Sunday, 13 September 2015

Eski Bordo Bereli Kandili Yerinde İnceledi! Kandilin 3'te 2'si Öldürüldü!


Eski Bordo Bereli Kandili Yerinde İnceledi! Kandilin 3'te 2'si Öldürüldü! Eski bir Bordo Bereli, güvenlik ve strateji uzmanı Mete Yarar, Hürriyet'ten İzzet Çapa'ya PKK'nın Suriye'de öğrendiği ve Türkiye'de devreye soktuğu yeni savaş yöntemlerini anlattı. 13 Eylül 2015 Pazar 14:18

Eski Bordo Bereli Kandili Yerinde İnceledi! Kandilin 3'te 2'si Öldürüldü!

Buna göre, terör örgütü PKK'nın dağlardaki savaşı şehirlere taşımasının sebepleri var. Ayrıca mafya hesaplaşmalarında bile kadın ve çocukların çatışmalardan uzak tutulmasına rağmen, PKK'nın asker ve polisi kadın ve çocukların yanında şehit etmesinin de bir amacı var.. HAVA OPERASYONLARINDA DAĞ TAŞ MI VURULUYOR - "Hava operasyonlarında sadece dağı, taşı vuruyorlar" kanısı var toplumun bazı kesimlerinde... - Ben de bu sorunun cevabını bulabilmek için yerinde çekim yapmaya İncirlik'e gittim ve hava operasyonunun pir parçası olan bir tanker uçağına binerek havada beş saat kaldım. Operasyona katılan pilotlarla yüz yüze konuştum. Gizlilik sınırlarını aşmamak kaydıyla bazı görüntüleri izleme fırsatı buldum. SON 25 YILIN EN BÜYÜK HAVA HAREKATI Hava Kuvvetleri'nin teknolojik anlamda gelmiş olduğu nokta, dağın taşın vurulmasına müsade etmiyor. Geçen gün yapılan 100 uçaklık hava harekatı, son 25 yılın en büyük hava operasyonuydu. Ve Kandil'de bulunan 1500 kişilik aktif gücün üçte ikisi etkisiz hale getirildi. - Peki bu kadar başarılıysak Dağlıca baskını nasıl gerçekleştirildi. - Gelinen noktada teröristler, artık dağdan şehre inerek eylem yapmıyor. Şehirden dağa çıkarak yapıyor. PKK BUNU SURİYE'DE ÖĞRENDİ, DUYGUSAL KOPUŞ İSTİYORLAR - PKK, güvenlik görevlilerini eşi ve çocuklarının yanında öldürerek ya da uykudayken kafalarına kurşun sıkarak neyi hedefliyor. - PKK terör örgütü, Suriye'de yalnızca bomba yapmayı öğrenmedi. Başka bir şeyi daha fark etti. O da; bir yerin hakimiyetini sağlamak için askeri gücün yetmediği ve asıl bölünmenin duygusal kopuşlarla olduğu gerçeği.. Bu yüzden de insanların canını acıtan, travma gerçekleştirecek ve duygusal kopuşlara yol açacak kahpece saldırılara başladı. Son zamanlardaki eylemlerin temel amacı, toplumun sinir uçlarını harekete geçirmektir. PKK MAFYANIN ÖTESİNE GEÇTİ Mafyanın kendi arasındaki savaşlarda bile kadınlar ve çocukların dışarıda tutulduğu bir gerçekken, PKK mayfanın da ötesine geçti. HÜKÜMETTEN DE AÇIKLAMA Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, "Bölücü terör örgütü, arkasında kim olursa, hangi desteği olursa olsun, tekne kazınır gibi kazınacak. Şu anda dağ kadrosunun kuvvetli bir kısmı imha edildi. Şehirlerdeki yapılanmaları sökülüp atılıyor"açıklamasını yaptı. Haber 7

Oku Paylaş => WHaber.com Türkiye'nin Online Haber Merkezihttp://www.whaber.com/gundem/eski-bordo-bereli-kandili-yerinde-inceledi-kandilin-3-te-2-si-olduruldu-h288.html

WHaber.com - Türkiye'nin Online Haber Merkezi

Oku Paylaş => WHaber.com Türkiye'nin Online Haber Merkezihttp://www.whaber.com/gundem/eski-bordo-bereli-kandili-yerinde-inceledi-kandilin-3-te-2-si-olduruldu-h288.html

WHaber.com - Türkiye'nin Online Haber Merkezi

Mustafa Altun Bir Tespit: "Düz mantık"


Mustafa Altun
Bir Tespit:
"Düz mantık"
Dün pazarda dolaşırken iki beyfendi arasındaki diyaloga kulak misafiri olduk. Biri diğerine 'düz mantık'la hareket edeceksin dedi. Sürekli duyduğumuz bir ifade ancak bunun bilinen mantık bilgisiyle ilişkisi nedir diye düşündüm. Puslu mantık, sembolik mantık, klâsik mantık gibi terimlere rastlıyoruz ancak halk arasındaki bu 'düz mantık'ın ne olduğu hiç dile gelmiyor.
Mesela kırmızı ışıkta duracağı yerde geçen biri 'düz mantık'ını mı işletiyor? Türk toplumunun düşünme tarzını anlamak açısından dile yansıyan bu ifadeyi sorgulamak gerekir diye düşünüyoruz.
Şu alıntıyı da eklemek isteriz:
"mantık İng. logic
(Yun. logike (tekhne)) I. a. Doğru düşünme sanatı ve bilimi, b. Doğru düşünmenin yolu ve yöntemi, c. Mantıksal düşünme yeteneği. II. En geniş anlamıyle: Düçüncenin ve düşüncenin varlık biçimlerinin, öğelerinin, biçimlerinin, türlerinin, olanaklarının, yasalarının ve düşünce bağlamlarının bilimi. Mantığın temel biçimleri:
1. Geleneksel biçimsel (formel) mantık: Düşünmenin içerik bakımından doğruluğunu değil, biçimsel doğruluğunu göz önünde bulundurur; düşünce biçimlerinin bir çözümlenmesidir (Aristoteles, "logike" sözcüğünü bu anlamda kullanmaz, mantık karşılığı "analitik" der); verilmiş önermelerden başka önermelerin çıkarılmasının kurallarını saptar. Öğeler öğretisi ve yöntem öğretisi olarak ikiye ayrılır; öğeler öğretisi: kavramlar, yargılar, çıkarımlar ve mantığın temel ilkelerini; yöntem öğretisi: kanıtlama yollarını, yöntemleri ve bilimlerin genel kuruluş ilkelerini araştırır; bilimlerin ilerlemesi ve gelişmesiyle kapsamı ve önemi artmıştır, giderek mantığın yanında ortaya çıkan bir bilim öğretisi olarak oluşmuştur; bu yeni bilim öğretisi Bacon ve Descartes'tan bu yana, yeni bir şey öğretmeyen tasımın karşısına konmuştur.
2. Ruhbilimsel mantık (19. yüzyıl): Düşünmeyi ruhbilimsel açıdan (bilinç içeriklerinden kalkarak) kavramaya çalışır.
3. Transsendental mantık (Kant ve Yeni Kantçılık): Düşünmenin salt biçimini inceleyen biçimsel mantıktan ayrı olarak bilginin mantıksal koşullarını göstermeye çalışır.
4. Varlıkbilimsel (ontolojik) mantık: a. Genel olarak: Düşünme biçimlerini varlık biçimleriyle eşit kılar. b. Hegel'de doğa ve tinin temelinde bulunan öz-biçimleri ve öz-bağlamları öğretisi; ancak bu mantıksal dizge değişmez bir töz olarak değil, tersine logos'un -> eytişimsel bir biçimde ileriye doğru giden bir gelişmesi olarak kendini gösterir (eytişimsel mantık).
5- Dil mantığı : a. İlkin Aristoteles'te, sonra Stoa'da, -> adcılıkta ve yeniden -> görüngübilimde değişik biçimlerde anlam çözümlemeleriyle ve giderek (ruhbilimciliğe karşı olarak) salt mantık biçiminde (Bolzano, Brentano, Meinong, Husserl), ayrıca modem deneycilerde ve analitik felsefede karşımıza çıkar (Carnap, Wittgenstein); b. Yorumlayıcı (Hermeneutik) mantık: mantıksal biçimleri ve bağlantıları kendi başına bir şey olarak değil de, konuşma ve düşünme biçimleri olarak ele alır ve bu biçimleri sözün (konuşmanın) canlı durumu içinde, deyişlerin somut yorumlanması yoluyla kavramaya çalışır (H. Lipps).
6. Matematiksel mantık (simgesel mantık, lojistik, modern mantık): Kavramları sözcüklerle değil, imlerle göstererek işlem yapan mantık. İlkin Leibniz'de karşımıza çıkar (logica mathematica), dizgesel temellendirilişi: 19. yüzyılın ikinci yarısında Boole, Schröder ve Frege ile; geliştirilmesi: Russell ve Whitehead, ayrıca Carnap ve H. Scholz ile. Mantığı matematiksel yöntemle kesin, güvenilir ve salt olarak temellendirmeye çalışır, dilin çok anlamlılığından kaçınmak için, doğal dil yerine tek anlamlı ve mantıksal hesaplara elverişli yapma bir imler-simgeler dili koyar.
7. İki değerli mantık: Aristoteles'e dayanan klasik mantık iki değerlidir; iki değer tanır. Bu değerler günlük dilde dendiği gibi doğru ve yanlış değil de, doğru ve doğru olmayandır. (Ör. A doğrudur -A doğru değildir; biri doğru ise öteki zorunlu olarak yanlıştır, ikisi dışında başka bir olanak yoktur.)
8- Çok değerli mantık: İki değerden daha çoğunu, çoğunlukla da üç değer tanır: doğru, yanlış, olanaksız (P. Février); doğru, yanlış ve belirsiz (Reichenbach).
Kaynak: BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü 1975"

Mustafa Altun Yeni Yayın: OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ





Mustafa Altun
Yeni Yayın: OSMANLI TÜRKÇESİ METİNLERİ
Tanıtım Yazısından:
"Kitap hazırlanırken, okuyucuların kolayca yararlanabilecekleri bir yöntem izlenmiştir. Kitapta yer alan metinlerin hem eski harfli şekilleri hem de günümüz alfabesiyle okunuş biçimleri verilmiştir. Böylece metinleri eski harflerden izleyen okuyucu, okumakta zorlandığı yerlerde metnin okunmuş biçiminden yararlanabilecektir. Metinlerde geçen bütün kelime ve tamlamalar, bir sözlük biçiminde düzenlenmiş ve kullanıldıkları yerlere göre anlamlandırılmıştır. Böylece okuyucu başka bir kaynağa ihtiyaç duymaksızın kitaptan yararlanabilecektir.
Kitapta ağırlıklı olarak edebî metinlere yer verilmiştir. Bunlar da, daha çok Yenileşme Devri Osmanlı Türkçesine ait olup, Cumhuriyet, Millî Edebiyat, Fecr-i Ati, Servet-i Fünun ve Tanzimat dönemi şair ve yazarlarından yapılmış seçkilerdir. Bununla birlikte Baki, Fuzuli, Nedim, Neşati, Taşlıcalı Yahya gibi kimi klasik dönem şairlerinden örneklere de yer verilmiştir. "

Wednesday, 9 September 2015

Başsavcı Salihoğlu: 60 yaşındayım. Her dakika çağırdıkları zaman savaşmaya hazırız



Başsavcı Salihoğlu: 60 yaşındayım. Her dakika çağırdıkları zaman savaşmaya hazırız

Son günlerde meydana gelen terör olaylarında şehit olan güvenlik görevlileri için İstanbul Adalet Sarayı'nda saygı duruşunda bulunuldu.

9 Eylül 2015 13:36
Adliyenin atrium alanında saat 12. 00'da toplanan hakim ve savcılar ile adliye personeli, şehitler için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu. Ardından İstiklal Marşı okudu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı  basın mensuplarına yaptığı açıklamada, "Memleketimizdeki nice vatan evladı aslanlarımız, komutanlarımız vatan uğruna kahpece tuzaklara uğramakta ve şehit olmaktadır. Biz de şehit ve gazi olan arkadaşlarımıza İstanbul Adliyesi olarak saygımızı ve onların heran yanlarında olduğumuzu belirtmek için böyle bir toplantı düzenledik. İstiklal Marşımızla da bu toplantıyı taçlandırdık" dedi.
"BU ÜLKENİN BÜTÜN İNSANLARI BİRBİRİNİN KARDEŞİ"
Hadi Salihoğlu, "Ben bu ülkenin bu güzel insanlarının özgürlük ve Türk bayrağının sonsuza dek dalgalanacağını, birlik ve beraberliğimizi hiç kimsenin bozmayacağı, bu ülkenin bütün insanları birbirinin kardeşi olduğu, Türk milletini meydana getirdiğini ifade etmek istiyorum" dedi.
"
60 YAŞINDAYIM. HER DAKİKA ÇAĞIRDIKLARI ZAMAN SAVAŞMAYA HAZIRIZ"
Ülkenin kolay elde edilmediğine vurgu yapan Salihoğlu, "Atalarımız, dedelerimiz kan vererek elde etti. Bir tek çakıl taşı dahi verilmeyecek. Hainlik yapanlar da yaptıkları hainliğin ve akıttıkları kanda boğulacak. Ben tekrar aziz şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum. Çok kıymetli ailelerine sabırlar diliyorum. Ama kimse Türk milletini korkutacağını zannetmesin. Şahsen ben 60 yaşındayım. Her dakika çağırdıkları zaman savaşmaya hazırız. Büyük Türk milleti her zaman sağolsun" diye konuştu. (DHA)
Başsavcı Salihoğlu: 60 yaşındayım. Her dakika çağırdıkları zaman savaşmaya hazırız

Monday, 7 September 2015

BAŞKASI DEĞİLDE NEDEN TURKUAZ/DAMLA

 BAŞKASI DEĞİLDE NEDEN TURKUAZ/DAMLA

PEK ÇOK RESTORANDA VEYA LOKANTADA FİKRİNİZİ SORMADAN, DAMLA SUYU GETİRİP HEMEN AÇIYORLAR...
Dün gece eve dönerken su almak üzere markete uğradım, görevliye şöyle sordum:
1,5 lt. su var mı? Ama Turkuaz/Damla dışında lütfen
Turkuaz çıktığından beri bu şekilde su alıyordum artik.
Para verip kötü su içmeye hiç niyetim yok! Marketteki adamın dediklerini aynen
aktarıyorum:
- Abi, ben o sudan satmıyorum. İnan ki gelen müşterilerden onda dokuzu senin söylediğin şeyi söylüyor.
Peki, neden halen satıyorlar?' diye sordum.
- Abi, Turkuaz/Damla suyu, marketlere bedava veriliyor, satarsan kara geçiyorsun, satmazsan öylece duruyor. Ama ben satmıyorum, çünkü alan yok.
Ayrıca CocaCola satanın Turkuaz/Damla da satma zorunluluğu var, hatta Başka su sattırmamaya
çalışıyorlar.
Uzun söze gerek yok; hiç kimse almazsa, hiç kimseye satamazlar.. .
Lütfen okuyun, okutun! Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum.
Türkiye'de bazı şişeli içme suları doğal kaynak suyu değil.
Doğal kaynak sularında devlete para ödemeniz gerekiyor, artı bu tesislerin yatırım maliyeti çok
yüksek.
Dolayısıyla CocaCola ne yaptı,
kaynak suyu araştırmalarının maliyetlerini çok yüksek bulduğu için
Bursa/Kestel ovasındaki CocaCola fabrikasında derin kuyu pompalarıyla ovanın suyunu çekerek bunu da termostan geçirip filtre ederek hem CocaCola meşrubatını hem de Türkuaz/Damla' yı şişelemeye başladı.
Türkuaz/Damla' nın etiketinin üst ve altındaki Kahverengi şeritlere dikkat
edin:
Sofra İçeceği' yazar.
Binlerce dönümlük tarım arazisinin bulunduğu
ve CocaCola hariç
hiçbir İsletmeye 'derin kuyu pompası' çakma izni verilmeyen Kestel ovasında,
yeraltından çekilen su, filtre edilip daha sonra içine bazı mineraller katıldıktan
sonra
Türkiye'nin en ücra kasabalarına bile satılıyor ve lıkır lıkır içiliyor.
Bazı yazlık kasaba ve köylerde neredeyse Turkuaz/Damla harici içme suyu bulamazsınız çünkü
dağıtım ağı çok güçlü. Bayilere baskı bile olduğu yolunda duyumlar aldım.
Turkuaz/Damla içmeye Devam edecekseniz, unutmayın, yapay bir su içiyorsunuz.
Duyarlı bir vatandaş olarak konuya dikkatinizi çekerim.

Her tarafı doğal kaynak sularıyla dolu memlekette, millete kuyu suyunu zorla ve de üstüne para alarak içiriyorlar.
İçmeyin arkadaşlar!
Gönderenin Notu:
Kola'nın Ülkesi'nin 1960 lı yıllarda,
Özellikle ilkokul Öğrencilerine Ücretsiz süt tozu, balık yağı ve peynir yardımı yaptığını,
bu tarihlerden sonra Anadolu tarihinde ilk kez çocuk felci vakalarının görüldüğünü
ve de sonraları Çocuk felci aşısının 'rutin aşılar' arasına sokulduğunu,

bu aşıların bizlere büyük paralarla satıldığını HATIRLAYIN VE UNUTMAYIN..

Küba gibi bir ülkenin 'İnsan sağlığıyla ticaret olmaz' diyerek,

(ABD de bile patent aldığı) kanser aşısını,

yoksul ülkelere ilacı,
isteyen Ülkelere de patentini Ücretsiz verdiği,

buna karşın tüm AB / ABD / İSRAİL'in yapay hastalıklarla hazinemizi ve sağlığımızı emdiklerini

BİLİN VE UNUTMAYIN..
Ücretsiz' adını bile söylemeyen bu malum firmalar,
'Ücretsiz su veriyorlarsa'
bunun nedenini DÜŞÜNÜN VE BULUN!!
Yazan ---Y.Doç. Dr. Cemalettin CAMCI

Friday, 4 September 2015

KOSGEB destekleri ‘katlanarak’ büyüyor


KOSGEB destekleri ‘katlanarak’ büyüyor







Eylül 01, 2015 - 7:17:00
KOSGEB tarafından geçen yıl 22 bin 867 işletmeye 164 milyon 465 bin 277 lira kaynak aktarıldı. Bu yıl ağustos ayı itibarıyla ise 27 bin 645 işletmeye toplam 202 milyon 449 bin 728 lira destek sağlandı.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından geçen yıl 22 bin 867 işletmeye 164 milyon 465 bin 277 lira kaynak aktarıldığını belirterek, bu yıl ağustos ayı itibarıyla ise 27 bin 645 işletmeye toplam 202 milyon 449 bin 728 lira destek sağlandığını bildirdi. 
Bakan Işık, yaptığı açıklamada, Türkiye'de işletmelerin yüzde 99,85'ini, istihdamın yüzde 76'sını, ihracatın yüzde 59,2'sini, katma değerin yüzde 53,3'ünü ve toplam satışların yüzde 63'ünü oluşturan KOBİ'lerin ülke ekonomisi için çok önemli olduğunu söyledi. KOBİ'lerin sadece Türkiye'de değil dünyada da ekonomilerin dinamoları olduğunun altını çizen Işık, bu sebeple bakanlık olarak KOBİ'lere çok önemli destekler sunduklarını anlattı.
Ekonomik ve sosyal ihtiyaçların karşılanmasında küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin payını artırmak, rekabet güçlerini ve düzeylerini yükseltmek, sanayide entegrasyonu ekonomik gelişmelere uygun biçimde gerçekleştirmek amacıyla kurulan KOSGEB'in bu kapsamda KOBİ'lere sağladığı teşviklere dikkati çeken Işık, desteklerinin artarak devam ettiğini belirtti.
KOBİ'lere "markalaşma ve kurumsallaşma" çağrısı
KOSGEB tarafından geçen yıl 22 bin 867 işletmeye 164 milyon 465 bin 277 lira kaynak aktarıldığını hatırlatan Işık, bu yıl ağustos ayı itibarıyla ise 27 bin 645 işletmeye toplam 202 milyon 449 bin 728 lira destek sağlandığını bildirdi. Işık, ağustos ayı sonu itibarıyla geçen yılın aynı dönemine oranla destek alan işletme sayısının yüzde 21, söz konusu dönemde kullandırılan destek tutarının ise yüzde 23,10 arttığını kaydetti.
Işık, KOSGEB'in kuruluşunun 25. yılında yeni destek programları hazırladığına da değindi. KOBİ'lerin sağlıklı büyümesi, kurumsallaşması, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilmesi ve markalaşmaları için bu yıl içinde "markalaşma ve kurumsallaşma" destek programı için 100 milyon liralık çağrıya çıkıldığını anımsatan Işık, "215 projeye toplam 45,4 milyon lira destek sağlandı. Kalan bütçenin faydalandırılması için de en kısa sürede yeniden çağrıya çıkılacak" dedi.
En hızlı büyüyen 100 şirketin 82'sinin KOSGEB veri tabanına kayıtlı olduğunu ve bunların 43'ünün KOSGEB destek programlarından yararlandığına dikkati çeken Işık, "KOBİ'ler Türkiye'nin geleceği, bu sebeple ülkenin değişmez gündemlerinden biri olmalı. Hükümet olarak KOBİ'lerin önünü açacak her çalışmaya destek verdik, vermeye de devam edeceğiz. KOBİ'lerin üzerine düşen de bu destekleri sonuna kadar etkin şekilde kullanarak, ülke büyümesine katkı sağlamak" değerlendirmesinde bulundu.

Karakash Abdülcelil: "200 Suriyeli mülteci Duisburg'ta"






Karakash Abdülcelil: "200 Suriyeli mülteci Duisburg'ta"
Dün akşam 03.09.2015 te Duisburg - Walsum'a 200'e yakın Suriye uyruklu göçmen mülteci geldi. üç otobüsle yerleşim yerine getirilen mültecilerin çoğunluğunun kadın ve çocuk olduğu bildirildi. Özellikle Müslüman Türklerin gönüllü olarak görev aldıkları kampa 30 civarında çadır kuruldu. Gönüllüler Kordinatörü Herr Sammler'nın ifadesine göre hala coksayida türk gönüllü yardım etmek için başvurdu ama şuan kimseyi kabul edemiyoruz, dedi. Gelen yardımlar konusunda da şuan içeride çalışmalar devam ediyor. Bazı ihtiyaç maddeleri hariç yardım alımıda
durmuş durumda.
Mültecilerle konuşan ve bize tercümanlık yapanların ifadelerine göre; çok soğuk olduğu ve gece uyuyamadiklari ifade edildi. Özellikle içeriden sesli olarak gelen gönüllü yardımcılar aracılığıyla Türk müslümanlara çok teşekkür ediyoruz, ifadesinde bulundular.
Duisburg yabancılar Meclisi Başkanı ErkanÜstünay da gelişmeler hakkında bilgi almak ve yardım etmek ve yapılan yardımlarında ulaştırılmasında öncü olmak amacıyla oradaydı.
Doğu Türkistan ınformation Merkezi Başkanı Abdulcelil Karakaş ta ziyarette bulunup göçmenlere geçmiş olsun dileklerinde bulunup, kamuoyunun bu konuya hassasiyetle eğilmesi gerektiğini ifade etti.

Wednesday, 2 September 2015

Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı : "ÇORUM'DA BAŞPEHLİVAN, RECEP KARA OLDU"



Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı :
"ÇORUM'DA BAŞPEHLİVAN, RECEP KARA OLDU"
Çorum Belediyesi tarafından 7'ncisi düzenlenen Geleneksel Çorum Yağlı Güreşleri'nde Recep Kara başpehlivan oldu.
Nazmi Avluca Spor Tesisleri'nde düzenlenen güreşlerde, 14 ayrı kategoride 600'e yakın sporcu mücadele etti.
Oldukça çekişmeli geçen müsabakalarda pehlivanlar rakiplerini yenebilmek için büyük çaba gösterdi. Güreşseverlerin en çok ilgi gördüğü müsabaka ise başpehlivanlık mücadelesi oldu.
Müsabakalarda yarı finale çıkan Recep Kara, Ünal Karaman, Serhat Balcı ve Hamza Köseoğlu, finale çıkabilmek için kıyasıya mücadele etti.
Yarı finalde rakiplerini yenen Kara ile Karaman, er meydanında bu kez başpehlivanlık için karşı karşıya geldi. Vatandaşların büyük ilgi gösterdiği ve yaklaşık 20 dakika süren müsabaka sonunda Kara başpehlivanlığı kazandı. Recep Kara geçen yıl da kazandığı Çorum Yağlı Güreşleri'nde başpehlivanlık unvanını korudu.
Güreşlerde kategorilerinde dereceye giren pehlivanlara, madalya ve para ödülü verildi. Başpehlivanlık müsabakasının ardından kürsüye çıkan Recep Kara, Ünal Karaman ve Serhat Balcı'nın madalya, kupa ve para ödülünü Çorum Belediye Başkanı Muzaffer Külcü ve Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Musa Aydın verdi.
"Gerektiği takdirde silah kuşanır, dağda ve cephede göğüs göğüse çarpışırız"
Güreşlerde başpehlivanlığı kazanan Recep Kara, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, kazandığı başarıdan dolayı gurur ve mutluluk duyduğunu ancak terör saldırıları nedeniyle sevinemediğini söyledi.
Terör saldırılarında şehit olan asker ve polislere başsağlığı, ailelerine de sabır dileyen Kara, "Ben, Çorum'dan, buradaki er meydanından sesleniyorum. Biz bugün er meydanında kispet giyip güreş tutuyoruz ama Allah'ın da izniyle gerektiği takdirde silah kuşanır, dağda ve cephede göğüs göğüse çarpışırız. Halkımız müsterih olsun. Bu şerefsizleri sevindirmeyelim. Ata sporumuzla bir arada olacağız, diri olacağız, iri olacağız ve bu vatan hainlerini sevindirmeyeceğiz. Bu güreşler de devam edecek inşallah" şeklinde konuştu.
Detaylı Bilgi İçin;

Şahinbey´den Çamlıca´ya 6 Bin Metrekarelik Park Ve Meydan



Şahinbey´den Çamlıca´ya 6 Bin Metrekarelik Park Ve Meydan


Orjinal Resim
http://www.sahinbey.bel.tr/tr/haber/1/3798/sahinbeyden-camlicaya-6-bin-metrekarelik-park-ve-meydan.aspx

Şahinbey Belediyesi’nin yaptığı kentsel dönüşüm çalışmaları alanında kalan Çamlıca Mahallesi’nde kamulaştırması yapılan 4 katlı binanın yıkımı yapıldı. Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Çamlıca Konutları’nın hemen alt tarafında kalan alana meydan ve park yapılacağını söyledi.
Çamlıca, Nuripazarbaşı ve Sakarya Mahallesi’nde yaptığı kentsel dönüşüm çalışmalarıyla burada kamulaştırmasını yapılarak yıkılan evlerin yerine 1.172 konut yapan Şahinbey Belediyesi, bu alana park ve meydan yapmak için çalışmalara başladı. Çamlıca Konutları’nın ve yeni yapılan Çamlıca Cami’nin bulunduğu alanda 4 katlı bir bina daha kamulaştırılarak yıkıldı. Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, bizzat iş makinesine çıkarak yıkılacak binaya ilk darbeleri vurdu. Çevresinde güvenlik çemberi oluşturulan bina dakikalar içerisinde yerle bir oldu.
Tahmazoğlu: “Hayırlı Uğurlu Olsun”
Başkan Tahmazoğlu, kentsel dönüşüm çalışmalarının devam ettiğini söyleyerek, “Çamlıca, Nuripazarbaşı ve Sakarya Mahallesi’nde yaptığımız kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında Çamlıca 1.172 konutumuz tamamlandı ve Özdemirbey Caddesi’ni de 6 şeride çıkardık. Burada bulunan Çamlıca Camisi’ni yıkarak yerine daha büyük bir cami yaptık. Buraya şimdi geniş bir park ve meydan yapıyoruz. Zanaat okulu bitiminde Çamlıca Konutları başlamadan buraya 6.000 metrekare alan üzerinde parkımız ve meydanımız olacak. Şu anda da caminin ön tarafında kalan binaları da yıkıyoruz böylelikle park ve meydan için alan açıyoruz. Ben şimdiden park ve meydanımızın hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Kamulaştırması yapılan binaların yıkımının ardından park ve meydan çalışmalarına başlanılacağı bildirildi.

TİKA'dan Kazakistan'daki arkeolojik kazılara destek



TİKA'dan Kazakistan'daki arkeolojik kazılara destek

Kumay Arkeoloji Kompleksinde Türk tarihine ait 2 bin yıllık kalıntılar bulundu
Bu haber 69 kere okunmuş.31 Ağustos 2015, Pazartesi - 20:00
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) desteğiyle Kazakistan'ın başkenti Astana' yakınlarındaki Kumay Arkeoloji Kompleksinde yapılan kazılarda Türk tarihine ait 2 bin yıllık kalıntılar gün ışığına çıkarıldı.   TİKA'dan yapılan açıklamada, Türkiye'den bilim adamlarının da katılımıyla Kazakistan'da yapılan arkeolojik kazılarda erken demir çağından kalma tek ve çift taş heykellere sahip "Türk tören çiftleri", ortaçağ döneminin mezar yapıları, büyük ölçekli binalara ait yapı kalıntıları ve uzun bir zaman diliminin kültürünü yansıtacak zenginlikte buluntular elde edildiği bildirildi.   TİKA'nın desteğiyle başkent Astana yakınlarındaki Kumay Nehri civarında gerçekleştirilen kazılarda Türk dönemlerine ait tarihi buluntuların incelendiği ifade edilerek, "Türk Jeopolitik Fenomeni: Kökeni ve Süreklilik Uluslararası Projesi" çerçevesinde Kumay Türk Arkeoloji-Etnografya Kompleksi anıtlarındaki çalışmalara Türkiye'den Doç. Dr. Abdullah Karaçağ ile Yrd. Doç. Dr. Ömer Zaimoğlu'nun da katıldığı belirtildi.   Kazakistan'ın başkenti Astana'da yapılacak EXPO 2017'ye kadar tamamlanması planlanan çalışmalarda, 2012'den bu yana Türkiye'den 5, Kazakistan'dan 35 olmak üzere toplam 40 bilim adamının görev aldığı kaydedildi.   "Kültürel mirası yansıtıyor"   Çalışmaların Türkler açısından önemine dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Zaimoğlu, Buyratau Milli Parkı'nın sınırları içerisinde kalan Kumay Nehri'nin zengin arkeolojik verilere sahip olduğunu ve birkaç bin yıllık dönemin kültürel mirasını yansıttığını bildirdi.   Zaimoğlu, Göktürkler döneminden ulaşan Bilge Kağan, Kültegin ve Tonyukuk anısına dikilen anıtlara kazınan Türkçe metinlerde, "Türk milletinin refahının ve bekasının, birlik olma ve vatan toprağını kutsal bilip sahiplenmeye bağlı olduğu"nun yazıldığını belirtti.   Altay, Sayan ve Tanrıdağları'ndaki Türkçe yazıtlar   Yazıtlarla ilgili bilgi aktaran Zaimoğlu, "Altay, Sayan ve Tanrıdağları'nda yer alan Türkçe yazıtlarda toprağın, dağın, ırmağın ve diğer kaynakların kutsandığı görülür. Bu anlayışla vatanına ve milletine kendini adamış kahraman atalarını abideleştirmişlerdir. Bunların arasında en çok tanınanları Kazakistan'da Merke ve Jaysan ile Doğu Kazakistan Sarı Arka bozkırında bulunan çok sayıdaki Türk anıtlarıdır" ifadesini kullandı.   Eserlerin bilimsel açıdan incelenmesi ve analitik olarak kavranmasıyla ilgili çalışmaların kapsamının genişletilerek devam ettiğini hatırlatan Zaimoğlu, anıtların restorasyonu, korunması ve alanın açık hava arkeoloji ve etnografya müzesine dönüştürülmesi çabalarının önemli adımlar olduğunu, bunların neticesinde Kumay Nehri bölgesindeki anıtların, Türklerin kadim tarihlerinin tanıkları olarak geleceğe taşınmalarının sağlanacağını kaydetti.   TİKA'nın desteğiyle 2009 yılından bu yana Kazak arkeologlar tarafından yapılan kazılarda Hun ve Göktürk devirlerine ait tapınak, mezar ve yerleşim merkezleri bulunmuştu.   (AA)   TRT Haber.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts