Tuesday, 14 August 2018

Rum çetelerinin karanlıkta kalan soykırımı: Edeköy Katliamı



Rum çetelerinin karanlıkta kalan soykırımı: 

Balkan savaşlarında 700 bine yakın Müslüman öldürüldü. Atakan Sevgi, "Balkan Savaşlarında Trakya ve 1912 " kitabında Balkan Savaşları'ndaki kirli 'Haçlı İttifakı'nın işlediği katliamları gün yüzüne çıkmamış belgelerle anlatıyor


Rum çetelerinin karanlıkta  kalan soykırımı: Edeköy Katliamı
BERCAN TUTAR
ABD kaynaklı yoğun bir siyasi-ekonomik saldırı altında bulunduğumuz bugünlerde yakın tarihimize dair değerli ve bir o kadar da özel bir çalışma yayımlandı. Atakan Sevgi'nin yoğun bir çalışma ve çabasının eseri olan "Balkan Savaşlarında Trakya ve 1912 " gerçekten de yakın tarihimize ait unutulmuş bir trajediyi bütün yönleriyle gün yüzüne çıkarıyor. Kuşku yok ki, tarihimizin hafızalara kazınan en derin acılarından biri Birinci Balkan Savaşı ve bu savaşın en dramatik sahnesi olan Trakya cephesidir.
Atakan Sevgi'nin adeta iğne ile kazarak ortaya çıkardığı eserde Rum çetelerinin Türklere yönelik soykırımı Edeköy Katliamı üzerinden bütün detaylarıyla ortaya konmuş. Çok zor ulaşılan yerli ve yabancı yazılı kaynaklar, anı kitapları, dönemin gazeteleri ve olaylara şahitlik etmiş insnaların anlatılarıyla kalem alınan kitapta, Birinci Balkan Savaşı'nda yaşanan bozgun, savunmasız kalan Trakya Türklerinin maruz kaldığı vahşet ve 'ye bağlı Erenköy nahiyesinde Rumların yaptığı insanlıkdışı katliam gerçekten de tüyler ürpertiyor.
AKIL ALMAZ İŞKENCELER
Edeköy Katliamı 1912 yılının Kasım ayında gerçekleşti. Nahiyenin yağmalanmasıyla başlayan kvahşette Edeköy halkı ve Edeköy'e sığınan  Türklerinden binlerce kişi işkencelerle öldürülerek mallarına el konuldu.
Yazarın anlatımıyla katliamın sorumlusu Sofulu ve köylerinin Rum çeteleri. Acı olan ise Rum çetecilerin çoğunun Edeköylü Türkleri yakından tanıyan, yıllarca onlarla çalışmış ve onların ekmeğini yemiş kişiler olması. Savaş öncesinde Yunanistan devleti tarafından silahlandırılan ve yönlendirilen bu gözü kanlı çeteler, savaş sırarsında da Bulgaristan ordusu himayesinde hareket etti.
LEON TROÇKİ'NİN ŞAHİTLİĞİ
Bu anlamda kitapta Balkan Savaşları'nda Balkan devletlerinin kurdukları "Haçlı İttifakı" ile 700 bine yakın Müslüman'ı katlederken dünyanın buna nasıl seyirci kaldığı da gözler önüne seriliyor. Balkanlardaki soykırım sırasında gazeteci olarak bölgede bulunan Sovyet Devrimi'nin önde gelen isimlerinden Leon Troçki'nin yaptığı haber-analizlerden de yararlanılmış. Troçki'nin anlattıkları düşman askeri ve çetelerinin Trakya'da Müslüman halka ve esir askerlere yaptığı katliamların birer belgesi niteliğinde.
BULGAR TARİHÇİNİN İTİRAFI
Edeköy'deki katliama kitabında yer veren isimlerden biri de Bulgarların en önemli tarihçilerinden sayılan Lyubomir Miletich'dir. Miletich, Balkan Savaşı sırasında Rum çetelerin Türk nahiyesi Edeköy'de yaptığı büyük katliamı anlatmış. Kitapta Bulgar Ordusu'na gönüllü¨ olarak katılan Ermenilerin, Batı ve Doğu Trakya'da yaptıkları katliamlara da yer veriliyor. Katliamdan kurtulanların yakınlarıyla yapılan görüşmeler,  Belgeleri ve savaşı yaşamış asker ya da olarlar sıarsında bölgede bulunan gazetecilerin anılarından faydalanarak hazırlanan bu kitap, Edeköy katliamı üzerine hazırlanmış ilk geniş çaplı ve özgün bir araştırma olma vasfını taşıyor. Ayrıca kitabın görsel zenginliği de göz kamaştırıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum: "Dev projeler için gaza basıyoruz"



Dev projeler için gaza basıyoruz

Türkiye’ye karşı yürütülen ekonomik savaşın  ruhuyla alt edileceğini söyleyen Çevre ve Şehircilik Bakanı , “Başkanımız Erdoğan önderliğinde dev projeler için gaza basıyoruz” dedi

SEDA TABAK

Dev projeler için gaza basıyoruz

Çevre ve Şehircilik Bakanı , SABAH'a dolar kuru üzerinden yapılan algıyla Türkiye'ye karşı yürütülen ekonomik savaşın boşa çıkacağını ve dev projeleri hayata geçirmek için gaza basacaklarını açıkladı. Bakan Kurum, "Biz, zor günlerimizde hep beraber olarak hareket ettik. Bunu en son da  gecesinde gösterdik. Biz güçlü bir ülke olarak yolumuza devam edeceğiz. Başkanımız 'ın önderliğinde 100 günlük eylem planımızdaki icraatları hızlı bir şekilde gerçekleştireceğiz. Bunu bütün milletimiz bilsin. Projelerimize aynı hız ve kararlılıkla 15 Temmuz ruhuyla devam edeceğiz" diye konuştu.

İLK İCRAAT KANAL İSTANBUL
100 günlük eylem planı kapsamında ilk icraatın Kanal 'a kazma vurmak olduğunu söyleyen Bakan Kurum, "42 kilometrelik 'un her iki tarafında yatay mimarinin hakim olduğu 4 katı geçmeyen içinde fuar, üniversite alanlarının sosyal donatı alanının olacağı modern iki şehir kurma arzusundayız" dedi. 18 ilde 33 Millet Bahçesi yapacaklarını söyleyen Bakan Kurum, "Millet Bahçeleri'nin toplam büyüklüğü 21 milyon metrekare olacak. İstanbul'da yapılacak Millet Bahçeleri'nin büyüklüğü 15 milyon metrekare olacak. Millet Bahçeleri İstanbul'da kişi başına düşen yeşil alan miktarını yüzde 10 arttıracak" ifadelerini kullandı.
Millet Bahçesi’nin adı fiyatları uçurdu
HERKES İNŞAATÇI OLAMAYACAK
Bakan Murat Kurum inşaat sektöründe köklü bir düzenlemeye gideceklerini açıkladı. Sektörün sağlıklı büyümesi için yeni bir çalışma başlatacaklarını belirten Bakan Kurum, "Tüm sorunların çözümü için işin kaynağına ineceğiz. Artık önüne gelen inşaatçı olamayacak. Finansman yapısı ve tecrübesi yeterli olmayan firmalar çok fazla. Bunlar yarı yolda kalınca vatandaş da mağdur oluyor. Biz yapacağımız düzenleme ile hem vatandaşın sorun yaşanmasının önüne geçeceğiz hem de inşaat sektöründe sağlıklı büyümenin yolunu açacağız" diye konuştu.

ANA HEDEFİMİZ SOSYAL KONUT
Ülke genelinde alt ve orta gelirli vatandaşın ev sahibi olması için çalıştıklarını belirten Bakan Kurum, büyük ölçekli sosyal konut projeleri planladıklarını ifade etti. Bu projelere kaynak oluşturmak için tescil dışı alanları ekonomiye kazandıracaklarını belirten Kurum, "100 günlük eylem planında 30 bin sosyal konut dedik ama hedefimiz bunun çok çok üzerinde" şeklinde konuştu.

FİRMALARIN MALİ GÜCÜ DEĞERLENDİRİLECEK
Firmaların mali ve iş bitirme gücüne göre sınıflandırılacağını dile getiren Bakan Kurum, "Bir firma ruhsata başvurunca bakacağız. 'Bu işin üstesinden gelir mi, gelemez mi?' diye. Ona göre süreci yöneteceğiz. 6306 sayılı  Yasası ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nda gerekli düzenlemeler devreye girecek" diye konuştu. Bakan Kurum, şehircilik anlamında da önemli adımlar atacaklarının sinyalini verdi. Şehirlerin ihtiyaçları, altyapısı ve nüfusuna göre bir analiz yapılacağını belirten Kurum, "Bakacağız o bölgede neye ihtiyaç var, ne gerekli ne gereksiz. Bir AVM varsa hemen yanına bir tane yapılmayacak. Şehirlerde sanayi bölgeleri nerelerde olmalı diye Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile çalışıyoruz" dedi.
Konuta ulaşım dopingi
PANSUMAN YERİNE KALICI ÇÖZÜM
İnşaat sektörüne pansuman olacak kısa vadeli destek yerine kalıcı düzenleme planladıklarını belirten Bakan Kurum, "İnşaat sektörünün Türk ekonomisine sağladığı yüzde 20-25'lik desteği kimse inkâr edemez. Sektör her zaman dinamik olmalı. İlgili bakanlıklarla neler yapılır noktasında çalışıyoruz" diye konuştu.

OYUNDA KURALLAR DEĞİŞMEYECEK
Yerli ve yabancı yatırımcıyı koruyacak düzenlemeler de yapacaklarını belirten Bakan Kurum, müktesep hak için çalıştıklarını açıkladı. Kurum, "Bir yatırımcı çalışmaya başlamış yarı yolda imar değişiyor. Bu birçok kesimin ortak sorunu. Biz bu konuda da önemli bir adım atacağız" dedi.

SOKAK SOKAK TEFTİŞ EDİYORUZ
13 milyon konutun kayıt altına alınması için yapılan İmar Barışı düzenlemesine yoğun talep olduğunu belirten Kurum, bunun kötü niyetli kullanıldığına da dikkat çekti. Kurum, "Ekiplerimiz sokak sokak teftişte. Kimi vatandaş İmar Barışı'nı kullanıp kaçak inşaat yapıyor. Biz buna izin vermeyiz. Tespit edilenler yıkılacak" dedi.

SEKTÖRE YENİ DÜZENLEME GELİYOR
İnşaat sektörü temsilcileri geçtiğimiz günlerde hem Bakan Kurum hem de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı ziyaret ederek destek istemişti. KDV, tapu harcı ve faiz indirimi ana başlıklar olmuştu. Bakan Kurum, sektörün hareketlenmesi için yeni düzenlemeler yapılacağının sinyalini verdi.

Türkiye doğalgaz enerji borsası kuruyor


Türkiye doğalgaz  sı kuruyor

 sektöründe oyun kurucu konumuna yükselen Türkiye, doğalgaz enerji sı kurmak için çalışmlarını tamamladı. Bu adımla doğalgaz  olacak Türkiye, fiyatlandırmada da etkin rol oynayacak

Türkiye doğalgaz enerji borsası kuruyor

Son dönemde  gazını Türkiye'ye getiren TANAP ve petrol- doğalgaz arama gemisi Fatih ile bölgesinde  üssü olma noktasında iki önemli adım atan Türkiye, şimdi de doğalgaz enerji sı kuruyor. Doğalgaz borsasının etkin işlemeye başlamasıyla, erişilebilir piyasalardaki doğalgazın fiyatlanması ve Türkiye'nin bölgesel doğalgaz  olması hedefine yönelik önemli bir adım daha atılmış olacak. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (), Türkiye'nin doğalgaz ticaret merkezi olma hedefi doğrultusunda en önemli adımlardan biri olan doğalgaz borsasının ticaret kuralları olarak ifade edilebilecek Organize Toptan Doğalgaz Satış Piyasası İşletim Usul ve Esasları'nda (PUE) son güncellemeleri yaptı.

SANAL UYGULAMA YAPILDI
Doğalgaz Sürekli Ticaret Platformu (STP) olarak adlandırılan doğalgaz borsası 1 Nisan 2018'de sanal olarak uygulanmaya başlanmıştı. Sanal uygulama süresince doğalgaz tedarik lisansı sahipleri tarafından sistem yoğun katılımla test edildi. Ayrıca, EPDK gözetiminde  ve  ile birlikte senaryo çalışmaları yürütüldü, sözleşme taslakları oluşturuldu. Sanal uygulamanın amacına uygun olarak, bu çalışmalar sırasında karşılaşılan bazı sorunlar ve tespit edilen diğer hususlarda PUE'nin bazı maddelerinde revizyon yapılması ihtiyacı ortaya çıktı. Borsanın daha sağlıklı ve sorunsuz çalışması amacıyla BOTAŞ, EPİAŞ ve piyasa oyuncularının görüşleri alınarak konu kurula sunuldu.

1 EYLÜL'DE İŞLEME BAŞLAYACAK
Bu son düzenleme ile 1 Eylül 2018'de resmi olarak işlemlere başlayacak olan borsanın daha sağlıklı ve sorunsuz işletilebilmesi için; ticaretin kuralları, bu platformda işlem yapacak tarafların hak ve yükümlülükleri net olarak belirlendi. EPİAŞ tarafından işletilmesine karar verilen söz konusu platformu, doğalgaz ticareti yapmak isteyen doğalgaz tedarikçileri ve ihracatçılarının yanı sıra, BOTAŞ da iletim sisteminin dengelenmesi için doğalgaz tedarik etmek amacıyla kullanacak. Yılın 365 günü 24 saat ticarete açık olacak olan borsada yapılan ticaret, Günlük Referans Fiyatın (GRF) oluşumunu da sağlayacak.

EPDK DÜZENLEMELERİ YAPTI
EPDK'nın kararıyla doğalgaz borsası için şu düzenlemeler yapıldı:
 Dengesizliklerin Uzlaştırılması Protokolü tanımlandı.
 Dengesizliklerin Uzlaştırılması İşlem Ücreti tanımlandı.
 Piyasa katılımcılarının kendi teklifleriyle eşleşmelerini önleyici düzenleme yapıldı.
 Doğalgaz iletim şebekesi işleyiş düzenlemeleri kapsamında belirlenen dengesizlik ücretleri formüllere eklendi.
 İşlem limiti tanımlarına ilaveler yapıldı.
 Mali hususlar, faturalama, avans, ödemeler, bildirimlerin yapılmaması halleri eklendi.
 Simülasyon sürecinde formüllere ilişkin ortaya çıkan düzenlemeler eklendi.

Monday, 13 August 2018

İlk payitahtta Osmanlıca-Türkçe gazete


İlk payitahtta Osmanlıca-Türkçe gazete

Bursa'da yaşayan 38 yaşındaki Hasan Parlak, Osmanlıcayı yeni nesillere aktarmak ve öğrenmek isteyenlere kaynak oluşturmak amacıyla haftalık Osmanlıca-Türkçe gazete basıyor.
İlk payitahtta Osmanlıca-Türkçe gazete
Fotoğraf: AA/ Sergen Sezgin
BURSA - ELİF ÖZLEM ÇELİKLER
Bursa'da yaşayan Hasan Parlak, Osmanlıcayı yeni nesillere aktarmak ve öğrenmek isteyenlere kaynak oluşturmak amacıyla Osmanlıca-Türkçe gazete basmaya başladı.
Merkez Osmangazi ilçesindeki bir matbaada haftalık olarak "Hadisat Gazetesi" ismiyle basılan ve abonelik sistemiyle okuyucularına ulaştırılan gazete, yurt dışından da talep görüyor.
Anadolu'da ve Osmanlı Devletinin yayıldığı bütün ülkelerde 13-20'nci yüzyıllarda kullanılan, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan ve Osmanlı Türkçesi olarak bilinen Osmanlıcanın yeni nesillere aktarılması amacıyla Osmanlıca ve Türkçe metinlerle basılan gazete, içindeki okuma anahtarıyla okuyucuya kolaylık sağlıyor.
Gazetenin imtiyaz sahibi ve yazı işleri sorumlusu Hasan Parlak, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Osmanlıcanın bu topraklarda yaşayan insanların tarihi, dili, lisanı ve örfü olduğunu söyledi.
Ecdadın bin yıldan fazla süre bu alfabeyi kullandığını ve bütün geçmişlerinin bu yazı tipiyle arşivlerde mevcut olduğunu anlatan Parlak, "Osmanlıcanın inkıtaya uğraması ve gündelik hayattan kaldırılmış olması bizim tarihimizle olan bağımızı koparmış oluyor. Hükümetimiz ve Cumhurbaşkanımızın gayretleriyle takriben 2,5 sene kadar önce Osmanlıca hurufatının (harfler) hürriyetine kavuşturulmuş olması, yeni Türkiye'nin geçmişiyle yeniden hemhal olup, geleceğine yön verecek bir pozisyona gelmesine vesile kıldı." diye konuştu.
Parlak, alınan bu kararın ardından Osmanlıcayı tekrar halka ulaştırmanın en kolay yolunun gazete çıkarmak olduğunu düşündüklerini, bu kapsamda mayıs ayından itibaren matbaalarında haftalık Osmanlıca gazete basmaya başladıklarını dile getirdi.

Abdulhamid'in torunu Orhan Osmanoğlu köşe yazıyor

Osmanlıca ve Türkçe olarak bastıkları gazetelerinin 12 sayfadan oluştuğunu belirten Parlak, şunları kaydetti:
"Gazetemizde güncel, siyasi, fikri, ilmi, ve içtimai konular yer alıyor. Bizim gazetemizde diğer gazetelerden farklı olarak kültür sanat, tarih ve ilmihal konuları da yer alıyor. Bunun dışında köşe yazan yazarlarımız var. Ben özellikle ilk günden beri köşesi yayımlanan Abdulhamid Han torunu Orhan Osmanoğlu'na manevi desteklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Bursa İl Müftülüğü ilk sayıdan beri ilmihal sayfasını hazırlıyor. Onlar yazıp gönderiyor çevirisini burada biz yapıyoruz."

Okuma anahtarı var

Parlak, gazetelerine okuyucular için okuma anahtarı da koyduklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Osmanlıcada olmayan birtakım harfler var. Örneğin 'p', 'ç' ve 'j' gibi. Bizim okuma anahtarımızda bütün harfler mevcut. 'Hangi harfler neyi nasıl okutur? Kelimeler nasıl okunur? Nasıl birleşir?' gibi konularda çeyrek sayfadan biraz daha geniş bir şekilde bilgiler var. Kur'an-ı Kerim'i okumayı bilen bir vatandaş, okuma anahtarını dikkatle incelediğinde yarım ya da bir saatte, çok uğraşırsa bir günde Osmanlıca okumayı çözümleyebilir."

"Gazeteyi bastığımızın ikinci haftasında Polonya'dan aradılar"

Gazetelerinin abonelik sistemiyle okuyuculara ulaştığını ifade eden Parlak, şöyle konuştu:
"Haftalık basılan gazetemizi Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, bakanlarımız, siyasi parti ayrımı yapmadan tüm milletvekillerinin tamamı, hatta Meclis dışı siyasi partilerin genel başkanları, sivil toplum kuruluşlarının genel başkanlarına, 81 ilin vali ve belediye başkanlarına posta yoluyla iletiyoruz. Bursa'daki abonelerimize kendimiz ulaştırıyoruz. Bursa dışında da abonelerimiz var. İstanbul başta olmak üzere, Ankara, Konya, Manisa ve Trabzon'da abonelikler çalışmaya başladı. Hatta gazeteyi ilk bastığımızda ikinci haftasında Polonya'dan aradılar. Çok sevindik. Polonya 150-200 sene öncesine kadar bizim topraklarımızdı. Osmanlı hakimiyetinde bir bölgeydi. Onun dışında Almanya ve İngiltere'den birkaç talep geldi. Şu an için oralara gönderme imkanımız yok ancak kendilerine posta yoluyla yolluyoruz."

"Tam 90 yıl geçti"

Parlak, Osmanlıca ve latin alfabeyle gazete çıkarılmasından bugüne 100 yıl geçtiğini belirterek, "Osmanlıcanın yasaklılığından bugüne tam 90 yıl geçti. Bugün 90 yıl sonra Türkiye'de, Osmanlı topraklarında Osmanlıca gazete çıkarmış bulunuyoruz. Bundan dolayı Cenab-ı Allah'a ne kadar şükretsem az. Bundaki temel gayelerimizden biri yeni nesillere ve Osmanlıcayı takip etmek isteyen vatandaşlarımıza kolaylık sunmak ve günümüz Türkçesinin metinlerini okuyabilmelerini sağlamak." ifadelerini kullandı.
Osmanlıca lisanında arabi ve farisi kelimeler ağırlıklı olduğu için bu kelimelerden uzun zaman uzak kalan insanların bu kelimelerin telaffuzunda çok zorlandığını aktaran Parlak, şunları dile getirdi:
"Özellikle tarih, edebiyat, ilahiyat ve sanat fakültesi öğrencilerimiz bu konuda hakikaten muzdaripler. Bugün Osmanlıcanın liselerde seçmeli ders olmasından mütevellit, arkadaşlarımızın bugünün lisanına ağır gelen arabi ve farisi kelimeler yerine günümüz telaffuzuyla Türkçemizi, Osmanlıca hurufatıyla, harfleriyle yazılmış olmasından dolayı bizim gazetemiz kendilerine inşallah bir yol arkadaşlığı yapacak ve konuşmalarını geliştirecek diye düşünüyorum." 

Wednesday, 8 August 2018

Çelik ihracatı ABD ambargosuna rağmen arttı

Çelik ihracatı ABD ambargosuna rağmen arttı

ABD'nin çelik sektörüne yönelik ambargo uygulamasına karşın, çelik sektörünün ihracatı, 7 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26,7 artarak 8,4 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti.
Çelik ihracatı ABD ambargosuna rağmen arttı
İSTANBUL - BELGİN YAKIŞAN MUTLU
ABD'nin çelik sektörüne yönelik ambargo uygulamasına karşın, bu yılın 7 ayında 2017'nin aynı dönemine göre sektörün ihracatı yüzde 26,7 artarak 8,4 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde çelik sektörünün ihracatında en fazla artış İtalya'ya, en büyük düşüş ise ABD'ye gerçekleşti.
AA muhabirinin Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerinden derlediği bilgilere göre, yılın 7 ayında geçen yılın aynı dönemine kıyasla çelik sektörü ihracatı yüzde 26,7 artarak 8 milyar 359 milyon 546 bin dolara yükseldi. Sektörün ihracatı, geçen yılın 7 ayında 6 milyar 595 milyon 923 bin dolar düzeyinde gerçekleşmişti.
Bu dönemde çelik sektörünün miktar bazında en fazla ihracat gerçekleştirdiği ülke grubu Avrupa Birliği (AB) oldu. AB ülkelerine ihracat, yılın 7 ayında 2017'nin aynı dönemine göre yüzde 62,9 artarak 3 milyar 604 milyon 730 bin dolara ulaştı.
Bu dönemde 1 milyar 371 milyon 748 bin dolarlık ihracatın gerçekleştirildiği Orta Doğu ülkeleri listenin ikinci sırasında yer aldı. Orta Doğu ülkelerine ihracatta yıllık bazda artış oranı ise yüzde 9,9 oldu.
Afrika ülkelerine ihracat ise yüzde 33,6 artışla 1 milyar 91 milyon 877 bin dolar düzeyinde gerçekleşti. Böylece AB, Orta Doğu ve Afrika ülkelerine, yılın 7 ayında gerçekleştirilen çelik sektörü ihracatı 1 milyar doları aştı.

İhracat artışına İtalya, düşüşüne ABD yön verdi

Miktar bazında rakamlara bakıldığında, çelik sektörünün yılın 7 ayında en fazla ihracat gerçekleştirdiği ülke 659,9 milyon dolarla İtalya oldu. İtalya'yı 552,1 milyon dolarla ABD, 488,8 milyon dolarla İspanya, 443,3 milyon dolarla İsrail, 426,2 milyon dolarla Romanya, 399,6 milyon dolarla da Almanya takip etti.
Yılın ocak-temmuz döneminde, 2017'nin aynı sürecine göre çelik sektörü ihracatı en çok İtalya'ya artış kaydetti. Söz konusu dönemde en fazla düşüş ise ABD'de yaşandı. Bu dönemde İtalya'ya ihracat 351,8 milyon dolar artarken, ABD'ye 250,4 milyon dolar geriledi.
Aynı dönemde İtalya'nın ardından miktar bazında en fazla ihracat artışı yaşanan diğer ülkeler 208,8 milyon dolarla İspanya, 185,9 milyon dolarla Belçika ve 165,5 milyon dolarla Romanya oldu. ABD'nin ardından en fazla düşüş yaşanan ülkeler ise 104,2 milyon dolarla Singapur, 90,1 milyon dolarla Türkmenistan ve 64,8 milyon dolarla da Irak şeklinde sıralandı.

"Güneydoğu Asya, Batı Afrika, Orta ve Güney Amerika'ya yoğunlaşacağız"

AA muhabirine sektörün performansını değerlendiren Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan, Türkiye'nin çelik ihracatının bu yılın ocak-temmuz döneminde 2017'nin aynı sürecine göre miktar bazında yüzde 2,4 artarak 11,1 milyon tona ulaştığını söyledi.
Sektörün değer bazındaki ihracatının da yüzde 26,7'lik yükselişle 8,4 milyar dolara çıktığına işaret eden Aslan, "Dünyada artan korumacılık eğilimi, ihracatımızın istenen seviyelere çıkmasını engellese de Türk çelik sektörümüz kaliteli ve rekabetçi fiyatları ile dünya genelinde tercih edilmeyi sürdürmektedir." diye konuştu.
Aslan, çelik sektörünün ABD'ye ihracatına ilişkin de görüşlerini paylaşarak, şunları kaydetti:
"Section 232 önlemi, sektörümüzün ABD’ye çelik ihracatını olumsuz yönde etkiledi ve 7 aylık süreçte ABD'ye ihracatımız hem miktarda hem de değerde düştü. Bu yılın 7 aylık döneminde ABD'ye çelik ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 44,6 düşerek 765 bin tona geriledi. Değer bazındaki ihracatımız ise yüzde 31,2 düşüşle 552 milyon dolara indi. İthalatlarında payımızın nispeten daha az olduğu Güneydoğu Asya, Batı Afrika, Orta ve Güney Amerika bölgelerine yoğunlaşarak, ihracatımızı bu pazarlarda daha da artırmak istiyoruz."

Çevre Bakanlığı binasından 'sıfır atık'a 160 tonluk katkı


Çevre Bakanlığı binasından 'sıfır atık'a 160 tonluk katkı

Sıfır Atık Projesi kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ana hizmet binasında 14 ayda 160 ton değerlendirilebilir atığın geri kazanımı sağlandı. Proje ile 103 ton kağıt-karton tekrar kullanıma kazandırılarak, bin 751 ağacın kesilmesi önlendi.
Çevre Bakanlığı binasından 'sıfır atık'a 160 tonluk katkı
ANKARA - Yıldız Nevin Gündoğmuş
Sıfır Atık Projesi kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ana hizmet binasında 14 ayda 160 ton değerlendirilebilir atık toplanarak ekonomiye kazandırıldı.
Bakanlıktan alınan bilgiye göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın himayesinde 2017'de hayata geçirdiği Sıfır Atık Projesi'nin ülke çapında duyurulması, yaygınlaştırılması, halkın bu yönde bilinçlendirilmesi, çalışmaların daha etkin, sistemli yürütülmesi ve tüm Türkiye'de uygulanması için yapılan çalışmalar devam ediyor.
Projenin uygulamaya geçmesinden itibaren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ana hizmet binasında elde edilen 14 aylık veriler paylaşıldı.
Buna göre, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ana hizmet binasında projenin başladığı günden bu yana 160 ton değerlendirilebilir atık, kaynağında ayrı toplanarak ekonomiye kazandırıldı.
Proje ile şu ana kadar 103 ton kağıt-karton tekrar kullanıma kazandırılarak, bin 751 ağacın kesilmesi önlendi, 33 ton plastik atığın geri dönüşümüyle de 538 varil petrolün kullanımından tasarruf edildi.
Ayrıca 6 ton cam atık, 6,5 ton metal atık, 5,6 ton organik atık, 2,3 ton yemek artığı, 2 bin 960 litre bitkisel atık yağın geri dönüşümü sağlandı.
Elde edilen kazanımlar sonucunda da 8,4 ton hammadde, 617 bin 267 kiloWatt saat enerji, 2 bin 884 metreküp su, bin 45 metreküp depolama alanının tasarrufu sağlandı, 20,3 ton sera gazı salınımı azaltıldı.

İlk kez Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde hayata geçirildi

Proje ilk olarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve bakanlık ana hizmet binasında faaliyete geçirildi. Ardından Emine Erdoğan'ın başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Sıfır Atık Bilgilendirme ve Değerlendirme Toplantısı'yla Belediyelerde Sıfır Atık uygulaması konusunda yapılan çalışmalar hız kazandı.
Proje haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisi ve TRT'de de hayata geçilirken, 81 ildeki Çevre ve Şehircilik Müdürlükleri, Karaman, Burdur-Bucak, Trabzon-Hayrat, Şırnak ve Ankara'daki 25 belediye ve bir çok özel sektör kuruluşunda da sistemin en yakın zamanda kurulması yönündeki çalışmalar devam ediyor.

Tuesday, 7 August 2018

Moro Müslümanlarının 120 yıllık hayali gerçeğe dönüşüyor



Moro Müslümanlarının 120 yıllık hayali gerçeğe dönüşüyor

Filipinler’de özgürlüklerini 1898'de kaybeden Morolu Müslümanlar 120 yıl sonra kendi bölgelerini yönetecek.
Moro Müslümanlarının 120 yıllık hayali gerçeğe dönüşüyor
ANKARA - Ahmet Furkan Mercan
Filipinler’de yüzyıllardır sahip oldukları özgürlüğü önce 1898'de Amerikalılara ardından 1946’da Hrıstiyan Filipinlilere kaybeden Moro Müslümanları, imzalanan kapsamlı özerklik anlaşmasıyla 120 yıl sonra kendi bölgelerini yönetebilecek.
Filipinler'i 16. yüzyılın başında işgal eden İspanyollar, 1898’de yenildikleri Amerikalılara ülkeyi teslim etti. 1946’ya kadar bölgeyi yöneten Amerika, idareyi o yıl Hıristiyan Filipinlilere bırakarak ayrıldı.
Ülkelerinde 19. yüzyıla kadar bağımsız yaşayan Moro halkı, Amerika'nın işgali süresince özgürlüklerinden yoksun kaldı. Amerika çekilince idareyi ele alan Manila hükümetinin başlattığı Moro bölgesine Hristiyanların yerleştirilmesi politikasına Moro halkı karşı çıktı.
Müslüman halktan Nur Misuari ve Selamet Haşimi’nin öncülük ettiği faaliyetlerle bölgenin bağımsızlığının gerçekleşmesi amacıyla 1972 yılında Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi kuruldu.

Trablus Agremanı MUKC'yi ikiye böldü

Misuari’nin 23 Aralık 1976’da Libya’nın başkenti Trablus’ta Filipinler devletinin taraf olduğu “Trablus Agremanı” görüşmelerine Moroluları temsilen katılarak “özerklik” şartlarını kabul etmesi MUKC’yi ikiye böldü.
Haşimi, kendilerine sunulan şartların aldatmaca olduğunu, Moro Müslümanlarının “bağımsızlığı” hak ettiğini ve özgür olana dek müzakereleri sürdürmeleri gerektiğini bildirmişti.
MUKC'den ayrılan ve Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ni (MİKC) 1977 yılında kuran Haşimi, hedeflerini “Filipinler’in güneyinde bağımsız bir devlet” olarak ilan etmişti.

Manila hükümeti varılan uzlaşmayı yeterince uygulayamadı

Manila hükümetinin Trablus Agremanı’nı yeterince uygulamaya koymaması ile anlaşma kapsamındaki vilayetlerin sayısını azaltması çatışmaları yeniden başlattı.
Hem MUKC hem de MİKC, 80’lerden sonra Manila hükümetiyle defalarca müzakere etmelerine rağmen sağlıklı bir anlaşma zemininde buluşamadı.
Öte yandan, Moro bölgesi bazı müzakereler sonucunda ortaya çıkan kısmi özerklikler kapsamında Müslümanların bazı dini bayramlarının kabulü, faizsiz bankacılık ve Müslüman İşleri Bakanlığı gibi bazı kazanımlara kavuşmuştu.
Taraflar arasında 1997 yılında ateşkes görüşmeleri başladı. 2012 yılında ise barış müzakerelerinin yeniden başlamasıyla hükümet ile MİKC arasında ateşkes ilan edildi.

Duterte'nin göreve gelmesi barışta ivme kazandırdı

12 bin silahlı üyesi bulunan MİKC ile Mindanao'da 2016'ya kadar, Bangsamoro adlı yeni bir özerk bölge oluşturulmasında mutabakata varıldı.
Barış görüşmeleri, Filipinler’de 2016 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimini, 22 yıl Davao kentinin belediye başkanlığını yürüten Rodrigo Duterte'nin kazanmasıyla ivme kazandı. Duterte, seçim kampanyalarında çatışma ortamının sonlandırılması vaadlerini, seçildikten sonra da tekrarladı.
MİKC, 2017'de hükümet ile vardıkları barış anlaşması kapsamında hazırladıkları yeni Bangsamoro Temel Yasa Tasarısı'nı Devlet Başkanı Duterte'ye sundu.
Filipinler'de Kongre, mayıs ayında Müslüman nüfusun yoğun yaşadığı Mindanao eyaleti ve çevresindeki adalara özerklik tanınmasını öngören Bangsamoro Temel Yasası'nı onayladı.
Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, temmuz sonunda imzaladığı Bangsamoro Organik Yasası’nı (BOL) Moro İslami Kurtuluş Cephesi’ne (MİKC) teslim etti.
Malacanang Sarayı’nda düzenlenen törende yasayı MİKC lideri El Hac Murat İbrahim’e teslim eden Duterte, burada yaptığı konuşmada, “on yılların çatışmasını sonlandırdıklarını" söyledi.

“Mutedil Militan” Selamet Haşimi

Cotabato şehrinde 1942 yılında doğan MİKC’nin kurucusu Selamet Asım Haşimi, 1967’de mezun olduğu Mısır’ın El-Ezher Üniversitesi’nde iki yıl sonra yüksek lisansını tamamladı. Haşimi, doktora çalışmasına devam ederken Moro Müslümanlarının siyasi pozisyonundan endişe duyarak ülkesine döndü.
Misuari ile MUKC’yi kuran Haşimi, MUKC’nin Manila hükümetiyle Trablus’taki anlaşmasını “aldatmaca” şeklinde nitelendirerek ulusal cepheden ayrıldı ve MİKC’yi kurdu.
Ezher’de okurken Müslümanlarla sıkı bağlar kuran Haşimi, dünya etrafındaki Müslüman teşkilatlarıyla iletişimini sürdürdü.
Moro’da kurduğu silahlı yapıya İslam’ın savaş fıkhını öğreten Haşimi, yetiştirdiği militanların terörize olmamasına çaba gösterdi ve hem Manila hükümetince hem de Batı basınında "mutedil militan" sıfatı kazanarak barış sürecinin müzakere edilerek devamına yardımcı oldu.
Haşimi, merkezi Sulu şehrinde bulunan, “Ebu Seyyaf” isimli ve IŞİD’in kolu olduğu ileri sürülen örgütle bağlantısı olmadığını ilan etti.
Filipinler’de mücadelelerinin ancak özgürlüğe kavuşunca biteceğini belirten Haşimi bir konuşmasında şunları dile getirmişti:
“Müslüman halkımız halen esir ve geleceklerini belirlemek için onların bu esaretten kurtulması gerekiyor. Filipin meselesiyle ilgilenen birçok kimse bunun farkında değil. Biz yüzlerce yıl süren savaşlar biliyoruz. Atalarımız emperyalizme karşı dört asır savaştı. Arkalarında bıraktıkları Müslüman kuşak da bunu yapmaya kadirdir.”
Selamet Haşimi'nin 2003'te hayatını kaybederken MİKC liderliği görevine getirilen El Hac Murat İbrahim, Haşimi'nin mutedil öğretilerini sürdürerek Filipinli Müslümanlarının özgürlük mücadelesine katkıda bulunuyor.
Duterte'nin imzasıyla yürürlüğe giren Bangsamoro Organik Yasası ile bölge Müslümanlarının hukuki ve ekonomik kazanımları artacak.
Bangsamoro hükümetinin kurulmasıyla bölgede şeri hükümlerin uygulanacağı şeriat mahkemeleri açılacak.
Bölgedeki idari yetkiler ulusal hükümetten Bangsamoro hükümetine devredilecek. Ayrıca, eski Moro Ulusal Kurtuluş Cephesi (MUKC) ve MİKC kolluk kuvvetlerine katılabilecek.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts