Wednesday, 5 October 2016

Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı : "TERÖRÜN KUCAĞINDAN KAÇIP MİLLİ TAKIMA GİRDİLER"



Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı   :
"TERÖRÜN KUCAĞINDAN KAÇIP MİLLİ TAKIMA GİRDİLER"
"Terör bizim güreşte yıllarımızın kaybolmasına sebep oldu" diyen Üniversite öğrencisi İslam Tarandir ve İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi Ramazan Culum'un başarı hikayesi, Cizre'deki diğer çocuklara örnek oldu.
Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde yaşayan İslam Tarandir (19), Ramazan Culum (18), 2010 yılında terörün gölgesinde okullarına devam ederken okuluna atanan Beden Eğitimi Öğretmeni Levent Kaleli ile tanıştılar.
Öğretmeninin yönlendirmesiyle güreşe başlayan Tarandir ve Culum'un adeta hayatı değişti. 
"TERÖR BİZİM YILLARIMIZI KAYBETTİRDİ"
Tarandir, 2016 yılı Karakucak Türkiye Şampiyonasında ikinci olurken, Culum ise Karakucak Türkiye Şampiyonu olarak Milli Takım’a seçildi. Hocalarının yönlendirmesiyle güreşe başladıklarını belirten Tarandir ve Culum, "Son yıllarda Cizre'de terörün artmasıyla birlikte korkudan sokağa çıkamadık. Sürekli gittiğimiz antrenmanlarımıza gidemez olduk. Terör bizim güreşte yıllarımızın kaybolmasına sebep oldu" dedi.
"VARSIN HERŞEYİMİZ GİTSİN YETER Kİ TERÖRDEN KURTULALIM"
Terör kurbanı olan İslam Tarandir ve Ramazan Culum'un başarı hikayesi, Cizre'deki diğer çocuklara örnek oldu. Terör örgütü üyelerinin kendilerini tehdit ettiğini söyleyen Tarandir ve Culum sözlerine şöyle devam etti:
"Yüzü maskeli kişiler sürekli okulumuza geliyor ve bize polisi, askeri protesto etmemiz için sokaklara çağırıyordu. Gitmek istemeyince de; 'Sizi dağa kaçırırız. Bir daha ailenizi göremezsiniz. Sizi öldürürüz' gibi tehdit ediyorlardı. Operasyonlar başladıktan sonra terör örgütü üyeleri mahallemizin sokaklarına mayınlar döşedi. Biz başka şehre göçmek istedik. Fakat bize gelip dediler ki; 'Giderseniz evinizi yıkarız bir daha dönecek ev bulamazsınız' diyorlardı. Mahallemizdeki 3-4 aile toplanıp gizlice Gaziantep'deki akrabalarımızın evine sığındık. Daha sonra asker ve polisimiz operasyonlar yaptıktan sonra Cizre'de terör kalmadı. Bizde evimize döndük. Devletimiz sağolsun bize para verdi, evimizi yaptı ve yeni eşyalar verdi. Aslında bunlar bizim için önemli değildi. Varsın her şeyimiz gitsin yeter ki şu terör belasından kurtulalım istiyorduk. Çok şükür bu beladan kurtulduk. Şimdi kendimi tamamen spora vermek istiyorum."
MİLLİ TAKIM KAMPINA ÇAĞRILDILAR
Terör yüzünden Gaziantep'te üniversite sınavına girebildiğini ifade eden Tarandir, bu yıl Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu'nu kazandığını belirtirken, Culum ise İmam Hatip Lisesi son sınıfında eğitimine devam ettiğini söyledi. Güreşteki başarılarından dolayı Gençler Serbest Güreş Milli Takımı Balkan Şampiyonası hazırlık kampına çağrılan Tarandir ve Culum, bir hafta boyunca Balkan Şampiyonasına hazırlanan takım arkadaşlarıyla birlikte antrenman yaptı.
"BAŞKANIMIZA TEŞEKKÜR EDİYORUZ"
Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Musa Aydın'a da teşekkür eden Tarandir ve Culum, "Bizim güreşi öğrenmek için imkanımız yok. Bizde başkanımızı aradık ve bizi milli kampa almasını istedik. O da sağolsun bizi kırmadı hemen milli kampa çağırdı. Şimdi burada arkadaşlarımızla beraber güreş eğitimi alıyoruz. Biz başkanımıza çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca Bakanımız Akif Çağatay Kılıç'tan da Cizre'ye güreş salonu yapmasını istiyoruz" dedi.


Sahibi Türk, bayrağı yabancı



Sahibi Türk, bayrağı yabancı


Sahibi Türk, bayrağı yabancı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Denizcilik Meclisi verilerine göre, bu yılın ağustos ayı itibarıyla, Türk armatörlerinin kontrolündeki gemilerin toplam tonajı 27 milyon 987 bin 336 olarak hesaplandı. Bunun 8 milyon 102 bin 111 deadweight tonu (DWT) Türk bayrağı, 19 milyon 885 bin DWT'si de yabancı bayrak altında taşıma yaptı. Söz konusu gemilerin tonaja göre bayrak sıralamasında Malta 8 milyon 813 bin 647 DWT ile ilk sırada yer aldı. Bu ülkeyi 8 milyon 102 bin 111 DWT ile Türkiye, 6 milyon 188 bin 390 DWT ile Marshall Adaları, 2 milyon 14 bin DWT ile Panama ve 629 bin 171 DWT ile Liberya izledi. ( Gözde Gültekinler - Anadolu Ajansı )

Orta Vadeli Program açıklandı


Orta Vadeli Program açıklandı

Orta Vadeli Program açıklandı
Büyüme tahmini, 2016 için yüzde 4,5'ten yüzde 3,2'ye, 2017 için yüzde 5'ten yüzde 4,4’e çekilirken, 2018 ve 2019 için de yüzde 5 büyüme öngörüldü. Programda, yüzde 7,5 olan yıl sonu enflasyon hedefinde değişikliğe gidilmedi. Enflasyon tahmini 2017'de yüzde 6'dan yüzde 6,5'e revize edilirken, 2018 ve 2019 yıllarında enflasyonun yüzde 5 olarak gerçekleşeceği tahmin edildi. İşsizlik oranı, bu sene için yüzde 10,2'den yüzde 10,5'e, 2017'de yüzde 9,9'dan yüzde 10,2'ye, 2018'de yüzde 9,6'dan yüzde 10,1'e yükseltilirken, işsizliğin 2019'da yüzde 9,8 olacağı öngörüldü. ( Ahmet Burak Özkan - Anadolu Ajansı http://aa.com.tr/tr/info/infografik/1998

Tuesday, 4 October 2016

KDS FEDERASYONUNDAN DUYURU....






KDS FEDERASYONUNDAN DUYURU....
Federasyonumuz bünyesinde Müsabakalarda görevlendirilmek üzere MEHTERr takımı oluşturulacaktır.
Mersin ilinde ikamet eden,
Mehteran esturmanlarını kullanmada yetenekli,
170 cm boyundan kısa olmayan askerlik görevini yapmış erkek adaylar arasında eleme usulü ile seçim yapılacaktır.
İlgililerin 30 ekim 2016 tarihine kadar
Müracaat etmeleri gerekmektedir.
İlgililere saygıyla duyurulur.
Müracaat federasyon eğitim salonunda şahsen yapılacaktır.
Atatürk mah.31061.sk. Mert ap. Altı vipol halısaha yanı Mezitli- MERSİN
Tlf. 05071491332

BTK'dan yaz saati uygulamasına ilişkin duyuru



BTK'dan yaz saati uygulamasına ilişkin duyuru

BTK, elektronik haberleşme ve posta sektörlerindeki işletmecileri ve hizmet sağlayıcıları, altyapı sistemlerini ulusal saat ayarına uygun hale getirmeleri konusunda uyardı.
BTK'dan yaz saati uygulamasına ilişkin duyuru

ANKARA
 Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun (BTK), internet sitesinde yayımlanan duyuruda, şu ifadelere yer verildi:
"Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurulunun 20/09/2016 tarihli ve 2016/DK-YED/407 sayılı kararı ile 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu, 6475 Sayılı Posta Hizmetleri Kanunu 08/09/2016 tarihli ve 29825 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 'Gün Işığından Daha Fazla Yararlanmak Amacıyla Bütün Yurtta Yaz Saati Uygulanması Hakkında Karar' konulu Bakanlar Kurulu kararı ve ilgili diğer mevzuata istinaden Kurumumuzca elektronik haberleşme ve posta sektörlerinde hizmet sunmak üzere yetkilendirilen işletmeci ve hizmet sağlayıcıların altyapılarında kullanılan sistemlerini ulusal saat ayarına uygun hale getirmeleri ve saat farkından kaynaklanan sebeplerle herhangi bir mağduriyete sebep olmamalarını teminen gerekli tedbirleri almaları hususlarında karar alınmıştır."
Muhabir: Ayşenur Sağlam

Etiyopya, Cibuti ve Çin 4 milyar dolarlık gaz projesine başlıyor


Etiyopya, Cibuti ve Çin 4 milyar dolarlık gaz projesine başlıyor

Etiyopya, Cibuti ve Çin ortaklığıyla hayata geçirilmesi beklenen 4 milyar dolarlık doğalgaz projesi ile Etiyopya her yıl Çin'e 10 milyon metreküp LNG ihraç edecek.

Etiyopya, Cibuti ve Çin 4 milyar dolarlık gaz projesine başlıyor

ADDIS ABABA
EtiyopyaCibuti ve Çin ortaklığıyla hayata geçirilmesi beklenen 4 milyar dolarlıkdoğalgaz projesinin çok yakında başlayacağı bildirildi.
Etiyopya Dışişleri Bakanı Tedros Adhanom, Etiyopya ve Cibuti ülkeleri arasında gerçekleştirilen bakanlar düzeyindeki ortak komite toplantısında proje hakkında bilgi verdi.
Toplantıda konuşan Adhanom, projenin Etiyopya ve Cibuti arasındaki çok sayıda iş birliği alanının bir parçası olduğunu söyledi. Tren hattı, otoyol ve enerji ağı projelerinin önemine değinen Adhanom, bu projeyle iki ülke arasındaki ekonomik entegrasyon sürecinin daha iyi ileriye götürüleceğini söyledi.
Cibuti Dışişleri Bakanı Mahmud Ali Yusuf ise projenin gerçekleşmesi için büyük bir zorlukla yüz yüze kalacaklarını belirtirken toplantıların entegrasyon gündemini daha ileriye taşımayı hedeflediğini belirtti.
Proje, Cibuti ve Etiyopya arasında inşa edilecek bir doğalgaz boru hattı, sıvılaştırma tesisi ve Cibuti’nin Damerjog bölgesinde inşa edilecek bir ihraç terminalinden oluşuyor.
Her yıl 12 milyar metreküp doğalgaz taşıyacak olan proje, 700 kilometrelik bir boru hattına sahip olacak. Proje sayesinde Etiyopya her yıl Çin'e 10 milyon metreküp LNG (sıvılaştırılmış doğal gaz) ihraç edecek. 
Üç yıl içinde bitirilmesi planlanan projeyi Çinli firma POLY-GCL Petroleum Group üstlenecek.
Muhabir: Tufan Aktaş

Oromia’da neler oluyor?



Oromia’da neler oluyor?

Etiyopya'nın Oromia bölgesinde hükümet karşıtı protesto gösterisinde çıkan izdihamda 52 kişi öldü. Oromia ve Amhara bölgelerinde siyasi ve ekonomik dışlanmalardan yakınan halk, Çin ile ABD'nin Afrika boynuzundaki rekabetinden de etkileniyor.
Oromia’da neler oluyor?
ADDİS ABABA - İbrahim Tığlı
Yaklaşık 3 milyon Oromialı, yeni baharın gelişini kutlamak için başkent Addis Ababa’ya 47 km uzaklıktaki (eski adı Debrenzeit olan) Bishoftu bölgesinde bir araya geldi. Irreecha günü olarak adlandırılan bu özel gün, sadece baharın gelişini kutlamak için yapılan bir tören değil, aynı zamanda dini bir özellik de taşıyor. Bu tören aynı zamanda Protestan ve Ortodoks Oromia halkının birlikte kutladığı bir dini festival.
Festivalde dini gruplar geçit töreni yaparken kalabalık grup birden bire Oromia dilinde “Yeter” anlamına gelen “Didne, didne” sloganları atmaya başladı. Ellerini başlarının üzerinden zincirlenmiş olarak gösteren kalabalık grup ”Adalet istiyoruz”, “Özgürlük istiyoruz” diye bağırarak protestoya başladı. Hükümet güçlerinin gösteriye tepkisi göz yaşartıcı gazla karşılık vermek oldu. Polis ve askerler havaya ateş açmaya başladılar. Binlerce insan kaçışmaya başladı. Bir taraftan silah sesleri geliyor, diğer taraftan ise insanlar etrafa kaçıyorlardı. Fakat kaçacak yerler oldukça sınırlıydı. Yüzlerce kişi çıkan izdihamda yaralandı. Bir çok insan gölle askerler arasında sıkıştığı için, kendisini sert yamaçlardan göle bıraktı. Yetkililer ve bazı bağımsız kaynaklar tarafından İzdihamda ölenlerin sayısının 50-60 civarında olduğu açıklandı. Haberin internete düşmesiyle birlikte olaylar kontrol edilemez bir hale geldi. Sosyal medya kullanıcıları ve bazı basın yayın kuruluşları ölü sayısının en az 500 olduğunu ve ölenlerin çoğunluğunun polis kurşunları sonucu hayatını kaybettiği duyurdu.
Etiyopya'da 2015’in kasım ayından beri gösteriler devam ediyor ve ülke için geri dönülemez bir kargaşa döneminin başladığı görülüyor. Bishoftu olayı, Etiyopya açısından bir kırılganlık döneminin başladığının ilk işareti değil. Daha önce 7 Ağustos’ta Amhara bölgesinde de benzer olaylar yaşanmıştı. Fakat bu olayın en önemli farkı başkente çok yakın bir yerde gerçekleşmesi ve uluslararası kuruluşların artık Etiyopya’da yaşanan olayları dikkatle izlemeye başlamış olmaları. Hükümet her ne kadar ölü sayısını 52 olarak açıklasa da artık Etiyopya hükümetinin haber ağından daha güçlü bir sosyal medya ağı var. Son iki gündür konuştuğumuz bir çok yabancı gazeteci ve diplomat, Etiyopya’da yaşanan olaylardan endişe duyduklarını dile getirmeye başladı. Herkes Afrika Birliği’nin başkenti Addis Ababa’da böyle bir olayın yaşanmasından dolayı şaşırmış durumda.
Olayların Addis Ababa'da ya da başka bir şehirde olmasının fazlaca bir önemi yok. Sonuçta bir kargaşa yaşanıyor ve çatışmalar veya izdiham sonucunda insanlar hayatını kaybediyor. Taraflar olayı başlatmakla birbirlerini suçluyor: Muhalif gruplar polisin göstericilere ateş açtığını, hükümette ise muhalefetin dini bir etkinliği bir gösteriye dönüştürdüğünü söylüyor.
Etiyopya’da yaşanan bu vahim olayın hem etnik hem siyasi hem de küresel boyutları var ve bu boyutların birbirinden bağımsız bir şekilde ele alınması mümkün değil. Yaşanan gerginlikleri sadece etnik bir çatışma olarak görmek, sorunun arkasındaki asıl problemlerin görülmemesine sebep olacaktır.

Oromia halkı ne istiyor?

Oromialılar 100 milyonluk Etiyopya nüfusunun neredeyse yarısını oluşturmakta. Başkentleri eski adıyla Nazareth, yeni adıyla Adama. Oromia yüz ölçümü bakımından da ülkenin en eyaletlerinden biri. Bu geniş coğrafyada 45 milyonu aşkın nüfusuyla Oromialılar yaşıyor. Temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılık. Fakat toprakları son yıllarda bir sanayi şehrine dönüştürülmeye başlandı. Olayların çıktığı Bishoftu da son yılların en rağbet edilen sanayi şehirlerinden biri. Başkent Addis Ababa, Oromia aleyhine genişliyor. Geçen Kasım ayında yüzlerce Oromialı çiftçinin toprağına el konuldu ve çiftçiler kendilerine gösterilen yeni topraklardan pek de hoşnut olmadı. Oromia halkı işgal edildiğini düşündükleri topraklarını hükümetten geri istiyor. Yaklaşık bir yıldır, 200’den fazla Oromia kasabası ve şehrinde, göstericiler hükümete taleplerini iletmek için protestoda bulundular. Protestocular hükümetin kendilerini dinlemediğini, şikayetlerinin ve isteklerinin dikkate alınmadığını iddia ediyor. Oromia bölgesinde işsizliğin oldukça yüksek olduğunu, hükümetin artan işsizlik karşısında herhangi bir şey yapmadığını söylüyorlar.
Oromialıların karşı çıktığı hususlardan biri de hükümetin Oromia kültürüne ve kimliğine yönelik tavrı. Etiyopya’nın nüfus açısından en büyük etnik topluluğunu oluşturmalarına rağmen, dillerinin resmi dil olarak kabul edilmemesinden şikayetçiler. Okullarda Oromia kültürü yerine, hükumetin Etiyopya kimliği adı altında Amhara ve Tigray dilini öğrettiğini söylüyorlar.
Oromia sorununun arkasında, 1991 yılındaki bağımsızlık sonrası politikaların önemli bir yeri var. Tigray ve Eritre halkının Mengistu yönetimine karşı mücadelesine Oromia ve Amhara halkının fazla destek vermediği, şu anda yönetimde olan Tigray elitleri tarafından hep iddia edildi. Tigray Özgürlük Cephesi Mengistu rejimini devirince, Oromia ve Amhara halkına yönetimde pek yer vermedi. Ülkeyi yaklaşık 25 yıldır Tigray elitleri yönetiyor. Federal bir sistem olmasına rağmen, eyaletlerde bile elit Tigray yöneticilerin etkisini görmek mümkün. Bürokratların ve askeri yöneticilerin çoğunluğunun Tigraylı olması sadece Oromialıların değil, diğer büyük etnik topluluk olan Amhara’nın da tepkisini çekiyor.
Eğer Etiyopyalıların yüzde 8’ini oluşturan Tigraylar, Oromia ve Amhara halkına daha fazla temsil hakkı verseydi, sorunun bu kadar büyümeme olasılığı vardı. Fakat iki hafta önce Oromialı yöneticilerin görevden alınması ve yerlerine merkezden yöneticilerin atanması, Oromia halkının Etiyopya’ya yönetenlerin merkeziyetçi bir devlet anlayışını benimsedikleri yorumlarını da beraberinde getirdi.
Etiyopya’da 547 sandalyeli ulusal bir meclis bulunuyor. Bu meclisin bir kaç sembolik üyesi dışında üyeleri tamamen Tigraylilerden oluşuyor. Tigraylar siyasi olarak etkili oldukları gibi, ekonomik olarak da etkililer. Ekonominin yüzde 80’i Tigreylilerin elinde. Oromia ve diğer bölgelerin ekonomide yalnızca yüzde 20’lik bir etkileri var ki bu etki genellikle küçük ölçekli sanayi kuruluşlarında görülüyor.

Oromia'da küresel rekabet

Oromia sorunun arkasında bir de 'küresel rekabet' var. İç savaş sonrası devletin yapılanmasına en önemli desteklerden birini ABD verdi. Eski devlet başkanı Males Zenavi, ABD ve diğer küresel güçlerle olan ilişkileri çok iyi yönetti. Gerektiğinde Batı devletlerinin yanında yer alarak, gerektiğinde ise bağımsız bir devlet politikası izleyerek farklı küresel güçlerle işbirliğini artırmaya çalıştı. Etiyopya, ABD’nin Afrika boynuzunda en fazla destek verdiği ülke. ABD, Etiyopya’yı yanında tutarak Sudan, Eritre ve Somali devletlerindeki mevcut gidişata yön verdi. Cibuti’ye askeri yardım yapan, Etiyopya’dan kalkınma ve insani yardımlarını esirgemeyen ABD’nin bölgedeki en önemli partneri oldu. Ancak Zenavi yönetimi, ABD’nin Etiyopya’ya bu kadar ilgi duymasından rahatsız olarak Çin ile de bir yakınlaşma süreci başlattı. Fakat bu yakınlaşma Çin ve Etiyopya arasında sadece ekonomik bir işbirliğyle sınırlı kalmadı, sosyal ve siyasi bir işbirliğini de beraberinde getirdi. Çin’in Etiyopya’da 500’den fazla büyük ölçekli fabrikası bulunmakta. Tren ve karayollarını artık Çinliler yapıyor. Çinlilerin yaptığı Cibuti ile Addis Ababa tren yolu bu hafta açılacak. İlk Etiyopya otomobili Çin’in desteği ile faaliyete geçiyor.
Etiyopya teröre karşı savaşta ABD’nin bölgedeki en önemli destekçisiydi. Artık Etiyopya Çin’den aldığı cesaretle, daha bağımsız politikalar geliştirme hevesinde. Dikkat edilirse ABD’nin Etiyopya’daki olaylara dikkat çekmesi 2013’den sonra başladı. Artık ekseninden kaymaya başladığını gören ABD, medyanın gücü sayesinde Etiyopya’da yaşananları dünya gündemine getirecek. ABD’nin henüz Oromialılara yönelik fiili bir desteği görülmemekte, fakat silah desteği verirse kısa sürede Etiyopya bir 'iç savaşa' sürüklenebilir.
Etiyopya yönetiminin, Oromia sorunun artık bölgesel bir sorun olmadığını görmesi gerekiyor. İnsan hakları kuruluşları ve BM'ye bağlı kuruluşlar şimdiden Etiyopya’yı insan hakları konusunda uyarmaya başladı. Etiyopya’daki durum kötüye gitmeye başlarsa, Batı darbe seçeneklerini de düşünebilir. Etiyopya’da devlet geleneği çok güçlü olmasına rağmen, Batıda bu işlerde epey tecrübe kazanmış aktörlerin bulunduğunun da bilinmesi gerekiyor.
Etiyopya’da yüzden fazla etnik bir topluluk yaşıyor. Etiyopya halkının yarıya yakını Müslüman. Hem etnik hem de dini unsurlar arasında bir bütünlüğün gerçekleşmesi elzem. Artık problemleri çözmek için uzlaşı, barış, adalet gibi kavramların daha fazla kullanılması gerekiyor. Tabi bu konularda bütün tarafların da samimi olması elzem.

Monday, 3 October 2016

Tüketici Fiyat Endeksi, Eylül 2016 : Tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık %0,18 arttı




Friday, 30 September 2016

Wushu Gençlik Oyunlari ve Teknik hata











Wushu Gençlik Oyunlari ve Teknik hata

Selam
Sevgili spor severler bu yazıyı yazarken ve yazmadan önce çok düşündüm, olayin kisisel egolara ve kavgalara sebebiyet verip vermeyeceğini analiz etmeye çalıştım ve şuna karar verdim ki, ulke prestiji ve uluslararasi temsili benim kisisel kaygimdan dahada önemli ve önem arz ediyor.
Şöyle ki, 11-19 Mart 2014 Tarihinde yapilacak olan 5.Dunya gençler şampiyonasinda dereceye giren kata gorilerden Sanda da ilk 8 e giren ve Taoluda ilk 6 ya giren sporcular dunya gençlik oyunlarina katilacaklar
Iwuf un (Dunya Wushu Federasyonu) sitesinde de yazili olan ve katilim şartlari belirtilen Sanda da 16.18 yas gurubu, 56, 60 ve 70 kg lar, ve Taoluda belirtilen 16.18 yaş gurubu katagoriler.
 
Peki son yapilan Turkiye Gençler Wushu Şampiyonası sonrasi açıklanan ve kampa çağrılan katagorilerde buna ne kadar onem verilmiş ve dikkate alınmıştır.
Sanda da 70 kg yok sayılmış ve Taoluda ise sadece 2 sporcu çağrılmış durumda.
 
Bunun bir açiklamasi yok, izahida yok, teknik manada bu incelendiginde, bu gune kadar sanda katagorisi n de, son yillarda yapilan 2010 ve 2012 Dunya gençler şampiyonalarinda alinan madalyalar, hep ust kg lerden, alt katagorilerde hep bos geldik, ve asya ulkeleri alt kg larda hep madalyalari topluyor, küçük olmalarininda arti bir avantaji var, bu nedenle teknik ekibin yaptığı bu secimde iki turlu hata var ve bu ulusal federasyonlarin kurulus gayelerine ve uluslararası yapmasi gereken is ve islemlere aykırı.
 
Bir federasyon un asil gayesi ve amaci, kurulus felsefesi itibari ile, spor dalinin aktivitelerinin artirilmasi, ulusal ve uluslararasi arenada ulkeyi en iyi şekilde temsil etmektir.
Wushu sporu ve spordali kuruldugu gunden bu zamana gecen surede bunu yapma gayretinde oldu, ve bugune kadar Sanda da, 1999 yilinda Ibrahim Ozcan ile dunya 2.ligi, 2007 yilinda Huseyin Dundar ile Dunya sampiyonlugu ve 2011 Yilinda Taoluda Elif Akyuz ile Dunya sampiyonlugu kazanarak surekli on pilanda ve dunyada ilk siralarda yeraldi.
Tabi Avrupa Sampiyonalari ve Gencler dunya şampiyonalarinda Sanda ve Taoluda alinan basarilar ise bu trendin yukselmesinde buyuk etken oldu,
2011 Dunya Sampiyonasinda Sanda da 4 Final oynayan ve Taoluda Altin Alan sporcularimiz sayesinde, Dünya siralamasinda 5. Olduk.
Ayni Turkieye ve 2011 de final oynayan sporcuları,  2013 yılında yapılan 12. Dünya Wushu Şampiyonasinda finale dahi yaklaşamadan sakatlanarak elendiler, ve 4 aylik kamp suresi sonun da sporcularin maca sakat çıkmaları ise ayri bir tartisma konusu.
2013 Dünya Şampiyonası sonrası Taolu’da Elif in 2.ciligi ve Sanda da kızların 3 cülük dereceleri ile birden 13 basamak düşerek Dünyada 18 ci sıraya gerilerdik.
Taoluda Elif 2.ci oldu ve Sanda da, kizlarimizdan derece geldi ve hala Taoluda tek sporcumuz var ve devami gelmiyor, Elif Akyüz sakatlansa ne olacak, ikinci Elif nezaman yetişip bugune yetişecek bunu iyi analiz edip çalışmaları bu noktada yogunlastirmak gerekmiyormu.
Bu yaziyi okuyan ve farkli acidan dusunecek olanlara söyleyeceğim tek şey var, oda bugun Wushu Merkez Hakem Kurulunda Kemal Yolcu olmasa da, 1000 kusur hakem icerisinden, en az, 100 Tane Kemal Yolcu cikar, kurumlar bunu yapmadikca başarı kisel olarak kalir ve devami gelmez.
Kemal Yolcu
Wushu Antrenor ve Hakem

Thursday, 29 September 2016

Yabancı yatırımcının gözünde Türkiye 'yatırım yapılabilir' ülke



Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in kredi notunu indirme kararına rağmen yabancı yatırımcılar ekonomik temellere odaklanarak Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” ülke olarak görmeye devam ediyor.

Yabancı yatırımcının gözünde Türkiye 'yatırım yapılabilir' ülke

LONDRA - Gökhan Kurtaran
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in kredi notunu indirme kararına rağmen yabancı yatırımcılar, ekonomik temellere odaklanarak Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” ülke olarak görmeye devam ediyor.
Moody's cuma gecesi Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden kredi notunu “yatırım yapılabilir” seviyenin altına indirdiğini açıkladı. Temmuz ayında FETÖ’nün darbe girişiminin ardından kuruluşun Türkiye’nin notunu negatif izlemeye almasıyla başlayan 90 günlük belirsizlik süreci bu şekilde sonuçlanmış oldu. Peki gerçekten Türkiye artık yatırımcı nezdinde yatırım yapılabilir ülke olarak görülmüyor mu?
Kararın motivasyonunu bir kenara bırakıp yatırımcının Türkiye algısına baktığımızda, ülkeyi uzun yıllardır yakından takip eden yatırımcıların reel ekonomik temellere bakarak, uzun vadeli düşündüğünü söylemek mümkün. Şu ana kadar eldeki veriler, piyasaların ilk işlem gününde verdiği tepki, yabancı ekonomistlerin değerlendirmeleri Türkiye’nin tüm bölgesel gelişmelere rağmen hala yatırımcılar için cazibesini korumaya devam ettiğini açık bir şekilde gösteriyor.

Kredi derecelendirme kuruluşlarının olumsuz etkisi sınırlı

Dünyanın tüm önemli şirketleri ve ülkeleri ağırlıklı olarak ABD merkezli üç kredi derecelendirme kuruluşu (Fitch Ratings, Moody’s ve Standard & Poor’s) tarafından derecelendiriliyor. Bu derecelendirmenin asıl amacı, borç alan veren arasındaki itibarı, bir anlamda borcu ödeyebilme gücünü ölçebilmek. Hem ülkeler hem de şirketler bu şekilde dış borçlanmaya gidebiliyor, borcun süresi, miktarı ve faizi genelde bu derecelendirme ve görünüme göre belirleniyor.
Türkiye söz konusu olduğunda ise dünyanın üç büyük kredi derecelendirme kuruluşunun aşırı temkinli bir tavır içerisinde bulunduğu uzun yıllardır bilinen bir gerçek. Özellikle ekonomik büyüme tahminleri konusunda kuruluşların kıdemli analistleri bile artık bunu kabul ediyor. Bu yüzden hemen her yıl büyümede yukarı yönlü revizyonlar yapılıyor. Her ne kadar bu kuruluşların raporlarını yazan analistler bazen gelişmeleri anlamakta, Türkiye’nin ekonomik dinamiklerini okumakta zorlansalar da Türkiye’nin temel mali göstergeleri, düşük kamu borcu, görece güçlü büyüme ve iç talebi, uzun vadeli yabancı yatırımcı için fırsat sunuyor. Bu yüzden de derecelendirme kuruluşlarının not kararlarının olumsuz etkisi son derece sınırlı kalıyor. Kısacası yabancı yatırımcı küresel düşük büyüme ve negatif faiz ortamında gelişen piyasalarda fırsat ve kar arayışını sürdürüyor.

"Türkiye’nin herhangi bir sistemik riskle karşılaşacağını düşünmüyorum"

Geriye bakıldığında Türkiye’nin 2001 krizi dahil olmak üzere borç ödeme geçmişinin sorunsuz olduğu rahatlıkla görülebilir. Kısacası bölgesel risklerdeki yükseliş bile son yıllarda borcun geri ödenmesinde herhangi bir engel oluşturmadı.
Örneğin Moody’s’in not kararı sonrasında AA'ya konuşan Nomura Orta ve Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Stratejisti Timothy Ash, “İyi haber şu ki önümüzdeki belirsizlik ortadan kalktı. Şimdi piyasalar yeniden fiyatlama yapabilir. Ben Türkiye’nin bu karar sonrasında herhangi bir sistemik riskle karşılaşacağını düşünmüyorum. Belki bir miktar para çıkışı olabilir ama gelişen piyasalara yönelen asıl sermaye daha fazla kazanç getireceği düşüncesiyle yeniden giriş yapacaktır. Türkiye’nin mali rasyolarında herhangi bir bozulma, ya da kredibilitesini etkileyebilecek, dış finansman açısından risk oluşturabilecek bir tehdit görmüyorum" diye konuştu.
Moody’s’in not kararının ardından haftanın ilk işlem günündeki piyasa tepkisinin son derece yumuşak olduğunu vurgulayan Ash, “Bazıları için ilginç olabilir ama piyasalardaki sınırlı tepki Moody’s’in öngördüğünün tersine Türkiye’nin dayanıklılığını ve güçlü temellerini yansıtıyor. Hatta bazı yatırımcılar satın almak için Moody’s belirsizliğinin dağılmasını bekliyordu" ifadelerini kullandı.
1999 yılından beri Türkiye’yi yakından izleyen Ash’in görüşleri yabancı yatırımcılar tarafından da paylaşılıyor. Örneğin uluslararası piyasalarda “yatırım gurusu” olarak bilinen Franklin Templeton Yönetim Kurulu Başkanı Mark Mobius, darbe girişimden sadece günler sonra Türkiye piyasalarında yatırım fırsatı arayışında olduğunu söylemiş, "Kişisel olarak Türkiye’ye daha yakından bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Acele etmiyoruz şu anda, ama aynı zamanda tabii ki oradaki yatırım fırsatlarını arıyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
Aynı doğrultuda Japon kredi derecelendirme kuruluşu Japan Credit Rating (JCR) Eurasia Başkanı Orhan Ökmen da Moody’s’in kararına rağmen Türkiye’yi hala yatırım yapılabilir ülke konumunda gördüklerini söyledi.

Güney Afrika ve Türkiye kıyaslaması

Moody’s’in değerlendirmesine göre Türkiye’nin kredi notu (Ba1) ile Güney Afrika’nın kredi notunun (Baa2) iki basamak altında bulunuyor. Oysa Güney Afrika’nın ekonomik büyümesi Türkiye’nin aksine neredeyse durmak üzere. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) projeksiyonlarına göre Güney Afrika’nın bu yıl sonunda yüzde 0,1, gelecek sene ise en iyi ihtimalle yüzde 1,0 oranında büyümesi bekleniyor.
Buna rağmen Moody’s Başkan Yardımcısı Zuzana Brixiova geçen hafta Güney Afrika’nın kasım ayındaki değerlendirmesinde kredi notunun düşürülmesi ihtimalinin üçte bir seviyesinde olduğunu söylemişti. Bu da demek oluyor ki, IMF tarafından mayıs ayında önce yüzde 0,6’ya sonra yüzde 0,1’e çekilen Güney Afrika’nın notunun korunması ihtimali, notun azaltılmasından daha yüksek bir olasılık. Üstelik Moody’s’in Güney Afrika için büyüme tahminleri de son derece düşük. Moody’s bu yılın sonunda Güney Afrika’nın yüzde 0,2 gelecek yıl ise 1,1 oranında büyümesini bekliyor. Öte yandan Moody’s, Türkiye’nin notunun indirildiğine ilişkin açıklamasında bile Türkiye’nin 2016-2019 yılları arasında ortalama yüzde 2,7 oranında büyümesinin beklendiğini belirtiyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre ise Türkiye’nin bu yılın sonunda yüzde 3,8 oranında büyümesi bekleniyor. Peki büyümeyen Güney Afrika nasıl olur da Türkiye’den daha “yatırım yapılabilir” olarak değerlendirilebilir? Bu soruya verilecek yanıt, Moody’s’in kararının hangi 'saiklerle' alındığını da ortaya koyacak. 

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts