Thursday, 15 June 2017

'41 balık türü tükenme riski altında'



'41 balık türü tükenme riski altında'

Prof. Dr. Karakulak, "Karadeniz'deki demersal balıklarından 
kritik tehlikede 7 tür, 
hassas durumda 4 tür, tehlikeye açık 1 ve
 düşük riskli 29 tür bulunmaktadır." dedi.
41 balık türü tükenme riski altında
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Firdes Saadet Karakulak, Türk denizlerindeki birçok balık türünde tükenme riski olduğunu belirterek, "Karadeniz'deki demersal balıklarından kritik tehlikede 7 tür, hassas durumda 4 tür, tehlikeye açık 1 ve düşük riskli 29 tür bulunmaktadır. Bu türler arasında mersin balıkları, köpek balıkları, pisi balığı ve kalkan balığı bulunmaktadır." dedi.
Karakulak yaptığı açıklamada, Türk denizlerindeki balık türleri ve balıkçılığın geleceği hususunda değerlendirmelerde bulundu.
Karakulak, Türk denizlerinde ekonomik değere sahip balık stoklarında azalma olduğunu aktararak, "Denizlerden avcılık yoluyla elde edilen su ürünleri üretim miktarı 2007'de 589 bin 129 ton iken bu rakam 2015'te 397 bin 731 tona düşmüştür. Örnek verecek olursak hamsi avcılığı 2007'de 385 bin ton iken 2015'te 193 bin 492 tona, istavrit 2007'de 32 bin 21 ton iken 2015'te 16 bin 664 tona, lüfer 2007'de 6 bin 858 tondan 4 bin 136 tona düşmüştür. Av miktarları azaldığı gibi balıkların boylarında da ciddi azalma söz konusudur." diye konuştu.
Yasa dışı, kayıt dışı ve kural dışı avcılığın en büyük tehlike olduğuna işaret eden Karakulak, bu konuda ilgili bakanlığa önemli görevler düştüğünü kaydetti.
Karakulak, Marmara'da ışıkla avcılığa ilişkin düzenlemenin de sakıncaları olabileceğine dikkati çekerek, "Balıkçılıkta kullanılan ışık, açık denizlerde, okyanuslarda balık sürüsünü bir arada toplamaya yarayan ve av verimini arttıran bir kaynak iken, kapalı olan bir denizimizde kullanılması aşırı avcılığa ve kaynakların azalmasına yol açacaktır. Önümüzdeki dönemlerde daha ciddi balıkçılık problemleriyle karşı karşıya kalabiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Karakulak, Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliğinin (IUCN) türlerin risk durumunu dikkate alarak ilan ettiği kırmızı listeye atıfta bulunarak, "Karadeniz'deki demersal balıklarından kritik tehlikede 7 tür, hassas durumda 4 tür, tehlikeye açık 1 ve düşük riskli 29 tür bulunmaktadır. Bu türler arasında mersin balıkları, köpek balıkları, pisi balığı ve kalkan balığı bulunmaktadır. Diğer denizlerimizde de durum aynı olup, özellikle predatör durumda olan deniz memelileri ve köpek balıkları nesli tehlike altındadır." diye konuştu.
Türk denizlerinde avlanmayla ilgili birçok yanlışın yapıldığı görüşünde olan Karakulak, sorunların en büyüğünün denetimlerdeki yetersizlik olduğunu söyledi.
Karakulak, balıkçıların daha çok kıyısal alanda avcılık yapmasına dikkati çekerek, stok değerlendirmelerinin yapılmamasının da önemli bir risk olduğunu dile getirdi.
"Balıkçılık Araştırma Enstitüsü kurulmalı"
Prof. Dr. Karakulak, Türk denizlerindeki balık türü ve miktarına ilişkin çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:
"Balıkçıların hem karada hem denizde denetlenmesi ve izlenmesi gerekir. Karaya çıkış noktalarında tüm avcılık verileri toplanmalıdır. Bu işleri yapacak olan su ürünleri mühendislerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında daha fazla istihdam sağlanmalıdır. Ülkemiz sularında bulunan balık stoklarını tahmin edecek, balıkçılık verilerini analiz edecek, balıkçılıktan bağımsız araştırma yapacak bir Balıkçılık Araştırma Enstitüsü kurulmalıdır. Balıkçılık, her yıl izlenerek balık stok değerlendirmesi yapılmalı ve balıkçılara av kotaları verilmelidir."
Balıkçılıkla alakalı ekosistemin de izlenmesi gerektiğini vurgulayan Karaklulak, küresel iklim değişikliği, deniz kirliliği, aşırı avcılık gibi insan kaynaklı nedenlerle özellikle kapalı deniz ekosistemlerinin yapısında olumsuz değişimlerin görüldüğünü kaydetti.
Karakulak, ekosistemi bilmeden balığı koruma adına alınan önlemlerin tek başına yeterli olmadığını belirterek, "Balıkçılıkta ıskarta önemli bir problemdir. Hedeflenen türün yanında avlanan ve tekrar ortama atılan birçok tür bulunmaktadır. Bu türler ekonomik olmamakla birlikte ekosistem açısından çok önemlidir. Av araçlarının seçiciliğini arttırmakla ıskarta azaltılabilir." dedi.

Tuesday, 30 May 2017

Ege'nin 100 büyük firması açıklandı


Ege'nin 100 büyük firması açıklandı

EBSO, üretimden satışlarda 2016 yılı performanslarına göre,
 bölgedeki 100 büyük sanayi kuruluşunu belirledi.
Egenin 100 büyük firması açıklandı
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO), üretimden satışlarda 2016'da gösterilen performansa göre, bölgedeki 100 büyük sanayi kuruluşunu belirledi. Listede ilk üç sırayı Tüpraş, Petkim ve Philsa Philip Morris aldı.
Ege'nin ilk 100 büyük sanayi kuruluşu, EBSO'da düzenlenen toplantıda açıklandı.
Şirketlerin üretimden satışlarına göre yapılan sıralamada birinci Tüpraş, ikinci Petkim Petrokimya ve üçüncü Philsa Philip Morris oldu. Tüpraş 11 milyar 544 milyon lira, Petkim 4 milyar 153 milyon lira, Philsa Philip Morris ise 2 milyar 772 milyon lira üretimden satış bildirdi.
Listeye bu yıl 17 yeni firma giriş yaptı. 54 firmanın yükseldiği listede, 21 firma ise aşağı sıralara indi.
76 firma kar bildirdi
EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, 35 yıldır aralıksız yaptıkları ilk 100 değerlendirmesinde 76 firmanın kar bildirdiğini söyledi. 
Yorgancılar, 100 büyük firmanın yüzde 75’inin kimya, gıda ve demir-çelik sektöründe yoğunlaştığına dikkati çekti. 
İlk 100 firmanın 2016 yılında 63 bin 981 kişiye iş imkanı sağladığını aktaran Yorgancılar, "Yine bu firmaların borçluluk durumuna baktığımızda firmaların finansman ihtiyaçlarını yine borç alarak giderdiğini görüyoruz. Bir firma 100 lira para kazanıyorsa bunun 51 lirasını finansman gideri olarak bankaya ödemek zorunda kalıyor. Bu da firmaları zorluyor." dedi. 
Yorgancılar, 2016 yılının makro ekonomik göstergelerine de değinerek, geçen yıl yüzde 2,9 büyüyen Türkiye'nin, AB ülkeleriyle karşılaştırıldığında büyümede önemli bir başarı elde ettiğini vurguladı. Bu büyümenin Türkiye için yeterli olmadığına dikkati çeken Yorgancılar, "Eğer her yıl yüzde 5 büyürsek işsizlik oranını sadece sabit tutan işsizliği azaltamayız. O nedenle her yıl 6 ve üzerinde büyümemiz şart." ifadelerini kullandı.
Ege Bölgesi'nde 2016 yılında üretimden satışlarda gösterilen performansa göre ilk 10 firma şöyle sıralandı: 
SIRASI FİRMA ADI
1TÜPRAŞ
2PETKİM 
3PHILSA PHILIP MORRIS 
4İZMİR DEMİR ÇELİK
5ABALIOĞLU YEM
6AÇIKLANMASINI İSTEMİYOR
7KÜÇÜKBAY YAĞ
8İMBAT MADENCİLİK 
9BMC OTOMOTİV
10CMS JANT

http://www.trthaber.com/haber/ekonomi/egenin-100-buyuk-firmasi-aciklandi-317019.html

Wednesday, 24 May 2017

Avrupa'nın dışladığı Müslümanlar kendi partilerini kuruyor



Avrupa'nın dışladığı Müslümanlar kendi partilerini kuruyor
Avrupa'nın dışladığı Müslümanlar kendi partilerini kuruyor

İslamofobinin yükselişe geçtiği, Müslümanların giderek daha fazla dışlandığı Avrupa'da, Müslümanlar kendi seslerini duyurmak ve siyaset yoluyla sorunlarına çözüm bulmak için kendi partilerini kuruyor.

İslamofobinin yükselişe geçtiği, Müslümanların giderek daha fazla dışlandığı Avrupa'da, Müslümanlar kendi seslerini duyurmak ve siyaset yoluyla sorunlarına çözüm bulmak için kendi partilerini kuruyor.
Avrupa'da Fransa, Avusturya, Hollanda, İspanya, Bulgaristan ve Yunanistan'da kurucuları veya üyelerinin çoğunluğu Müslüman olan 11 parti bulunuyor. Bu partiler, Yunanistan ve Bulgaristan'da Türk ve Müslüman azınlıkların sesi olurken, Hollanda, Avusturya ve Fransa'da İslamofobiye karşı alternatif oluşturuyor. Dışlanmışların, ötekileştirilmişlerin ve sorunları gözardı edilenlerin kurduğu partiler, sadece Müslümanlar için değil, aynı zamanda haksızlığa uğradığını düşünen diğer etnik ve dini gruplar için de kendilerini siyaset yoluyla ifade edebileceği bir mecraya dönüşüyor.
AVUSTURYA
Türkiye karşıtı açıklamalarıyla bilinen Avusturya'da, Türk kökenli vatandaşlar Gelecek İçin Yeni Hareket Partisi (NBZ) ile sorunlarına çözüm arıyor. Voralberg eyaletinde 2016'nın sonunda kurulan partinin hedefi, Avusturya genelinde siyaset yapmak.
NBZ Genel Başkanı Adnan Dinçer, Avusturya'da aşırı sağcı partilerin yükselişe geçmesinin, daha hızlı şekilde harekete geçmelerine neden olduğunu belirerek, "Siyasi aktörler burada yaşayan azınlıklar hakkında kararlar alıyorlar. Ancak bizler bu karar mekanizmasının içerisinde yer almıyoruz. Bu nedenle azınlık toplumu 50-100 yıl sonrasına ilişkin geleceğini göz önünde bulundurarak, kendi haklarını koruma için siyasi oluşumlar içerisinde varlık göstermelidir." dedi.
NBZ'nin teşkilatlanma sürecinin devam ettiğini, muhtarlıktan ulusal meclise kadar her alanda etkin olmak istediklerini kaydeden Dinçer, "Ülkede yaşayan azınlıkların sorunlarını gideren bir parti yok. Aksine son zamanlarda aşırı sağcı partiler gibi bizlere yakın olduklarını düşündüğümüz partiler de bizlere karşı tavır alıyorlar. Bu tutumun önümüzdeki günlerde Avusturya ve Avrupa’da daha da artacağını düşünüyoruz. Bunlara cevap verilecek yer ise siyasi arenadır. Bu nedenle böyle bir siyasi partiye ihtiyaç vardır. NBZ partisi de bu ihtiyaca binaen kurulmuştur." ifadesini kullandı.
HOLLANDA
Müslüman ve Türk karşıtlığının giderek arttığı Hollanda'da ise, DENK Partisi bulunuyor. Felemenkçe'de "düşün" anlamına gelen DENK, İşçi Partisi milletvekilleri Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk'ün, partinin entegrasyon politikasına güvenoyu vermemeleri nedeniyle ihraç edilmesiyle Şubat 2015'te kuruldu.
Zaman içinde aldığı destek artan partiye, 2016 yılında aralarında Faslı Hollandalılar Birliği Başkanı Farid Azarkan ve sunucu Sylvana Simons'un da olduğu isimler katıldı.
DENK lideri Kuzu, Hollanda'da son yıllarda siyasi partilerin İslam karşıtı tavır takınarak aşırı sağa kaydıklarını belirterek, "Partimiz, Hollanda'da sesi duyulmayan insanların sesini duyurmak için kuruldu." dedi. En önemli toplumsal sorumluluğun siyaset olduğunu kaydeden Kuzu, ayrımcılığa ve ırkçılığa karşı, farklı topluluklardan azınlıkları bir araya getirdiklerini söyledi. Kuzu, içerisinde Hollandalıların da bulunduğu bir siyasi oluşum olarak, yeni bir rüzgar esmesini sağladıklarını dile getirdi.
FRANSA
Fransa'da Türk ve Müslüman derneklerin girişimiyle kurulan Eşitlik ve Adalet Partisi (PEJ) de, ülkede birçok konuda ayrımcılığa uğrayan Müslümanların haklarını önceliyor.
Fransa’da Türklerin kuruluşunda yer aldığı ilk parti olma özelliğini taşıyan PEJ, Mart 2015’te düzenlenen İl Genel Meclisi seçimlerine katılsa da ilk turda elendi. Kuruluşunun üzerinden henüz 2 ay geçmesine karşın parti, seçimlerde yarıştığı 4 şehir ve 10 kantonda binlerce kişinin desteğini alarak, yüzde 2-6 oranında oy elde etti.
AA muhabirine konuşan PEJ Başkanı Şakir Çolak, partinin temel amacının adaletsizlik ve eşitsizlikle mücadele etmek olduğunu belirterek, "Tek başına Müslüman ya da bir Türk partisi değiliz. Ancak bölgemizde Müslüman nüfusu temsil eden bir parti de yok. Biz her kesime adaletin sağlanmasını istiyoruz." diye konuştu.
PEJ, haziran ayında yapılacak milletvekili genel seçimlerinde çok sayıda şehirde aday belirleyerek yarışa katılacak.
Ülkedeki diğer bir parti olan Fransa Müslüman Demokratlar Birliği (UDMF) ise 2015 seçimlerinde Paris bölgesinde büyük başarı sağlayarak, birçok ilde Yeşiller Partisi'nden daha fazla oy almayı başardı.
Kuzey Afrika göçmeni kesimin sesini duyurmayı ve Fransız Müslümanların sistemde yer edinmelerini savunan partinin yöneticileri de büyük oranda göçmen kökenli Fransız yurttaşlarından oluşuyor.
Fransa Müslümanları Partisi (PMF) de Strazburg’da 1997 yılında Muhammed Latrece tarafından kuruldu. Parti, bazı konularda aşırı çıkışları ile gündeme geldi. 2014’te Fransız yargıs,ı Latrece ve başkanı olduğu derneğin banka hesaplarının dondurulmasına karar verdi.
İSPANYA
Nüfusun yüzde 4'üne denk gelen yaklaşık 1,9 milyon Müslümanın yaşadığı İspanya'da, Müslümanların kurduğu iki parti öne çıkıyor. Fas topraklarında bulunup İspanya'ya bağlı olan Ceuta ve Melilla kentlerinde faaliyet gösteren bu partiler, yerel düzeyde siyaset yapıyor.
1999 yılından bu yana Melilla kentindeki ikinci büyük siyasi parti konumundaki Coalicion por Melilla partisinin, 25 sandalyeli belediye meclisinde 7 üyesi bulunuyor.
Ceuta'da ise Union Democrata Ceuti ve Partido Socialista del Pueblo de Ceuta partilerinin birleşmesiyle 2011 yılında kurulan Coalicion Caballas kentte üçüncü büyük siyasi güç konumunda. Ceuta ve Melilla'daki Müslümanların kurduğu bu partiler, kendi tercihleriyle şimdiye kadar ülkede hiçbir genel seçime katılmış değil.
BULGARİSTAN
Bulgaristan'da, üyelerinin çoğunluğunu Türk ve Müslümanların oluşturduğu 3 siyasi parti faaliyet gösteriyor. Bunlardan Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Ahmet Doğan tarafından 1990 yılında kuruldu.
Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile koalisyon kurarak ülke yönetiminde söz sahibi olan HÖH'de, Doğan'a karşı Ocak 2013'te yapılan suikast girişimi ardından yönetim değişikliğine gidildi. Doğan'ın yerine gelen Lütvi Mestan, Rus savaş uçağının Türk hava sahası üzerinde düşürülmesine ilişkin Moskova karşıtı açıklamalarının ardından, görevi Mustafa Karadayı'ya bırakmak zorunda kaldı. 27 Ocak'ta feshedilen 240 üyelik parlamentoda 38 kişi ile temsil edilen HÖH, Avrupa Parlamentosu'nda (AP) 4 milletvekiline sahip.
Rus savaş uçağının Türkiye'de düşürülmesi sonrası dönemin parti lideri Mestan'ın Türkiye yanlısı tutumu ve Rus tarafını eleştirmesi, HÖH'ü ikiye böldü ve yeni oluşuma kapı araladı. 5 eski HÖH milletvekili ile birlikte Sorumluluk, Özgürlük ve Hoşgörü İçin Demokratlar (DOST) Partisi'ni 2016'da kuran Mestan, 26 Mart'ta yapılacak seçimlere hazırlanıyor. Başta Türkçe olmak üzere anadil eğitimine önem veren Mestan, siyasi konuşmalarında ayrıca Rusya'nın Kırımı işgali aleyhine söylemlerde bulunuyor. Mestan ayrıca, Bulgaristan'ın komşusu Türkiye ile iyi siyasi ve ekonomik ilişkileri olması gerektiğini de her fırsatta dile getiriyor.
Bulgaristan'da yine HÖH'ün eski üyelerinin kurduğu diğer bir parti de, Kazım Dal ve Korman İsmailov'un 2012'de kurduğu Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP). Geçen parlamento seçimlerinde sağcı Reformcu Blok (RB) koalisyonu içinde yer alan HŞHP, parlamentoda sadece İsmailov tarafından temsil edildi.
DOST ile seçimlerde ittifak yapma kararı alan HŞHP'nin seçimlerin ardından parlamentoda Mestan ve HŞHP partisinin şu anki lideri Orhan İsmailov tarafından temsil edilmesi bekleniyor. Aksini gösteren kamuoyu araştırmalarını eleştiren iki lider, kurdukları DOST Birliği ittifakının, önemli bir potansiyeli olduğunu savunuyor.
YUNANİSTAN
Yunanistan'da ise, Dostluk Eşitlik Barış (DEB) Partisi, Türk ve Müslümanları temsilen siyaset yapıyor. Merkezi Batı Trakya'nın Gümülcine kentinde olan DEB, 1991 yılında Türk azınlık mensubu milletvekillerinin bağımsız olarak Yunan parlamentosuna girmelerini engellemek amacıyla seçim sistemine yüzde 3'lük baraj getirilmesinin ardından Dr. Sadık Ahmet tarafından kuruldu.
Türk azınlığın yoğun yaşadığı İskeçe ve Evros'da da il teşkilatları bulunan DEB’in kayıtlı yaklaşık 6 bin üyesinin tamamı Batı Trakyalı Müslüman Türklerden oluşuyor.
Partinin kurucusu ve ilk genel başkanı Ahmet tarafından siyasi hedefleri, azınlık sorunlarını içte ve dışta duyurmak olarak açıklanan DEB, bir dönem siyaset arenasında geride kaldıktan sonra 2010 yılında Mustafa Aliçavuş başkanlığındaki yeni yönetimle tekrar faaliyetini yoğunlaştırmaya başladı.
DEB, 2014'te ilk kez katıldığı AP seçimlerinde Rodop, Evros ve İskeçe illerinde Türk seçmenlerin büyük bölümünü bünyesinde toplayarak yaklaşık 43 bin oy ile birinci sırada yer aldı.
DEB Genel Başkanı Aliçavuş, Yunanistan'daki mevcut siyasi sistemin, azınlığın sesinin Yunan parlamentosunda duyurulmasında engel teşkil ettiğini belirterek, "Atina, toplumumuzun sesini susturmak için seçim sistemine getirdiği yüzde 3’lük baraj ile bağımsız adayların seçilmesini zorlaştırdı. Bunun üzerine bir siyasi parti kurmamız ihtiyaç haline geldi." dedi.
Bu şekilde milletvekili seçilmeseler bile parti temsilcileri aracılığı ile içte ve dışta sorunlara çözüm aradıklarını vurgulayan Aliçavuş, "Bu kapsamda başta AP'de grubu bulunan Avrupa Hür İttifakı Partisi (EFA) olmak üzere birçok Avrupalı siyasi kuruluşlarla işbirliğimiz var." diye konuştu. ​
Kaynak: AA, http://www.dunyabulteni.nethttp://www.dunyabulteni.net

Erenler bölgesinde 900 yıl yetecek kadar mermer bulundu!


Orhaneli'ndeki 500 milyar dolarlık rezerv için girişimciler sırada!

Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu, Türkiye'de 6 üniversitenin öğretim üyelerinden oluşan bir ekibin, Erenler bölgesinde mermer rezervi araştırması yaptığını anımsattı.

Türkiye'de çeşitli üniversitelerden uzmanlarca yapılan araştırmalarda yaklaşık 500 milyar dolarlık mermer rezervinin bulunduğu belirtilen Bursa'nın dağ ilçelerinden Orhaneli'de, 61 girişimcinin yatırım için taahhütte bulunduğu bildirildi. Bu çalışmanın 4 yıl kadar sürdüğünü aktaran Tatlıoğlu, "Yüzde 10 imalatla, yüzde 90'ı zayi olduğu düşünülerek yaptıkları araştırmaya göre, 500 milyar dolarlık mermer rezervi olduğunu, sadece Erenler bölgesinde 900 yıl yetecek kadar mermer bulunduğunu söylediler. Bunu bir basın açıklamasıyla duyurdular, bildiri ve kitapçıklar bastılar. Bu hocalarımızdan aldığımız bilgiye göre baktığımızda bizim orada Erenler bölgesi gibi 3-4 yerimiz var." diye konuştu.


Tatlıoğlu, "Yüzde 10 kapasiteyle çalıştığımız zaman, bize yaklaşık bin yıl yetecek, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış ve iç borcunu kapatacak kadar bir rezerv. 2023 vizyonunda 500 milyar dolar dış ihracatı hedefi konmuştu ya o bizde var zaten şu anda." ifadelerini kullandı.

"61 maden fabrikası yapılması için taahhüt verildi"

İrfan Tatlıoğlu, ilçede bir Maden Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kurulması çalışmalarının devam ettiğine değinerek, şunları kaydetti: "Maden Mermer Üretici ve Sanayici İş Adamları Derneği (MADSİAD) ile beraber bu mermer ocaklarının sahiplerini topladık, bu işlerin Orhaneli'ye faydası olması amacıyla 'Bir maden organize sanayi bölgesi kuralım.' diye. Herkes ilgi gösterdi. Süreç 3 yıldır devam ediyor. Şu anda yer tespitimizi yaptık, Bakanlıktan bütün izinlerimizi aldık. Çevresel etki değerlendirmesi bölümündeyiz. Allah nasip ederse 1 ay içinde de onu bitirip, sonrasında kuruluşlarımızı yapacağız. 61 ocak sahibi, 61 maden fabrikasının yapılması için taahhüt verdi. 13 de müracaat var ama belli bir incelemeden sonra haklarında karar verilecek çünkü bazıları oradan yer alıp, daha iyi paraya satmaya çalışıyor. Onun için paravan şirketleri istemiyoruz. Burada gelip, fabrikasını kuracakları istiyoruz."


Bu çalışmanın 4 yıl kadar sürdüğünü aktaran Tatlıoğlu, "Yüzde 10 imalatla, yüzde 90'ı zayi olduğu düşünülerek yaptıkları araştırmaya göre, 500 milyar dolarlık mermer rezervi olduğunu, sadece Erenler bölgesinde 900 yıl yetecek kadar mermer bulunduğunu söylediler. Bunu bir basın açıklamasıyla duyurdular, bildiri ve kitapçıklar bastılar. Bu hocalarımızdan aldığımız bilgiye göre baktığımızda bizim orada Erenler bölgesi gibi 3-4 yerimiz var." diye konuştu.

Tatlıoğlu, "Yüzde 10 kapasiteyle çalıştığımız zaman, bize yaklaşık bin yıl yetecek, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış ve iç borcunu kapatacak kadar bir rezerv. 2023 vizyonunda 500 milyar dolar dış ihracatı hedefi konmuştu ya o bizde var zaten şu anda." ifadelerini kullandı.

"61 maden fabrikası yapılması için taahhüt verildi"

İrfan Tatlıoğlu, ilçede bir Maden Organize Sanayi Bölgesi (OSB) kurulması çalışmalarının devam ettiğine değinerek, şunları kaydetti: "Maden Mermer Üretici ve Sanayici İş Adamları Derneği (MADSİAD) ile beraber bu mermer ocaklarının sahiplerini topladık, bu işlerin Orhaneli'ye faydası olması amacıyla 'Bir maden organize sanayi bölgesi kuralım.' diye. Herkes ilgi gösterdi. Süreç 3 yıldır devam ediyor. Şu anda yer tespitimizi yaptık, Bakanlıktan bütün izinlerimizi aldık. Çevresel etki değerlendirmesi bölümündeyiz. Allah nasip ederse 1 ay içinde de onu bitirip, sonrasında kuruluşlarımızı yapacağız. 61 ocak sahibi, 61 maden fabrikasının yapılması için taahhüt verdi. 13 de müracaat var ama belli bir incelemeden sonra haklarında karar verilecek çünkü bazıları oradan yer alıp, daha iyi paraya satmaya çalışıyor. Onun için paravan şirketleri istemiyoruz. Burada gelip, fabrikasını kuracakları istiyoruz."

"Türkiye'den mermeri kütük olarak gönderiyoruz"

Gemlik Körfezi yakın olduğu için Afyonkarahisar, Konya, Kütahya ve Türkiye'nin başka illerinden gelerek fabrika yeri almak için müracaat edenlerin bulunduğunu vurgulayan Tatlıoğlu, şöyle devam etti: "MADSİAD'la oluşturduğumuz bir heyetimiz var. Müracaatları orada değerlendirmeye çalışıyoruz. Bunların sonucunda da tahmin ediyorum Türkiye'nin iyi bir mermer potansiyelini burada biçip göndereceğiz. Türkiye'den mermeri kütük olarak gönderiyoruz. İtalya'ya 1 liraya kütük olarak gönderiyoruz, İtalya bunu biçiyor ve 'İtalyan mermeri' diye bunu 20 liraya bize satıyor. Biz de dedik ki 'Bu katma değer ülkemizde kalsın, iş adamımızda kalsın', dolayısıyla ihracat yapıp da dışarıya çok büyük paralar vermeyelim. Bu yönden bakınca hakikaten konuyla ilgili Türkiye'nin ekonomisi açısından ciddi katkılar sunacağına inanıyorum."

"Burada 7 bin civarında işçi çalışacak"

Tatlıoğlu, açılacak fabrikaların bölgedeki istihdamı artıracağına da işaret ederek, "Burada 7 bin civarında işçi çalışacak. Bir aile olarak düşünüp, ortalama 5'le çarparsak 35 bin kişi. Hareket noktalarımızdan biri de şu oldu; biliyorsunuz artık insanlar köylerden şehre göç ediyor. Çünkü yaşam standardı daha yüksek diye ve ekonomik şartlardan dolayı, topraktan da istediği üretimi alamadığı için ekonomik olarak daha da büyümek adına şehirlere gidiyor. Bu göçü durdurmamız lazım." değerlendirmesinde bulundu.AA,http://finans.mynet.com

Elektrik üretip para kazandıracak perde üretildi


Elektrik üretip para kazandıracak perde üretildi

Yüksek lisans projesi olarak ürettiği "Güneş Perdesi" ile dereceler elde eden ve ödüle layık görülen doktora öğrencisi Ahmet Fuat Yalçın, projesi için patent başvurusunda bulundu.

Türkiye'de ilk kez yüksek lisans projesi olarak ürettiği "Güneş Perdesi" ile dereceler elde eden ve ödüle layık görülen doktora öğrencisi Ahmet Fuat Yalçın, Yıldız Teknopark Kuluçka Merkezi'nde geliştirdiği, güneş gören yüzeyleri fotovoltaik (ısıya maruz kaldığında enerji üretebilen) hücrelerle kaplanarak elektrik üretimi gerçekleştirilen perde için patent başvurusu yaptı.
 
YTÜ Makine Fakültesi doktora öğrencisi Ahmet Fuat Yalçın, TÜBİTAK Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı tarafından 2015 yılında düzenlenen "2238 Üniversite Girişimcilik ve Yenilikçilik Yarışması"nda genel kategoride "Güneş Perdesi Projesi"yle birinci oldu.
 
YTÜ Teknoloji Transfer Ofisi ile Çalık Holding'in birlikte düzenlediği "İlk İşim Girişim Yarışması"nda da finale kalarak başarı gösteren Yalçın, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının "Teknogirişim" desteğini kazanarak Yıldız Teknopark Kuluçka Merkezi'nde projesini geliştirmeye başladı. Buradaki çalışmalarını "Yalçın Yenilenebilir Enerji Sistemleri" firması adı altında sürdüren Yalçın, İstanbul Teknik Üniversitesindeki (İTÜ) yüksek lisans teziyle başlayan çalışması için patent başvurusunu da yaptı.
 
 
Yalçın, bu projesiyle son olarak Türk Hava Yolları 6. Bursa Bilim Şenliği proje yarışmasında, "usta mucitler" kategorisinde üçüncü oldu. Doktora öğrencisi Yalçın (28), projeyi Yıldız Teknopark'ta geliştirmeye devam ettiklerini söyledi.
 
Türkiye'de, güneş perdesini ilk kez İTÜ'de ürettiklerini belirten Yalçın, "Şu an elektrik üretip para kazandırabilecek tek perde. Proje İTÜ'de yüksek lisans tezi olarak başladı, ardından uygulamaya geçtik. Yüksek lisansımı bunun üzerinde yaptım. İlk perdemizi de İTÜ'de geliştirdik." ifadelerini kullandı.
 
Yalçın, perdenin üzerine gelen güneş ışınlarıyla elektrik üretildiğini belirterek, şöyle devam etti: "Yurt dışında benzer perdeler var ama bizim tasarladığımız perdelerin onlardan farklılıkları var. Bizim şu an kullandığımız fotovoltaik hücreler, yüzde 22 verimli olandır. Yani piyasadaki en yüksek verimli ticari hücrelerdir. Dayanıklılık süreleri diğer perdelere göre daha yüksek. Piyasadaki cam cama yapılan ya da 2 cam arasında yapılanlar var. Biz kullanıcılara özgürlük tanıyarak 'güneş panellerini' hareketli hale getirip dışarıyı görme imkanı sağlıyoruz. Böylelikle her evde her ofiste elektrik üretilmesini sağlamış olduk. Perdemizin kumaşı değişebiliyor. İstendiği zaman kumaşı çıkartıp, yıkayabiliriz veya kumaşını değiştirebiliriz."
 
Mevcut perdelerin metrekare fiyatlarının 30-250 dolar aralığında değiştiğini aktaran Yalçın, elektrik üreten perdelerin metrekaresinin ise 180 dolar olduğunu söyledi. Yalçın, güneş perdesinin ürettiği elektrik değerlerine de dikkati çekerek, "Yaptığımız araştırma ve ölçümlere göre, bir gün içinde güneye bakan 4 metrekarelik bir penceredeki perdeler tüm gün kapalı olursa, ürettiğimiz elektrik ile televizyonu 28 saat, bulaşık makinesini 22 saat, 10 lambayı 21 saat çalıştırabiliriz. Bir günde bir metrekarelik alanda 350 watt elektrik üretiliyor." dedi.
 
"Güneş perdesi"
 
Konut, ticaret merkezleri ya da kamu binalarında "dikey", "katlamalı" ve "akordeon" olmak üzere 3 farklı modelde üretilebilen perdelerin güneş gören yüzeyleri fotovoltaik (ısıya maruz kaldığında enerji üretebilen) hücrelerle kaplanarak elektrik üretimi gerçekleştiriliyor.
 
Bu esnada aynı zamanda perdelerin açılıp kapanması, dikey perdelerin şeritlerinin açılarının ayarlanması ile oda içerisindeki ışık şiddeti ayarlanabiliyor. Güneş perdesi ile üretilen elektrik aküde depolanıp kullanıldığı gibi elektrik dağıtım şirketine 10 yıl alım garantisiyle satılabiliyor. Böylelikle elektrik faturalarının bir kısmını ve hatta bazen tamamını güneş perdelerinden karşılamak mümkün hale gelebiliyor. Güneş perdesi, bir metrekaresinden ürettiği elektrik ile 82 ekran bir LED televizyonu 7 saat rahatlıkla çalıştırabilecek güce sahip bulunuyor.AA,http://finans.mynet.com

Monday, 15 May 2017

Kastamonu Entegre, İtalyan Gruppo Trombini’yi satın aldı



Kastamonu Entegre, İtalyan Gruppo Trombini’yi satın aldı

15 Mayıs 2017 16:35

Kastamonu Entegre, İtalyan Gruppo Trombini’yi satın aldı


Yurt dışında 4 ülkede faaliyet gösteren Kastamonu Entegre, 55 yıllık İtalyan şirketi Gruppo Trombini’yi de bünyesine kattı. İtalya'daki yeni tesiste 2018'de üretime başlanacak.




Türkiye'nin en büyük 41'inci şirketi olan Kastamonu Entegre, 1962 yılında kurulan ve İtalya'nın üçüncü büyük yonga levha üreticisi olan Gruppo Trombini’yi satın aldığını açıkladı.
 
Yurt içi ve yurt dışında sahip olduğu toplam 16 fabrikasıyla, ağaç bazlı panel sektörünün global oyuncusu Kastamonu Entegre, mayıs ayında gerçekleştirdiği yatırımla üretim haritasına İtalya’yı eklemeye hazırlanıyor. Bu yatırımla birlikte Kastamonu Entegre’nin yurt dışındaki yatırımları 800 milyon euro’yu aşacak.
 
1962 yılında, İtalya’nın Kuzey doğusunda, Ravenna’da kurulan Gruppo Trombini’yi satın alan Kastamonu Entegre, mobilya sektörüne yönelik ham ve melamin kaplı yonga levha ve laminat üretecek. Gruppo Trombini, Pomposa’da bulunan yılda 480 bin m3, Frossasco’da bulunan yılda 320 bin m3 kapasiteli iki ayrı yonga levha tesisiyle, toplamda yıllık 800 bin m3 kapasiteye sahip. İtalya’da yüzde 20 pazar payı hedefleyen Kastamonu Entegre, bu tesisleri, 2018 yılında devreye alacak.
 
Satın alma görüşmelerinin 2017 yılı ilk çeyreğinde başladığını belirten Kastamonu Entegre CEO’su Haluk Yıldız, “Global ölçekli üretim kapasitemizi arttırmaya devam ediyoruz. İtalya’nın üçüncü büyük yonga levha üreticisi olan Gruppo Trombini’yi satın alarak, Romanya, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Rusya’daki yatırımlarımıza İtalya’yı da eklemiş olduk. Böylece yurt dışı yatırımlarımız toplam 800 milyon euro’yu aştı.” dedi.
'Yeni bir sıçrama olacak'
 
Moda ve tasarım merkezi İtalya’nın, mobilya sektöründe dünyanın dördüncü büyük üreticisi olduğunu vurgulayan Yıldız, “İtalya mobilya pazarının büyüklüğü 20 milyar dolar ve yaklaşık 10 milyar dolarlık mobilya ihracatı yapıyor. Dünyanın en büyük üreticilerinden biri olarak biz de, bugüne kadar ihracat yaptığımız İtalya’da bir Türk üretici olarak yeni bir ilke daha imza atıyor olmanın gururunu yaşıyoruz. Şirketimiz için yeni bir sıçrama noktası olacak bu satın almanın, ülkemiz, sektörümüz ve şirketimiz için hayırlı olmasını diliyorum.” dedi.
 
 
 

Adana'nın Düğünü Öyle Başka Memleketlerinkine Benzemez: Geleneksel Adana Düğünü Nasıl Olur?


Adana'nın Düğünü Öyle Başka Memleketlerinkine Benzemez: Geleneksel Adana Düğünü Nasıl Olur?

Adana'nın Düğünü Öyle Başka Memleketlerinkine Benzemez: Geleneksel Adana Düğünü Nasıl Olur?

Kendine has kültürüyle ve adetleriyle bilinen fenomen şehir Adana'nın elbette düğünü de farklı, düğünü de kendine has. İşte Adana'nın geleneksel düğün adetleri...

Düğün demek şenlik demek

Eskiden Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Adana’da da düğünler çok önemli ve dev organizasyonlarmış. Eğlenceler, müzik, dans, yemekler derken saçılan paranın haddi hesabı yokmuş. Ancak ekonomik şartların kötüleşmesi sebebiyle düğünler artık çok daha küçük. Adanalılar bu gelenekleri yaşatmaya çalışsalar da artık birçoğu yapılmıyor ya da yapılamıyor. Ama biz yine de geleneksel Adana düğününün bütün özelliklerini derlemeye çalıştık.

Düğün demek biraz da erkek tarafını söğüşlemek demek


Diğer yörelerde de olduğu gibi Adana düğünlerinin gelenekleri genelde eğlence ve erkek tarafının parasını almak üzerine şekillenmiş. Kız tarafı ve ahali, bin türlü bahane üretip erkek tarafından alabildiği kadar almaya bakıyor.

Nerede o eski düğünler


Son yıllarda bir günde tamamlanıyor ama geleneksel Adana düğününün süresi üç gün ile bir hafta arasında değişir. Düğün, erkek evine bayrak dikilerek başlıyor ve bayrağın ucuna ayna, portakal, soğan takılıyor.

Çeyiz senedi olmazsa olmaz


Çeyiz kız evinden çıkarılmadan önce, çeyizde ne var ne yoksa tek tek bir kağıda yazılarak “çeyiz senedi” hazırlanıyor. Bu senet erkek – kız tarafı ve şahitler tarafından imzalanıyor. Muhtar senedi mühürlüyor.

Ateşin önünde ateş ebesi, biri yaklaşınca atıyor tepesi


Akşam dışarıda ateş yakılır ve bir ateş ebesi olur. Ateş ebesi ateşe yaklaşmak isteyenlere engel olur, bu arada herkes ebeyi düşürmeye çalışır. Ateşin etrafında oyunlar oynanır, halaylar çekilir, âşıklar atışır. Gelinin yengesi ile damadın yengesi tazı-tavşan oyununu oynarlar. Kına gecesine giden damat durdurulur ve yüksek bir ağaç dalına konan yumurtaları vurması istenir. Vuramazsa kız evi ceza verir, parasını ya da malını alırlar.

Kelle şekeri kırılmadan düğün başlamaz


Kınada gelinin başının üstünde kelle şekeri denilen büyük şekerden kırılır. Gençler şekerden alabildiğince alırlar. Şekerin bir kısmı, gerdek gecesinde gelin ile damat için şerbet hazırlamak adına ayrılır.

Kayınbabayı kırkım merasimi


Kınadan sonra kırkım töreni başlar. Erkek tarafının en yakın kişisi kırkımı başlatır. Sonra, kız tarafına sıra gelir. Parayı atan veya hediyeyi veren kişinin adı yüksek sesle oradaki topluluğa duyurulur. Nişanda ve kınadaki kırkımda, daha ziyade mutfak eşyaları ve para verilmekte, toplanan para ile kızın çeyizinin eksikleri tamamlanmaktadır.

Hırsızlık konseptli bir acayip adet


Erkek evinden gelini almaya gelenler, çiftin diledikleri olsun diye kız evinden çiçek, kız kısmetini de beraberinde götürsün diye bir tabak bir kaşık, evlilikleri uzun ömürlü olsun diye, bakır kap, kız gittiği eve çivi gibi bağlansın diye çivi çalar.

Kayınbabanın kalbine indirmelik


Gelin oğlan evine gelince arabadan hemen inmez. Arabanın üstüne bir tepsi konur ve indirmelik başlar. İndirmeliği kayınpeder verir. İndirmelik, bağ, bahçe ya da hayvan olabilir. Ardından oğlan evinin yakınları para veya altın verirler. Gelin arabadan iner.

Damat övmesi ve daha da keyiflisi damat dövmesi


Gerdekten önce damat övmesi yapılır. Bekâr arkadaşları damadı alır, gezdirir, eğlendirirler. Sağdıçlar damadı ortaya alır, boyunu posunu mertliğini manilerle överler. Çeşitli oyun ve şakalarla damat giydirilir. Daha sonra, türküler söyleyerek, manilerle eve getirilir, sırtı yumruklanarak içeriye sokulur.

Adana'nın düğün ekmeği


Adana’da düğünden önce düğün ekmeği pişirilir. Düğün ekmeği pişirmek için hamur açıcı kadınlar çağırılır. Hamur, tef çalanıp türkü söylenilerek bir şenlik havasında yoğrulur. Bir döküm ekmek açıldıktan sonra ekmek tahtaları kenara çekilerek halay çekilir. Damat geldiğinde ona yağlı bazlama pişirilir, bunun karşılığında kendisinden bahşiş alınır.

Yüksük çorbası, ekşili köfte, davul aşı ve gelin tatarı...


Düğün ekmeği geleneğinin yanında, geleneksel Adana düğününün yüksük çorbası, ekşili köfte, davul aşı ve gelin tatarı denilen yemeklerden oluşan bir düğün yemeği menüsü vardır.

Düğünde silahlar değil halaylar konuşsun


Son olarak Adana düğünlerinin bir de kötü geleneğinden söz etmek gerek. Düğündeki halaylar sırasında havaya sıkılan kurşunlar, ardı ardına patlayan silahlar. Bugüne kadar düğünlerde sıkılan kurşunlar onlarca kişiyi öldürdü. En mutlu günleri zehire çevirdi. Silah tehlikelidir, silahla kutlama olmaz, silahlar ölüm getirir. Silahları bırakalım, parmaklar tetik değil mendil tutsun, halay çekelim bol bol.

Fazlı Konduoğlu :"DOLU DOLU HEYECANLI,ZEVKLİ VE MÜCADELE RUHU İLE SAYGI, SEVGİ VE HOŞGÖRÜ ORTAMINDA İCRA EDİLDİ"

Türkiye Muay Thaı Federasyonu  Muay Thaı Uluslararası Hakem ,Ankara Muay Thaı İl Hakem Kurulu Başkanı Türkiye Muay Thaı Federasyonu Profesyonel Hakem Kurulu Bşk.Yrd. İç Anadolu Bölgesi Profesyonel Hakem Kurulu Başkanı Fazlı Konduoğlu ;  "GENÇLER-BÜYÜKLER ( BAY-BAYAN) 19 MAYIS MUAY THAI GENÇLİK KUPASI" HAKKINDA KONUŞTU : DOLU DOLU HEYECANLI,ZEVKLİ VE MÜCADELE RUHU İLE SAYGI, SEVGİ VE HOŞGÖRÜ ORTAMINDA İCRA EDİLDİ"

"ANKARA MUAY THAI CAMİASI YİNE ÜZERİNE DÜŞENİ YAPTI VE MÜKEMMEL MÜSABAKALAR İLE HER ŞEY MUAY THAI İÇİN DİYEREK ALNIMIZIN AKIYLA BİR ŞAMPİYONAYI DAHA GERİDE BIRAKTIK.
ANKARA MUAY THAI İL SPOR TEMSİLCİLİĞİ "GENÇLER-BÜYÜKLER ( BAY-BAYAN) 19 MAYIS MUAY THAI GENÇLİK KUPASI"  MUSABAKALARIMIZ 12-13-14 /05/ 2017 TARİHLERİNDE ,ŞÜKÜRLER OLSUN Kİ ;
YİNE DOLU DOLU HEYECANLI,ZEVKLİ VE MÜCADELE RUHU İLE SAYGI, SEVGİ VE HOŞGÖRÜ ORTAMINDA İCRA EDİLEREK.
MÜSABAKALAR DA DERECEYE GİREN SPORCULARIMIZA MADALYA TÖRENİ VE DERECEYE GİREN KULÜPLERİMİZE TAKIM HALİNDE ŞAMPİYONLUK KUPA MERASİMİ İLE TAMAMLANDI.
MÜSABAKALAR DA GÖREV YAPAN 3 GÜN BOYUNCA TEK BİR İTİRAZ BİLE OLMADAN ADİL BİR MÜSABAKA SÜRECİ YAŞATAN BAŞTA İLK EVVELA İL HAKEM KURULU ÜYESİ ARKADAŞLARIMA VE MÜSABAKALARDA ÖZVERİLİ ÇALIŞMALAR SERGİLEYEN TÜM HAKEM ARKADAŞLARIMA TEŞEKKÜR EDERİM.
NİCE ŞAMPİYONALARDA BİRLİKTE OLMAK DİLEĞİYLE TÜM CAMİAMIZA SAYGILARIMLA."
Fazlı Konduoğlu
Muay Thaı Uluslararası Hakem
Ankara
Muay Thaı İl Hakem Kurulu Başkanı
Türkiye Muay Thaı Federasyonu
Profesyonel Hakem Kurulu Bşk.Yrd.
İç Anadolu Bölgesi
Profesyonel Hakem Kurulu Başkanı.


MİLLİ TAKIMIMIZ BELARUS'TA TARİH YAZDI, YURDA 12 MADALYA İLE DÖNÜYORLAR





MİLLİ TAKIMIMIZ BELARUS'TA TARİH YAZDI, YURDA 12 MADALYA İLE DÖNÜYORLAR

Büyükler Dünya Muaythai Şampiyonasından 12 Madalya alarak büyük bir başarı alındı,
Türk milli takımı, Muaythai branşında dünyada en iyi ilk dört takım içinde yer alıyor.
03 - 13 Mayıs 2017 Tarihlerinde Belarus Mink kentinde Yapılan Dünya Muaythai Şampiyonasında Sporcularımız 2 Altın 3 Gümüş, 7 Bronz olmak üzere toplam 12 madalya kazandı,
Belarus'ta yapılan ve sona eren;Büyükler Dünya Muaythai Şampiyonasında Bayanlar 67 Kg Bedia Taçyıldız;Erkekler 91 Kg Milli sporcumuz Serdar Yiğiteroğlu, Altın madalya alarak şampiyon oldular.
Erkekler 60 kg Sporcumuz Murat Arslan, 48 kg Zübeyr Barın, +75 kg Bayanlar Rabia Akdeniz gümüş madalya alarak Dünya ikincisi oldular;
48 kg Songül Kuçüktaş, 57 kg Bayanlar Meltem Baş, Erkekler 51 kg Berke Karabostan, 60 Kg Orhan Erdem, 67 kg Mevlana Altuntaş, 75 kg Osman Çeken, 81 kg Oğuz Şeker Dünya Üçüncüsüolan sporcular oldular.
Konu ile ilgili açıklama yapan Türkiye Muaythai Federasyonu Başkanı Halil Durna;“Muaythai geçen yıl Aralık ayında olimpik branş tanınması ile birlikte Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında derece almalar zor olmasına rağmen, Muaythai Milli Takımımız bir ilke atarak çok iyi madalya aldılar.
Türkiye olarak ülkemizi her yerde çok iyi temsil etmek için projeler geliştiriyoruz. Başta teknik ekibimizi, antrenör kadromuzu ve sporcularımızı kutluyorum.
Ayrıca bu başarının elde edilmesine katkı sağlayan başta Cumhurbaşkanımız, Gençlik ve Spor Bakanımız, Spor Toto Teşkilat Başkanı ve Spor Genel Müdürlüğümüze teşekkür ediyoruz”dedi.

Dünya Şampiyonu Sporcularımız:
67 kg. Bayan Bediha Taçyıldız
91 Kg. B Klas Serdar Yiğit Eroğlu

Dünya ikincisi Sporcularımız:
48 Kg. A Klas Zübeyir Barın
60 Kg. B Klas Murat Arslan
+75 Kg.Bayan Rabia Akdeniz

Dünya üçüncüsüSporcularımız:
48 Kg. Bayan Songül Küçüktaş
57 Kg. Bayan Meltem Baş
60 Kg. A Klas Orhan Erden
51 Kg. B Klas Berke Karabostan
67 Kg. B Klas Mevlana Altuntaş
75 Kg. B Klas Osman Çeken
81 Kg. B Klas Oğuz Şeker



http://www.muaythai.gov.tr/Image/326/Milli-Takimimiz-Belarus-Ta-Tarih-Yazdi

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts