Tuesday, 24 November 2015

Yeni Bir Kalkınma Stratejisi


http://finans.mynet.com/yazarlar/yazar/2961
Mehmet Cavlı
Konuk Yazar
22 Kasım 2015 19:45

Yeni Bir Kalkınma Stratejisi

Bir ülke yeni teknolojiler üretemiyorsa, eski teknolojiyi takip ediyor da kalkınmasını eski teknolojilerin oluşmasına dayandırıyorsa, o ülke kendini aldatıyor olmalı. Eskimiş teknolojilerin pazarı ile yeni teknolojilerin pazarı kıyas götüremez. Yeni teknolojilerin kısmen, eski teknolojilerin tamamen pazarı haline gelen ülkeler bir yandan teknoloji çöplüğünden kurtulamaz ve diğer yandan içinde bulunduğu geriliğin bağımlılığından kurtulması  için topyekun çalışan nüfusu ile kalkınmaya kararlı olmalı ki, samimi kalkınma hamlelerini boşa çıkarmasın.
Kalkınma hamleleri konuşmaların ardından hemen yapılmalıdır. Hatta icraatlar önce yapılmalıdır ki, kalkınma hamleleri yara almasın, kalkınmaya mani olunmasın. Önceden konuşmalar zarar verebilir. Ülkelerin kalkınması başka ülkeleri rahatsız edebilir düşüncesi, endişesi her zaman zihinlerdedir. Kalkınma uyanıklık gerektirir.
Kalkınmada insan unsuru önemlidir. Her bir insanın kalkınmaya katılmasına uğraşmak esastır. Her bir bireyin tüketimi karşılığı ülkesine bir şeyler üretmesi sağlanmalıdır. Bireyi başıboş bırakmak, onu devletsiz bırakmak demektir. Devletsiz insan iflas etmiş demektir. Devlet o insanı unutuyorsa o devlet günah işliyor demektir. Devlet ve vatandaş sürekli birbirlerine sarılmalıdır. Bireyi devletin unutması ciddi bir suçtur. Diğer ifade ile devlet adamlığı görevindekilerin suçudur. Bireyi üretimden yoksun bırakmak devlet suçudur. Bireye sosyal imkanlardan yoksun, gelirde yoksul bırakmak devletin ve haliyle devlet adamlarının kabahatlerinde görmek lazımdır.
Devleti yönetmek büyük bir manevi sorumluluktur. Devletin malı da kutsaldır. Hiçbir devlet görevlisi devlete ait bir hizmeti, malı, mülkü, hakkı ve hukuku kişilere, topluluklara üç beş kişinin kararı ile yönlendiremez. Çünkü devlet malı ve mülkü, beytül malın, miri malın hakkı ve hukuku millete aittir. Devletin malı, mülkü, gücü devlet adamlarının tasarrufunda değildir. Yetkiler sınırlıdır. Devlet adamları milletin emanetçileridir. Millete sorulmaksızın emanetçi idareci üç beş kişinin kararı ile hiçbir şeyi başkalarına rahat şekilde devretmemelidir. Sistem millet ve devlet menfaat dengesi üzerine kurulmalıdır.
Kendi devletine veya birlikte yaşadığı milletine düşmanlık ta kabul edilemez. Düşmanlığın detaylarında hata ve suçlar ortaya çıkar. İnsan çok aciz, zayıf, hakir bir varlık olmasına rağmen kendine ait sandığı dünyanın büyük olan nimetlerini sahiplenip belki böbürlenir, kibirlenir, kendini padişah sanır. Halbuki, öyle bir insan öldüğünde, bütün böbürlendikleri, dünyanın malı ve mülkü, tahtı ve yetkisi başkalarına kalır. Çünkü mülk sahibi insan değildir. İnsanın sadece icraatları konuşulur. “Şunu yaptı, bunu yaptı” denilir. Niçin, neden, nasıl, ne maksatla yaptığı analiz edilir.
Bu nedenle devletlerin 100 yıl öncesi hali ile bugünkü hali arasında en azından teknoloji farklılıkları, çağ atılımları, yüzyıl farklılıkları var. Nüfus en az üç kat artmış. Kültür farklılıkları bulunmaktadır. Çoğu şartların kıyası kabul edilemez.
Bugün daha medeni, daha yüksek anlayış ve kültür seviyelerini yakalamak, ve yeni teknolojilerin üretilmesini sağlamak kalkınmanın temel kaideleridir. Kalkınan ülkeler üreten ülkelerdir.
Kendilerini düşünen bireylerden ülke kalkınması beklenemez. Ülke kalkınması ortak ruhun gücüne güç katan millet bireylerinin fedakarlıklarıdır. Kalkınan ülkelerde fedakar bireylerin sayıları arttıkça o ülkeler kalkınır.
Yan gelip oturanların boş konuşmaları, eleştirileri ile çalışanların ayaklarına bağ olunarak ülkeler ilerleyememektedir.
Kalkınma öyle çok boyutlu bir durumdur ki, nereden bakılırsa farklılıklar görülmektedir. Ama her açıdan bakmak lazım. Değerlendirmeler çok boyutlu olmalı.
Ayrıca genç nüfus tarihi gelişmeleri bilmiyor. Önümüzdeki yıllar gelişmiş ülkeler dışındaki diğer ülkeler, tecrübesiz kişilerin nüfuzuna esir hale getirilmektedirler. Tecrübe ve bilgiden yoksun örgütlenmiş genç toplumlar otorite sağlayarak  ülkelerine zarar vermektedirler. Atalarına saygısızlık göstermektedirler. Doğruyu yanlışı analiz edememekteler.
Maalesef toplum bireyleri fazla cahil, fazla art niyetli, fazla bencil, fazla kıskanç ve aşırı güvensizlik sendromlu olabiliyorlar. Toplumların beklenmeyen yetersizlikleri yüzünden devletler sona ermektedirler. Kalkınmalarını çok kısa sürede yok etmektedirler. Bu çeşit toplumların devletlerine örnek ülkeler sayıca çoğalmaktadırlar. Aciz hale getirilen devlet örneklerinin bol yaşandığı bir çağdayız. Gelişmiş ülkelerin dışında bütün ülkeler bu sendromun içinde ya da içine çekilmektedirler denebilir.
Geçen haftanın Makro Ekonomi Analizi (23 Kasım)
En son 20 Kasım 2015 tarihinde yayınlanan TÜIK resmi yayınlarında ifade edildiğine göre,  Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan tüketici güven endeksi, Kasım ayında bir önceki aya göre %22,9 oranında artmış. Ekim ayında 62,78 olan endeks Kasım ayında 77,15 olmuş.
Hanenin maddi durum beklentisi %10,5 artmış.

Genel ekonomik durum beklentisi %30,9 artmış.
Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi, Ekim 2015 olarak, yurt dışı üretici fiyat endeksi aylık % 2,07 düşmüş.
17 Kasım 2015 tarihinde yayınlanan resmi TUIK rakamlarına göre, Araştırma-Geliştirme Faaliyetleri Araştırması, 2014 olarak, Ar-Ge harcamasının gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı %1,01 olmuş.
Geçen haftanın makro ekonomi görünümü bölümü bu şekildedir.
Rakamsal yayınlar kısmı sadece alıntıdır.
Kaynaklar: Geçen haftanın analizi rakamları İnternet ortamında görülen kamuya açık TUIK Resmi Rakamları basın duyurularıdır.

No comments:

Post a Comment

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts