Friday, 16 January 2015

ABD’nin Panama Kanalı’na Rakip: Çin’in Nikaragua Kanalı




ABD’nin Panama Kanalı’na Rakip: Çin’in Nikaragua Kanalı


Karşılıklı ekonomik bağımlılığın sürekli arttığı günümüz dünyasında uluslararası ticaretin devamlılığı için ticaret yollarının güvenliği kadar yolculukların daha kısa sürede ve daha az maliyetle gerçekleştirilebilir oluşu da önem kazanmıştır. Dolayısıyla buna olanak sağlayan su yollarının kontrolü devletler açısından hem ekonomik hem jeopolitik kazanç anlamına gelmektedir. Buna örnek olarak Atlas ve Büyük Okyanus’u birleştiren, Orta Amerika’nın en güney ülkesi Panama topraklarında yer alan Panama Kanalı verilebilir. Yapımı ABD tarafından gerçekleştirilen, 1914 yılında hizmete açılan ve 1999’da Panama hükümetine devredilen kanal, ticaret gemilerini Güney Amerika kıtasının en güney ucu olan Horn Burnu’ndan dolaşma yükünden kurtararak maliyeti önemli oranda düşürmektedir. Dünya ticaretinin % 5’i Panama Kanalı üzerinden yapılmakta olup her yıl 14.000’den fazla gemi bu su yolunu kullanmaktadır.

Ancak Panama Kanalı’nın okyanuslararası koridor olma tekelinin yakın dönemde son bulabileceğini söylemek mümkündür. Eylül 2012’de Nikaragua hükümeti, Hong Kong Nikaragua Kanal Geliştirme Yatırım Şirketi (HKND) ile Nikaragua Kanalı’nın yapımı için bir çerçeve anlaşma imzalamıştır. Hong Kong merkezli şirketin arkasında Çin’in bulunması,  geleneksel olarak ABD’nin etki alanı olarak nitelendirilen Güney Amerika’da artık Çin’in de söz sahibi olduğu ve uluslararası arenadaki jeopolitik değişimlerin hızlandığı değerlendirmelerini beraberinde getirmiştir.

Yunus Emre Enstitüsü



Yunus Emre Enstitüsü

24 Aralık 2014 11:22
 “Dağa düşer kül eyler, gönüllere yol eyler, sultanları kul eyler, hikmetli nesnedir aşk.” Yunus Emre böyle diyordu, Anadolu coğrafyasının en karanlık dönemlerinde.
2009 yılında kurulan Yunus Emre Enstitüsü, Yunus’un izinden yoluna devam ediyor. Yunus Emre Enstitüsü’nün genç ve dinamik ekibi, dünyanın dört bir yanında, Ferhat gibi dağları delerek gönüllere ulaşmaya çalışıyor.
Yunus Emre Enstitüsü, yurt dışında kurduğu 40 kadar merkezde, Türk dilini ve kültürünü dünyaya sevdirmek için canla-başla çalışıyor. Kültürel ve sanatsal faaliyetler yürüten Yunus Emre Enstitüsü, aynı zamanda bilimsel araştırmalara da destek veriyor.  Bu merkezlerde isteyen herkese Türkçe öğretiliyor. Seminerler, sempozyumlar, konferanslar ve paneller düzenleniyor buralarda. Dahası, kültür ve sanat dünyamızın önde gelen isimleri sanatseverlerle ve Türkiye hayranlarıyla buluşturuluyor.
Geçtiğimiz hafta Yunus Emre Enstitüsü’nün böyle bir faaliyetine şahit olduk. Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlenen “Türkiye Günleri” programı insanların gönlünü fethetti. Hafta boyunca konserler, folklor gösterileri, sergiler, film gösterimleri ve paneller yapıldı. Osman Sınav’ın Uzun Hikaye filmi ve Tuluyhan Uğurlu’nun konseri yanında, Şükriye Tutkun’un konseri de çok büyük ilgi gördü. Hele de Yemen Türküsü’nün Türkler ve Araplar tarafından hep birlikte, coşkuyla ve hüzünle tekrarlanması görmeye değer bir manzaraydı.
Bu arada nostaljik bir Hicaz Demiryolu gezisi düzenlendi. Bu demiryolu gezisi ile adeta tarihte 100 yıl öncesine bir yolculuk yapmış olduk. Bir kere daha Sultan 2.Abdulhamit’in dehasına ve vizyonuna hayran olduk. Amman’daki tarihi Hicaz tren istasyonundan başlayan yolculuğumuz 2 saat sürdü ve yol boyunca Ürdün halkının yoğun sevgi gösterileri ile karşılaştık.  Özellikle de çocukların bakışındaki  sıcaklık ve ilgi, Türk-Arap kardeşliğinin geleceğine daha iyimser bakmamız için yeterliydi.
Bu vesileyle, Yunus Emre Enstitüsü’nün ne kadar güzel hizmetlere imza attığını da yerinde görme imkanı bulduk. Enstitü sayesinde bugüne kadar binlerce Ürdünlü genç Türkçe öğrenmiş. Bunların bir kısmı Türkiye’ye gelip yüksek lisans yapma imkanı da elde etmiş. Hatta bu eğitimden sonra ülkelerine dönüp Türkçe öğretmeye başlayanlar bile var. Yunus Emre Enstitüsü’nün buradaki faaliyetleri sadece Türk dilinin ve kültürünün yaygınlaşmasına zemin hazırlamakla kalmıyor. Aynı zamanda ekonomik ilişkilerin gelişmesine de ciddi katkılar sağlıyor bu faaliyetler.
Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük ve kalıcı projelerinden biridir. Yunus Emre’nin Moğol istilası döneminde Anadolu topraklarına serpiştirdiği sevgi tohumları nasıl meyve verip asırlar sonrasına ulaştıysa, bugün karşı karşıya olduğumuz karamsar tablolara rağmen, bu sevgi hareketi çok güzel meyveler verecek ve parlak geleceğimizin inşasında önemli roller oynayacaktır.

TİKA'dan Suriyelilere 1 milyon Dolarlık Yardım



TİKA'dan Suriyelilere 1 milyon Dolarlık Yardım
Lübnan’da son günlerde yaşanan ağır kış şartlarından olumsuz olarak etkilenen Suriyeli mültecilere Türkiye yardım elini uzatıyor. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun özel talimatı ile yaklaşık 10 bin aileye 1 milyon Amerikan Doları (2 milyon 290 bin Türk Lirası) değerinde gıda, yakıt ve battaniye dağıtacak.
Esed güçlerinin saldırıları nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalan ve Lübnan’a sığınan Suriyeli mültecilerin yaşam şartlarının iyileştirilerek, soğuk kış şartlarından kaynaklanan ölümlerin önüne geçilmesi amacıyla, Cumartesi ve pazar günü 13 farklı bölgede kalan 10 bin aileye, battaniye, gıda ve dizel yakıt yardımı yapılacak.
Kaynak: AA

Bakan Güllüce: TOKİ 35 aileden birini ev sahibi yaptı

Bakan Güllüce: TOKİ 35 aileden birini ev sahibi yaptı 

16 Ocak 2015 21:42

ÇEŞİTLİ ZİYARETLERDE BULUNDU

ÇEŞİTLİ ZİYARETLERDE BULUNDU
Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Adıyaman'da MÜSİAD Kongresi'ne katıldıktan sonra beraberindekilerle kentsel dönüşüm yapılacak alanları inceledi.
Adıyaman Belediyesi'ni ziyaret eden ve Belediye Başkanı Fehmi Hüsrev Kutlu'dan çalışmalarıyla ilgili bilgi alan Bakan Güllüce, Ak Parti İl Başkanlığı'nı da ziyaret ederek partililerle bir araya geldi. Burada konuşan Bakan Güllüce, "Muhtar bile olamaz denilen kişi Genel Başkan oldu, Cumhurbaşkanı oldu" dedi.
Bakan Güllüce, Türkiye'nin artık kendi silahını ürettiğini ifade ederek şunları söyledi: "Sizler emeklerinizle, icabında azar işiterek, koşturarak, gecenizi gündüzünüze katarak, Ak Parti’yi iktidar ettiniz. Bugün dünyanın en güçlü ekonomilerinden birisiyiz. Dünyanın en itibarlı ülkelerinden biriyiz. Anadolu'nun 150 yıl boyunca kendi savunma sanayisini yapamadı. Anadolu'nun bu nedenle büyük acı çekti. 1940'lardaki hükümet altın karşılığında silah istiyordu. O dönemde savaş var, trenlere ne kadar altınımız varsa doldurmuşlar. 'Bize silah verin' demişler, ama kimse silah vermemiş, sipariş verdiğimiz gemilere bile el koymuşlar. Biz 150 yıldır kendi silahlarını yapamayan ve bunun da acısını çok çekmiş bir milletin çocuklarıyız. Kendi silahımızı yapamadığımız için Rusların bir ucu Yeşilköy'e, bir ucu Erzurum’a dayanmıştı, ama şimdi Türkiye dünyaya savunma silahı satıyor. Türkiye tank yapar hale geldi, Türkiye Erdoğan adı altında helikopter yapıyor. Bunlar gayretlerinizle, emeğinizle oldu, emekleriniz zayi olmadı."
Bakan İdris Güllüce, temaslarının ardından Ankara'ya gitmek üzere karayoluyla Gaziantep'e gitti. 

Tigris Haber Gazetesi (Diyarbakır): Suruç’ta 15 Kobani Mahallesi Kuruldu


Tigris Haber Gazetesi (Diyarbakır): Suruç’ta 15 Kobani Mahallesi Kuruldu
http://bit.ly/1DXewuZ
Kobanili sığınmacılar için Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde Türkiye'nin en büyük çadır kenti kuruluyor.
15 mahalleden oluşacak 35 bin kişilik çadır kentin nüfusu 4 ilden daha kalabalık olacak. Kaymakam Abdullah Çiftçi, geçici olarak akrabaların yanında kalan sığınmacıların çadır kentine yerleştirileceğini söyledi.
Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün, Suriye'de Halep'e bağlı Kobani ilçesini 15 Eylül'de kuşatmasının ardından 345 köy ve mezra tamamen boşaltıldı. Can güvenliği nedeniyle Kobani ve çevresinden Türkiye'ye 200 binin üzerinde kişi göç etti. Güneydoğu'daki akrabalarının yanında ve belediyelerin oluşturduğu geçici çadırlarda geçici olarak barınan Kobanili mülteciler için kışlık çadır kent kuruluyor.
(Yazının devamı için yukarıdaki linke tıklayınız.)

Zafer Gazetesi (Ankara) Pursaklar’da Çanakkale Ruhu




Zafer Gazetesi (Ankara) Pursaklar’da Çanakkale Ruhu
http://bit.ly/155R1Ux
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce desteklenen, Anadolu’yu karış karış gezen “Çanakkale Şehitleri Gezici Müzesi” Pursaklar’da 3 gün boyunca ziyaretçilerini ağırladı. Çanakkale Savaşı’nı anlamak ve anlatmayı hedefleyen gezici müzede, savaşta kullanılan araçlar, toplar, askerlere ait kıyafetler, kılıçlar ve fotoğraflar yer alıyor.
(Yazının devamı için yukarıdaki linke tıklayınız.)

Thursday, 15 January 2015

TaTuTa projesi ve Mustafa ve Ali Şener


Manisa Salihli’ye bağlı Tekelioğlu köyü, Türkiye’de tüm köyün ekolojik tarım yaptığı ilk köy. Tekelioğlu’nda TaTuTa’lı iki çiftçi kardeş yaşıyor: Mustafa ve Ali Şener.
“Bir gün bu köye bir ziraat mühendisi gelmiş ve köyün, üreticilerin hayatı değişmiş” desek yeri. TaTuTa projesinin başladığı günlerden bu yana sistemde yeralan Mustafa ve Ali Şener, Türkiye’nin ilk ekolojik tarım yapılan köyü Tekelioğlu’nun kardeş TaTuTa çiftçileri. 1989 yılında köylerine gelen ziraat mühendisi Atilla Ertem sayesinde bilgilenmiş ve ekolojik tarıma başlamışlar. Mustafa Şener, “ekolojik tarım insan sağlığına da çevre sağlığına da zarar vermiyor, tabii biz kendi sağlığımızı da düşünerek bu işe başladık” diyor. Abisi Ali Şener ise Atilla Ertem’in ziyaretinden önce bir gazetede okuduğu köşe yazısıyla ekolojik tarımla tanışmış. “Kimyasal ilaçların ve gübrelerin insane, doğaya zarar verdiğini düşünerek ekolojik tarıma başladık” diyen Ali Şener, ilk günlerde Atilla Ertem’in çok desteğini gördüklerini söylüyor.
Satış ve Pazarlama Sorunları Yok
Şener kardeşler ne iyi ki ürünlerini pazarlamakta herhangi bir sorun yaşamıyorlar. Mustafa Şener, 150 dönüm arazisinde üzüm ve zeytin ağırlıklı üretim yapıyor. Kendi ihtiyaçları için de tahıl, sebze ve meyve ekiyor; üzüm ve zeytini toptan firmalara satıyor. Ali Şener de 400 dönüm alanda üzüm, zeytin, buğday, tütün, domates ve biber üretiyor. Bunları hem firmalara toptan, hem kendi açtığı dükkanında perakende olarak satıyor, dileyenlere kutu servisi de yapıyor.
Gönüllülerin Çoğu Yabancı
Şener kardeşlere TaTuTa sistemini soruyorum, memnun olup olmadıklarını…Her ikisi de şimdiye değin pek çok yabancı gönüllü ağırladıklarını anlatıyor ve sistemden çok memnun olduklarını söylüyorlar. Mustafa Şener bu yıl İtalyan, İsveç’li ve ABD’li gönüllülerle çalışırken, Ali Şener’in çiftliğine ise şimdiye kadar Japon, Rus, Alman, Fransız, İtalyan gönüllüler gelmiş.
Gönüllü Sayısında Artış Var
Mustafa Şener, “son iki yıldır gönüllü sayısında artış var. Genelde yabancı gönüllüler geliyor. Canla başla ve inanın bizden çok çalışıyorlar” derken; Ali Şener de çiftliklerine konuk da,yerli gönüllü de geldiğini ama yabancı gönüllülerin sayısının daha fazla olduğunu, onlardan çok zor ayrıldıklarını anlatıyor. Peki dil sorununu nasıl çözüyorlar, bu konuda sorun yaşıyorlar mı merka ediyorum. Mustafa Şener’in kendi deyimiyle çat pat bir İngilizcesi var ama bu konudaki asıl yardımcısı, üniversitede okuyan kızı. Sonuç olarak dil ve gelen yabancı gönüllülerle bir iletişim sorunu yaşamıyorlar. Ali Şener de yabancı gönüllülerle iletişim konusunda önemli bir sorun yaşamadıklarını söylüyor ama altını çizmeden de edemiyor: “keşke bir yabancı dil öğrenseydim”.
Çiftlikler Arası Takas Artsın
Sistemle ilgili düşünceleri neler, önerileri var mı? Mustafa Şener, sistemden çok memnun olduğunu, TaTuTa çiftlik toplantılarına eşi ile birlikte gittiklerini ve diğer çiftliklerle tanışmaktan çok mutlu olduklarını söylüyor ve ekliyor: “Aman sistem bozulmasın, daha da gelişsin.” Önerisi ise çiftlikler arası takasın arttırılması.
Halen kendisi bazı çiftliklere zeytinyağı veriyor, onlardan da başta bal olmak üzere ihtiyacı olan başka ürünleri alıyor. Ali Şener de sistemde hiçbir sorun yaşamadığının altını çiziyor, başarının devamını diliyor ve tüm Buğday ekibini duygulandırıp mutlu eden şu cümleleri kuruyor: “Buğday Derneği TaTuTa’yı yürütsün. Bu, çok emek verilen bir proje. Bize katkılarını anlatmama olanak yok.”
Victor, duyuyorsun değil mi?
*Söyleşiyi, Buğday Ekolojik Yaşam Rehberi için Mine Eroğlu gerçekleştirmiştir.
*Çiftliklerle ilgili detaylı bilgiye (kayıt, konuk olma,gönüllü olma gibi) buradan ulaşabilirsiniz.

KÜRTLERİN KARADENİZ’İN KUZEYİNDEKİ ANAYURDU


Bahtiyar Aydın

Bahtiyar Aydın - KÜRTLERİN KARADENİZ’İN KUZEYİNDEKİ ANAYURDU

KÜRTLERİN KARADENİZ’İN KUZEYİNDEKİ ANAYURDU
Yazı Tarihi: 27 Eylül 2014 Cumartesi
Şimdiye kadar Kürt tarihi ile ilgili olarak yayınlanmış olan kitaplar incelendiğinde, Kürtlerin geçmişi ile ilgili olarak başlıca üç ana tez öne sürülüyordu.
-Birinci teze göre Kürtler, Orta Asya’daki KARDUK kentinden tarih sahnesine çıkarak ve boylar halinde göç ederek Orta Doğuya gelip yerleşmişlerdir.
-İkinci teze göre ise Kürtler, İran kökenli bir halktır ve MED’lerin devamıdır.
-Üçüncü tez ise Kürtleri, Orta Doğu’nun yerleşik eski kavimlerinden birisi olarak kabul eder ve Kürtleri merkezi bölgenin otankton halklarından birisi olduğunu savunur.
Şimdi size dördüncü bir görüş olarak, aslında Kürtlerin tarih sahnesine çıktıkları bölgenin Kuzey Karadeniz olduğunu göstereceğiz.
Türk Tarihçilerinin ısrarla görmezden geldiği, yada hiç fark edemediği tespitlerimizi hem Türk Tarihi, hem Kürt Tarihi açısından önemli belirlemeler olarak yine doktora tezlerine konu edeceğiz…
Özellikle günümüzde bir Türk- Kürt çatışması çıkartmak isteyen emperyal ve Siyonist güçlere karşı iki halkın önde gelen temsilcilerinin tarihsel gerçekleri yeniden değerlendirmeleri ve gelecekte barış içerisinde yeni bir düzenin oluşturulabilmesi için tarih biliminin verilerinden en üst düzeyde ‘’Karadeniz’in Kuzeyinde Kürdistan’’ yararlanılması gerekmektedir.
Türkiye de son yıllarda açılan yeni üniversiteler ve araştırma merkezleri ile beraber bilimsel araştırma ve çalışmalar yurt düzeyinde yaygınlık kazanmaktadır. Bu yeni merkezlerin en önde gelenlerinden birisi olan Karadeniz Araştırmaları Merkezi (KARAM) Hitit Üniversitesi çatısı altında Karadeniz bölgesinin önde gelen büyük merkezlerinden birisi olan Çorum da yıllardır başarılı çalışmalar yapmakta ve bu bölgenin geçmişi ile ilgili bir çok bilimsel makaleyi, Karadeniz Araştırmaları adı altında üç aylık bir dergide yayınlayarak Türk kamuoyunun bir çok konuda bilgilendirilmesine ve aydınlatılmasına katkıda bulunmaktadır.
Bu araştırma merkezinin yayınlanmış olduğu Karadeniz Araştırmaları isimli derginin 2006 yılında yayınlanmış olan 8. Sayısında Ukraynalı tarihçi ve dilbilimci Prof. Dr. Valentyn Stetsyuk Türklerin ve Orta Doğunun tarihini değiştirecek bir bilimsel araştırmayı makale olarak yayınlamış ve dünyanın merkezi bölgesinin geleceği ile ilgili tartışmalara Ukraynalı bir bilim adamı olarak önemli bir ufuk çizgisi çekmiştir.
Özetle:
-Kürtler, ilk çağlarda Batı Ukrayna da Ternopil merkezli bir yönetim kurmuşlar. (M.Ö. 1000 ler)
-Ukrayna dan Rusya’ya, yine Azerbaycan dan Türkmenistan’a yahut Kırgızistan’a kadar olan Kafkas coğrafyasında halen Kurmanç lehçesi ile konuşan binlerce Kürt köyü mevcut. (Merak edenler Google' den Rusya federasyonu' ndaki Kürt Halklarını da araştırabilir.) 
-Çuvaş dilinde fazlasıyla Kürtçe kelime bulunduğunu ortaya çıkaran Dr. Stetsyuk yine Batı Ukrayna da ki çok eski yerleşim yerlerinin Kürtçe adlarının bugüne kadar korunmuş olduğu ortaya koyuyor.
- Kürtlerin Kurmanç lehçesinin, Kimmerlerin dili ile ortak özellikler taşıması da bugünkü Ortadoğu Kürt topluluklarının da Kimmerlerin göçü ile Kuzey Karadeniz’ den geldiklerini açıkça ortaya koymaktadır.
- Dr. Stetsyuk a göre Kürtçe yer adlarının büyük kısmı Dinyester ırmağı ile Kemelnitsky ormanlık bölgesi arasında yer almaktadır.
-Dinyester Irmağının kolları olan Djurin ve Bariş isimlerinin kürtçe olması, yine aynı bölgede yer alan Bahlayki, Buhlay, Jvan kent isimleri ile, bir dönem bu bölgede kurulmuş Kürdistan bağımsız beyliğinin başkentinin isminin de Kürtçe Ternopil olması…
-Ukrayna gibi büyük bir ülkenin batı bölgelerindeki Kürtçe isimler kuşağının günümüzde de devam etmesi, bir çok açıdan ilk Kürt ülkesi olarak öne çıktığını kanıtlamaktadır. 
-Kürtçe yer isimlerinin bugünde devam etmesi Batı Ukrayna’daki Kürt varlığını bilimsel olarak doğrulamaktadır. 
-Tarih ve dilbilimi araştırmaları Kürt boylarının Ukrayna kökenli halk olduğunu ortaya koyarken, Ukrayna’daki Kürt varlığını da bilimsel olarak doğrulamaktadır.(1)
Son söz; 
Kürtler’in Anavatanı da, bazı Anadolu Türkmen boyları gibi Kafkas ve Kuzey Karadeniz’dir, Doğu ve Güneydoğu Anadolu değildir.
http://gumushanehaberajansi.com/

27 Eylül 2014


Gündüz Dolma Bahçe’de Güven Tazeledi!

24 Ocak’ta yapılacak olan Ak Parti Gümüşhane il Başkanlığı kongresine her ne kadar aday çıkarsa çıksın bugün Ak Parti Genel Merkezinde gerekse Dolma bahçe sarayında Ak Parti Genel Başkanı Prof.

GÜMÜŞHANE Haberi - 15 Ocak 2015 Perşembe - 19:13
24 Ocak’ta yapılacak olan Ak Parti Gümüşhane il Başkanlığı kongresine her ne kadar aday çıkarsa çıksın bugün Ak Parti Genel Merkezinde gerekse Dolma bahçe sarayında Ak Parti Genel Başkanı Prof.
Resmi küçültmek için üzerini tıklayın...
24 Ocak’ta yapılacak olan Ak Parti Gümüşhane il Başkanlığı kongresine her ne kadar aday çıkarsa çıksın bugün Ak Parti Genel Merkezinde gerekse Dolma bahçe sarayında Ak Parti Genel Başkanı Prof.Dr. Ahmet Davutoğlu’un penceresinden baktığımızda yapılacak olan Kongrede Mevcut il Başkanı Hakkı Gündüz, Dolma bahçe sarayında Genel Başkan ve Türki Cumhuriyeti Başbakanı Ahmet Davutoğlu’na il Başkanlığına aday olduğu belgeyi sunarak Ak Parti Genel Başkanı ve   Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan icazet alarak 24 Ocak’ta yapılacak olan kongrede Ak parti Gümüşhane il Başkanı Mevcut il Başkanı Hakkı Gündüz,güven tazeleyeceğine kesin bakılmaktadır.  

http://gumushanehaberajansi.com/

Türkiye–İran Arasındaki Önemli Taşımacılık Sorunları Çözüm Buldu, Sektörümüze Hayırlı Olsun!



Türkiye–İran Arasındaki Önemli Taşımacılık Sorunları Çözüm Buldu, Sektörümüze Hayırlı Olsun!


Karayolu Taşımacılığı alanında yaşanan sorunların görüşülmesi amacıyla bir araya gelen Türkiye ve İran resmi heyetlerinin görüşmeleri sonuçlanmıştır.

Kalkınma Bakanı Sayın Cevdet Yılmaz ve İran İletişim ve Enformasyon Bakanı Sayın Mahmud Vaizi, Türkiye ile İran arasında akaryakıt fiyat farkı uygulamasından kaynaklanan sorunların çözümüne yönelik olarak yürütülen görüşmelere ilişkin toplantı zaptını imzalamıştır. Buna göre;

 
  • 1 Şubat 2015 tarihinden itibaren transit taşımalar için akaryakıt fiyat farkı uygulaması kaldırılacak ve mühürleme işlemi başlatılacaktır.

Mühürleme işlemi için teknik hazırlıklar tamamlanıncaya kadar, transit taşımalar için mevcut uygulama her iki ülkede de 1 Şubat 2015 tarihine kadar devam edecektir.

  • 16 Ocak 2015 tarihinde saat 00.00’dan başlamak üzere İkili taşımalar için, km başına şu an için ödenen 1,60 Euro (bu rakam kriz öncesi normal uygulamada 0,80 Euro idi) akaryakıt fiyat farkı ücreti 0,30 Euro olarak ödenecektir. (Kat edilen km x 032 x 0,30 Euro)
  • İran’da Türk araçlarına uygulanan “4 günlük transit süre” uygulaması, 21 Ocak 2015 tarihinden itibaren 2 güne düşürülecektir.
  • Tüm sınır kapılarında, “ilk gelen ilk çıkar” kuralı uygulanacaktır. Sadece her iki tarafın bozulabilir yük taşıyan araçlarına sınır kapılarından geçişte öncelik tanınacaktır.


Haklılığımıza inanan ve bizi sonuna kadar savunan, bütün müzakerelere katılan ve yöneten Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı heyetine, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Sayın Lütfi Elvan’a ve sektörümüzden desteklerini esirgemeyen Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na, Ekonomi Bakanımız Sayın Nihat Zeybekçi’ye ve Kalkınma Bakanımız Sayın Cevdet Yılmaz’a,


Ayrıca, Derneğimizin bu haklı mücadelesinde sabır ve kararlılıkla yanında duran şoföründen patronlarına kadar tüm üyelerimize teşekkür ederiz.

SEKTÖRÜMÜZE HAYIRLI OLSUN!

Featured post

DEM Party's Druze Statement Sparks Controversy: Accusations of Israeli Alignment

*Ankara/Damascus, July 2025* – A fiery political storm has erupted after Turkey's pro-Kurdish DEM Party condemned attacks on Syria's...

Popular Posts