatıran Ankara, bölgenin güvenliğini sağlamak için iki seçenekli hareket planı için hazırlıkları başlattı. Terör örgütü IŞİD’in Tel Abyad’dan çekilmesinin ardından rejim güçleriyle birlikte ‘Mare’ hattına yönelmesi Ankara’yı harekete geçirdi. Genelkurmay, MİT ve Başbakanlık’ta peşpeşe yapılan güvenlik toplantılarının ardından, bölgedeki sivillerin ve muhalif güçlerin doğrudan hedef olacağına dikkat çekilerek bölgede koruyucu kalkan oluşturulmasına karar verildi. Asker ve MİT, cuma gününe kadar harekât planını tamamlamış olacak.
Bölgedeki hassasiyet ve hareketliliğin oluşturabileceği riskler ABD başta olmak üzere koalisyon güçlerini oluşturan ülkelerle paylaşıldı. Operasyonun başlaması için ise son sözü Cumhurbaşkanı ve Başbakan söyleyecek. Uluslararası kamuoyu nezdinde Türkiye’ye yönelik başlatılan propaganda dalgasına karşı Türkiye, güvenlik zirvesinde kararlaştırıldığı şekliyle “IŞİD terör örgütü ile mücadelede kararlıyız” mesajı verecek.
GEREKÇELER ANLATILACAK
Ankara’da peşpeşe gerçekleşen 6 güvenlik toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu ‘askeri hazırlıkların başlatılması’ talimatı verdi. İradeyi Genelkurmay’a ileten Davutoğlu, sözkonusu emri Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e de yazılı olarak iletti. Başbakan Davutoğlu’nun yazılı emrine rağmen askerin yine de bazı çekincelerinin olduğu belirtiliyor. Genelkurmay, Suriye’nin kuzeyindeki ‘Mare’ hattının güvenli hale getirilmesi için başlatılacak operasyonun uluslararası hukuk açısından sorunlara gebe olacağını aktardı. Hükümet bunun önüne geçmek için de hazırlıklara başladı. Dışişleri Bakanlığı, sözkonusu operasyonun gerekçelerini dünyaya anlatmak için diplomasi atağına kalkacak. İlk etapta ABD, Suriye ve İran ile temasa geçilecek.
Alınan bilgilere göre, Suriye sınır hattındaki güvenlik koşulları tek tek masaya yatırılmış durumda. Ankara, Karkamış’tan başlayan ve Öncüpınar’a kadar devam eden 110 kilometrelik hat içinde, fiziki koşullara göre yer yer 28 ila 33 km derinliğe kadar inmeyi planlıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’ye eşzamanlı olarak iki noktadan, Karkamış ve Öncüpınar’dan girmesi bekleniyor.
18 BİN ASKER KATILACAK
Bölgede IŞİD başta olmak üzere 46 farklı silahlı grubun hareket kabiliyeti tek tek takip altına alınmış durumda. Zira 28 km derinlikteki Cerablus bölgesi IŞİD’in kontrolünde bulunuyor. Yer yer inilmesi planlanan 33 km derinlikteki alanlarda ise rejim güçleriyle karşılaşılma ihtimali mevcut. Sınırda güvenli bir tampon bölge oluşturmak için Ankara’nın öngördüğü operasyonuna 18 bin askerin katılması planlanıyor. Ancak askerin tamamı 28-33 km derinliğine girmeyecek. Birliklerin büyük kısmı, her an müdahaleye hazır vaziyette sınır hattında bekletilecek.
PLAN 1
– Destek alınacak
Türkiye, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin iki yıldan beri sürdürdüğü hava operasyonlarına dikkat çekecek. Havadan bombardımanlarla değişen dengelerin en çok Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit oluşturacak sonuçlar doğurduğunu kaydeden Ankara, sınırötesi operasyon süresince ABD’lilerle sürekli temas halinde olacak. Ankara, süreci eşzamanlı olarak NATO müttefikleriyle de görüşecek. Bu yöntem daha önce Süleyman Şah operasyonunda hayata geçirilmiş ve başta ABD olmak üzere tüm koalisyon güçleri ve NATO üyesi ülkelerden gerekli diplomatik destek alınmıştı. Eğer TSK’nın Suriye operasyonuna uluslararası destek alınırsa, Mehmetçiğin en az 2 yıl süreyle bölgede konuşlanması öngörülüyor.
PLAN 2
– Lübnan modeli
Harekat için uluslararası desteğin alınamaması durumunda Türkiye, Suriye için ‘Güney Lübnan modeli’ni gündeme getirecek. Güney Lübnan modeli bir tampon bölge için Birleşmiş Milletler kararı aranmıyor. İsrail, Lübnan’ın güneyinde Hizbullah kamplarının bulunduğu bölgede kendi güvenliğini gerekçe göstererek tek yanlı tampon bölge ilan etmişti. Suriye’deki çatışmaların sınırımıza dayandığı ve büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldığımız bugünlerde Türkiye, tek yanlı tampon bölge kartını elinde tutacak. Bu modelin hayata geçirilmesi durumunda ise asker daha kısa süre bölgede kalacak ama muhalif güçlere vereceği destek ve eğitimle bölgeyi ÖSO güçlerinin koruması altında bırakacak.
– Koalisyonun bombaları için BM kararı mı var
Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol, Suriye’nin toprak bütünlüğünün Türkiye için çok önemli olduğuna dikkat çekti. Çelikkol şu değerlendirme yaptı: Türkiye, Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasını istemiyor. Koalisyon güçleri Suriye topraklarını havadan bombalıyor. Bu konuda da BM’nin bir kararı yok. Suriye’deki olaylar böyle fazla uluslararası hukuk içinde olan olaylar değil. Bizim karşımızda uluslararası bir terör örgütü IŞİD var. Sınırın Suriye tarafında kimin kontrol ettiğini bilmiyoruz. Türkiye kendi sınır güvenliği konusunda tedbirini almak için atacağı adımları da bütün dünyanın anlayışla karşılaması gerekir.
– Müdahale edilmezse göç riski büyük
Emekli asker ve güvenlik uzmanı Mete Yarar: IŞİD’in hakimiyeti çoğunlukla kırsal bölgelerde. Nüfusun yoğun olduğu bölge Halep’ten başlayıp Reyhanlı’ya doğru bölümde yaşıyor. O bölgedeki insanlar hem Kilis’ten hem de Cilvegözü’nden gelen yardımlarla ayakta duruyor. Halep’tekiler de öyle. Bu bölgedeki sınır kapılarının başka gruba geçmesi, yardım koridorunun kapanacağı endişesini taşıyan insanların Türkiye’ye akın etmesiyle sonuçlanacak, büyük göç dalgası başlayacak. Bu handikapı Türkiye hem uluslararası topluma hem de Türkiye halkına doğru anlatmalı.
askerTürkmen,

Necmettin Erbakan S Kulübü 'DE ÖDÜL TÖRENİ



Necmettin Erbakan S Kulübü 'DE ÖDÜL TÖRENİ

Dr. Muhammet Ali Fatih ERBAKAN Şampiyon sporcularımıza hediyelerini takdim etti
Samsunda Gerçekleşen iftar programında Necmettin Erbakan Spor Kulübü Sporcularımız Nisanur TUNÇER ve Furkan BÜYÜKGÖZE ve antrenörleri Kerem Kaylı ve Ömer Aydogmuş' a Kulüp onursal başkanı Fatih ERBAKAN ödüllerini verdi.
Sincan da 14-17 haziran 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilen 13 yaş altı Türkiye Badminton Şampiyonasında sporcularımız Nisanur TUNÇER ve Furkan BÜYÜKGÖZE Türkiye şampiyonu olmuş ve Milli takıma girmeye hak kazanmışlardı. Romanya da yapılacak olan Balkan şampiyonasında ülkemizi temsil edecek olan sporcularımıza ve değerli antrenörlerimiz Kerem Kaylı ve Ömer Aydogmuş'a başarılarından dolayı tebriklerimizi sunuyoruz.

Ramazan dinlemediler! LGBT'lilerden +18'lik rezalet




Ramazan dinlemediler! LGBT'lilerden +18'lik rezalet
Paralel Yapı, CHP ve HDP'nin destek verdiği İstanbul'da düzenlenen sapkın LGBT yürüyüşünde sergilenen görüntüler rezaletin bu kadarına 'yuh artık' dedirtti.
LGBT'liler Ramazan falan dinlemedi, sokak ortasında toplum ahlakını hiçe sayan görüntülere imza attı. İstanbul, bugün uzun süre konuşulacak büyük rezaletler sahne oldu. Tamamen halkı tahrik etmek için meydanlara dökülen LGBT'liler eylemleri esnasında İslam inancına hakaretler içeren dövizler taşımakla yetinmedi, halka açık alanda +18'lik görüntüler de sergiledi.
MÜBAREK AYLARA HAKARET
Mübarek 3 aylara hakaret içeren pankartlar taşıyan LGBT'liler; Müslümanların kutsal değerlerini incitmekle kalmadı sokak ortasında müstehcen görüntüler oluşturarak halkı tahrik etmeye çalıştı.
ARKALARINDA AYDIN DOĞAN VE FETULLAH GÜLEN VAR!
Fetullah Gülen ve Aydın Doğan Medyası'nın büyük desteğini arkasına alan sapkın LGBT'liler sadece sokakta değil sosyal medyada da provokatif eylemlere imza attı. Sahip oldukları sosyal medya hesapları üzerinden +18'lik görüntülerini paylaşan LGBT'liler sergiledikleri rezilliklerle vatandaşları çileden çıkarttı.
EŞCİNSELLERDEN BÜYÜK PROVOKASYON
Müslüman halkın kutsal inançlarını hiçe sayan LGBT'liler İslami değerlerle de dalga geçen pankartlar taşıyarak son yıllardaki en büyük provokasyonlardan birisine imza atmaya çalıştı.
İşte Firuzağa'da eylem yapan LGBT'lilerin imza attığı skandal görüntüler...

Türkiye kendi kararını verecek güçtedir!


Türkiye kendi kararını verecek güçtedir!
16
29 Haziran 2015 Pazartesi
Sayın Cumhurbaşkanımız kısa bir süre önce savunma endüstrimiz ile ilgili bir açılışta net bir cümle ile söze başladı; “...Türkiye’nin en büyük savunma sanayi atılımının 2003 yılından itibaren başladığını söyleyebiliriz. Artık biz bize yetmek zorundayız. Biz bize yetemediğimiz durumda bağımsız bir Türkiye’den bahsedemeyiz”...
Evet, BAĞIMSIZLIĞIN YOLU kendimize yetmekten geçiyor...
Bunun en canlı örneği de Suriye’de yaşananlar ve Türkiye’nin “içine çekilmeye çalışıldığı DENKLEM”...BAĞIMSIZ karar alabilen bir Türkiye bu denklemi yırtar geçer!
Sevgili dostlar, YENİ ÜRETEN BÜYÜK GÜÇLÜ TÜRKİYE yolunda attığımız ve atacağımız en önemli adımlardan biri de SAVUNMA ENDÜSTRİMİZİ liderlerden olma yoluna sokmak...Yine Sayın Cumhurbaşkanımızın kısa bir süre önce Arnavutluk’ta ve TAİ’de konuşmalarında söylediği gibi “İlk 10’a şirketlerimizi sokarken, ilk 100’e de en az 20 şirket ile girmek”...
Olur mu? İnanın içeriden engellenmezsek, mevcut şirketlerimizin alt yapısı ve bilgi birikimi ile rahatlıkla başarabiliriz hatta ilk 5’i bile hedefleyebiliriz...
Peki Aselsan’ın, Tusaş’ın ilk 100’e girmeleri, yerli uydu tesisimizin açılması, Cumhurbaşkanımız tarafından konan hedef ile ithal malzeme ile yapılacak 4G’yi atlayıp YERLİ 5G çalışmasına başlanması, Teknoloji Bakanı Işık’ın “LTE ADVANCE” teknolojisi üzerinde çalışıyor demesi, Türk şirketlerine görülen potansiyel ile içeriden-dışarıdan sermaye akma isteği bütün bunlar sizce tesadüf mü?
ASLA DEĞİL! 2003’ten beri Sayın Erdoğan’ın vizyonu doğrultusunda ilgili bakanlıklar, kurumlar, kuruluşlar ve TSK Vakıfları tabanında sessiz ve derinden yürüyen çalışmaların ürünü...
Evet, reklam yapılmadı ama Türkiye artık durdurulamayacak şekilde çok önemli adımlar attı... Savunma endüstri denklemimiz % 60’ını kendimizin karşıladığı bir yapıya otururken, YAZILIM gibi stratejik ürünler ve karar alma mekanizmaları % 100 yerli oldu!
Bu yazıyı yazarken, bazı gazetelerin içeride ve dışarıda internet sitelerinde sözde uzmanların açıklamalarına rastlıyorum; Türkiye bölgede asla bağımsız hareket edemez! Bunu sağlayacak yeterli savunma endüstri ürünü olmadığı gibi savunma, telekomünikasyon ve yazılım alanında yol alamaz...
Bunu düşünenler hele YAPILANLARI bilmedikleri için düşünenler lütfen iyi okusunlar...
EDER! EDECEK! Yeterli donanımı yok diyenler ise derinden şaşıracaklar !
Size çok net ve bazı bilgiler eşliğinde diyorum ki; ÇOK BİLİNÇLİ ADIMLAR ATILDI ve Sayın Cumhurbaşkanımız zamanı gelince ÜRETİM ile ilgili ateşi yaktı...
Sevgili dostlar, BAĞIMSIZLIK yolunda KENDİMİZ ÜRETMELİYİZ... Buna da en güzel örnek 5G konusu...
Cumhurbaşkanımız 5G tartışmasını başlatırken aslında çok önemli bir yolu da açtı. Şebekelerde kullanılan “baz istasyon” dahil bütün malzemeler yabancı firmalardan alınıyordu. Bunun anlamı da şu; milyar dolarlar yurtdışına gidiyordu...Oysa bugün durum farklı. Savunma Endüstrisinde lider olan bir şirketimiz ve iki yerli telekomünikasyon araştırma-geliştirme şirketimiz, bu malzemenin tamamını üretmeye çok yakın. Sayın Cumhurbaşkanımızın adımı, 5G’ye geçerken tamamen yerli malzeme ile tesis edilen şebekelerin yolunu açtı ve doğal olarak Türkiye’ye satılacak “vadesi dolmak üzere olan” malzemenin de önünü kesti... SAVUNMA-TELEKOMÜNİKASYON ve ÜRETİM Denkleminin önü açıldı!
Sevgili dostlarım, daha açık yazayım; bu adımla Savunma Endüstrisinde ve Telekomünikasyon sektöründe üretim yapan ve yapacak olan yerli devler doğmasına yol verdi...
Daha fazla detayları paylaşamıyorum fakat şu kadarını söylüyorum; Türkiye için inanılmaz bir adım atıldı ve 2003’ten beri yürünen yol meyvelerini vermeye başladı...Daha neler olacak, izleyin ve Türkiye adına sevinin...
Sonuç: Türkiye BAĞIMSIZ bir ülke olma yolunda, KENDİ KARARINI HER ALANDA VEREBİLME yolunda, her alanda kendine yeten bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor...BAĞIMSIZ OLMA KATSAYISI İLE BİRLİKTE İÇTEN-DIŞTAN SALDIRI ARTIYOR... Sabredenler ortaya çıkacak tablo, kazanılacak yerli üretim imkanı ve oluşacak şirket değerleri sonucu Türkiye’nin nasıl bir adım attığını eninde sonunda anlayacaklar! TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE şimdiden hayırlı olsun...

2015 TEOG Sonuçları açıklandı (29.06.2015)


Adayların merakla beklediği sonuçlar Milli Eğitim Bakanlığı'nın resmi internet sitesinden erişime açıldı.

2015 TEOG Sonuçları açıklandı (29.06.2015)
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında liselere Yerleştirme Esas Puanlarını açıkladı. Öğrenciler, sonuçları "www.meb.gov.tr" ve "http://teog2015.meb.gov.tr" internet adreslerinden öğrenebilecek.
MEB'den yapılan yazılı açıklamada, 2014-2015 eğitim-öğretim yılı Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş Kılavuzunda, 24 Haziran 2015'te ilan edileceği duyurulan yerleştirmeye esas puanların, ikinci dönem ortak sınavlardaki bazı sorulara açılan davaların geç sonuçlanması nedeniyle bugün açıklandığı ifade edildi.
Açıklamada, 26 Haziran 2015'te 12. İdare Mahkemesinde D Kitapçığı İngilizce 11. sorusu ile ilgili açılan dava neticesinde, mahkemenin bu soruya iptal kararı verdiği anımsatılarak Danıştay 8. Dairesi'nin 26.11.2014 tarih ve 2014/2083 esas sayılı kararı doğrultusunda iptal edilen soruyu tüm adayların doğru cevapladığı kabul edilerek 1 milyon 287 bin 947 öğrencinin 8'inci sınıf yıl sonu başarı puanı ile yerleştirmeye esas puanlarının yeniden hesaplandığı bildirildi.
Öğrencilerin yerleştirme ve tercih işlemleriyle ilgili olarak illerde oluşturulan tercih ve yerleştirme rehberlik komisyonlarına müracaat ederek gerekli bilgiyi alabilecekleri belirtilen açıklamada, tercih ve yerleştirme işlemlerinde rehberlik yapma amacıyla okullarda 7 bin 328 öğretmenin görevlendirildiği kaydedildi.
- Tercih işlemleri 6 Temmuz'da başlıyor
MEB'in açıklamasında, yerleştirmeye esas puanların açıklanmasının ardından sürece ilişkin şu bilgiler paylaşıldı:
"Öğrencilerimiz, 6-16 Temmuz 2015 tarihleri arasında 25 okul tercih yapabilecek ve tercih işlemlerini ortaokul müdürlüklerine onaylatacaklardır. Tercih işlemi, okul müdürlüklerine onaylatıldıktan sonra işlem tamamlanmış olacağından; öğrencilerimizin, tercihlerinde yapmayı düşündükleri değişiklikleri onaylama işleminden önce yapmaları gerekmektedir. Tercih işlemleri tamamlandıktan sonra 14 Ağustos 2015 tarihinde yerleştirme sonuçları ve boş kalan kontenjanlar açıklanacaktır.
Yerleştirmeye esas nakil işlemleri ise 17-21 Ağustos 2015, 24-28 Ağustos 2015 ve 31 Ağustos-4 Eylül 2015'te gerçekleştirilecektir."
(AA)

İthalata ek vergi yerli üretimi arttıracak


Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden gelen çanta, valiz, kılıf gibi ürünlerin ithalatına getirilen yüzde 30 ek verginin, yerli üretimi artırması bekleniyor.


İthalata ek vergi yerli üretimi arttıracak
Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden gelen çanta, valiz ve kılıf gibi ürünlerin ithalatına getirilen yüzde 30 ek vergi yerli üreticileri sevindirdi. Üreticiler, söz konusu uygulamanın ardından yerli üretimde artış bekliyor.

Konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Saraciye Sanayicileri Derneği Başkanı Cemal Aydın, kur ve girdi maliyetleri gibi birçok sorunla uğraşan üreticilerin böyle bir "teneffüse" ihtiyacı olduğunu belirterek, "İthalata vergi uygulanması yerli üretime büyük katkı sağlayacak" dedi.

Aydın, çanta, valiz, silah ve tabancı kılıfı, sırt ve spor çantası gibi malzemeler üreten saraciye sektörünün büyük oranda küçük ve orta boy işletmelerden oluştuğuna dikkati çekerek, "Karar, küresel ticaret şartları nedeniyle üretimi bırakmış ya da yurtdışına yönelmiş yerli sermayemizin yeniden yurtiçinde üretime yönelmesine katkı sağlayacak. Yerli üreticinin kapasitesini tam kullanıp, hacim yakalayarak seri üretime geçmesi de birim fiyatlar üzerinde olumlu katkı yapacak" ifadelerini kullandı.

Yerli üreticinin AB pazarında daha etkili olacağına işaret eden Aydın, bu durumun olumlu sonuçlarının istihdam piyasasında da görüleceğini vurguladı.

Aydın, yerli üreticilerin, Çin'den gelen kalitesiz ürünlerle yarışamadıklarını anlatarak, "Bu bakımdan başta okul çantaları, valizler, kadın çantaları ve benzeri ürünlerde yerli üretici lehine bir dönüşüm gerçekleşecektir. Bu vergi nitelikli ithalatçıya da katkı sağlayacaktır" diye konuştu.

Yunanistan'da flaş karar!



Yunanistan'da, sermaye aktarımına kontrol getirilmesi amacıyla bankaların bugün kapalı olması kararlaştırıldı.

Yunanistanda flaş karar!
Alınan bilgiye göre, Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis başkanlığında toplanan Sistemik İstikrar Konseyi, bankacılık sistemindeki normalliğin bozulmaması için ülkedeki tüm banka ve şubelerinin kapalı kalması, sermaye aktarımına kontrol getirilmesi konusunda tavsiye kararı aldı.
Yunan medyasına yansıyan haberlerde, konseyin kararının hükümete iletildiği belirtilirken, akşam saatlerinde acilen toplanan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın açıklama yapmasının beklendiği bildirildi.
Yunanistan’da, hükümetin halk oylamasına gitme kararının açıklanmasıyla ATM'lere hücum eden vatandaşların bankaların kapalı olduğu cumartesi-pazar günü mevduat hesaplarından 1 milyar avronun üzerinde para çektiği belirtildi.
"Yeni teklifleri görüşmeye hazırız"
Yunanistan Maliye Bakanı Yanis Varufakis, Alman Bild gazetesine yaptığı açıklamada, IMF ve AB kurumlarının kurtarma paketinin uzatılmasının koşulları hakkında yeni ve iyi tekliflerle gelmesi durumunda, bunu gelecek hafta içinde görüşmeye hazır olduklarını açıkladı.
Hükümetin, vatandaşlara referandumda "hayır" oyu kullanmaları çağrısında bulunduğunu hatırlatan Varufakis, IMF ve AB kurumlarının, yeni tekliflerle gelmeleri ve anlaşmaları durumunda bu pozisyonun değişebileceğini söyledi.
Varufakis, "Biz de yapmış olduğumuz çağrıyı değiştirebilir, seçmene 'evet' oyu kullanmaları çağrısında bulunabiliriz" ifadelerini kullandı.
Obama ve Merkel krizi görüştü
ABD Başkanı Barack Obama, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile telefonda Yunanistan'daki mali krizi konuştu.
Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre, Obama, Yunanistan’da yaşanan gelişmelere ilişkin Merkel ile telefon görüşmesi yaptı. İki lider, Atina yönetiminin reformlarını ve Avro Bölgesi içindeki büyümeyi sürdürecek bir yola dönülmesi için her çarenin denenmesinin son derece önemli olduğunda mutabık kaldı.
Merkel, parti liderleriyle buluşacak
Almanya Hükümet sözcüsü Steffen Seibert, Başbakan Angela Merkel’in Yunanistan konusundaki son gelişmeler üzerine parlamentoda temsil edilen siyasi partilerin liderleri ve meclis grup başkanlarıyla pazartesi günü Başbakanlık'ta bir araya geleceğini açıkladı.
Öte yandan Almanya Dışişleri Bakanlığı, Yunanistan'a seyahat edecek yurttaşlarına yanlarında yeterli miktarda nakit para bulundurmaları, güncel gelişmeleri ve seyahat uyarılarını yakından takip etmeleri tavsiyesinde bulundu.
Protesto gösterileri
Yunanistan’da hükümetin, kreditörlerin nakit akışının sağlanması için öne sürdüğü koşulları halk oylamasına sunma kararının ardından başkent Atina'da, "referandumda hayır oyu kullanacağız" gösterisi düzenlendi.
Sosyal medya üzerinden Sintagma Meydanı'nda toplanan yüzlerce Yunan, açtıkları pankartlarla Pazar günü yapılması kararlaştırılan referandumda "hayır" oyu kullanacaklarını belirtti. Bazı eylemciler ise AB'nin uyguladığı ekonomi politikalarını protesto etmek için 5 avro yaktı.
Gösterinin ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan grup temsilcileri, Pazar günü yapılması planlanan referandumda "hayır" oyu kullanmakta kararlı olduklarını belirtti. Önümüzdeki günlerde de gösterilerine devam edeceklerini açıklayan temsilciler, "Bizler kararlıyız. Yolumuzdan şaşmayız" ifadelerini kullandı.
Benzer gösterilerin Yunanistan'ın başka şehirlerinde de düzenlendiği bildirildi.
AA 

İMAM NİKAH KARARI


                                       Gülse Birsel yine  muhteşem  yazmış... anlayana!


        İmam nikahı kararı çapkınların sevinç gözyaşlarıyla  karşılandı! Çapkın ve karektersiz bir erkek olsam halaya durmuştum! Artık böyle tipler muhtaç ailelerin kızlarına imam nikahını basar, sıkıldımı da dehler! Böylece ne etrafa, ne devlete hesap verir.Amaaan, hayata bir kere geliyor sonuçta!



         AYM karar verdi. Artık imam nikahından önce resmi nikah şart değil! gerekçe ise bir din özgürlüğü olması.Sanırım Anayasa Mahkemesinin aklında şu çift var: Çocuklar resmi nikah istemiyor. Beraber yaşamak için belediye onayına ihtiyaç duymuyorlar."heyecanımız gider abi"filan diyorlar. Hatta kız saçlarını maviye boyatmış, oğlan da küpe var, cihjangirde ev tutmuşlar. Sadece manevi bir tecrübe olarak, imam nikahı yapmak istiyorlar. Türkiye deki bu ilginç kesişim kümesine düşen 23 çift için süper bir karar!

          Fakat şu andan itibaren, özellkikle, kırsal kesimde, asla resmi nikahı göremeyecek, mirastan pay alamayacak,erkeğin tek sözüyle boşanacak,nafakayı rüyasında bile göremeyecek,kuma olacak yüzbinlerce kadın, tam anlamıyla papazı buldu!


           Ben çapkın ve karaektersiz bir erkek olsam,halaya durmuştum!


Yorgo ANGELOPOULUS/FACEBOOK



     




Sunday, 28 June 2015

Melsa Ararat:" 2023 hedefimiz, yüzde 23 oranında kadın direktör"



2023 hedefimiz, yüzde 23 oranında kadın direktör

Melsa Ararat, “hükümetlerde, yerel yönetimlerde, sivil toplum kuruluşlarında kadınların yer alması ne kadar önemliyse, şirketlerin önemli yönetim kurulu kararlarında da kadınların yer alması çok önemli” dedi.

Melsa Ararat, “hükümetlerde, yerel yönetimlerde, sivil toplum kuruluşlarında kadınların yer alması ne kadar önemliyse, şirketlerin önemli yönetim kurulu kararlarında da kadınların yer alması çok önemli” dedi.

7 Nisan 2015 Cuma 19:37-http://www.sanayicidergisi.com/
GİRAY DUDA

Sabancı Üniversitesi Kurumsal Yönetim Forumu, orta ve üst düzey kadın yöneticilerin çoğunlukta olduğu Türkiye’de, yönetim kurullarında daha çok kadının yer alması için çok yönlü, aktif çalışmalar yürütüyor. 2023 için de iddialı bir oran hedefleyen projenin ayrıntılarını Forum Direktörü Melsa Ararat ile konuştuk.

EKONOMİK KALKINMANIN TEMEL BELİRLEYİCİ UNSURU
- Sayın Ararat, sizinle Kadın Direktörler Projesini konuşacağız. Ama sonuçta bunun temelinde kadınların işgücüne katılımı olgusu yer alıyor. Biz de buradan başlayalım. Dünya örneklerinden başlayarak ülkemize gelelim. Bu konuda dünyadaki durum genel olarak nasıldır?
- Kadınların iş gücüne katılması bugün artık ekonomik kalkınmanın temel belirleyici unsurlarından biri olarak kabul görüyor her yerde. Japonya’da son dönemlerde durgun olan ekonominin bu zamanda canlanmasının, Başbakanın ve Hükümetin Japon kadınlarının ekonomiye katkısını teşvik etmesiyle doğru orantılı olduğunu iddia eden görüşler de var. Kadınların ekonomiye katılmaları son derece önemli ancak bunun koşullarının sağlanması gerekir. Yani kadınların ekonomik hayata katılmamalarının sebebi kadınların çalışmak istememeleri, kadınların eğitimsiz olmaları değil, böyle bir sorun yok. Çalışma hayatı zor hayat olmaya başladı. Dünyanın hemen her yerinde böyle. Rekabetin keskinleşmesi, maliyetlerin düşürülmesi üzerindeki baskılar, hayat pahalılığı, kadın çalışanların bir taraftan anne olma arzuları, ailelerin çocuk yapma arzuları, çocuğun maliyeti ve çocuğu güvenli bir şekilde bakılmasının maliyetleri, tüm bunlar önemli.
KADININ ÇALIŞMASI BİR İNSAN HAKKIDIR
Şurası çok ilginç, kadın her zaman ailenin geçimine katkıda bulunması için çalışma hayatında olması istenen cins olarak karşımıza çıkıyor. Yani kadının çalışmasının bir insan hakkı olduğu, herkesin çalışmasının, üretmesinin, kendini ifade etmesinin özgür ve eşit birey olarak hayatta yer almalarının zorunlu olduğu anlayışı yerine kadının çalışması, erkeğin gelirinin yeterli olmadığı durumlarda erkeğin gelirine katkı sağlanması gibi ele alınmakta. Halbuki böyle değil. Böyle ele alındığında, sonuçta, Türkiye’de olduğu gibi doğumdan sonra 5 yıl çalışmama gibi son derece absürd, güya kadınların lehine olan ama kadınları çalışma hayatından ve toplumsal hayattan izole etmeye hizmet edecek düzenlemelerle karşı karşıya kalıyoruz. Doğru olan kadın ve erkeğin toplumun eşit bireyleri olarak, aile ve çocukla ilgili tüm sorumlulukları paylaşarak toplumsal hayatta ve çalışma hayatında yer almalarının sağlanması. Temel olarak kadının rolüne ilişkin algının değişmesi gerekiyor. Kadının erkeğin gelirinin yetersiz olduğu bir durumda çalışan kişi değil, çalışmanın onun temel hakkı olduğu belirtilerek planların yapılması lazım.   

EŞ-SEVGİLİ DEĞİL, EŞİT BİREY

- Bu algı her yerde, batısı, doğusu, güneyi ve kuzeyiyle her ülkede var mı?
- Her yerde aynı değil. Bizde çok kuvvetli bu algı, yapılan araştırmalar bunu gösteriyor. Bunun böyle olmadığı ülkeler de var. Örneğin Kuzey Avrupa ülkelerinde, Doğu Avrupa ülkelerinde böyle olmadığını görüyoruz. Batı ve Orta Avrupa, Doğu ve Kuzey Avrupa gibi değil. Orada kadının rolünün bizdeki kadar ikincil rol olmasa bile orda da ekonomik rol olarak erkeğin tamamlayıcısı olarak görülüyor. Genel olarak dünyaya baktığımızda kadın ve erkek eşitliği hususunda henüz çok uzakta olduğumuz görülüyor. Dünyanın bugün kadın ve erkek konusunda eşitlikçi bir anlayışa sahip olduğunu söylemek çok zor. En azından bu konunun önemli olduğu konusunda bir mutabakat olduğunu söyleyebiliriz.  Özellikle BM’nin kadın departmanının kurulmasıyla kadının toplumsal ve ekonomik hayata katılmasının eşit bireyler olarak katılmasının öneminin bütün ülkeler tarafından bir öncelik olarak kabul edilmesiyle durumun değiştiğini görüyoruz. Dolayısıyla değişen bir durumun henüz başındayız.
 
40’LI YAŞLARDA İŞTEN AYRILAN ÇOK PROFESYONEL KADIN VAR
Böyle baktığımızda da kadınların çalışma hayatında kendilerinden beklenen esas rolünün eş, sevgili veya gelinin ötesine çıkarak eşit bir birey olması konusunda toplumun bütün oyuncularına, ekonomik hayatın bütün aktörlerine belli bir görev düşmekte. Kadınlar bugün çalışma hayatına girdiklerinde çift görev yapıyorlar. Bir taraftan işte çalışıyorlar, bir taraftan evinde otursun, çocuklarına baksın, evinin işini görsün, evinin kadını olsun anlayışı var. Bu, kadını çok zorluyor, yoruyor ve işteki beklentilerinin geriye çekilmesine yol açıyor. Biz, 40’lı yaşlarda işten ayrılan çok profesyonel kadın olduğunu görüyoruz.
Birinci çocuk oluyor hadi idare ediliyor ama ikinci çocuk olunca artık idare edilemez hale geliyor. Tabii bu iş bölümünün daha iyi yapıldığı aileler de var. Bunun tamamen kadında kalması halinde kadın kaldıramıyor, kendinden bekleneni yapma konusunda işteki hedeflerinden, koyduğu amaçlardan feragat etmeye başlıyor. İşte böylece eğitimi, aklı, kapasitesi erkeklerden farklı olmayan ama büyük bir toplumsal baskıyla işteki hedeflerini optimize etmesi gereken dengelemesi gereken bir insan karşımıza çıkıyor.

YÖNETİM KARARLARINDA KADINLAR DA BULUNMALI

Bunun sonucunda ortaya şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Bugün ekonomik hayatta şirketlerin aldığı kararlar, hükümetlerin aldığı kararlar kadar önemli. Hatta şirketler lobi unsurları vasıtasıyla ekonomik politikaların da belirlenmesinde katkıda bulunuyor ve etkili oluyor. Eğer bu belirlemelerde bu karar mekanizmalarında sadece kadınlar veya sadece erkekler yer alırsa bu kararların kötü kararlar, tek yönlü kararlar olduğundan söz edebiliriz. İkincisi bu kararların kadınların üzerindeki etkilerinin göz ardı edildiğinden de söz etmek mümkün. Şirketler önemli kararlar alıyorsa, bu karar mekanizmalarında aynen hükümetlerde, yerel yönetimlerinde, sivil toplum kuruluşlarında kadınların yer alması ne kadar önemliyse, şirketlerin önemli kararlarında da kadınların yer alması o kadar önemli. Biz bu anlayışla yola çıkarak 2013 yılında Yönetim Kurulularında Kadın Projesini başlattık. 2013’te başlatmıştık, ilk raporumuz 2013’te çıkmıştı. Ondan sonra 2014 raporumuzu hazırladık.  Burada da tetikleyici konu şu oldu: Sermaye Piyasası Kurulu, 2012 yılında yönetim kurullarında bağımsız üye bulundurulmasını zorunlu hale getirdi. Bu zorunlulukla beraber bir baktık ki yönetim kurullarındaki kadın üye sayısı düştü. Yönetim kurullarına çağrılan yönetim kurulu üyelerinin çok büyük çoğunluğu erkeklerden oluştu. Birden kadın yönetim kurulu üyeleri sayısı düştü.

YÖNETİMDEKİ KADINLAR AZALIYOR

- Türkiye’deki şirketlerin büyük çoğunluğu, borsa şirketleri de dahil olmak üzere aile şirketleri. Aile şirketlerinde de kadınların ne kadarı aktif çalışıyor?
- Bizim borsa şirketlerinin yönetim kurullarında yüzde 11.5 oranında kadın var. Bu yüzde 11.5 kadının yarısı şirketi kontrol eden aile mensubu. Şimdi bu yüzde 5’in ne kadarının aktif, ne kadarının hissesini temsilen bulunduğu konusunda elimizde bir veri yok. Ancak şunu biliyoruz ki yönetim kurullarından beklenenler arttıkça, yönetim kurullarının yasal sorumlulukları da arttıkça burada icracı görevi olmayan kadın üyelerin çıktığını görüyoruz. Orada bir geriye gidiş var. Fakat bu geriye gidişi de dolduran erkekler. Yani çalışan yönetim kurulu üyesi dediğimiz zaman akla erkekler geliyor, bağımsız yönetim kurulu üyesi dediğimiz zaman yine akla erkekler geliyor.

İŞE GİRİŞ EŞİT, ÜST DÜZEYE ÇIKARKEN DENGE BOZULUYOR
Böyle olduğu zaman da kadın oranının yükselmesi mümkün değil. Avrupa ve diğer ülkelere göre bizde farklı bir durum var. Türkiye’de orta ve üst düzeyde kadın yönetici oranı, orta ve güney Avrupa’nın üzerinde. Bizde yönetim kurullarında kadın az fakat üniversite mezunlarında kadınlar ve erkekler eşit oranda şansa sahip olduğu için işe girişlerde bir dengesizliğimiz yok. Fakat giderek orta düzeyden üst düzeye çıkarken sıkıntı başlıyor. Kayıt girdiğimiz zaman büyük oranda kadın iş gücünün olduğunu görüyoruz fakat bizde dökülme çok oluyor. Yönetim kurullarına da hiçbir zaman gelmiyorlar.

400 ŞİRKETTE 70 KADIN YÖNETİM KURULU ÜYESİ VAR
Türkiye’de 400 kadar listelenmiş şirket var. Bunların borsada işlem görenlerinin sayısı 200 küsur civarında. Bütün bunlara baktığımızda gerçek anlamda profesyonel, aileyle ilişkisi olmayan kadın yönetim kurulu üyesi sayısı 70 civarında. Projemizin amacı da madem bağımsız yönetim kurulu üyeliği zorunlu hale geldi, bu üyelerin seçiminde kadınların dikkate alınması bile biz kadınların yönetim kuruluna girmelerinin şansını artırabiliriz. Bunun için de Türkiye’deki yönetim kurulunda görev alabilecek kadınların bir veri tabanını tuttuk. Bize soran ve isteyen şirketlere bu veri tabanında istedikleri özellikte ve kariyerleri bu çalışmaya uygun kişileri önermek için.  
 
KADIN YÖNETİCİLERİN VERİTABANINI HAZIRLADIK

- Oldukça zor bir şey bu, nasıl yaptınız bunu?
- Bir firma ile çalıştık veri tabanı için. Ayrıca duyurular yayınladık ve kadınların bize başvurmasını sağladık.  Bugüne kadar yaklaşık 300 kadın bize cv’leriyle bize başvurdu. Bizim kriterlerimize uygun, yönetim kurulunda görev almaya uygun gördüğümüz 300 kadar kadınla görüştük. Buna yönetim kurulunda olan kadınlar dahil değil. Yani diyebiliriz ki biz yönetim kurulunda görev alabilecek bütün kadınları kapsamış değiliz. Demek ki bizim koyduğumuz son derece zor kriterlere uyan 800-1000 civarında kadın var.
Şöyle söyleyeyim, bu kriterlere uymalarını biz istedik ama mevcut durumda yönetim kurulunda görev alan erkekler kriterlere uyuyor mu sorusunun cevabı hayır. Olması gereken şeyleri söyledik. Oysa mevcut pek çok yönetim kurulu üyesi erkek ya da kadın olması gereken kriterlere sahip değiller. Bu projeye başladık ve bu proje farkındalık yarattı, kimi şirketlerden çağrılar geldi. Buralara kadınlar yerleştirildi ama bunun büyük transformasyona yol açtığını ya da büyük bir ivme kazandırdığını söyleyemeyeceğim.

KADIN YÖNETİCİ İSTİYORUZ DİYORLAR
- Bunların hepsi borsa şirketi mi?
- Çoğunluğu borsa şirketi. Bazen borsa şirketi olmayan şirketlerden de talepler geldi. Üç yılda yönetim kurullarında kadın oranlarında değişiklik 11.3’ten, 11.5’e, 2014’te de 11.7’ye çıktı. Bu yılki genel kurullarda bir kıpırdanma olduğunu görüyoruz. Yöneticiler artık yavaş yavaş farkına vardı, biz kadın yönetim kurulu istiyoruz demeye başladılar. Bunun bir sebebi de 2012’de seçilen bağımsız yönetim kurulu üyeleri genellikle üç yıllığına seçildi. Bu yıl biraz daha hareket olacağını tahmin ediyoruz.

ŞİRKETLERDE DEĞİŞİM BAŞLADI
Nitekim biz şirketlerden hisse alıyoruz ve bu şirketlerin genel kurullarına katılıyoruz. Orada hisse sahibi olarak pek çok soru sorma hakkımız var. Bu soruları soruyoruz ve üç yıldır bu aktiviteyi yapıyoruz. Yönetim kurullarında kadın olmayan şirketlerin genel kurullarına katılıyoruz ve orada da görüyoruz ki, bize çok teşekkür ediyorlar. Üç yıl önce bu konuya başladığımızda nereden çıktı bu denirken, bugün evet biz bu konuyu düşündük planımıza aldık ya da konudaki hassasiyetiniz için teşekkür ederiz diye tebrik gönderen şirketler var. Yani şirketler kadınların yönetime katılmasının kendileri için de bir fayda sağlayacağını, sağlayabileceğinin farkındalar.

AVRUPA KOTA UYGULAMASI GETİRİYOR
Avrupa’da bir çerçeve kanun tasarısı var. Bu tasarı kota getirmeye çalışıyor, bütün Avrupa ülkelerinde ve pek çok ülkede de uyguluyor. Kanun parlamentoda kabul edilmeden önce komisyonlardan geçti, bu arada pek çok ülkede kota uygulaması başladı. Zaten ilk başlatan Norveç’ti, yüzde 40 kadın kotası getirdi. Şu anda Norveç’te yönetim kurullarında kadın oranı yüzde 38-39 civarında. Bunun arkasından İspanya, Hollanda benzer yasalar getirmeye başladı. En son Almanya bu kotayı kabul etti. Yüzde 40 oranında. Bu tabi ki çok cesur bir karar olarak kabul edildi. Çünkü Almanya kadınların yönetimde yer alma oranının en düşük olduğu ülkelerden birisi.  Kadınların yönetim kurullarında bulunmaları mecburi hale geliyor fakat üst yönetimde kadın yok, o pozisyona getirilecek. Ama kotayı koydular dediler ki başka şekilde kadınlar için şirketlerde yönetim kurullarına kadar giden yerleri destekleme şansımız yok dediler.  Geçtiğimiz hafta BM’nin kadının statüsü konusundaki konferansta Almanya’nın kadın bakanı kotanın parlamentoda kabul edildiğini açıkladı. Tabi ideal olan da esasında bu. Çünkü görülüyor ki gönüllülük çerçevesine bırakılan değişim çok yavaş ilerliyor. O kadar yavaş ilerliyor ki şu andaki yetkin, oraya hazır kadınlar açısından bir insan hakları ihlali. Bu insan hakları ihlalinin ortadan kaldırılması lazım. Öte taraftan şirketlerin de bundan fayda sağlayacağı düşünülüyor ki yapılan bütün araştırmalar da kota konulan ülkelerde kadınların o ülkenin ekonomisine ya da şirketlerin performansına olumsuz katkısının olmadığını gösteriyor.
SPK TAVSİYE NİTELİĞİNDE HÜKÜM KOYDU
- Bunun için Türkiye’de de yasa mı olması lazım. İMKB veya SPK’nın yapması gereken bir şey mi?
- Şimdi bunun değişik yolları var. Zaten SPK 2012 yılında kurumsal yönetim kurulu ilkelerine bir madde ekledi. Bağımsız yönetim kurulu üyelerini zorunlu hale getirirken dedi ki yönetim kurullarında en az bir kadın üye olmasını tavsiye ediyoruz. Bağımsız üyeyi zorunlu hale getirdi ama kadın üyeyi zorunlu hale getirmedi, tavsiye olarak belirtti. Bu tavsiyeyi hiçbir şekilde erkekler dikkate almadı. SPK yeni araştırma daha yaptı ve gördüler ki şirketler bunun nedenleri konusunda hiçbir açıklama yapmıyor.
Düzenleme ikinci yıl şöyle değişti; en az bir kadın yönetim kurulu üyesinin bulunması tavsiye ediliyordu. Önerimizle bir değişiklik daha yapıldı. Bir kadın yönetim kurulu üyesinin yeterli olmayacağı araştırmalar da gösteriyor, marjinalize oluyorlar, etkileri olmuyor. En az 3 olması lazım gibi araştırmalar var. Dedik ki şirketler yüzde 25’den az olmamak kaydıyla bir kadın üye oranı hedefleyecekler ve bu hedeflerine kesin bir şekilde ve ne zaman ulaşacaklarını kamu ile paylaşacaklar. Ama yine bunu mecburi bir husus olarak değil tavsiye olarak belirtildi biz de bu tavsiyenin yerine getirilmesi için çalışmalar yapıyoruz. İşte yüzde 25 olursa 600 kadar daha kadının borsaya kote şirketlerin yönetim kurullarına girmesi lazım. Bir de erkekler birçok yönetim kurulunda yer alabiliyor, kadınlar neden yer almasın. Özellikle bağımsız yönetim kurulu üyelerinin birden fazla şirkette yer aldıklarını görüyoruz. Dolayısıyla ortada bir kapasite sorunu şu an için Türkiye’de yok.

ZORUNLU KOTA İÇİN YASAL DÜZENLEME GEREKİYOR
- Kadınların yönetim kurullarında yer alması için zorunlu kota uygulanamaz mı?
- Bunun yasal olarak zorunlu kota haline gelmesi için iki yol var. Sadece halka açık şirketleri düşünürsek burada da Borsa listeleme kurallarına dahil edebilir. Listeleme kurallarında bu zorunluluk olarak getirebilir ya da SPK’nın getirdiği bu tavsiye kararının detaylı açıklamasını bu listeleme kuralı haline getirebilir. SPK bunu açıklayalım diyor ama SPK’nın zorunlu olmayan kurallarına uyumunu denetleyen herhangi bir mekanizma şu anda yok. Burada daha çok piyasanın bu denetim mekanizmasını sağlaması düşünülüyor ama İMKB veya borsa bunu zorunlu hale getirirse o zaman işin renginin değişeceğini söyleyebiliriz. Ama biz sadece halka açık şirketler için değil toplumsal öneme sahip bütün şirketler için bunun olmasını istersek,  bunun içerisine bir kere devlet şirketleri, KİT’ler, yani kamu hizmeti veren şirketler giriyor. Bunları da dahil edersek o zaman bunun bir yasa ile düzenlenmesi gerekiyor.

YASAL VE ANAYASAL ENGEL VAR MI?
Türk Ticaret Yasası’nda buna engel olan bir şey yok. Hukukçularımız da bir çalışma yaptılar. Anayasa’da da buna engel bir durum var mı diye. Çünkü Amerikan Anayasası pozitif ayrımcılığa imkan vermeyen bir Anayasadır. Bizim Anayasamızın buna imkan verip vermediği konusunda hukukçular farklı görüşlere sahip. Demek ki bu bir yasama süreci olacaktır. Biz bu nedenle siyasi partilerle de görüşmeye başladık. İlk görüşmeyi Sayın Ali Babacan ile yaptık. Ali Babacan bu projemize destek verdiğini ifade etmişti. Hatta raporumuzun açılışını yazmıştı. Çünkü kadınların ekonomiye katılmasının önemli olduğunun farkında Babacan. Daha sonra 2-3 hafta önce üniversiteye gönderdiği mektupta şirketleri SPK’nın bu kararına uymaya ve kadınların yönetim kurullarında görevlendirilmesi teşvik ettiğini açıklayan bir beyanat verdi. Hatta onu basınla da biz paylaştık. Dolayısıyla diyebiliriz ki AKP kurmayları ve ekonominin kurmayları açısından baktığımızda kadınların çalışma hayatına katılmalarını son derece önemli görüyor. Ama bu destekleri kadınlara 5 yıl doğum izni verme gibi konularla çatışıyor aslında.   

5 YILLIK ARA KADINI UZAKLAŞTIRIYOR

- Ama o büyük bir ölçüde kadınlarla ilgili ve onların talepleri var.
- Kadın 5 yıl işinden ayrı kalırsa işine geri dönemez.
- Mecburiyet yok ama.
- Kadınlar bunu kullanmayacaklardır. Yani konuştuğunuz hiçbir kadın bu hakkı kullanmayacağını söyleyecektir. Çünkü 5 yıl uzakta kaldığınız bir işe geri dönülmesi mümkün değil. O kadar uzak kaldıktan sonra sizin şirketiniz için katkınız azalacaktır. Hem şirket için zor hem de kadınlar için. Tabi şirketin onaylaması lazım. Hangi şirket onaylayacaktır. Kadın geri döndüğünde yeni işe giren, 5 yıldır çalışmayan düz bir eleman gibi girer, verimli olamaz.
CHP yöneticileriyle görüştük ve onlara projelerimizi anlattık, destek istedik. Diğer siyasi partilerle görüşme taleplerimiz devam ediyor. Şu anda HDP’den randevu talep ettik arkasından MHP’ye gideceğiz. Parlamentoda grubu olan bütün partilerden bu konuda bir işbirliği yapmalarını talep ettik.  Çünkü kadın erkek eşitliği konusunda herkes hassas olduğunu iddia ediyor.

YÜZDE 23 KADIN YÖNETİCİ
- Bir siyasi parti kontenjan koydu ama kısa süre sonra o kontenjanın kağıt üzerinde olduğunu gördük.
- Aslında biz ona kadın kotası değil, toplumsal cinsiyet kontenjanı dedik diye bir açıklamaları oldu ama bizim için geçerli bir şey değil. Şu anda yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz. O da Cumhuriyetin 100’üncü yılında 2023 yılında yönetim kurullarındaki kadın oranlarını yüzde 23’e çıkmasını hedefleyen bir proje. Sayın Ali Babacan’ın yönetimde kadınların artırılması çağrısına yanıt olarak, bu ayı sonunda projemizi lanse etmiş olacağız. Bu hedefe uymak isteyen şirketlerin bu konuda bir beyanat vermelerini isteyeceğiz. Şimdi bu esas SPK’nın öngördüğü minimum yüzde 25 hedefinin altında bir rakam. Ama baktığınızda yüzde yüz artış gösteriyor. Şu anda 11.5 ise tam yüzde yüz artış ön görüyor. Ulaşılırsa iyi bir hedef sayılacak. Bizi önemli bir yere getirecek.  
Araştırmalarda şunu gösteriyor. O şirketlerde kadın yöneticiler varsa kadınlar kendilerini daha rahat, daha bağımlı hissediyorlar. Daha üreticiler ve toplumun da böyle şirketlere güveni daha fazla. Yatırımcılar da artık bunu talep ediyorlar. Uluslararası yatırımcı kuruluşlar da bir baskı unsuru olmaya başladılar. Yani bunun kaçarı, göçeri yok bunu şirketler ne kadar çabuk benimser de ona göre stratejilerini yaparlarla o kadar başarılı olurlar.

AİLE DIŞI BAĞIMSIZ ÜYE
- Yurtdışındaki borsa şirketlerinin hemen hemen hepsinde halka açıklık oranı yüksek olduğu için oralarda yönetim kurulu üyelerinin kadın olması kolay gibi gözüküyor. Türkiye’deki engel ise aile şirketlerinin çok olması.
- Onun için biz bağımsız üyelere odaklandık. Yani madem ki en az yüzde 30 oranında bağımsız üye olacak şirket yönetim kurullarında, o zaman bu bağımsız üyeler aileden olmayacağına göre bunların seçiminde kadınlara öncelik verilmesini bir çıkış olarak düşündük. Yani bu yıl yüzde 12’yi aşacağımızı düşünüyoruz umarım boşa bir ümit değildir bu.

İNGİLTERE’DE YÜZDE 30 KULÜBÜ KURULDU

- 2023 hedefi için bir eylem olacak mı?
- Bunu lanse ederken biz madem ki şirketler tavsiyeleri dikkate almıyor o zaman şirketler kendi içlerindeki en iyi örnekleri dikkate alsınlar ve şirketlerde iyi örnekler ortaya çıksın diye düşündük. Örneğin İngiltere’de kota yok ama o zamanın ticaret bakanının çağrısı ile bir kulüp kuruldu, yüzde 30 kulübü diye. Yönetim kurullarında kadın üye oranının en az yüzde 30 olmasını benimseyen şirketler bu çağrıya uyarak yanıt verdiler ve yüzde 30 taahhüdünde bulundular. Bunun sonunda 4 yıl içinde İngiltere’de kadın üye oranında yüzde 100 artış oldu. Demek ki şirketler birbirlerine de bakarak birbirlerini de taklit ederek de davranışlarını değiştirebiliyorlar. Biz bu çağrıya ilk yanıt verecek şirketlerin üzerinde çalışıyoruz. Şu anda görüşmelerimiz sürüyor. Bizim talebimiz, bir erkek bir kadın yönetim kurulu başkanı şeklinde. Bunun ilk taahhüdünü versinler ve ardından da bunun taahhüdüne devam etsinler. Nisan sonunda lanse edeceğiz şu anda logo çalışmaları tamamlandı. 2023’te yüzde 23 kadın çalışması projesinin liderliğini yapacak bir kadın bir erkek yönetim kurulu başkanı da sağlayabilirsek projenin tanıtımını o zaman gerçekleştirmiş oluruz.

- Aslında size yakın olan bir yönetim kurulu başkanı var. Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı bu projeye destek olabilir mi?
- Olabilir, onunla da başka yönetim kurulu başkanlarıyla da görüşüyoruz. Kesin bir şey olmadığı için şu anda bir şey söyleyemem ama Güler Hanım kadın erkek konusunda son derece hassas bir yönetici. Eminim ki bu konuda hassas olan şirketler öne çıkacaklardır.

ÇALIŞAN KADININ YÜZDE 75’İ ŞİDDETE UĞRUYOR

- Sizin bir de kadına şiddet ile ilgili çalışmanız var. Bu proje hangi aşamada?
- O da yürüyen bir proje. Bizim çıkış noktamız kadınların karar mekanizmalarında yer almalarıydı ama dediğim gibi bu süreçte ilerlerken engeller üzerinde de durmaya başladık. Ve ilginç bir çalışma gerçekleştirdik. Geçtiğimiz yıllarda birkaç tane yönetici kadının öldürüldüğü basına yansıdı. Bu konuya da el atma gereğini duyduk. Ağırlıkla beyaz yakalı kadınlara yönelik bir çalışma gerçekleştirdik ve üniversite mezunu, yönetim veya sorumluluk alan kadınların şiddetle olan ilişkisini araştırdık ve burada karşımıza kötü bir tablo çıktı. Üniversite mezunu ve çalışan kadınların yüzde 75’i bir şekilde şiddete, bir tür şiddete maruz kaldıklarını gördük.
Yönetim kademesinde yer alan üniversite mezunu kadınlarının yüzde 12’si de fiziksel şiddete maruz kaldıklarını söylüyorlar. Korkunç bir rakam. Fiziksel şiddetin içine cinsel şiddet de dahil. Yüzde 12. Ekonomik hayatın içinde yer alan her 5 kadından birisi neredeyse fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor. Hayatın bir döneminde, belki 10 yıl önce uğradı, belki bugün, bu soruyu sormuş değiliz. Belki de o ilişkiyi bitirdi.

ŞİDDET GÖRENLERİN PERFORMANSI DÜŞÜYOR
Yine cinsel saldırıya uğradığını söyleyen kadınların içinde boşanma oranının yüksek olduğunu görüyoruz. Demek ki şöyle bir sonuç da çıkarılabilir eğitimli ve ekonomik özgürlüğü olan kadınlar şiddetle karşı karşıya kaldıklarında bu ilişkiyi bitiriyorlar. Araştırmalar gösteriyor ki zor bitiriyorlar, çünkü çocuklar ve ekonomik nedenler etken oluyor. Bunun için de şirketlerin bu sorunun çözümü için çalışmaları gerekiyor. Çünkü kadın erkek eşitliği artık bütün şirketlerin ilkesi haline geldi. Ayrımcılık yapamazsınız ama dayak yiyen bir kadının, baskı altında olan bir kadının şirkette verimli olmasını bekleyemeyiz. Dikkatsizlik, konsantrasyon bozukluğu, bütün bunlar kadını etkiliyor. Ama erkekleri de etkiliyor. Şiddet gösteren erkeklerin de benzer sorunlar gösterdiği görülüyor. Şirketin performansı olumsuz etkileniyor. O zaman şiddetin azalması için şirketlerin bir şeyler yapması lazım. Tepelerde kadınlara hak ettikleri o yetkiyi vermeleri gerekiyor.

ŞİRKETLERE RAPOR VERİYORUZ

- Bu konuda yıldan yıla neler değişti?
- Yıldan yıla çok şeyin değişeceğini zannetmiyoruz. Biz bu projenin devamında şirketlere  ayrı ayrı rapor veriyoruz. Bakıyorsunuz ve diyorsunuz ki benim bankamda 100 tane kadın şiddete uğramış. Şirket bazında katılan şirket sayısı düşük ama burada zaten olayın önemini gösterilmesi amaçlanıyor. Bu araştırmayı biz daha çok bu konuda hassas şirketlerde yaptık. Ama gidip biz bunu Kars’ta yapsaydık belki daha kötü sonuç elde edecektik belki yeterince çalışan kadın bulamayacaktık. Şu anda yaptığımız şey şu; bu şirketler için bir rehber üretiyoruz, bu projemizi Birleşmiş Milletler destekliyor. Bu çalışmamız bu yılın sonuna kadar bitecek ve bu sayede şirketlerin ellerinde nasıl destek olunabileceğine dair bir rehber olacak. 
TÜSİAD bu projenin desteklenmesi için bir karar aldı. TÜSİAD üyesi şirketler neler yapabilir bunlarla ilgili görüşüyoruz. Hatta TÜSİAD yönetim kurulunda yer alan şirketlerin her birinden bu projede katkıda bulunmaları şeklinde talepte bulunacağız.  Böylece elimizde daha geniş bir şirket verisi olacak. TÜSİAD Başkanı’nın kadın olması bu kararda etken olabilir. MÜSİAD’dan da aynı ölçüde destek bekliyoruz

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts