Friday, 13 January 2017

Kuzey İrlanda'daki siyasi belirsizliğin şiddeti körüklemesinden korkuluyor


Kuzey İrlanda'daki siyasi belirsizliğin şiddeti körüklemesinden korkuluyor

İngiliz hükümeti, Kuzey İrlanda'daki bölgesel hükümet krizinin şiddet olaylarına dönüşmesinden endişe duyuyor.
Kuzey İrlanda'daki siyasi belirsizliğin şiddeti körüklemesinden korkuluyor
LONDRA - Aslı Aral
Kuzey İrlanda'da İngiltere yanlısı Protestan birlikçiler ile İrlanda yanlısı ayrılıkçı Katolik Cumhuriyetçilerin ortaklığındaki bölgesel hükümette yaşanan siyasi kriz, şiddete dönüşebileceği gerekçesiyle İngiliz hükümetini endişelendiriyor.
İngiltere Başbakanlık kaynakları, Kuzey İrlanda bölgesel hükümetinin başbakan yardımcısı, ayrılıkçı Martin McGuinness'in bu haftaki istifasıyla birlikte yaşanan siyasi belirsizliğin yakından takip edildiğini bildirirken, siyasi krizin şiddete dönüşme olasılığından endişe duyduğunu gizlemiyor.
"Zor elde edilmiş barışın ve istikrarın kaybedilmemesi gerektiği" vurgusunu yapan kaynaklar, "Kuzey İrlanda halkının istikrarlı bir geleceğe sahip olması için ellerinden geleni yapacaklarını" vurguluyor.
İngiltere Başbakanı Theresa May de, Kuzey İrlanda'daki mevcut krizin barışı riske atmaması gerektiğini bildiriyor. May önceki gün parlamentoda yapıtğı açıklamada, Kuzey İrlanda'daki siyasi istikrarsızlığın mezhep kaynaklı şiddete yıllar önce son veren barışı baltalamaması gerektiğini söyleyerek, "Kuzey İrlanda'daki ilerleme zor kazanılmıştır ve bunu riske atmamalıyız." dedi.
Hükümet, siyasi krizin şiddete dönüşmesini önlemek amacıyla Kuzey İrlandalı ve İrlandalı siyasetçilerle görüşmeler yapıyor. İngiltere Başbakanı May önceki gün İrlandalı mevkidaşı Enda Kenny ile görüşürken, krizi yakından takip eden İngiliz hükümetinin Kuzey İrlanda Bakanı James Brokenshire da, yaptığı görüşmeler sonucu McGuinness'in istifasının erken seçimi beraberinde getirme ihtimalinin yüksek olduğunun görüldüğünü söylüyor.

Yetki 20 yıl sonra Londra'da olacak

Kuzey İrlanda bölgesel hükümetinin başbakan yardımcısı ve ayrılıkçı Cumhuriyetçi Sinn Fein Partisinin üyesi Martin McGuinness, bu hafta başında kamu finansmanına ilişkin suçlamaları dikkate almayan Kuzey İrlanda bölgesel yönetiminin Başbakanı ve birlik yanlısı Demokratik Birlik Partisi'nin (DUP) lideri Arlene Foster'a tepki olarak istifa etmişti.
McGuinness'in istifası, birlikçilerin ve ayrılıkçıların ortaklığındaki bölgesel hükümetin düşmesine neden oldu.
Arlene Foster kamu finansmanında hatalı uygulamaları olduğu yönündeki iddialar nedeniyle son dönemde artan bir şekilde istifa baskısı altındaydı. Ancak bölgesel hükümetin başbakanı geçen hafta verdiği bir röportajda istifa etmeyeceğini açıklamıştı. İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu'nun (IRA) eski liderlerinden McGuinness de, Foster'ın istifa etmesini istiyordu.
Hükümette yer alan McGuinness'in üyesi olduğu Cumhuriyetçi Sinn Fein Partisi bir hafta içerisinde yeni bir isim açıklamazsa, yeni Kuzey İrlanda bölgesel yönetimini belirlemek üzere yapılacak erken seçimin tarihine Birleşik Krallık'ın Kuzey İrlanda Bakanı James Brokenshire karar verecek.
Böylece, Kuzey İrlanda barış sürecini başlatan 1998 tarihli "Hayırlı Cuma Anlaşması"nın imzalanmasından bu yana ilk kez, Londra yönetimi doğrudan kontrolü üstlenecek ve yetki Birleşik Krallık'ın Kuzey İrlanda Bakanında olacak. Kuzey İrlanda Bakanı Brokenshire'ın bu süreçte erken seçim tarihini belirlemesi bekleniyor.

Brexit'i etkiler mi?

İngiliz hükümeti, mart sonunda Brüksel ile resmen başlayacak "Brexit" görüşmelerine Kuzey İrlanda'daki siyasi krizin etkisini ise şimdilik ihtimal dışı görüyor.
İskoçya ve Kuzey İrlanda bölgesel yönetimleriyle Brexit sürecini dayanışma içinde yürüteceği sözünü veren Londra yönetimi, Kuzey İrlanda'daki olası erken seçimin Brexit görüşmelerinin başlatılmasını ertelemeyeceğini bildiriyor.
Başbakanlık kaynakları, "Kuzey İrlanda'nın Brexit'e ilişkin görüşlerinin halihazırda bilindiğini" vurguluyor. İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler'den oluşan Birleşik Krallık'ta geçen yıl yapılan AB referandumunda, Kuzey İrlanda halkının yüzde 55,8'i ülke genelinin aksine AB'de kalınmasından yana oy kullanmıştı.

Gerginlikler kimi zaman yaşanıyor

Kuzey İrlanda’da barış süreci, İngiltere ile İrlanda arasında 10 Nisan 1998'de imzalanan "Hayırlı Cuma (Good Friday) Anlaşması"yla başladı. Anlaşmayla Kuzey İrlanda'ya yetki devriyle birlikte birçok sivil ve kültürel hak da tanındı.
"Hayırlı Cuma Anlaşması"nın ardından 2005 yılında silahların sustuğu Kuzey İrlanda'da, ayrılıkçı Cumhuriyetçiler ve İngiltere ile birlik yanlıları hükümet ortakları olarak ülkeyi birlikte yönetiyor.
Ancak Kuzey İrlanda'da hala kimi zaman gerginlikler yaşanıyor. Ülkede geçen yıl işlenen cinayetler, IRA'nın varlığının devam edip etmediği tartışmalarına neden olmuştu. Protestanların her yıl yaptıkları ve Katoliklerin mahallerinden geçtikleri yürüyüşler ile bazı resmi binalara asılı olan Birleşik Krallık bayrakları da kimi zaman gerginliklere ve olaylara neden oluyor.
Sorunun tarihsel kökeni, 1600’lü yıllara dayanıyor. İngiliz ve İskoç yerleşimcilerin İrlanda adasına gelmesi ve Katolik İrlanda halkını yönetimleri altına almaya başlamalarına Katolik İrlandalılar tepki gösteriyor.
1916 yılında İrlanda'nın başkenti Dublin’de kurulan IRA’nın silahlı mücadelesi sonucu 1922’de adanın güneyinde bağımsız İrlanda Cumhuriyeti kuruluyor. Adanın kuzeyiyse İngiltere yönetimine bağlı kalıyor. 1960’lı yıllarda Kuzey’de yaşayan Katolik İrlandalılar İngiltere’den ayrılıp birleşik bir İrlanda devleti kurmak amacıyla IRA’yı yeniden canlandırıyor.
IRA, Katolik İrlandalılar arasında örgütlenirken, İngiltere ile birlik yanlısı Protestanlar arasında "Gönüllü Ulster Güçleri" adlı paramiliter bir grup ortaya çıkıyor. Böylece Katolik İrlandalılar ve IRA ile Protestan İrlandalılar, "Gönüllü Ulster Güçleri" ve İngiliz güçlerinin karşı karşıya geldiği kanlı bir çatışma sürecine giriliyor.

Yeni nesil terörle mücadele hukuku: İngiltere örneği

Yeni nesil terörle mücadele hukuku: İngiltere örneği

İngiliz Terörle Mücadele Hukukunun başat özellikleri arasında geniş terör tanımı ve takdir yetkisi yer alıyor.

Yeni nesil terörle mücadele hukuku: İngiltere örneği
İSTANBUL-Yrd. Doç. Dr. Ali Emrah Bozbayındır
"Kimsenin şüphesi olmasın. Oyunun kuralları değişiyor." Bu sözleri, 7 Temmuz 2005 Londra saldırılarından sonra dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair, 5 Ağustos 2005 tarihinde düzenlediği basın toplantısında sarf etmişti.
İngiltere’nin 11 Eylül’ü olarak görülen ve zaman zaman “7/7” olarak da adlandırılan, çeşitli metro istasyonları ve bir otobüste gerçekleşen intihar saldırılarında 52 kişi hayatını kaybetmiş, 700’den fazla kişi de yaralanmıştı. Blair'in bu sözleri sonraki yıllarda CONTEST olarak adlandırılan ve on yıldır uygulanan terörle mücadele stratejisinin (counter terrorism strategy) ilk işaretiydi. Bu strateji, takip (pursue), önleme (prevent), koruma (protect) ve hazırlık (prepare) olmak üzere dört ana faaliyet alanı üzerine bina edildi.
Bu çerçevede takip ve önleme başlıkları, önlemenin tedaviden daha iyi olduğu anlayışına dayanıyor. Bu başlıklarda, saldırılar için beklemekten ve sonra, şayet hayatta kalanlar varsa faillerin peşine düşmektense, saldırıların daha hazırlık aşamasında önlenmesi hedefleniyor. Bu önleyici güvenlik paradigması uygulama kapsamı oldukça geniş terör suçlarını, geniş kitlelerin iletişiminin denetlenmesini, dünyanın en büyük DNA bankasını, 6 milyon kamera ve vatandaş olmayanlar için uzun gözaltı sürelerini, ev, araç ve işyerlerine girme imkânı veren bin'den fazla yasal düzenleme ve benzeri uygulamayı da beraberinde getirdi. Geçtiğimiz kasım ayında Kraliçe tarafından onaylanan Soruşturma Yetkileri Kanunu 2016 (Investigatory Powers Act 2016) da GCHQ ve MI5 gibi istihbarat kuruluşlarına iletişim verilerini depolama ve şüphelilerin elektronik cihazlarını hackleme, internet ve iletişim şirketlerine müşterilerinin tarama geçmişini bir yıla kadar muhafaza etmeleri gibi düzenlemeler getiriyor.

Dünyanın en geniş terör tanımlarından biri

1970li yıllara dayanan ancak son on senede zirveye ulaşan bu nevi mevzuat ve uygulamalar Orwell’in ‘1984’teki 'Büyük Biraderi’ veya Huxley’nin ‘Cesur Yeni Dünyası’ gibi kara ütopya eserlerini akıllara getiriyor. Hükümet ise İngilizlerin güvenliğini temin için bu stratejinin elzem olduğunu ve bu sayede çok sayıda ağır terör saldırısının önlendiğini ileri sürüyor. Nitekim hükümet tarafından Mart 2009’da yayımlanan CONTEST için kaleme aldığı önsözde dönemin Başbakanı Gordon Brown, Romalı devlet adamı Cicero’nun meşhur sözü “insanların güvenliği en yüce kanundur (salus populi suprema est lex)”ne atıfla; ”Herhangi bir hükümetin birinci önceliği milletin güvenliğini temin etmektedir” ifadesini kullanmıştı.
Terörle mücadelede yukarıda sayılan araçlardan şüphesiz en önemlilerinden biri ceza hukuku. İngiliz Terörle Mücadele Hukukunun başat özellikleri arasında ise geniş terör tanımı ve takdir yetkisi yer alıyor. Bugün İngiltere dünyadaki en geniş terör tanımlarından birine sahip ve bu tanımı birçok İngiliz Milletler Topluluğu ülkesi de zamanla benimsemiş gibi görünüyor. Bu itibarla dünyanın en yaygın ve etkili terör tanımlarından biri olan Terör Kanunu 2000 (Terrorism Act 2000) Bölüm 1’de üç unsurun bir arada varlığı halinde bir eylemin terör eylemi olacağı şeklinde düzenlemeye yer veriliyor:
Bir fiilin (veya tehdidin) terörizm olabilmesi için, fiilin veya tehdidin bir kişiye karşı ağır şiddet ihtiva etmesi, mülkiyete ağır zarar verilmesi ve hayati tehlike oluşturacak, sağlık ve güvenlik bakımından ciddi risk ortaya çıkaracak veya bir elektronik sisteme zarar verici nitelikli eylemlerin işlenmesi gerekmektedir; Bu saldırılarda seçilen hedef, bir hükümeti veya uluslararası bir örgütü etkilemek için veya halkı veya halkın bir kısmını korkutmak için tasarlanmış olmalıdır; fiil veya fiiller siyasi, dini, ırki veya ideolojik bir saikle işlenmiş olmalıdır.

Sanık masumiyetini ispatlamak zorunda

Bu tanım kapsamına sadece İngiltere’de veya İngiltere aleyhine faaliyet gösteren terör örgütleri değil aynı zamanda potansiyel olarak dünyadaki tüm terör örgütleri giriyor. Tanım kapsamına, terörle alakalı yayınlar veya bu tür yayınların yapılması tehdidi de giriyor. Hukukta tüm geniş tanımlarda olduğu gibi İngiliz terörizm tanımı da yetkililere geniş takdir yetkisi veriyor. Bu geniş yetkilerin, sürekli değişen terör tehdidiyle mücadele etmek için şart olduğu ileri sürülse de geniş terörizm tanımı, bu niteliğiyle eleştirilere maruz kalıyor.
İngiliz Terörle Mücadele Hukuku geniş terör tanımının yanı sıra uygulama sınırları oldukça geniş suç örnekleri de ihtiva ediyor. Örneğin, bir kimse terör amacıyla veya böyle bir eyleme hazırlık amacıyla kullanacağı şüphesini uyandıracak şekilde bir şeyi bulunduruyorsa, terörist amaçlarla bulundurma suçundan on beş yıla kadar ceza alabilir (posession for terrorist purposes, Terrorism Act 2000 section 57 (1). Bu suçtan yargılandığında ise sanığın, söz konusu şeyi terör amacıyla bulundurmadığını mahkemenin değil kendisinin ispat etmesi gerekiyor. Yine aynı kanunun 58. maddesine göre, bir kişinin terör eylemini işleme veya hazırlanmasında kullanışlı olabilecek her türlü bilgiyi toplaması, bulundurması veya kayda alması suç ve bu suçtan on yıla kadar hapis cezası verilebiliyor. Bu iki suçu tanzim eden maddeler kendisine en sık müracaat edilen maddelerdir ve 2011-2013 seneleri arasında toplam 447 kişi bu suçlardan hüküm giymiştir.

Teröre teşvik ve terör eylemlerini övme 

Keza Terörle Mücadele Kanunu 2006 (Terrorism Act 2006) beşinci bölümünde, bir terör eyleminin işlenmesi veya bir başkasına bu nevi fiilleri işlemesi için yardım edilmesi için yapılan “her türlü hazırlık eylemi (any preparatory act)” suç haline getirilmektedir. Bu suçtan kişinin ceza alabilmesi için kişinin terör eyleminde bulunma kastının varlığı yeterlidir. Eyleminin bir zarar veya zarar tehlikesi meydana getirmesine gerek yoktur.
Yine aynı kanunun birinci bölümü, doğrudan veya dolaylı olarak terörün teşvik edildiği şeklinde anlaşılabilecek bir yazıyı basmayı da suç olarak tanımlamaktadır. Bu suç bakımından failin, kasten veya en azından yaptığı yayının olası neticelerini öngörebilecek durumda olmasını gerektirmektedir. Suçun oluşabilmesi için böyle bir teşvik veya cesaretlendirme neticesinde bir terör eyleminin gerçekleşmiş olmasına da gerek yoktur. Ayrıca, ilgili yayında kullanılan ifadelerin halk tarafından dolaylı şekilde terör eylemlerinin işlenmesini veya bunlara hazırlığı teşvik edecek nitelikte anlaşılabilecek olması da teröre teşvik suçu kapsamına girmektedir (Terrorism Act 2006 s. 1 (3).

Terör örgütüne destek mesajları suç kapsamında

Keza bu suçun kapsamına terör eylemlerini övme de girmektedir. Geçmişte gerçekleşmiş, gelecekte gerçekleşebilecek veya genel olarak terör eylemlerini övmek de bu kapsamdadır. Örneğin, 2015 yılında karara bağlanan R v Alaa Esayed vakasında fail, sosyal medya hesaplarının niteliği ve kapsamı nedeniyle polis incelemesine alınmış ve DEAŞ terör örgütüne destek mahiyetinde bazen günde 50 kadar paylaşımda bulunduğu tespit edilmiştir. Failin attığı mesajların incelenmesi neticesinde diğer kişileri benzer eylemlerde bulunmaları için teşvik ettiğinin saptanması neticesinde üç yıl altı ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Yine e-maille gönderdiği mesajlarda terörist eylemleri öven ve mektubun muhataplarının benzer eylemlerde bulunmalarını teşvik eden Malcolm Hodges adındaki kişi de 2015 yılında iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştır.
Yukarıda sayılan suçlardan her yıl birçok kişi cezalandırılıyor. Uygulamadan birkaç örnek vermek gerekirse durum daha net anlaşılabilir: Örneğin, savaşmak için Suriye’ye gitmek veya buna teşebbüs; Suriye’de terör kamplarında eğitim alma; İngiltere’de saldırı planı yapma; Suriye’de savaşan akraba veya yakınlara para veya eşya gönderme; DEAŞ’ın yayın organı Dabiq dergisini dağıtma ve terör için kullanılabilecek pratik bilgilere sahip olma gibi fiillerin bu suçlar kapsamında cezalandırıldığı görülüyor.

Teröre hazırlık suçuna ömür boyu hapis

Bu fiillerden İngiltere’de terör saldırısı hazırlığı yapma yukarıda zikredilen terör eylemine hazırlık suçundan cezalandırılıyor. Bu kapsamdaki örneklerden biri de yine 2015 yılında karara bağlanan R v Mohammed Rehman ve Sana Ahmed Khan vakasıdır. Vakada terör eylemi hazırlığı yaptıkları saptanan bir karı koca, terör eylemine hazırlık suçundan ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. Bay Rehman aynı zamanda terör amacıyla eşya bulundurma suçundan da cezalandırılmıştır.
Vakaya bakıldığında, DEAŞ taraftarı bir karı kocanın büyük miktarda kimyasal madde satın aldıkları ve bunların bir terör eyleminde kullanılabileceği tespit edilmiştir. Bayan Sana Khan da eşini finanse etmiştir. Bay Rehman karısına arka bahçede yaptığı deneme patlamanın videosunu göndermiş ve radikal görüşlerini de sosyal medya üzerinden ifade etmiş ve saldırıyı nerede yapabileceği konusunda yine sosyal medya hesabı üzerinden tavsiye talebinde bulunmuştur. Bilirkişi de ele geçirilen patlayıcıların kullanıma hazır olmadan önceki son safhalarda olduğunu tespit etmiştir.

Önleyici adalet

Yukarıda sayılan tüm suçların ortak özelliği ceza hukukunun uygulama alanını geleneksel sınırların dışına taşırmalarıdır. Ceza hukukunda, kural olarak bir kişinin işlemeyi kastettiği bir fiili icraya başlaması cezalandırılması için şarttır. Buna karşılık işaret edilen örneklerde hazırlık hareketleri bizatihi bağımsız suçlar olarak cezalandırılmaktadır ancak bu geleneksel anlayışın intihar bombacıları gibi kendisini de yok etmeye hazır faillerle mücadelede yetersiz olduğu ileri sürülüyor. Bu nedenle anılan suçlar İngiltere’de önleyici suç olarak adlandırılmakta ve önleyici adalet (preventive justice) olarak tabir edilen vatandaşlık kanunlarından önleyici kolluğa, tehlikeli kişilerin alıkonulmasından göçmenlik hukukuna kadar geniş bir yelpazeye yayılan faaliyetlerin bir cüzünü teşkil etmektedir.
Her ne kadar bu suç tanımlarının polis, savcı ve hâkimlerin takdir yetkisini önemli ölçüde genişlettiği, kişilerin suç işlemekten cayma ihtimalini göz ardı ettiği ve kişilerin sırf mensup oldukları grup veya inanış nedeniyle cezalandırılmalarına yol açma riskini artırdığı gerekçesiyle eleştiriliyorsa da İngiltere ve birçok ülkedeki halkların, güvenlik ihtiyacı nedeniyle bu yeni kanunları destekledikleri ve hatta talep ettikleri görülüyor.
Bu noktada bu tür suçlara sadece İngiltere’de değil bilakis birçok ülke mevzuatında yer verildiği vurgulanmalı. Önleyici terör suçları adeta geleneksel olağanüstü halin yerini almış gibi görünüyor. Bir bakıma olağanüstü hal olağanlaşmakta ve istisnai olan hukuk düzeninin daimi unsuruna dönüşmektedir. Liberal ceza hukuku geleneğiyle övünen ülkelerde dahi bu tür mevzuata yer veriliyor. Örneğin Almanya’da 2009 ve 2015 senelerine terör suçlarına hazırlık fiilleri suç haline getirildi. 2009 senesinde büyük tartışmalara neden olan Alman Ceza Kanunu m. 89a hükmüne göre devleti tehlikeye sokan bir şiddet eylemine hazırlığa, on yıla kadar hapis cezası verilebiliyor.
Tüm bu gelişmeler, terörün yeni savaşlarda önemli ve kendisine sık müracaat edilen bir araç olduğu olgusuyla beraber ele alındığında güvenlik politikalarının temel hak ve hürriyetlerin sahasını daraltmaya devam edeceği neticesine varılabilir. Bu nedenle, güvenlik ve emniyet içinde yaşamak için bir ülkede yaşayanların tüm haklarını devlete devrettiği Hobbescu egemenlik anlayışının içinde yaşadığımız döneme damgasını vurmakta olduğu görülüyor.
[Yrd. Doç. Dr. Ali Emrah Bozbayındır. Lisans derecesini Selçuk, Yüksek Lisans ve Doktora Derecelerini Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden aldı. Max-Planck Mukayeseli Ceza Hukuku Enstitüsü ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir araştırmacı olarak bulundu. 2013 yılında TÜSİAD tarafından yılın en iyi genç hukukçusu ödülüne layık görüldü.]


Thursday, 12 January 2017

TÜRKİYE MUAYTHAİ FEDERASYONUNDAN ACİL ÖNEMLİ DUYURU!





Haber detayına ulaşmak için lütfen yukarıdaki  linki tıklayınız.
http://www.muaythai.gov.tr/Image/281/Acil-ve-Onemli-Duyuru

TÜRKİYE MUAYTHAİ FEDERASYONUNDAN ACİL VE ÖNEMLİ DUYURU

FEDERASYONUMUZUN 2002-2016 YILLARI ARASINDA ULUSLARARASI YURTİÇİ VE YURTDIŞI MÜSABAKALARINA KATILARAK DERECE YAPMIŞ TÜM SPORCULARIMIZIN ALTTA BULUNAN FORMU DOLDURARAK;
ÖNCELİKLE E-MAİL : turkiyemuaythaifed@hotmail.com ADRESİNE DAHA SONRA ASLINI KARGO VEYA POSTA İLE FEDERASYONA GÖNDERMELERİ GEREKLİDİR;
ADRES;
ANITTEPE MAH. GENÇLİK CAD. NO:5/5 ÇANKAYA/ANKARA ADRESİNE GÖNDERMELERİ RİCA OLUNUR.

GENÇLİK VE SPOR BAKANLIĞININ İSTEĞİ ÜZERİNE FEDERASYONLARIN ULUSLARARASI MÜSABAKALARDA DERECE YAPAN SPORCULARININ BİLGİLERİNE ACİLEN-İVEDİOLARAK 20.01.2017 TARİHİNEKADAR FEDERASYONUMUZA ARAS KARGO İLE ULAŞTIRMALARI GEREKMEKTEDİR.

KARGO POSTA ÖDEMELERİ GÖNDERİCİLER TARAFINDAN ÖDENECEKTİR.

SPORCU FORMU İÇİN TIKLAYINIZ...

Kur baskısında zorlu viraj aşılabilir



Kur baskısında zorlu viraj aşılabilir

Ekonomistler artan kur baskısı karşısında para politikasında geçici sıkılaştırma yoluyla Türk lirasının dengelenebileceğini, uzun vadede faiz indirim imkanının oluşabileceğini belirtiyor.

Kur baskısında zorlu viraj aşılabilir

LONDRA-Gökhan Kurtaran
Ekonomistler artan kur baskısı karşısında para politikasında geçici sıkılaştırma yoluyla Türk lirasının dengelenebileceğini, uzun vadede faiz indirim imkanının oluşabileceğini belirtiyor.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para politikasının gelişen piyasalar üzerindeki etkisi, Türkiye’nin içerisinden geçtiği olağanüstü koşullar, bölgesel risklerdeki artış ve son dönemde istikrarı hedef alan terör saldırıları kur baskısını artırmış olsa da ekonomistler, bunun yakın zamanda Türkiye’nin verdiği ilk zorlu sınav olmadığına işaret ediyor. Ekonomistler, bu anlamda gözlerin çevrildiği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) da henüz elindeki enstrümanların tamamını kullanmadığını dile getiriyor.
Salı günü piyasalarda gözlenen aşırı oynaklığın yakından takip edildiği ve ekonomik temellerden uzaklaşan sağlıksız fiyat oluşumlarına karşı gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilen TCMB açıklamasında, "Yapılan değerlendirmeler sonucunda, TCMB bünyesinde faaliyette bulunan Bankalararası Para Piyasasında bankaların borç alabilme limitleri 11 Ocak tarihinden itibaren toplam 22 milyar Türk lirasına düşürülmüştür. Ayrıca, yabancı para zorunlu karşılık oranları tüm vade dilimlerinde 50 baz puan indirilmiştir. Bu değişiklik ile finansal sisteme yaklaşık 1,5 milyar dolar ilave likidite sağlanmış olacaktır." ifadelerine yer verildi.
Ekonomistler ise hem Türkiye’deki gelişmeleri hem de TCMB’nin adımlarını yakından takip etmeye devam ediyor.

"Mevcut görünüm Merkez Bankası'nın müdahalesi ile aşılabilir"

1999 yılından beri Türkiye ekonomisini yakından izleyen İngiliz ekonomist Timothy Ash, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son dönemde kur baskısının yoğun bir şekilde arttığını, öte yandan doğru manevralarla zorlu dönemin aşılabileceğini söyledi.
Daha önce 2014 yılının ocak ayında TCMB’nin para politikasında değişikliğe giderek kurdaki oynaklığın önüne geçtiğini hatırlatan Ash, “Darbe girişiminin sonrasında normalleşmenin kısa sürede gerçekleşeceğine ilişkin beklenti maalesef gerçekleşmedi. Güvenlik sorunu ve politik riskler yabancı yatırımcının mesafe almasına sebep oldu. Kurda ciddi artış gerçekleşti. Ocak 2014’te yapılan sert faiz artırımını hatırlayacak olursak lira dengelenmiş ve uzun vadede faiz yeniden indirilebilir hale gelmişti.” ifadelerini kullandı.
Uzun yıllardır Türkiye’nin kredi notunun “yatırım yapılabilir” seviyede olduğunu belirten Ash, mevcut görünümün Merkez Bankası’nın müdahaleleri ile aşılabileceğini belirterek, ilerleyen dönemde politika faizinin 2014 sonrasındakine benzer bir şekilde yeniden azaltılabileceğine işaret etti.

"ABD hazine gelirlerini artırarak Türkiye’nin cari açığını finanse etmesini zorlaştırıyor"

Capital Economics Kıdemli Gelişmekte olan Piyasalar Ekonomisti William Jackson ise, “Türk lirasındaki düşüşün temelde iki sebebi var. Biri ABD merkez bankası Fed’in para politikasını sıkılaştırma görünümü... Bu ABD hazine gelirlerini artırarak Türkiye’nin cari açığını finanse etmesini zorlaştırıyor. İkincisi ise piyasalar TCMB’nin para birimini dengelemek için faiz artırımına gidebileceğine ikna olmuş değil. Sermaye akışındaki azalışın hangi sektörlerden, kurumlardan kaynaklandığı tamamen net değil. Bunun için bilanço verilerini görmememiz gerekecek.” ifadelerini kullandı.

"Dolar/TL kurundaki artış biraz ekstrem görünüyor"

Londra merkezli TD Securities Gelişen Piyasalar Kıdemli Stratejisti Christian Maggio ise, “Dolar/TL kurundaki artış biraz ekstrem görünüyor bu günlerde. Mali tablolar sermaye çıkışının devam ettiğini gösteriyor. Finansal açıklaması ise kısa vadeli faiz oranları mevcut riskleri taahhüt altına alabilecek yükseklikte değil.” şeklinde konuştu.
Bu arada, İngiltere Merkez Bankası’nın verilerine göre küresel döviz işlemlerinin yaklaşık yüzde 37’si Londra’dan yapılıyor. Günlük işlem hacminin yüzde 56’sını oluşturan 1,35 trilyon dolar elektronik platformlardan gerçekleştiriyor. Döviz piyasalarının en büyük oyuncuları ise sırasıyla (FX Survey 2016) küresel pazarda yüzde 12,9 ile Citi, 8,8 ile JP Morgan, 8,8 ile UBS, 7,9 ile Deutsche Bank, yüzde 6,4 ile Bank of America Merill Lynch, yüzde 5,7 ile Barclays, yüzde 4,7 ile Goldman Sachs, yüzde 4,6 ile HSBC, yüzde 3,9 ile XTX Markets, yüzde 3,2 ile Morgan Stanley geliyor.


İlk yüzde 100 elektrikli otobüs e-Karat Ankara’da üretiliyor



İlk yüzde 100 elektrikli otobüs e-Karat Ankara’da üretiliyor

Türkiye’nin ilk yüzde 100 yerli elektrik otobüsü olan e-Karat, Ankara’da üretiliyor. Üretim tesislerinde incelemelerde bulunan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, “Burada üretilen araçların hem ülke içerisinde hem de Avrupa’nın birçok önemli şehirlerinde kullanılıyor olması bizleri çok mutlu ediyor” dedi.



Üç kıtada raylı sistem ve toplu taşıma araçları tasarım ve üretimi yapan Türk firması Bozankaya’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yalçın Topçu, fabrika üretim alanlarını gezerek yetkililerden bilgi aldı. 63. Hükümetin Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Yıldırım Ak ve Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yardımcısı Kadir Başar’ın da katıldığı ziyarette konuşan Topçu, “Terörün dayatmalarına rağmen Mustafa Kemal’in hedeflediği gibi yüzde 100 Türk üretimi olan, yerli ve milli olan ‘E-Karat’ isimli otobüs adını Orta Asya’da yetişen bir attan alıyor. Bu ismi taşıması mutluluk verici. Burada yapılanları takdirde karşılıyor ve tüm arkadaşlarımıza Türk milleti adına teşekkür ediyorum” diye konuştu.
 
Üretim sahasını gezen ve üretim bandında çalışanlarla sohbet eden Topçu, tesiste yaklaşık bin 500 kişiye istihdam sağlanmasının memnuniyet verici olduğunu söyledi. Topçu, “Burada üretilen otobüsü deneme imkanı bulduk. Gerçekten çok rahat ve güzel araçlar. Burada üretilen araçların hem ülke içerisinde hem de Avrupa’nın birçok önemli şehirlerinde kullanılıyor olması bizleri çok mutlu ediyor. Nasıl ki Milli Mücadele’de Nene Hatunlarımız gece gündüz demeden cepheye mermi taşıdı, şimdi de bilim ve teknoloji savaşıyla karşı karşıyayız. Yine eskiden olduğu gibi kadınımızla erkeğimizle mücadele ediyoruz. Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi Nilhan Enginyurt Kuyumcu’nun başarısını da buna benzetiyor ve takdir ediyorum” dedi.
 
“Günde bir metro üretiyoruz”
 
Bozankaya Yönetim Kurulu Başkanı Aytunç Günay, raylı sistemler ve toplu taşımacılık alanında Ankara’da üretimlerine devam eden, Türkiye’nin ilk yerli trambüs, yerli tramvay ve yerli elektrikli otobüs üretici olduklarını belirterek, “Şimdiye kadar Türkiye’de dört tesiste toplamda 150 milyon TL yatırım yaptık. 2017 yılında 200 milyon TL ilave yatırım ile Ankara Sincan Organize Sanayi Bölgesi’nde 100 dönüm alan üzerine raylı sistemler ve elektrikli otobüs montaj fabrikamıza ek olarak 6 bin metrekare büyüklüğü ile Türkiye’nin en büyük raylı sistem boyahanesini ekledik. Tesisimiz şu anda günlük bir metro/hızlı tren aracı üretim kapasitesine ulaştı” açıklamasında bulundu.
 
“Tayland’a metro yapıyoruz”
 
Bu yıl içinde Ankara’daki tesislerde üretimine başlanacak olan 88 adet metro aracını 2018 yılından itibaren Tayland’a sevk edeceklerini belirten Günay, “88 adet metro aracının teslim edilmesiyle birlikte ülkemizin raylı sistem alanındaki ilk ihracatını da gerçekleştirmiş olacağız. Son 1 yıl içinde dört tane patent başvurusu, iki tane de tasarım tescilinde bulunduk. 75 teknik personelimizle 2016 yılında AR-GE çalışmalarına 15 milyon TL bütçe ayırdık. Türkiye’nin saygın üniversiteleri ile yoğun işbirliklerimiz sürüyor. 2 yılda 8’i kamu destekli toplam 14 tane AR-GE projesine imza attık” ifadelerini kullandı. 

Wednesday, 11 January 2017

Başkanlık Sistemi / Cumhurbaşkanlığı Sistemi Nedir ?



Başkanlık Sistemi / Cumhurbaşkanlığı Sistemi Nedir ?

Madde madde Cumhurbaşkanlığı sistemi


Madde madde Cumhurbaşkanlığı sistemi



10 Oca 2017 tarihinde yayınlandı
ANADOLU AJANSI'NI SOSYAL MEDYADA TAKİP EDİN:

Web sitesi: http://www.aa.com.tr

Twitter: https://twitter.com/anadoluajansi

Facebook: https://www.facebook.com/anadoluajansi

Instagram: http://instagram.com/anadoluajansi


ANADOLU AJANSI YOUTUBE KANALI HAKKINDA:

Anadolu Ajansı’nın YouTube kanalında farklı kategorilerde günün öne çıkan haberleri, multimedya çalışmaları ve belgeseller yer alıyor.

AA'nın Youtube kanalındaki çalma listelerini kullanarak dilediğiniz kategorideki videolara da abone olabilirsiniz.

Haberler: http://bit.ly/1S5qhcA

Spor haberleri: http://bit.ly/24sFuco

Belgesel ve Multimedya: http://bit.ly/21w2Qf1

Editör Masası: http://bit.ly/20YWvXg

Yiğit Bulut: Engel olanlar vatana ihanet etmekle aynı eş değer adımı atarlar



Yiğit Bulut: Engel olanlar vatana ihanet etmekle aynı eş değer adımı atarlar

Derin Analiz programında konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut Meclis’te görüşülmekte olan Anayasa değişiklik teklifinin referanduma götürülerek halka sorulmasına karşı çıkan CHP ve HDP’ye tepki gösterdi.


Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut, TRT Haber TV'de Hasan Kurtulmuş'un sunduğu Derin Analiz programında anayasa değişiklik teklifiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Teklifin referandum yoluyla halka götürülmesine karşı çıkan CHP ve HDP’nin tutumuna tepki gösteren Yiğit Bulut “Bu paketin halka sorulmasına engel olanlar vatana ihanet etmekle aynı eş değer adımı atarlar. Eğer bir siyasi parti halkın karar vereceği bir referandumdan korkuyorsa, eğer bir siyasi parti halkın karar vermesi adına referandum yolunu açmaktan korkuyorsa bana göre o siyasi partinin de o vekillerin de siyasi varlığı düşmüş demektir. Hiçbir siyasi parti halka sorulmasına engel yönünde varlığını ortaya koyamaz.” dedi.
Yiğit Bulut'un konuya ilişkin yaptığı değerlendirmeler şöyle...
VEKİLİN GÖREVİ HALKIN SON KARARI VERMESİNE YOL AÇMAKTIR
İnsanların farklı fikirleri, siyasi görüşleri olabilir. Karşı çıkılması doğaldır. Benim anlayamadığım başka karşı çıkış var ki bu doğal değil. Halka sorulmasına neden karşı çıkıyorsunuz. TBMM’de herkes fikrini söylüyor, herkes siyasi görüşü doğrultusunda yeni anayasa paketiyle ilgili fikirlerini dile getiriyor. Ama bir de halk var. Halkın o kürsüye çıkma şansı yok. Halk vekilini oraya göndermiş. Bu işin sonunda gerçekten demokrasiye inanıyorsak, gerçekten demokrasiyi hissediyorsak birde gidip bunu halka sormamız gerekiyor. Dolayısıyla halka sormaktan bu kadar korkmanın anlamı yoktur. Halka sormanın önünü kesmek amacıyla “göreceksiniz biz orada cephe savaşı yapacağız. Maddeleri engelleyip geçirtmeyeceğiz” şeklinde açıklamalar yapıldı. TBMM’dekiler asıl değil vekil. Kimin vekili halkın vekili. Asıl kim, halk. Her vekil son olarak aslına sormak zorundadır. Her vekil aslına sorulmasına izin veren yolu açtırmak zorundadır. Ben anlayamıyorum bazı siyasi partilerin ve bazı vekillerin görüşlerini. Nasıl olurda halkın fikir beyan etmesini veya halkın sandığına gitmesine engel olacak şekilde bu tip bir yola girerler, ben bunu anlayamıyorum. Vekilin görevi halkın doğrudan olayın içine girip son kararı vermesine yol açmaktır. İçerikle ilgili beğenirsiniz beğenmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız ama halka sorulmasıyla ilgili vekil sıfatını taşıyan bir insanın halkın vekili sıfatıyla ‘hayır bunun halka sorulmasına izin veremeyiz’ demesi benim anlayamadığım kısmı. Eğer bir siyasi parti halkın karar vereceği bir referandumdan korkuyorsa, eğer bir siyasi parti halkın karar vermesi adına referandum yolunu açmaktan korkuyorsa o siyasi partinin de o vekillerin de bana göre siyasi varlığı düşmüş demektir. Hiçbir siyasi parti halka sorulmasına engel yönünde varlığını ortaya koyamaz.
BU PAKETİN HALKA SORULMASINA ENGEL OLANLAR VATANA İHANET ETMEKLE AYNI EŞ DEĞER ADIMI ATARLAR
 Referanduma gidilmesinden bu kadar korkulmasını anlayamıyorum. Bırakın içerikle ilgili tartışmayı, halk karar verecek. Referanduma gitmekten niye bu kadar korkuyorsunuz? Bu paketin halka sorulmasına engel olanlar vatana ihanet etmekler aynı eş değer adımı atarlar. Pakete destek olun, arkasında durun demiyorum. Halka sorulmasına engel olanlar diyorum, Halk hayır desin konuyu kapatalım, bir daha da açmayalım. Ama halka sorulmasına engel olanlar bu vebalin altında kalırlar ve bunu ödeyemezler. Tarih onları yazar. Bir vekil gelip ‘ben Türkiye’ye sahip çıkmaya geldim’ diyor. Senin Türkiye’ye sahip çıkmana kimsenin ihtiyacı yoktur. Halk Türkiye’ye sahip çıkar. Senin görevin bir vekil olarak halkın sahip çıkması için halka gidecek yolu açmak. Ben vekil olsaydım halka gidecek olan her yola evet derdim.
Referandumdan kaçan sandıktan kaçan halktan kaçan mutlaka başka bir ajandası olduğu için bunu yapıyordur. Hiç ajandası olmayan içinde hiç başka bir plan işletmeyen kafasının arkasında başka şeyler kurgulamayanlar halktan kaçmazlar. Gideriz halka halk der ki ben bu sistemi istemiyorum, başımızın üstünde yeri var. O günden sonra kimse dile bile getiremez. Referandumda halk derse bu paketi al koltuğunun altına koy yoluna devam et ben bunu istemiyorum. Kimse bir daha gündeme dahi getiremez. Ama halka gitmeden halk ne biliyor ki biz karar verelim böyle de konuşmalar var. Köşe yazarlarında da var, partilerin ileri gelenlerinde de var. Halk fikir sahibi değil ki nasıl karar versin diyenler var. Halk her konuda fikir sahibidir. Halk her zaman en güzelini yapar bilir.
İNGİLİZLERİN BİZE DAYATTIĞI BU YALAN SİSTEM DEĞİŞİYOR
 2001'de Kemal Derviş'li bir kurguyu Türkiye'ye dayattılar ve 2002 seçimlerinde Kemal Derviş'in çıkması için içerde medya holdingler patronlar köşkler yalılar hepsinde günlerce toplantılar yapıldı. Ne oldu, halk dediki ‘ben Kemal Derviş ile hiç bir hükümeti istemiyorum ben Recep Tayyip Erdoğan'ı getiriyorum.’ Halkın sağduyusu bilinci bilinçaltı inanın herkesten daha iyi çalışır. Sistem değişiyor. İngilizlerin Türkiye'ye 1938'den sonra dayattığı yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden sonra İngilizlerin Türkiye'ye dayatarak 1946 devalüasyonundan sonra istedikleri elde ettikleri bu sanal sistem yani hükümetlerin ömrünün ortalama 18 ay olduğu Türkiye'nin hükümet çıkartamadığı siyasi istikrarın olmadığı bu sistem İngilizlerin bize dayattığı bu yalan sistem değişiyor. Türkiye'de istikrarın sistemin içinden geldiği istikrarın sistemle birlikte ortaya çıktığı ve hangi siyasi görüşten olursa olsun koalisyon hükümetinin medya patronu veya bankalar karşısında ceketi ilikli duran 3 milletvekilini çektiği zaman düşen başbakanı değil yüzde 50+1 oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanlığı sistemi geliyor. Yüzde 50+1. Türkiye'deki en büyük sorun yerleşik düzenin bu sistemi istememesinin en büyük nedeni bu. Çünkü bir daha koalisyon hükümeti olmayacak Türkiye'de. Bir koalisyon kurgulayamayacaklar. Koalisyon olmadığı zaman istikrarsızlık olmayacak.

Faizsiz Emeklilik Yatırım Fonları



Faizsiz Emeklilik Yatırım Fonları

Faize duyarlı katılımcılar için İslami sigortacılık olarak adlandırılan; sosyal dayanışma, işbirliği ve bir diğerinin zararlarına ortak olma kavramı üzerine kurulan Takaful önemli bir enstrüman. Dünya sigortacılık sektöründe önemli pazar payına sahip olan İslami sigortacılığın Türkiye’de de büyük bir potansiyeli bulunuyor.



Katılım bankalarının sayısının artması, İslami finans fonlarının çeşitlenmesi ve yasal düzenlenmelerin sağlanması ile ülkemizde İslami sigortacılığın daha da gelişmesi bekleniyor.
2010 yılında ihraç edilmeye başlanan faizsiz emeklilik yatırım fonları ise her geçen gün büyüyor. Bu fonların yatırım amacı; tasarruflarını faizsiz finansal enstrümanlarda değerlendirmek isteyen katılımcılar için sürdürülebilir getiri elde etmek. 
Dolayısıyla Bireysel emeklilik Sistemi (BES) içinde faize duyarlı kesim için geliştirilen, faizsiz emeklilik yatırım fonları Türkiye’de hızlı bir gelişim içinde. 
Bireysel Emeklilik Sistemi’nde toplam katılımcı sayısı 31.12.2016 tarihi itibarıyla 6 milyon 605 bini aştıFon büyüklüğü ise 61 milyar TL’ye yaklaştı. BES’in %5,9’una denk gelen faizsiz fon büyüklüğü ise 3 milyar 625 milyon TL’ye ulaştı.
Faizsiz emeklilik fonları tüketicilerle buluşalı henüz 6 yıl olmasına rağmen, bu fonları tercih eden katılımcı sayısı giderek büyüyor. 
Özellikle 2012 yılında Hazine’nin kira sertifikası ihraç etmesi bu ürünlerin büyümesinde etkili oldu. 
2017 yılında devreye girecek Otomatik Katılım Uygulaması ile faizsiz BES ürünlerine olan ilginin daha da artması bekleniyor.
FAİZSİZ EMEKLİLİK FONLARINA öncülük eden Vakıf Emeklilik sektörde gösterdiği performansla 11 şirket arasında ilk sırada yer alıyor. 
Siz de Vakıf Emeklilik’in faizsiz ayrıcalıklarından yararlanmak ve detaylı bilgiye ulaşmak için hemen tıklayın.

Monday, 9 January 2017

Bu üniversitede kazak öremeyen erkek mezun olamıyor



Bu üniversitede kazak öremeyen erkek mezun olamıyor

Antalya'da Akdeniz Üniversitesi bünyesinde kurulan Yaşlı Üniversitesinde, yemek pişirmesini ve kazak örmesini öğrenemeyen erkek öğrenciler, bir üst sınıfa geçemiyor.
Bu üniversitede kazak öremeyen erkek mezun olamıyor

ANTALYA - AYŞE YILDIZ - MUSTAFA ÇİFTÇİ
Antalya'da Akdeniz Üniversitesi bünyesinde kurulan Yaşlı Üniversitesinde, yemek pişirmesini ve kazak örmesini öğrenemeyen erkek öğrenciler bir üst sınıfa geçemiyor.
Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan tarafından, TÜBİTAK desteğiyle 81 ilde yürütülen GeroAtlas çalışması kapsamında Türkiye'de ilk kez Akdeniz Üniversitesi bünyesinde GeroAtlas 60+Tazelenme Üniversitesi (Yaşlı Üniversitesi) kuruldu.
Yaşları 60 ile 92 arasında değişen 300 kadın ve erkeğin eğitim gördüğü üniversitede, öğrencilerin taleplerine göre dersler düzenlendi. Anatomi, tıp, psikoloji, tarih, arkeoloji, hukuk, fizik tedavi başta olmak üzere farklı derslerin yanı sıra bir üst sınıfa geçebilmek için erkeklere yemek pişirme ve kazak örme, kadınlara ise tamirat yapmayı öğrenme şartı getirildi.
Sınıfta ön sıralardan yer alabilmek için erken saatlerde okula gelen öğrenciler, teorik derslerden önce yarım saat boyunca Japon eğitmen Hiroshi Nakajima ile spor yapıyor. 
Düzenli olarak derslere katılan, yemek pişirmeye ve kazak örmeye çalışan erkek öğrenciler, tamirat yapan kadınlar renkli görüntüler oluşturuyor. Öğrenciler, kazak örerek alzaymır ile de mücadele ediyor. 

"Kazak örmek, alzaymır ve bunamanın ilacı"

Öğrencilerden 84 yaşındaki Abdurrahman Polat, üniversite sayesinde yeni arkadaşlar kazandığını söyledi. Arkadaşının önerisiyle üniversiteye kaydolduğunu anlatan Polat, "Emekli hakimim. Aşçılık dersini geçerim, yemek yapabiliyorum ama kazak örmesi zor. Bu dersi zor geçeceğim galiba." dedi.
64 yaşındaki Ali Akbaş da 2000 yılında emekli olduğunu, yıllar sonra üniversiteye sevinçle başladığını ifade etti. Üniversitede öğrendiklerini torunlarına ve komşularına anlattığını belirten Akbaş, "Mümkün olduğunca derslerden bir saat önce gelip, bekliyorum. Okula ilk başlayan öğrenci gibi bize iyi geldi." diye konuştu.
Şeker, tansiyon, tiroid hastalıklarının olduğunu dile getiren Akbaş, üniversiteye başladıktan sonra uyku probleminin düzeldiğini, daha enerjik olduğunu anlattı.
En çok kazak örme dersinde zorlandığını vurgulayan Akbaş, ilk başta garip geldiğini ancak sağlığı açısından faydalı olduğunu belirtti.
Akbaş, "Bu azimle yemeği de yaparım, kazağı da örerim ve bir üst sınıfa geçerim." dedi.
Üniversite için İstanbul'dan gelen Naci Kalender de aldığı derslerle bedenini tanıdığını ve bilinçli olarak yaşlandığını anlattı. Kazak örmenin kendisi için aktivite olduğunu anlatan Kalender, "Kazak örmenin alzaymır ve bunamanın en büyük ilacı olduğunu öğrenince çok şaşırdım. Kazak örmekte biraz zorlandım ama gerekirse eşimden ücretli ders alacağım. Kazak örmek beyni çalıştırıyor, nöronlar arasındaki iletişim artırıyor, alzaymırı önlüyor." dedi.

"Tek şart 60 yaşından gün almak"

Gerontoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. İsmail Tufan da GeroAtlas60+Tazelenme Üniversitesini iki yıl ön hazırlık sürecinin ardından bu yıl hayata geçirdiklerini söyledi.
Program kapsamında, öğrencilerin 18 haftalık süreyle 4 yıl boyunca normal üniversite öğrencileri gibi eğitim alacağını vurgulayan Tufan, dört yıl boyunca yaşlanmada karşılaşılan zorlukları el birliğiyle aşmanın yollarını arayacaklarını belirtti.
Söz konusu programın Ege Üniversitesi bünyesinde İzmir kampüsünde de gelecek yıl hayata geçirileceğini vurgulayan Tufan, şöyle konuştu:
"Bu programda olmazsa olmaz önemli bir şey var. Erkekler mutlaka aşçılık eğitimi, örgü işini de yapmak zorunda. Kendi kazağını kendisi örecek. Temel hedefimiz zihinsel jimnastiği, ruhsal dinamizmi bedensel etkinliği yaratmak ve böylece derslerin de vermiş olduğu öğrenme şevkiyle yeniden hayata farklı gözle bakmalarını sağlamak. Erkekler kendi kazağını örüyor ve böylece zihinsel gelişimini sağlıyoruz, demans ve alzaymır olmasının bir parça önüne geçmiş olabiliyoruz."
Üniversiteye girebilmek için 60 yaşından gün almak şartı arandığını vurgulayan Tufan, aşçılık kursuna katılmayan veya kendi kazağını öremeyen erkeklerin bir üst sınıfa geçemeyeceğini dile getirdi.
Tufan, 4 yılı tamamlayanlara da lisans diploması verileceğini sözlerine ekledi.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts