Tuesday, 10 March 2015

T.C. Tokyo Büyükelçiliği; seçimlere ilişkin bir duyuru yayınladı



Değerli Vatandaşlarımız,
1) 18 Mayıs 2012’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 6304 Sayılı “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”la yurtdışındaki seçmenlerin, Milletvekili Genel Seçimleri, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve Halkoylamalarında, ikamet ettikleri ülkelerde oy vermeleri imkanı sağlanmış olup, Japonya’da yaşayan vatandaşlarımızın 31 Mayıs 2015 tarihinde gereçekleştirilecek 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nde Büyükelçiliğimizde oy kullanmaları mümkündür.
2) Bu çerçevede; Büyükelçiliğimiz görev bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızın seçimlerde oy kullanabilmeleri için “Yurtdışı Seçmen Kütüğü”ne kayıtlı olmaları gerekmekte olup, sözkonusu kaydı Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı’nın (YSK) internet sitesinden (https://www.ysk.gov.tr) kontrol etmeleri mümkündür .
Yurt Dışı Seçmen Kütüğü 14 Mart 2015 Cumartesi günü YSK’nın internet sitesinde ilan edilecektir. Seçmen bilgilerinizde adres beyanınızın hatalı olduğunu tespit etmeniz halinde, 14 Mart 2015 ile 27 Mart 2015 tarihleri arasında Büyükelçiliğimiz Konsolosluk Şubesine şahsen müracaat ederek itiraz başvurusunda bulunabilirsiniz. İtiraz başvurusu için son gün 27 Mart 2015 (Türkiye saati ile 17.00) olup bu saatten sonra itiraz başvurusu kabul edilmeyecektir. İtiraz başvurularının şahsen yapılması gerekli olup, posta ile itiraz başvurusu yapılması mümkün değildir.
Öte yandan, Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçimlerle ilgili gönderilecek bilgi mesajlarını almak isteyen vatandaşlarımızın, YSK web sitesindeki (www.ysk.gov.tr) “Yurtdışı Seçmen Sorgulama” bölümüne e-posta bilgilerini girmeleri önemle tavsiye olunur.
3) Japonya’da ikamet eden vatandaşlarımız, oylarını 31 Mayıs 2015 tarihinde Büyükelçiliğimizde (Adres: 2-33-6 Jingumae Shibuya-ku, 150-0001 Tokyo) 10:00-19:00 saatleri arasında kullanabilecektir.
Vatandaşlarımızın oy kullanmaya gelirken T.C. Kimlik Numaralarını gösteren nüfus cüzdanlarını veya pasaportlarını yanlarında bulundurmaları gerekmektedir.
Vatandaşlarımızın ikamet ettikleri ülkelerde kurulacak sandıklarda oy kullanmalarının yanısıra, gümrük kapılarımızda aşağıda sunulan tarih aralığında oy kullanmaları da mümkündür.
Gümrüklerde oy verme işlemi : 8 Mayıs 2015 - 7 Haziran 2015
Öte yandan, Yüksek Seçim Kurulu tarafından seçimlerle ilgili gönderilecek bilgi mesajlarını almak isteyen vatandaşlarımızın, YSK web sitesindeki (www.ysk.gov.tr) “Yurtdışı Seçmen Sorgulama” bölümüne e-posta bilgilerini girmeleri önemle tavsiye olunur.
4) Seçimlerle ilgili olabilecek gelişmeleri takip edebileceğiniz güncel duyurularımızın, Büyükelçiliğimiz web sitesi ve facebook sayfasında yayınlanmasına devam edilecektir.
Bununla birlikte, vatandaşlarımızın sorularınının cevaplanabilmesini teminen YSK tarafından "Yurt Dışı Seçim Çağrı Merkezi" oluşturulmuştur. 444 9 775 telefon numarasından ulaşabileceğiniz sözkonusu çağrı merkezinden de ilave bilgi edinebilirsiniz.
Saygıyla duyurulur.
YSK.GOV.TR

Türkistan Terimi, Coğrafi ve Siyasi Sınırı



turkistan-harita-dunya-map


Türkistan kavramını veya sınırlarını anlamak için genel kabul gören şekliyle “Türk Dünyası” kavramını tarif etmemiz, buradan hareketle Türkistan’ın ve alt bölgelerinin sınırlarını çizmemiz gerekir. Daha çok etnik bir kavram olan “Türk Dünyası”, Türklerin değişik boylarının bulunduğu ülkeleri ihtiva eder. Genellikle de bulunduğu ülkeler veya bölgeler, buradaki etnik ağırlıkları sözkonusu ise, Türklerin boy ismi ile anılır. Türkistan’daki bağımsız Türk cumhuriyetleri ile Rusya federasyonu ve Kafkasya’daki birçok muhtar bölgelerin durumu böyledir.
Türk dünyası dört bölgeye ayrılır:
1- Altay-Sibirya Türkleri: Altay, Baraba, Çulım, Dolgan, Hakas, Karagas, Koybal, Kumandı, Sabir, Sagay, Şor, Telen-git, Televüt, Tobol, Tofalar, Tuva, Yakut.
2- Batı Türkleri: Ahıska, Azerbaycan, Balkanlar (Batı Trakya, Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya), Irak, îran (Afşar, Azerî, Halaç, Hamse, Horasâni-Boçagçı, Kaçar, Karacadağ, Karagözlü, Karakoyunlu, Karapapak, Karayi, Kaşgay, Şâhseven, Türkmen), Kıbrıs, 12 Ada, Suriye, Türkiye.
3- Doğu Avrupa Türkleri: Gagauz, İdil-Ural (Başkurt, Çuvaş, Kazan, Mişer), Kafkasya (Karaçay-Malkar, Kumuk, Nogay, Stavropol Türkmenleri), Karayim, Kırım (Kırım Tatarları, Belorusya Tatarları, Litvanya Tatarları, Polonya Tatarları, Kırınçak).
4- Türkistan Türkleri:Afganistan, Doğu Türkistan (Kazak, Kırgız, Salar, Sarı Uygur, Uygur), Karakalpak, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen.
Türkistan’ın Sınırları
Tarih boyunca Türkistan adıyla bir devlet veya hanlık kurulmadığı halde, Orta Asya’nın büyük bir bölümünü oluşturan ve eski çağlardan beri Türklerin anayurdu olarak kabul edilen ülkeye Türkistan denmiştir. Genellikle değişik isimler altında kurulan çok sayıda Türk, İslâm veya Moğol devletlerinin sınırları değiştikçe, Türkistan’ın zihinlerdeki sınırları da değişmiştir. Bununla beraber ilk çağlardan günümüze kadar geçerli olan belli bir Türkistan sınırlarını tarif etmek mümkündür.
Türkistan’ın sınırlarını belirlemeden önce bu konudaki kavram kargaşasına temas etmek gerekmektedir. Türkistan, Orta Asya, İç Asya, Merkezi Asya, Turan, Türkili, Sovyet Türkistanı, Çin Türkistanı, Sovyet Orta Asyası, İran veya Afganistan Türkistan’ı, Doğu Türkistan, Batı Türkistan… gibi kullanımlar sözkonusudur. Şüphesiz bu listede bulunan isimler daha da arttırılabilir.
Bu kadar çok isimlerin kullanılması da aslında başlıbaşına kavram kargaşası olarak kabul edilmemelidir. Bununla beraber yukarıdaki listede yer alanlardan eşanlamlı olanlar ile aralarında parça bütün ilişkisi olanları belirtmemiz ve eşanlamlı olmadığı halde biri-birlerinin yerine kullanılan isimlerle ilgili sıkça yapılan hataya ve kavram kargaşasına işaret etmemiz gerekir.
Konunun önemini Rusya ve Çin’in takip ettiği politikalardan anlıyoruz. Her iki ülke de bu husustaki kavramlara mutlak bir isim olarak bakmamakta, fakat baskıcı bir devlet politikası şeklinde, yılları hatta rejimleri aşan kararlılıkla bazı isimleri yasaklatmakta, bazılarını zor ile kullandırmakladır.
Bu ülkelerin ısrarla üzerinde durdukları, yani “isim önemli değil” deyipte geçmedikleri bir hususu, bu konunun araştırmacıları geçiştirmemelidirler. Rusya’da son yıllara kadar uygulanan politika, Türk ve Türkçe deyince kasd olunan Anadolu Türk’ü ve Türkçesi idi. Rejim doğrultusunda ideoloji üretmek isteyen birçok araştırmacılar, buradaki Türkler için “Türk dillerinde konuşanlar”  tâbirini kullanmışlardır. Yani Türk boylarının bazılarının tesadüfen Türkçe konuştuklarını, aslında Türklükle bir münasebetlerinin olmadığın iddia etmişlerdir.
Biçuri’nin (1777-1853) bu husustaki tesbiti açıktır: Hazar denizi ile Kûh-ı Nûr dağları arasında bir millet yaşar.Bunlar Türkçe konuşurlar ve İslâm dinine inanırlar. Bu insanlanlar kendilerini Türk olarak takdim ederler ve onların ülkesi Türkistan diye anılır.
Orta Asya Tabiri İlmi Yönden Yanlış
Bölgenin Rusya ve Çin tarafından istilâsından sonra, kararlı bir şekilde Ruslaştırma, asimilasyon ve değişik Türk boylarını ayrı birer millet göstererek aralarındaki her türlü kültürel ve tarihi bağları koparma, böylece “böl, yönet” politikasını sürdürmelerinin bir neticesi olarak, özellikle “Türk, Türkçe, Türkistan” gibi kelimeler her türlü resmi yazışmalardan çıkarılmıştır.
1917 ihtilalinden sonra yavaş yavaş yaygınlaştırılan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da tamamen Türkistan yerine kullanılan “Orta Asya” ilmî yönden yanlış kavram olduğu gibi, bu ismin daha önce kullanıldığına da pek rastlanmaz.  Halbuki, ilk defa belli bir idâri birim ismi olarak “Türkistan” tâbiri, Ruslar tarafından kullanılmıştır.
Ruslar 1865’e kadar işgal ettikleri topraklara, idaresi Orenburg valiliğinde kalmak üzere“Türkistan Vilâyeti” adını vermiştir. Böylece asırlardan beri yurt anlamında kullanılan Türkistan, ilk defa idarî bir birim sıfatını kazanmıştır.
1860’larda ABD’nin Rusya nezdindeki büyükelçisi olarak Petersburg’da ikâmet eden ve Rusya’nın Asya kısmındaki bölgelerde uzun seyahatlerde bulunarak hatıratını yazan Schuyler, çağdaşları veya kendisinden sonraki birçok oryantalistlerin aksine Türkistan kelimesini “i” ile yani Türkçe telefuzunu vurgulayarak kullanır. Bununla beraber, “Türkestan” şeklinde yazıldığında, buradaki “e”nin “i” sesiyle telaffuz edildiğini unutmayalım.
1867’de yeni işgal edilen bölgelerle beraber, merkezi Taşkent olmak üzere, Orenburg’dan ayrılarak, “Türkistan Vilâyeti” yerine Türkistan Genel Valiliği ihdas edildi. Daha sonra değişik tarihlerde Batı Türkistan’daki bu vilayet bölündü, başka vilayetler ihdas edildi. Ve son olarak 14 Ekim 1924 tarihinde, Türkistan kelimesi, Sovyet Rusya siyâsî literatüründen tamamen çıkarıldı.
Sincan Uygur Bölgesi Tabiri de İlmî Değil Siyasi
Bundan sonra Türkistan adınım geçtiği başka bir devletle karşılaşıyoruz. Bu Doğu Türkistan Cumhuriyetidir. Bu devlet 1944-1949 yılları arasında yaşamıştır.’ Bugün Çin yönetimi altında olan bu bölge için Çin hükümeti ısrarla “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” ismini kullanmaktadır.
Totaliter ve baskıcı bu iki yönetimin çok yönlü asimile programlarının bir parçası olan isimler üzerindeki baskılarının geçici olduğunu, bu itibarla bilimsel çalışmalarda isim tesbiti için göz önünde bulundurulması gereken kıstasların başında tarihî ve etnik gerçekler olması gerektiği kanaatindeyiz. Özellikle araştırmamıza konu olan dönem açısından bu daha da önemlidir. Çünkü inkâr edilemeyen bir gerçek var: İlk yıllarda, Türkistan ismi istilâcı ülkeler tarafından da yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Gerek Türk halkları arasında gerekse Batı literatüründe Türkistan kelimesinin kullanılmamasının, onun yerine “Orta Asya”nın empoze edilmesinin hiç sıradan bir kelime değişikliği olmadığı üzerinde duran Dr. Baymirza Hayit şöyle demektedir:
“Türkistan 1925 yılından beri Sovyet terminolojisinde ‘Orta Asya ve Kazakistan’ olarak geçmektedir. Türkistan’ı halkların karışabileceğim ispatlamak için bir deney sahası olarak göstermek isteyen Rusya, bu ülkenin ismini reddederek Türkistanlılar arasındaki aynı millete mensup olma şuurunu yok etmek istemekte, Türkistan’ı Rus sömürgeciliğinin temel unsuru yapma gayretleri içinde ‘Türkistan’ isminin kullanılmasına hiçbir şekilde tahammül edememektedir. Hayret verici ve yanlış bir şekilde bazı Batılı araştırmacılar da 1950’den bu yana, bir Sovyet tabiri olan Orta Asya’yı kullanmakta, böylelikle Batı Kamuoyunda ve İslâm âleminde ‘Türkistan’ kelimesinin unutulmasını sağlayarak Sovyet görüşüne hizmet etmektedirler. Türkistan Orta Asya’yı meydana getirmemekte; Orta Asya toprakları içinde bulunmaktadır…”
Türkistan’ın sınırlarını, incelediğimiz dönem açısından genel hatlarıyla, tesbit edebildiğim en açık şekilde, Barthold’dan şöyle nakledebiliriz:
“Türkistan, Avrupa-Asya kıtasının batımerkezî kısmında, büyük bir alanı işgal eden, eskiden beri Turan veya Türkistan denilen memlekettir ki, bu da Türklerin yurdu demektir. Bu ülke, batıda Ural nehri ve Hazar denizi, doğuda Altay dağı ve Çin hududu yani Doğu Türkistan veya Kaşgar’ın doğu sınırları, güneyde İran ve Afganistan, kuzeyde Tobol, Tomsk vilâyetleri (Sibirya) arasındadır.. ” Tamamı 5.340.066 kilometre kare olan Türkistan’ın bugün Çin hâkimiyeti altında olan Doğu kesimi 1.503.563 ve batı kesimi ise 3.836.503 kilometrekaredir.”
Türkistan, tarih boyunca belki coğrafî yapının da sebep olduğu siyâsî oluşumlar sonucu Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmıştır. Yukarıda daha çok coğrafi şekillerle ifâde edilen Türkistan’ın, bugünkü siyâsi sınırları gözönünde bulundurulduğunda, Doğu Türkistan.  (Sincan Uygur Özerk Bölgesi), Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Afganistan’ın kuzey bölgesinden ibaret olduğu görülür. Bu durumda, Rus ihtilalinden sonra empoze edilen ve bazı kaynakların kullandığı “Sovyet Orta Asyası” gerçek adı olan “Batı Türkistan”, yukarıdaki listeden Doğu Türkistan’ı çıkardığımızda kalan ülkelerden ibarettir.
Prof. Dr . Alaâddin Yalçınkaya / turkalemiyiz.com

Gül Muştusu(Dua)




...
Yetiş ayağının tozu olduğumuz Peygamber
Yetiş her zaman diri olan varlığınla
Yetiş yak lâmbamızı
Yetiş aydınlat karanlığımızı
Yetiş yeşillendir çöllerimizi
Yetiş dirilt insanımızı
Seni sevenin ismiyle yetiş bize
Yetiştir bize
Günahlarımızı kül edecek ateş harmanını.
Verim yağmuru insin ülkemize
Mekke’ye Medine’ye Şam’a
Kudüs’e Bağdat’a İstanbul’a
Semerkand’a Taşkent’e Diyarbekir’e
Yetiş Peygamber imdadı yetiş
Yetiş Allah’ın izniyle.
Sezai Karakoç-Gül Muştusu(Dua)

Monday, 9 March 2015

GENÇLİK VE SPOR BAKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ: “BAĞIMLILIKLA MÜCADELEDE BÜYÜK GÖREV AİLELERE DÜŞÜYOR”



Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Ankara’da düzenlenen Türkiye genelinde görev yapan antrenörlere yönelik “Bağımlılık ile Mücadelede Farkındalık Eğitimi” Programının açılışını Gençlik ve Spor Bakanı Çağatay Kılıç yaptı.
Antrenörlerin, bu programa katılmasının mücadele etme açısından bir duruşu simgelediğini söyleyen Bakan Çağatay Kılıç, “Burada alacağınız bilgileri, geleceğimiz olan ve aynı zamanda çok ciddi desteklerle yolumuza devam etmemiz gereken gençlere aktaracaksınız. Üstlendiğiniz misyon, gençlerle temas kurmak, onların gelecekle ilgili çalışmalarında onları doğu ve geliştirici yöne yönlendirmek olacak” şeklinde konuştu.
Uyuşturucuyla mücadelede Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın çok ciddi çalışmalar yaptığına dikkat çeken Bakan Çağatay Kılıç, “Ama sizler bağımlılığın pençesine düşmüş kardeşlerimizin ruhuna dokunmazsanız bu çalışmaların pek bir anlamı olmuyor. Gençlerimizle doğrudan ilişki kurabilmek konusunda antrenörler dışında çok az dal var. Sizlerin gençlerimizle paylaştığınız günler, onlar üzerinde çok ciddi etki yaratıyor” diye konuştu.
Bağımlılıkla mücadelenin sadece uyuşturucuyla değil insan üzerinde pek çok etkisi olan teknolojik cihazlarla da yapıldığını dile getiren Bakan Çağatay Kılıç şöyle devam etti:
“Kardeşlerimiz ve bütün bu anlamdaki elektronik ortamları kullanan kişiler, bazen sanki o cihazla iletişim içerisindeymişiz gibi hareket ediyoruz. Bizi sanal âleme taşıması gereken cihazın gerçeklik olduğunu sanıyoruz. Şunu unutuyoruz bazen, bizim orada paylaştığımız herhangi bir şey yine o cihaz üzerinden gidip bir başka cihazda ortaya çıkıyor. Yine bir insanın kullandığı kişiye gidiyor. Aldığı mesajda o da bir şey hissediyor ve tepki veriyor.”
sanal ortamda yazılan dille, yüz yüzeyken kullanılan dilin aynı olmadığına vurgu yapan Bakan Çağatay Kılıç, “İnsan sadece ve sadece bir duygunun üzerine yüklü değildir. Yaradan bizi yaratılmışların en şereflisi olarak yaratırken çok farklı özellikler yüklemiş. Bu yüzden Sadece okuduğunuzla değil okuduğunuzun sizde uyandırdığı duyguyla hareket edersiniz” dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, sosyolojik anlamda farklı bağımlılıklar da olabileceğini ve bunların iyi incelenmesi gerektiğini ifade ederken, mücadele konusunda ailelere de önemli mesajlar verdi. Bakan Çağatay Kılıç şöyle konuştu:
“Şu açık bir şey, bağımlılığın herhangi bir türünün pençesine düşmüş veya buna doğru ilerleyen kişinin araştırmasını yaptığınızda aile en öne çıkan unsur. Aile yaşantısı, ebeveyn ilişkisi iyi olan bireylerde bu tip alışkanlıklardan daha uzak durduğunu görüyoruz. Yakalandığı herhangi bir olumsuz şeyden kurtulmanın çabasını verirken aile destek olursa daha kolay kurtulur”
Geçen hafta Adıyaman temasları sırasında uyuşturucu madde bağımlılığı ile mücadele eden gençleri ziyaret ettiğini hatırlatan Bakan Çağatay Kılıç, “Uyuşturucu ile tanışmış olan kişinin mücadelesi ömür boyu sürüyor. ‘Yendim artık kullanmıyorum’ çok güzel bir şey. Fakat mücadele bitmiyor. Üzüntü kadar aşırı sevincin de tehlikeli olduğunu bir genç kardeşimiz söyledi” şeklinde konuştu.
Gençlik ve Spor Bakanlığı olarak bugüne kadar bağımlılıkla mücadele konusunda 112 projeye destek verdiklerini ve 10 milyon liranın üzerinde maddi kaynak sağladıklarını ifade eden Bakan Çağatay Kılıç konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ne kadar bütçe ayırırsak o kadar başarılı oluruz değil, bazen bir ses, bir dokunuş, bir bakış uyuşturucuyla mücadele edeni başarıya ya da başarısızlığa götürebilir. Antalya’da 28 Ekim-1 Kasım tarihlerinde 100 kişiye eğitim verdik. 200 gencimizi Antalya’daki kampımızda bir araya getirerek mücadelelerine destek verdik. Ceza infaz kurumlarında olan genç kardeşlerimize de Adalet Bakanlığımızla ortak çalışarak destek veriyoruz. Tabii Başbakanımızın talimatıyla kurulan narkotik timin hayata geçirilmesiyle çok farklı bir boyuta taşındı mücadelemiz.”
Bağımlılığı çok farklı ortamların tetiklediğini ve ortamların kimi zaman arkadaş, kimi zaman sosyal çevre olduğunu söyleyen Bakan Çağatay Kılıç, tek bir etkenin değil birleşenlerin var olduğuna dikkati çekerken, sağlıklı bir toplumun ve birlikte yaşama kültürünün kötü alışkanlıklardan uzak durma noktasındaki büyük etkisine vurgu yaptı.
Ben merkezli yaşamanın yalnızlığa ve başarısızlığa sürükleyeceğini, evlilik örneği vererek açıklayan Bakan Çağatay Kılıç, komşuluk kültürünün çok değerli olduğunu fakat bugün gitgide azaldığını belirterek kadına şiddet konusunda da “Kadınlarımıza karşı ortaya konan şiddet olaylarını en ağır şekilde reddediyoruz ve lanetliyoruz ama beraber yaşama kültürümüzü tekrar su yüzüne çıkardığımızda bu olaylarla karşılaşma oranımız azalacaktır. Birbirine destek olan toplum çok daha başarıyla geleceğe yürür.”değerlendirmesinde bulundu.
“Bugünün gençleri yarının geleceğidir “sözüne atıfta bulunan Bakan Çağatay Kılıç, “Aslında o sözü biz şu şekilde söylüyoruz, ‘Bugünün gençleri bugün aldıkları eğitim ve destekle gelecekte başarılı olacaktır.’ Bugünden itibaren bu çalışmaların içinde olmak çok önemli, 10 sene sonra değil" diye konuştu.
Küçük yaşta eğitimin çok önemli olduğunu kaydeden Bakan Çağatay Kılıç, verdikleri destekle gençlerin geleceğe başarıyla yürüyeceklerini ve bu noktada kaybedecek zamanın olmadığını söyledi.
Program kapsamında antrenörlerin edinecekleri bilgilerle ve birbirlerine verdikleri destekle iyi bir gelişim sağlamalarını dileyen Bakan Çağatay Kılıç, “Milletimizin geleceğini tehdit eden bu alışkanlıklara karşı başarılı bir destek verebileceğimizi umuyorum, bizim için her vatandaşımız çok değerlidir” dedi.
Gençler ve çocuklar için okulların ve sokakların bağımlılık konusunda kavşak nokta olduğuna dikkati çeken TBMM Sağlık, Aile, Çalışma Ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Necdet Ünüvar da açılışta gerçekleştirdiği konuşmada, bağımlılıkla mücadelede sporcu ve sporcu antrenörlerine görevler düştüğünü ve sporcuların gençler için rol model olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ünüvar, bu farkındalık eğitiminin çok önemli olduğunu vurgulayarak Gençlik ve Spor Bakanlığı’na teşekkür etti.

Fidan yeniden MİT Müsteşarı


Anadolu Ajansı



Fidan yeniden MİT Müsteşarı


AA.COM.TR|EKLEYEN: ANADOLU AJANSI (C) 2011

Muay Thai Karadeniz Bölge Şampiyonası'nda Zonguldak Şampiyon


Muay Thai Karadeniz Bölge Şampiyonası'nda Zonguldak ili olarak 1.Şampiyonluk 4 ikincilik 2 üçüncülük elde ederek şampiyonluğu tamamlayarak 5 kişi Türkiye Şampiyonasına katılmaya hak kazandı.


8 MART KEÇİÖREN’DE EMEKLİ KADINLARINI BULUŞTURDU



8 MART KEÇİÖREN’DE EMEKLİ KADINLARINI BULUŞTURDU
Keçiören Belediyesi Emekliler Platformu tarafından düzenlenen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü özel programı Keçiören’deki emekli kadınları bir araya getirdi.

Programda Emekliler Platformu Türk Sanat Müziği Ekibi’nin verdiği konser ile müziğe ve eğlenceye doyan emekli kadınlar, şarkılara hep birlikte eşlik ederek keyifli saatler geçirdiler. İkramlar ve toplu fotoğraf çekimi ile sonlanan programdan memnun olarak ayrılan tüm 
katılımcılar, düzenlediği etkinlikten ötürü Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak’a teşekkürlerini ilettiler.

8 Mart nedeniyle bütün kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayan Başkan Mustafa Ak, “Emeklilerimizin sosyal yaşama daha aktif katılabilmeleri için bu tür programlar düzenliyoruz. Güngörmüş büyüklerimize yönelik çalışmalarımız bundan sonra da devam edecek” dedi.

KKTC BÜYÜKELÇİSİ’NDEN BAŞKAN AK’A ZİYARET





KKTC’nin Ankara Büyükelçisi Fazıl Can Korkut, Keçiören Başkanı Mustafa Ak’a nezaket ziyaretinde bulundu.
Başkan Ak’ın makam odasında gerçekleşen görüşmede Büyükelçi Korkut, Keçiören’e ilk defa geldiğine dikkat çekerek, “Çok güzel bir Keçiören gördüm. Yaptığınız çalışmaları çok beğendim. Lojistik anlamda da ne zaman sıkışsak sizden her zaman yardım alıyoruz. Bize ve KKTC’ye verdiğiniz destek için size çok teşekkür ediyorum” dedi.
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade eden Başkan Ak ise, “Bizim Keçiören Belediyesi olarak yurt içi ve yurt dışında birçok kardeş belediyemiz var. KKTC’de de Güzelyurt Belediyesi ile kardeşiz. Düzenli olarak görüşmeler gerçekleştiriyoruz ve bu sayede karşılıklı olarak fikir alışverişinde bulunup deneyimlerimizi paylaşıyoruz. Düzenlediğimiz şölenlere ve festivallere karşılıklı olarak gidip, heyetler gönderiyoruz. Allah nasip ederse her yıl gerçekleştirdiğimiz Uluslararası Ramazan Etkinlikleri’nde her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayı içerisinde sizi ağırlamak istiyoruz” diye konuştu.
Başkan Ak, Büyükelçi Korkut’a Esmaü-l Hüsna Hat Sanatı kitabı ve porselen tabak hediye etti.
Görüşmenin sonunda Mustafa Ak Büyükelçi Korkut’a, Belediye Başkanlığı binasının girişinde bulunan Gümüşdere Ihlamur Vadisi, Mevlana Spor ve Kongre Merkezi ve Neşet Ertaş Sanat ve Gösteri Merkezi maketlerini göstererek projeler hakkında bilgi verdi.

ABD Enerji Politikasında Kaya Gazı Devrimi



abd-bayragi

ABD Enerji Politikasında Kaya Gazı Devrimi

Yasin KÜÇÜKKAYA
Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler
Biz insanlar hayatta kalabilmek için beslenme ve barınmaya ihtiyaç duyarız. Hayatımızı idame ettirebilmemiz için gereken beslenme ve barınmaya hareket halinde olarak cevap veririz. Sözü geçen hareketin kendisine ihtiyaç duyduğu birincil faktöre “enerji” demekteyiz. Dolayısıyla yaşamsal faaliyetlerimizi öncelikli olarak enerji sonra da enerjiye olan ihtiyacımızın ölçüsü belirler.
İnsan topluluklarının oluşturduğu devlete, kendisini oluşturan insanların hizmetini üstlenen üst otorite olması bakımından birtakım görevler düşmektedir. Bu anlamda devletler, kendisine söz hakkı veren insanların enerji ihtiyacını karşılamak üzere “enerji politikaları” belirler.
Küresel bir güç olan ABD’nin, enerji tüketiminde zirvede olmasından ötürü belirleyeceği enerji politikaları, dünyanın geriye kalan kısmını da ilgilendiren bir durumdur. Diğer taraftan, doğalgazı bir çeşit silah olarak kullandığını her fırsatta hatırlatan Rusya, kendisinden doğalgaz ithal eden ülkeleri fiyatlar dengesinde oynamalar yaparak tehdit etmektedir. Dolayısıyla bu durum en çok ABD ve müttefiki olan AB ülkelerini sıkıntıya sokmaktadır. Nitekim “Ukrayna Krizi” ile beraber bu sıkıntılar adeta gözler önüne serilerek dile getirildiğinde tüm dünya kamuoyunun ilgisine yol açmıştır. Çevreye zararının oldukça az ve petrolden daha ucuz olması bakımından tercih edilen doğalgazın büyük çoğunluğunun Hazar Havza’sında olması, petrolün ise çoğunluğu Orta-Doğu olmak üzere Asya ve Kuzey Amerika kıtalarındaki dağılımı, enerjiye olan ihtiyacını kendi kaynaklarından sağlayamayan ABD’yi alternatif enerji kaynaklarına yöneltmiştir. Bu kaynakların başında yenilenebilir enerji kaynakları gelse de uzun vadede umut vadeden alternatif enerji kaynağı, kaya gazıdır.
Kaya gazı, şeyl kayacı* yataklarında bulunan konvansiyonel olmayan doğal gaz türüdür. Konvansiyonel gaz, geçirgenlik düzeyi yüksek rezervlerde bulunur ve rezerv içinde akışkan bir yapıda olduğundan, sondaj sırasında kuyuya kendiliğinden akar. Ancak konvansiyonel olmayan gaz, sıkı ve düşük geçirgenlik düzeyine sahip kaynaklardan elde edilir. Bu yüzden geçirgenlik düzeyini arttırmak  ve gazın kuyuya akışını kolaylaştırmak için rezervlerin yapay olarak indüklenmesi gerekir.[1]Kaya gazının çıkarılması için hidrolik kırma ve yatay sondaj yöntemleri kullanılır. Hidrolik kırma yöntemi, kum, su ve çeşitli kimyasallardan oluşan yüksek basınçlı bir karışımın kaya gazı oluşumlarında sıkışan gazı çıkarmak için pompalanması işlemidir. Bu sayede kayaçta çatlaklar açılarak, doğal gazın bu çatlaklardan kuyuya akması sağlanır.
İlk kaya gazı kuyuları 1821 yılında New York’ta açılmıştır. Bu kuyulardan genellikle aydınlatma amaçlı kullanılan az miktarda doğal gaz elde edilmiştir. Bunun yanı sıra kaya gazı oluşumlarında saha geliştirme çalışmaları bundan yaklaşık yüzyıl önce Ohio ve Kentucky’de başlatılmıştır. Hidrolik kırma yöntemi de nihayet 1950’li yıllarda gerçekleştirilmiştir. Ancak geniş çaplı kırma ve kaya gazı çalışmaları 1980’li yıllarda Teksas’taki Barnet sahasında başlatılabilmiştir.[2]
ABD’de kaya gazı devriminin önünü açan bir başka husus mülkiyet hakları rejimidir. Diğer ülkelerin aksine ABD’de bir ev sahibi, kendisine ait olan arazinin ve o arazideki yeraltı kaynaklarının da sahibidir. Şirketler ev sahipleriyle anlaşmalar yaparak o arazide sondaj çalışmaları başlatabilir. Bu da ev sahiplerinin arazilerinde sondaja izin vermeleri için mali bir teşvik niteliğindedir. Öte yandan ABD toplumu petrol ve gaz sondaj çalışmalarının onlarca yıldır yürütülüyor olmasından ötürü bu duruma alışkın olup, sondaj kulelerine ve tankerlere oldukça aşinadır.
Kaya gazı devriminin başlangıcından bu yana veriler, yaklaşık 1 trilyon dolarlık maliyetle 150.000 kuyu açıldığını göstermektedir ve bir kaya gazı kuyusunun açılmasının maliyeti 3 ila 12 milyon dolar arasında değişmektedir. Örneğin Japon Mitsubishi Corp şirketi gibi önde gelen denizaşırı şirketlerden birkaçı, düşük gaz fiyatları ve azalan rezervler sonucunda 600 milyon dolardan fazla zarar etmesine rağmen, ABD’de kaya gazı sektörüne yatırım yapmaya devam etmişlerdir. Çünkü bu şirketlerin birincil kaygısı kar elde etmek olmayıp, asıl kaygıları hidrolik kırma ve yatay sondaj çalışmaları hakkında bilgi toplamak olmuştur.
Her ne kadar 2013 yılında yavaşlamış olsa da, birçok uzman ABD’nin kaya gazı üretiminin gelecekte de artarak devam edeceğini belirtmektedir. ABD Ulusal Enerji Ajansı’nın, ABD’de gaz üretim miktarının 2011 yılında tahmini 650 milyar metreküpten 2035 yılında 840 milyar metreküpe çıkacağını öngörmektedir. Bu projeksiyon, ABD’yi en büyük gaz üreticisi olarak Rusya’nın ve en büyük hidrokarbon üreticisi olarak Suudi Arabistan’ın önüne taşımaktadır.[3]
Kaya gazındaki yükselişinin ABD’yi en büyük doğalgaz üreticisi haline getirerek Rusya’nın bir adım önüne geçireceği düşünülürken, kaya gazının sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) şeklinde ihracatının da yüksek oranda olması beklenmektedir.*LNG’nin elde edilmesi için doğalgazın soğutulması gerekir ve bu oldukça maliyetlidir fakat bu sayede doğalgazın taşınması için boru hatlarına ihtiyaç duyulmaz, deniz yolu taşımacılığıyla oldukça makul bedeller karşılığında taşınabilir.
Geçtiğimiz aylarda ABD’li meclis üyeleri, ABD’li şirketlerin doğalgaz üretimi yapması ve Amerika’nın müttefiklerine gaz ihraç etmesi için bürokratik formaliteleri azaltmayı amaçlayan Kuzey Atlantik Enerji Güvenliği Yasası’nı Senato’ya sunmuştur. Wall Street Journal’da yayınlanan, yasa tasarısını destekleyen Senatör John Hoeven ve Senatör John McCain’in ortak kaleme aldığı baş yazıda, yasanın amacı şu sözlerle özetlenmiştir: “Bugün ABD, müttefiklerimizi Rusya’nın Avrupa doğalgaz piyasası üzerindeki hakimiyetinden kurtarma gücüne sahiptir… Gücümüzü bilgece kullanmalıyız; müttefiklerimizin Rus baskılarına direnmesine yardım ederek ulusal ekonomimizi canlandırmalı ve ulusal güvenliğimizi güçlendirmeliyiz.”[4]

Dipnotlar:
* Genellikle çimento yapımında ve tarımda kullanılan şeyl tortul kayaç türlerinden biridir ve son yıllarda kaya gazı çalışmalarına ön ayak olarak enerji üretimine katkı sağlamıştır.
[1] U.S. Department of Energy (2009) “Modern Shale Gas Development in the United States: A Primer,” Oklahoma, 14-15.
[2] U.S. Department of Energy, “Modern Shale Gas Development” 13.
[3] I EA (2013), “World Energy Outlook 2013,” Paris, France, 108-109.
* LNG: Doğalgaz, atmosfer basıncında -162° C ye kadar soğutulduğunda yoğunlaşarak sıvı faza geçer ve “sıvı doğalgaz (LNG)” olarak adlandırılır. LNG renksizdir, kokusuzdur, zehirli değildir ve korozif özelliği yoktur.
[4] Hoeven, John and John McCain. 2014. “Putting America’s Energy Leverage to Use,” Wall Street Journal. (07/28)

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts