Son Çelebi: Hasan Öğütçü…
Erol Konal
erolkonal@mynet.com
erolkonal@mynet.com
“Ya öğrenen ol, ya öğreten ol, ya dinleyen ol ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma. Yoksa helak olursun.” İmam Taberani Hasan Amca. Herkesin ittifakla beyan edeceği gibi yeri, bir daha asla doldurulamayacak Giresun'un son asrına damgasını vurmuş devasa bir çınardı. Öylesine heybetli, öylesine mümbit, öylesine gölgesine sığınılabilecek, öylesine vakur ve öylesine bilge…
Kendisiyle tanışmamız benim açımdan bir talih olmakla beraber bu denli geç karşılaşmamız ise yine benim adıma büyük bir talihsizlik olarak kayda geçmelidir. Sıcacık üslubuyla ve mütevazı kişiliğiyle hemencecik sizi tesiri altına alabilen; ama asla sizi ezmeyen, size tepeden bakmayan ve sizi olduğunuzdan çok daha fazlası olduğunuza ikna edebilen bir bilgenin huzurunda hissettirebilen nadide zatlardan biri idi Hasan Amca.
Hasan Amcayla zaman bir su gibi berrak, bir kuş kadar narin, bir çiçek kadar latif bir mevhuma dönüşürdü de hiç bitmesin isterdiniz. Kesinlikle abartmadan söylüyorum ki onun kadar Giresun'a sevdalı, onun gibi Giresun için atan bir kalp belki cihana gelmemiştir desem, sezadır. Her muhabbette söz muhakkak döner dolaşır Giresun'un daha iyi, daha yaşanılası, daha üretken, daha insancıl, daha kendi ayakları üzerinde durabilen, daha gazetedeki gibi yeşil kalması diye biterdi.
Bir tarihti, Hasan Amca. Hem resmi hem gayri resmi. Şehrin can damarı, hayat ağacıydı. Hep göz önünde; ama hep gözlerden uzak. Ruhuydu şehrin, Hasan Amca. Cumhuriyet dönemi Giresun'unun canlı bir şahidiydi. Çocukluğu bu şehrin siyah-beyaz fotoğraf karelerinde saklıydı. İlk gençliği canından çok sevdiği Türkiye'si ile geleceğe doğru evrilirken, o, cebinde ülkesine ve şehrine dair kocaman umutlar biriktiriyordu kâh Ziraat Mektebi'nde kâh memuriyete atılıp canla başla mücadelesini sürdürdüğü memleket köşelerinde.
Kocaman bir kütüphaneydi Hasan Amca. Hala bile raflarında sakladığı eşsiz hazinelerine tam olarak vakıf olunamayan. Öyle bir kütüphaneydi ki yedi gün yirmi dört saat açık ve kim olursa olsun kapısını, çalanlara hiçbir şekilde kapanmayan.
Bir çınardı Hasan Amca. Kökleri …,18,19. yüzyılda, gövdesi 20. asırda düşünceleri ve hisleriyle21,22. .. çağlarda yaşayan ve hep yaşayacak olan.
Bir gönül adamıydı Hasan Amca. Yüreğini yüreğinize otağ yapardı da fark etmezdiniz bile. Kimseyi kırmaz, kimseyi hor görmez, kimseyi küçümsemez ve dahi kimseye kapı kapatmaz, gönül koymazdı.
Dertli bir yürekti Hasan Amca. Her anını-Parkinson'un pençesinde(15-20 yıl belki daha da fazla) bile- insanlara nasıl bir faydam dokunabilir mülahazasıyla geçirmiş bir dert insanı, ıstırap insanı vatan ve insan aşığı bir yürekti, Hasan Amca.
Kalifiye bir eğitim ve öğretim her daim Hasan Amca'nın ısrarla üzerinde durduğu en başat meselelerden biriydi. Denilebilir ki en az bir talim terbiyeci kadar bu konuda kafa yormuş, gönül vermiş, mücadele etmiş, sayısız yazılar yazmış, görüşler paylaşmış, bu minvaldeki etkinliklere destek olmuş, ilham vermiş maddi manevi desteklerini hiçbir zaman esirgememiş ve bu uğurda bir nefer gibi çalışmaktan imtina etmemiş, her zorluğun eğitimle aşılabileceğine kanaat getirmiş, gizli bir maarifçiydi.
Hasan Amca'nın olmazsa olmazlarından biri de çocuklar özellikle de gençlerdi. Adeta onların üzerlerine titrer, onlara Giresun sevgisiyle dahası vatan ve millet sevgisiyle büyümelerini her daim meslekleri, mevkileri ne olursa olsun büyük bir aşk ve iştiyakla şehirleri, ülkeleri için çalışmalarını salık verirdi. Kaç kez öğrencilerden gelen yazıları mütalaa ederken Hasan Amca'nın gözlerindeki parıltıyı ve yüreğindeki heyecana şahit olup kendimi sorguladığımı bilirim. Zaman zaman gençlerle bir araya gelmelerde hemen onlara yılardır ilk günkü tazeliğinde muhafaza ettiği heyecanıyla bir şeyler aktarmaya çalışması asla unutulmayacak kıratta davranışlar olarak bizlerin rehberi olacaktır.
Hasan Amca her şeyden evvel bir beyefendiydi. Başlı başına bir değerdi. Eşine az rastlayabileceğiniz müstesna bir şahsiyet, mümtaz bir kişilikti. İnsanlığın tecessüm etmiş haliydi. Kibarlığın sözlük anlamı, zarifliğin en müşahhas timsali idi.
Sevgiydi, saygıydı, hoşgörüydü, Hasan Amca. Yorulmak bilmeyen bir beden, sürekli sorgulayan, araştıran bir dimağ, kanayan bir vicdandı, Hasan Amca en çok da.
Yazımıza dibace yaptığımız hadisin vücut bulmuş haliydi. Asla ve asla beşincisi değildi. Tarihti. Çınardı. Ağaçtı. Ve ağaçlar ayakta ölürdü. O da her ağaç gibi ayakta öldü. Ve bütün iyi insanlar gibi güzel atlara binip ayrıldı aramızdan.
Bakmayın siz öldü dediğime. Ve sorun şimdi kendinize: Ölmek ne demek? Yaşamak ne demek? Ve hiç ölür mü yaşarken ölmesini becerebilenler?
Ruhun şad, makamın cennet olsun. Rahat uyu ebedi istirahatgahında. Dinlen sonsuza değin. Zira ziyadesiyle hak ettin. Hakkını helal et. Hakkını helal et. Hakkını helal et.
No comments:
Post a Comment