Monday, 21 November 2016

Bükreş Notları, Sistem, Mehmet Küçük


Bükreş Notları, Sistem, Mehmet Küçük

By TUİD WEBADMİN - Cts Kas 19, 12:15 pm

bu%cc%88kres%cc%a7-go%cc%88kyu%cc%88zu%cc%88

İkinci dünya savaşında Almanlar Romanya yı işgal eder, birliklerden biride bir köye yerleşir, komutanlarıda bir köylünün evinde zorunlu misafirlik yapmaya başlar. Gece olur Alman subayın ihtiyaç gidermesi gerekir ve evin sahibine bu isteğini söyler, köylüde dışarı çıkalım der birlikte çıkarlar karanlığın için de bir süre yürürler ve tarlanın ortasında köylü subaya burası der.. Karanlık ve soğukta boş bir arazide çömelmesi gereken subay hiddetlenir alışık olmadığı bu hale isyan eder ‘’ Kein system, kein system’’ diye bağırır, bizim köylü gayet sakin ‘’ tabii sistem yok zaten olsaydı şimdi sen bizim tarlaya çömelip ihtiyacını gidermiyor ben Almanya da bir yerlerde senin yaptığnı yapar olurdum’’ der…
Geçenlerde yolumuz Romanya ya düştü. Uzun yıllardır görmediğimiz yakın olmasına rağmen gidemediğimiz Bükreş e..  Daha önceleri hep karadan gitmiştik ilk kez uçakla Bükreşe inerken gecenin karanlığında şehrin ışıklarını seyrederek indik, havalimanları artık şehirlerin aynası ülkelerin bir noktada gelişmişlik göstergesi.. Şık, cephesi cam ve çelik karışımı bir mimari karşıladı bizi fakat terminale girince iş değişti.. Yürüyen merdivenler var fakat çalışmıyor elde bavullar ve kucağında bebekleri ile anneler iki kat tık nefes çıktılar, nefes nefese yorgun, mermerler kırık, yönlendirmeler elle alelusul yazılmış, görevliler dağınık ve biraz laubali.. Pasaport kontrolünden çıkışa yöneldik, adeta bir eski Topkapı otabüs garı manzarası, kargaşa karmaşa…
Merkezinde kimi binalarına ve yollarına baktığınızda Parise mi geldim dedirtecek kadar şaırtıcı benzerlikler, Seine nehrini andıran görüntüler eşliğinde, son elli yılda Bükreşe gelen devlet ve sanat insanlarinin kaldığı ve giderkende bir imzalı resmini bıraktığı Hilton zincirinin işlettiği Athene Palace otelinin şık kafesinde bir kahve içip şehirdeki koşturmaayı izlemek gerçekten keyifli.
Çavuşesku: Adeta Romanya ile özdeşleşmiş bir isim; eşi Elena ile birlikte uzun yıllar ülkeyi yönetti ve kanlı bir halk ihtilali ile yönetimi kaybetti, eşiyle birikte apar topar kurşuna dizilmesini dünya şok olarak izlemişti.. 1.000 odalı Parlemento binasını gezerken adeta Çavuşeskunun hayali koridorlarda gezer.. Atmışbin metrekare ve kelimelerle anlatılması imkansız ihtişamlı ve olağanüstü büyüklükte sayısız salon ve koridorlar, 700 mimar ve 20.000 işçi 24 saat çalışarak uzun yıllar ve milyar dolarlar harcayarak inşa ettiği bu Parlemonto, Saray karışımı binanın girişi de havaalanının çıkışından farklı değil.. Kırık mermerler, ihtişamlı merdivenlerin önüne inşa edilmiş alüminyum çirkinmi çirkin bölmeler, görkemli salonlarda cola dolaplari ve kilometrelerce kablo kablo..
Bina sadece bir Parlemonto değildi, Romen halkının evi ve Romanyanın gücünü dünyaya gösteren bir abide idi.. Yay şeklinde inşa edilen sarayın hemen önünde konuşlanan çalışanlar için yapılan binalar ve saraya açılan Şanzelizenin bir benzeri bulvar herşey herşey etkiyi arttırmak için yapılmıştı… Avizeler tonlarca ağırlıkta ve muhteşem, halılar, tavan süslemeleri nefes kesici, sosyalizmin yönettiği Romanya Almanların kolayca yuttuğu ülkeden çok farklıydı ve gurur duyuyorlardı eserleriyle.. Saray avrupanın fakir halkının gözü önünde inşa edilirken yönetim bir hata daha yaptı: Büyük Romen ulusu borçlu olamazdı ve başkan borçların ödenmesini emretti… Bu ekonomi politikasının halka yansıması ölümcül oldu.. Mağazaların önünde kuyruklar uzadı, et süt gibi temel ihtiyaç maddeleri bile bulunamaz haldeydi ve kış o yıl daha bir çetin geçti soğıktu ve evler ısıtılamıyordu oysa Parlemento sarayı neredeyse küçük bir şehir kadar enerji tüketiyordu..
Hoşnutsuzluklar başladı önce evlerde kafelerde kandi arasında daha sonra toplumsal olaylara dönüştü, protestolar çığ gibiydi.. polis serrti acımasızdı. Çavuşesku yapılanları anlamayan halka karşı sinirli idi ve başkentte halka hitap etmeye karar verdi ve herşey o konuşmayla başladı ve bitti o konuşurken uzun nutuklarından birini atarken topluluğun içinden biri ‘’ YALAN SÖYLÜYORSUN’’ diye bağırdı, topluluk dalgalandı sesler yükseldi ve uzun iktidarı boyunca hiç olmayan birşey oldu: Kitle o sese katıldı ve yüzbinlerce kişi başkanın önünde bağırmaya ve yalan söylüyorsun diye haykırmaya başladı. Uzun yıllar boyunca inşa edilen herşey yıkıliyordu: Büyük sosyalist Romanya , dünyaya örnek sistem, Karpatların kartalı, Büyük  ve onurlu ulus söylemi ve daha pekçok şey, Çavuşesku ölümcül bir hata daha yaptı bir helikopter terasa indi ve halkın gözü önünde ve haykırışlarının arasında kaçtı… Resmen kaçtı.. Filmin sonu zaten malum; yakalandı pekde etik olmayan bir şekilde yargılandı ve bir askeri birlikte zırhlı personel taşıyıcın yanında eşi ile birlikte infaz edildi..
Bina heryıl santim santim toprağa gömülüyor, yerin altında inşa edilen atom savaşına  dayanıklı odaları ve sayısız sığınakları ile beraber inanılmaz bir beton kitle onu yaptıran fikir babası gibi toprağa gömülüyor, Pentagondan sonra dünyanın ikinci büyük binası şehrin içinde bir şehir  gibi arazisini çeviren beton duvarları ile birlikte toprağa gömülüyor.. Ve sarayın içinde devam eden başka bir inşaat, Avrupanın ikinci büyük katedralini inşa ediyor Romenler.. Dünyanın ikinci büyük kamu yapısından sonra ikinci büyük dini yapı.. İroni bu olsa gerek..
Avrupa birliği üyeliği ülkeye belliki kredibilite getirmiş..  Buda çokça otellere ve avm lere akmış.. Başkentin merkezinde yürürken iki binadan birisinin otel olmasına şaşırmadım, tanıdık geldi bu manzara ..
Balkanlar kışı sert yaşar, kasım ayı olmasına rağmen güneşli bir havada gösterişli Marriott un karşısında  Katolik ülkenin nadir Ortodox kilisesinin bahçesinde temiz kıyafetli kadınlar ve erkekler kapısı açık küçük kiliseye girip çıkıyorlar, kırklı yaşlarda Rahip arada bahçeden binadan çıkıp bahçedeki ikon ve mumlar satan dükkana girip çıkıyor onu gören çocukların rahibin sevmesi için başlarını eğmeleri onunda şefkatle çocukları okşaması görülmeye değer.. Dini yapıların küçükleri ve sadeleri çok daha samimi..
Bir gece vakti gelip iki gecemizi geçirdiğimiz Bükreşi gene gece vakti terk ediyoruz, ışıklı caddeler, Dacia arabalar, sovyetik binalar, dünyaya model olma iddiasından Avrupanın yoksul üyesi olmaya razı olma, Parlemento binası, Şanzelize, heryerde olduğu gibi Türk dönerciler…

Değişmeyen tek şey var gibi: ‘’Kein System’’
Mehmet Seyfettin Küçük
TUID bizi Twitter da takip et, Facebook da ekle. RSS servisimize üye ol



Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Bizim yeni bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var


Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Bizim yeni bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Kalın, "Bizim yeni bir periyodizasyona, yeni bir dönemlendirmeye, isimlendirmelere ihtiyacımız var." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: Bizim yeni bir zihniyet devrimine ihtiyacımız var
Fotoğraf: AA/Muhammet Enes Yıldırım
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Bizim yeni bir periyodizasyona, yeni bir dönemlendirmeye, isimlendirmelere ihtiyacımız var. Çünkü bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız, o sizi tanımlar hale gelir. Kavramlarınızı başkalarından alıyorsanız, kendi gerçekliğinizi başkalarının kavramları üzerine ifade ediyorsanız o sizin gerçekliğiniz değildir artık. Aslında kavramı ortaya koyan, gerçekliğe de sahip olur. Biz maalesef bu kavramsallaştırma konusunda, belki öz güven, belki birikim eksikliği ama yetersiz bir zeminde hareket ediyoruz." dedi.
Kalın, Osmanlı Devleti'nin ilk bilim tarihçisi ve ilk ansiklopedi yazarı Taşköprülüzade Ahmet Efendi'nin külliyatının ele alındığı, "Uluslararası Taşköprülüzade Sempozyumu"nun kapanış oturumuna katıldı.
İbrahim Kalın, burada yaptığı konuşmada, bugün karşılaşılan küresel sorunların başında bugün ile yarın arasındaki dengeyi kurma meselesinin yattığını dile getirerek, küreselleşme tezlerinin önemli iddialarından birinin "küreselleşme tüm kimlikleri, aidiyet duygularını işlevsiz hale getirecek, bir evrensel sona doğru zaten ilerliyoruz" tezi olduğunu aktardı.
Kalın, bu teze direnen toplumların tarihin dışında kalacağının, diğerlerinin de hakim paradigmayı içselleştirerek bu ortak yürüyüşte kendilerine bir yer edineceğinin, bu süreçte de bir tür liberal ütopya ortaya çıkacağının, kimlik, tarih, duygudaşlık, toplumsal hafıza gibi kavramların çok önemli olmadığı, dünya vatandaşlığı gibi kavramların bunların yerini doldurduğu bir yeni dünya modeline geçileceğinin var sayıldığını kaydederek, şöyle devam etti:
"Ancak son 20, 30 yılda yaşananlar, bunun pek de böyle olmadığını aslında gösterdi. Tam tersine kimlik, tarih, hafıza gibi unsurlar giderek daha büyük önem kazandı. Çünkü küreselleşme bir büyük dalga gibi toplumların üzerine geldikçe, o toplumlar bir direnç noktası olarak kendi tarihlerine döndüler, kendi geleneklerine dönme ihtiyacı hissettiler. Bu kimi yerlerde mikro milliyetçilikler olarak çıktı, kimi yerde Avrupa'da gördüğümüz gibi aşırı sağcı, ırkçı, göçmen karşıtı akımların güçlenmesi olarak ortaya çıktı. Kimi yerlerde de aslında tarihin yeniden keşfi ve öğretilmesi olarak karşımıza çıktı, çıkıyor. Dolayısıyla çok dinamik bir süreçten geçiyoruz ama buradaki temel mesele, hala bizim genel manada İslam medeniyet mirasını, özelde de Osmanlı düşünce tarihine ilişkin birikimimizin henüz yeterince farkında olmadığımız gerçeği. Burada şunun altını ısrarla çizmek lazım, geleneği olmayan toplumların geleceği de olmaz. Bir geleneğiniz yoksa, bir geleneğe dayanmıyorsanız bir gelecek inşa etmeniz mümkün değildir. Bu ilişkiyi kuramadığımız zaman, yani gelene ekleyerek yarına taşıyamadığımız müddetçe, gelenek ölü bir yığıntıdan ibaret kalıyor. Ama bunu yaşayan, bugünün meselelerinden hareketle canlı bir organizma gibi gördüğümüzde, gelenek bizi bugün de besleyen, yarına da hazırlayan bir unsur haline geliyor."

"Belli bir tefekkür olmadan devleti de siyaseti de sporu da yönetemezsiniz"

İbrahim Kalın, bu anlamda böyle bir sempozyumun yapılmış olmasının çok önem arz ettiğini vurgulayarak, "Şöyle bir durumla karşı karşıyayız, bugün İslam dünyası çok sert siyasi sorunlarla boğuşmak zorunda. Yani ekonomik zorluklar, savaşlar, mezhep çatışmaları, dış müdahaleler gibi birçok sorun var. Biz de bir şekilde bunlarla her gün uğraşmak durumunda kalıyoruz. Bazen şöyle yanlış bir varsayımla hareket edildiğini görüyorum. 'Derinlikli düşünce, tefekkür, sanat, kültür, medeniyet türü şeyleri tabii ki yapmalıyız ama önce acil siyasi, ekonomik konular var. Bunları önce bir çözelim, vakti zamanı geldiğinde bu tür ilim, fikir, düşünce türü şeylere daha fazla vakit ayırırız' diye bir varsayımla hareket edildiğini görüyoruz." ifadelerini kullandı.
Bu yüzden de belki bu tür konuların, günlük hayatta ya da önemli kararlarda çok merkezi bir yere sahip olmayabildiğini, halbuki bunun tam tersinin olması gerektiğini dile getiren Kalın, acil siyasi ve ekonomik konuların çözülebilmesi için de fikir dünyasının belli bir berraklığa ve derinliğe kavuşmasının önemli olduğunu söyledi.
Kalın, "Belli bir tefekkür olmadan siz devleti de siyaseti de sporu da yönetemezsiniz. Aynı şekilde ekonomiyi de yönetemezsiniz, kültürü de yönetemezsiniz." diyerek, zihni bir berraklığın olması gerektiğine, her şeyin insanın zihnindeki o derinliği, tefekkür ufkunu yakalamasıyla ilgili olduğuna vurgu yaptı.
Bu manada bir zihniyet devrimine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olduğunu belirten Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Özellikle bizim düşünce tarihimize baktığınızda siyasi krizlerin en yoğun olduğu dönemler, aslında düşünce üretiminin de en yoğun olduğu dönemler olmuş. Mesela, 11, 12, 13. yüzyılları düşünün İslam siyasi ve düşünce tarihinde, siyasi çalkantıların çok yoğun yaşandığı yüzyıllardır bunlar. Bir tarafta bir devletleşme, çok uluslu, milletli yeni siyasal yapıların ortaya çıktığı, bir yanda bu tecrübe yaşanıyor. Ama öbür tarafta da dışarıdan gelen iki tane çok büyük dalga var. Batı'dan gelen Haçlı seferleri dalgası var. 1,5 asır kadar Kudüs, Haçlıların yönetimi altında kalıyor. Etrafında da birçok Latin krallıkları denilen küçük küçük devletçikler kuruluyor. Ancak Selahaddin Eyyubi'den sonra o yapılar tasfiye ediliyor ve tekrar o bölge Kudüs merkezde olmak üzere İslam coğrafyasının bir parçası haline geliyor. Haçlı seferleri yaklaşık 2,5 asır sürüyor ama tam 'Haçlı seferleri bitti' denildiği dönemde, bu sefer Doğu'dan bir başka dalga geliyor ve Moğol istilası. Gelip adeta İslam dünyasını hallaç pamuğu gibi atıyor. En son 1258'de Abbasi Devletini yıkıyorlar, Bağdat'ı ele geçiriyorlar. Bizim tarihçilerin anlattığı kadarıyla Bağdat'ta Dicle ve Fırat günlerce kırmızı ve siyah akıyor. Yani bir tarafta insan kanı, öbür tarafta kitap mürekkebi akıyor. Tam bir yıkım, vandalizim, yok etme ama buna rağmen maya o kadar sağlam ki düşünce ve ruh dünyası o kadar sağlam ki bir 30, 40 yıl sonra İslam dünyasına baktığınızda, sanki ne Haçlılar olmuş, ne Moğollar olmuş gibi, düşünce tekrar her yerde filizlenmiş, siyasi düzen tekrar kurulmuş, ekonomik zenginlik tekrar paylaşılır hale gelmiş. Bu dediğim döneme baktığımızda, bunlar aynı zamanda bizim düşünce tarihimizin en verimli dönemleridir. Aklınıza gelebilecek birçok düşünür, filozof, bilim adamı, coğrafyacı, seyyah, yine bu dönemde yetişmiş, bu dönemde eserlerini vermiştir."

"Avrupa merkezci tarih tasavvurunun ortaya çıkardığı tarihlendirme kalıplarını esas alıyoruz"

Kalın, "Bugün de yaşadığımız sert siyasi meseleleri esas alarak, felsefi, entelektüel, kültürel konuları ötelemek, aslında bizim tarihimizle de çelişen bir şey. Tekraren söylüyorum, bu siyasi, ekonomik sorunları, toplumsal meseleleri aşmak için de bizim mutlaka yoğunluklu, derinlikli bir kültürel çalışmaya, faaliyete ihtiyacımız var." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, şunları kaydetti:
"Osmanlı düşünce tarihinin henüz doğru dürüst bir envanterini ortaya bile çıkartmış değiliz. Yani neye sahip olduğumuzun henüz farkında bile değiliz. Aslında onu bir keşfetsek, bütün boyutlarıyla, derinliğiyle ortaya çıkarsak bizim tabii ki tarih algımız da değişecek. İslam düşünce tarihçilerinin, uzmanlarının en çok üzerinde uğraştığı bu dönemlendirme meselesi de belki yepyeni bir anlam kazanacak. Bakın biz bugün hala üç aşağı, beş yukarı Avrupa merkezci tarih tasavvurunun ortaya çıkardığı tarihlendirme kalıplarını esas alıyoruz. Bu çok Avrupa merkezci bir tarih tasavvurudur aslında. Yani bizim tarihimizi asla izah etmez. Çin tarihini asla izah etmez. Çin tarihi tırnak içinde nerede Orta Çağ'da? Neye göre kadimdi? Batı'nın kadim dediği Çin'in standartlarında çok modern bir şey oluyor aslında. Yani biz kendi düşünce dünyamıza, tarihimize de bu Avrupa merkezci perspektiften baktığımız müddetçe de aslında büyük çelişkiler yaşıyoruz. Tırnak içerisinde İbn-i Sina bir Orta Çağ filozofu mudur? Bizim şeylerimize göre hiç alakası yoktur. İbn-i Rüşd, Batılı bir düşünür müdür? Bu kategoriler izah etmiyor bizim kendi düşünce tarihimizi. Bizim yeni bir periyodizasyona, yeni bir dönemlendirmeye, isimlendirmelere ihtiyacımız var. Çünkü bir şeyi siz nasıl tanımlarsanız, o sizi tanımlar hale gelir. Kavramlarınızı başkalarından alıyorsanız, kendi gerçekliğinizi başkalarının kavramları üzerine ifade ediyorsanız o sizin gerçekliğiniz değildir artık. Aslında kavramı ortaya koyan, gerçekliğe de sahip olur. Biz maalesef bu kavramsallaştırma konusunda belki öz güven, belki birikim eksikliği ama yetersiz bir zeminde hareket ediyoruz. Bunda herhalde bizim son 100-150 yıldır yaşadığımız düşünce savrukluğunun ya da çarpık modernleşme tarihimizin de önemli bir rolü var ama kendi kavramlarımızla artık düşünebilmemiz gerekiyor. O manada da hem İslam hem Osmanlı düşünce tarihlerine yeni bir perspektifle bakmak gerekiyor. Bu tür çalışmalar, Taşköprülüzade ve daha onun gibi onlarca Osmanlı ulemasının çalışmaları ortaya çıktıkça belki biz çok daha farklı değerlendirmeler, tasnifler yapmak durumunda kalacağız. Ama önce o mirası ortaya çıkartmamız, neye sahip olduğumuzu bir görmemiz gerekiyor."

"Türkiye şu anda dünyaya bir ayna tutuyor"

"Bence Türkiye şu anda dünyaya bir ayna tutuyor" diyen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü Kalın sözlerini şöyle sürdürdü:
"Suriye mültecileri konusunda dünyaya bir ayna tutuyor, dünyanın mazlumlarına sahip çıkma konusunda dünyaya bir ayna tutuyor. Tabii Batılılar o aynada gördükleri şeyden çok rahatsız oluyorlar. Kendilerini düzeltmek yerine aynayı gösterene saldırıyorlar. Çünkü aynadan rahatsızlar, aynada görünen fotoğraf, iyi bir fotoğraf ya da görüntü değil"

"Her alanda söyleyecek bir sözümüzün olduğunu da ispat ederiz"

Kalın, "Eğer bizim heybemiz doluysa, dünyaya söyleyecek sözümüz varsa, biz o zaman çıkarız pazar meydanına ve orada felsefeden sanata, kültürden diplomasiye, uluslararası ilişkilerden ekonomiye her alanda söyleyecek bir sözümüzün olduğunu da ispat ederiz. Buna her zamankinden fazla ihtiyaç var" diye konuştu.
Muhabir: Hatice Şenses Kurukız



PizzaGate neden haber olmuyor?


Sıradan ve sıkıcı çelişkilerimizden biri de bu “PizzaGate skandalı” haberleri. “Niye haber olmuyor” diye sürekli haber oluyor olay. Haber olmuyor diyerek haber yapmak eğlenceli bir paradoks aslında. Lakin sonunda öyle bir hale geldik ki, sadece Türkiye’de yapılan PizzaGate haberleri, yazıları, yorumları, Amerika’yı bile geçti. “Niye haber olmuyor?” deniliyor. Daha ne olsun istiyorsunuz anlamadım ki; Cumhuriyet savcısı iddianame mi hazırlasın?
PizzaGate skandalı diye anlatılan bu olayların yaşanmış olma ihtimali var mı? Olmaz olur mu? Daha beterleri bile mümkün. Avrupa ya da Amerika dediğiniz ülkeler neyin üzerine kuruldu? İşkenceci sapık engizisyonun Siyonizmle barışmış haline “Batı medeniyeti” deniliyor işte. Onların ataları bu anlatanların bin katını yapıp, şeytana ibadet etmiş sapıklar. O sapıkları biz şair, ressam, heykeltıraş, filozof, devlet adamı, bilim adamı, yazar olarak tanıyoruz. Bir tür elit performans olarak değerlendirilen Pedofili, batı da mitolojik temelli mistik yetenekler kazandıran sanatsal bir aktivite. Pedofili olmayan şairi şair saymayan bir zihniyetten söz ediyoruz. Dolaysıyla PizzaGate skandalında yaşananlar büyük ihtimalle gerçek.
Fakat,11 Eylül gibi herkesin gözünün önünde gerçekleşen facialarda bile şaibeli olan ABD’nin gizli yaşanmış skandallarda şaibesiz olacağına ihtimal vermiyorum. Haberde geçen isimlerin hangileri doğru hangileri yalan bilmiyorum, olayların ne kadarı doğru ne kadarı yalan onu da bilmiyorum. Sözde ABD seçimlerinde güya Trump’ın kazandığının ilân edilmesinden sonra malumunuz ortalık birbirine girdi. Şimdi bu PizzaGate diye ortaya atılan heyulanın, “Trump geldi ama içiniz rahat olsun, Clinton’a bakın karı koca sapık çıktılar” kampanyası olmadığını kim garanti ediyor?
PizzaGate meselesinin hâlâ algı yönetimiyle iş kotarmaya çalışan emperyalizmin bir tür propagandası olma ihtimalini de göz önünde bulundurarak; evlatlarımızı, çocuk katili batılı odaklardan ve hayatını batıya benzemeye adamış köle ruhlu haysiyetsizlerden muhafaza etmemiz gerekiyor.

Diriliş Postası
21 Kasım 2016

Friday, 18 November 2016

Dünya Muaythai Kupası 20-27 Kasım 2016 Rusya Kazan'da



Dünya Muaythai Kupası 20-27 Kasım 2016 Rusya Kazan'da


Milli Takım Kafilesi, 12-19 Kasım 2016 tarihinde İstanbul Burhan Felek Milli Takımlar Kamp merkezinde kamp yapacak ve ikametlerine dönmeden 19 Kasım 2016 tarihinde İstanbul'dan Kazan'a gidişler yapılacaktır.
Sporcu ve Antrenörler yanlarında gerekli malzemelerini getirmeleri gereklidir.
Tüm kafilede görevli olanlar;Umuma mahsus şahsi pasaportlarını yanlarına getireceklerdir. Kamp toplanması ardından 14 Kasım 2016 tarihinde Rusya Büyükelçiliğinden vize alınması için randevu alınacaktır.
Rusya Tüm pasaport türlerine vize uygulamaktadır. Yanında pasaportunu getirmeyen kişilerin vizeye yetişmesi mümkün olmayacaktır. Rusya Büyüleyiciliğiyle ile yapılacak temasa göre pasaporta vize hususunda takıma bilgi verilecektir.
26 KİŞİLİK GRUP 19 KASIMDA GİDECEK BURADA ÖNCELİKLİ SPORCULAR OLACAK, İLK KAFİLENİN BAŞINDA BİR ANTRENÖR GİDECEKTİR, AYNI UÇAKTA YER BULUNAMADIĞINDAN,
İKİNCİ GRUP 21 KASIMDA GİDECEKTİR, ANTRENÖR GRUBU VE YÖNETİCİLER İKİNCİ GRUP OLACAK. DÖNÜŞLER HEPSİ AYNI DÖNECEKTİR;
SPORCU GRUBU;19 KASIM 2016 İSTANBUL'DAN SAAT 21.30 THY İLE ÇIKIŞ YAPACAKLAR 20 KASIM GECE SAAT 01.30'DA KAZAN'DA OLACAKLARDIR.
26 KASIM'I 27 KASIMA BAĞLAYAN GECE SABAHA KARŞI SAAT 02.35'TE KAZAN'DAN İSTANBUL’A DÖNECEKLER, 27 KASIM 2016 SABAH SAAT 07.00'DE İSTANBUL ATATÜRK HAVAALANINA DÖNMÜŞ OLACAKLARDIR.

Türkiye Muay Thai Federasyonu'da Yönetim Kurulu Kararı



 Türkiye Muay Thai Federasyonu'da Yönetim Kurulu Kararları açıklandı

 Türkiye Muay Thai Federasyonu'da İcra Kurulu Başkan Vekili (Deputy President),Hasan Yildiz  ilk toplantı ardından çıklamalarda bulndu. Hasan Yildiz açıklamasında şu kararlara vardıklarını açıkladı. 

Olağan Genel Kurul sonrası birincisi tanışmak ama ile 30 Ekim 2016’da yapılan toplantıdan sonra yeni döneme seçilen Federasyon Yönetim Kurulu 12 Kasım 2016 Tarihinde ilk toplantısını gerçekleştirdi.

Gündem gereği , Yönetim Kurulunda gelecek 4 yıllık dönem için iç görevlendirmeler yapıldı.
Yapılan görevlendirmelere göre;
Hasan YILDIZ: Başkan Vekili
Mustafa KIZIL: Başkan Vekili
Halil DEMİR: Teknikten Sorumlu Asbaşkan
Doç. Dr. Aydın ŞENTÜRK Eğitimden Sorumlu Asbaşkan
Ali Osman ERDEN: Medya Tanıtım Sponsordan Sorumlu Asbaşkan
Şakir BAYRAMOĞLU: Organizasyondan Sorumlu Asbaşkan,
Ziya Diyaddin YILDIRIM: Akdeniz Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,
Fatih ŞAHİNER: Ege Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,
Hayrettin ÖZÇELİK: İçAnadolu Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,
Hasan ÖZBULUT: Karadeniz Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,
Yaşar GÜLTEKİN: Güneydoğu Anadolu Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,
Mehmet Salih AYGÜN: Doğu Anadolu Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,
Hayrettin DEMİRCAN: Marmara Bölgesinden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi,

Merkez Yürütme Kurulu ve Bölgesel Yürütme Kurulları ile Koordinatörler belirlenerek ekteki listedeki oluşturuldu.


2016 Yılında Rusya’da yapılacak olan IFMA Dünya Kupasına teknik kurulca daha önce belirlenen sporcular ile uygun görülen antrenör, idareci, yönetici ve talimatlarla belirlenen koşullara uygun sporcuların kendi imkanları ile katılmalarının sağlanmasına, diğerlerinin federasyon bütçesi ile götürülmesine.

2016 yılı Hakem-Antrenör Eğitim Gelişim ve Vize seminerinin 23-25 Aralık 2016 tarihinde Antalya’da yapılmasına, 2017 yılında görev yapacakların vize ücreti olarak 450 TL otel konaklama dahil federasyonun özel gelirler hesabına yatırmalarına, katılım koşulları ve ayrıntılarının çıkartılacak talimatla belirlenmesine.

2016 yılı federasyon faaliyet programında yer alan EMF CUP uluslararası turnuvanın 15-18 Aralık 2016 tarihinde Antalya’da yapılmasına, katılım koşulları ve milli takım oluşma şeklinin çıkartılacak talimat ile belirlenmesine, katılımın artırılması için uluslararası düzeyde katılacak ülkelere otel konaklama transfer vb. konularda mali katkı sağlanmasına, yurtiçinden katılacak sporcu antrenörlerin tüm giderlerinin kendileri tarafından karşılanmasına, Yönetim, hakem, teknik görevli, idareci, federasyon görevlisi, organizasyon görevlisi, görevlendirilmesine,

2017 yılında Muaythai spor dalının okul sporlarında yer alması hususunda spor Faaliyetleri Dairesi Başkanlığına gerekli dokümanların iletilmesine, konuyla ilgili bir komisyon kurulmasına komisyona Doç. Dr. Murat ÖNDER, Fatih ŞANIER, Ümitcan ULUDAĞ ve Ali Osman ERDEN’in atanmasına.

Gelecek dönem görev alacak il temsilcilerinin yeniden güncellenerek Merkez ve Bölge Yürütme, alt kurulların güncellenerek başkanlık oluru ile atanmasına.

2017 Süper Lig faaliyetlerinin 9 bölgede gerçekleştirilmesine, Süper Ligler için Spor Toto Teşkilat Başkanlığına bir Proje sunularak bütçe kaynağı oluşturulmasına.

Özel Beden Eğitimi ve Spor Tesislerinin yeterlilik belgesinin Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüklerine devredilerek yeterlilik belgelerinin G.H.S.İ.M. ince verilmesine.

01.01.2017 tarihinden sonra 16 Yaşından büyük olan sporcu Muaythai Lisans ücretinin 15 TL olarak uygulanmasına

Özel gala müsabakalarından alınan 5.000 TL’nin devam etmesine, özel gala müsabakasını düzenleyen organizatörlerin her türlüizni federasyondan almak kaydı ile yapacağı organizasyonun tüm masraflarının organizatörce karşılanmasına, her türlüuluslararası düzeyde gerçekleştirilecek müsabaka organizasyon vb. faaliyetlerin federasyonun iznine tabi tutulmasına.

Millilik belgelerden 400 TL ücret alınmasına.

22-29 Ekim 2016 tarihinde Hırvatistan Split kentinde yapılan Büyükler Avrupa MuayThai şampiyonasında kategorilerinde derece yapan, Spor Genel Müdürlüğü, ödül yönetmeliği kapsamında ödül almaya hak kazananların ödül için işlemlerin yapılmasına karar verildi.

DURMUŞ KARAKUŞ İNGİLTERE'DE DEV MAÇA ÇIKIYOR!




DURMUŞ KARAKUŞ İNGİLTERE'DE DEV MAÇA ÇIKIYOR!
Pendik'li şampiyon Kıck Bokscu Durmuş Karakuş, 11 Aralık'ta İngiltere'de altın kemer karşılaşmasında İngiliz rakibi Tony Louıs ile kapışacak.
Durmuş Karakuş İngiltere'de dev maça çıkıyor!
17 Kasım 2016 Perşembe 10:53
Dev maça yoğun bir şekilde hazırlanan Durmuş Karakuş, hedefinin rakibini devirerek Türkiye'nin adını uluslar arası arenada duyurmak olduğunu söylüyor.
İngiltere'de karşılaşmaya büyük bir ilgi var. Durmuş Karakuş ve Tony Louıs'in maçının biletleri büyük ilgi görüyor. Karşılaşmayı izlemek isteyenler 55 paund ödeyecek.
Aynı zamanda Pendik Belediyesi'nde zabıta olarak görev yapan Durmuş Karakuş, işten artan boş vakitlerinde sıkı bir antrenman programıyla dev maça hazırlanıyor
Karakuş, antrenmanlarını İngiliz antrenörler Frank Bal, Brian Gbbu ve Şenol Yılmaz nezaretinde çalışmalarını devam ettiriyor.

İslam dünyası ortak gençlik politikası oluşturulacak


İslam dünyası ortak gençlik politikası oluşturulacak

İstanbul'da 6-7 Ekim'de gerçekleştirilen İİT Gençlik ve Spor Bakanları 3. Konferansında İslam dünyası ortak gençlik politikası oluşturulması amacıyla alınan kararlar onaylandı.
İslam dünyası ortak gençlik politikası oluşturulacak
İSTANBUL
 İstanbul'da 6-7 Ekim'de gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Gençlik ve Spor Bakanları 3. Konferansında kabul edilen ve 18-19 Ekim'de Özbekistan'ın başkenti Taşkent’te gerçekleştirilen, İİT 43. Dışişleri Bakanları Konferansında onaylanan, "İslam dünyası ortak gençlik politikası oluşturulması" ile ilgili 11 karar, İİT'nın internet sitesinde yayınlanarak, yürürlüğe girdi.
Ortak gençlik politikasının hayata geçirilmesi vazifesini yürütmesi amacıyla, "İİT Gençlik ve Spor Bakanları Konseyi" kuruldu. Bu kapsamda, İstanbul merkezli İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu’na da (IKGF-Dİ) konseyin daimi sekretaryası görevi verildi.
Ayrıca, İslam dünyasının ortak gençlik stratejisi taslak dokümanı kabul edilerek, son halinin Nisan 2017'den önce kabul edilmesi öngörüldü.

"FETÖ ve PKK, DEAŞ ile ortak tehdit listesine alındı"

İKGF-Dİ Başkanı Elşad İskandarov, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, söz konusu kararların yayınlanmasının, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile 1 yıldır yürüttükleri faaliyetlerin olumlu neticesi olduğunu belirtti.
Kararların İİT’de en üst düzeyde kabul görme sebebinin, Türkiye'nin son dönemlerde izlediği aktif diplomasi olduğunu dile getiren İskandarov, "Kararlara göre, İslam dünyasında gençliğin çok yönlü gelişimi konusunda konuşma noktasından yürüme noktasına gelinmiştir. Bir taraftan İİT gençliğin geliştirilmesiyle ilgili stratejinin çerçevesi belirlenmiş olup, diğer taraftan bu stratejinin uygulanması için gerekli mekanizmalar oluşturulmuştur. Bundan sonraki dönemde 56 ülkenin Gençlik ve Spor Bakanları arasındaki koordinasyonu gerçekleştirme görevinin bize verilmesi, bir taraftan gençlik için yürüttüğümüz faaliyetlerimize gurur verici bir onama, öte yandan çok büyük bir sorumluluktur." ifadelerini kullandı.
İskandarov, kararlar kapsamında, İİT Gençlik ve Spor Bakanları 4. Konferansı'nın 2018'de Azerbaycan'ın başkenti Bakü’de gerçekleştirileceğini kaydederek, şöyle devam etti:
"Önümüzdeki dönemde 14 ayrı başlık altında yer alan ortak eylem planının uygulanmasına odaklanacağız. Bu kararlar sayesinde FETÖ ve PKK, DEAŞ ile denk tehditler kabul edilerek, eylem ve ideolojilerinden gençliğimizin korunması adına üye ülkeler için ortak tehdit listesine alınmıştır. İİT Gençlik Stratejisi, gençliğin entelektüel gelişimini sağlamak, radikalizm ve şiddetten beslenen akımların propagandası ile mücadele etmek, yani kısaca gençliğimizi 21. yüzyıl tehditlerine karşı hazırlanması önümüzdeki dönemin temel önceliği olacaktır. Bu dönemde Türkiye Gençlik ve Spor Bakanlığı başkanlığında, 5 daimi üyeden oluşan Gençlik ve Spor Bakanları Konseyi ile birlikte öngörülen hedefler doğrultusunda çalışacağız, kısa zamanda gençlik adına çok daha başarılı girişimlerin gerçekleştirileceğine inanıyorum."
Muhabir: Halil İbrahim Başer

Kop Dağları milli park ilan edildi


Kop Dağları milli park ilan edildi

Osmanlı-Rus Harbi'nde Çoruh Cephesi'nin bulunduğu Kop Dağları, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yürütülen çalışma sonucu, Bakanlar Kurulunca Türkiye'nin 42. milli parkı olarak ilan edildi
Kop Dağları milli park ilan edildi
Osmanlı-Rus Harbi'nin önemli cephelerinden birisi olan ve aradan geçen 100 yıla rağmen savaşın izlerini taşıyan Çoruh Cephesi'nin bulunduğu Kop Dağları, Orman ve Su İşleri Bakanlığınca yürütülen çalışma sonucu Bakanlar Kurulunca Türkiye'nin 42. milli parkı olarak ilan edildi.
Orman ve Su İşleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, ülkedeki milli ve milletlerarası düzeyde öneme sahip, kültürel ve rekreasyonel kaynak değerlerine sahip sahaların, bakanlık tarafından milli park olarak ilan edilmek üzere tespit edilerek, Bakanlar Kuruluna sunulduğu belirtildi.
Osmanlı-Rus Harbi'nin önemli cephelerinden birisi olan Çoruh Cephesi'nin bulunduğu Erzurum ve Bayburt illerini kapsayan Kop Dağları'nın, Bakanlık tarafından 2013 yılından bu yana yürütülen etüd çalışmaları neticesinde milli park ilan edilmek üzere Bakanlar Kurulunun onayına sunulduğu ifade edilen açıklamada, şu bilgiler aktarıldı:
"Bakanlar Kurulunun 31 Ekim 2016 tarih ve 2016/9486 numaralı kararıyla kabul edilmesi ve 15 Kasım 2016 tarih ve 29889 Sayılı Resmi Gazete'de yayınlamasıyla Kop Dağları Milli Parkı, ülkemizin 42. milli parkı olarak ilan edildi. Günümüzde Bayburt ve Erzurum illeri sınırında yer alan, yaklaşık 60 bin dekarlık alana sahip olan Kop Dağları Milli Parkı’ndaki arazide yapılan etüt, envanter çalışmaları sırasında sahada Osmanlı ordusu tarafından hazırlanan piyade mevzileri, top yolları, top mevzileri gibi harbin izleri tespit edildi. Buna ilave olarak aradan geçen 100 yıla rağmen çok miktarda mermi, şarapnel parçası, askeri üniforma parçaları, ordu levazım malzemelerine rastlandı ve harbe katılan birlik komutanları tarafından tutulan raporlar tespit edildi. Bu belgeler Türkçe'ye çevrilmeye başlandı."

"Kop Dağları’nın milli park ilan edilmesi oldukça önemliydi"

Konuyla ilgili Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun görüşüne de yer verilen açıklamada, Eroğlu'nun, ülkenin 42. milli parkının hayırlı olması temennisinde bulunduğu belirtildi. Açıklamada Eroğlu'nun, şu ifadelerine yer verildi:
"Kop Dağları’nın milli park ilan edilmesi yakın harp tarihimiz açısından oldukça önemliydi. Burada cereyan eden harp izlerinin korunarak gelecek nesillere intikal ettirilmesi için bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmalar neticesinde ahde vefa borcumuzun bilinciyle alanın milli park ilan edilmesi için gayret gösterdik. Bundan sonra bu alanı milli park statüsünde koruyup kollayacağız. Kop Dağları’nın milli park olarak ilan edilmesinde bizlere desteklerini esirgemeyen başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere bütün hükümet üyelerimize teşekkür ederim. Ülkemizin 42. milli parkı milletimize hayırlı olsun."
Muhabir: Yunus Okur

Wednesday, 16 November 2016

DEAŞ Nemrud antik kentine büyük zarar verdi



DEAŞ Nemrud antik kentine büyük zarar verdi

Irak Kültür Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı, Musul'u kurtarma operasyonu çerçevesinde terör örgütü DEAŞ'tan geri alınan Nemrud antik kentine, örgütün büyük zarar verdiğinin ortaya çıktığını belirtti.

DEAŞ Nemrud antik kentine büyük zarar verdi
Grafik: AA/Kemal Delikmen
BAĞDAT
Irak Kültür Turizm ve Tarihi Eserler Bakanlığı, Musul'u kurtarma operasyonu çerçevesinde terör örgütü DEAŞ'tan geri alınan Nemrud antik kentine, örgütün büyük zarar verdiğinin ortaya çıktığını belirtti.
Bakanlığa bağlı Tarihi Eserler ve Kültürel Miras Kurumu tarafından yapılan yazılı açıklamada, "DEAŞ, Asurlular döneminden kalan kentte büyük yıkım gerçekleştirdi." denildi.
Kentteki saray ve tapınakların mimari detaylarının yok edildiği kaydedilen açıklamada, "Ancak bizler, medeni dünya ve uluslararası kuruluşların da desteğiyle zarar gören eserlerin onarım ve bakımını yapabileceğimize, bu tarihi bölgeye yeniden hayat getirebileceğimize inanıyoruz." denildi.
Açıklamada ayrıca, tarihi eserlere verilen zararları tespit ve değerlendirme çalışmaları için kurumun ekipler oluşturmaya başladığı kaydedildi.
Öte yanan AA muhabirine konuşan Yarbay Muhammed Saad da DEAŞ'ın kentin neredeyse tamamını tahrip ettiğini söyledi.
Saad, örgütün döşediği patlayıcıları etkisiz hale getirme işlemlerinin devam ettiğini ifade etti.

Muhabir: Hacer Başer

Featured post

DEM Party's Druze Statement Sparks Controversy: Accusations of Israeli Alignment

*Ankara/Damascus, July 2025* – A fiery political storm has erupted after Turkey's pro-Kurdish DEM Party condemned attacks on Syria's...

Popular Posts