Sunday, 8 March 2015

ITAP Bilim ve Toplum Merkezi 2015 Etkinlikleri için Başvurular Devam Ediyor!



ITAP Bilim ve Toplum Merkezi 2015 Etkinlikleri için Başvurular Devam Ediyor!
ITAP BTM tarafından 2011 yılından bu yana Marmaris, Turunç’ta düzenlenmekte olan Aile Bilim Şenliği temalı etkinlikler 2015 yazında da devam ediyor.
BTM, çocuklarımızın okulda alamadıkları deneysel ve uygulamalı bilimsel eğitimi kendi elleriyle deneyerek ve yanılarak öğrenmelerine imkan tanıyor. İlkokul ve ortaokulda okuyan çocukların aileleri ile birlikte katıldıkları bu altı günlük etkinlik dönemlerinde; anneler, babalar, bazen de babaanneler ve dedeler beraberce fizik, astronomi, kimya, biyoloji ve jeoloji deneyleri yapıyor, basit mühendislik uygulamalarını hayata geçiriyor, meraklı matematik ve geometri oyunları oynuyor ve sürükleyici bilimsel belgeseller izliyorlar. Dalında uzmanlaşmış üniversite, yüksek lisans ve doktora öğrencileri ve genç akademisyenlerin eğitmen olarak yer aldığı şenliklerde ITAP Oluğtugal Gözlemevi’nin 35 cm teleskobu ve eşsiz berraklıkta gökyüzü sayesinde aileler astronomi seanslarında geceleri gezegenleri inceliyor, gündüzleri ise güneş patlamalarını gözlemliyorlar.
Etkinlikler hakkında hedef kitle, ücretlendirme, ulaşım, misafirhane ve program bilgileri internet sayfamızın Gelecek Etkinlikler bölümünden takip edebilir. (http://www.itap-btm.org/etkinlikler/gelecek-etkinlikler/)
BTM internet sayfasındaki Etkinlik Başvuru Formu’nu doldurarak etkinliklerdeki yerinizi ayırabilirsiniz. (http://www.itap-btm.org/basvurular/etkinlik-basvuru-formu/)
7’den 77’ye Turunç Aile Bilim Şenliği 2015/01 – 27 Haziran – 03 Temmuz 2015 (Ortaokul)
7’den 77’ye Turunç Aile Bilim Şenliği 2015/02 – 04 Temmuz – 10 Temmuz 2015 (Ortaokul)
7’den 77’ye Turunç Aile Bilim Şenliği 2015/03 – 11 Temmuz – 17 Temmuz 2015 (Ortaokul)
7’den 77’ye Turunç Aile Bilim Şenliği 2015/04 – 20 Temmuz – 26 Temmuz 2015 (İlkokul)
7’den 77’ye Turunç Aile Bilim Şenliği 2015/05 – 27 Temmuz – 02 Ağustos 2015 (İlkokul)
2015 yazında, talebe göre ek etkinlik dönemleri eklenebilecektir.
ITAP BTM tarafından 2011 yılından bu yana Marmaris, Turunç’ta düzenlenmekte olan Aile Bilim Şenliği temalı etkinlikler 2015 yazında da devam ediyor.
İTAP-BTM.ORG

Saturday, 7 March 2015

Beyaz Saray'da güvenlik alarmı


07 Mart 2015 22:58 (Son güncelleme 07 Mart 2015 23:00)

ABD’de Beyaz Saray yakınlarında meydana gelen patlama Beyaz Saray’ın güvenliğinden sorumlu Gizli Servis’i alarma geçirdi.

 
ABD Başkanı Barack Obama ailesiyle birlikte sabah saatlerinde, Alabama eyaletinde Selma kentindeki “Kanlı Pazar” yürüyüşüne katılmak üzere helikopterle Beyaz Saray’dan ayrılmaya hazırlanırken büyük birpatlama sesi duyuldu.
Obama’nın Beyaz Saray’dan helikopterle ayrılışını görüntülemek için sarayın bahçesinde bekleyen medya mensupları patlamanın ardından basın odasına geri gönderildi. Gazetecilerin bulunduğu odanın kapısı kilitlenirken Beyaz Saray’a giriş ve çıkışlar da bir süreliğine durduruldu. Beyaz Saray’ın güneyinde bulunan cadde trafiğe kapatılırken, sokak üzerinde bulunan dükkanlar da bir süreliğine kapatıldı.
Patlamanın Beyaz Saray yakınlarındaki hediyelik eşya satan bir kamyonda meydana gelen yangın esnasında oluştuğu anlaşıldı.
Gizli Servis birimlerinin gerekli güvenlik önlemleri almasının ardından ABD Başkanı Obama ve ailesi, Beyaz Saray’dan başkanlık uçağı Air Force One’ın bulunduğu Maryland’e bu kez zırhlı makam aracıyla gitti.
Virginia’da ikamet eden Güney Koreli bir aileye ait olduğu öğrenilen kamyonun tamamen yandığı belirtildi.
Muhabir: Erkan Avcı

Hollanda’da bir evde 3 Türk ölü bulundu


Hollanda’da bir evde 3 Türk ölü bulundu

http://www.aa.com.tr/ 07 Mart 2015 22:31 (Son güncelleme 07 Mart 2015 22:34)

Etten-Leur kentindeki bir evde ölü bulunanların aynı aileden oldukları ve bir cinayete kurban gitmiş olabilecekleri belirtildi.

 
ETTEN-LEUR 
Hollanda’da 3 Türk'ün bir evde ölü bulunduğu bildirildi.
Kuzey Brabant eyaletine bağlı Etten-Leur kentindeki bir evde ölü bulunan 3 kişinin aynı aileden oldukları ve cinayete kurban gitmiş olabilecekleri belirtildi. 
AA muhabirine bilgi veren Türk komşular, ölenlerin aynı aileden ve Türk olduklarını ifade ederek, cinayetin büyük ihtimalle aile içi tartışmadan kaynaklandığını öne sürdü. Söz konusu aileyi yakından tanıklarını kaydeden Türkler, ölenlerden ikisinin erkek, birisinin ise kız çocuğu olduğunu dile getirdi.
Cinayetle ilgili açıklama yapan polis, kökenlerine ilişkin bilgi vermediği ölenlerden birisinin 41 yaşında erkek, diğerinin 9 yaşında kız çocuğu olduğunu, üçüncü kişinin kimliğinin ise henüz tespit edilemediğini bildirdi.  
İlgili birimlerin evdeki incelemelerinin devam ettiği ve bu kapsamda kız çocuğunun annesinin bilgisine başvurulduğuna da değinilen açıklamada, cesetlerin otopsi işlemleri için morga kaldırılacağı belirtildi.
Muhabir: Yasin Yağcı

ÜNİVERSİTELERİN LİSE SORUNU




ÜNİVERSİTELERİN LİSE SORUNU
Prof. Dr. Sedat LAÇİNER
Türkiye’nin en önemli sorununun eğitim olduğunu defalarca yazdık çizdik. Eğer eğitimde atılım yapamaz isek, Türkiye’nin yapısal bir dönüşüme girebilmesi mümkün değil… Yapısal bir dönüşüm olmayınca da iki ileri bir geri tarihsel yürüyüşümüzü tersine çevirebilmemiz zor görünüyor.
Aslına bakarsanız, bilgi olarak herkes eğitimin öneminin farkında. Ancak bunu sahaya yansıtamıyoruz… Hükümetler uzunca bir süredir eğitimle geri kalmışlığın belini kırmaya çalışıyorlar, özellikle yüksek öğrenime büyük kaynaklar ayırıyorlar. Üniversite sayısı 180’i bulmuş durumda. Sadece devlet üniversitelerinin sayısı bile 100’ün üzerinde… Bu nedenle devlet bürokrasisi “bu kadar üniversite açmışız. Daha ne yapalım” düşüncesinde…
Oysa ki mesele bina sayısı veya okula devam eden öğrenci sayısı gibi istatistiklerin çok ötesinde. Binanın altı çürük olduğu için, yukarı eklenen her bir kat eğitim kalitemize ilave bir güç değil, ek bir yük getiriyor.
Ünlü tarihçi-akademisyen Bernard Lewis diyor ki, “iyi lisans hocalığı, ancak öğrenciler üniversiteye geldiklerinde bir şeyler biliyorlarsa mümkündür. Eğer lisans eğitiminin ilk 2 yılını onlara 14 yaşındayken bilmeleri gereken şeyleri öğreterek geçirirseniz, pek de ileriye gidemezler”.
Lewis çok haklı. Eğer bir öğrenci iyi bir lise, hatta iyi bir ilk ve orta okul eğitimi almamış ise istediği kadar zeki olsun üniversitede alabilecekleri son derece sınırlı kalır. Temelsiz bir bina misali, liseden çok zayıf melekelerle ve becerilerle mezun olmuş bir öğrenciye dünyanın en iyi öğretim üyeleri dahi pek fazla bir şey veremez… Bu öğrenciler belki sınıfları geçerler, sınavları da geçerler, ancak hiçbir zaman gerçek anlamda bir üniversite mezunu olamazlar… O olgunluğa ulaşamazlar…
İYİ ÖĞRENCİ
İyi bir üniversite eğitimi için 2 temel ihtiyaç vardır: İyi bir öğretim elemanı ve iyi bir öğrenci… İyi bir öğrenci derken çok zeki veya çalışkan bir kişiden bahsetmiyoruz. Öğrenci olmak da bir meslek gibidir. İyi bir öğrenci, sensörleri açık, öğrenmeye istekli, hatta öğrenmeye aç, öğretmenine saygılı ve onun dediklerini uygulamaya can atan bir kişidir. İyi bir öğrenci öğrenmeyi bilendir. Bu açıdan baktığımızda iyi bir öğrenci hiçbir şey bilmeyen bir cahil değil, öğrenmesi gerektiğini bilen ve öğrenme yeteneği olan kişidir.
Hatta diyebilirim ki iyi bir öğrenci olmak iyi bir öğretmen olmaktan bile daha zordur.
Bu açıdan bakıldığında ilkokul, orta okul ve lisede öğrencilerin en azından öğrenmeyi öğrenmeleri gerekir. Yani milli eğitimin vermesi gereken ilk beceri iyi bir öğrenci olmaktır… Bu sürecin kreş çağlarında başladığını ve orta okulun son sınıfında bittiğini söyleyen uzmanlar dahi vardır. Başka bir ifade ile, bir öğrenci üniversiteye geldiğinde en azından iyi bir öğrenci olmayı öğrenmiş olmalı ve öğrenme becerisi geliştirilmiş halde bulunmalıdır. Yoksa üniversitede başarılı bir öğrenci olmak için üniversite sınavında kaç soruyu doğru yanıtladığı ana kriter değildir.
Duruma bu şekilde baktığımızda ise Türk öğrencilerinin ezici bir çoğunluğunun öğrenmeyi bilmediğini, ilk, orta ve lise yıllarında öğrenmenin kendilerine öğretilmediğini görüyoruz. Araştırmaktan, sorgulamaktan, öğrenmekten zevk almayan, hatta öğrenmenin ne olduğunu dahi pek de bilmeyen bu öğrenciler üniversiteye geldiklerinde lisans eğitiminin ne olduğu konusunda herhangi bir fikre sahip olmuyorlar. Üniversiteyi lisenin devamı şeklinde gören öğrenciler zaten sorunlu olan üniversitelerde daha sorunlu kişiliklere kavuşarak mezun oluyorlar.
Durumun farkında olan öğretim üyelerinin sayısı da sanıldığı kadar fazla değil. Alt yapı eksiklikleri, akademik gelenekten ve kurumsallaşmadan yoksun kurumlar sorunlu öğrencileri ıslah etmek bir yana sorunu daha da karmaşıklaştırıyor. Bu sistem içine kazara düşmüş iyi bilim ve eğitim insanları ise ilk başta idealist bir gayrete giriyorlar, ancak yaşadıkları kötü tecrübeler onları yılgınlığa ve ümitsizliğe düşürüyor. Belki de bu nedenle Türk üniversitelerinde devam eden öğrenci sayısı çok az. Bu durum ne kurumları ne de öğretim elemanları fazlaca rahatsız etmiyor. Daha doğrusu rahatsız etse de, yapılacak derslerin veya öğrencilere verilecek emeğin karşılığının alınamayacağı endişesi onları boşvermişliğe itiyor.
KARŞILIKSIZ DİPLOMALAR
Bu tabloyu değiştirmek için yüksek öğretim kurumlarında yapılabilecek pek çok iş var elbette. Ancak burada asıl yapılması gereken üniversitelerde değil, ilk, orta ve lise seviyesinde başlıyor. Kötü bir ilkokul ve orta okul deneyiminin ardından öğrenciler artık ‘tedavi edilemez’ hale gelmiş oluyorlar. Öylesine kötü bir temelin üzerine kat çıkabilmek mümkün olmuyor. Hal böyle olunca da üst sınıflarda bir tür günü kurtarma ile karşı karşıya kalıyoruz. Her yıl yüzbinlerce öğrenci üniversitelerden mezun oluyor. Ancak tıpkı karşılıksız para basmak gibi dağıtılan diplomalar da karşılıksız diplomalar oluyor. Yani biz mühendis, iktisatçı veya turizmci yetiştirdiğimizi sanırken aslında diplomalardaki becerilere ve olgunluğa sahip olmayan yüzbinlerce gizli işsiz yetiştirmiş oluyoruz.
Dediğimiz gibi, meselenin başlangıcı ilkokullar, hatta kreşler. Eğer doğru yerden başlamaz isek hep başladığımız yere geri döneriz.
7 Mart 2015


İnsanlar 100.000 yıl sonra böyle mi görünecek?



İnsanlar 100.000 yıl sonra böyle mi görünecek?

Paylaş

Evrimin insan vücudunu nasıl değiştireceği hem bilim dünyasının hem de türlü geyik muhabbetlerinin en önemli konu başlığı malumunuz.



Araştırmacı ve sanatçı Nickolay Lamm doktorasını genomik alanında yapmış Dr. Alan Kwan‘dan yardım alarak, insanın uzun gelecekte nasıl görüneceği konusunda bir tahmin yürütmüş. Lamm ve Kwan, insanlığın, doğal seleksiyonun şimdiye kadar oynadığı rolü gelişmiş bir genetik mühendisliği teknolojisiyle üzerine alarak kendi kendini nasıl değiştirebileceği üzerine düşünmüşler. Bunun üzerine Lamm insanın 20.000, 60.000 ve 100.000 yıl sonra nasıl görüneceğine dair tahminlerini bu görselleri hazırlayarak açıklamış.



İlk fotoğraf bugünkü insanın fotoğrafı… Lamm, modellerin beyaz olmasında özel bir anlam aramamak gerektiğini, yalnızca bulabildiği en uygun modellerin bunlar olduğunu söylüyor.


Lamm’ın tahminlerine göre 20.000 yıl sonra insan, beyninin büyümesiyle birlikte daha büyük bir kafaya sahip olacak.


60.000 yıl sonra değişim belirgin bir şekilde görülecek. Kafaların daha da büyümesinin yanı sıra gözler de kocaman olacak. Lamm bunun sebebi olarak şöyle bir tahminde bulunuyor: Güneş sisteminin kolonizasyonu sebebiyle güneş ışığından uzakta yaşayıp az ışık alan insanların gözleri büyüyecek. Deri pigmentasyonumuz değişecek ve göz kapaklarımız kalınlaşacak. Böylece güçlenen UV ışınlarından daha iyi korunulacak.


Peki ya 100.000 yıl sonra? İşte o zaman insan değil ortalıkta dolaşan koca kafalar olacağız. Şaka bir yana 100.000 yıl sonra kafamızın büyüklüğü hayli artacak ve Japon Manga karakterleri gibi gözlerimiz olacak. Bu da çok loş ortamlarda da görebilmemizi, kozmik dalgalar için maksimum korumaya sahip olmamızı sağlayacak. Ayrıca burun deliklerimiz genişleyecek ve böylece dünya dışı ortamlarda da daha rahat nefes alabileceğiz. Bunların yanında büyüen kafamızı örtebilmek için daha fazla saçımız olacak.
Nickolay Lamm‘ın heyecan verici tahminleri böyle. Sizinkiler?

Bu gerçeği kabul edelim lütfen!


Tarihteki Paşalara Paşa, Sultânlara Sultân, Subaylara Subay, devlet adamlarına devlet adamı gözü ile bakmayıp; dinini, maneviyatını, imânını sorgulayarak onun iyi, kötü, zalim, mazlum olduğuna karar verdiğimiz sürece KANDIRILMAYA, YONTULMAYA mahkumuz efendiler!
Devlet, kalifiye eleman yetiştirir ve müslüman değil diye, maneviyatı bozuk diye o elemanı harcamaz, onu hainlikle yaftalamaz, saf dışı bırakmaz!
Sen, "Şu adam evliya gibi adam, buna itaat gerek, karşı olunmaz" dersin; ama o adam iyi bir devlet adamı değilse, ameli kendisini kurtaracak, tecrübesizliği milleti mahvedecektir, düşün değerli kardeşim!
Senin, benim gibi düşünse idi, şimdi bir sömürü idik, devletimiz, vatanımız yoktu!
Kemal Yolcu

YENİ LOGOMUZ

Karataş Belediye Başkanı Boğaçhan Ünal'dan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Mesajı: "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Kutlarım"



8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü Kutlarım.
Bir ülkenin gelişmesi ve çağdaşlaşması konusunda her ne kadar erkekler ön planda görülse de kadınlarımızın gücü de yadsınamaz. Genel olarak erkek egemen toplum liderliğinde yürütülen sosyal ve siyasal faaliyetler , kadınlarımıza erkeklerle eşit haklar verilmesinden bu yana daha çok dikkat çekmektedir.Ancak kadınlarımıza eşit haklar tanınmış olsa da erkeklerin fiziksel güçlerini kullanıp kadını aşağılamaya yönelik davranışlarda bulunması , şiddete başvurması kabul edilebilecek bir durum değildir.Ülkemizde ve dünyada her gün daha da kötüsünü gördüğümüz sonu gelmeyen ve bu da artık son olsun dediğimiz kadın cinayetlerinin ,işkencelerin bitmesini umuyor ve her zaman kadınlarımızın yanında olarak onlara destek vereceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Güçlü kadın profilini yıkmak isteyen; kendini toplumda kabul ettirememiş, geri kalmış zihniyetlerin en iyi güç gösterisi olarak gördüğü fiziksel şiddet anlayışlı, ileri görüşlü toplumumuz nezdinde onlara sosyal şiddet olarak geri dönecek ve gerek yasalar gerekse toplum tarafından hak ettikleri cezayı alacaklardır.
Unutmayalım ki ; başarılı ,gelişmiş ve çağdaş insanlığın temellerini atan varlık kadınlarımızdır.Bunun bilincinde olarak kadın haklarının geri plana atılmadan sosyal ve kültürel anlamda özgür, eşitlik ve huzur dolu bir dünya dileği ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü Kutlarım .


AK Parti Gümüşhane Temayülünün hatırlattıkları…



HASHASAN GÜLLÜPUNAR / hgGeçtiğimiz Pazar Günü AK Parti haziranda yapılacak milletvekili genel seçimi için aday adaylarını belirlemek üzere temayül yoklaması yaptı. AK Parti delegelerinin Gümüşhane milletvekili olarak görmek istedikleri aday adaylarını oyladıkları temayül, bizlere hem olumlu hem de olumsuz şeyleri bir kez daha hatırlattı.


HASAN GÜLLÜPUNAR / YAZARHASAN GÜLLÜPUNAR / YAZAR 
hgullupunar@gmail.com-http://www.gumushaneolay.com/


Elbette temayülün olumlu yüzü önemliydi.
Geçenlerde eski başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın ölüm yıldönümü idi. Bu vesile ile sosyal medya ortamlarında birçok görsel paylaşıldı. Paylaşılan fotoğraflardan biri dikkatimi çekti. Tam olarak tarihine ulaşamamakla birlikte 1970’li yıllarda bir miting fotoğrafı. Oldukça kalabalık. Ancak dikkat çeken ayrıntı, fotoğraftakilerin hepsinin erkek olmasıydı. Sonra başka fotoğraflara baktım; Demirel’in, Ecevit’in, Erbakan’ın. Hepsinde erkeklerin hınca hınç doldurduğu meydanlar görüntülenirken, ülkenin yaklaşık olarak yarısını oluşturan kadın seçmenleri hiç göremedim. Onlar sahnelerde yoktu.
Gelelim temayüle. Edindiğimiz bilgilere göre yüzde 84 oranında bir katılım gerçekleşmiş. Bunun oldukça iyi bir katılım durumu olduğunu söyleyebilirim. Daha da önemlisi ilçelerden, beldelerdendolmuşlarla onlarca insan Gümüşhane’ye taşındı. Bu insanların önemli bir kesimi kadındı. Temayülün yapıldığı salona baktığımızda adeta bir düğün salonu gibi vatandaşlar erkekli kadınlı oy kullanıp 2015 Milletvekili Genel Seçimlerinde partilerinin adaylarını belirleme heyecanını yaşıyorlardı. Bu, demokrasimiz ve halkımızın siyasete katılımı açısından yüksek bir enerjiye sahip olduğumuzun açık bir göstergesi. Yukarda belirtmiş olduğum erkek egemen yapıyla kıyasladığımızda,geçtiğimiz yıllarda siyaset adına çok güzel bir dönüşüm yaşadığımızı görüyoruz.
Bu güzellikleri yaşarken işin bir de diğer yüzü var. Bu yüz,ülkemizin demokrasisi açısından insanı biraz karamsarlığa sevk ediyor. Çünkü basında medyada yazılan çizilenden tutunda sıradan bir vatandaşın söylediklerine kadar ülkedeki genel hakim kanıya göre bu tarz yoklamaların çok da etkisinin olmadığı inancı. Her şeyin merkezden belirlendiği algısı. Siyasal partilerimiz yaptıkları temayül ve kamuoyu araştırmalarının aday belirlemede önemli olduğunu söylese de; kamuoyundaki yaygın kanaat, merkezde güçlü bir lobisi olanın temayül ve araştırmalarda teveccüh almasa bile aday gösterilebileceği şeklindedir.
Bu durum, sahip olduğumuz demokrasi kültürünün tabandan yukarı doğru akışı canlı tutmadığı, lider ve merkez ağırlıklı siyaseti egemen kıldığı bir yapıyı pekiştiriyor. Oysa, sadece delegeler değil bir partinin bütün üyelerinin oy kullandığı temayüller yapılmalı ve buradan çıkan sonuçlar ufak oynamalar da olsa geçerlilik kazanmalıdır. Böylece siyasal partilerimiz üye kaydı yaparken daha temkinli davranabilirler. Sırf daha fazla üyemiz olsun diye herkesi kaydetmek yerine, o partinin siyasal duruşuna uygun, orada sahip olduğu dünya görüşü ölçüsünde demokratik bir bakış açısıyla mücadele edebilecek insanları parti üyesi yaparlar. Dolayısıyla neredeyse hepimizin şikayetçi olduğu “kirli siyaset” algısının değişmesine katkı sağlamış olabiliriz. Çünkü daha kabul görmüş, geçmişi daha temiz, toplumsal ve mesleki rolleri bakımından öne çıkan başarılarıyla anılan şahıslar toplumun desteğine mazhar olabilirler. Seçmenler merkezimiz gösterdi, partimizin adayı diye istemedikleri bir adaya oy vermek zorunda kalmazlar.
Yakın tarihimize baktığımızda taban hareketli siyasetçiler üreten son ekol Milli Görüş oldu. Maalesef bugün baktığımızda ülkemizde hangi siyasal partilerimiz olursa olsun enerji ve heyecan yaratabilecek yeni yüzleri çıkarma konusunda son derece zayıf görünüyorlar. Zaman ilerliyor. Mevcutlar yaşlanıyor. Ancak ülkenin gündeminde yer edinebilecek yeni siyasi yüzler konusunda ciddi kaygılar var. Çağın allayıp pulladığı, üzerleri maskeli, topluma söyleyecek sözü olmayan, refahın artırılmasına katkı sunabilecek nitelikten uzak, toplumundan, değerlerinden, ülkesi adına duygusal yoğunluktan yoksun ve teknoloji kölesi nesiller siyasete hazırlanıyor. Çünkü taban artık siyaset üretmiyor. Bu nedenle çok geç olmadan AK Partili, MHP’li, CHP’li, HDP’li ve diğer bütün seçmenler hangi düzeyde olursa olsun gittiği bütün sandıklara sahip çıkmalı. 

ATALAY’DAN 8 MART MESAJI



25. Dönem Ak Parti Gümüşhane Milletvekili Aday Adayı Korkmaz ATALAY, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kutlama mesajı yayınladı.

KORKMAZ ATALAY’DAN 8 MART MESAJI


Atalay , mesajında şu görüşleri paylaştı : “Yaşamımızın büyük bir kısmını oluşturan kadınlar;  kimi zaman eşimiz, kimi zaman sılamız , kimi zaman yârimiz, kimi zaman annemiz , kimi zaman da bacımız olmuştur.Onlarsız bir hayat asla düşünülemez.Dinimize göre kadınlar ve erkekler yaratılış olarak eşittirler.Bu konuda Allah (c.c) , Kuran’da :  ‘ Ey İnsanlar! Biz sizi, bir erkek ile bir dişiden yarattık...Hiç şüphesiz Allah katında en değerliniz takvaca en ileri olanınızdır.’ buyurmaktadır. Bundan dolayı kadınlarımıza hak ettikleri değeri vermemiz aynı zamanda dinimiz İslam’ın gereklerindendir.Öyle ki Peygamber Efendimiz (sav.) Cennet anaların ayağı altındadır , buyurmaktadır.Şunu bilmek gerekir ki: Kadınlarımızın haklarını yalnız bir gün değil her gün savunmalıyız.Senede bir gün onları anlamaya çalışmak,onların haklarından bahsetmek, çektikleri sıkıntıları anlamaya çalışmaklayetinemeyiz.Kadınlar bizim için yılın her günü baş tacı olmalıdır.Bu düşüncelerle tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlar , şiddetten uzak , hak ettikleri değeri görecekleri sevgi dolu günler diler , şükranlarımı sunarım.” dedi.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts