Friday, 20 April 2018

Arjantin NERESİ?


Arjantin NERESİ?

Arjantin Cumhuriyeti (İsp. República Argentina) 34’ 36’’ Güney enlemleri ve 58’ 27’’ Batı boylamları arasında, Güney Amerika Kıtası’nda yer alan bir ülkedir. Arjantin’in toplam yüzölçümü 2, 766, 890 km² – Türkiye'den yaklaşık 3,5 kat büyük – (bunun 2, 736, 690 km²’si kara, 30,200 km²’si su), nüfusu ise 2006 yılı rakamlarıyla 39, 921, 833 kişidir.

Arjantin Güney Amerika Kıtası’nın güney kesiminde, And Dağları ve Atlas Okyanusu arasında uzanan bir devlettir; kıyı şeridinin uzunluğu 4989 km’dir. Arjantin’in sahip olduğu toprak Güney Amerika Kıtası’nda 2. dünya genelinde ise 8. en büyük topraktır. Şili (5,308 km), Bolivya (832 km), Paraguay (1,880 km), Brezilya (1,261 km) ve Uruguay (580 km)'la sınırı bulunmaktadır.

Arjantin’in adı Latince ‘’Argentum’’ (gümüş) kelimesinden gelir. İspanyol kolonicilerinin bu topraklarda bulmayı umduğu madenin ne olduğu ülkenin isminden de açıkça anlaşılabiliyor.Ülkede yaşayanların çoğu İspanyol ve İtalyan göçmenlerin torunlarıdır.

Coğrafya

Arjantin yaklaşık 2,8 milyon kilometrekarelik alanıyla, uzun bir üçgeni anımsatan bir şekilde kuzeyden güneye doğru indikçe daralır. Kuzeyden güneye kadar olan uzunluğu 3.694 km ve batıdan doğuya uzanan en geniş topraklarının uzunluğu ise yaklaşık 1.423 km’dir. Doğu kıyıları boyunca Atlantik Okyanusu uzanır, batısında Şili, kuzeyinde Bolivya ve Paraguay, kuzeydoğusunda ise Brezilya ve Uruguay bulunur.

Arjantin 23 eyalete (provincias) ve bir federal bölgeye (distrito federal) ayrılmıştır:

Eyaletler:
1 - Buenos Aires
2 - Buenos Aires (eyalet)
3 - Catamarca
4 - Chaco
5 - Chubut
6 - Córdoba
7 - Corrientes
8 - Entre Ríos
9 - Formosa
10 - Jujuy
11 - La Pampa
12 - La Rioja
13 - Mendoza
14 - Misiones
15 - Neuquén
16 - Río Negro
17 - Salta
18 - San Juan
19 - San Luis
20 - Santa Cruz
21 - Santa Fe
22 - Santiago del Estero
23 - Tierra del Fuego ve Güney Atlantik Adaları
24 - Tucúman 

Federal Bölge:
Buenos Aires

Yüzey Şekilleri

Patagonya, Arjantin’in yüzey şekillerinin temel özelliğini Doğudaki ovalar ile Batıdaki dağlar arasındaki büyük karşıtlık oluşturur.

Batıda çöküntülerle, yükselmelerle ve yanardağ püskürmeleriyle parçalanmış And Dağları yükselir. Bölgede hâlâ sürmekte olan depremler ve yanardağ etkinlikleri, bu bölge topraklarının henüz oturmadığını kanıtlar. Kuzeyde And Dağları daha çok masamsı bir görünümdedir. Bolivya yüksek platolarının devamı olan 3500 – 4500 metrelik yükseltiler arasında uzanan yüksek platonun Batısında yüksekliği bazen 6000 metreyi aşan yanardağlar, Doğusunda dağ eteklerinin ve Jujuy, Salta, Tucumán havzalarının üst kesiminde Sierralar biçiminde sıralanan billurlu yüksek kütleler bulunur. Daha Güneyde kütle, kapalı havzalar ve yükselmiş bloklar halinde parçalara ayrılır ve iklim kuraklaşır. Bu kurak Catamarca la Rioja Andları Mendoza dağ eteği ile Santiago havzası arasında, yüksek bir dağ sırası (Aconcagua 6959 metre ile Arjantin’in de en yüksek noktası) biçiminde uzanır. 36° Güney enlemine doğru, And Dağları daralır, alçalır ve büyük enine kopmalarla parçalanır. Dördüncü Zaman buzullaşması bu kesimde etkin olmuş ve enine vadiler ile göllerin (Nahuel Huapí vb.) oluşmasında katkıda bulunmuştur.

Sarmiento Parkı, CórdobaÜlkenin büyük bir bölümünü kaplayan ovalar ve platolar, geniş ölçüde alçalmış Brezilya eyerleşmesinin üzerinde yayılır. Brezilya kalkanı yalnızca Andlar’ın önündeki kesimde, Córdoba’nın büyük orta kütlesinde (Batıdan ufku kapatan ve yüksekliği 2000 metreyi aşan gerçek bir duvardır) çok yüksek kütleler oluşturur; ovanın güneyindeyse çok daha az yüksek biçimlere bürünür. Paraguay sınırından Colorado Irmağı’na kadar uzanan bir milyon kilometrekarelik bir alanı kaplayan bölgenin topografyasının basıklığı ve hiçbir düzenli akarsu ağının bulunmaması şaşırtıcıdır. Üçüncü Zaman sonunda ve Dördüncü Zaman başında yığılmış rüzgâr çökelleri, tuzlu ve çoğunlukla üstü kabuk tutmuş kalın balçık tabakaları oluşturmuş, ama bu tabakalar da yakın buzul dönemlerinde Doğuda ve Kuzeyde löslerle, Batıda ve orta kesimde kumlarla kaplanmıştır. Yüzey şekilleri ayrıntıda çok çeşitlidir ve iklimsel özelliklere bağlıdır.Yarı tropikal iklim kuşağında kalan Chaco’da yer yer palmiye ağaçları görülen savanlı bir bitki örtüsü görülürken, Doğuda ve Güneyde daha ılıman iklim enlemlerinde yer alan Pampa bölgesi doğal çayırlarla örtülüdür. Çeşitli türlerden oluşan çayırları, gevşek, derin ve verimli siyah ya da kahverengi toprakları Pampa’ya bütün dünyaca ünlü verimliliğini kazandırır. Paraná ve Paraguay Doğuda ovanın sınırını belirleyen gerçek bir ırmak seti oluşturur (söz konusu ırmaklar eskiden okyanustan ovaya ulaşılmasını sağlıyorlardı). Doğuda Paraná Irmağı’yla Uruguay Irmağı arasında bir bütün (bir çeşit Mezopotamya) oluşturan Entre Ríos’un tepeleri, Corrientes’in sular altında kalan ovaları ve Misiones’in bazaltlı sırtları uzanır.

Güneyde 700.000 km2’lik bir alanı kaplayan Patagonya, içinde And Dağları’ndan inen birkaç ırmağın (Negro, Chubut, özellikle de Santa Cruz) dar ve derin vadiler oyduğu, çakıllı, kurak, soğuk ve rüzgârlı bir yüksek platolar bölgesidir. Atlas Okyanusu kıyısındaki Pampa kesiminin düz, kumullarla örtülü kıyıları ile Patagonya kıyılarının yüksek yalıyarları büyük çelişki yaratır. Alüvyonların aşağı yukarı doldurduğu Río de la Plata halicinden Macellan Boğazı kıyılarındaki Gallegos Irmağı’nın ağzına kadar doğal limanlara çok seyrek rastlanır. Pampa ile Patagonya sınırındaki Bahía Blanca tek doğal limandır ve kıyısında kurulan kentin büyük ölçüde gelişmesini sağlamıştır.

Dağlar

Aconcagua, Arjantin Andları'nda 6.000 metrenin üstüne çıkan birçok dağ bulunmaktadır. Arjantin'in ve Amerika Kıtası'nın en yüksek tepesi (Aconcagua) ve dünyanın en yüksek iki yanardağı Ojos del Salado (6.880 m) ve Monte Pissis (6.795m) burada yer alır. Andlar'ın güney kesimlerinde yüksek dağlar daha seyrektir, ama serin ve soğuk iklimin etkisiyle karlarla kaplıdırlar.

Sierras Pampeanas'ta da yer yer yükseltilere rastlamak mümkündür. La Rioja eyaletindeki Sierra de Famatina da 6.000 metrenin üzerindedir. Fakat bu sıradağların yükseklikleri doğuya gidildikçe azalır, Sierras de Córdoba'da dağların yükseklikleri en fazla 2.800 metre civarındadır.

Mesetas Patagónicas (Patagonya Ovaları)'nın kuzey kısmında,Mendoza'nın güneydoğusunda yükseltiler 4.700 metreyi bulurken, bu yükseltiler güneydoğuya gidildikçe azalır. Arjantin'in diğer bölgelerindeki dağlar çok nadir 1.000 metreyi aşar. Bu nadir durumlara örnek olarak Atlantik kıyısındaki ve Misiones'in dağlık bölgesindeki Sierras Australes Bonaerenses (Sierra de la Ventana ve Sierra de Tandil) verilebilir.

Nehirler ve Göller

Arjantin'de bulunan nehirlerin kaynağı büyük ölçüde Río de la Plata'dır. Río de la Plata'ya dökülen nehirler 5. 200. 000 km²'lik bir alana yayılmıştır ve bu alanın hemen hemen üçte biri Arjantin sınırları içinde bulunur, kalan alan ise Bolivya, Brezilya, Paraguay ve Uruguay sınırlarındadır. Río de la Plata'ya dökülen iki büyük nehir Paraná Nehrive Uruguay Nehri'dir. Kuzeyde, Brezilya sınırında dünyanın da en büyük şelalelerinden sayılan Iguazú ve Iguazú Milli Parkı bulunur. Iguazú Nehri ve şelaleleri Niagara Şelaleri'nden üç kat daha büyüktürler.

Iguazú Şelaleleri, İkinci en büyük nehir Patagonya'nın kuzeyinde bulunan Río Colorado'dur. Onun en önemli kolu olan Río Salado del Oeste Batı Arjantin'in büyük bir kısmını sular, ama kurak iklim dolayısıyla yer yer kurumuş ve bataklığa dönüşmüş bir nehirdir.

Arjantin'de iki büyük göller yöresi bulunmaktadır. İlki ve büyük olanı Güney Andlar'ın eteklerinde başlayıp bir zincir gibi Neuquén'den Ateş Toprakları'na (Tierra del Fuego) kadar birbirini izleyen tatlı su göllerinin bulunduğu yöredir. İkincisi ise Pampa'nın batı kısmında ve Chaco'nun güneyinde bulunan alçak ve genellikle tuzlu olan göllerdir.

Özellikle Córdoba'daki Laguna Mar Chiquita (5770 km²) ve Los Glaciares Milli Parkı'nda bulunan ve NATO tarafından dünya mirası olarak kabul edilen Lago Argentino (1415 km²) ve Lago Viedma (1088 km²) önemli göller arasında sayılabilir. Ünlü Perito Moreno Buzulu da bu parkta bulunmaktadır.

Adalar

La Isla de los Lobos (Fok Adası)Arjantin çok uzun bir sahil şeridine sahip olan bir ülke olmasına karşın, çok az sayıda adaya sahiptir. En büyük adası Tierra del Fuego Takımadaları'na ait olan 47.000km²'lik Ateş Toprakları Adası (Tierra del Fuego)'dır. Bu adayı Arjantin (21.571 km²) ve Şili (25.571 km²) paylaşmıştır. Bunun dışında Arjantin'in hak talep ettiği, ama Birleşik Krallık yönetiminde bulunan Falkland Adaları (Las Islas Malvinas/Falkland Islands) vardır. Arjantin'in 2. Nisan 1982 yılında adayı işgal etmesinin ardından 14. Haziran 1982'ye kadar süren Falkland Savaşı başladı ve bu savaş Arjantin'in mağlubiyeti ile sona erdi. Falkland Takımadaları'nın en büyük adası doğudaki Soledad (East Falkland) -6683 km²- ve Gran Malvina (West Falkland) - 5278 km²-'dir. Güney Gürcistan ve Güney Sadviç Adaları da aynı statüde bulunmaktadır.

Önemli sayılabilecek diğer adalar ise Buenos Aires Eyaleti'nin güneyinde Bahía Blanca ve Bahía Anegada Körfezleri'nin arasındaki bölgede bulunan adalardır. Buradaki adalar düzdür ve San Blas kaplıcasının bulunduğu Jabalí Adası dışında tamamen boştur. En büyük ada 207 km²'lik alana sahip olan Trinidad Adası'dır. Patagonya kıyılarında da birkaç ufak tefek ada da bulunmaktadır.

İklim ve Bitki Örtüsü

Ülkenin okyanus cephesindeki güney ucu nemlidir ve sıcaklıklar da hiçbir zaman yüksek değildir. Ushuaia’da yaz mevsiminde 9,2°C, 3700 km uzaklıktaki kuzey uçta, yani Misiones Eyaleti'ndeyse, iklim sıcaktır, yağışlıdır ve burada çay yetiştirilir. Ülkenin geri kalan bütün bölgelerinde Kuzeyden Güneye doğru sıcaklıklar azalırken, iklimin başlıca özelliği kurak olmasıdır. Arjantin’i Kuzeybatıdan Güneybatıya doğru geniş bir kurak kuşak boydan boya aşar. Bu “kurak köşegen” And Dağları’ndaki yüksek platolarda ve havzalarda başlar, dağ eteklerinde sürer (Mendoza’da yılda 193 mm yağış görülür) ve Patagonya kıyısında sona erer (200 mm’nin altında yağış). Pampa’da iklim Atlas Okyanusu kıyısından iç kesime doğru gittikçe değişir. Río de la Plata yakınında yağışlı (1200 mm) ve genellikle yumuşak olan iklim iç kesimde karasal ve kuraktır. Yağışlar, yaz mevsimi boyunca giderek yoğunlaşır ve getirdikleri nem, hemen büyük bir buharlaşmaya uğrar. 600 mm eşyağış eğrisi, Bahía Blanca’dan Córdoba’ya kadar geniş bir yay çizer. Böylece “yağışlı” Pampa’dan “kurak” Pampa’ya geçilir.

Pucará de Tilcara, Anlatılan bu koşullar nedeniyle Arjantin’de orman azdır. Ülkenin büyük bir bölümü, çayırlar ve dikenli çalılıklarla kaplıdır. Ülkenin Patagonya’nın Kuzeyinde kalan batı yarısı ağaçsılardan ve az çok dikenli, az yapraklı küçük ağaçsılardan oluşan seyrek bir bitki topluluğuyla (monte) örtülüdür. Patagonya çakılları arasında az miktarda çalılık ve bazı buğdaygiller tutunmuştur. Doğal halinde yüksek otlardan oluşan uçsuz bucaksız bir çayır ve kötü bir otlak olan Pampa, Avrupa’dan yeni ot türlerinin getirilmesiyle ve üçgül ile yoncanın yaygınlaştırılmasıyla değiştirilmiştir. Ağaç da dikilmiştir ama gerçek ormanlar Güney Andlar’daki göller yönetim bölgesinde (Arokarya Ormanları) ve Macellan Boğazı dolaylarında (kayın ormanları) yer alır. Kuzeyde büyük tropikal orman, iki yerde Arjantin’e sokulur: Misiones’te ve Tucumán Andları’nın doğu yamaçlarında Orta Chaco’da, sert keresteli, kabukları bakımından zengin türlerin ağır bastığı bir orman (Quebrachos) yer alır.

Nüfus ve Ekonomi

Arjantin’e insanların yerleşmesi kuzeybatıdan Bolivya’daki yüksek yaylalardan ve madencilik bölgelerinden gelen İspanyolların And dağ eteğine inmeleriyle gerçekleşti. Bu ilk Arjantin, sözkonusu madencilik bölgelerinin tahıl, koyun ve yük hayvanları (özellikle katır) sağlayan bir uzantısı gibiydi. Atlas Okyanusu cephesiyle uzun süre ilgilenilmedi. Dolayısıyla kuzeybatıda And eteklerinin tarım ve çobanlığa dayalı ekonomisi XVIII. yüzyılın ortasına kadar ağır bastı ve İspanyolların kurdukları kentler (sömürge döneminden kalma geleneklere bağlı ve canlı Arjantin’e [[[Buenos Aires]] limanı ve Pampa] doğru meydana gelen göçlere karşın hâlâ yoğun bir nüfus yaşar), günümüzü kadar melez Arjantin’in temelini oluşturdu. XIII. yüzyılın ikinci yarısında Kral Naipliği’nin kurularak (başkenti Buenos Aires’ti) Buenos Aires limanının daha bağımsızlıktan önce Atlas Okyanusu ticaretine açılmasıyla, Arjantin’in ağırlığı And Dağları’ndan Plata halicine “kaymaya” başladı ve kesin dönemeç modern Arjantin’in tam anlamıyla oluşturduğu XIX. yüzyılın son çeyreğinde gerçekleşti. Bu gelişmede başlıca rolü İspanyolların fethi sırasında Pampa’da başıboş dolaşmaya bırakılan sığırların, ticari anlayışla yetiştirilmeye başlaması oynadı. Avrupa’ya XIII: yüzyıl’da deri, XIX. yüzyılın ilk yarısında kurutulmuş et satılırken, 860’a doğru bu ürünlerin yerini koyun yünü aldı. Bu tarihten sonra Pampa’daki çayırların sahipleri, Buenos Aires’te, zamanla da bütün Arjantin’de liman işlerini elinde tutan yabancı burjuvaziyle yakından ilişkili başlıca ekonomik ve siyasal güç haline geldi. Avrupa kent pazarları, sermayeleri, teknikleri hatta insanlarıyla 1800 – 1900 yıllarında Arjantinlilerin önce ülke topraklarının bütününe yerleşmelerini, sonra da bu toprakların tamamını donatıp işlemelerini sağlandı. Ülke 1929 Büyük İktisadi Bunalımı’na kadar bütünüyle dışsatım’a (Büyük Britanya’ya) dönük tarım ürünlerinin değerlendirilmesine dayanan büyük bir refah dönemi yaşadı. Pampa’ya hayvancılık yapılan çok büyük çiftlikler (‘’’estancia’’’) yapıldı ve toprak sahipleri bu çiftliklere yerleştirdikleri yarıcılara önce buğday, keten, mısır ektirdiler, sonra sığırlar için yonca yetiştirilen geniş alanlar ayırdılar. Büyük çiftlikler, İngiliz kasaplarının dondurulmuş et gereksinimlerini karşılamaya başladı. Paraná yakınındaki Rosario Santa Fe Pampa’sı bölgesinde ve kurak Pampa’nın birçok kesiminde büyük toprak sahipleri, topraklarını parsellere ayırıp İtalya’dan hatta Doğu Avrupa’dan gelen çiftçilere kiraladılar ya da ortak ektirdiler. Bu tek tip ürün yetiştirilen tarım alanları, 1930 yıllarına doğru Arjantin’i uluslar arası ticarette başlıca buğday, mısır ve yağ satan bir ülke haline getirdi. Ülkenin kenar bölgeleri işletmeye açılarak her birinde iç tüketime yönelik bir tarıma ağırlık verildi (yalnızca Patagonya bunun dışında kalarak koyun – yünleri yurt dışına satılıyordu – yetiştiren büyük şirketlere bırakıldı). Yarıtropikal kuzeybatı bölgesi şekerkamışı, Mendoza Andları dağ eteği büyük sulama çalışmaları sayesinde üzüm, Negro Irmağı’nın yukarı vadisi sulamayla meyve üretim bölgesi oldu; güney Chaco’da büyük şirketler Quebracho Ormanı’nı yok ederek tanen elde ettiler; kurak kuşağın başladığı orta bölgelerde, Orta Avrupa’dan gelen göçmenler sayesinde pamuk ekimi gelişti. Büyük İktisadi Bunalım patlak verdiğinde 7 milyon göçmenin (yarısı İtalyan, üçte biri İspanyol) geldiği Arjantin, beyazların yaşadığı “yeni” bir ülke haline geldi. Ülke ürünleri Pampa’daki sık demiryolu ağı ve kenar bölgelere giden kolları aracılığıyla aşağı Paraná kıyısındaki, Bahía Blanca’daki limanlara, özellikle de Buenos Aires limanına “akıtılıyordu”. Nüfus, az sayıda büyük toprak sahibinin mülkiyetindeki kırsal kesimde toprak bulamadığından, akın akın kentlere göçmekteydi. Kentleşmedeki bu gelişmeyi, iktisadi bunalım daha da arttırdı; özellikle köyden kente göç olayının olağanüstü boyutlara ulaştığı Buenos Aires aşağı yukarı bomboş bir ülkede, dünyanın en büyük anakentlerinden biri haline geldi. Devlet, sanayinin gelişmesini destekledi. 1947’den sonra Peron’un başkanlığı döneminde devlet, kamu hizmetlerini ve büyük donatım çalışmalarını üstlendi, korporasyoncu bir sendika akımı ile ordunun denetimine verilen “ağır sanayi” kesimine dayanan ulusal özel kesim arasında işbirliği destekledi. Dış pazarların bulunmaması nedeniyle Pampa tarımı İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar durakladı; oysa aynı dönemde, tarım dışındaki kesimlere sistemli bir biçimde aktarma yapma siyasetinin sürdürülmesi (tarım ürünlerine ısrarla düşük fiyat uygulanması bunu gösterir) sonucu açlık çeken Avrupa buğday ve etten mahrum kalmıştı. İç pazara yönelik yeni ürünlerin (süt, yağ çıkarılan bitkiler) gelişmesine karşın, köyden kente göç dev boyutlara ulaştı. 1950’li yılların sonunda bu büyük tarım ülkesi, yeni ülkelerin Anglosakson tipi tarımındaki olağanüstü gelişmelerin sonucunda, dünya pazarında tam anlamıyla dışlandı. Yüzyılın başından kalma ortak donanımlar, özellikle demiryolu ve denizyolu taşımacılığı açısından eskimişti. Bununla birlikte, çeşitli hafif sanayi gelişirken, petrol ve demir-çelik sanayisi gibi birkaç önemli yeni kol kuruldu. Arjantin, uçsuz bucaksız toprakları bomboş bir ülkeyken, kentleşmiş bir ülke, hatta bir “kent-ülke” haline geldi.

Arjantin denince Pampa, topraklarının verimliliği, etinin kalitesi, tahılların bolluğu ve gaucho efsanesi (günümüzde ücretle çalışan bir çoban haline gelmiş atlı özgür adam) akla gelir. Oysa günümüzde Pampa, traktörler, bankalar, otomobiller, tüccarlar ve kooperatifler ülkesidir. ABD’nin orta-batı eyaletlerindeki çiftçileri örnek alan Arjantinli çiftçiler de kentlileşmektedir. Özelikle de Pampa tarımı makineleşmekte, tekniklerini yenilemektedir, ama bu işte rakiplerine oranla on – yirmi yıl geri kalmıştır. 1976’dan bu yana askeri diktatörlüğün uygulandığı liberal ekonomi rejimi, ülkenin yeniden uluslar arası pazarlara girmesini ve uluslar arası fiyatlara uyarlanmasını sağlamıştır. Sanayi ülkelerinin isteklerini göz önünde tutan tarımcılar, Avrupa’da yetiştirilen hayvanlar için yemlik bitki tarımına ağırlık vermiştir. 3,5 Mt soya, 6,5 Mt sorgum, 9 Mt mısır, 1,5 Mt ayçiçeği küspesi. Buna karşılık yılda 5-10 Mt arasında üretilen buğday, artık dünya ticaretindeki önemini yitirmiştir. Bütünüyle ele alındığında 1970 – 1980 yılları arasında tahıl üretimi değişmeden kalmış (20 – 25 Mt arasında), oysa yağ bitkileri üretimi 1970’te 2 Mt iken 1980’de 6 Mt’u aşmıştır. Hayvancılığa gelince gerek koyun (150 000 t yün), gerek süt domuzu (yıllık kesim sayısı 2 500 000 başla sınırlıdır) açısından gelişmemekte, sığır sürüsüyse (yaklaşık 60 milyon baş) çok yavaş artmaktadır. Yalnızca Pampa’nın orta kesimindeki besicilik, yemlik bitki tarımından yararlanır. Tümü ele alındığında tarım ve hayvancılık ürünleri hâlâ, ülke dışsatımının 3/4’ünü karşılar. Gelişmeler, özellikle tarım alanlarının yarısını kaplayan küçük ve orta boy çiftlikler (1 200 ha kadar) sayesinde gerçekleştirilmektedir; oysa yeterince işletilmeyen ya da otlarla kaplı alanlar halinde nadasa bırakılan büyük topraklar, Arjantin Pampa’sını dünya ölçüsünde bir “rezerv”e dönüştürmektedir. Buna Andlar’ın eteğinde, Patagonya’daki Río Negro’dan, dönenceler bölgesindeki Río Bermejo’ya kadar uzanan bölgede sulamadaki gelişmenin sağladığı olanakları eklersek, kent ve sanayi ekonomisine tanınan otuz yıllık öncelikten sonra tarımda ne kadar büyük aşamalar kat edildiği anlaşılır. Arjantin’in sanayi alanında da önemli sayılabilecek kaynaklara sahip olduğu kesindir. Brezilya’dan gelen ırmakların (Uruguay ve Paraná Irmakları’nda düzenleme çalışmaları yapılmaktadır) sağlayabileceği su enerjisi çok büyük boyutlardadır; buna, batıdaki dağ kütlelerinden inen bütün ırmaklar (sulamada ve elektrik üretiminde yararlanmak için) üzerinde kurulan tesisler de eklenir. Uranyum madeni boldur (yaklaşık 400 000 t rezerv). Buenos Aires yakınlarındaki Atucha’da bir nükleer santral hizmete girmiş, yenilerinin de yapımına başlanmış ya da yapılmaları tasarlanmıştır. Ayrıca Arjantin, petrol üreticisi ülkelerdendir (25 Mt) ve 1950 yıllarından bu yana iç tüketiminin %90’ını kendi karşıladığı gibi, günümüzde denizde petrol aramalarına da başlanmıştır. Doğalgaz üretimi de önemli sayılır (yaklaşık 10 milyon metreküp). Daha sınırlı, ama çeşitli olan öbür maden kaynakları da, dışardan satın alınan madenlerin miktarını azaltma şansını doğurmaktadır. Aslında sanayinin gelişmesi tüketim mallarından başlamış ve yavaş yavaş işlenmiş ürünler dışalımını (Paraná ve Buenos Aires liman kentlerinde gerçekleştiriliyordu) azaltmıştı. Ama sanayideki gerçek patlama, ülkenin 1958’den bu yana Arjantin’de üretim yapmaya başlayan çokuluslu şirketlere açılmasıyla oldu. Bu açılma, çelik sanayisinden elektronik sanayisine kadar bütün dallara yayıldı. Sanayiyi yönlendiren dal, otomobil yapımıydı; ama dışardan alınan bu sanayi, Arjantin özel girişimcileri için çok geçmeden geri tepti; başlangıçta sanayiye egemen olan bu girişimciler çok geçmeden küçük ortaklar ya da taşeron şirket sahipleri haline düştüler. Perón rejiminden sonra güçlenen sendikacılık hareketi de, olaydan aynı derecede zarar gördü. Kapitalist ekonomi, sermayelerin ve malların uluslar arası çalkantısına doğrudan açık ya da bağımlıydı. Ortalama yaşam düzeyi hızla düşmektedir (ama hâlâ kıtadaki öbür devletlerden yüksektir), özellikle yükseköğrenim görmüş gençler yurtdışına göçmektedir, bunun tek nedeni ideolojik ve polis rejimi baskısı değildir. Sonuç olarak Arjantin, büyük, geleceği parlak, ama çok eşitsiz biçimde gelişmiş, iki yüzyıllık yoğun bir tarihin sonucu olan şaşırtıcı derecede karmaşık toplumunu oluşturan çeşitli kesimlerin dönem dönem kabul ettirmeye çalıştıkları gelişme stratejileri arasında kırk yıldır bocalayan bir ülke olarak görülmektedir.

Günümüzde Arjantin'de yaklaşık kırk milyon insan yaşar. Nüfusun %25,2'sini 0-14 yaş grubu, %61.1'ini 15-64 yaş grubu oluştururken 65 yaşının üstündekiler Arjantin nüfusunun %10,6'sıdır. 2006 rakamlarıyla Arjantin'de nüfus artma oranı %0,96 olarak hesaplanmıştır.
http://www.cografya.gen.tr/siyasi/devletler/arjantin.htm

SENEGAL NERESİ ?






DEVLETİN ADI: Senegal Cumhuriyeti 
BAŞŞEHRİ: Dakar 
NÜFUSU: 7.691.000 
YÜZÖLÇÜMÜ: 197.000 km2
RESMİ DİLİ: Fransızca 
DİNİ: İslam 
PARA BİRİMİ: CFA Frankı 

Batı Afrika’da Atlantik kıyısında 12°19’ -16°42’ kuzey enlemleri ve 11°22’-17°32’ batı boylamları arasında yeralan ve kuzeyinde Moritanya, doğusunda Mali, güneyinde Gine ve Portekiz Ginesi ve batısında Atlantik Okyanusu ile çevrili bağımsız bir devlet.

Tarihi

Senegal’in ilk tarihi hakkında elde mevcut bilgiler çok az olup, kesin değildir. Bunun için Senegal tarihini, 11. yüzyılda Müslümanlıkla şereflenen, Senegal Nehri orta bölümlerinde kurulmuş, Tekrur Krallığı ile başlatmak uygundur. On beşinci yüzyıl başlarında ilk olarak, Avrupalılardan Portekizliler ülkeye ulaştılar. Daha sonra 17. yüzyılda, Fransızlar bölgeyi kontrolları altına aldılar. Bir müddet Fransız Batı Afrikası olarak kaldı. 1960 yılında bağımsız oldu. Bundan sonra Fransa’nın nüfuzu altında demokratik hayata girdi.Progressiste Sénégalaise Birliği Başkanı olan, Léopold Senghor ülkenin ilk devlet başkanı oldu. 1963’te bir ihtilal teşebbüsü atlatıldı. 1968 yılında işçilerle anlaşmazlıklar çıktı. Başbakan Andou, 1981 yılında Başkan Abdou Senghor’un emekliye ayrılmasından sonra devlet başkanı oldu. 1988’de olağan üstü hal ilan ederek başkanlığa devam etti. 1982 yılında Gambia ile ortak bir federasyon kuruldu. Bu federasyonda ülkeler bağımsızlıklarını koruyor ve yalnız savunma ve mali hususlarda birleşiyorlardı. Bu birlik daha sonra çıkan anlaşmazlıklar yüzünden 1989 Eylülünde bozuldu. Hükumet, ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyen iç ve dış karışıklıkların üstesinden gelme yolunda büyük atılımlar gerçekleştirdi. 8 Nisan 1991’de Başkan Abdou başbakanlığa Habib Thiam’ı getirdi. 1993’te yapılan seçimlerde Abdou tekrar başkanlığa seçildi.

Fiziki Yapı

Senegal yaklaşık olarak 197.000 km2lik bir yüzölçüme sahiptir. Bağımsız Gambia Cumhuriyeti, Gambi Nehri boyunca Senegal topraklarıyla çevrilmiş olup, onun güney parçası olan Casamance bölgesinin çoğunu diğer topraklarından ayırır. Gambia ülke içerisine 320 km kadar girmiştir.

Ülkenin çoğu dalgalı arazi olup, ortalama 200 m civarında yüksekliğe sahiptir. Güneydoğuda yer alan Fouta Djallon Dağları eteklerinde ise, yükseklik yaklaşık 500 m kadardır ve ülkenin en yüksek yeri bu dağlardır.

Senegambia bölgesi, Atlantiğe dökülen dört nehir tarafından kesilmiştir. Senegal, Saloum, Casamance ve Gambia nehirleri. Senegal Nehri ülkenin kuzey sınırlarını teşkil eder ve ülkenin en uzun nehridir.

Ülkenin batı kıyıları rüzgarlarla aşınmış olup, sahil şeridi kısmen bataklık arazidir. Verde Burnu, okyanusa doğru girmiş olup, tepelik ve kayalık bölgedir. Onun geri kalan kısmı ise yarı çöl bir haldedir.

İklim

Senegal, yağışların miktarları göz önünde tutulursa üç ayrı bitki örtüsüne sahip üç bölgeye ayrılır; Sahelian, Sudanik ve Casamance bölgeleri.

Sehelian bölgesi, ortalama 350 mm kadar yağış alır. Bölge kaba otlar, dikenli çalılıklar ve akasya fundalıklarıyla kaplıdır. Bunun güneyindeki Sudanik bölge ise yaklaşık 900 mm yağış alır. Burada bitki örtüsü daha kalın ve daha çoktur. Genellikle ipek-pamuk ve baobab ağaçları sayıca fazladır ve akasya fundalıkları daha iridir. Casamance bölgesinde ise yağışlar, yaklaşık olarak 900 ila 1500 mm arasında değişir. Ülkenin güneybatısı bataklık ve yer yer tropikal ormanlarla kaplıdır. Ormanlık olmayan kısımlar ise yeşillik arazidir ve bol yağış alır. Verde Burnu ise, kısmen yarıçöl ve kısmen kayalık ve tepelik bir bölgedir. Kıyı şeridiyse umumiyetle çamurlu arazi olup, tropikal mangrov ormanlarıyla örtülüdür.

Senegal’in iklimi bazı tezatlıklar arz eder. Kıyılar ve özellikle Dakar’ın kuzey kesimleri, deniz meltemlerine açık olup, tatlı bir iklime sahiptir. Bölgede ocak ayı, sıcaklık ortalaması yaklaşık 23°C civarındadır. Kuzeye gidildikçe Büyük Sahra’ya yaklaşılacağından sıcaklık birden artar. Casamance’nin güneyinde, kıyı rüzgarlarından dolayı nem oranı yüksektir.

Ülkede belirgin bir kuru ve bir de rutubetli iki dönem mevcuttur. Rutubetli mevsim Sahelian bölgesinde daha çok görülür ve hazirandan ekime kadar sürer. Sudanik bölgesindeyse mayıstan ekime ve Casamance’de mayıstan kasıma kadar rutubetli mevsim hüküm sürer.

Tabii Kaynakları

Senegal çevresine hayat ve canlılık getiren Senegal, Saloum, Casamance ve Gambia nehirlerinin suladığı dört ayrı bölge, çeşitli bitki örtülerine sahiptir. Kıyılarda tropikalmangrov ormanları, Sudanik bölgesinde ipek ve baobab ağaçları ve akasya fundalıkları mevcuttur.

Ülkede pek fazla vahşi hayvan bulunmaz. Evcil hayvanlardan daha çok sığır, koyun ve keçi yetiştirilir.

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yaklaşık 7.400.000 civarında bir nüfusa sahiptir. Nüfus yoğunluğu kilometrekareye 38 kişi kadardır. Yıllık ortalama nüfus artışı % 2,9 dolayındadır. Nüfusun ekserisi şehirlerde yaşar ve yaklaşık % 10’una yakın bir bölümü başşehir Dakar’dadır. Ülkenin diğer büyük şehirleri şunlardır: Kaolack, Thiéc, Rufisque, St. Louis.

Senegal karışık bir etnik yapıya sahip olup, büyüklü küçüklü birçok gruplardan teşekkül etmiştir. Nüfusun % 37’sini Volof, % 18’ini Serer, % 17’sini Peul, % 9’unu Diola ve % 9’unu Mandingolar meydana getirir. Geri kalan % 10’luk kısmı ise birçok küçük etnik gruptur.

Voloflar nüfusun çoğunluğunu teşkil ederler ve genellikle yerfıstığı üretimiyle uğraşırlar. Tekrur Krallığı soyundan gelen Peulların diğer adı Fulanilerdir ve göçebe hayatı yaşarlar. Casamance çevresinde yaşayan Diolalar, Berberi kökenlidirler. Serer ve Mandingolar ise çiftçilikle uğraşırlar.

Nüfusun % 95’ine yakın bir bölümü Müslümandır. Ayrıca bir miktar Hıristiyan da vardır. Serer ve Diola kabileleri haricindeki grupların büyük bir bölümü, 19. yüzyıl sonlarına doğru İslamiyetle şereflenmişlerdir.

Ülkenin resmi dili Fransızcadır. Uzun süre Fransız baskısı ve nüfuzu altında kaldığından, Fransızca yaygındır. Ayrıca her kabilenin kendi yerli dili mevcuttur. Bunlardan Volof, Fulani ve Mandingo dilleri biraz daha fazla konuşulur.

Okuma-yazma oranı düşük olup, % 10 civarındadır. Genç nüfusun % 65’ine yakın bir bölümü okula gitmektedir. Öğretim dili ve modeli Fransızca ve Fransız modelidir. Yüksek öğrenim vardır. Dakar Üniversitesinde 2000 yerli ve 2000 yabancı uyruklu öğrenci öğrenim görür.

Siyasi Hayat

Senegal Cumhuriyeti başkanlık sistemine dayanır. 1978 yılından bu yana demokratik çok partili hükümet tipine geçilmiştir. Ülkenin ilk başkanı, ülkenin uzun yıllar liderliğini yapmış olan Léopold Senhor’dur. Hükümeti başbakan ve onun başkanlığındaki bakanlar kurulu teşkil eder. 20 Eylül 1991’de kabul edilen anayasa ile Devlet Başkanı yedi senede bir halk tarafından seçilir. En fazla iki dönem görev yapabilir. Senegal idari olarak 8 bölgeye ayrılmıştır. Yasama organı olan Milli Meclis 120 üyeden meydana gelir ve üyeler beş yılda bir seçilir. Seçmen yaşı on sekizdir.

Ekonomi

Senegal ekonomisi genellikle tarıma dayanır. En çok yerfıstığı yetiştirilir ve bunun ekonomiye büyük faydası dokunur. Yalnız son zamanlarda bu üretim azalmıştır. İşçi gücünün % 70’ine yakın bir bölümü tarım alanındadır. Diğer önemli tarım ürünleri; darı, pirinç ve süpürge darısıdır. Hayvancılık pek gelişmemiştir. Genellikle sığır, keçi ve koyun yetiştirilir. Ülke topraklarının % 15’ine yakın bir kısmı ekime elverişlidir.

Senegal hemen hemen önceki Fransız Batı Afrika topraklarının en çok endüstrileşmiş ülkesidir. Buna rağmen endüstri ve sanayi ekonomide pek büyük bir rol oynamaz. Gıda ve balıkçılık sanayii mevcuttur. Ülkede çıkarılan en önemli tek mineral fosfattır.

Senegal’in para birimi CFA “Afrika Para Cemiyeti” (Mali Topluluğu) Franktır. İthalatının büyük bir bölümünü Fransa’dan ve bir miktar da ABD’den yapar. Kendi ürettiği malları ise daha çok Fransa ve İngiltere’ye ihrac eder.

Dışarıya genellikle yerfıstığı ve ürünleri ile fosfat satar ve dışardan daha çok motorlu taşıt, pirinç, şeker, makina ve tekstil ürünleri alır.

Senegal, çok iyi geliştirilmiş bir ulaştırma sistemine sahiptir. Karayollarının uzunluğu yaklaşık 15.000 km civarındadır. Bu yolların ancak % 30’u asfaltlanmıştır. Şehirler düzgün bir demiryoluyla birbirine irtibatlıdır. Hemen her şehirde havalimanı mevcut olup, düzenli bir iç hat sistemi vardır. 

Wednesday, 18 April 2018

Sudan’da Türkiye Burslarına yoğun ilgi


Sudan’da Türkiye Burslarına yoğun ilgi

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının düzenlediği Türkiye Bursları, Sudan’da büyük ilgi gördü.
Sudan’da Türkiye Burslarına yoğun ilgi
Fotoğraf: AA/Abdullah Uluyurt
HARTUM
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Ortadoğu Koordinatörü Nedim Aslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı gereği Sudanlı öğrencilere burs verileceğini söyledi.
Lisansüstü ve doktora için çok sayıda başvuru aldıklarını belirten Aslan, “Yaklaşık 2 bin 500 aday Türkiye burslarına başvurdu. Bu rakam, Sudan’ın Türkiye Bursları’na en çok müracaat yapan 10 ülkeden biri olduğunu gösteriyor. Biz, bu adaylar içerisinden elemeler yapmak üzere bir hafta boyunca mülakatlar yapacağız. Başarılı olan arkadaşlar, Türkiye’de eğitim almaya hak kazanacak.” dedi.
Aslan, Türkiye’nin son yıllarda eğitim merkezi haline geldiğini kaydederek Asya, Afrika, Ortadoğu, Avrupa ve Latin Amerika başta olmak üzere 180 ülkeden başvuru aldıklarının altını çizdi.

"Türkiye’de eğitim almayı çok istiyorum"

Adaylarla mülakatlar, Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Hartum Kültür Merkezinde yapılıyor.
Türkiye Bursları’na başvuran 27 yaşındaki Muhammed Ahmed, Hartum Üniversitesinden mezun olduğunu belirterek “Şimdi Türkiye’ye gitmek istiyorum. Çünkü Türkçeyi ve Türk edebiyatını çok seviyorum. Yüksek lisansımı tamamladıktan sonra ülkeme döneceğim. Türk edebiyatından metinleri Arapçaya çevireceğim.” diye konuştu.
Uluslararası Afrika Üniversitesinde yüksek lisans yaptığını söyleyen Ahmed Taha da Türkiye’de uluslararası siyasi ilişkiler alanında eğitim almak istediğini kaydetti.

Laleden Türk bayrağı dünya rekoru getirdi


Laleden Türk bayrağı dünya rekoru getirdi

Kayseri Büyükşehir Belediyesinin 168 bin lale ile oluşturduğu peyzajla dünya rekoru kırıldı.

Laleden Türk bayrağı dünya rekoru getirdi
KAYSERİ
Kayseri Büyükşehir Belediyesi tarafından 168 bin lale ile oluşturulan Türk bayrağı temalı lale peyzajıyla dünya rekoru kırıldı.
Cumhuriyet Meydanı'ında rekor denemesi için gerçekleştirilen törende konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Kayseri'nin farklı bir çok konuda dünya rekoru kırdığını söyledi. Çelik, "Bayrak, her millet için varlığının ve bağımsızlığının sembolü olması nedeniyle saygın ve değerlidir. Ancak bayrak, Türk milleti için çok daha fazla anlamlar ifade eder. Bayrak, bizim için bir şandır, şereftir. Bayrak, bizim için namustur. Bayrak, bizim için şehitlerimizin kanıdır. Bayrak aynı zamanda bizim Rabiamızdır." diye konuştu.
Rekor denemesi ile ilgili de bilgi veren Çelik, bayrak peyzajı için 168 bin 100 lale kullanıldığını söyledi. 400'den fazla kişinin yaklaşık 12 saat peyzaj için çalıştığını belirten Çelik, bayrak temalı peyzajın 403 metrekare olduğunu kaydetti.  Konuşmanın ardından, Dünya Erkekler Rekorları Rekor Tescil Kurulu Başkanı ve emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Kural, Başkan Çelik'e rekor belgesini verdi.
Vatandaşların ilgi gösterdiği bayrak temalı lale peyzajı, 23 Nisan'a kadar Cumhuriyet Meydanı'nda sergilenecek.
Muhabir: Sercan Küçükşahin


Dünyanın en büyük lale müzesi İstanbul’da


Dünyanın en büyük lale müzesi İstanbul’da

İstanbul, Türkiye genelinde lalenin yaygınlaştırılması ve tanıtılması gibi amaçlarla 2015'te kurulan dünyanın en büyük Lale Müzesi ve Araştırma Merkezi'ne ev sahipliği yapıyor.

Dünyanın en büyük lale müzesi İstanbul’da
İSTANBUL - Kenan Irtak
Emirgan Korusu'ndaki müze, İstanbul Büyükşehir Belediyesi İstanbul Lale Vakfı(İLAV) tarafından lalenin kültürel varlığının gelecek nesillere aktarılması amacıyla kuruldu.
İçinde iki sergi salonu bulunan ve bin 500 metrekarelik alandan oluşan müzede, lale dikmeye yarayan saban, lale ayıklama eleği, el yazması tezhibin üzerindeki lale motifi, lale broşu, özel kurutulmuş lale çiçeği, lale motifli padişah kaftanı, savaş aletleri, oya, mendil gibi üzerinde lale motifi bulanan yüzlerce eşyayı görmek mümkün.
Müze ziyaretçileri, elektronik ortamda lale motifli ebru yapıp bunu basılı olarak alma imkanına sahip oluyor.

"Müzenin amacı lale kültürünü anlatmak"

İLAV Bilim Kurulu Üyesi İsmail Hakkı Gülal, müzenin, lalenin Türk kültüründeki hak ettiği yeri bulması için kurulduğunu söyledi.
Müzenin amacının lale kültürünü anlatmak olduğunu dile getiren Gülal, "Dünyanın en büyük lale müzesidir. Orta Asya'dan beri taşıdığımız bir çiçek. Niçin laleye bu kadar kıymet veriyoruz, lale bizim kültürümüzde nasıl bir yer tutuyor? Bu müze bunu anlatıyor." diye konuştu.

"Çocuklara lale kültürünü anlatıyoruz"

Müzenin kurulduğu günden bu yana yoğun ilgi gördüğünü ve bunun kendilerini memnun ettiğini belirten Gülal, şöyle devam etti:
"Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak bir çalışma yapıyoruz. Çocuklara lale kültürünü anlatıyoruz. Hedef kitlemiz aslında ilkokul ve ortaokul seviyesindeki çocuklar. Oradan başlıyoruz bu işin inşasına. Öncelikle ellerini toprağa değdiriyoruz. Kasım ve aralık aylarında çocukları buraya alıyoruz. Emirgan Parkı'nın içinde bize ayrılmış bir alan var. O alanda çocuklar lale soğanı dikiyor. Her çocuk diktiği soğanın yanına kendi adını yazan lale formunda bir tabela dikiyor. Baharda gelip kendi diktikleri laleyi görüyorlar. Annelerini ve babalarını getiriyorlar. Sonrasında çocukları müzeye alarak bunu niye yaptığımızı anlatıyoruz. Çocukların anlayabileceği, pedagoglar eşliğinde hazırladığımız bir filmimiz var." 

Thursday, 5 April 2018

Avro Bölgesi'nde yıllık enflasyon martta yükseldi



Eurostat öncü verilerine göre, 19 üyeli Avro Bölgesi'nde yıllık enflasyon martta 1,4 olarak ölçüldü.
Avro Bölgesi'nde yıllık enflasyon martta yükseldi
FRANKFURT
Avro Bölgesi'nde mart ayı öncü yıllık enflasyon yüzde 1,4’e yükseldi.
Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) yayımladığı öncü verilere göre, 19 üyeli Avro Bölgesi’nde şubat ayında yüzde 1,1 olan yıllık enflasyon, martta yüzde 1,4’e çıktı.
Bölgede, mart ayında öncü yıllık çekirdek enflasyon ise yüzde 1 arttı.
Avro Bölgesi’nde mart ayındaki enflasyonun ana bileşenlerine bakıldığında, yıllık enflasyon en yüksek yüzde 2,2 ile gıda, alkol ve tütün ürünlerinde gerçekleşti. Gıda, alkol ve tütün ürünlerini yüzde 2 ile enerji, yüzde 1,5 ile hizmetler ve yüzde 0,2 ile enerji dışı sanayi ürünleri izledi.
Mart ayı enflasyonuna ilişkin nihai veriler, 18 Nisan’da yayımlanacak.

Enflasyon, ECB hedefinin altında

Öte yandan, öncü enflasyon verisi, Avro Bölgesi'nde para politikasını yürütmekten sorumlu olan Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) hedeflediği seviyenin altında kalmaya devam etti.
ECB, bölgede fiyat istikrarını sağlamak için orta vadede yüzde 2’nin hemen altında ancak yüzde 2’ye yakın seviyede enflasyon hedefliyor. Banka, bu doğrultuda varlık alım programı ve düşük faiz politikasını da kapsayan bazı tedbirler uyguluyor.
Muhabir: Abdulselam Durdak


İslami Araştırmalar Enstitüsü Denizli'de açılıyor



Prof. Dr. Akşit, öncülüğünü üstlendiği İslami Araştırmalar Enstitüsü'nde bin yıllık dini eğitim sisteminin uygulanacağını söyledi.

İslami Araştırmalar Enstitüsü Denizli'de açılıyor
ANKARA - SEFA ŞAHİN 

Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonraki dönemi kapsayan bin yıllık İslami eğitim geleneğini aktarmak ve ehli sünnet itikadı doğrultusunda dini eğitim vermek üzere kurulan İslami Araştırmalar Enstitüsü, Denizli'de açılıyor.
İslam Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Cevat Akşit, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Denizli'nin Serinhisar ilçesi Yatağan Mahallesi'nde Pamukkale Üniversitesi bünyesindeki enstitünün 7 Nisan'da açılacağını söyledi.
Türklerin Karahanlılar döneminde Müslüman olmasının ardından ehli sünnet itikadını ve amelde Hanefi mezhebini tercih ettiğini anımsatan Akşit, devletin de medreselerde resmi ideoloji olarak ehli sünnet itikadı ve Hanefi mezhebini aktardığını belirtti.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde de medreselerde aynı eğitimin verildiğine işaret eden Akşit, Cumhuriyet döneminde Meclis kararıyla Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'a "Hak Dini Kur'an Dili/Yeni Mealli Türkçe Tefsir"in yazdırıldığını ifade etti.
Ancak son zamanlarda bin yıllık dini eğitim anlayışına uymayan çeşitli görüşlerin ilahiyatçılar tarafından televizyonlarda ve başka mecralarda halka anlatıldığına dikkati çeken Akşit, şöyle devam etti:
"Tabii Şafii, Maliki ve Hanbeli mezhebi de ehli sünnettir. Bin yıllık dini eğitim sistemi milletin birliği ve dirliğini sağlayan önemli unsurlardan biridir. Bizi parçalamaya çalışsalar da tepeden aşağıya, alimimizden cahilimize, memurumuz, amirimiz, vatandaşımız bu ehli sünnet itikadı, Hanefi mezhebi esaslarını anane olarak yaşamışlar, deyimlerinde var. Ondan dolayı hiç namaz kılmayan bir adam bayram namazına gittiği zaman hiç kavga çıkmadan usul usul dinler. Ama Mısır'da böyle değil, başka yerlerde böyle değil. Orada her kafadan bir ses çıkıyor, darmadağın."

"Bin yıllık el yazması Buhar-i Şerif var"

Akşit, 1071 Malazgirt Zaferi'nin ardından Denizli'nin Serinhisar ilçesi Yatağan Mahallesi'ne giden Alperenlerden Osman Efendi'nin medrese kurduğunu ve dini eğitim geleneğini devam ettirdiğini hatırlattı. Akşit, ancak bu medresede yaklaşık 500 yıl sonra dini eğitimin yozlaştığını, bu nedenle dedelerinin medresenin idaresini ele aldığını ve maaş almadan, hiçbir karşılık beklemeden burada talebe yetiştirdiğini bildirdi.
Cumhuriyet döneminde ise medreseler kapatıldığında, bu medresenin son müderrislerinden Mehmet Sait Efendi'nin, "Yarın jandarmalar gelecek, bu kitapları yırtacaklar, çiğneyecekler" dediğini belirten Akşit, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Kuyular kazdırmış. Kitapların bir kısmını köydeki vatandaşlara dağıtmış. Ben dedemin icazetini köyde bir evde buldum. Dağıttığı oradan anlaşılıyor. Bir kısmını da gömdürmüş. Denizli İmam Hatip Okuluna öğretmen olarak 1967'de tayin olduğum zaman, amcamlardan bu olayı duydum ve araştırdım. Toprakların arasından bu kitapları buldum, çıkarttım. İçinde bin yıllık el yazması Buhar-i Şerif var. Bu yazma eserleri muhafaza ediyoruz."

"Bin yıllık dini eğitim sistemi uygulanacak"

Prof. Dr. Akşit, öncülüğünü üstlendiği enstitüde bin yıllık dini eğitim sisteminin uygulanacağını vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Bin yıllık tarihimize uygun bir fikir bu. PKK'yı çıkarmak veya bölücü ve sapkın cemaatler türetmek suretiyle bizi parçalamak isteyen batılılar emellerine ulaşamadı. Bu, bin yıllık tarihimizdeki öğretilerin maya halinde halkımızda devam etmesinin eseri, benim kanaatim böyle. Bu enstitü, inşallah memleketimizin birliği ve dirliği için hizmete vesile olur."


Diyarbakır'da petrol bulundu!



DİYARBAKIR'DA PETROL BULUNDU!


Avustralya merkezli Trans Atlantic Exploration Mediterranean International, bir adet  işletme ruhsatı için başvuruda bulundu.

'nin bugünkü sayısında yayımlanan  İşleri Genel Müdürlüğü (PİGM) açıklamasında şöylen denildi:
DİYARBAKIR'DA KEŞFEDİLDİ
"Trans Atlantic Exploration Mediterranean International Pty. Ltd.'nin  ilinde sahip bulunduğu AR/TEM/5046 hak sıra no'lu petrol arama ruhsat sahasında keşfedilen ham petrol ile ilgili olarak ARİ/TEM/K/M44-b2-1 paftasında 1 adet petrol işletme ruhsatı almak için 13.03.2018 tarihli dilekçesiyle müracaat ettiği Türk Petrol Kanunu Uygulama Yönetmeliği'nin 14'üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince ilan olunur."
ARAŞTIRMALAR DEVAM EDİYOR
Firmanın Diyarbakır'da faaliyet alanı üçü koldan oluşuyor. Molla ve Selmo bölgelerinde iki adet alanı bulunan Transatlantic Petroleum şirketinin faaliyet alanı Mardin ve Bedinhan bölgelerine yakın yerlerde bulunuyor.
ÇEVRE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI SAYFASINDA DA AÇIKLAMA YAPILDI
Diyarbakır ili Sur, ilçesi Yenievler Köyü Mevkii, AR/TEM/5046 - AR/TEM 4845 Ruhsat Numaralı Alan Yeniev 1 ile Bahar 8-10 Lokasyonları mevkiindeki TRANSATLANTIC EXP. MED. INT. PTY. LTD. Merkezi Avustralya Türkiye Ankara Şubesi tarafından yapılması planlanan Ham Petrol Arama-Çıkarma ve Depolama Faaliyeti projesi ile ilgili olarak DİYARBAKIR Valiliğimize sunulan dosyayı P.T.D. Dosyası Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği'nin 17. maddesi doğrultusunda incelenmiş ve uygun bulunmuş olup, projeye ilişkin ÇED Süreci başlamıştır. İlgililere ve kamuoyuna duyurulur.
https://www.ahaber.com.tr/ekonomi/2018/04/05/diyarbakirda-petrol-bulundu

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts