Thursday, 29 September 2016

Dünya 'beş'ten büyüktür: BM'de reform gerekliliği


Beş daimi üyenin veto hakkı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ve genelde BM’nin işlevsizleşmesinin, etkisizleşmesinin en önemli nedenlerinin başında geliyor.

Dünya 'beş'ten büyüktür: BM'de reform gerekliliği
İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni dünya düzeninin kurulmasının parametrelerinin tartışıldığı Bretton Woods Konferansı’nın en önemli sonuçlarından biri de, Birleşmiş Milletler’in (BM) 1945 yılında kurulmasıydı. Finans’ta Uluslararası Para Fonu (IMF), Kalkınma’da Dünya Bankası’nın kurulmasının yanı sıra, BM de, barışa yönelik tehditleri önlemek, güvenliğe katkı vermek ve barışın sürdürülebilir olmasının öncülü görülen uluslararası ekonomik ve sosyal işbirliğini oluşturmak amacıyla kuruldu.
Barış ve güvenlik, ekonomik ve toplumsal kalkınma, çevre, uluslararası hukuk, insani yardım ve sağlık alanlarında faaliyet gösteren BM’nin, bugün 193 üyesi bulunuyor. BM, ana organları olan Genel Kurul, Güvenlik Konseyi (BMGK), Ekonomik ve Sosyal Konsey (EKOSOK) ve diğer komiteleriyle üye ülkelere görüş sunabilecekleri, uluslararası işbirliği ve diyalogu artırıcı forumlar sunuyor. Bu yapıların yanı sıra Yönetim Konseyi, Uluslararası Adalet Divanı ve Genel Sekreterlik BM’nin diğer ana organları olarak işlev görüyorlar.

Daimi üyelerin veto hakkı BM'yi işlevsizleştiriyor

Bununla birlikte, BM’nin en fazla tartışılan organının, Güvenlik Konseyi olduğunu vurgulayalım. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması ve sürdürülmesinde en önemli uluslararası forum olma niteliği taşıyan Güvenlik Konseyi, İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri olan beş daimi (ABD, Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti, Birleşik Krallık ve Fransa) ve 2 yıllık dönemler için seçilen 10 ülke olmak üzere 15 üyeden oluşuyor. Kurulduğu yıl BM’ye katılan Türkiye 1951-52, 1954-55, 1961 ve 2009-2010 yıllarında BMGK geçici üyeliğini yürüttü. Konsey’in karar alabilmesi için beş daimi üyenin oy kullanması şartı ile 9/15 oranı gerekiyor ve daimi üyeler mutlak veto yetkisine sahip.
Beş daimi üyenin veto hakkıGüvenlik Konseyi’nin ve genelde BM’nin işlevsizleşmesinin, etkisizleşmesinin en önemli nedenlerinin başında geliyor. Bir üyenin vetosunun karar alma sürecini kilitlemesi, işlevsizleşme ve etkisizleşme sürecinin önemli bir nedeni. Hatta, beş üyeden üçünün (ABD, Britanya, Fransa) Batı’yı, ikisinin (Rusya, Çin) Avrasya’yı temsil etmesi, ya da bu alanlarda olması ve Batı-Avrasya arasında farklı, hatta zıt görüşlerin değişen koşullar içinde giderek artması, Güvenlik Konseyi’nin, beş üye değil, aslında birbirlerine zıt fikirde ve çıkarda olan “üç+iki üye”den oluştuğu fikrinin güç kazanmasını sağlıyor.
İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya, hızla değişen, dönüşen, küreselleşen bir dünya. Batı’dan Doğu’ya (Asya’ya) “gücün ve kapasitesinin kaydığı ve yaygınlaştığı”; Türkiye’nin de dahil olduğu “kilit ülke ve bölgesel güçler”in öneminin giderek arttığı; güvenlik ve ekonomik krizlerden açlık ve iklim değişikliğine kadar çok ciddi sorunların yaşandığı küreselleşen dünyada, güvenlik ve barış alanının beş ülkenin veto hakkına bırakılması kabul edilemez bir hatayı ortaya çıkartıyor.

BM krizlere yanıt veremiyor

1995’te Bosna krizinde yaşanan trajediye yanıt vermede BM işlevsiz kaldı. 11 Eylül sonrası dünyada, işgal edilen ülkelerde yalana, sorunlara yanıt vermemesiyle bu durumun daha da derinleştiğini gördük. Bugün Suriye’de yaşanan ölümlere, mülteci akınına, yıkıma BM bir yanıt veremiyor. Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan iç savaşlar ve çökmüş devlet sorunlarında, terör ve şiddet nedeniyle yaşanan insan trajedilerinde, BM’nin ve Güvenlik Konseyi’nin etkin ve etkili yanıtları ortaya çıkartamadığını görüyoruz.
Yaklaşık yirmi yıldır, BM, yaşanan insan trajedilerine çözüm olmada işlevsiz ve etkisiz bir örgüte dönüşmüş durumda. BM ve Güvenlik Konseyi’nin reform edilmesi, ertelenemez bir gereklilik, ama bu reform, BM’nin idari ve politik yapısı nedeniyle bir türlü hayata geçirilemiyor. İç savaşlar, terör, şiddet, bugün Suriye’de ve dünyanın farklı yerlerinde büyük katliamlara ve dramlara yol açıyor, insani güvenlik yerini “varlıksal güvensizliğe” (ontological/existantial insecurity) bırakıyor, ama BM ve Güvenlik Konseyi, vetolarla, karar vermedeki tıkanıklıklarla uğraşıyor.

Küresel güvenlik rejimi ihtiyacı

Bugünün küresel dünyası ve bu dünyanın yaşadığı kriz ve çalkantı ile BM ve Güvenlik Konseyi’nin yapısı arasındaki makas giderek açılıyor. Bu nedenle, Türkiye’nin, “Dünya Beşten Büyüktür” mesajı ve çağrısı, doğru ve yerinde bir çağrı. Beş ülkenin yanı sıra, bugünün küresel dünyasının,Türkiye de dahil, kilit aktörlerinin karar alma süreçlerinde daha etkin olduğu BM ve Güvenlik Konseyi’ne gereksinim içindeyiz. BM ve Güvenlik Konseyi reformu, bugünün küresel dünyasının içerdiği güvenlik sorunları içinde artık kaçınılmaz bir gereklilik.
Artık Soğuk Savaş’ın “iki kutuplu” ve bu savaşın temel aktörleri ve güç merkezleri olan ABD ve SSCB arasındaki “güç dengesi”ne dayalı bir dünyada yaşamıyoruz. Küreselleşen dünya çok kutuplu bir dünya; tek bir dünya liderinin olmadığı bir dünya; doğru, Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi hala güçlü ve kapasiteli aktörler, ama onların dışındaki güçlü ve kilit aktörlerin de karar alma süreçlerinde etkin olduğu “küresel güvenlik rejimini”ne gereksinim içindeyiz. Devlet güvenliği kadar insan ve çevre güvenliğinin de önemli olduğu, farklı aktörlerin içinde etkin hareket ettiği ve katılımcı, hızlı karar alabilen bir güvenlik rejimi kurulmadıkça, barış ve güvenliğin sağlanması olanaklı gözükmüyor.
Risklerin ve belirsizliğin yüksek olduğu küresel dünyamızın güvenliği, aktörlerin çıkarlarına ve vetolarına bırakılmamalı. Her vetonun daha fazla insan katliamı ve trajedisi anlamına geldiği bugün, BM ve Güvenlik Konseyini reform etmek, ancak çoğulculuk, katılım ve ahlaki benlik ile mümkün olabilir.

Derecelendirme kuruluşlarının reytingi azalıyor



Küresel yatırımcıların hiçbir hesap verme yükümlülüğü olmayan derecelendirme kuruluşlarına duyduğu güven giderek azalıyor.

Derecelendirme kuruluşlarının reytingi azalıyor

WASHINGTON - Gülbin Yıldırım
Dünya ekonomisini krize sürükleyen hataları Oscarlı filmlere konu olan kredi derecelendirme kuruluşlarının hiçbir hesap verme yükümlülüğünün olmaması, yatırımcıların bu kuruluşlara güvenini giderek azaltıyor.
Derecelendirme sektörünün "Büyük Üçlü"sü olarak bilinen Standard and Poor's,Moody's ve Fitch Ratings, piyasalar üzerinde sahip oldukları etkinin yanı sıra aldıkları manipülatif ve yanlı kararlar nedeniyle tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Verdikleri kredi notlarıyla milyonlarca şirket ve yüzlerce ülkenin borçlanma maliyetlerini ve yatırım pozisyonlarını etkileyen "Büyük Üçlü"nün yeterli denetime tabi tutulmaması ciddi sorunlara yol açabiliyor.
Firmaların ve ülkelerin borç yükümlülüklerini karşılama kapasitesini ölçmek amacıyla kurulan bu kuruluşların, yegane sorumluluklarını yerine getirmeyerek, 2007'de ABD'de başlayıp bütün dünyaya yayılan finansal krizi tetiklediği Hollywood filmlerine dahi yansıyan bir gerçek...
Christian Bale, Brad Pitt ve Steve Carrell gibi ünlü aktörlerin rol aldığı Oscarlı film "Büyük Açık"taki (Big Short) bir sahne, kar amacı güden kredi derecelendirme kuruluşlarının çarpık işleyişini tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.
Gerçek hayattan sinemaya uyarlanan filmde konut sektöründe yanlış bir şeyler olduğunu anlayan hedge fonu yöneticisini canlandıran Steve Carell, S&P'nin New York'taki merkezine gider ve batık mortgage kredilerinden oluşan türev ürünlere neden en yüksek kredi notunu (AAA) vermeye devam ettiklerini sorar. S&P çalışanı bu soruya önce yanıt vermek istemese de ısrarlar karşısında en sonunda pes ederek, "Biz AAA vermezsek anında Moody's'e giderler" yanıtını verir.

S&P 1,5 milyar dolar ödedi

Kredi derecelendirme şirketlerinin objektif değerlendirme yapmak yerine karlarını maksimuma çıkarma amacını taşıdıkları filmlerden önce elbette resmi soruşturmaların konusu oldu.
ABD Kongresi, Borsa ve Menkul Kıymetler Komisyonu (SEC) ve Adalet Bakanlığı gibi birçok kurumun açtığı soruşturmalar, S&P ve Moody’s'in karlarını artırmak için batık mortgage kredilerinden oluşan türev ürünlere hak etmediği halde en yüksek notları vererek yatırımcıları yıllarca yanılttığını ortaya koyuyor.
S&P, bu nedenle geçen yıl ABD hükümetine 1,5 milyar dolar uzlaşma bedeli ödemek zorunda kalmıştı.

Moody's'e hala ceza yok

Öte yandan, S&P ile aynı hataları işleyen Moody's henüz herhangi bir ceza ya da uzlaşma bedeli ödemek zorunda kalmadı. ABD Adalet Bakanlığının şirkete yönelik soruşturması 2014'ten bu yana devam ediyor.
Burada dikkati çeken nokta ise S&P'nin soruşturmalar öncesinde ABD’nin kredi notunu tarihinde ilk kez en yüksek seviye olan AAA’dan AA+ ya düşürmüş olması... Dünyada büyük yankı yaratan karar, ABD Başkanı Barack Obama tarafından sert şekilde eleştirilirken, ülkenin Hazine Bakanlığı da not indiriminin iptalini talep etmişti.
Kararından geri adam atmayan S&P ise Obama yönetiminin kısa süre sonra başlattığı soruşturmaları, not indirimine karşı "misilleme" olarak niteleyerek karşı dava açmıştı. Şirketin daha sonradan bu davadan vazgeçmesine rağmen piyasalarda Moody's ve Fitch Ratings'in S&P ile aynı akıbeti yaşamamak adına federal hükümetin kapanmasına rağmen ABD'nin notunu indirmediği yorumları yapılmıştı.
Birçok uluslararası yatırım uzmanı, adı geçen kredi derecelendirme kuruluşlarının her yıl borç tavanı ve bütçe krizleri yaşayan ABD'ye hala en yüksek kredi notunu vererek imtiyaz gösterdiğini düşünüyor.
Örneğin, piyasaların "efsane yatırımcı" şeklinde tanımladığı Jim Rogers, S&P'nin ABD'nin kredi notu indirmesinden daha önce şu değerlendirmeyi yapmıştı: "ABD'nin AAA notunu çoktan kaybettiğini herkes biliyor. Amerika dünya tarihinin en borçlu ülkesi. Moody's ve S&P bunu henüz anlamamış olabilir ancak yatırım dünyası ABD'nin AAA'ya layık olmadığının farkına uzun süre önce vardı."

Avrupa borç krizini kötüleştirdiler

Kredi derecelendirme kuruluşlarına yönelik eleştiriler sadece ABD'deki faaliyetleriyle sınırlı değil. 
Avrupa Birliği (AB) bu kuruluşları, 2008'de Yunanistan'dan başlayarak İspanya, İrlanda, Portekiz ve İtalya'ya yayılan "Avro Krizi"nden ötürü suçluyor.
Sektörün yüzde 95'ini kontrol eden "Büyük Üçlü"nün Avro Bölgesi üyelerinin kredi notlarını düşürmekte aşırı agresif davranmasının krizi derinleştirdiğini öne süren yetkililer arasında Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi gibi tanıdık isimler de var.
Draghi, 2012 yılında Avrupa Parlamentosu'na yaptığı konuşmada kredi derecelendirme kuruluşlarının kredi notlarının ülkelerin gerçek itibarını yansıtmadığını kaydetmişti.
Ayrıca, Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB Başkanı Jose Manuel Barroso​, eski ECB Başkanı Jean Claude Trichet ve Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble da derecelendirme kuruluşlarının kararlarını ve işleyişini eleştiren Avrupalı yetkililer arasında yer alıyor.
Buna ilaveten, Avrupa Komisyonu, piyasaların kredi derecelendirme kuruluşlarına bağımlılığını azaltacak ve sektördeki rekabeti artıracak çalışmalarını sürdürüyor.

"Tecrübeli yatırımcı sadece kredi notuna güvenmez"

ABD'nin önemli düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi'nin Kıdemli Uzmanı Sebastian Mallaby, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, kredi derecelendirme kuruluşlarının neden olduğu sorunları çözmekte en etkili yolun yatırımcıların körü körüne kredi kuruluşlarının notlarına güvenmek yerine kendi araştırmalarını yapmaları olacağını belirtti.
Şu an Illinois eyaletindeki bir yerel yönetimin Üst Düzey Finans Yöneticisi olan eski Moody's analisti Ivan Samstein ise tecrübeli hiçbir yatırımcının tek başına kredi notlarına güvenmeyeceğini vurgulayarak, "Tecrübeli bir yatırımcıysanız sadece kredi notlarına asla bel bağlamazsınız, piyasalar bunu çok iyi biliyor" dedi.
Mott Capital Management'ın Portföy Müdürü Michael Kramer da "Yatırımcılar artık kredi derecelendirme kuruluşlarının notlarına bakmak yerine ilgilendikleri şirketin veya ülkenin mali göstergelerine bakmayı tercih ediyor" değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin kredi notu gücünü yansıtmıyor



Moody's'in notu indirmesiyle "Ba1" kredi notu grubunda yer alan ülkeler arasına katılan Türkiye'nin, makroekonomik göstergeler açısından kendi grubundaki birçok ülkeden pozitif ayrışması dikkati çekiyor.

Türkiye'nin kredi notu gücünü yansıtmıyor

STANBUL - Handan Güneş
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in notu indirmesiyle "Ba1" kredi notu grubunda yer alan ülkeler arasına katılan Türkiye, makroekonomik göstergeler açısından bakıldığında Gayrisafi Yurt içi Hasıla (GSYH) büyüklüğü ve büyüme oranıyla öne çıkıyor.
Ekonomik göstergelerin ve piyasaların Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi öncesi seviyelere kısa sürede dönmesine rağmen Türkiye'nin "yatırım yapılabilir" seviyedeki notunu değiştiren Moody's, Macaristan, Azerbaycan, Rusya, Portekiz, Kosta Rika, Paraguay, Guatemala ve Fas'ın da kredi notunu "Ba1" seviyesine çekmişti.
Moody's, Macaristan'ın uzun vadeli kredi notunu 16 Eylül 2016'da, Portekiz'in 3 Temmuz 2016'da, Azerbaycan'ın 29 Nisan 2016, Rusya'nın 22 Nisan 2016'da, Kosta Rika'nın 25 Şubat 2016'da, Paraguay'ın 20 Mart 2015'de, Guatemala'nın 20 Haziran 2014'te ve Fas 23 Mart 2010'da "Ba1" seviyesine indirmişti.
Moody's'in not çizelgesine göre, üst seviye yatırım yapılabilir grubunda bulunan ülkeler "Aaa", " Aa1", "Aa2" ve "Aa3" kredi notlarıyla derecelendiriliyor. Orta seviye yatırım yapılabilir grubundaki ülkelerin kredi notları "A1", "A2" ve "A3" şeklinde belirlenirken, alt seviye yatırım yapılabilir grubundaki ülkeler "Baa1", "Baa2" ve "Baa3" olarak sıralanıyor. Moody's için bu seviyenin altı "yatırım yapılamaz (çöp)" seviye olarak adlandırılıyor. Bu gurupta ise sırasıyla "Ba1", "Ba2", "Ba3", "B1", "B2", "B3", "Caa", "Ca" ve "C" notları bulunuyor.
Moody's, cuma akşamı Türkiye'nin uzun vadeli kredi notunun, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından 18 Temmuz'da başlatılan negatif izleme sonucu "Baa3"ten "Ba1"e revize edildiğini bildirdi.


Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesinde sona gelindi


Kars Valisi Doğan, "Bakü-Tiflis-Kars demiryolu inşaatında sona yaklaşıldı. Nasip, kısmet olursa bu yıl sonu itibarıyla test sürüşlerine de başlayacağız." dedi.

Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesinde sona gelindi

KARS
Kars Valisi Rahmi DoğanBakü-Tiflis-Kars demiryolunda sona yaklaşıldığını ve yıl sonunda test sürüşlerine başlanacağını söyledi.
Vali Doğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, tren hattında altyapı çalışmalarının hızlı bir şekilde devam ettiğini belirtti.
Tarihi İpek Yolu'nun bu çalışmalar neticesinde eski canlılığına kavuşacağını ifade eden Doğan, "Bakü-Tiflis-Kars demiryolu inşaatında sona yaklaşıldı. Nasip, kısmet olursa bu yıl sonu itibarıyla test sürüşlerine de başlayacağız. Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun en önemli özelliği, Çin'den Avrupa'ya gidecek olan tüm malların bu hat üzerinden taşınacak olması. Dolayısıyla eski tarihi İpek Yolu'nun, tarihi demiryolunun bağlantısı kopuk olan kısmı da bu bağlantıyla sağlanmış olacak." diye konuştu.
Muhabir: Cüneyt Çelik

Wednesday, 28 September 2016

Tiflis Gezi Rehberi: Gürcistan'ın kalbi Tiflis'ten buram buram tarih kokan bir tur...


Gürcistan'ın kalbi Tiflis'ten buram buram tarih kokan bir tur getirdim size :) Az ama öz sayılabilecek turlarımdan biriydi kendisi. Koskoca bir şehri tek bir güne sığdırmayı başardım. Bunda tüm turistik yerlerin birbirine yakın olmasının büyük bir payı vardı.
Peki, nasıldı Tiflis? Başlayayım hemen anlatmaya. Öncelikle başkent olmayı hak eden bir ağırlığı var Tiflis'in. Ağır başlı, yaşlı ve kendinden emin bir şehir. Batum kadar hareketli değil kendisi. Hatta denizi olmadığı için benim için eksik bir şehir sayılır; fakat kendine göre değerli tarafları da var... 

Tiflis'de ulaşım

Sarp Kapısı'ndan geçiş yaptıktan sonra Batum ile Tiflis arası yaklaşık 6 saat sürüyor. Bunlara molaları da dahil edersek yarım saat ya da bir saat fark edebilir. Tren ile giderseniz yolunuz yaklaşık 5,5 saat sürecektir. Uçak ile de giderseniz bu süre 20 dakikaya inecektir.

Yol durumu

Araba ile gitmeyi tercih ederseniz yolda çok dikkatli olmanız gerekiyor. Çünkü Gürcülerde ''durmak, yol vermek'' gibi kavramlar yok. Hani derler ya: ''Paşaya kelle mi yetiştireceksin?'', işte tam olarak Gürcüler'in araba kullanması bu sözün bir özeti gibi. İnanılmaz hızlı kullanıyorlar. Ayarsız bir şekilde sollayabiliyorlar. Ayrıca direksiyonları hem sağda hem solda olan arabalar olduğu için trafik akışı karışabiliyor. O yüzden Tiflis yoluna gidecek kişi keskin virajlara, ani frenlere ve durmayacak olan arabalara alışkın olmalı. Tiflis'in merkezinde yürüyerek gezebilirsiniz. Çünkü gezilecek yerler birbirine yürüme mesafesinde kalıyor. Şehir içinde ille bir ulaşım aracına binmek istiyorsanız, mutlaka finikülere binin. Finiküler üç kişi için tek yön 5 lari.

Konuşulan dil

Gürcistan'da malumunuz ana dil Gürcüce. O yüzden Gürcüceniz varsa avantajınız büyük. Gürcüceye hakim değilseniz de İngilizce sizi kurtarır. Ayrıca Tiflis'te Azeriler de fazla olduğu için Türkçe de size yardımcı olabilirler.

Para birimi ve para bozdurma

Para birimi Lari. 1 Lari an itibariyle 0,76 TL ediyor. Tiflis'e gittiğinizde kesinlikle merkezi yerlerde bozdurmayın, kazıklanabilirsiniz. Mutlaka daha içlere girip paranızı bozdurun. Batum'dan geçecekseniz de para bozdurma işini Batum'da halledin.

Gezilecek yerler

Barış Köprüsü: Tiflis'in en afilli noktalarından biri diyebiliriz. Kura Nehri üzerine kurulu olan köprü, Tiflis'e farklı bir hava katmış. Köprü üzerinden nehri izlemek ise büyük bir keyif.
Kartlis Deda:
Tiflis'te bulunan bu heykel, şehre indiğinizde size ''Hoşgeldin!'' diyor. Bir elinde kase, diğer elinde ise kılıç bulunuyor. Bu heykele ulaşmak için teleferiğe binebilirsiniz.
Rike Park: 
Köprünün diğer tarafında yer alan bu park, dinlenmek için muhteşem bir alan. Aynı zamanda finikülere de buradan binebilirsiniz.

Narikala Kalesi:
Kartlis Deda'nın heykelinin bulunduğu bölümde bulunan kale Tiflis'in önemli turistik yerlerinden biri. Aynı zamanda, Tiflis'i izleyebileceğiniz alanlardan da biri. Ayrıca o bölümde Metekhi Katedrali bulunuyor.
Eski Tiflis:
Eski Tiflis, adından da anlaşılacağı gibi Tiflis'in tarihi dokularını içinde barındıran bir bölüm. Bu bölümde, tarihi dokuların yanı sıra şelaleler, ilginç yapılı evler ve oturabileceğiniz birçok mekana rastlayabilirsiniz.
Paliashvili Opera Evi:
Opera evini ilk gördüğümde uzun süre ne olduğunu anlayamadım. Çünkü gerçekten çok görkemli bir yapısı var. Farklı farklı şeylere yordum; fakat en nihayetinde öğrendim ki opera binasıymış :) 1851 yılında inşa edilen bu yapı, Doğu Avrupa'daki en eski yapılardan biri.
Gürcü Ulusal Müzesi:
Gürcüler'in tarihini anlatan bu müzeyi gezmek saatlerinizi almıyor; fakat Gürcüleri anlamak için bu müzeyi de gezmeniz gerekiyor. Yetişkinler için 5 Lari, öğrenciler için ise 1 Lari olan bu müzede eski dönemlere ait paralar, araçlar, o dönemleri anlatan bölümler yer alıyor.
Rustaveli Caddesi:
Avrupa'nın cadde yapılarını anımsayacağınız cadde, kesinlikle Rustaveli'dir. Gürcü Ulusal Müzesi'de burada yer alıyor. Aynı zamanda cadde üzerinde alışveriş yapabileceğiniz yerler ve bir şeyler yiyip içebileceğiniz kafeler bulunuyor.
Rustaveli caddesinde Gramofon çalan adam heykeline de rastlayacaksınız.
Özgürlük Heykeli:
Puşkin Caddesi'nde yer alan Özgürlük Heykeli, şehrin en görkemli yerlerinden biri. Aynı zamanda adından da anlaşıldığı üzere burası Özgürlük Meydanı. Birçok kafenin bulunduğu bu meydan, Tiflis'in ilgi çekici noktalarından biri.
Gürcüler, Ortodoks oldukları için Tiflis'in her yerinde haç işaretlerine rastlamanız mümkün. Bu yüzden neredeyse adım başı kilise var. Merak ettiğiniz ilginizi çeken bir kilise olursa girebilirsiniz; fakat ayinlerin olduğu saatlerde girmeniz pek mümkün değil. Tiflis'te tepeye çıkıp manzaraya baktığınızda tepesi parlak renkte olan bir kilise ( Holy Trinity Cathedral of Tbilisi) göreceksiniz. Kiliseler arasında o ve Kartlis Deda'nın olduğu bölgede bulunan katedral görülebilir diyebilirim.
Yeme-içme
Gürcüler'in yemek kültüründe Khacapuri, Hınkali gibi yemekler var. Mutfakları her ne kadar kendilerince zengin olsa da, bizim damak tadımıza her anlamda uyum sağlaması zor. Aynı zamanda yemeklerinde domuz eti de kullandıkları için bizim mutfağımıza ters düşüyor.
İçki anlamında da duyduğum kadarıyla şarapları meşhur. Aynı zamanda birçok yerde kendilerine özgü biraları var.

Önerilen mekan:

La Trappe:
Köprünün yanında bulunan bu kafeyi biz sevdik. Haçapuri, çorba, iki Türk kahvesi, kola ve iki su 31,20 idi. Bence Gürcistan için gayet uygun :)
Özgürlük Parkı'nın yanındaki dönerci :)
Dönercinin adını almayı unutursam böyle olur. Adını bir türlü hatırlayamadım, ama helal kesim bir şeyler yemek istiyorsanız oraya gidebilirsiniz.
Tiflis'e yolunuz düşerse umarım işinize yarar :)






http://seyahat.mynet.com/tiflis-gezi-rehberi-1186853

Enerjide 'gaz hidrat' dönemi



Enerjide 'gaz hidrat' dönemi

Alternatif bir enerji kaynağı olarak uzun süredir üzerinde çalışılan gaz hidratların yakın gelecekte sektörde yerini alacağı belirtildi.


Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çifçi: ’Türkiye’nin denizlerinde yüksek miktarda gaz hidrat rezervi var. Tahmin edilen rezervlerle bile Türkiye başta enerjide dışa bağımlılığı olmak üzere bir çok problemini çözebilir’ ’Dünyadaki karasal ve deniz tabanında bulunan gaz hidrat birikimlerinin sadece küçük bir kısmı bile yıllarca enerji ihtiyacını karşılayabilir’
 
Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Günay Çifçi, alternatif bir enerji kaynağı olarak uzun süredir üzerinde çalışılan gaz hidratların yakın gelecekte sektörde yerini alacağını belirterek, “Türkiye’nin denizlerinde yüksek miktarda gaz hidrat rezervi var. Ne kadar gaz hidrat rezervimiz olduğunun anlaşılması gerekiyor. Tahmin edilen rezervlerle bile Türkiye başta enerjide dışa bağımlılığı olmak üzere birçok problemini çözebilir.“ dedi.
 
Prof. Dr. Çifçi, ’yanan buz’ da denilen ve uluslararası literatürde geleceğin enerji kaynağı olarak tanımlanan gaz hidratlar konusunda, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi. Dünyada karasal, denizler ve deniz tabanında bulunan gaz hidrat birikimlerinin sadece küçük bir kısmının ticari potansiyeli olduğuna dikkati çeken Çifçi, “Gaz hidratlar, içerdikleri büyük metan hacmi nedeniyle geleceğin enerji kaynağı olabilirler. Dünyadaki karasal ve deniz tabanında bulunan gaz hidrat birikimlerinin sadece küçük bir kısmı bile yıllarca enerji ihtiyacını karşılayabilir. Bu konuda çalışan bilim insanlarının ortak görüşü küçük bir gaz hidrat potansiyelinin bile dünyanın yıllarca enerji ihtiyacını karşılayabileceği yönündedir.“ diye konuştu.
 
Çifçi, gaz hidratların kesin varlığının bilindiği en geniş alan olan ABD’nin Blake Sırtı’ndaki küçük bir alandan çıkarılan kaynakla ülkenin 105 yıllık doğalgaz gereksiniminin karşılanabileceğinin hesaplandığını kaydederek, şöyle devam etti:
 
“Alternatif bir enerji kaynağı olarak uzun yıllardır üzerine çalışılan gaz hidratların yakın gelecekte sektörde yerini alacağını düşünüyorum. Türkiye’nin denizlerinde yüksek miktarda gaz hidrat rezervi var. Türkiye’de ne kadar gaz hidrat rezervi olduğunun anlaşılması gerekiyor. Tahmin edilen rezervlerle bile Türkiye başta enerjide dışa bağımlılık olmak üzere birçok problemini çözebilir. Karadeniz, Akdeniz ve Marmara denizlerinin yoğun gaz hidrat birikimlerine sahip zengin sular olduğu biliniyor. Gaz hidratlar büyük bir olasılıkla dünyanın gelecekteki birincil enerji kaynağı olacaktır. Karadeniz; bu konuda Almanya, Fransa, Rusya ve ABD tarafından yoğun olarak araştırılmaktadır. Japonya ise milli bir program oluşturarak Japon Ulusal Petrol Şirketi ile gaz hidratların üretimini başardı. Asya’nın Japonya ve Güney Kore bölgesinde bulunan rezervlerinin sadece yüzde 10’unun üretimi ile bu ülkelerin 100 yıllık metan gazı ihtiyacı karşılanabilir.” Dünyada ve Türkiye’de gaz hidrat çalışmaları
 
Çifçi, gaz hidrat konusunda dünyada 1982 yılında ilk araştırma programının 8 milyon dolar maliyetle ABD’de başladığını belirterek, 1990’lardan bugüne kadar rezerv araştırması ve fizibilite çalışmalarına, başta ABD olmak üzere, Japonya, Hindistan, Güney Kore, Çin, Rusya ve Ukrayna tarafından 1 milyar 700 milyon doların üzerinde harcama yapıldığını kaydetti.
 
Ekonomik ve hatta çevresel anlamda çok sayıda çalışmalar yapılmasına karşın, Türkiye’de gaz hidratlar üzerine çalışan araştırmacı sayısının son derece az olduğunu ifade eden Çifçi, Türkiye’de konu ile ilgili ilk çalışmaların ise 2000’li yılların başında Karadeniz’deki gaz hidrat oluşumlarını ele alan bir TÜBİTAK projesi olduğunu söyledi.
Halen Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde yer alan sismik laboratuvarı Seislab’da Ulusal Denizlerde Gaz Hidrat Araştırma konulu proje kapsamında Koca Piri Reis araştırma gemisiyle bir çalışma yürütüldüğünü belirten Çifçi, bu kapsamda veri toplanması, yorumu, işlenmesi amacıyla 2005 yılından bu yana çaba harcandığını anlattı. 
 
“Gaz hidratlar petrol ve doğalgaza göre daha ekonomik“
 
Gaz hidratların fiziksel özelliklerine de değinen Çifçi, 1 metreküp gaz hidtrattan 164 metreküp metan gazı elde edildiğini ve verimin mevcut doğalgaz ve petrole göre oldukça yüksek olduğuna işaret etti. Çifçi, sözlerini şöyle tamamladı: 
 
“Gaz hidratlar, petrol ve doğalgaza oranla daha yüzeysel alanlarda bulunan, sondajı ve çıkarılması nispeten daha kolay maddelerdir. Ekonomik yollarla çıkarılmasına yönelik teknolojilerin geliştirilmesine devam ediliyor, buna ek olarak gaz hidratların bulunduğu coğrafyalarda sera gazını artırıcı yönde metan salımı gerçekleşiyor, bu gaz, ozon tabakasını olumsuz etkiliyor. Bu maddenin bulunduğu yerde topraktan veya denizden çıkarılıp işlenerek enerji kaynağı haline getirilmesı gerekir. Böylece gazın işlenmesi ve ekonomiye kazandırılmasıyla çevreye verilen zarar da en aza indirgenerek, çifte fayda sağlanmış olacak.“ 

 


Wednesday, 21 September 2016

Toyota Proace ile yeni müşterilere ulaşacak


Japon Toyota’nın yeni hafif ticari aracı Proace, 2017 Şubat ayında Van ve Verso gövde versiyonlarıyla Türkiye pazarına giriş yapacak. Toyota, Türkiye’de bu araçtan 2 bin adet satmayı hedefliyor. Toyota Proace, Fransız PSA işbirliğiyle üretiliyor.  

Hafif ticari van segmentinde bir zamanlar Toyota’nın Hiace modeli vardı. Daha sonrasında bir süre için bu sınıfta yer almayan Toyota, şimdi ise Proace modeliyle segmente dönüş yapıyor. Yeni Proace, Verso isimli camlı ve koltuklu minibüsün yanı sıra Van isimli panelvan gövde versiyonlarına sahip. Türkiye pazarına 2017 Şubat ayından itibaren gelecek olan Proace ile Toyota, daha önce hitap etmediği yeni bir müşteri kitlesine de ulaşmaya başlayacak.

“Proace ile sorumluluklarımız artıyor”

Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış A.Ş. CEO’su Ali Haydar Bozkurt, Proace için şu açıklamalarda bulundu; “Bu segment binek otomobil işinin yanında tamamen yepyeni bir iş. Toyota Türkiye olarak bunu böyle algılıyoruz. İşin hem satış kanalını hem de satış sonrası kanalını çok önemsiyoruz. Bu nedenle hem satış hem de satış sonrası hizmetler için ekiplerimizi hazırlıyoruz ve eğitiyoruz.

Müşterimizin bizden Toyota kalitesinde bir hizmet beklediğinin bilincindeyiz. Yani; satış aşamasından finansal çözümlere, satış sonrası hizmetlerden aracın ikinci elde değerlendirilmesine kadar tüm bu süreçte müşterilerimizin yanında olacağımız, 360 derece bir hazırlık içerisindeyiz.

Proace’in, Toyota markasına yeni segmentte yeni müşteri profili kazandırmasını bekliyoruz. Proace ile sorumluluklarımız iki kat artıyor. Çünkü artık müşterilerimizin müşterileri de bizim sorumluluğumuzda olacak. 2017 yılının ilk çeyreğinde pazara sunacağımız Proace ile ilk yıl için 2.000 adet satış planlamaktayız.”

Van ve Verso seçenekleri var

1.6 lt (95 ve 115 HP) ve 2.0 lt (122, 150 ve 177 HP) hacimli, 5 farklı dizel motora sahip olan Proace’de, 177 HP’lik versiyonda 6 ileri oranlı 6AT otomatik şanzıman da var. Tüm motorlar Euro 6 normunu karşılıyor ve AdBlue sistemiyle emisyon standardı garanti ediliyor; 22,5 lt’lik AdBlue deposu 15 bin km’lik bir ömür sunuyor. 8 veya 9 kişilik Verso modellerinde Family ve VIP kombinasyonları yer alıyor, panoramik tavan ve elektrikli açılan kayar yan kapılar Verso’daki konfor seviyesini artırmaya yardımcı oluyor. Ayrıca Toyota Pro Touch multimedya sistemi de navigasyonun yanı sıra radyo, MP3 ve ipod bağlantılarını sağlıyor. Araçlarda isteğe bağlı olarak HUD gösterge, ACC adaptif cruise control, farklı zeminlere göre çekiş kontrolü sağlayan sistemler de sunulabiliyor. Ayrıca geri görüş kamerası ve park sensörleri de dar alanlarda güvenli manevra imkanı veriyor.

Verso’da konfor ön planda

8+1 yolcu kapasitesi sunan Proace Verso’da uzunluk 5.3 m, yükseklik ise 1.9 m. Yolcu taşımacılığı için konforlu çözümlere sahip olan Verso’da 980 lt’lik bagaj kapasitesi, 1600 lt’ye kadar genişletilebiliyor. Verso’da panelvan versiyonlara göre koltuklu ve camlı yapının yanı sıra ilave izolasyon malzemeleri ve daha kalın camlar kullanılmış. Proace Verso ve Van modelleri, düşük yakıt tüketim değerleri ile de ön plana çıkıyor. Proace’de, şehir içi trafiğinde ekonomi sağlayan Start/stop otomatiği de yer alıyor.

Mercedes C Serisi Cabriolet Türkiye’de

Mercedes-Benz, C Serisi platformu üzerine geliştirdiği ilk cabriolet modeli olan C Serisi Cabriolet’i Türkiye’de satışa sundu. Güçleri 156 ile 367 HP arasında değişen, 1.6 lt’den başlayan motor seçenekleri ve 9G-TRONIC dokuz ileri oranlı otomatik şanzımanla sunulan C Serisi Cabriolet’te, isteğe bağlı olarak Airmatic havalı süspansiyonu da yer alıyor.  

Macan’a 440 HP’lik Turbo dopingi 

Porsche’nin kompakt SUV’u Macan serisinin en güçlü üyesi olan Macan Turbo, yeni versiyonu ile model ailesinin en üst sırasına yerleşti. Performans paketli Macan Turbo 440 HP güç üreten motoru ile 0’dan 100 km/s hıza 4.4 saniyede çıkıyor. Performans paketiyle donatılan ve şu anda Macan model hattının en üst sırasına yerleşen Macan Turbo, geliştirilen sürüş özellikleri, artırılan çevikliği ve çekiliğiyle farkını ortaya koyuyor. 

Skoda Octavia 20 yaşında

Skoda’nın en çok satan otomobili Octavia’nın seri üretimine ilk olarak 20 yıl önce başlanmış. İlk nesil Octavia 1996’da start almış, ikinci neslin üretimine ise 2004 yılında başlanmış. Üçüncü jenerasyon yani güncel Octavia ise, 2012’den bu yana üretiliyor. 20 yılda 5 milyon adetten fazla satan Skoda Octavia’nın ürün gamına zaman içerisinde Combi ve RS modelleri de katılmış. 
Skoda’nın en çok satanı, Çek Cumhuriyeti’ndeki Mlada Boleslav fabrikasının yanı sıra Çin, Hindistan, Rusya ve Kazakistan’da da üretiliyor.

Maserati Levante’de ilk teslimat

Maserati’nin lüks ve sportif SUV modeli Levante’nin ilk müşteri teslimatı geçtiğimiz günlerde, Türkiye temsilcisi Fer Mas Oto tarafından yapıldı. 190 bin Euro’dan başlayan fiyata sahip Levante’nin ülkemizde teslimi yapılan ilk modeli, 3.0 litrelik V6 dizel, 275 HP gücünde motora sahip siyah renkte bir araç oldu. Adını hafif esintiden ansızın şiddetli bir fırtınaya dönüşebilen Akdeniz rüzgarından alan Maserati Levante, net ve akıcı yüzeylerden oluşan bir tasarıma sahip.

Elektrikli minibüs Almanya’da görücüye çıkıyor

Karsan, kapılarını yarın ziyaretçilere açacak olan IAA Hannover Ticari Araçlar Fuarı’nda, seri üretime hazır elektrikli Jest minibüsünü sergileyecek. İlk kez görücüye çıkacak olan elektrikli Karsan Jest, aynı zamanda tekerlekli  sandalye  alabilen, fabrika  çıkışlı ilk elektrikli  minibüs unvanına da sahip. Elektrikli çekiş sistemi sayesinde, dar şehir yollarında kullanıcılar için en çevreci çözümü sunuyor.

Avrupa’da pazar yüzde 7,8 büyüdü

AB (28) ve EFTA ülkeleri toplamına göre Avrupa otomobil pazarı 2016 yılı Ocak-Ağustos döneminde 2015 yılı aynı dönemine göre yüzde 7,8 arttı. 2015 yılı aynı döneminde 9.381.996 adet satış gerçekleşmişti. Türkiye’de ise pazar, bu dönemde %3,5 azalış ile Avrupa otomobil satışları sıralamasında altıncı oldu.


Michelin Türkiye’de nöbet değişimi

Michelin Grup bünyesinde çeşitli görevler üstlenen Manuel Montana, 1 Ağustos 2016 tarihi itibariyle Michelin Türkiye Genel Müdürü ve Binek ve Hafif Ticari Araç Lastikleri Ticari Direktörü olarak atandı. 2011 yılından bu yana Michelin Türkiye Genel Müdürü olan Marco Giuliani, görevini Manuel Montana’ya bıraktı. 

http://www.fanatik.com.tr/yazarlar/hirant-kasapoglu/toyota-proace-ile-yeni-musterilere-ulasacak/1253455


Tuesday, 20 September 2016

Bütçe Ağustos'ta 3.6 milyar lira fazla verdi



Bütçe Ağustos'ta 3.6 milyar lira fazla verdi

Maliye Bakanı Naci Ağbal, bütçenin ağustosta 3,6 milyar lira, yılın 8 ayında ise 4,9 milyar lira fazla verdiğini belirterek, "Geçen yılın ilk 8 ayında toplam bütçe fazlasının 639 milyon lira olduğu göz önüne alındığında, bu yıl bütçe performansında 4,2 milyar liralık bir iyileşme olduğu görülmektedir" ifadelerini kullandı.

Ağbal, yaptığı yazılı açıklamada ocak-ağustos dönemi merkezi yönetim bütçe uygulama sonuçlarını değerlendirdi.

Bütçedeki güçlü performansın sürdüğünü belirten Ağbal, ağustos ayında bütçenin hem aylık hem de kümülatif olarak fazla vermeye devam ettiğini kaydetti.

Bütçenin ağustosta 3,6 milyar lira, yılın 8 ayında ise 4,9 milyar lira fazla verdiğine işaret eden Ağbal, geçen yılın 8 ayında toplam bütçe fazlasının 639 milyon lira olduğu göz önüne alındığında, bu yıl bütçe performansında 4,2 milyar liralık bir iyileşmenin görüldüğünü bildirdi. Faiz dışı fazla performansına bakıldığında, ağustosta 8,4 milyar lira, ocak-ağustos döneminde ise 40,3 milyar lira fazla verildiğini belirten Ağbal, şöyle devam etti:

"Ağustos ayı bütçe performansındaki bu iyileşmenin ana belirleyicisi gelirler olmuştur. Ağustosta bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 18,9 oranında artarak 50,9 milyar lira, vergi gelirleri ise yüzde 19,3 oranında artarak 45,4 milyar liraya ulaşmıştır. Ocak-ağustos döneminde bütçe gelirleri yıl sonu hedefimizle uyumludur.

Bu dönemde gelirler yıllık yüzde 15 oranında artarak 368,4 milyar liraya ulaştı. Dış ticaretteki zayıflığa bağlı olarak ithalden alınan KDV gelirleri zayıf seyretmekle beraber, kurumlar vergisindeki güçlü seyrin de etkisiyle toplam vergi gelirleri yılın ilk 8 ayında yüzde 10,9 artarak 298,1 milyar liraya ulaştı.

Ocak-ağustos dönemindeki harcamalar ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,7 artarak 363,5 milyar lira oldu. Bütçe giderlerindeki artışta, personel giderleri ve cari transferlerdeki artışlar belirleyici oldu."

Ağbal, kamu maliyesinin, Türkiye'nin sağlam ekonomik temellerinin oturduğu ana çıpa olduğunu vurgulayarak, "Bugün açıklanan sonuçlar da mali disipline bağlı olduğumuzun açık göstergesidir" görüşüne yer verdi.

AK Parti Çorum M.V. Salim USLU ; Maliye Bakanı Naci Ağbal ile Çorum'da Şeker Fabrikası'nın Üretim Kampanyasının açılışını gerçekleştirdi


Maliye Bakanı Naci Ağbal ile Çorum'da Şeker Fabrikası'nın Üretim Kampanyasının açılışını gerçekleştiren  M.V.  ;  Sosyal medya'da konya ilişkin değerlendirmelerde bulundu: 

"Pancar üreticimize bugüne kadar Ayni ve Nakdi olarak 20 milyon TL ödeme yapılmıştır. İşlenen pancardan 100.000 ton şeker,35.000 ton melas, 170.000 ton yaş pancar posası üretimi beklenmektedir. Çorum Şeker Fabrikamızın bu yıl işleyeceği şeker pancar miktarı 744.000 tondur. 76.650 dekarlık alan üzerindeki ürün miktarı 400.000 ton olup, çevre fabrikalardan 374.000 ton pancar alınacaktır. 7. Bölge şefliğimize bağlı 130 köyde 2.678 çiftçi tarafından 76.650 dekarlık alanda pancar ekimi yapılmaktadır. Çorum Şeker Fabrikamız Merkez, Alaca, İskilip, Kızılırmak, Osmancık, Sungurlu, Yerköy Bölge Şefliklerimizle sözleşmeli çalışmaktadır."

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts