Monday, 14 March 2016

TERÖRE DESTEK VERENLER VATANDAŞLIKTAN ÇIKARILSIN...


13 Mart 2016 Pazar 23:09
http://www.genckonfed.org/haber/133




Terörle mücadele tarihi 50 yıla yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti Devleti sözüm ona insan hakları ve demokrasi yalanları ile dünya kamuoyunda baskı altında tutularak en temel hakkı olan müdafaa hakkından mahrum bırakılmak istenmektedir. 

Karanlık güçlerin ülkemiz içersindeki destekçileri ile birlikte her defasında toplumuzu kaosa süreklemeyi istemekte, amaçlarına ulaşmak içinde kadın, çocuk, yaşlı, gençe demeden masum kanı dökmektedirler.

İşte tam'da bu bu sebeplerden dolayı, Teröristlere açıkça destek veren siyasetçiler, basın örgütleri, iş adamları, sivil toplum kuruluşları ve hangi alanda olursa olsun faaliyet gösteren kişi yada kişiler "derhal T.C. Vatandaşlığından çıkarılmalı ve devletin verdiği tüm özlük haklarından mahrum bırakılarak en ağır şekilde cezanlandırılmalıdır."

ANKARA'DAKİ BOMBALI SALDIRIDA HAYATINI KAYBEDEN VATANDAŞLARIMIZA ALLAH'TAN RAHMET, YAKINLARINA SABIR, YARALILARA ACİL ŞİFALAR DİLİYORUZ...

Terörü Lanetliyor ve Şiddetle Kınıyoruz...

www.genckonfed.org
Türkiye Gençlik Kulüpleri Konfederasyonu
‪#‎TGKKF‬ ‪#‎genç‬ ‪#‎Genckonfed‬ ‪#‎konfederasyon‬ ‪#‎gençlikkulüpleri‬‪#‎TürkiyeGençlikKulüpleriKonfederasyon‬
‪#‎TürkiyeGençlik‬ ‪#‎TürkiyeGençlikKulüpleri‬



Friday, 11 March 2016

Poroşenko ve Erdoğan 21 maddelik anlaşmaya imza attı



Poroşenko ve Erdoğan 21 maddelik anlaşmaya imza attı


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko başkanlığında Türkiye ile Ukrayna arasında yapılacak 5. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı gerçekleşti.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen stratejik oturum akabinde Erdoğan ve Poroşenko toplantının sonuçlarına ilişkin Ortak Deklarasyon’u imzaladı.

İki ülke lideri tarafından 9 Mart’ta Türkiye ile Ukrayna arasında imzalanan ortak deklarasyonla; mevcut ve karşılıklı ilgi duyulan alanlarda stratejik ortaklık ilişkilerinin derinleştirilmesi de dâhil olmak üzere, bölgede istikrar, barış ve refahın sağlanması, mütareke kültürünü güçlendirme, Karadeniz bölgesi ve Ortadoğu'da kader ve sorumluluğunu paylaşma, güvenlik, Ukrayna ve Kırım’ın yasadışı işgaline ve saldırılara karşı mücadele, devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı, temel ilkeler ve uluslararası hukuk normlarına bağlılık, uluslararası ilişkilerde güç kullanmaktan kaçınmak, BM ve AGİT’in temel prensiplerine uygun olarak meşru müdafaa hakkı, iktisadi ve insani hususular da dâhil olmak üzere geniş bir alanda uzlaştı.

Erdoğan ve Poroşenko’nun Türkiye ile Ukrayna arasında imzaladığı 21 maddelik anlaşmanın ana başlıkları şöyle; güvenlik ve savunma alanında koordinasyon ve işbirliği, BM Güvenlik Konseyi ve çok taraflı organizasyonlarda uluslararası barış ve güvenliği sağlamak, Karadeniz'de bölgesel güvenlik mekanizmalarının güçlendirilmeyi teşvik ve NATO bünyesinde uluslararası güvenliğinin sağlanması da dahil olmak üzere ortak çabaları artırmak.
YUNUS ERDOĞDU | UKRAYNAHABER.COM

Zeytinburnu Geleneksel Kitap Okuma Yarışması Başlıyor



Zeytinburnu Geleneksel Kitap Okuma Yarışması Başlıyor
Zeytinburnu Geleneksel Kitap Okuma Yarışması Başlıyor
Zeytinburnu Belediyesi Bilgi Evleri’nin her yaştan vatandaşa kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve düzenli okumaya teşvik etmek için bu yıl 12’ncisini düzenlediği Geleneksel Kitap Okuma Yarışması başlıyor.
12. Geleneksel Kitap Okuma Yarışması ile tüm vatandaşları daha güzel bir gelecek için kitap okumaya davet eden Zeytinburnu Belediyesi Bilgi Evleri, kitap okuma yarışmasına başlattı. İlçede bir kültür klasiği haline gelen Kitap Okuma Yarışması’nda belirlenen kitaplar her yıl olduğu gibi bu yıl da çok özel eserlerden oluşuyor. Bilgi Evi öğretmenleri ile birlikte ilçede yer alan tüm okullardaki öğretmenlerin görüşleri doğrultusunda bir araya getirilen binlerce kitap arasından hummalı bir çalışma sonrasında belirlenen kitaplar, 28 Mart 2016 itibariyle okuyucularını bekliyor olacak. Toplam 40 gün sürecek olan Kitap Okuma Yarışması’nın kayıtları 7 Mart 2016 Pazartesi günü başlayıp, 15 Nisan 2016 Pazartesi günü sona erecek.

KİTAPLARLA SOLUKSUZ 40 GÜNLÜK SERÜVEN

Geçen senelerde olduğu gibi yarışma bu yıl da dört grupta değerlendirilecek. Birinci grupta ilkokul 4 ve 5. sınıflar; ikinci grupta 6, 7 ve 8. sınıflar; üçüncü grupta lise öğrencileri, dördüncü grupta ise yetişkin kitapseverler yarışmaya katılabilecek. Yarışmacılar kendi grubu için belirlenen yedişer kitaptan oluşan eserleri okuyacak. Katılımcılar, 28 Mart 2016 Pazartesi günü itibariyle kitaplarını Bilgi Evleri’nden ödünç alabilecekleri gibi yazar, yayınevi ve baskı sayısı aynı olmak koşuluyla kendileri de temin edebilecekler. Katılımcılara 7 Mayıs 2016 Cumartesi günü gerçekleştirilecek sınavla, belirlenen kitaplardan çoktan seçmeli test yöntemiyle 100 soru yöneltilecek.

KİTAP OKUMA YARIŞMASI’NDA ÖDÜL YAĞMURU

Kitap kurtlarının ödül yağmuruna tutulacağı yarışmada, her grubun birincilerine 2 bin, ikincilerine bin 500, üçüncülerine bin, dördüncülerine 750, beşincilerine 500, 6, 7, 8, 9 ve 10’uncularına ise 400 TL ödül verilecek.

Ayrıca ilk 3 dereceye giren adaylar ailelerinden iki kişiyle birlikte, 5 gece 6 gün sürecek olan Çanakkale Yaz Kampı Gezisi’ne katılacak. Kaybedeni olmayan yarışmanın ödül töreni 14 Mayıs 2016 Cumartesi günü Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek.

1-Kitap Listeleri İçin Tıklayınız...

2-Katılım Şartnamesi İçin Tıklayınız...

3-Tanıtım Kitapçığı İçin Tıklayınız...

Yarışmaya katılmak isteyen kitapseverlerin ayrıntılı bilgi için aşağıdaki bunaralarla irtibata geçmesi yeterli.

413 11 11’den

Bilgi alınabilecek dahili numaralar:

1- Sümer Bilgi Evi: 3211,

2- Beştelsiz Bilgi Evi: 3212

3- Yeşiltepe Bilgi Evi: 3213

4- Veliefendi Bilgi Evi: 3214

5- Seyitnizam Bilgi Evi: 3215

6- Yenidoğan-Gökalp Bilgi Evi:3217

7- Merkezefendi Bilgi Evi: 558 2741
11.03.2016 14:30

Danişment Çiçekli İlkokulu Başarıya Doymuyor!


2015-2016 Eğitim Öğretim yılında Danişment Çiçekli İlkokulu öğrencileri katıldıkları tüm müsabakalarda madalya ve kupalarla döndüler. Okul idarecileri, öğretmen ve öğrenciler başarı ve sevinçlerini Keçiören İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Kılıçgil´le paylaştılar.

Danişment Çiçekli İlkokulu Öğrencilerinin Başarı Elde Ettikleri Spor Dalları;
-Halk Oyunları Geleneksel Düzenlemeli Dal Ankara Üçüncülüğü
-Keçiören Belediyesi ÜZYEÇDE ve ÇODAM´ın düzenlediği Mangala Turnuvasında Ankara İkinciliği
-Cimnastik Minikler A Kategorisi Ankara Üçüncülüğü
-Satranç Turnuvası Ankara İkinciliği
-Muay Thai Ankara Birinci, ikinci ve üçüncülükleri
-Wushu Ankara Birinci, ikinci ve üçüncülükleri
-Kick Boks Ankara Birinci ve ikincilikleri
11-03-201611-03-201611-03-201611-03-201611-03-201611-03-2016

Thursday, 10 March 2016

Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Ukrayna ordusuna yardım



a87baca026eb91ef83206c41f9787579
Türk Silahlı Kuvvetleri, Ukrayna ordusuna askeri ekipman gönderecek. Ukrayna Bakanlar Kurulu, Ukrayna ile Türkiye hükümetleri arasında yapılacak Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine 807,7 bin dolarlık üniforma ve askeri ekipman bağışı ile ilgili anlaşma taslağını onayladı.
3 Mart tarihinde Ukrayna Bakanlar Kurulu resmi sayfasında yapılan açıklamada Türk Silahlı Kuvvetleri, Ukrayna Ordusuna ücretsiz olarak 807,7 bin dolarlık askeri ekipman teslim edeceği bildirildi.
Anlaşmaya göre Türkiye’nin, Ukrayna askerlerine Mart ayı içerisinde askeri üniforma, mühhimat, yürüyüş ekipmanı, hücum yelekleri, battaniye ve uyku tulumu gibi askeri ekipmanları teslim etmesi öngörülüyor.

REAL MADRİD - ROMA VE SON 16 MÜCADELESİ


      BİR TARAFTA İTALYANLARIN ASLANLARI; DİĞER TARAFTA İSPANYOL KRALLARININ KUTSAL TAKIMI, İSPANYOL BAŞKENTİNİN DİŞLİ EKİBİ R. MADRİD. VE KARŞILAŞMA EV SAHİBİ MADRİD'İN, C.RONALDO NUN VURUŞUYLA BAŞLIYOR. FRANSA NIN DÜNYAYA ARMAĞANI ZUZU R. MADRİD İN BAŞINDA. MÜCADELENİN İLK ÜÇ DAKİKASINDA KARŞILIKLI İLK ATAKTA GOL ATMA ÇABALARINI GÖRÜYORUZ. DZEKO, GOL YEMEK ÜZERE OLAN TAKIMINI 14. DAKİKADAKİ ÇOK ZOR BİR POZİYONDAN SONRA GOL KAÇIRAN BİR TAKIM KONUMUNA GETİRİYOR. ROMA, MADRİDİ ADETA KENDİ SAHASINA HAPSETMİŞ DURUMDA. SAVUNMA HATTINI ADETA ORTA SAHAYA TAŞIDI. BUNA RAĞMEN HALA HER İKİ TAKIMDA SAVRUK VE KONTROLSÜZ BİR FUTBOL ORTAYA KOYUYORLAR.                                                

        ŞUANDA HER İKİ TAKIMIN ONBİRLERİNDE OYUN AYNAMA İSTEĞİ GÖZE ÇARPIYOR. BALE,RONALDO,DANİLO,MODRİC,EDİN,EL SHARAWYM.SALAH... DANİLO 37. DK. DA EL SHARAWY E YAPTIĞI FAULLE OYUNDAKİ İLK SARI KARTI GÖRMÜŞ OLDU. M. SALAH BU MAIN ADAMI OLMAYA ÇALIŞIYOR ADETA.İLK DEVRENİN SONLARINA YAKLAŞTIĞIMIZ ŞUANLARDA (DK 43) BU SKORLA ÇEYREK FİNALE MERHABA DİYEN TARAF OLACAK EĞER SKOR ROMA LEHİNE DÖNMEZSE İKİNCİ YARIDA.  MADRİD VE ROMA , MAÇIN İLK DAKİKASINDAN BU YANA ADETA TOPU AYAĞINA ALAN TARAFIN SORUNSUZ KALE SAHASINA GİREBİLDİĞİ BU MAÇTAN GALİP ÇIKMAK İSTİYOR.ANCAK RTOMA KALECİSİ CHESNY İN İLGİNÇ BİR İSTATİSTİĞİ VAR SON ZAMANLARDA SON 27 MAÇDA 30 GOL YEDİ. C. RONAKLDO İŞTE NE DEMELİ, 123.KEZ BİR UEFA ORGANİZASYONUNDA YER ALAN TECRÜBELİ OYUNCU 90. GOLÜNE 64. DK. KAVUŞUP MAÇI 1-0 A VE SKORU 3-0 A GETİRİYOR. DK 67 YİNE REAL YİNE GLO DURUM 2-0 OLDU OYUNDA. EĞER ROMA HİÇ GOL YEMEDEN 4 GOL ATARSA (!) ÇEYREK FİNALE ÇIKABİLECEK.  DAKİKA 73 KAPTAN , İTALYAN FUTBOLUNUN 39 LUK EFSANESİ OYUNA GİRECEK BİRAZDAN.85.000 KİŞİLİK BERNABÉU ONU AYAKTA ALKIŞLAYARAK KARŞILIYOR ÇÜNKÜ O BİR FUTBOL EFSANESİ.  ROMALILAR EĞER İKİNCİ YARIYA İLK YARIDA BULDUKLARI POZİSYONLARI TÜKETMİŞ OLARAK GELMESELERDİ BİRŞEYLER DEĞİŞEBİLİRDİ.

'Kırım önemli ama Türkiye daha önemli'



"Putin'e elbette hesap soracağız" diye meydan okuyan Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu şöyle dedi: Kırım bizim için hayat meselesi ama Türkiye daha önemli. Kırım'ı kaybedebiliriz, sonra geri alabiliriz. Ama Türkiye'ye bir şey olursa, son ümidimiz de tükenmiş olur


'Kırım önemli ama Türkiye daha önemli'
Sürgünle doğdu, sürgünle yaşadı. Hapsettiler, zindanlara sığmadı. Gıyabında cenaze namazı kılındı; şair “Eğilmedi kırıldı, tek vatanı Kırım’dı” dedi. Devirmeye çalıştılar; yıkılmadı...
Cemil Kırımoğlu, Türkiye Gazetesi'nden Burhan Can Terzi'ye önemli açıklamalarda bulundu:
Elbette Kırım hayat meselesi ama bizim için Türkiye daha da önemli. Kırım’ı kaybedebiliriz sonra geri alabiliriz. Ama Allah göstermesin Türkiye’ye bir şey olacak olursa son ümidimiz de kalmaz. Elimizden gelecek bir şey olursa Türkiye için her şeyi yapmaya hazırız” diye çınlıyor hâlâ kulaklarım. Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun son sözleriydi bunlar bizimle vedalaşmadan önce. Eskiler onu Mustafa Cemiloğlu, Ruslar Cemilev olarak tanıyor.
1943 yılında dünyaya gözlerini açıp zulümle karşılaşan, henüz 1 yaşındayken Karadeniz kıyılarından Hazar’ın öte tarafına savrulan ama bu zulmün hesabını sormak için canını ortaya koyan Kırım Tatarlarının lideri böyle demişti işte. Yüreği bedeninden büyük olan, demir parmaklıkların ardından “demir perdeyi” sallayan Kırımoğlu Türkiye’nin, Türk halkları için değerini bu sözlerle anlatıyordu.
2008 YILINDA UYARDIK AMA..
* 2014 Kırım Krizi’ni hazırlayan etkenler nelerdi?
Aslında Putin hiçbir toprak iddiası olmadığını ardı sıra ilan etmişti. Ama aynı zamanda Rusya’da çeşitli kuruluşlar vardı ve Kırım ile ilgili propaganda yapıyorlardı. Jirinovski gibi siyasi adamlar, milletvekilleri kışkırtıcı propagandalar yaptı. Rusya da daima orada yaşayan bölücü grupları destekliyordu. Ama Ukrayna maalesef bunlara karşı hiçbir tedbir almadı. Aslında 21. Yüzyılda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip olan bir memleketin, başka bir ülkeye gelip de onun toprağını zapt edeceği hiç kimsenin aklına gelmiyordu. Ama biz 2008 Gürcistan-Rusya savaşından sonra “Alarm” vermiştik. Dedik ki, “Sırada Kırım olabilir.” Bazı tekliflerimizi söyledik: Birincisi Sivastopol’a yerleştirilen Rusların üssü hakkındaki anlaşmanın iptal olması lazım. İkincisi Ukrayna’nın ana toprağından Kırım’a yeterli sayıda asker getirilmesi lazım. Sonra Kırım topraklarındaki tüm Rus ajanlarının temizlenmesi gerektiğini söyledik. Rus konsolosluğu gizlice oradaki etnik Ruslara Rus pasaportu dağıtıyordu, onu da araştırmalarını talep ettik. Ama maalesef hiçbir şey yapılmadı. Yanukoviç iktidara geldikten sonra, her şey tam tersine yapılmaya başlandı. Rus bölücü örgütler daha kuvvetlendirildi. Ve esas olarak baskı Kırım Türkleri Milli Meclisi’ne karşı kuruldu. Yanukoviç Avrupa Birliği ile anlaşmayı imzalamayı reddettikten sonra burada biliyorsunuz olaylar başladı ona karşı. Azarov da onun uşağıydı, o da etnik Rus’tur. Yanukoviç de Ukrayna dilini çok iyi bilmiyordu. Başbakan etnik Rus, savunma bakanı etnik Rus, istihbarat başkanı etnik Rus, Cumhurbaşkanı Ukrayna dilini konuşamıyor…

HEPSİ DE RUS AJANIYDI
* Rusların icraatlarına göz mü yumdular?
Bırakın göz yummayı… Hepsi Rus ajanıydı. O sebeple bu hadiseler başladıktan sonra hiçbir direniş gösteremediler. 26 Şubat’ta da Kırım işgal edildi.
* Referandumdan çıkan sonuç yüzde 96 Rusya’ya bağlanmak yönündeydi? Şaibe iddiası da var...
Yüzde 83 katılım olmuş, yüzde 96’sı Rusya’ya katılmak istediğini söylemiş…  Gerçek asla böyle değil. Yüzde 83 iştirak imkânsız. Ukrayna’nın tarihinde böyle katılım olmadı. Ama en önemlisi referandum geçtikten sonra Rus istihbaratı bizim adamlarımıza teklif yapmışlardı; onların raporlarının kopyasını satmak için. Çok büyük para istediler. Satın almadık ama o raporları gördük orada. Kırım’daki Rus istihbaratının adamları kendi müdürlerini Moskova’ya rapor ediyorlar. Ve orada hep gerçekleri yazıyorlar. O yazdıklarına göre referanduma yüzde 38.04 iştirak olmuş.  Tabii ki bu referandumu kimse tanımadı.
*2014 Kırım krizi öncesi Putin’in sizinle bir görüşme talep ettiği ancak sizin kabul etmediğiniz söyleniyor?
15 Ocak 2014’te Tataristan ile Kırım arasında iş birliği konusunda anlaşma yapacaktık. İş adamlarımızdan oluşan bir heyetle görüşme yaptık. Ama konuşmanın sonunda Tataristan’ın Rus temsilcisi bana “Putin sizi davet ediyor, sizinle görüşmek istiyor” dedi. Ben de “Neden Putin benimle görüşmek istiyor” diye sordum. O da “Kırım’ın geleceği konusunda” diye cevap verdi. O zaman da Yanukovic iktidarda, daha kaçıp gitmemişti. Temsilciye “Kırım’ın statüsü, geleceği sizi neden ilgilendiriyor, Kırım Ukrayna’nın toprağı” dedim. “Rusya tarafından Kırım Tatarlarına yardım yapılmak isteniyor” diye toparlamaya çalıştı. Neyse ben görüşmeye razı gelmedim. Sonra olaylar patlak verdi, Rus askerler Kırım’a girdi.
PUTİN’E TOKAT GİBİ CEVAP
Giderayak bir telefon daha geldi “Putin sizinle görüşmek istiyormuş ne dersiniz” diye. “Hayır Putin benim seviyem değilim” dedim. Başbakan Yatsenyuk’la görüşüp, Rusların talebini söyledim. Başbakan da “Putin’in size ne söyleyeceği, ne teklif edeceği belli. Siz bilirsiniz” dedi. 
Putin ile görüşmeye gittim. Putin bekliyordu beni. Sonra yukarı ikinci kata çıktık. 40-45 dakika olaylar hakkında konuştuk.
Putin “Çok memnun olacaksınız, tüm haklarınız yerine gelecek. Cennet olacak Kırım, Tatarlar için. Rusya çok güçlü ülkedir. Ukrayna’nın 23 yılda yapamadığını biz, birkaç içinde yapacağız” dedi.  Cevabım “Evet Kırım Tatarları’nın büyük problemleri var. Bu problemlerin kaynağı 1944 yılında başladı. Ruslar bizi sürgün etti, soykırım uyguladı. Elbette Rusya’nın büyük borcu var. Ama bize gerçekten iyilik yapmak istiyorsanız, derhal askerlerinizi bizim toprağımızdan çıkarınız” oldu.
Sonra da “Kırım Tatarları Rusya ile Kırım arasında bir köprü olabilir. Daha yakın olacağız Türkiye’ye” diye üsteledi. Ama “Ukrayna ile Türkiye arasında iyi bir köprüyüz. Başka bir köprüye gerek yok” diyerek tavrımı değiştirmedim.

MOSKOVA KAPISINA DAYANDI
* Bu görüşmeden ne kadar sonra size Kırım’a giriş yasağı getirildi?
Bu görüşme 2 Mart’ta oldu, 19 Nisan’da bana yasak getirdiler. Ben Putin’le olan görüşmenin ardından doğrudan Brüksel’e gittim NATO toplantısına. Orada konuşma yaptım. Ertesi gün de New York’a gittim güvenlik konseyi toplantısında durumu anlattım. Sonrasında Kırım’a döndüm. Ama çıkarken 19 Nisan’da sınırdayken bana bir kağıt verip “Bu karara göre 19 Nisan’dan itibaren 5 yıl süreyle Rusya topraklarına girişiniz yasak” diye yüzüme kararı okudular. Ben de anlamamış gibi “Neden Rusya’ya yasaklıyorsunuz. Ben sizin hapishanelerinizden 1986’da serbest bırakıldıktan sonra Rusya’ya gitmedim, gitmeyecektim de. Ama sizin Putin’iniz davet etti o yüzden gittim. Neden bu yasak” dedim. Onlar da “Kırım artık Rusya toprağıdır. Burası da yasak” dedi. “Oo öyleyse siz çok iyimser adamlarsınız. 5 yıl Kırım Rusya’da kalacak mı zannediyorsunuz” dedim ve öyle çıkış yaptım. Ancak ertesi gün Rus propagandası yapan gazeteler “Hiçbir yasak olmadı” türü yayınlar başlattı. Gerçekten de yüzüme okunan kağıt da hiçbir mühür, imza yoktu. Sahte bir şeye benziyordu. Madem ki siz inkar ediyorsunuz öyleyse ben Rusya’ya gidiyorum dedim. O zaman Ukrayna ana toprağı ile Kırım arasında sınırlar vardı; uçak yok, tren yok. Ben de uçağa binip Moskova’ya gittim.
ERDOĞAN’IN HABERİ VARDI
Havaalanında pasaportlarımız alındı bir saat boyunca hiçbir ses seda yok. Bir saat sonra gelip “Size içeri giriş yasak” dediler. Geri Kiev bilet verip, girişimize izin vermediler. Ve o gece geri dönüp arabalarımızla Kırım sınırına gittik. Sınırda bırakın pasaport kontrolünü askerler toplanmış, tanklar dizilmiş sanki onlarla savaşa gidiyormuşuz gibi. Kırım’dan da sınıra bizi karşılamak için 5 bine yakın insan gelmişti. Benim içeri alınmadığımı insanlar anlayınca ortalık karıştı. Sonra bizim arkadaşlar olaylar büyümesin diye müzakere etmeye çalıştı. “Hani imzalı kağıdınız, niye Kırımoğlu’nu sokmuyorsunuz” diye sordular. Onlar da “Bize Moskova’dan emir geldi” dedi. Sonrasında Türk Büyükelçisi bana telefon açtı. “Oradaki olaylardan hem Erdoğan, hem Davutoğlu haberdarlar. Size büyük bir ricamız var ne olur sınırdan çekiliniz. Biz sizin Kırım’a girişinizi diplomatik yollardan çözeceğiz” dedi. Birçok girişimde bulunuldu ama Putin’in tavrı değişmedi.
Erdoğan’a Putin’e sorun dedim,  “Benden niye korkuyor’
* Türkiye ile Rusya arasındaki uçak krizine ne diyorsunuz?
Ben bu olay yaşanmadan önce Davutoğlu’na söylemiştim.  “Rus uçakları Türkiye’nin sınırlarını geçiyor. Ne zaman düşüreceksiniz” diye soruyordum zaten.
* Cumhurbaşkanı Erdoğan’la sık görüşüyor musunuz?
Kırım konusu hakkında benden bilgi alıyor kendisi. Bir anımızı anlatayım. Ben girişim yasaklandıktan sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a Putin’e bir sorumu iletmesini rica ettim. “Sayın Cumhurbaşkanım lütfen Putin’e sorar mısınız büyük ülkenin lideri olduğunuz halde neden bu kadar korkaksınız? Neden Kırım Tatarlarının Lideri Mustafa Cemil Kırımoğlu’nu, kendi toprağına girmesinden korkuyorsunuz?” dedim. Gülerek “Tamam” dedi. Bu konuşmayı yaptıktan sonra Erdoğan ile Putin’in uzun süre Kırım konusu hakkında konuştuklarını biliyorum.
* 2014’ten 2016’ya çok hareketli bir süreç yaşadınız. Hayatını Kırım Türklerine adamış biri olarak isteğiniz arzunuz nedir?
Benim hayatımın tek bir manası kaldı. O da Kırım’ın serbestliğini görmek. O da yakın zamanda gerçekleşecektir. Bu yaptırımlar devam ederse Rusya’nın geleceği parlak değil zaten. Dağılma ihtimali var, bunu umut ediyoruz. Rusların işlediği cinayetler var, 6 binden fazla insanımız öldü. 2 milyona yakın insanımız da göç etmek zorunda kaldı. Milyar dolarlarca maddi zarar da verdiler. Bunların hesabı ne olacak. Terk etmekle bitmez. Mahkemeler kurulup Rusya bu mahkemelerde cinayetlerin hesabını vermeli.
TÜRK KÜLTÜR BİRLİĞİ MÜMKÜN
* Putin 2 yıl önce size Türkiye ile yakın olmak istediğinizi söylemiş. Şimdi Rusya’nın Suriye’deki etkinliği de malum. Putin’in Türkiye özelinde gizli planları mı var sizce?
Rusya çok akılsız adımlar attı. Kırım’ı  işgalde tutmak için her yıl 4-5 milyar dolar masraf ediyorlar. Kırım yarımadasının yüzde 85’inin elektriği Ukrayna’dan geliyor. Erzak da aynı şekilde. Bu yaptırımlardan dolayı hazinesinden 150 milyar dolar masraf etti. Rusya’nın esas gelirini yer altından çıkan kaynaklardan elde ediyor. Bu fiyatlar böyle devam edecek olursa Rusya’nın işi bitti. Şimdi bir de Suriye hareketi var ama orada amaçlarına ulaşamıyorlar. Putin gerçekten Rusya’nın çıkarlarını düşünmüş olsaydı bu adımları atmazdı.
* Alparslan Türkeş ile dostluğunuz vardı. Şimdi onun partisi kendi tabanında hayal kırıklığı oluşturuyor. MHP’nin eleştirdiğiniz taraflar var mı?
Almanya’da MHP’nin bir kurultayına katılmıştım. Yine Bahçeli zamanıydı. Arkadaşlar çıkışta kurultay hakkındaki fikirlerimi sordular.  Ben de dedim, “Eğer Kırım’da böyle kurultay geçirmiş olsaydım, beni kovarlardı, döverlerdi bu ne biçim demokrasi” diye. Demokrasi tarafından çok eksikleri var. Bugün de bu eksikliğin neticesini yaşıyorlar. Ama Meral Akşener’i beğeniyorum, iyi bir siyasetçi.
* Siz Kırım Türkleri’ne hayatınızı adadınız. Peki sizin düşüncenizce var mı bütün Türk halklarını bir araya getirmek?
Bu konuda Atatürk’ün fikri var. Bütün Türk devletlerini bir devlet yapmak hayaldir ama kültürel birlik elbette oluşturulabilir.
* Küresel çağda milliyetçilik bir kişinin ya da topluluk için olması gereken bir kavram mı?
Benim anladığım milliyetçilik “Kendi milletini sevip başkasına zarar vermemektir.” Elbette her insanın içinde olmalıdır. Fakat başka milletlere ırkçılık yapmaya karşıyız. 

Wednesday, 9 March 2016

YGS sorularının tamamı açıklanacak



YGS sorularının tamamı açıklanacak 

Peygamberimizin katibinin mezarı Türkiye'de bulundu

Peygamberimizin katibinin mezarı Türkiye'de bulundu

Şanlıurfa’nın Beykapısı Mahallesi'ndeki bir evin bahçesinde Yaklaşık bin 210 yıllık mezar bulundu.


Peygamberimizin katibinin mezarı Türkiye'de bulundu


Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Mimar Uğur Beyazgül ve Prof. Dr. Kasım Şulul’un birlikte yürüttüğü çalışmada, bin 210 yıllık olduğu tahmin edilen mezar taşının üzerinde “Korunmuş Ruha şehrinde hicri 190 yılının Cemaziyelahir ayında Allah ona Kur’an okuyan ve rahmet duasında bulunana rahmet etsin” Arapça yazısının bulunduğu belirtildi.
Kültürel Mirası Koruma Derneği Başkanı Mimar Uğur Beyazgül ve Prof. Dr. Kasım Şulul, konuyu Kültür Bakanlığına bildirdiklerini ve Şanlıurfa Müzesinin konuyla ilgili çalışmalar başlattığını ifade etti.
Konunun bilim adamları tarafından daha detaylı incelenerek ulusal ve uluslararası bir nitelik kazanması bekleniyor. Mezar taşı ve kitabenin bulunduğu yerde Peygamber Efendimizin (S.A.V.) vahiy katiplerinden Hanzala El-Katib’in de burada defnedildiği tahmin ediliyor.
 
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Prof. Dr. Kasım Şulul, “Korunmuş Ruha şehrinde hicri 190 yılının Cemaziyelahir ayında Allah ona (Kur’an) okuyan ve rahmet duasında bulunana rahmet etsin” yazdığını ifade ederek, “Kitabeye konu olan zatın erkek olduğu ve hicretin 190. yılının Cemaziyelahir ayında vefat ettiği bildirilmektedir ki miladi karşılığı Nisan 806’dır. Danıştığımız hattalar Mustafa Kaçar, Mehmet Memiş, Ömer Sabuncu ve diğerleri kitabenin özelliklerini inceledikten sonra şu sonucu tarafımıza iletmişlerdir. Kitabenin konusu olan zatın vefat tarihi ile kitabenin yazılış tarihi farklıdır. Kitabesi yazılan kişi Cemaziyelahir 190 yani Nisan 806’da vefat etmiş, kabri 11. veya 12. yüzyılda restore edilirken bu kitabe yazılmıştır. Kitabe celi sülüs, yazı Rumi tezyin.
 
Bu tarz yazılar da miladi 11. ve 12. yüzyıla tarihleniyor. Şöyle ki Kur’an-ı Kerim’e ilk hareke konulması Ebü’l-Esved Ed-Düeli tarafından, harflerin noktalanması işi Ed-Düeli’nin talebesi Nasr B. Asım ya da Yahya B. Ya‘mer tarafından, hemze ve teşdid gibi diğer noktalamalar Halil B. Ahmed tarafından yapılmıştır. Sülüs yazının en erken örnekleri İbn Bevvab tarafından yazılmıştı. Abbasilerin ilk dönemlerinde sülüs yazı çeşidi gelişmiş değildi ve noktalama böyle değildi. En erken Mushaf sayfalarında Kufi yazı çeşidine rastlamaktayız. Kitabedeki celi sülüs harf karakterleri ve Rumi tezyin Selçuklu dönemini çağrıştırmaktadır. Rumi motif Selçuklu dönemi ile Osmanlı’nın ilk döneminde var. Yazının 11 ya da 12. yüzyıl Selçuklu dönemine ait olması kuvvetle muhtemeldir” ifadelerini kullandı.



Fatoş Güney: 'Emeklerime rağmen adım üvey anneydi'


Geçen hafta sosyal medya ve gazetelerin gündeminde en fazla yer alan konulardan biri Fatoş Güney’in, üvey kızı Elif’in açtığı davadan beraat etmesiydi. Fransa’da yaşayan Elif Güney Pütün, 1974’te kurulan Güney Filmcilik A.Ş.’de hisse sahibi olduğunu, ancak şirketin yönetim kurulu başkanı Fatoş Güney’in genel kurul toplantılarında haberi olmadan kendisi adına imza attığını iddia etmiş, üvey annesi hakkında “resmi belgede sahtecilik” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu.

Fatoş Güney: 'Emeklerime rağmen adım üvey anneydi'

YÜKSEKLERDE HİÇ GÖZÜM OLMADI
Tüm yaşantım boyunca kirlenmemeye dikkat ettim. Bana sunulan dünya nimetlerini kullanıp bir yerlere gelmeyi ya da önemli birisi olmayı asla kendime amaç edinmedim. Bu yüzden de hep özgür oldum. Siyasete yanaşmamaya, kimseye kulluk etmemeye, boyun eğmemeye ve kimsenin hakkını çiğnememeye, dürüst ve namuslu olmaya, birtakım değerleri koruyup kollamaya özen gösterdim. Ne şan şöhrette, ne para pulda ne de yükseklerde gözüm vardı.

BURJUVA KÖKENİMİ YADSIYACAK BİR HAYAT SEÇTİM
Hele ki sınıfımın insanı hiç olmadım. Aksine bir sanayicinin tek varisiyken burjuva kökenimi yadsıyacak bir hayat seçtim. Kendime sorumluluklar ve görevler edindim. Devrime inandım. Tüm dünyada ezilen halkların uğradıkları haksızlıkları, eşitsizlikleri, işkence, kıyım, sürgün ve çaresizlikleri yüreğimde hissettim. Bir gün mutlaka gerçek demokrasi ve özgürlüğün ülkemize geleceğine inandım.
YANIMDA ELİF, KUCAĞIMDA OĞLUM, YILMAZ’I 10 YIL HAPİSHANE KAPILARINDA BEKLEDİM
Bu uğurda her şeyini hiçe sayan gerçek bir sanatçıyı, dünya çapındaki bir sinemacıyı, bir devrimciyi, yol arkadaşım, yoldaşım, kocam Yılmaz Güney’i 10 yıl boyunca hapishane kapılarında kucağımda altı aylık oğlum, diğer elimde Yılmaz’ın kızı Elif’le bekledim. Yaşım henüz 20’lerdeydi... Beklemenin sonu yoktu... Ülkemizde bugün hâlâ yaşanan gerçekleri filmlerinde ve yazılarında sergilediği için 100 yıl hapsi istenen kocamla, iki çocuk elimde sürgüne gittim. Yılmaz’ı kaybettikten sonrası ben ve çocuklar için anlatılması zor günlerdi.
 
BİZİ REDDEDEN ELİF’İ SAHİPSİZ BIRAKMAMAK İÇİN UĞRAŞTIM
Artık iki çocukla birlikte yabancı bir dünyada, yabancı bir kültürde, Fransa’nın ortasında tek başıma sürgündeydim... Yılmaz’ın filmlerinin yakıldığı, gösterimlerinin yasaklandığı, Evren cuntası altında sinmiş bir Türkiye’ye dönmeyi sekiz yıl boyunca reddettim. Çaresizce yine bizimle aynı yolda yürüyen bir yoldaşın bana uzanan elini tuttum... O, sorunlarımızı, kederlerimizi paylaştı, yeri geldiğinde birçoğunu çözdü. Annesiyle, babasıyla, benimle ve hatta kendisiyle büyük çelişkiler yaşayıp bizi reddeden Elif’in peşinden yılmadan giderek onu sahipsiz bırakmamaya tüm gücümle uğraştım. Ama maalesef Elif’in uçurumları çok derindi...

ELİF’İN ANNESİ: “ONA SAHİP ÇIKIP BUGÜNLERE GETİREN SENSİN”
Kendisine verilen değeri ve yerini bilmeyen Elif, onu çok seven babasının eleştirilerini kabul edemiyor, bir türlü büyüyemiyordu. Bir Fransız’la kısa süren bir evlilik yaptı ve o düğün için Paris’e gelen annesi benim evimde kaldı. Birlikte gelinliğini giydirip elimizle eşine teslim ettik Elif’i. Hayatın epeyce çilesini çekmiş, sillesini yemiş; benim de değer verip sevdiğim biri olan annesi Can Hanım, o gün “Elif’e sahip çıkan ve bugünlere getiren sensin” diyerek bana teşekkür etti. Bense “O kendi gücü sayesinde buralara geldi” cevabını verdim...

SAKIN BENİ BABAMLA İLGİLİ İŞLERE KARIŞTIRMA
24 yıl önce Türkiye’ye dönerken onunla konuştuğumda “Sakın beni babamla ilgili işlere karıştırma” dedi. Uzun yıllar boyunca ne babası adına kurduğum vakıfla ne de filmleriyle ilgilendi. Yine de ülkeye döndüğümde Elif’in, yurtdışında ve ilticacı statüsünde olmasına rağmen Güney Film’de ortak gösterilmesini istedim. Yeminli mali müşavirler düzenlemeleri gereken şekilde yaptılar. Son 10 yıldır Türkiye’ye gelebilen Elif, çocukları ve annesiyle Bodrum’daki evimde beraber oluyorduk. Sürekli irtibat halindeydik. Oğlum ve karısıyla da görüşüyordu.

ELİF’İ OĞLUMDAN HİÇ AYRI TUTMADIM
Elif’in çocuklarıyla aramda çok özel ve sıcak bir ilişki vardı, birbirimizi çok seviyorduk, eminim hâlâ da beni severler... Ama bu dava süreci yüzünden uzun zamandır onları göremediğim için çok özlüyorum. Elif’i oğlumdan hiç ayrı tutmadım. Oğluma bir anne olarak kızdığım, eleştirdiğim zamanlar olduğu gibi elbette ona da olmuştur. Ancak ne yazık ki zamanında bana söylenenler doğru çıktı ve tüm emeklerimin sonucunda adım üvey anneydi. Oysa onu kendi kızım, oğlumun kardeşi, eşimin emaneti olarak çok sevdim ve değer verdim. Bize ve kendisine hiç yakışmayan bu tatsız işlerin bir gün farkına varacağına inanıyorum.
 
Elif Güney Pütün
KÜÇÜCÜK BİR TEŞEKKÜR YETERDİ
Sonuçta Elif’in ne şirkette payı azaltılmış, ne hakkı yenmiş, ne de herhangi bir usulsüzlüğe adı karıştırılmıştır... Zaten şirket payım sembolik olarak yüzde 4’e indirilmiş bir hisseydi. Filmler oynamıyor, TV’lerde gösterilemiyor, bu yüzden de şirket kâr edemiyordu. Ama Elif’in yakınları onu yanlış yönlendirdiler. Oysa ben böyle bir dava açmasına rağmen “Kızım gel nasıl istiyorsan öyle olsun” dedim. Fakat o bana geri bile dönmedi, maddi beklentileri çok daha büyüktü; şirketin yarı hissesinden fazlasını, mülkünü ve 750 bin euro istiyordu... Zaten her şey oğlumla ikisinin... Ben bugün varım, yarın yokum. Bir şükran ifadesi veya küçücük bir teşekkür yeter de artardı bana.
 Fatoş Güney aleyhine dava açan Elif Güney Pütün, geçen hafta görülen karar duruşmasından çıkışta avukatıyla objektife yansıdı.
ÇÖZÜMSÜZLÜK İÇİNDE TIKANIP KALMIŞ
Bu arada son yıllarda bir kitap yazıp, bu mahkemeyi açtığı dönemde yayınladı. Yaşadıklarını, çocukluğunu, zamanın süzgecinden geçiremeyip olgunlaştıramamış, ona verilen emekleri gözardı eden, hiç önemsemeyen, çözümsüzlük içinde tıkanıp kalmış, büyümemiş bir küçük çocuk hikayesiydi...
Dava süresince de o küçük kızın duygusal karmaşasına tanık olmak beni ayrıca çok üzdü...



Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/fatos-guney-emeklerime-ragmen-adim-uvey-anneydi-40065028

              http://www.haberfull.com/fatos-guney-emeklerime-ragmen-adim-uvey-anneydi/8263

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts