Thursday, 23 June 2016

Adana’ya Başbakanlık Ofisi


Türkiye, 3’üncü çeyrekte beklentilerin çok üzerinde büyüdü. Yüzde 2,5 ila 3 arası beklenen rakamı, TÜİK, yüzde 4 olarak açıkladı. 
Dünya ticaretinde yaşanan daralmaya, ülkelerarası sorunlara, çatışmalara ve rakiplerin düşük büyüme rakamlarına bakıldığında yüzde 4’lük büyüme sevindiriyor. Ancak 2023 için iddialı hedefler koyan Türkiye için bu büyüme oranı yeterli değil. 
Sadece 2023 için değil, mevcut durumun sürdürülebilirliği için de bu orandaki büyüme kâfi sayılmaz. 150 milyar dolar civarında ihracat, 10 bin dolar seviyesinde kişi başına düşen milli gelir, düşürülemeyen işsizlik oranı ile Türkiye, arzu ettiği hedefe ulaşamayacak. Aksine, ekonomisi uzun süre orta gelir tuzağından çıkamayacak bir ülke konumuna düşeceğiz. 
Zengin hammadde kaynaklarına sahip bir ülke de değiliz. 
Türkiye’nin bugünden yarına teknoloji üreten bir ülke olabilmesi mümkün görünmüyor.
Kısa sürede tasarımlar, bilgi üretimi ve markalar çıkaramayacağımız da aşikâr.
İthalatı ve tüketimi artırarak büyüme modeli benimsenmiş olsa bu kez cari açık sorunu çıkıyor ortaya. Yatırımları artırarak büyümek için de tasarruf gerekiyor. Türkiye’nin yeterli tasarrufu yok. Borçlanarak yatırımları artırmanın sıkıntıları da malum… 
Peki, ne yapılması gerekiyor? 
Yeterince değerlendirilemeyen doğal zenginliklerimiz var mı? Var. İnsan kaynağımız ve bu yöndeki değerimiz genç nüfusa sahip miyiz? Evet. Dünya ticaretinde daha etkin konuma yükselebileceğimiz bir noktada mıyız? Noktadayız. 
Bu imkânların etkin değerlendirildiği bölge Marmara… Türkiye’nin güçlü endüstri kuruluşları burada… Limanlar, serbest bölgeler, ulaşım altyapısı burada. Turizm tesislerinin, üniversitelerin, hastanelerin yoğunluğu burada… Bu yüzden Marmara Bölgesi’nin kişi başına düşen milli geliri, gelişmişlik endeksinde yer alan kriterlerin oranlarından yüksek. Dolayısıyla Marmara Bölgesi, orta gelir tuzağında değil. Gelişmişlik göstergeleri birçok Avrupa ülkesiyle benzerlik taşıyor. Ancak sadece Marmara’nın gelişmesi Türkiye’nin büyüme trendine katkı sağlamıyor. Aksine, bölgelerarası gelişmişlik farkı daha belirgin hal alıyor ve sosyal kırılmalara ve farklı sorunlara da yol açıyor. 
Bu çerçevede Türkiye’nin Batı’sında yakalanan bu ivmenin Doğu’ya, Güney’e ve Kuzey’e de kazandırılması gerekiyor. TÜRKONFED Önceki Dönem Başkanı Süleyman Onatça’nın “Türkiye’ye 3 İstanbul daha lazım” derken tam da bunu kastediyordu. 
İstanbul, etkileşimiyle etrafındaki 20’ye yakın kentin sosyoekonomik yapısına önemli değer katıyor. O zaman yaratılacak 3 yeni İstanbul, etrafındaki 60 kenti hızlı büyütecek ve Türkiye orta gelir tuzağı sarmalından çıkabilecek. 
Adana, Türkiye’nin güneyinde yeni bir İstanbul için en ideal kent. 
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Projesi ile dünyanın en etkin enerji üssü haline getirilmeye hazır. 
Verimli toprakları ve su imkânlarıyla tarımda atılıma hazır… 
Coğrafi konumu ve geliştirilebilecek reeksport altyapısıyla Ortadoğu’ya ikinci Dubai olmaya hazır. 
El değmemiş sahilleriyle turizmde hamleye hazır. 
Var olan sanayi kültürü ve girişimci yapısıyla katma değeri yüksek üretime de hazır. 
Bu alanlarda gerçekleştirilecek atılımlar Türkiye’nin çift rakamlı büyümesini beraberinde getirebilir.  
Ancak bütün bu hamlelerin harekete geçirilebilmesi için yerel yönetimin çabası yeterli olmaz. Bunun için merkezi hükümetin tüm kadro ve imkânlarıyla bu bölgede olması gerekir.
İstanbul ve İzmir’de ‘Başbakanlık Ofisleri’ kuruldu. Üçüncü ofis kesinlikle Adana’da olmalı.
Mehmet ULUĞTÜRKAN/http://www.refleksgazetesi.com

No comments:

Post a Comment

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts