Monday, 1 February 2016

Madaya'da ilkokula saldırı: 15 yaralı



Madaya'da ilkokula saldırı: 15 yaralı

Suriye'de Hizbullah milislerinin, 8 aydır abluka altındaki Madaya beldesinde bir ilkokula düzenlediği saldırıda 15 öğrencinin yaralandığı bildirildi.
Madaya'da ilkokula saldırı: 15 yaralı

ŞAM
Suriye'de Hizbullah milislerinin başkent Şam'ın kuzeybatısında yer alan ve 8 aydan bu yana abluka altındaki Madaya beldesinde bir ilkokula düzenlediğisaldırı sonucu 5'i ağır 15 öğrencinin yaralandığı bildirildi.
Madaya yerel komitesi üyesi Hüsam Yetim, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ''Rejim ile Hizbullah milisleri Madaya beldesine her gün havan ve roketlerle saldırıyor. Bugün roket ve havan topu mermileri bir okula isabet etti. Olayda 5'i ağır 15 öğrenci yaralandı'' dedi.
Beldede insani durumun her gün kötüleştiğini vurgulayan Yetim, ''Açlık ve soğuklarla mücadele eden belde halkı, şimdi de Hizbullah milislerinin saldırılarına maruz kalıyor'' diye konuştu.
Muhabir: Halit Süleyman
BU SALDIRI İLE HİZBULLAHIN İSLAM DAİRESİNİN DIŞINA ÇIKTIĞI APAÇIK ORTADADIR VE ARTIK HİZBULLAH İSLAMİ OLMA ÖZELLİĞİNİ KABETTİĞNİ BU SALDIRI İLE İSPATLAMIŞ OLDU

Dini aşırılığın iki yüzü: Tekfircilik ve mezhepçilik


Dini aşırılığın iki yüzü: Tekfircilik ve mezhepçilik

Tekfircilik ve mezhepçilik birbirlerini besleyen kanser hücreleridir. İslam’ın bünyesini korkunç şekilde tahrip etmektedirler. Tarihe baktığımızda mezhep çatışmalarının arızi olduğunu görürüz.
Dini aşırılığın iki yüzü: Tekfircilik ve mezhepçilik
Allah Teala şöyle buyurmaktadır (Nisa: 94): “Ey iman edenler! Allah yolunda sefere çıktığınız zaman, gerekli araştırmayı yapın. Size selâm veren kimseye, dünya hayatının geçici menfaatine (ganimete) göz dikerek, “Sen mü’min değilsin” demeyin. Allah katında pek çok ganimetler vardır. Daha önce siz de öyle idiniz de Allah size lütufta bulundu (müslüman oldunuz). Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
Okuduğumuz ayet konumuzla alakalı çok önemli açılımlar yapmaktadır. Öncelikle, müslümanlığın zahiri bir alameti olan Allah’ın selamını veren kişinin bir mümin olduğunu, ona “sen mümin değil kâfirsin” demenin kimsenin hakkı olmadığını bildirmektedir.
İkinci olarak, tekfirin, birisini dinden çıkartmanın sıradan bir şey olmadığına işaret etmektedir. İki defa geçen “araştırın” emr-i ilâhisi, basit istidlallerle ve bugün yapıldığı gibi umumi bir şekilde tekfir mekanizmasını işletmenin mümkün olmadığını, sağlam bir tahkikatın lazım geldiğini ve bu araştırmanın o kişiye özgü yapılacağını belirtmektedir.
Üçüncü olarak ayet, tekfirin arkasındaki günümüzde de çoğu kez karşımıza çıkan temel bir sâiki gündeme getirmektedir ki bu da geçici dünyevi menfaatlerdir. Bugün bu daha çok siyasal hesaplar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayet dördüncü bir husus olarak Kur’an’ın muhatabı o günkü müslümanlara, “siz de önceden müslüman değildiniz” hatırlatması yapmaktadır. Bu hatırlatma, bir “insaflı olun” uyarısıdır. Muhatabınız hakikaten İslam’la ilgisini kesmiş dahi olabilir, ama tevbe kapısı açıktır, hatadan dönmek mümkündür ve kolaydır. Allah’ın lütfu geniştir, dilediğine hidayet verir. O halde tekfirde aceleci ve ısrarlı olmanın makul bir tarafı yoktur.
Hz. Resulullah’ın, hem kendinin hem de müslümanların güvenliğini açıkça tehdit eden, onların izzetini küçük düşürücü pek çok faaliyetin arkasında olan münafıklar hakkında Medine’de toleranslı davranması, onların imani durumunu çok iyi bildiği halde harekete geçmemesi, hatta bazılarının cenaze namazını kılması bu yüzdendir. Zira tekfirin zararı, onların verdiği mevcut zarardan daha fazla olacaktır. Kelime-i şehadet getirip “ben müslümanım” dediği halde, “tembel tembel” de olsa namaz kıldığı, “gönüllü olmasa da” zekâtını verdiği, “mecburen” cihat ordusuna katıldığı halde bu insanların cezalandırılması, sürülmesi, öldürülmesi, İslam toplumuna fitne tohumları ekecek, tüm samimi müslümanlar bundan tedirgin olacaktır. Müslümanlar, beyân ve ilan etmekten başka iman ve islamını daha başka nasıl isbat edebilirim endişesi içine girecektir. Bu ciddi bir toplumsal travmadır. Nifak ve riyanın da önünü açacak tehlikeli bir gelişmedir. 
Son olarak ayet, “Allah’ın her yapılandan haberdar olduğunu” söyleyerek nihayete ermektedir. Yani Allah “ey tekfirciler, siz niyet okuyarak insanları tekfir ediyorsunuz, ama ben de sizin niyetinizi okuyorum, içinizdekini biliyorum, asıl maksadınızdan haberdarım” mesajını vermektedir.
Zaten O Allah, “Bilmiş olun ki şüphesiz göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. O, içinde bulunduğunuz durumu gerçekten bilir. Allah’a döndürülecekleri ve yaptıklarını Allah’ın onlara haber vereceği günü hatırla. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir,” buyurmaktadır (en-Nûr: 64). Ve yine, “Hakkında ayrılığa düşüp durduğunuz şeyler konusunda, kıyamet günü Allah aranızda hüküm verecektir,” demektedir (el-Hac: 69). Bu mealdeki naslardan hareketle Ehl-i Sünnet, sahabenin uygulamasına benzer şekilde, nifak hareketlerini bile günah kapsamında değerlendirmiş, bu türden kişileri ve kesimleri İslam toplumu cümlesinden saymaya devam etmiş, tekfir yerine bu kişiler hakkındaki kararı Allah’a havale etmiştir. Ebu Hanife ve ashabının bazı kaynaklarda “Mürcietü Ehli’s-Sünne” sayılmasının sebebi budur. Ali (r.a.)’ın Cemel ve Sıffin’deki muhaliflerine kâfir gözüyle bakan taraftarlarına (şîasına) onların kâfir değil “isyankâr kardeşleri” olduğunu söylemesi, Ehl-i Sünnet’in en önemli dayanağı olmuştur.
Tarihteki Haricilik ne yazık ki söz konusu Nebevi tavır ve tutumu ihlal eden bir hareket olarak belli bir zaman etkili olmuş, İslam diyarında terör estirmiş, canların yanmasına, kanların akmasına sebebiyet vermiştir. Ancak aşırılık sürdürülebilir bir şey değildir. Bu nedenle Harici gruplardan eser kalmamıştır. Fakat bu hastalık İslam tarihi içinde zaman zaman hortlamıştır.
Bugün de Hariciliğin revaçta olduğu bir zamanı tecrübe ediyoruz. Tarihteki emsalleri gibi bugünkü Hariciler de dini konularda cahil insanlardan oluşmaktadır. Eski kitapları karıştırıp onlardan birşeyler bulmak ve bunlara dayanarak fetva vermek ilim değildir. Naslar arkasındaki Allah’ın ve Resulü’nün maksadları nelerdir? Ulemanın icmâı tarih sürecinde hangi uygulama üzerinde oluşmuştur? Ümmetin tecrübesi bu konuda nasıl cereyan etmiştir? Bugünün fıkhı (el-fıqhü’l-vâkı’) neyi gerektirmektedir. İşte esas ilim bu soruların cevaplarındadır.
Dini aşırılığın bir yüzü tekfircilik ise diğer yüzü mezhepçiliktir. Mezhepçiler belki tekfir etmiyorlar, ama yapıp ettikleri ile tekfircilerle aynı kavşakta buluşuyorlar. Mezhepçiliği şöyle tarif edebiliriz: Bir dinin farklı bir yorumunu benimseyenlerin, kendi aralarında güçlü bir dayanışma oluşturarak kendilerinden olmayan müminleri sapkın ilan etmeleri, daha önemlisi, bununla da kalmayarak sosyal, siyasal, kültürel ve hatta gündelik meselelerde onlara ayrımcılık uygulamalarıdır. Tekfir olayı gibi bu da müslümanlar arasında kin, nefret, düşmanlık tohumları ekmekte, kavga, çatışma ve savaşlara sebebiyet vermektedir.
Allah Teâla’nın, “Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir,” şeklindeki uyarısının (el-En’âm: 159) muhatapları şüphesiz mezhepçilerdir. Aslında bir rahmet kaynağı olan ihtilaf, mezhepçiler elinde bir zulüm ve eziyet sebebi haline gelmektedir. Zira mezhepçi mezhebini din yerine ikame etmekte, sadece kendi mezhebinden olanı din kardeşi olarak görmektedir. Artık onun tüm çabası mezhebinin zaferidir. Bunun için büyük paralar harcamaktan çekinmez. Onun için bu harcama en sevaplı sadakadır. Eğitim sistemini tamamıyla dışlayıcı nitelikteki bir mezhep talim ve tedrisi üzerine oturtur. Bu sistemden çıkan kişi, fanatik bir mezhepçi olur ve diğer mezheplerin mensuplarına sanki başka bir dindenmiş gibi bakar. Yine mezhepçi tüm gayretini mezhebine insan kazanmak gayesiyle sarf eder. Bu agresif tavrın karşı tarafta oluşturacağı tepkiyi dikkate almaz. Fitneye sebep olup olmadığını düşünmez. Aksü’l amele maruz kalacağını hesaplamaz.
Tekfircilik ve mezhepçilik birbirlerini besleyen kanser hücreleridir. İslam’ın bünyesini korkunç şekilde tahrip etmektedirler. Tarihe baktığımızda mezhep çatışmalarının arızi olduğunu görürüz. Çoğu zaman müslümanlar hangi mezhepten olursa olsunlar bir arada sulh içinde yaşamayı bilmişlerdir. Birbirlerini tekfir de etmemişlerdir. Kız alıp vermişler, aynı camide namaza durmuşlardır. İşte güzel Yemen’in dört yıl önceki hali böyle idi.
Ama zaman zaman nükseden siyasi rekabetler neticesinde mezhebi gruplar da bu rekabetin bir parçası oluvermişlerdir. Siyasiler maalesef mezhepleri kendi hallerine bırakmamakta, bundan istifade yollarını aramaktadırlar. Zira mezheplerin yakıcı ve yıkıcı büyük gücünü bilmekte, bunu kullanmak istemektedirler. Ulemanın bu tekfirci ve mezhepçi politikalara alet olması en acı olanıdır. Her zaman sağduyulu âlimler çıkmaktadır, ama onların sesleri bu gürültüde boğulmaktadır.
Çare ve çözüm babından birkaç önemli konu şu şekilde sıralanabilir: 
1. Âlimler ve aydınlar toplumun nabzıdırlar. Onlar aşırıya giderse toplum da aşırıya gider. Onlar soğukkanlılıklarını kaybetmemeliler. Tansiyonu düşüren faaliyetlere sürekli öncülük etmeliler. 
2. Âlimler ve aydınlar siyasilere nasihat etmeliler. Âlimlerin kendileri siyasiler ise eğer, daha bir dikkatli olmalılar. Çünkü her söz ve işlerinin dini ve dünyevi karşılığı olacaktır. 
3. Farklı görüşteki ulema her fırsatta bir araya gelmeye gayret etmelidir. Bu tür toplantılarda sorunlar dürüstçe konuşulmalı, cidal ve mücâmele değil musâraha esas olmalıdır. 
3. Tekfirciliği bahane edip mezhepçilik yapmak; yahut mezhepçilik yapılıyor diye tekfir silahına sarılmak her ikisi de ifrat davranışlarıdır. Bunlar bahane olarak kullanılamaz. Ateşi körüklemekten başka bir işe yaramazlar. 
4. Tekfircilik ve mezhepçilik nefret suçu kapsamına alınmalı ve mutlaka bunun müeyyidesi olmalıdır. Ulema bu konuda belirleyici olup yardımcı olabilir. 
5. Hem tekfirci hem de mezhepçi gruplarda gördüğümüz “eski metinlere koşulsuz bağlılık” sorgulanmalıdır. Bu metinler hangi değerli âlimin elinden çıkarsa çıksın, ilahi ve nebevi metinler değildirler. Eğitim süreçlerinde buna dikkat edilmelidir. 
6. Tekfircilik ve mezhepçilikte gördüğümüz “geçmişte kalmış acı hatıraların” sık sık gündeme getirilmesi ve yine “geleceği haber veren ve daha çok dünyanın sonuyla ilgili” birtakım rivayetler üzerinden bugünün dizayn edilmesi konumuz açısından önemlidir. Biz Allah katında bugünden sorumluyuz. Bu yüzden müslümanların bugünkü menfaatleri esas alınmalı, tarz-ı siyaset buna göre belirlenmelidir.

Serena Williams 1. sıradaki yerini korudu




Kadınlarda Serena Williams 1. sıradaki yerini korurken, Avustralya Açık şampiyonu Kerber 2 numaraya kadar yükseldi.
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Dünya sıralamasında Novak Djokovic büyük farkla 1.sırada




Yeni açıklanan Dünya sıralamasında Novak Djokovic büyük farkla 1.sıradaki yerini korudu.
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Konya İHH : "SOMALİ'NİN KURAKLIK SAVAŞI"



 : "SOMALİ'NİN KURAKLIK SAVAŞI"7 dakika önce
1 - Her on yılda bir büyük bir kuraklık yaşayan sahra altı ülkelerinde suyun bitmesi, tarım arazilerini yok ediyor.
Gömülü resim için kalıcı bağlantı

2- Bunun yanında her geçen gün insan ölümlerini de beraberinde getiriyor.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Zekeriya Bayraktar : "PKK'nın önemli isimleri sıkıştırıldı!"


Zekeriya Bayraktar

Kaynak : Yeni Şafak
31 Ocak 2016 Pazar 09:00


PKK'nın önemli isimleri sıkıştırıldı!
Cizre'de PKK'ya yönelik operasyonlarda örgüt için önemli isimler sıkıştırıldı. HDP'lilerin kurtarmak için seferber olduğu isimler arasında Mamo kod adlı örgütte Bahoz Erdal'la aynı statüye sahip teröristte bulunuyor.
Cizre'de Bostancı Sokak 23 numarada sıkışan PKKlılar içerisinde bulunan Mamo kod adlı teröristin örgütte Bahoz Erdal ile aynı statüyle sahip olduğu ve Karayılan'ın talimatıyla PKK'nın Cizre Silahlı Unsurlar Sorumlusu olarak Cizre'deki çatışmaları yönetmesi için gönderildiği ortaya çıktı.
Kandil'deki üst düzey bir kaç yöneticiden biri olduğu kaydedilen Mamo kod adlı terörist nedeniyle HDPlilerin bodrum kattakiler için özel bir çaba sarfettiği ifade ediliyor. Bunların başında yanlış beyanlarla her fırsatta ortaya çıkan Faysal Sarıyıldız geliyor. Bodrum katında Kaymakam Koruması Ahmet Kaya ile Bingöl nüfusuna kayıtlı bir askerin de rehin tutulduğu öğrenildi.
KAÇACAKLARI TÜM NOKTALAR TUTULUYOR
Sur ve Cudi Mahallesi'nin 3 farklı noktasındaki diğer PKK'lı teröristlerin bazı evlerin bodrum katında saklandıkları belirtiliyor. Örgütün karargah olarak kullandığı binadan tüneller yoluyla kaçma ihtimaline karşı, Cudi mahallesinin karşısında bulunan Şah Mahallesi ve Nusaybin Caddesi'ne çıkan tüm sokak ve caddeler güvenlik güçleri tarafından tutuluyor. Bu sokaklarda yer alan bazı evlerin bodrum katlarına zaman zaman baskınlar yapılarak tünellerden sızma ihtimalinin önlenmeye çalışıldığı belirtiliyor.
İKİ GÜVENLİK GÖREVLİSİ REHİN
Öte yandan bodrum katında iki güvenlik görevlisinin de rehin tutulduğu öğrenildi. Bu güvenlik görevlilerinin sokağa çıkma yasağından önce hastane yolunda PKK'lılar tarafından kaçırılan Cizre Kaymakamı Koruma Polisi Ayhan Kaya ile yine 4 ay önce kaçırılan Bingöl'lü bir askerin olduğu belirtilliyor. Kaçırılan asker ile Kaymakam koruması Kaya'nın Cudi mahallesinde farklı yerlerde bulunan evlerde tutulduğu ve tutuldukları yerlerin asker ve polis kontrolüne girmesi ile PKK'lılarca tünel yoluyla PKKlıların şu an bulundukları binaya getirildikleri kaydedildi.
KARARGAH EVİNDE GİZLENENLERİN LİSTESİ
Güvenlik güçleri tarafından daraltılan çember altında bulunan karargahta sıkışanların isimleri ise şöyle:
Özyönetim ilan eden Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç, PKK'nın Cizre'deki silahlı unsurlarından sorumlu, aslen Şırnaklı olan Mamo(Amca) Kod adlı terörist, Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti üyesi Mehmet Yavuzel, Feride Yıldız, Ferhat Saltıkat, Ali Fırat Kalkan, Mustafa Vartiyak, Mustafa Aslan, Tahir Çiçek, Rıdvan Ekinci, Dersim Aksay, İslam Balıkesir, Serdar Pişkin, Ferhat Karaduman, Sercan Uğur, Rahat Aktaş, Fehmi Dinç Hacer Aslan, Gülistan Üstün, Sakine Şiray, Berjin Demirkaya, Ramazan İşçi, Mahmut Duymak, Kasım Yana, Osman Gökhan ve İzzet Gündüz.
Çatışmalarda yaralanan Cihan Karaman, Selami Yılmaz, Rüzgar Yıldızgörer, Nusret Bayar ve ismi açıklanmayan iki kişi ile beraber 6 kişi ise sıkıştıkları bodrumda öldü.
SIRP UYRUKLU 2. 'SNİPER' YAKALANDI
Şırnak'ın Cizre ilçesinde devam eden operasyonlarda bir Sırp uyruklu keskin nişancı yakalandı. Sırp keskin nişancı, ifadesi alınmak üzere Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldü. İlçede, önceki gün gerçekleştirilen operasyonda
öldürülen bir keskin nişancının da Sırp uyruklu olduğu ortaya çıkmıştı.

1461 Trabzon Başkanı Bekir Aktürk: "Bizim Süper Lig'e yükselmek gibi hedefimiz yok"



1461 Trabzon Başkanı Bekir Aktürk: "Bizim Süper Lig'e yükselmek gibi hedefimiz yok. Süper Lig'de zaten Trabzonspor'umuz var.O bize yetiyor.", "Bizim amacımız Trabzonspor'umuza ve ülke futboluna Trabzon öz çocuklarını yetiştirmek.", "Taraftarın tribüne gelmemesi gücün adaletine dayalı futbol sistemine isyanıdır. Biz adaletin gücüne inanıyoruz.","Bu Trabzon'un değil, Türk futbolunun sorunudur. Türk futbol gücün adaletine göre yönetiliyor.".

İhracat rakamları açıklandı


Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, ihracat ocak ayında yüzde 14,4 azalarak 9 milyar 208 milyon dolar oldu.
İhracat rakamları açıklandı

ANKARA
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, ihracat ocak ayında yüzde 14,4 azalarak 9 milyar 208 milyon dolar oldu.
TİM verilerine göre, 12 aylık ihracat ise yüzde 9,8 gerileyerek 140 milyar 635 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Türkçe, Avrupa Konseyinde çalışma dili olarak kullanılmaya başlandı


Türkçe, Avrupa Konseyinde çalışma dili olarak kullanılmaya başlandı

AKPM Türkiye Delegasyonu Başkanı Küçükcan, Türkçe'yi uluslararası platformlarda çalışma diline dönüştürmenin gurur verici olduğunu söyledi.

Türkçe, Avrupa Konseyinde çalışma  dili olarak kullanılmaya başlandı
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Türkiye Delegasyonu Başkanı AK Parti Adana Milletvekili Talip Küçükcan, Türkçe'yi uluslararası platformlarda çalışma diline dönüştürmenin gurur verici olduğunu söyledi. Türkiye'nin Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden bir tanesi olduğuna işaret eden Küçükcan, dolayısıyla Avrupa Konseyi'nin Türkiye açısından tarihsel önemine değindi.

Bu yıldan itibaren Türkiye'nin AKPM'deki üye sayısının 12'den 18'e çıktığını hatırlatan Küçükcan, bu milletvekillerinin partiler arasında 10 AK Parti, 5 CHP, 2 HDP ve 1 MHP olarak dağıldığını belirtti.

Bu yıl Türkiye'nin aynı zamanda Avrupa Konseyi'ne en fazla maddi yardım yapan ülkelerden bir tanesi olduğuna işaret eden Küçükcan, bunun da Türkçe'nin Avrupa Konseyi'nde bir çalışma dili olarak kabul edilmesine imkan sağladığını kaydetti.

Türk milletvekillerinin artık genel kurul, komisyon ve alt komisyon toplantılarında Türkçe konuşabileceklerini belirten Küçükcan, dün de milletvekillerinden bazılarının genel kurulda Türkçe konuşmaya başladıklarını söyledi.
Küçükcan, "Türkçe'yi uluslararası platformlarda çalışma diline dönüştürmek bizim için gurur verici" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin bunun için özveride bulunduğunu ve ciddi bir maddi kaynak sağladığını hatırlatan Küçükcan, bunun aynı zamanda AKPM'de ve Avrupa Konseyi'nde Türkiye'nin görünürlüğünün artması anlamına geldiğini kaydetti.
İlerleyen dönemlerde de bu örgütte çalışan Türk vatandaşlarının sayısında bir artış beklendiğini dile getiren Küçükcan, bunun da Türkiye'nin uluslararası kurumlarda temsil gücünün artışına işaret ettiğini söyledi.

Küçükcan, "Temsil gücünüz ne kadar varsa etkiniz de o kadar artar" diye konuştu.

Friday, 29 January 2016

Suriye'de 109 Rus askeri öldü!!!



Suriye'de 109 Rus askeri öldü!!!

Rusya, Suriye'de askeri yığınağını artırıp hava saldırılarına başladığı 30 Eylül 2015'ten bu yana çatışmalarda 109 askerini kaybetti. Rus askerlerinin ölümü, "devlet sırrı" olarak kabul edildiği için açıklanmıyor.

Suriye'de 109 Rus askeri öldü

HALEP/ANKARA 
Suriye'de rejime destek olmak için 30 Eylül 2015'ten bu yana hava saldırılarıyla savaşa katılan Rusya'nın, çatışmalarda da 109 askerini kaybettiği ortaya çıktı.
Suriye'de 2011'de iç savaşın patlak vermesinden bu yana Beşşar Esed rejimine kararlılıkla destek veren Rusya, hava kuvvetlerinin yanında kara unsurlarını da kullanıyor.
AA'nın Suriye rejimine yakın kaynaklardan elde ettiği bilgiye göre, yüzlerce Rus askeri karada, Esed güçlerinin muhaliflerin cephe hatlarına düzenlediği operasyonların yönetiminde yer alırken, özel birlikler de rejim güçleriyle yer yer çatışmalara katılıyor.
Lazkiye'ye bağlı Curin, Curin'deki Sulunfe Tepesi, Salma ve Rabia beldelerinde ve Hımeymim'deki Rus üssünde ; ayrıca Şam, Hama, Humus ile Haseke illerinde uçak ve füze teknik ekipleri olarak Rus askerleri bulunuyor. 
Rusya, ülkenin kuzeydoğusunda Türkiye sınırındaki Haseke vilayetinin Kamışlı Uluslararası Havaalanı'ndaki genişletme çalışmaları için burada destek birlikleri bulunduruyor. Suriye Yerel Koordinasyon Komitesi, 19 Ocak'ta yaptığı açıklamada 100 Rus askerinin buraya intikal ettiğini duyurmuştu.
Rejime yakın kaynakların AA'ya verdiği bilgiye göre, Rusya'nın 30 Eylül 2015'ten bu yana Suriye'deki çatışma ve saldırılarında 109 askeri öldü. Rus askerlerinin bir bölümü cephe hatlarında ve özel birlik operasyonlarında, bir kısmı da timlerin sevkedildiği helikopterlerin düşürülmesi sonucu hayatını kaybetti.
Ancak Rusya’da 28 Mayıs 2015’de Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından imzalanan yasa gereği, barış zamanı hayatını kaybeden askerlerin ölüm nedenleri devlet sırrı olarak kabul ediliyor. Aynı şekilde, özel operasyonlarda hayatını kaybeden Rus askerleri hakkında bilgi vermek de yasak. Rusya'da Mayıs 2015'e kadar, sadece savaş zamanı hayatını kaybeden askerlerin ölüm nedenleri devlet sırrı olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle Rusya'da hayatını kaybeden askerlere ilişkin elde edilmiş özel bilgilere dayanılarak haber yayınlanamıyor.
Rusya'nın desteği sonuç getirmedi
Muhalifler, Rusya'nın muhaliflere yönelik ağır saldırılarına rağmen, rejim karşısında birçok noktadaki pozisyonlarını koruyorlar.
Londra merkezli IHS Jane araştırma merkezinin 11 Ocak tarihli çalışmasına göre, Rusya'nın Suriye'de yaklaşık 4 aydır süren hava saldırılarına rağmen rejim, sadece yüzde 1,3'lik toprak kazanımı elde edebildi. Bu ilerlemelerin dikkati çektiği bölgelerden biri Lazkiye'nin Türkmendağı bölgesi oldu.
Halep'in güneyindeki kayıplara rağmen, halen vilayetin yarısından fazlası muhaliflerin elinde. Rejimin Halep'in kuzeyine ilerleme çabaları karşılık bulmadı. Muhalifler, geçen sene tamamına yakınını ele geçirdiği İdlib vilayetindeki kazanımlarını korudu. Rejim güçleri, Hama ve Humus'ta da ilerleme kaydedemezken, muhalifler Şam'ın Doğu Guta bölgesi yoğun bombardımana rağmen güvenceye aldı.
Ayrıca Rus saldırılarının başlamasından bu yana, muhalifler bazı önemli noktaları da ele geçirdi. Hama'da Atşan ve Kefer Nabude köyü ile stratejik Morik beldesini rejimden aldılar.


Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts