Friday, 15 December 2017

'Antep katmeri' coğrafi işaret olarak tescillendi



'Antep katmeri' coğrafi işaret olarak tescillendi

GSO'dan yapılan yazılı açıklamada, Antep katmerinin 7 Aralık itibariyle coğrafi işaret belgesiyle tescillendiği bildirildi.
'Antep katmeri' coğrafi işaret olarak tescillendi
GAZİANTEP
Gaziantep Sanayi Odasının (GSO), kent ile özdeşleşen lezzetlerden "Antep katmeri"nin coğrafi işaret olarak tescili için Türk Patent ve Marka Kurumuna yaptığı başvuru sonuçlandı.
GSO'dan yapılan yazılı açıklamada, Antep katmerinin 7 Aralık itibariyle coğrafi işaret belgesiyle tescillendiği bildirildi.  çıklamada değerlendirmelerine yer verilen GSO Yönetim Kurulu Başkanı Adil Sani Konukoğlu, gastronomi kenti Gaziantep'in yöresel bir ürününün daha tescil edilmesinden dolayı mutlu olduğunu, yöresel ürünlere sahip çıkmanın ve markalaştırmanın güçlerine güç katacağını belirtti.
Gaziantep'in Türk sanayisi ve ticaretinde çok önemli bir yeri olduğuna işaret eden Konukoğlu, "Şehir olarak birçok alanda çeşitli kültürel zenginliklerimiz var. Bunlardan birisi de dünyanın da bildiği mutfağımızdır. Gaziantep mutfağı seneler boyunca çeşitli geleneklerin, kültürlerin harmanlanmasıyla oluşmuştur." ifadesini kullandı.  Konukoğlu, Türkiye'nin lezzet haritasına göre, çeşit açısından en zengin mutfağa sahip ilin Gaziantep olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Gaziantep mutfağı 500 çeşit yemek ve tatlıdan oluşuyor. Katmer de yöre mutfağının vazgeçilmez tatları arasında bulunuyor. GSO olarak, milli kültürümüzün bir parçası olan yöresel yemeklerimizin özellikleri ve lezzetinin korunup tanıtımı için önemli çalışmalar yapıyoruz. Bu doğrultuda Antep katmeri de coğrafi işaret tescili alan ürünlerimiz arasına girdi.
Antep katmerini tescil ettirerek yöresel ve özgün özelliklerini koruduk. Ülkelerin ve şehirlerin gelişmesi artık markalarla oluyor. Türkiye'nin her ilinin meşhur ürünleri var. Yüzyıllardır bu kültür ürünleri yaşatılıyor. Bunların her biri bölgesel kalkınma için birer ekonomik fırsat. Bütün şehirlerimizin yöresel ürünlerine sahip çıkarak markalaştırması, ekonomiye kazandırması gerekiyor." ,

Antep katmeri

Antep katmeri, içine Antep fıstığı, şeker, kaymak ve yağ konulan yağlı yufkanın, zarf şeklinde katlanarak fırında pişirilmesiyle hazırlanan bir tatlı.
Genellikle kahvaltıda tüketilen Antep katmerinin hamurunda buğday unu kullanılıyor. Antep katmerine tadını, pişirme sırasında eriyerek yufkaya yayılan şeker veriyor.
Muhabir: Yeter Erdine

Thursday, 14 December 2017

Egemen Filistin’in başkenti İstanbul'da ilan edildi



Vaktiyle Filistin halkına intikal ettirilmek üzere Türkiye’den terki istenip askıya alınan Kudüs üzerindeki hukuki egemenliğin İsrail’e devri girişimi, bir asır önceki rolleri değiştiren bir denklem ortaya çıkardı.

Egemen Filistin’in başkenti İstanbul'da ilan edildi

İSTANBUL - Prof. Dr. Mehmet Akif Okur

ABD başkanı Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan kararı üzerine toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, İstanbul’a tarih yazdığı günlerinden birini yaşattı. Zirvenin sonuç bildirisi, Filistin meselesini yeni bir kulvara taşırken, İslam coğrafyasını sarsan çatışma ve bölünmüşlüklere rağmen diplomatik inisiyatif sergilemenin mümkün olduğunu da gösterdi. Bildirinin tahliline, İstanbul’da Türkiye’nin öncü inisiyatifiyle “Kudüs-ü Şerif”in ele alınışının çağrıştırdığı bazı düşüncelerden kapı açarak geçmek istiyorum. Böylece, yazının başlığı da daha anlaşılır hale gelecek.

Askıdaki egemenlik

Filistin meselesinin tarihi evrim sürecini uluslararası hukukun merceğiyle inceleyen çok sayıda uzman, Kudüs dahil Filistin topraklarındaki hukuki egemenliğin yaklaşık bir asırdır “askıda” olduğunu ileri sürüyor. Tezlerini ise I. Dünya Savaşı’nın ardından egemenlikle ilgili meselelerde uluslararası hukukun kazandığı yeni çehreye ve manda sisteminin doğasına dayandırıyorlar. Milletler Cemiyeti’yle başlayan dönemde, fetihle egemenlik değişimi hukuk dışı sayılmış, mandater devletler de yönettikleri toprakların egemeni statüsünü kazanamamışlardır. Dönemin temel uluslararası hukuk metni olan Milletler Cemiyeti Misakı’nın 22. Maddesinde, belgenin orjinal dilindeki ifadesiyle, “Türk İmparatorluğu”nun toprakları üzerinde kurulacak manda yönetimlerinin bu statüsüne yer verilmekteydi. Hukuken, Türkiye’nin haklarından feragata mecbur edilmesiyle askıya çıkan egemenlikler, manda yönetimleri sona erip self determinasyon süreci Milletler Cemiyeti’ne üye bağımsız bir devletle tamamlandığında askıdan inerek yeni sahiplerini bulmuştu. Suriye, Irak ve Lübnan bu işleyişin örnekleri arasındadır. Sürecin bugüne dek tamamlanmamış tek istisnasını ise Kudüs dahil Filistin toprakları oluşturuyor.
Türkiye’nin Filistin topraklarındaki egemenliğini hukuken sonlandırmayı hedefleyen ilk metin, ölü doğan Sevr Anlaşması’dır. Ülkemizde daha çok bugünkü sınırlarımıza bakan yönleriyle hafızalarda kalan Sevr Anlaşması’nın 95. maddesi, Balfour Deklarasyonu’na doğrudan atıf yapıyor ve manda idaresinin Filistin’de “kavm-i Yahud için millî bir yurt tesisi” ile vazifeli olacağı hükmünü içeriyordu. Ancak, Mehmetçiğin süngüsü Anadolu yaylasında Sevr’i dayatan iradeyi kırdı. Her ne kadar manda yönetimi daha önce tesis edilmiş olsa da, Türkiye’nin Filistin üzerindeki hukuki egemenliği de Lozan 6 Ağustos 1924’te yürürlüğe girene kadar devam etti. Sevr’deki Balfour Deklarasyonu vurgulu hükme benzemeyen 16. madde, Türkiye’nin sınırları dışındaki tüm haklarından feragat ettiğini genel bir ifadeyle kayıt altına alıyordu.

Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkı

Filistin’deki İngiliz mandasının hukuki vazifesi, varlığını meşrulaştıran gayeyi gerçekleştirmekti. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nden koparıp işgal ettikleri toprakları, bu coğrafya üzerinde yaşayan halkları kendi kaderini tayin imkanına ulaştırma gerekçesiyle yönetiyorlardı. Eski egemenin Boğaz’daki uzak başkentinin yerine, yeni bir milli başkent vadediliyordu. Geçtiğimiz yüz yıl boyunca, bu vaadin niçin gerçekleştirilmediği hep soruldu. Verilen resmi cevaplardan biri, 1947 Eylül’ünde Özel Komisyon’un BM Genel Kurulu’na sunduğu raporda yer almaktadır. Komisyon, Filistin’de diğer Arap topraklarında olduğu gibi self determinasyon ilkesinin uygulanmama sebebi olarak “burada Yahudi milli yurdunun yaratılmasını mümkün kılma niyeti”ni göstermiştir.
İngiltere’nin bu süreçteki rolünü II. Dünya Savaşı’ndan sonra devralan ABD, Trump’ın Kudüs kararıyla Filistinliler nezdinde noktalanan “arabuluculuk” yılları boyunca büyük bir ikileme imza attı. Bir tarafta kurucu liderliğini ve sponsorluğunu üstlendiği BM Sistemi, diğer tarafta ise bu sistemin en temel ilkelerini ısrarla çiğneyen İsrail’i destekleme politikası vardı. BM Güvenlik Konseyi ve Genel Kurulu’nun çok sayıda kararına rağmen Kudüs üzerindeki İsrail işgalinin tescillenmesi çabası, uluslararası hukuk düzenini zehirleyen bu sürecin en son halkası. Vaktiyle Filistin halkına intikal ettirilmek üzere Türkiye’den terki istenip askıya alınan Kudüs üzerindeki hukuki egemenliğin İsrail’e devri girişimi, bir asır önceki rolleri değiştiren bir denklem ortaya çıkardı. Türkiye, Filistin topraklarını kendisinden koparan aktörler ve sistemin Filistin halkına söz verip sonraki yüz yıl boyunca ise fiilen uygulanamaz hale getirmek için uğraştığı vaadin günümüzdeki en büyük ve samimi destekçisi olduğunu ilan etti. Başkenti Doğu Kudüs olan, tam egemenliğe sahip Filistin Devleti’nin herkes tarafından tanınması çağrısı, Türkiye’nin inisiyatifiyle İstanbul’da insanlığın önüne konuldu.

İstanbul-Kudüs hattı: Başka bir dünya mümkün

Bu çağrı ve gerçekleşme şekli, son asırda Arap dünyasındaki kimlik tasarımlarının merkezine Türkiye karşıtlığını yerleştiren anlayışın sarsılması için önemli bir fırsat penceresi açıyor. Kudüs ve Filistin meselesiyle ilgili haksızlıklar sebebiyle İslam coğrafyasını kuşatan öfkenin, sonuç almayı hedefleyen diplomatik kanallar aracılığıyla yapıcı bir enerjiye dönüştürülebileceğini gösteriyor. Söz konusu öfkeyi terörle özdeşleştirip arkasındaki haklı infiali insanlığın vicdanından gizlemeyi hedefleyen provakasyon mühendisliğine karşı da meşruiyetin gücüne yaslanıyor. İstanbul Deklarasyonu’nun somut gayesine ulaşması, İslam dünyası ile birlikte küresel düzenin mantık ve dengelerinde köklü bir değişimin yaşandığına işaret eden önemli bir gösterge olacak. Elbette, böylesine büyük bir değişimin ansızın ve tek hamleyle gerçekleşemeyeceğini, risk , gerilim ve çatışmalarla dolu zorlu bir yolculuğa adım attığımızı da hatırda tutmak gerekiyor. Bu seferin muhtemel tesir menzilini merak edenler ise dünden bu yana İstanbul ve Kudüs’ü birlikte anan yüzlerce değişik dildeki milyonlarca cümleyi gözlerinin önüne getirebilirler.

TBMM'den tarihi 'Kudüs' kararına destek



 ve 'nin imzasıyla yayımlanan bildiriyle tüm dünya parlamentoları Doğu 'ü 'in başkenti olarak tanımaya çağrıldı.

 Genel Kurulunda,  ve  gruplarının imzasıyla okunan bildiride devletler Doğu 'ü Bağımsız  Devleti'nin başkenti olarak tanımaya davet edildi.
TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve MHP Grup Başkanvekili Erhan Usta tarafından imzalanan "İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi Olağanüstü Toplantısına ve Tüm Dünya Devletlerine Çağrı" başlıklı bildiriyi okudu.
TBMM'DEN TARİHİ 'KUDÜS' KARARINA DESTEK
Kudüs'ün, üç semavi din için de hakkaniyet temelli özgürlüğü ve barışı arayan Ortadoğu'nun yüreği olduğu belirtilen bildiride, bu şehrin, İslam dininin ilk kıblesi olmasının yanı sıra üç semavi dinin kutsal mekanlarıyla tarihi, kültürel, dini kimliğini kazanmış olan ve bu niteliğiyle dünya esenliğinin göz bebeği bir şehir olduğu kaydedildi.
Bildiride, "Kudüs'ün bu özel statüsüne sahip çıkmak, korumak, tüm renkliliğiyle barış içinde bir dünyayı gerçek kılmak bakımından hayati derecede önemlidir." ifadesi kullanıldı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kudüs merkezde olmak üzere Ortadoğu coğrafyasında bir dizi insani, ahlaki, siyasi dram yaşandığı anımsatılan bildiride, "Filistin sorunu dediğimiz ve gerçekte bir insanlık sorunu olan konu, bu yaşananların bir ürünüdür ve halen tüm barış çabalarıyla birlikte bunları tahrip eden saldırgan politikalar nedeniyle insanlığın gündemindedir." ifadesine yer verildi.
Bildiride, 1947'den bu yana tüm Birleşmiş Milletler kararlarında Kudüs'ün İsrail hakimiyeti altında bulunmasının kabul edilmediği, 1967'de İsrail'in Doğu Kudüs'ü işgal etmesinden sonra ise yine Birleşmiş Milletlerin, İsrail'i Kudüs'ün statüsünü değiştirecek girişimlerden kaçınmaya çağırdığı belirtildi.
Keza İsrail'in 1980'deki ilhak kararının BM Güvenlik Konseyince kınandığı, bu konuda İsrail Hükümetinin almış olduğu tüm kararların hükümsüzlüğünün kayıt altına alındığı hatırlatılan bildiride, bu kararda ayrıca, İsrail'deki diplomatik misyonların Kudüs'te bulunamayacağının da ifade edildiği kaydedildi.
Ortak bildiride, şu ifadelere yer verildi:
"İsrail'in bu türden politikalarını özetleyen 'Kudüs'ü başkent yapma' girişimlerine bugüne kadar mesafeli duran ABD'nin bu defa destek verme olarak anlaşılabilecek bir yola girmesi asla kabul edilemez. Filistin sorununu çözme, bölgeye barış ve istikrar getirme temelinde uzun yıllardan bu yana 'arabulucu' olarak davranan, dünya kamuoyuna kendi misyonunu bu şekilde anlatan Amerika'nın bugünkü tavrı, bölgede bir dizi tehlikeli gelişmeyi tetikleyecek, çatışma doğuracak, yeni insani dramlara sebep olacak bir yaklaşımdır. Halen Filistin sorununu çözmek için gösterilen barışçıl çabalar bu girişim karşısında muhakkak büyük darbe alacak, Ortadoğu'da bir dizi istikrarsızlık yaşanacaktır. Suriye'de yıllardır süren savaşın sonuna yaklaştığımız bu dönemde bu kararın alınması sorumsuzluktur. İsrail ve Filistin arasında adil, kalıcı, dengeli, tarihi ve manevi haklara riayet eden bir barış gerçekleşmeden insanlığın huzur ve selamete ulaşmasının mümkün olmayacağı unutulmamalıdır."
Bildiride, bu kabul edilemez gelişmeler karşısında Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan 80 milyonun her bir ferdinin, BM kararları hilafına Kudüs'ün tarihi statüsünü değiştirme yönündeki maceracı girişimleri kesin ve tartışmasız bir şekilde reddetme iradesinin TBMM tarafından 6 Aralık 2017 tarihli 33. birleşimde dünya kamuoyuna ortak bildiri ile ifade ve ilan edildiği hatırlatıldı.
Ortak bildiride, "Şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı ile tüm dünya devletlerini, sınırları 1967'de belirlenen ve halen işgal altında bulunan Doğu Kudüs'ü Bağımsız Filistin Devleti'nin başkenti olarak tanımaya davet ediyoruz." ifadesi kullanıldı.
AA
.

Wednesday, 13 December 2017

Bitcoin sahipleri vergi ödeyebilir



Bitcoin sahipleri vergi ödeyebilir

Maliye, SPK ve Merkez Bankası Bitcoin benzeri kripto paranın ismini koymaya çalışıyor. Üç olasılık var. Kripto para ‘emtia’ olarak adlandırılırsa buradan kazanç elde edenler gelir vergisine tabi olacak.


Son günlerin flaş konusu Bitcoin ve benzeri kripto paraları devlet de incelemeye aldı. Öncelikle kripto paralardan kazanç elde edenleri vergilendirmek için harekete geçildi. Ancak vergi kanunlarına göre bir kazançtan vergi alınması için o kazancın adının konulması gerekiyor. Gelir İdaresi Başkanı Adnan Ertürk'ün verdiği bilgiye göre Maliye Bakanlığı da kripto paraya isim konulması için bir yandan Sermaye Piyasası Kurulu diğer yandan ise Merkez Bankası'na danışarak isim konusunda yardım istedi.
 
 
Gazete Habertürk’ten Rahim Ak’ın haberine göre üç kurum da bir araya gelerek kripto paraya isim konulması için çalışmalara başladı. Yakın zamanda da bu çalışmanın sonu açıklanacak. Ancak Ertürk, kurumların değerlendirmeleri ile ilgili ipuçları da verdi.
 
SPK, MENKUL KIYMET OLMASINA KARŞI
 
Kripto paraya isim verilmesinin vergileme için ana koşul olduğunu belirten Ertürk, üç isim üzerinde durduklarını kaydetti. Bunlardan ilki Bitcoin'in bir ‘emtia' olarak kabul edilmesi. İkincisi ‘menkul kıymet' ve üçüncüsü de ‘para' olarak adlandırmak.
 
Ertürk, SPK'nın menkul kıymet tanımına karşı çıktığını belirterek, SPK'nın tavrını özetle şöyle açıkladı: “SPK, Bitcoin'in kendi menkul kıymet tanımına uymadığını belirtiyor. Öncelikle menkul kıymetin dayalı olduğu bir gerçek ürünün olması gerektiğini belirttiler.”
 
Merkez Bankası uzmanlarının ise paranın bir devlet daha doğrusu bir devletin merkez bankası tarafından ve yine fiktif de olsa bir değer kaşılığında basılmış olması gerektiğinden yola çıkarak Bitcoin'e ‘para' denilemeyeceğini ifade ettiklerini söylüyor.
 
EMTİA'YA DAHA YAKIN
 
Merkez Bankası ve SPK'nın tutumu Türkiye'nin kripto parayı bir emtia olarak kabul edeceği işaretlerini güçlendiriyor. Ertürk de Kanada örneğini vererek bu ülkenin Bitcoin'i bir emtia olarak gördüğünü hatırlatıyor. Henüz net olmamakla birlikte Gelir İdaresi'nin eğiliminin bu yönde olduğu sonucunu çıkarabiliriz buradan.
 
 
 

EMTİA OLURSA GELİR VERGİSİ VE KDV VAR
 
Bitcoin'in isminin konulması neden bu kadar önemli? Çünkü Maliye'nin bir şeyden vergi alması için onun isminin konulması şart. Bu isim konulduktan sonra tabii ki bu durumdan kazanç sağlayanlar vergilenecek. Ertürk, şu anda ağırlık kazanan görüş olarak eğer Bitcoin bir emtia olarak değerlendirilirse bu durumda iki türlü vergilenebileceğini belirtiyor. Kişi eğer bir kez Bitcoin alıp satmış ve buradan bir gelir elde etmişse bu kazanç ya değer artışı kazancı veya arizi kazanç olarak vergilenecek. 2017'de 24 bin liradan fazla arizi kazanç elde ediyorsanız bunu beyan edip vergisini ödemek zorundasınız. Eğer sürekli Bitcoin alıp satıyorsanız ve buradan gelir elde etmişseniz bu durumda gelir vergisi beyannamesi verip kazancınızdan Gelir Vergisi ödemek zorundasınız. Bu verginin oranı yüzde 15'ten başlayıp 35'e kadar gidiyor. Hemen hatırlatalım, yüzde 18 KDV de ödenmek zorunda.
 
 
BİR KERE ALIP SATANLAR 24 BİN LİRAYI GEÇMELİ
 
Emtia olarak kabul edildiğinde Bitcoin'i bir kez alıp satıp gelir elde edenler için bu kazanç arizi kazanç sayılabilecek. Arizi kazancın beyan edilip vergi ödenmesi için 2017'deki kazancın 24 bin lirayı aşması gerekiyor. 24 bin lirayı aşan kısım diğer gelirler gibi yıllık beyanname ile beyan edilerek vergilendiriliyor. Bu tutar aşılmaz ise bayana ve vergiye tabi değil.
 
KİMLER VERGİLENECEK?

Madenciler
 
Sermaye ve emek karısımı bir faaliyet sürdürmektedir. Emek agırlıklı bir faaliyet olması ve soncunda gelir elde edilmesi “ticari kazanç” olarak nitelendirilmesini gerektirmektedir.
 
Takas Platformları
 
Türkiye'de aktif ancak organize olmayan 3 kurum tarafından alım satım islemine aracılık etmektedirler. Islem basına aldıkları komisyon bedelleri kurum kazancını olusturmaktadır.
 
Kullanıcılar
 
Alım-satım kazancı elde eden bu kişilerin vergilendirilmesi için kripto paraların düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından (çogunlukla TCMB ve SPK) tarafından tanımının yapılması gerekmektedir.
 
 
 
NE OLARAK KABUL EDİLİRSE VERGİSİ NASIL HESAPLANACAK

Finansal Varlık
 
Beraberinde menkul kıymet veya diger sermaye piyasası aracı olarak degerlendirilmesi, değer artış kazancı olarak vergilendirilmesini gerektirmektedir.
 
Para
 
Para olarak tanımlanması durumunda GVK'nın kavradıgı gelir unsurlarından herhangi birine girmeyecegi düşünülmektedir.
 
Emtia
 
Emtia olarak tanımlanması durumunda al-sat kazançları ticari faaliyet olarak değerlendirilerek ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilecek.
 
PARADIR DENİRSE KAZANAN VERGİ ÖDEMEYECEK MENKUL KIYMET OLURSA GELİR VERGİSİ VAR, KDV YOK
 
Eğer Bitcoin bir menkul kıymet olarak kabul edilirse bu durumda gelir vergisi ödenmek zorunda. Ancak bu kez kazanç değer artışı kazancı olarak değerlendirilecek ve önemli bir husus da emtiadan farklı olarak KDV ödenmeyecek. Menkul kıymet sayılmasının çok sayıda sorunu da beraberinde getireceğini ifade eden Ertürk, özellikle platformların hangi ülkelerde kurulu olduğuna ve bu ülkelerle Türkiye arasındaki anlaşmaların durumuna dikkat çekiyor. Menkul kıymet kazançlarından vergi alınması için kanunun sağladığı diğer koşulların sağlanması da şart tabii. Diğer yandan Bitcoin gelirinin Türkiye'den mi yoksa başta bir ülkeden mi elde edildiği yönünde henüz bir görüş birliği oluşmuş değil. Son olarak Merkez Bankası'nın şimdilik karşı çıktığı Bitcoin'in bir para olarak değerlendirilmesi durumunda tıpkı Euro veya dolar alıp sattığınız gibi değerlenip herhangi bir vergi alınmayacak.
 
 
 
MENKUL KIYMETTE 11 BİN TL SINIRI
 
Bitcoin'in menkul kıymet olarak kabul edilmesi durumunda gelir vergisi beyannamesi verilmesi ve vergi ödenmesi için kazancın 2016'da 11 bin lirayı aşması gerekiyor. 11 bin liranın altı için beyana, vergiye gerek olmuyor. 

Gündemden düşmeyen Bitcoin nedir? Güvenilir midir?


Gündemden düşmeyen Bitcoin nedir? Güvenilir midir?

Haftayı hızlı yükselişler ve sert düşüşler ile geride bırakan Bitcoin, yatırımcıların tüm dikkatini yine üzerine çekerken, soru işaretleriyle de kafaları meşgul ediyor. Peki Bitcoin nedir, nasıl alınır-satılır, geleceği var mıdır?

/ 7

Bir yılda 12 'ye katladı

Bitcoin, son bir sene içerisinde 1000 dolardan 12 bin dolar seviyelerine geldi. Rekor üstüne rekor kıran sanal para, geride bıraktığımız haftayı ciddi yükseliş ve düşüşlerle kapattı. Çarşamba günü 11 bin dolar seviyesini geçerek yeni bir rekor kıran Bitcoin, birkaç saat içinde yüzde 11'lik düşüşle 2.400 dolar değer kaybederek 8 bin 593 dolara kadar geriledi. Yüzde 11'lik düşüş, 26 Kasım ayından bu yana Bitcoin'de yaşanan en sert düşüş oldu. Perşembe sabah ise Bitcoin tekrar 10 bin doları geçti. Haftanın son günü ise yaklaşık 2000 dolar birden düştü ve 9500 dolar seviyelerine geriledi. Kripto parada yaşanan bu denli yükseliş ve düşüş, tüm dikkatleri bitcoine çevirdi.
/ 7

Nedir bu Bitcoin?

2009 yılından ortaya çıkan ve her geçen gün popülaritesini arttıran Bitcoin, şimdilik yönlendirilemeyen bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Merkezi olmayan bu güç, doğal olarak finans piyasalarını, büyük bankerleri ve global ölçekli bankaları korkutuyor. Çünkü Bitcoin herhangi bir kuruma, ülkeye ya da kişiye bağlı değil!Bitcoin tamamen dijital bir para birimi, ödeme sistemi ve merkezi olmayan bir mutabakat ağı. Sistem üzerinde kullanıcılar birbirlerine aracı olmadan doğrudan transferler yapabiliyor. Transferler merkezi olmayan dağınık bir kayıt ve mutabakat sistemine kaydediliyor. Bu kayıt ve mutabakat sistemine Blockchain adı veriliyor. Bitcoin ağı üzerinde transfer edilen değer birimi bitcoin(BTC) olarak adlandırılıyor.
/ 7

Bitcoin’in sahibi ve merkezi kim?

Satoshi Nakamoto tarafından yaratıldığı söyleniyor ancak kimsenin e-posta teknolojisine sahip olmadığı gibi hiçbir kimse ya da kurum da Bitcoin ağına sahip değil. Temsilcilik, franchise vb. bir oluşum bulunmuyor. Bitcoin bir şirket ya da kurum değil; açık bir teknoloji ve herkes herhangi bir engelleme olmadan katılabilir, kullanabilir ya da iştirak edebilir.
/ 7

Bitcoin’in fiyatını kim belirliyor?

Bitcoin’in değeri bağımsız borsalar üzerinde tamamen arz talep ilişkisi ile belirleniyor. Alıcı ve satıcıların emirlerini birbiri ile eşleştiren borsalar, kullanıcıların yaptığı işlemleri fiyat ve piyasa bilgileri olarak yayınlıyorlar. Farklı Bitcoin borsaları birbirine ya da bir merkeze bağlı değil. Her borsa üzerinde Bitcoin fiyatı bağımsız olarak oluşuyor. Kullanıcıların yaptığı arbitraj işlemleri fiyatın borsalarda birbirine yakın gitmesini sağlıyor.
/ 7

Bitcoin güvenli midir?

Bitcoin’in temel teknolojisi açık kaynaklıdır ve herkes tarafından gözlemlenebilir. Günümüze kadar binlerce bağımsız güvenlik uzmanı tarafından kontrol edilen Bitcoin'in temel teknolojisi ile ilgili geçmişte oluşan problemler hızlıca giderilmiş. Fakat unutmamak gerekir ki Bitcoin halen evrimini sürdürüyor. Kullanıcılar üçüncü parti Bitcoin hizmet sağlayıcıları ile alış/satış, yatırım ya da transfer amaçlı çalışırken dikkatli olmalı. Günümüze dek birçok hizmet sağlayıcısının kullanıcılarını hırsızlık, sistemlere izinsiz girişler ve doğrudan dolandırıcılık ile mağdur ettiği bilinen bir gerçek.
/ 7

Bitcoin vadelilerine izin çıktı

ABD türev regülatörü, CME ve CBOE'de Bitcoin vadelilerinin işlem görmesine izin verme kararı aldı. Cuma günü açıklanan karara göre CME, Bitcoin vadelilerini 18 Aralık'ta işleme açacak. Gün içinde 8 bin ila 10 bin 300 dolar aralığında dalgalanan Bitcoin, kararın açıklanmasının ardından 10 bin 400 dolara kadr çıkış gösterdi. Kararla birlikte, Bitcoin fiyatında yeni rekorların yaşanabileceği bekleniyor.
/ 7

Fed Başkan Yardımcısı temkinli

ABD Merkez Bankası'ndaki (Fed) görevine kısa süre önce başlayan Başkan Yardımcısı Randal Quarles, dijital para birimlerini eleştirdi. Değeri hafta içinde 10 bin dolar eşiğini aştıktan sonra 11 bin 434 dolara kadar yükselen Bitcoin'in şu an medyanın göz bebeği olmasına rağmen herhangi bir dayanağı bulunmadığını vurgulayan Quarles, "Dijital para birimleri, diğer varlıklar tarafından desteklenmiyor, asli değerleri yok, denetlenen bankaların sorumluluğunda değiller." ifadelerini kullandı. Quarles, bu nedenle dijital para birimlerini yeni finansal varlık olarak kabul etmenin zor olduğuna dikkati çekerek, kullanımlarının artmasının finansal istikrar açısından önemli riskleri beraberinde getireceği uyarısında bulundu. http://finans.mynet.com/haber/detay/haber-analiz/bitcoin-nedir-ne-kadar-guvenmeli/143239/1/#1660762

Monday, 11 December 2017

Büyüme rakamları açıklandı.

 Türkiye'nin 3. çeyrek büyüme rakamları açıklandı.  Büyüme 3. çeyrekte 11.1 oldu. Türkiye son açıklanan rakamlarla büyümede Çin ve Hindistan'ı geri bıraktı.
 İstatistik Kurumu ( TÜİK), üçüncü çeyrek  rakamlarını açıkladı.
Buna göre Türkiye ekonomisi Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan üçüncü çeyrekte yüzde 11.1 oranında büyüdü.
TÜRKİYE'DEN ÇİFT HANELİ BÜYÜME
BEKLENTİLERİN ÜZERİNDE BÜYÜME
Bloomberg anketine katılan ekonomistlerin beklentisi Türkiye ekonomisinin bu dönemde yüzde 8,5 büyüme gösterdiği yönündeydi. Anadolu Ajansı Finans'ın beklenti anketine göre ise ekonomistler GSYH'nin üçüncü çeyrekte yüzde 9,2 artmasını bekliyordu.
TÜİK verilerine göre bir önceki çeyreğe göre büyüme ise yüzde 1,2 olarak kaydedilmişti.
SON 6 YILIN ZİRVESİ
Böylelikle Türkiye büyümede 2011 üçüncü çeyreğinden bu yana en yüksek seviyeyi gördü, tüm tahminleri de aşmış oldu.

BÜYÜMEDE DÜNYA LİDERİYİZ

Türkiye ekonomisi, yılın üçüncü çeyreğinde çift haneli büyüme oranını yakalayarak Avrupa Birliği (AB), G20 ve OECD ülkelerine fark attı. Büyüme ortalaması yüzde 2,5 olan AB ülkelerinin dört katından fazla büyüyen Türkiye, G20'de de büyüme oranlarıyla dikkat çeken Çin ve Hindistan'ı geride bıraktı.
Türkiye, bu büyüme oranıyla söz konusu dönemde AB, G20 ve OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı.
Avrupa ülkeleri yılın ikinci çeyreğinde yüzde 2,1, üçüncü çeyreğinde ise yüzde 2,5 büyüdü. Böylece Türkiye, Avrupa ortalamasının 4 katından fazla büyüme gösterdi.
Avrupa'da yılın üçüncü çeyreğinde en fazla büyüme kaydeden ülke Romanya oldu. Romanya söz konusu dönemde yüzde 8,8 büyüme başarısı yakaladı. Bu ülkeyi yüzde 7,2 ile Malta ve yüzde 5,8 ile Letonya izledi. Avrupa'nın önde gelen ekonomilerinden Hollanda bu dönemde yüzde 3, Almanya yüzde 2,3, İngiltere yüzde 2,1 ve Fransa yüzde 2 büyüdü.
G20'de ise dünyanın en büyük ekonomilerinden Çin yüzde 6,8 büyürken, Hindistan ekonomisi yüzde 6,1 büyüme gösterdi. Türkiye, G20'de büyüme oranlarıyla öne çıkan bu ülkelere de fark attı.

TÜİK ve Eurostat verilerine göre, bu yılın üçüncü çeyreğinde AB ve Türkiye'nin büyüme oranları şöyle:


ÜLKELER VE ÜÇÜNCÜ ÇEYREK BÜYÜMELERİ (%)​

KALKINMA BAKANI: SON DERECE OLUMLU BİR SONUÇ
Büyüme rakamlarının açıklanmasının ardından A Haber canlı yayınına katılan Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan da, "Son 6 yılın en yüksek büyüme oranına ulaşmış durumdayız. Son derece olumlu bir sonuç. Şu an yıllık ortalama büyüme oranı yüzde 7,4. 2017 büyüme ortalamasını 6-7 bandında bekliyoruz." dedi.

BAŞBAKAN, BÜYÜME ÇİFT HANE OLURSA 'ŞAŞIRMAYIN' DEMİŞTİ
Başbakan Yıldırım, "Türkiye'nin 2018'i 2017'den daha iyi olacak. Hem enflasyon tek haneli olmaya devam edecek, büyüme hedefimiz en az yüzde 5,5. Bakın bu yılın 3. çeyrek büyümesi çift haneli olursa şaşırmayın." ifadelerini kullanmıştı.
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada ekonominin üçüncü çeyrekte yüzde 9,6 büyüdüğü tahmininde bulunmuştu. Zeybekci, yıl sonu için tahminini ise yüzde 6,5 olarak açıklamıştı.
Zeybekci, "Geçen seneki tuzak, onların bütün algı operasyonları, aklını, ruhunu, vicdanını, kendini bile o Pensilvanya'daki şarlatana satmış olanların tüm gayretlerine rağmen, bu yüce ülke, bu millet, bakın büyüme rekorları kırıyor. İhracat rekorları kırıyoruz. Bir yere yazın, 12 Aralık'ta üçüncü çeyrek büyüme rakamları açıklandığında Türkiye dünyada bir numara olacak. Öyle laf veya gaz değil, göreceğiz tarihi de verdik." ifadelerini kullanmıştı.
Orta Vadeli Program'a göre 2017 yılının tamamında büyümenin yüzde 5,5 olarak gerçekleşmesi öngörülüyor.
YABANCI KURUMLAR 2017 BEKLENTİSİNİ YÜKSELTMİŞTİ
Türkiye'nin ekonomik büyüme performansı yabancı kurumların büyüme beklentilerinde de revizyona neden olmuştu. Kurumlar sırasıyla büyüme tahminlerini yukarı çekmişti.
Dünya Bankası, Türkiye'ye ilişkin 2017 büyüme tahminini 0,4 puan artırarak yüzde 4'e yükseltirken, IMF de Türkiye'ye yönelik 2017 ve 2018 büyüme beklentilerini sırasıyla yüzde 2,5'ten yüzde 5,1'e ve yüzde 3,3'ten yüzde 3,5'e çıkarmıştı.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Türkiye için 2017 yılı büyüme beklentisini yüzde 3,4'ten yüzde 6,1'e, gelecek yıl için de yüzde 3,5'ten yüzde 4,9'a yükseltmişti.
https://www.ahaber.com.tr/ekonomi/2017/12/11/buyume-rakamlari-aciklandi

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts