Monday, 25 January 2016

Hande Kazanova Kimdir?



Hande Kazanova Kimdir?

handee
Hande Kazanova’nın kısa hikâyesidir…
1973 İzmir’de Kazanovalar’ın arasına katıldı. Tek çocuktu ama o kadar bol kuzen vardı ki etrafta canı sıkılmaya fırsat bulamadı. İlkokulu Karşıyaka’daki Alaybey İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi de İzmir Özel Fatih Koleji’nde okudu. Buraya kadar olay hep İzmir’de geçiyordu ama 1992’de hayatının akışında bir dizi hızlı değişim yaşadı. Önce İstanbul Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nü kazandı. O esnada bir arkadaşının ondan habersiz doldurduğu formla Yeni Asır, Fuar Blendax güzellik yarışmasına katıldı ve 3. oldu. Bunu 1993 yılında Star Güzellik yarışmasında sonradan ilan edilen 4.’lük ve Japonya’da yapılan ve ilk 10’a girdiği Miss International yarışması takip etti.
İstanbul’da hem okuyup hem de model olarak çalışırken 1995’te Kanal 6’dan gelen bir teklifle sunuculuk da yapmaya başladı. Bu dönemde Müzik Kutusu, Sizin İstekleriniz, Tele Yarış gibi programlarda o televizyona, televizyon da ona iyice alıştı. Ardından Genç TV’ye geçtiğinde “Eğitim şart” diye düşünerek Diyalog’un oyunculuk ve spikerlik kurslarına katıldı. Yetmedi (bugün hâlâ sevgi ve rahmetle andığı) TRT İstanbul Radyosu’ndan Nedim Erağan’dan dersler aldı.
1997’de Sevgi Sözcükleri isimli programı yaparken Kandemir Konduk ona yeni bir kariyer önerdi: Oyunculuk. Koltuklarındaki karpuzlara en ağırını ekleyecekti ama bir avantajı vardı; Mahallenin Muhtarları’nda ona teklif edilen rol gayet iyi tanıdığı birisiydi. İstanbul’a okumaya gelen İzmirli bir kız, Ece, Hande’den başkası değildi. Üç yıl yetenekli ve tecrübeli oyuncularla, muhteşem dostluklar ve sıkı bir çalışma temposunda geçip gidiverdi. Dizi bittiğinde Hande de bu okuldan diplomasını almıştı. 2001’de yine bir diziye Aşkına Eşkıya’ya hazırdı.
Bu arada 2000 yılında Altın Portakal Film Festivali’nde sunuculuk yaptı. Aynı yıldan başlayarak Atv’de Şafak Karaman’la beraber hazırlayıp sundukları Pop 40’ın ardından Kiss TV, Eko TV, Best TV’de de programlar hazırlayıp sundu.
O dönemde, uzun yıllardır ilgilendiği astroloji konusunda da eğitim alması gerektiğine karar verdi. Bu nedenle 2001’de Astroloji Birliği Derneği’nin kapısını çaldı. Üç yıl boyunca her iyi bir öğrenci gibi sıkı çalıştı, Hesaplama ve Temel Bilgiler sınavlarını verip Yorumlama Projesi’ni de tamamlayarak sertifikasını aldı.
2003’te yeni bir yola çıktı. Kurtlar Vadisi dizisinde Avukat Canan rolü ona üç yıllık bir yaşam ve oyunculuk deneyimi kattı. Kurtlar Vadisi’nde rolü tamamlandıktan sekiz ay sonra, Eylül 2007’de Yanık Koza isimli televizyon dizisinde Suna karakteri olarak geri döndü. Yanık Koza’nın ardından, 2008’de Sıfır Noktası isimli bir televizyon filmindeki Didem rolünde izledik onu. Aynı yılın yaz aylarında da Atv’de yayınlanan Servet Avcısı isimli dizide Müzeyyen’di. Sonrasında Show TV’de yayınlanan kısa ömürlü dizi Karamel’de fettan Jülide karakterine büründü.
Bu hareketli dönemde astrolojiyi asla bir kenara bırakmadı. 2004’ten itibaren AstroArt astroloji okulundaki klasik astroloji, horary (saatler astrolojisi) eğitimlerini tamamlamıştı ve böylece hayatının en önemli dönemlerinden birine hazırdı. Hobi olarak başlayan ve gittikçe derinleşen astroloji tutkusu, 2006’da Yeni Aktüel dergisinde haftalık yorumlar yazmaya başlamasını sağladı. Artık o bir yazardı. Mart 2009’da, yeni ve çok farklı bir gazete olan Habertürk Gazetesi’ne transfer olduğunda astroloji yazıları hayatının daha büyük bir bölümünü işgal ediyordu.
Ta ki aynı yıl Eylül ayında Asuman Dabak onu tiyatro sahnesine davet edene kadar… O dönem gelen birçok teklife sahnenin sihirli tozu uğruna sırt çevirdi. Önce Şahane Düğün isimli oyunda aksi Doris’i, ertesi yıl da Harika Doğumgünü’nde Kate’i canlandırdı ve Türkiye’yi köşe bucak tiyatro kumpanyasıyla birlikte gezmenin tadını çıkardı. Şubat 2010’da artık biraz durulmak, dinlenmek ve yerleşik hayata geçmek üzere Bloomberg TV’de pazartesi günleri Devre Arası programında finansal astroloji yorumları yapmaya başladı. İlgilenenler için hala devam ediyor. Mart 2010 itibariyle Habertürk’te yayınlanan ve farklı ve sıradışı konuların işlendiği Öteki Gündem adlı programı sundu. Nisan 2010’da ayrıca TRT’de tüm yaz yayınlanan Hanımeli Sokağı dizisinde yer aldı.
Halihazırda Habertürk, HTkulüp, BloombergHT, Marie Claire, HThayat, 6. Cadde ve Mascarammaxxx gibi basılı, görsel ve dijital basında günlük, haftalık ve aylık astroloji yorumlarına devam ediyor. Astroloji konusunda kişisel ve kurumsal danışmanlık veriyor… Ve bir de astroloji meraklıları ve doğru düzgün bilgi arayanlar için bu siteyi hazırlıyor işte..

"Kıbrıs'ta çözüm enerjide Rusya bağımlılığını azaltır"



"Kıbrıs'ta çözüm enerjide Rusya bağımlılığını azaltır"

24 Ocak 2016 11:58

"Kıbrıs'ta çözüm enerjide Rusya bağımlılığını azaltır"

Uluslararası Enerji Ajansı İcra Kurulu Direktörü Birol, Kıbrıs sorunun çözümlenmesiyle Doğu Akdeniz doğalgazının Türkiye’nin ve AB’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltabileceğini söyledi. İsviçre’nin Davos kasabasında bu yıl 46.’sı düzenlenen Dünya Ekonomi Forumu’nda enerji piyasalarına ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Uluslararası Enerji Ajansı İcra Kurulu Direktörü Fatih Birol, “Doğu Akdeniz’de çok ciddi doğalgaz kaynakları var. Bizim düşüncemiz daha keşfedilmemiş doğalgaz yataklarının olduğu yönünde. Burada iki tane sorun var. Birincisi bu petrol rezervleri tüketici merkezlerine hangi yoldan gidecek. İkincisi de bu yolların hangisi daha ekonomik, hangisi daha az ekonomik? Bizim incelememiz, Türkiye üzerinden geçecek doğalgazın en düşük maliyetli opsiyonlardan biri olduğunu gösteriyor” dedi. Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği açısından Doğu Akdeniz rezervlerinin büyük önem taşıdığına işaret eden Birol, “Avrupa Birliği’nin Doğu Akdeniz’i önemli bir opsiyon olarak seçmesinin nedeni Rusya’ya olan bağımlılığını bir nebze azaltabilmek. Doğu Akdeniz bunlardan bir tanesi. Ayrıca yakında göreceğiz. Amerika’dan, Kanada’dan LNG vasıtasıyla gaz gelecek. Bunların hepsi Avrupa’nın Rusya’dan aşırı diyebileceğimiz bağımlılığını azaltması için bu bağlamda önemli bir opsiyon” ifadelerini kullandı.Birol konuşmasına şöyle devam etti: “Rusya’ya olan enerji bağımlılığımız son derece yüksek seviyede. Herhangi bir ülke bile olsa bir ülkeye bu kadar bağımlı olmak bütün yumurtaları aynı sepete koymak anlamına geliyor. Bu bakımdan Türkiye’nin hem Doğu Akdeniz’den, hem de Kuzey Irak’tan doğalgaz alması, hem kendi tüketimi için hem de bunu iletmek için, son derece doğru bir enerji ve dış politika unsuru olur. Doğu Akdeniz gazının iletilmesi bütün bölgenin arz güvenliğini artırır.”


“Bu sene petrol fiyatları düşük seviyede olacak”
 
Davos gündeminde düşük petrol fiyatlarının ilk sırada yer aldığını belirten Birol, “Biz bundan üç gün önce dünyadaki petrol fiyatlarını inceleyen bir rapor çıkardık. Bu raporumuza göre bu yıl büyük ihtimalle petrol fiyatlarının halen aşağı yönlü baskı göreceği bir yıl olacak. Bunun da nedeni şu, çok fazla petrol arzı var. Tüketim oldukça zayıf. Piyasada o kadar çok petrol var ki bu petrolün arzının fazla olması petrol fiyatlarının aşağı yönlü gitmesine neden oluyor” dedi.







TAV 1,1 milyar dolarlık ihale kazandı

TAV 1,1 milyar dolarlık ihale kazandı

25 Ocak 2016 10:14
http://finans.mynet.com/haber/detay/ekonomi/tav-11-milyar-dolarlik-ihale-kazandi/113768

Ortadoğu'nun en büyük havalimanı inşaat şirketi haline gelen TAV İnşaat, 1,1 milyar dolarlık Bahreyn Havalimanı Genişleme İhalesi'ni kazandı.Katar, Umman, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'dan sonra TAV İnşaat bölgedeki beşinci ülke başkenti havalimanı inşaat ihalesini de kazanmış oldu.

TAV Havalimanları Holding bünyesindeki şirket, Dubai merkezli ortağı Arabtec ile Bahreyn'de gerçekleştireceği inşaat ile havalimanının yıllık kapasitesini 4 milyon yolcudan 14 milyona çıkartacak. İhale kapsamında Bahreyn Uluslararası Havalimanı'na yeni bir terminal, servis binaları ve apron inşa edilecek.
 
Bu projenin Bahreyn havacılığının son 30 yıldaki en büyük ihalesi olduğunu belirten Bahreyn Havalimanı Şirketi (BAC-Bahrain Airport Company) CEO'su Muhammed Albinfalah, "Bu yatırım ile havalimanı kapasitesi katlanacak. 2019'dan itibaren Bahreyn bölgenin önemli bir aktarma noktası haline gelecek" dedi.

TAV İNŞAAT BÖLGENİN EN BÜYÜĞÜ
 
TAV İnşaat’ın devam eden havalimanı projeleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nde Abu Dhabi Havalimanı Midfield Terminal Kompleksi, Suudi Arabistan’da Riyad King Khaled Havalimanı Terminal 5, Cidde King Abdülaziz Havalimanı Uçak Bakım Hangarları ve Umman’da Muskat Havalimanı Altyapı İşleri yer alıyor.
 
Tamamladığı havalimanı projeleri arasında Türkiye’de Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes ve Gazipaşa Alanya havalimanları; Tunus’ta Enfidha, Mısır’da Kahire Terminal 3, Birleşik Arap Emirlikleri’nde Emirates Hangarları; Medine’de Prens Mohammed Bin Abdulaziz Havalimanı, Katar’da Hamad Havalimanı Yolcu Terminal Kompleksi, Makedonya’da Üsküp ve Ohrid, Gürcistan’da Tiflis ve Batum Havalimanları bulunuyor.
TAV 1,1 milyar dolarlık ihale kazandı


Friday, 22 January 2016

KURBAĞALAR DA ÖLÜR



KURBAĞALAR DA ÖLÜR


Sonbaharın serin akşamlarında, üzüm bağlarında iri salkımlı siyah ve beyaz üzüm çalmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmezsiniz. Bir iki arkadaşla cır cır böceklerinin seslerine kulak vererek gizlice evimizin yan tarafındaki üzüm bağına dalar, kucağımızı üzümle doldurduktan sonra ahırın damında midemize indirirken çöpleri aşağıya fırlatırdık. 
Uzun zamandır hoşlandığın kişiden bir şey beklemeden bir şeyler yapar, göz göze gelmemeye dikkat ederdik. İmkânsız sevginin verdiği hoş sabırla olağan hallerimizi olağan bulurduk belki de. Bir şekilde bir yerde tokalaştığımızda ellerimizin birbirini bulmasının verdiği sarhoşlukla sıradan bir sohbet eder, hiçbir şeyin farkında değilmişiz numarası yapardık. Ve böylece ortama uyum sağlardık. Bazen abi, bazen kardeş bazen pek de samimi olmadığımız bir dost olurduk.
Eski püskü, dört iri pilli, parlak hoparlörlü radyodan Malatya yöresinin türkülerini dinlerdik bazen. Siz bilmezsiniz. ‘’Burası Türkiye Radyolarının 1.programı, şimdi Yurttan Sesler programı ile sizlerle olacağız!’’ derdi radyodaki olgun bayan sesi. Ses hoş şekilde ortama yayılır, bir yerden aşırı sessizliği bozan bir çıtırtı duyulur, türkü başlayınca sessizlik efsunlu şekilde dağılırdı.
Bazen çamurdan arabalar ve bu arabaların tekerlerini yapardık. Güneşte araçlarımızın kurumasını beklerken çeşmenin buz gibi suyu ile birbirimizi ıslatır, tozun toprağın içinde tepinirdik. Babalarımız bir yerlerden bize bağırınca çalılıklara saklanırdık. Kuruyan araçlarımızı ‘’vu vuuu vu’’ diye sürerdik. Bazılarınız belki bilir.
Bazen iğrenç benekli bir kurbağa yakalardık çocukken. Ufak çakılları sırtına vurarak çakılların nasıl sektiğini keyifle izlerdik. O zaman derdik, ‘’Kurbağalar ve babalar hiçbir zaman ölmez!’’ Gerçekten de kurbağalar ölmezdi. Zıplayıp giderlerdi bir süre sonra. Ama nedendir bilinmez, sürekli eziyet çekip bizim için yorulan babalar bazen ölürdü.
Yine sonbaharın ortalarında bir şeyler yapardık siz bilmezsiniz. Soğuklardan sararıp dökülen yaprakların arasında koşuşturur, gazel toplayan annelerimize engel olurduk. O zaman annemiz şöyle bağırırdı: ‘’Dağıtma gazelleri yavrum!’’ Bazen gazellerin içinde güreşir, kokusunu içimize çekince mutlu olduğumuzu anımsardık. Parlak gökten bir ceviz veya dut yaprağı önümüze düşünce düşen yaprağın hangisi olduğunu bulmaya çalışırdık.
Bazen araç trafiği yoğun olan , yaya trafiği hemen hemen hiç olmayan İstanbul’un bir caddesinde ıslak ve soğuk kış akşamlarında yürürken hayatın pek de acımasız olmadığını, her şeyin olması gerektiği gibi yürüdüğünü düşünürdük. Yakınlarda bir yerde araçtaki trafik polisi ‘’5002, 2340 aracını çek!’’ tarzında bir şeyler söyler, ortamın havası bozulurdu. Biz de karanlık bir sokağa filan dalardık. Ansızın balkonda sigara içen bir bay veya bayan görür, biz de sigara yakardık. 
Bazen Bahçelievler minibüsünde Bakırköy yönüne giderken black metal bir şarkının çalmasını beklerdik ama onun yerine bolca pop şarkı dinlerdik. Sarı saçlı bir kıza veya türbanlı bir hanımefendiye yer verdiğimiz için bize tebessüm edip teşekkür etmelerini beklerdik ama kimse teşekkür etmezdi. Adı metro olan tramvaya bindiğimizde ise durum daha da berbat olurdu. O zaman türbanlı hanımlar dâhil hiç kimseye yer vermez, robot gibi dikilen veya oturan insanların inadına kahkaha atacak bir mevzuya el atardık daima. Bu gibi durumlarda birileri ufak tepkiler verirdi. Bonus kafalı bir genç, kız arkadaşının yanağını okşamayı bırakıp bize bakar, orta yaşlı bir bey okuduğu gazeteden başını yavaşça kaldırır; gözlüğünün üstünden bize bakardı yüzünü ekşiterek. 
Siz bilmezsiniz yabancı olan tanıdık şehirleri. Genelde sonbaharda başka şehirlere bir şekilde seyahat eder, bir otobüs garında hayatımızın aşkı olabileceğini düşündüğümüz bir genç kızı süzerdik. Birden araca binerdi. Artık ölene kadar o kızı göremeyeceğimizi anımsardık. Genç kız bazen hareket etmek üzere olan araçtan bankta oturan bize bakardı. O zaman ne kadar sevindiğimizi tahmin bile edemezsiniz. ‘’Tokat yönüne giden aracımız…’’ diye başlayan son bir anons yapılırdı. Çoğunlukla lavabodan veya mescitten birileri çıkardı. Böylece genç kızla bakışmamız uzun sürerdi. Bu işsiz güçsüz seyahatler sırasında bazen Ankara’ya uğrardık. Son paramızla ne yapabileceğimizi hesaplarken Milli Savunma Bakanlığı veya ‘Bilmem Ne Bakanlığı’nın önünden geçerdik. İşte o zaman basardık küfrü siyasi liderlere. Tekel’in binasını uzaktan görünce Ankara’nın ne kadar sıkıcı bir şehir olduğunu, parklarının dışında hiçbir şeyinin olmadığını konuşurduk. 
Bazen yaz mevsiminde sıcaktan kavrulan toprağa sağanak bir yağmur yağar, gök gürlerken hepimiz bir tarafa doğru kaçışırdık. Hoş bir toprak kokusu göğe doğru yükselirdi. ‘’Gök gürleyince kulaklarını tıkarlar korkularından. Işık önlerini aydınlatınca yürürler, kararınca kalakalırlar!’’, ‘’Bozguncu topluluğu hidayet bulacak değildir!’’ ayetlerinin mealini derinlemesine yorumlardık sel suları akarken. 
‘’Kurbağalar hiç ölmez!’’ derdik ama nedense bazen onlar da ölürlerdi babalar gibi. Stabilize veya asfalt bir yolda pestil gibi olup kurumuş olan kurbağaları bir çubuk vasıtası ile havaya doğru fırlatırdık. Sonra üzülmüş gibi çalıların içine düşmüş olan kurbağaya bakardık.
‘’Unutmuşuz!’’ Kurbağalar da ölüyordu…
Bazen şehrimizde devrimci gençler türküler dinlerdi. Devrimci kızlar caddelerde bizi yakalar, bir şeyler uzatır, bizi bir yerlere davet eder ama bizler onları hafife alarak gitmezdik. Hafta sonu bir yerlerde kırmızı bayraklar görürdük. Devrimcilerin uzağından, polisin yakınından yürürdük. Bir Allah’ın kulu bizim kimlikleri de kontrol etmezdi. Sebebini bilmezdik ama polislerin bizimle ilgilenmemesi hoşumuza giderdi. Panzerlerin arasında efendi delikanlı modunda ilerlerdik. Kendimizi de hafife alıp Ermenice ve Rumca türkü dinlemeye başladığımızda, işte o zaman polisler bizim kimlikleri de kontrol etmeye başladı. Siz bilmezsiniz! Artık sadece bir Türk dünyaya filan bedel değildi. Bir İzlandalı da dünyaya bedeldi. Onların da düşmanları vardı.
Camiye giderdik nadiren. Okunan Arapça metni ibadet sanır, başımızı secdeye koyup huşu içinde dua ederdik. İmam her zamanki ses tonuyla vaaz verirken babalarımız en ö safta geriye doğru dönüp bize bakar, desenli ve beyaz takkelerini veya bıyıklarını düzeltirlerdi sık sık. 
Siz bilmezsiniz hayal kurabilmenin güzelliğini. Büyümeden hemen önce hayaller kurardık. Bilirdik bir gün hayal bile kuramayacağımızı. Büyüyünce de bir zamanlar hayal kurduğumuzu düşünür, duygusal havanın ağırlaşmasını istemeyerek gerçeğe dönerdik. 
Dağda bayırda gezerken çişimizi büyük kayaların tepesine çıkarak yapardık. Kim daha uzağa işerse en büyük o olurdu. Çişimizi yaptıktan sonra kayaların üstündeki yosunsu kınaları tükürükleyip kazır, sonra ellerimize sürerdik. Kim geçmişi bu kadar derinlemesine düşünüp yorumlardı ki! 
Bazen aşk tek gerçeğimiz olurdu. Tıpkı bizim gibi düşünceli bir kızın bizi hayal ettiğini hayal eder, bir yerde buluşacağımızı bilirdik. Nedendir bilinmez buluştuğumuz kızların hiçbirisi beklediğimiz kız olmazdı. Yine de umudumuzu yitirmez, çıktığımız kızın bizim beklediğimiz kız olduğuna kendimizi inandırırdık. Ve genellikle bu kızlarla sonumuz iyi olmaz, sessizce ayrılırdık. O zaman derdik, beklediğimiz kız, bu kız değilmiş!
Sizler de bilirsiniz! Kış akşamlarında yağmur yağınca hafiften uyku çökerdi insanın üstüne… Ne güzel günlerdi! 
Ölümün çok uzakta olduğunu sanırdık camideki vaazda ölümün yakın olduğu işlenmesine rağmen. Hep uzaklarda birileri ölürdü. Yakınımızda hiç kimse ölmezdi. ‘’İstanbul’da meydana gelen kazada bir aile yok oldu!’’, ‘’Bursa’da çıkan yangında bir anne ile annenin bebeği öldü!’’ Derken bir gün uzaklarda çok az kişi ölmeye başladı… Babamız, abimiz, amcamız, diğer amcamız, halamız, yeğenimiz, komşumuz, arkadaşımız ölmeye başladı çeşitli şekillerde. Televizyonlarda yakınlarımızın ölüm haberini almak imkânsız bir şey değildi artık bizim için. O tarihten sonra televizyonu, radyoyu dinlerken ürkmeye başladık! Neredeyse kendi ölüm haberimizi televizyonda duyacaktık! 
Bazen bir akrabamız veya arkadaşımız bizi bir yerlere davet ederdi. Biz de giderdik. Kalabalık mekânda kahkaha ile güler, çay içer, çerez yerdik. Çoğumuzun yüzünde sahte bir mutluluk akar, birlikteliğimizin bize keyif verdiğini düşünürdük. Aslında hepimizin kendine göre sorunları vardı ama bu sorun değildi sanki. Şimdi her şey sorun! Birbirimizin yüzünü artık görmek istemiyoruz! En sevdiğimiz kişi bile görmeye katlanamıyoruz, elimizde dokununca huylanan dokunmatik telefonlar! Yine de en iyi dostumuz o… Siz de bilirsiniz! 
Genel seçimlerde partilerin oy dağılımı açıklanınca bazı siyasi partiler en fazla iki oy alırdı. Kendi aramızda kimin o partiye oy verdiğini bulmaya çalışır, ‘’Komünist Parti’ye kim oy vermiş? Liboş da varmış! CHP’li kim lan!’’ diye sorardık birbirimize. Bir zaman sonra çoğunluk olan biz azınlık olduk… Biz de o nadir oy çıkan partilere oy vermeye başladık. O zaman da köyden kasabaya kadar herkes partilerin oy dağılımı tartışıp bizimle dalga geçmeye başladı. Anladık ki bir oy bin oya denkmiş. 

Galatasaray - Kastamonuspor 1966 Maçı Bilet Duyurusu

22 Ocak 2016 Cuma 13:56
Galatasaray - Kastamonuspor 1966 Maçı Bilet Duyurusu
Galatasaray - Kastamonuspor 1966 Maçı Bilet Duyurusu
Ziraat Türkiye Kupası E grubu 6. hafta maçında, 26.01.2016 Salı günü saat 20:45’te Galatasaray A.Ş.– Kastamonuspor 1966 ile Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena’da karşı karşıya gelecektir. Maçın biletleri 22 Ocak 2015 Cuma günü Beyoğlu GSStore Aslanlı yol gişeleri, aktif satış noktaları ve passo.com.tr üzerinden satışa sunulacaktır.
Bilet satışları 22 Ocak 2015 Cuma günü saat 16:00’da GS Bonus kart ve GS Mobile sahiplerine öncelikli olup 23 Ocak 2015 Cumartesi günü saat 11:00’da genel satışa sunulacaktır.
-              Türk Telekom Arena Aslanlı yol gişeleri hafta içi ve C.tesi  10:00 - 19:00 Pazar 11:00-17:00 arası hizmet vermektedir.
-              Beyoğlu GSStore haftanın her günü 10:00 -22:00 saatleri arasında hizmet vermektedir.
-              Size en yakın aktif satış noktalarını www.nkolay.com.tr adresinden öğrenebilirsiniz.
-              Passolig kartı olmayan taraftarlarımız sadece Türk Telekom Aslanlı Yol gişelerinden TC Kimlik Numaralarını beyan ederek maç biletlerini satın alabilirler.
-              E-Bilet uygulamasının zorunlu olduğu ve hem elektronik bilet hem de kağıt biletle giriş yapılan müsabakalarda başkası adına düzenlenmiş elektronik kart ile müsabakaya giren ve kartını başkasına kullandıran kişiler hakkında 6222 sayılı kanunun 15. Maddesi hükümleri çerçevesinde cezai işlem yapılmakta ve bu kişiler hakkında ayrıca seyirden men cezası uygulanmaktadır. Bu sebepten ötürü taraftarlarımızın herhangi bir cezaya maruz kalmamaları için başkasına ait elektronik kart (PassoLig) ile müsabakalara girmemeleri ve kendi elektronik kartlarını başkalarına kullandırmamaları gerekmektedir.

Tahsin Yücel vefat etti!


Tahsin Yücel vefat etti!

22.01.2016

Türkiye’deki göstergebilim çalışmalarının öncüsü, yazar, eleştirmen ve biliminsanı Tahsin Yücel, 83 yaşında yaşama veda etti.


Tahsin Yücel vefat etti!
Tüm yaşamını yazmaya, araştırmaya adamış Yücel’ün öykü, roman, deneme, anlatı, inceleme, derleme alanında pek çok eseri bulunuyordu.

Tahsin Yücel kimdir?


Radikal’de yer alan derlemeye göre Tahsin Yücel 1933 yılında Elbistan’da doğdu. GalatasarayLisesi’ni ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Aynı bölümde uzun yıllar öğretim üyeliği yaptıktan sonra, 2000 yılında emekli oldu. Değişik alanlardaki çalışmalarıyla yazınımıza katkıda bulundu. Yazın araştırmalarına L’Imaginaire de Bernanos’la (1969) başladı. Bunu Figures et messages dans la Comédie humaine (1973), Eleştiri kuramları (2007) izledi.
Daha sonra Anlatı yerlemleri (1979), Dil devrimi ve sonuçları (1982), Yapısalcılık (1982) adlı araştırmalarını yayımladı. Yazın ve yaşam (1976), Yazının sınırları (1982), Tartışmalar (1993),Yazın, gene yazın (1995), Alıntılar (1997), Söylemlerin içinden (1999 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü), Salaklık üstüne deneme (2000), Yüz ve söz (2003) ve Göstergeler’de (2006) adlı Kitaplarında deneme ve eleştirilerini topladı.
Yücel roman ve öyküleriyle de günümüz Türk yazınında seçkin bir yer edindi. Romanları: Mutfak Çıkmazı (1960), Vatandaş (1975), Peygamberin son beş günü (1992, Orhan Kemal roman ödülü),Bıyık söylencesi (1995), Yalan (2002, Yunus Nadi roman ödülü ve Ömer Asım Aksoy roman ödülü), Kumru ile Kumru (2005) ve Gökdelen (2006, Balkanika ödülü). Öykü kitapları Haney yaşamalı (1955, Sait Faik hikâye armağanı), Düşlerin ölümü (1958, Türk Dil Kurumu öykü ödülü),Ben ve öteki (1983), Aykırı öyküler (1989), Komşular (1999, Dünya Kitap Yılın kitabı ödülü),Golyan devrimi (2008).

Tahsin Yücel Fransız yazınından çağdaş ve klasik yetmiş dolayında yapıt çevirmiş, kendisine 1984’te Azra Erhat Çeviri Yazını Üstün Hizmet ödülü, 2008’de Mersin Kenti Edebiyat Ödülü verildi.

KALDIĞIM YER FİKİRLERİN TENHASINDA




KALDIĞIM YER FİKİRLERİN TENHASINDA

l
Kötünün ,iyinin ; doğrunun ,yanlışın , "insan " adı altında toplanan her cinsin farklı olduğunu benimsediğimden bu yana tek korkumun ısıran, sokan hayvanlar dışına çıkıp insanların bu denli zararlı olduğunu öğrendiğim vakit henüz genç yaşta hayalimde meslek , kariyer yerini kötü zihniyetlere rehber olmak kurgusu aldı ; araba sahibi olmak , bina dikmek , şan şöhret sahibi olmak yerine halkı eğiten doğru yolu gösteren bundan kendini sorumlu hisseden kişilik sahibi oldum..
Yola çıkmaya , düşünceleri bir nebze de olsa harekete geçirmeye karar verdim.
Doğunun meyvesi olarak ,yerim yurdumda olan bitenleri seyrede durdum ,vakaların içinde an be 
an yaşardım.
Tek bir gayem vardı "insanları anlamak" idi.
Ve sonunda uzun süreli kalıp inceleyeceğim iç anadolunun bir kentinde soluklandım.
Kendi içinde bir çok sınıfa ayrılmış ,yoktan sebeplerle her bir sınıfın öbürüne arkası dönük.
Zaman burda çok farklı işliyor ;
Yaşanıla duran hayatın farkında olmayıp dizileri birebir canlandırıyor buranın insanları,bir tarafın yıkımını gözü kör inançlarla eleştiriyor, fikirlerin arkasında bilimsel bir bilgiyi gerekçelendirmişçesine duruyorlar; sorgulamaya hep karşı taraftan başlıyor ve orada kalıyor.
Yüzümde bir maske ile yola devam ettim ; herkesin istediği şerbetten hediye ettim , zaman zaman alttan cümlelerle karşıt fikirleri beyan ettim lakin hep ters tepildim ; bir sabır ki hep cehalete verdim, kimisinin yaşı gelmiş yetmişe fakat henüz fikirmen olgunlaşmamış yazık, yazık ki toprağı doyuramayacak düşünceleri.
Üç farklı dalları vardı amacımın bunlardan ilki "bilgi " idi ve özet geçtiğim konuda ele aldığım gibi tamamiyelen yoksun kalmışlar oysaki hiç boykot edilmezdi buralarda,
ikincisi ise " saygı" .
Ekim ayında kaldığım kentin herhangi bir bulvarında insanlar empati kurmayı bilmez ; şefkat , sevgi , mehamet ...Akla gelebilecek tüm iyimserliğin papucucunu dama atmış yerini modern sayılan saygısızlık dizilip doldurmuş lakin aklımda yalnız saygıdan yoksun olan gördüğüm belli bir kısım vardı genelemeden uzak durup yola devam ettim.
Kasım ayında farklı bir bulvara fakat aynı düşüncelerin içine düştüm.
Bir dil bir millet bir ırk saygısız tabirlerle hiçe sayılmış o vakit aklıma bir büyüğümün sözü geldi
" sabırlı ol, insanları sadece fikirlerine ölçüt olara gör " demişti ve tam da yerini buldu tıpkı yaşanılmış bir durumun zihinde tekrarlanması gibi.
Onlar beynimi zorladıkça ben zevk aldım veyahut onların gözlerimin içine baka baka saygıyı yan cebine atarak kurdukları fikirlere şevkle eşlik ettim.
Ve en nihayetinde üçüncü dal olan " siyaset".
Üçüncü ayın başlarında herkesin maskesi bir bir yere düştü.
Sabahın erken saatlerinde hiç sevmediğim halde yudumlarken çayımın en demlisinden ; bir yanım yurdumun acısı ile burkulmuş öbür yanım hasret kokuyor adeta ;bir grubun sohbetine maruz kaldım o sırada .
Ne garip ! Ölümlere tek taraflı bakanlar da varmış.
"Tek devlet , tek millet , tek dil " dedikleri bu olsa gerek bu ayrıcalığın içinde bulunmayanlar insan sayılmıyor ki onlar dışında ölenler hayvandan farksız görülüyor üstelik kendi ölülerine de bir saatlik taziye sonrasında sanal alemde gelebilecek yorum ve beğeni ihtimali ile paylaşım yapıp keyif sürerler.
Beni şaşırtan ise benim bölgemin belli bir cahil olan kısmı ile hem fikir olmaları idi onlar bu taraftakileri hiçe sayıp kin beslemekte bunlar da aynı ritim ile onlara karşı fikir ile eşlik etmekteler tek fark ise benim halkımın belli bir kısmı insaniyetten yoksun iken burada insan sarrafı nadir bulunur.
Bir canı acıyan varsa o da taziye evi gerisi muhalefet..
En çok da ilgimi çeken sualsiz inançları ; sorgulayınca cayma korkusu içindeler halbuki kendini geliştirmenin yolu da yenilikler değil midir , susmak ihanet ise ya öğrenilmeyen bilginin ayıplığı kadar katı düşünce de canilik değil midir ; benim bölgemin de içinde yaşadığım kentin de en büyük sorunu budur aslında .
Ve felaketin en büyüğü daha önce bildiğim yakından görüp içinde yaşadığım bölgemi kuşbakışı ile inceleyince haddini bilmezler ; masum aynı zamanda bilgisiz , bu bilgisizlikten faydalanan Allah’tan korkmaz adı dağ savaşçısı olan kökü imansız topluluğun avucu içinde sarsılıp can vermekteyiz .
Ülkemin dört bir yanında verilen canların ızdırabı ile ; yollar attığım adım başına ayağıma çivi çakıyor, kara bulutlar gürleyerek isyanını dile getiriyor , bu milletin ışıltıya ihtiyacı olmadığını düşünerekten yıldızlar bir bir yuvalarına çekilmiş dileklerin yerini gerçekleştirmesi için kan emen vampilere beddualar yağıyor.
...
Henüz yolun başında sayılırım , bu acı aynı zamanda zevkli yolculuğun devamını düz yollarda düzgün nesillerin beni , tüm dünyayı karşılaması dileği ile...

Binali Yıldırım açıkladı 6 yeni havalimanı geliyor



Binali Yıldırım açıkladı 6 yeni havalimanı geliyor


Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 2016 yılı içerisinde Türkiye'de 6 farklı noktada yeni havaalanı yapılacağını açıkladı.

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Havayolu halkın yolu dedik. 2016 yılı içinde de 6 yeni havalimanı ile ilgili proje çalışmaları yapacağız. Bunlar, Artvin-Rize Havalimanı, Edirne- Kırklareli Havalimanı, Yozgat Havalimanı, Niğde Aksaray Havalimanı, Karaman Havalimanı ve Batı Antalya Havalimanı olacak" dedi.

Binalı Yıldırım'ın ağzından 'Türkiye'yi uçuracak ulaşım projeleri' şunlar:
Ulaştırma sektöründe en önemli mesafelerden birinin kat edildiği havacılık alanında da "havayolu halkın yolu" ilkesiyle hareket etmemizin yararlarını gördük. 2002'de Ankara-İstanbul-İzmir üçgenine sıkışmış, nefes almakta zorlanan sektör, yasal düzenlemeler, yeni yatırımlar ve Türkiye'nin bölgesel ve küresel vizyonuna uygun şekilde oluşturulan yeni stratejilerle büyük bir büyüme gerçekleştirdi. Türkiye, küresel vizyonuna uygun dış hat uçuşlarıyla havacılık sektörümüz dünyanın en hızlı büyüyen havacılık sektörü oldu. Atıl olan havaalanlarımızı tamamen aktif hale getirdik, şu an itibarıyla 55 tane havalimanımızda tarifeli sefer yapılır hale geldi.

RİZE, KIRKLARELİ, YOZGAT, AKSARAY, KARAMAN, ANTALYA'YA HAVAALANI 
2016 yılı içinde de 6 yeni havalimanı ile ilgili proje çalışmaları yapacağız. Şu anda planlanan havalimanlarımız Artvin-Rize Havalimanı, Edirne- Kırklareli Havalimanı, Yozgat Havalimanı, Niğde Aksaray Havalimanı, Karaman Havalimanı ve Batı Antalya Havalimanı. Ayrıca mevcut havalimanlarımızda da apron ve terminal yenileme çalışmalarına devam edeceğiz. 2019 yılında da havalimanı sayımızı 63'e yükseltmeyi hedefliyoruz.

Wushu Added to Schedule for the 2017 Islamic Solidarity Games




Tobie Taljaard - International Wushu Federation (IWUF) - Official
Wushu Added to Schedule for the 2017 Islamic Solidarity Games
Wushu has been added to the official schedule of the 2017 Islamic Solidarity Games. These multinational, multi-sport Games, held every four years, host athletes from 57 Islamic countries spanning the continents of Asia, Africa and Europe.
The 2017 edition of the Games will take place in Baku, Azerbaijan, from May 12-22, and will feature 22 sports including wushu, which was recently reinstated. Wushu was included in the previous edition of the 2013 Games in Palembang, Indonesia but it was dropped in 2014 for Baku 2017. However, in a new decision made last November during The Islamic Solidarity Sports Federation General Assembly, the joint efforts of the Azerbaijan Wushu Association and the Iran Wushu Federation brought about a reinstatement of wushu in the Baku 2017 Games. This effort was also strongly supported by the Iran National Olympic Committee. The decision was announced on November 3, 2015.
Inclusion in the Islamic Solidarity Games will undoubtedly help develop the sport of wushu in many African and Asian countries. Wushu will join globally popular sports of football, tennis and basketball in Baku. With wushu in the spotlight, countries like Iran, Indonesia and Malaysia will be looking to build on the success they achieved in Jakarta at the 13th World Wushu Championships, as all three finished in the top ten in the overall medal standings.
Baku has an excellent reputation for hosting major sporting events, and most recently celebrated a hugely successful European Games in June of last year.

Thursday, 21 January 2016

21.01.2016 - ANKARA VALİLİĞİ BASIN AÇIKLAMASI 1 - KAR YAĞIŞI


21.01.2016 - ANKARA VALİLİĞİ BASIN AÇIKLAMASI 1 - KAR YAĞIŞI

A- A+
İlimiz genelinde görülen kar yağışı ve beraberinde oluşabilecek buzlanma nedeniyle trafikte yaşanması muhtemel olumsuzlukları en aza indirmek, öğrencilerimiz için oluşabilecek riskleri bertaraf etmek amacıyla 21.01.2016 Perşembe günü  Milli Eğitime bağlı ilk, orta ve liseler ile bağlı kurumlarda eğitim ve öğretime 1 (bir) gün süre ile ara verilmiştir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli hamile ve emzikli bayanlar ile engelli personeller de aynı tarihte idari izinli sayılacaklardır. 
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.    

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts