Monday, 2 January 2017

'Fırat Kalkanı' ve Türk diplomasisinin başarısı



'Fırat Kalkanı' ve Türk diplomasisinin başarısı

Suriye sorununda Türkiye uzun süre, uluslararası örgütlerin ve bölgeye müdahil büyük devletlerin, sorunun çözümüne katkısını arzuladı ve barışçı çözüm için diplomatik gayret gösterdi.
'Fırat Kalkanı' ve Türk diplomasisinin başarısı

İSTANBUL - FATİH ERBAŞ
2003 yılında Irak’ın işgali ve Saddam Hüseyin’in devrilmesiyle başlayan sınırlarımıza yakın bölgelerdeki sorunlar, her geçen gün daha çetrefilli bir hal alarak artmaya devam ediyor. Başlangıçta ABD açısından sorunların kaynağı olarak kabul edilen Saddam Hüseyin ve ona karşı da ABD ve koalisyon ortakları vardı. ABD’nin Irak’ı işgal harekâtı BM ilkelerine aykırı bir şekilde ve BM kararı olmadan başlatıldı ve sürdü. Saddam Hüseyin’in iktidardan uzaklaştırılmasıyla sorunların sona ereceğini düşünenler çok kısa bir süre içinde yanıldıklarını anladılar. Irak’ta (ve aslında ondan önce Afganistan’da) başlayan ateş, bütün Ortadoğu’yu ve özellikle Müslüman halkları yaktı, yakmaya devam ediyor. Başlangıçtaki sorun çarpanları da her geçen gün artıyor.
Bugün Suriye’de somut şeklini alan sorunun taraflarını, devlet olarak ABD, Rusya, İran ve Türkiye, rejim muhalifi birçok grup tarafından oluşturulan Özgür Suriye Ordusu, terör grupları olarak ise kanlı terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD ve YPG, başlangıcı ve kaynağı belli olmayan ve bölge halkının Batı tarafından kurdurulduğuna inandığı bir başka terörist grup olan DEAŞ, El Nusra ve benzeri nice terörist grup ve İran tarafından organize edildiği ve yönlendirildiği bilinen Suriye’deki devlet terörüne ortak olan sözde milis Şii gruplar olarak sıralayabiliriz.
2015 yılında Suriye’de iki büyük hadise gerçekleşti: Birincisi ABD’nin desteği ile PYD/YPG güçlerinin Fırat’ın batısına yayılmaları, ki bu hamlenin, Türkiye’de 15 Temmuz 2016 tarihinde denenen, Türkiye’nin işgalini ve Türk vatanında doğudan batıya geçiş için uygun zemin oluşturma hedefi güden, darbeden de öte, iç savaş çıkarma gayretiyle irtibatı olduğu düşünülmektedir. İkinci büyük hadise ise Rusya’nın Suriye iç savaşına, Esed rejiminin yanında doğrudan müdahil olmasıdır.
Bu iki gelişmeye bir de İran’ın Suriye rejimini doğrudan desteklemek adına 2015’in sonunda 'Muharrem' ismiyle başlattığı plan eklendi ki, bu planın amacı özellikle Halep bölgesindeki muhalif unsurları devre dışı bırakmaktı. İran, bugüne kadar süren bu hamlesiyle, bölgede yapılan zulmün ve akıtılan kanın en büyük müsebbiplerinden biri olarak tarihteki kanlı yerini aldı.
Türk devleti, dış politikasını barış üstüne bina etmiş bir devlettir. Bu çerçevede, yıllarca güvenliğinin sınırlarında başladığını ifade eden bir politika izlemiştir. Ancak son yirmi yılda, özellikle güney sınırındaki devletlerin yönetim zafiyetleri nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırları ve iç güvenliği, yeni ve artan sorunlarla karşı karşıya kaldı. Türkiye uzun süre, uluslararası örgütlerin ve bölgeye müdahil büyük devletlerin, sorunun çözümüne katkısını arzuladı ve barışçı çözüm için diplomatik gayret gösterdi.
Suriye sorunundaki çarpanların çeşitliliği ve meselenin griftliği, çözümüne uzaktan katkıyı mümkün kılmamaktaydı. Suriye sorunu, Türkiye açısından sadece Suriye’nin iç sorunu değildir. Suriye rejimi önemli sayıdaki Suriyelinin can güvenliğini tehdit ediyor olmakla birlikte, bu sorun aynı zamanda Türkiye’nin iç güvenliğini de doğrudan ilgilendiren bir hal almıştı. Meselenin Türkiye’yi ilgilendiren boyutları kısaca şöyle özetlenebilir:
1. İnsani yönü ile Esed rejimi, İran destekli Şii teröristler, DEAŞ ve PYD/YPG tarafından teröre maruz bırakılan ve diğer devletler ile uluslararası örgütler tarafından önemsenmeyen, değer verilmeyen Suriyeli Türkmenlerin, Kürtlerin ve Arapların insanca yaşama haklarının sağlanması, onların işkenceden, açlıktan ve ölümden kurtarılması,
2. Türkiye’nin sınır güvenliğinin sağlanması,
3. Suriye’deki durumdan da güç bulan Türkiye içindeki terörün bertaraf edilmesi,
4. Türkiye’nin güneyinde Irak’tan başlayıp Suriye’nin de kuzeyini kapsayacak şekilde bir terör devleti kurulmasına engel olunması veya
5. Böyle bir devlet kurulmasa dahi, Suriye’nin kuzeyini de kapsayacak şekilde, terörist Kürt gruplara doğu-batı geçiş koridoru sağlanmasına engel olunması,
6. Bölgenin demografik yapısının değiştirilmesine engel olunması,
7. Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanırken, yönetiminin halkın bütününü kucaklayan bir yapıya kavuşması,
8. Bölgede daimi barışın tesis edilmesi,
9. Ve bu maksadı teminen bölge dışı güçlerin bölgeye müdahalesinin önlenmesi.

Fırat Kalkanı'nın başarısı

Türkiye bütün bunların gerçekleşebilmesi için bölgeye müdahil olmasının gerekli olduğu kanaatiyle Ağustos 2016’da Suriye’ye müteveccihen Fırat Kalkanı Harekâtı’nı başlattı.
Fırat Kalkanı Harekâtı altı ay gibi kısa sürede birçok şeyi başardı:
1. ABD’nin bölgede başaramadığı şeyi başararak, DEAŞ’ın geri çekilmesini sağladı.
2. Bununla da kalınmadı Halep’te katliam, açlık ve yoklukla karşı karşıya kalan yaklaşık elli bin masum insanın salimen kenti terk etmelerini temin etti.
3. Batılı siyasetçilerin ve kamuoyunu oluşturan güçlerin kasıtlı olarak çıkardıkları “Türkiye DEAŞ’ı destekliyor” kara propagandasını boşa çıkardı.
4. 15 Temmuz darbe teşebbüsü badiresini henüz atlatmış ve komuta kademesinin önemli kısmını kaybetmiş Türk ordusunun harekât kabiliyetini kaybetmediğini, önemli bir güç çarpanı olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
5. Rusya ile oluşturulan diplomatik kanal sayesinde, Suriye politikasını rejimi destek üzerine kurgulamış olan Rusya, DEAŞ’ı da hedefleri arasına aldı.
6. Bundan da öte Türkiye’nin dış politikada önemli bir aktör olduğunun altını bir kez daha çizdi.
Gelinen noktada, 2016’nın son gününde Suriye’de ateşkes imzalandı. ABD bu sürece dahil edilmedi. Bu ateşkesin garantörleri olarak Rusya ve Türkiye kabul edildi. Rusya rejim yanlıları, Türkiye ise muhalifler nezdinde ateşkesin devamını garanti ettiler.
Suriye ateşkesi ve bu süreç, bölgedeki işbirliği dengelerini de değiştirdi. Türkiye’nin müttefiki ABD’nin, Türkiye’nin menfaati aleyhine bölgedeki terör örgütlerine doğrudan desteği, bölgedeki işbirliği mekanizmalarının değişimini fitilleyen ana âmil oldu. Türkiye bu süreç özelinde dış politika menfaatlerinin ve diplomatik başarıların her zaman ittifak ve 'dostluk' zemininde ilerlemediğini acı sonuçlarla da olsa anladı. Öte yandan tüm dünyaya, silahlı kuvvetlerinin ve diplomasisinin her zaman hesaba katılması gerektiğini de göstermiş oldu.
Türk Silahlı Kuvvetleri dünyanın sayılı silahlı güçlerinden biri olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Silahlı Kuvvetler, büyük Alman Generali Clausewitz’in “Savaş diplomasinin bir başka şekliyle devamıdır” ve “Savaş, düşmanı irademizi kabule zorlamak için biɾ kuvvet kullanma eylemidiɾ” özdeyişlerini ispat eder şekilde, Türk diplomasisi ile paralel olarak sağladığı başarı sayesinde, Türk devletinin iradesinin etkin bir şekilde kabulüne zemin hazırladı.
ABD yönetiminin Suriye meselesinde Türkiye aleyhinde sergilediği tutumun Türk-Amerikan ilişkilerine zarar verdiği ve bu zararın etkisinin uzun süre devam edeceği aşikârdır. ABD’nin Suriye’de terör örgütlerine sağladığı mühimmat ve silah desteği bu sıkıntının sebeplerinden biri olduğu gibi, bir yönüyle de Türk-Rus işbirliğinin zeminini hazırlamıştır. Bölgedeki sorunun çözümü için her türlü işbirliği mekanizmasını kullanma gayretindeki Türkiye, ilişkinin bozulmasının müsebbibi olmamasının rahatlığıyla, bundan sonraki dış politika uygulamalarında daha rahat adımlar atabilecektir. Yeni Amerikan yönetimini bekleyen en önemli dış politika sorunlarından biri, Ortadoğu’da, hassaten Suriye özelinde, başta Türkiye nezdinde kaybettiği itibar ve güveni tekrar sağlamaya çalışmak olacaktır.
Suriye’de sınırlı bir mücadele gibi başlayan çatışmalar, küresel güç mücadelesinin bir unsuru olarak karşımıza çıkmıştır. Bu mücadelede Türkiye, gerektiği zaman, menfaatlerine halel getirmemek için gücünü etkili bir şekilde kullanabileceğini tüm dünyaya göstermiştir. efkar-ı umumiye, Fırat Kalkanı Harekatı’nın emperyalist amaçları olmayan bir devletin, güvenlik ve insani kaygılarla neler yapabileceğinin ve bu amaç vücut bulana kadar devam ettiriceğinin farkına varmış durumdadır. Bu başarı, 15 Temmuz ihanetinden yara alarak kurtulan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk diplomasisinin eseridir.
Türkiye Suriye’de Batılı müttefiklerinin ummadığı ve arzu etmediği rolleri üstlendi. Çözüm sürecinde devre dışı kalan ve Türkiye’nin Rusya ile işbirliğinden rahatsız olan (başta ABD olmak üzere) Batı’nın, Türkiye’ye karşı örtülü veya açıktan birçok şeyi deneyeceği hesaba katılmalıdır. Bu da ayrı bir yazının konusu olacak bir husustur.
[Dr. Fatih Erbaş uluslararası güvenlik stratejileri uzmanıdır]

Obama'nın BM adımı 'ABD-İsrail simbiyotik ilişkisini' bozar mı



Obama'nın BM adımı 'ABD-İsrail simbiyotik ilişkisini' bozar mı

Uluslararası askeri yardımlarının yarısından fazlasını İsrail'e yapan ABD'nin bu ülkeyle kurumsal ilişkileri, son ayındaki Obama yönetiminin BMGK'da aldığı İsrail karşıtı tavırla bozulacak gibi durmuyor.

Obama'nın BM adımı 'ABD-İsrail simbiyotik ilişkisini' bozar mı

WASHINGTON - Hakan Çopur
Uluslararası askeri yardımlarının yarısından fazlasını İsrail'e yapan ABD'nin bu ülkeyle köklü kurumsal ilişkileri, son ayındaki Barack Obama yönetiminin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) "İsrail karşıtı çıkışından" daha uzun ömürlü gözüküyor.
Görevini seçilmiş Başkan Donald Trump'a 20 Ocak'ta devredecek olan mevcut Başkan Obama'nın, BMGK'da "İsrail'in yasa dışı yerleşim yerlerini derhal ve tamamen durdurmasını" öngören kararın çıkmasına destek vermesi, iki ülke arasındaki gerilimi oldukça yükseltti.
Başkanlığı süresince İsrail'in neredeyse tüm askeri ve siyasi adımlarına güçlü destek veren ve BMGK'da İsrail'i eleştiren 9 tasarıyı reddeden Obama yönetiminin son ayında attığı bu adım "tarihi" nitelikte kabul edilse de Ortadoğu barışına hizmet etmek için biraz geç kalmış bir eylem olarak değerlendiriliyor.
Oval Ofis'teki ilk gününde ilk telefon görüşmesini Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile yapan, ikinci gününde de İsrail-Filistin barışı için Ortadoğu özel temsilcisi atayan Obama, "iki devletli çözüm" için yapısal adımlar atabileceği izlenimi veriyordu.
Ancak 8. yılının son ayına kadar İsrail-Filistin sorununun çözümüne ilişkin "diplomatik sözler" dışında somut adımlar atamayan Obama yönetimi, en somut ve güçlü adımını ancak son günlerinde atabildi.
Ortadoğu barışı için yapısal dönüşüm üretecek kadar dayanıklı olmayan söz konusu BMGK kararı, ABD ile İsrail arasında uzun yıllara dayanan "simbiyotik" ilişkiyi bozabilecek nitelikte de gözükmüyor.

İlk döneminde umut dağıttı

Ortadoğu'ya yaptığı ilk ziyarette Kahire'de, Filistin halkının durumunun "kabul edilemez" olduğunu ve "ABD'nin Filistinlilerin kendilerine ait bir devlete sahip olma arzusuna sırtını dönmeyeceğini" vurgulayan Obama, İsrail'in Filistin işgaline son verecek ve iki devletli çözüm ortaya koyacak tarihi bir figür olarak görülüyordu.
Başkanlığının ilk döneminde İsrail'in yasa dışı yerleşim yerlerini durdurması ve Filistin'le müzakerelere başlaması için baskı yapan Obama yönetimi, kısa bir süre Binyamin Netanyahu hükümetinin yeni yerleşim inşasını durdurmasını sağladı.
Ancak İsrail'in yeni yerleşim yerlerine devam etme kararı alması, ABD ve İsrail arasında bir süre "soğuk rüzgarlar" esmesine neden oldu.

Gazze ablukası ve 38 milyar dolarlık yardım

İkinci döneminde "ABD'nin geleneksel İsrail yanlısı politikalarına" dönen Obama, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal eden yasa dışı yerleşim planlarına, Gazze ablukasına ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına seyirci kaldı.
İsrail'in 7 Temmuz 2014'te Gazze’ye yönelik başlattığı ve 51 günde 2 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden olan saldırıları İsrail'in "kendini savunma hakkı" olarak nitelendiren Obama, tüm Müslüman dünyadan tepki topladı.
ABD, bu süre zarfında BM Güvenlik Konseyinde İsrail'e yönelik eleştirilerin karşısında da durmaya devam etti. İsrail'in Filistin'deki yasa dışı yerleşimlerinin kınanmasını öngören kararlar ABD'nin vetosuna takıldı.
Obama yönetimi, 2012'de BM Genel Kurulunda Filistin'in BM'deki "gözlemci kuruluş" statüsünün "üye olmayan gözlemci devlet" statüsüne yükseltilmesi önerisine de "hayır" oyu kullanarak Tel Aviv'i memnun etmeye çalıştı.
ABD tarihinin en büyük askeri yardımı da yine Obama yönetimi döneminde yapıldı. İsrail'e 10 yılda 38 milyar dolarlık askeri yardım yapılmasını öngören anlaşmayı imzalayan Obama, söz konusu yardımın İsrail halkının ve ülkenin geleceğine ilişkin endişeler nedeniyle yapıldığını, böylelikle İsrail'in güvenliğine dair "sarsılmaz taahhütlerini" ortaya koyduklarını belirtti.

İran'la nükleer anlaşma

Böyle bir akışa ters olarak gelişen BMGK oylamasının, Obama dönemi ABD-İsrail ilişkilerini kökten değiştirdiğini söylemek fazla iddialı olur. Bunun yerine, özellikle İran'la nükleer anlaşma sürecinde ABD ile İsrail yönetimleri arasında ortaya çıkan anlaşmazlığın Obama ile Netanyahu arasındaki bir "kapışmaya" dönüşmesi faktörü, daha makul bir değerlendirme olabilir.
Nükleer anlaşmaya karşı çıkan Tel Aviv'i ikna etmek için sayısız adım atan Obama yönetiminin, Netanyahu yönetimini yeterince tatmin edebildiğini söylemek mümkün değil.
Obama ile Netanyahu arasındaki "kişisel çekişmeyle" de zedelendiği iddia edilen ikili ilişkiler, özellikle ABD Kongresinin güçlü desteğiyle hızlıca toparlanıp geleneksel rayında ilerlemeye devam etti.

Trump dönemi "farklı" olacak

ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, henüz Beyaz Saray'daki koltuğuna oturmadan yaptığı açıklamalar ve attığı adımlarla İsrail yanlısı güçlü bir profil çizeceğini vadetti.
ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağını açıklayan ve yeni İsrail Büyükelçisi olarak da "yasa dışı yerleşimlerin finansörlerinden" David Friedman’ı atayan Trump, BMGK'daki oylamayla ilgili "20 Ocak'tan sonra işler farklı olacak" değerlendirmesini yaptı.
Ülke tarihinin en büyük askeri yardımını onaylayan Obama yönetimiyle yıldızı bir türlü barışmayan İsrail'in, Trump ile daha yakın bir ilişki kurup kuramayacağını zaman gösterecek.
Ancak kesin olan şey, İsrail-Filistin sorununun çözümü için başta büyük umutlar dağıtan ancak 8 yılın son ayına kadar kayda değer bir adım atamayan Obama'nın Ortadoğu mirasının hiç de parlak olmadığıdır.
Son olarak geriye, BMGK kararı dışında İsrail'e karşı kayda değer somut bir adım atamayan Obama'nın, "bu adımı, neden başkanlığının son günlerine sakladığı" sorusu kalıyor.


Filistin destekçisi Başpiskopos Capucci vefat etti



Filistin destekçisi Başpiskopos Capucci vefat etti

Filistin Devlet Başkanı Abbas, Filistin yanlısı görüşleriyle tanınan Başpiskopos Capucci'nin öldüğünü duyurdu.

Filistin destekçisi Başpiskopos Capucci vefat etti

RAMALLAH
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Filistin yanlısı görüşleriyle tanınan Başpiskopos Hilarion Capucci'nin öldüğünü duyurdu.
Abbas, Filistin Haber Ajansı WAFA'da yer alan haberde, "büyük mücadeleci" olarak tanımladığı Capucci'nin İtalya'nın başkenti Roma'da vefat ettiğini belirtti.
Hamas Siyasi Büro Sözcüsü İzzet er-Reşak da yaptığı açıklamada, Filistin halkının yanında yer alan ve haklarını savunan Hilarion Capucci'nin vefat ettiğini kaydetti.
Reşak, açıklamada, "Capucci gitti ama ardında işgale karşı verdiği cesur mücadeleyi bıraktı. Filistinliler onu cesur ve kahramanca mücadelesiyle nesiller boyu hatırlayacak." ifadelerini kullandı.
Suriye'nin Halep kentinde 1922 yılında doğan Hilarion Capucci, 1965'te Kudüs'te Katolik Kilisesi'nde başpiskoposluk görevine getirilmişti. Capucci, 1974'te Batı Şeria'ya gizli olarak silah soktuğu iddiasıyla İsrail tarafından tutuklanmış ve 12 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş, ancak 4 yıl hapiste kaldıktan sonra 1978'te İsrail'den sınır dışı edilmişti.
Muhabir: Gülşen Topçu

Asla korkmayacağız, asla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz…



Yiğit BULUT
yigitbulut@stargazete.com

Asla korkmayacağız, asla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz…

02 Ocak 2017 Pazartesi
Yeni yılın ilk saatlerinde gerçekleşen saldırı ve arkasındakiler aslında “gün gibi” ortadalar…
Görünen hangi örgüt olursa olsun, bu alçak saldırının arkasında “ülkeler” var !
Evet bu kadar açık yazıyorum; bu saldırının arkasında “örgütlerden fazlası olduğunu” düşünüyorum…
Zamanla herşey açığa çıkacak…Bu kirli oyuna kalkışanlar, bir Çin atasözünde vurgulanan şu gerçeği kavramaya çalışsınlar; üzerinde uzandıklarını düşündükleri çalının dibinde yaktıkları ateş onları yakacak ve bize dar etmeye çalıştıkları coğrafyamız bu katillere, taşeronlara ve sahiplerine “dar gelecek”!
Sevgili dostlar, ihtiyacımız olan BİRLİK ve BERABERLİK…Özellikle saldırı sonrası sosyal medya üzerinden başlayan provokasyonlara lütfen itibar etmeyelim…Bu provokasyonu yapanlar da aynı SAHİPLERE hizmet ediyor…Sahipleri de köpekleri de aynı sonu paylaşacak…
Bu noktada yazımın kalanını sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasından alıntı yaparak bitirmek istiyorum…
Bu açıklamadaki detay ve vurgular herşeyi anlatıyor; “…Saldırıda hayatını kaybeden güvenlik görevlimize ve vatandaşlarımıza rahmet niyaz ediyor, elim olayda yitirdiğimiz yabancı misafirlerimizi tazimle anıyorum. Hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin huzuruna kastedenler ve onların taşeronları, sivilleri de hedef alan menfur saldırılarla, ülkemizi istikrarsızlaştırmaya, halkımızın moralini bozarak kaos oluşturmaya çalışıyorlar…Ancak bizler milletçe soğukkanlılığımızı muhafaza etmek, birbirimizle daha fazla kenetlenmek suretiyle, bu tür kirli oyunlara asla geçit vermeyeceğiz. Terörle mücadelesini sürdürmekte olan Türkiye, vatandaşlarının güvenliğini ve huzurunu sağlamak için bölgede de ne gerekiyorsa yapmak konusunda son derece kararlıdır. Farklı terör örgütlerinin ülkemizi hedef aldıkları bu saldırıların, bölgemizde yaşanan hadiselerden bağımsız olmadığının farkındayız. Ülkemize yönelik tehditleri ve saldırıları, kaynağında yok etme konusunda da kararlıyız. Bu süreçte kaybettiğimiz her bir can, yüreğimizi dağlamakla birlikte, mücadele azmimizi kamçılamakta, kararlılığımızı perçinlemektedir. Ülke ve millet olarak, terör örgütlerinin ve arkalarındaki güçlerin sadece silahlı saldırılarına değil, onların ekonomik, siyasi, sosyal saldırılarına karşı da sonuna kadar mücadele edeceğiz.İstanbul›daki vahşi saldırı, terörün ayrım yapmadan kan dökmeyi, can almayı, can acıtmayı hedeflediğini açıkça ortaya koymuştur.  Bu elim saldırıda hayatını kaybeden güvenlik görevlimize ve vatandaşlarımıza tekrar Allah›tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. «

İstanbul Ortaköy Reina saldırı son dakika haberleri ve en son durum

İstanbul Ortaköy Reina saldırı son dakika haberleri ve en son durum

%C4%B0stanbul+Ortak%C3%B6y+Reina+sald%C4%B1r%C4%B1+son+dakika+haberleri+ve+en+son+durum

İstanbul Ortaköy'deki Reina gece kulübünde düzenlenen ve 39 kişinin hayatını kaybettiği, 65 kişinin yaralandığı terör saldırısında hayatını kaybeden yabancı uyruklu vatandaşların kimlikleri belirlenmeye başladı. Yaşamını yitiren 39 kişiden 11'nin Türk vatandaşı, 28'inin ise yabancı uyruklu olduğu öğrenildi. İstanbul Ortaköy Reina saldırı son dakika haberleri aksam.com.tr'de

İstanbul Ortaköy Reina saldırı son dakika haberleri gelmeye devam ediyor. Türkiye yeni yıla korkunç bir terör saldırısıyla girdi. Ortaköy'deki ünlü gece kulübü Reina'da dün saat 01.15 sıralarında gelen terörist silahlı saldırı gerçekleştirildi. Reina'ya saldırı düzenleyen silahlı saldırganın eşgali belirlendi. Saldırganın Doğu Türkistan uyruklu olabileceği değerlendiriliyor. Pratik olan saldırganın, profesyonel askeri eğitimli olduğu değerlendiriliyor. Ortaköy'deki Reina gece kulübünde düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybeden 39 kişiden 11'nin Türk vatandaşı, 28'inin ise yabancı uyruklu olduğu öğrenildi. 
İstanbul Ortaköy Reina saldırı son dakika haberleri ve en son durum
11 Türk vatandaşın cenazesi yakınlarına teslim edildi. 28 cenazenin işlemleri ise devam ediyor.
Hayatını kaybedenlerden yabancılardan 7'sinin Suudi Arabistan, 4'ünün Irak, 2'sinin Hindistan, 2'sinin Tunus, diğerlerinin ise Kanada, Suriye, İsrail, Lübnan ve Belçika uyruklu olduğu belirtildi. Hayatını kaybedenlerin 25'i erkek 14'ü ise kadın olduğu öğrenildi
İsrail: 19 yaşındaki bir İsralli var
İsrail Dışişleri Bakanlığı, saldırıda İsrailli bir kadının hayatını kaybettiğini duyurdu. İsrail medyasında yer alan haberlere göre saldırıda hayatını kaybeden 19 yaşındaki Leanne Nasser adlı İsrailli'nin üç arkadaşıyla birlikte Reina'da olduğu belirtildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, kabine toplantısı sırasında yaptığı açıklamada saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı dilerken, yaralılara da acil şifalarını iletti.
Iraklı bir öğrenci de var
Kimliği tespit edilenler arasında Irak'tan Türkiye'ye üniversite okumak için gelen bir gencin de olduğu öğrenildi. Iraklı Jalal Abbas isimli gencin Kemerburgaz Üniversitesinde öğrenci olduğu ve yaşanan silahlı saldırıda hayatını kaybettiği tespit edildi.
Bir Lübnan vatandaşı hayatını kaybetti
İstanbul'daki saldırının ardından kayıp olduğu bildirilen Lübnan vatandaşı Elias Wardini'nin yaşamını yitirdiği açıklandı. Reuters'ın Lübnan televizyon kanalından aktardığı habere göre ailesi, Wardini'nin öldüğüne dair resmi olarak bilgilendirildiklerini kaydetti.
Kimliği belli olanlar
Ortaköy Reina'da gerçekleştirilen hain saldırıda ölenlerden şu ana kadar 16 kişinin ismi açıkladı. Hayatını kaybedenlerin isimleri şöyle:
-Polis memuru Burak Yıldız
-Güvenlik görevlisi Fatih Çakmak
-Özel güvenlik görevlisi Hatice Karcılar
-Ayhan Arık
-Yunus Görmek
-Bahadır Çakır
-Mustafa Jalal Abbas
-Mustafa Kaya
-Baran Cemal
-Mustafa Barın
-Kenan Kutluk
-Ahmet Saud Alfadul
-Muhammed Said Alfadul
-Hatice Aslandoğdu
-Mustafa Seymen
-Hatice Uyar
Ünlü iş adamının kızı da hayatını kaybetti
Mişel Firavn, İstanbul'un Ortaköy'deki gece kulübüne yönelik terör saldırısında Lübnan vatandaşı İlyas Vardini'nin yaşamını yitirdiğine dair ailesine haber verdi.
İstanbul Ortaköy'deki terör saldırısında yaşamını yitiren Lübnanlıların sayısının 3'e çıktığı bildirildi. Lübnan resmi haber ajansı NNA'nın haberine göre, Heykel Müsellem ve Rita Şami'nin, Ortaköy semtinde gece kulübünde yapılan terör saldırısında hayatını kaybettiği aileleri tarafından açıklandı. Yerel basın, Rita Şami'nin Lübnanlı ünlü iş adamı İlyas Şami'nin kızı olduğunu duyurdu.
Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, aralarında milletvekili Estefan Doveyhi'nin kızı Büşra Düveyhi ile Francois Esmar, Nidal Bişravi, Melisa Papalordo'un yaralandığı da kaydedilmişti.
Dışişleri Bakanı Cibran Basil'in İstanbul'daki Lübnan Başkonsolosluğunu arayarak saldırıda yaralanan vatandaşlarının durumu hakkında bilgi aldığı, yaralıların durumunu takip etmek üzere İstanbul'a bir heyet gönderileceğini, ayrıca hükümetin, Türk yetkililerden hayatını kaybedenlerin isim ve uyruklarının açıklamasını beklediklerini belirttiği aktarıldı.
Öte yandan, Cumhurbaşkanı Mişel Avn'ın, Başbakan Saad Hariri ile görüştüğü, "Lübnanlıların sağlığı ve emniyeti için tüm gerekli işlemlerin yapılmasını" söylediği belirtildi.
Gün içinde, Lübnan vatandaşı İlyas Vardini'nin hayatını kaybettiği, dört Lübnanlının da yaralandığı açıklanmıştı. Müsellem ve Şami'nin isimleri ise yaralılar arasında yer almamıştı. AP haber ajansı ise Reina'daki saldırıda yaşamını yitiren İlyas Vardini'nin Beyrut'taki ailesiyle konuştu. Vardini'nin kız kardeşleri gözyaşları döktü. Vardini'nin kardeşi Charbel ise 26 yaşındaki ağabeyini terörizmin öldürdüğünü söyledi. 
Altı Sarjör boşalttı 
Türkiye yeni yıla korkunç bir terör saldırısıyla girdi. Ortaköy'deki ünlü gece kulübü Reina'da dün saat 01.15 sıralarında gelen terörist silahlı saldırı gerçekleştirildi. Taksiyle gece kulübünün önüne gelen terörist bagajdaki çantadan uzun namlulu silahı çıkarıp  kapı girişindeki bir vatandaşa ve polise ateş açtı. Uzun namlulu silahla kapı önündekilere ateş açan terörist 1 polis ile 1 vatandaşı şehit ettikten sonra içeriye girip yaklaşık 5 dakika boyunca insanların üzerine kurşun yağdırdı. Katliam yapan terörist montunu çıkarıp kayıplara karıştı. Alçak saldırıda 39 kişinin hayatını kaybetti. 4'ü ağır 65 kişi de yaralandı. 
MÜŞTERİLER DENİZE ATLADILAR 
Reina'da düzenlenen hain terör saldırısı sırasında 39 kişi hayatını kaybetti, 69 kişi de yaralandı. Saldırı sırasında gece kulübünde bulunanların bazılarının denize atladığı öğrenildi. Denize atlayan vatandaşlar kıyıdan gelen deniz polisi tarafından kurtarıldı.
Profesyolel eğitim almış 
Reina'ya saldırı düzenleyen silahlı saldırganın eşgali belirlendi. Saldırganın Doğu Türkistan uyruklu olabileceği değerlendiriliyor. Pratik olan saldırganın, profesyonel askeri eğitimli olduğu değerlendiriliyor. 
OLAY YERİNE TAKSİ İLE GELMİŞ 
Reina'da dehşet yaratan saldırganın olay yerine bir taksi ile geldiği belirlendi. Taksinin bagajındaki bir valiz ve 1 çanta ile taksiden inen saldırganın, valiz içerisindeki uzun namlulu silahı alarak sırt çantası ile gece kulübüne ateş açarak girdiği belirlendi. 
KAMERALAR İNCELENİYOR
Kapıda bulunan badigart ve gi polisi vuran saldırgan hızla kulübün içerisine girdi. Bir taksi ile Kuruçeşme'ye kadar kaçan saldırganın nereye gittiğinin belirlenmesi için kamera kayıtları inceleniyor.
2 EL BOMBASI ATMIŞ
Gece kulübünün içerisine girer girmez 2 adet el bombasını peş peşe eğlenen kalabalığın içerisine attı. Yaşanan kargaşa ve kaos devam ederken uzun namlulu silahıyla kalabalığa doğru seri bir şekilde ateş açmaya devam etti.
Silahını bırakıp kaçtı
Olay yerinde yapılan incelemelerde, saldırganın kullandığı silah ve 6 adet boş şarjör bulundu. Saldırganın en az 180 mermi kullandığı tahmin ediliyor.
MONTUNDAN 500 LİRA ÇIKTI 
Saldırganın tanınmamak için montunu Reina'da bırakarak kaçtığı belirlendi. Reina'dan biraz uzaklaştıktan sonra bir taksiye binen saldırganın Kuruçeşme'ye geldiği sırada, taksi şoförüne parasının olmadığını söyledi. Taksi şoförünün de parası olmayan saldırganı Kuruçeşme'de indirdiği belirlendi. Saldırganın montunda yapılan aramalarda 500 TL para bulundu. Olay sırasında saldırganın kaçarken bu parayı almayı unuttuğu değerlendiriliyor. 
Provokatörler sahnede!
Kanlı saldırıdan sonra sosyal medya hainleri, saldırının faili  olarak hükümeti hedef gösterdi. 
Ortaköy'de gerçekleştirilen saldırının ardından tüm Türkiye yasa boğulurken, bazıları yine provokasyonun peşine düştü. Türkiye’de yaşanan her kanlı saldırıdan sonra sosyal medyada atılan mesajlar yine  infiale neden oldu. Klavye başındaki hainler saldırıyı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Müslümanların üzerine yıkacak kadar ileriye gittiler. 
İlk argüman ‘Alevilik’ 
39 vatandaşın hayatını kaybettiği kalleş saldırının ardından ilk sahne alan hain Terzi Yamağı olarak bilinen Barbaros Şansal oldu. Şansal  "işletmecisi ve tüm çalışanları alevi olduğu için, Noel Baba kılığındaki Sünni Müslümanlar silahla insanları taradı, özeti budur." Tweeti attı. Aleviler ve sosyal medya kullanıcıları tepki gösterdi. 
Erdoğan’ı hedef gösterdi 
Mezhepsel mesajların etkisiz kalmasının ardından ikinci argüman ise Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Gazinocu Fahrettin Aslan'ın oğlu Mehmet Aslan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etti ve iftirada bulundu. Aslan “Tayyip yatacak yerin yok. Bu Arap teröristleri doldurdun içimize Türkleri öldürttün!” tweeti attı. 
Görmez’e ağır suçlama
Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili skandal ifadeler kullanarak, "Yarın Diyanet İşleri Başkanı'nın saldırıyı gerçekleştiren teröristi tebrik edeceğini beklediğini" söyledi. Ayşe Hür, olayı kışkırtanların ise Müslümanlar olduğunu söyleyecek kadar ileri gitti. 
PKK’ya övgü sözleri
Her fırsatta terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'yi öven Amberin Zaman, Ortaköy saldırısından sonra da aynı örgütleri işaret etti. PKK'nın Suriye'deki uzantılarının DEAŞ'a karşı en etkin güç olduğunu savunan Zaman, "Hain diyebilirsiniz ama gerçek bu" dedi. 
İnsanlıktan çıktılar
Kimi sosyal medya kullanıcısı da Reina’da hayatlarını kaybedenler için yazdıkları mesajlarla adeta insanlıktan çıktı. Kimi ‘Kafirler gidip başka ülkelerde kutlama yapsın’. Kimi, ‘O kadar içip içip eğlenirseler olacağı budur,’, kimi de ‘Reina’da vurulana üzülmeyiz’ diye mesaj attı. Kullanıcıların büyük tepki gösterdi. 
Teröre karşı ortak mücadele vurgusu 
İstanbul Ortaköy'de 39 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısına ilişkin çeşitli ülkelerden kınama ve taziye mesajları geldi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a taziye mesajı gönderdi. Putin, "Yeni yıl kutlamalarında masum sivilleri öldürmekten daha kötü bir suç olabileceğini düşünemiyorum. Fakat insani değerler teröristlere tamamen yabancı bir kavram. Ortak görevimiz terör saldırılarına kararlı bir şekilde cevap vermektir" ifadelerini kullandı. 
İNSANLIĞI HİÇE SAYDILAR 
NATO: Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, "Kalbim, yeni yılı kutlayan insanlara yönelik saldırıdan etkilenenler ve Türk halkıyla" dedi. 
İRAN: Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi yaptığı yazılı açıklamada, saldırıyı şiddetle kınadıklarını belirtti. Kasımi ayrıca, saldırı nedeniyle tüm Türk halkı ve hükümeti ile hayatını kaybedenlerin yakınlarına taziye dileklerini sundu.
ALMANYA: Başbakan Angela Merkel, "Yeni yılı birlikte kutlamak isteyen insanlara, insanlığı hiçe sayan sinsi bir saldırı düzenlediler. Bu saldırıyı kınıyor ve size taziyelerimi sunuyorum" dedi. 
 AMERİKA: Başkan Barack Obama, İstanbul'daki terör saldırısıyla ilgili yaptığı açıklamada, masum insanların hayatını kaybetmesinden üzüntü duyduğunu belirterek, hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. 
FRANSA: Cumhurbaşkanı François Hollande, "En az 39 kişinin ölümüne sebep olan terörist saldırıyı şiddetle kınıyorum. Fransa, Türkiye'yle dayanışma içindedir" dedi. 
HÜRRİYET'TEN ALGI OPERASYONU 
Aydın Doğan'ın Hürriyet'i, Reina'nın sahibi Mehmet Koçarslan'ın yaptığı açıklamayı çarpıtarak "10 gün önce ABD istihbaratı tarafından Koçarslan uyarılmış.Emniyete bilgi vermesine rağmen önlem alınmamış" şeklinde verdi. Koçarslan tepki göstererek, "Sözlerim çarpıtıldı . ABD istihbaratı bana bilgi vermedi. 29 Ekim'de gazetelere yansıyan ve kendi vatandaşlarına yönelik yaptıkları uyarıyı anlatmaya çalıştım" dedi. 
Bataclan ve Orlando saldırılarına benziyor 
İstanbul'da yeni yılı kutlamak için toplanılan bir eğlence merkezindeki insanları hedef alan olay, Avrupa ve ABD'deki bazı saldırıları akla getirdi. 13 Kasım 2015'te, Paris'i kana bulayan saldırılarda, Bataclan tiyatrosu da hedef alındı. DEAŞ'ın üstendiği olay, Fransa tarihine "en kanlı silahlı saldırı" olarak geçerken, 89 kişinin öldüğü açıklandı. 12 Haziran 20016'da bu kez, ABD'nin Orlando kentinde eşcinsellerin gittiği bir gece kulübüne silahlı saldırı düzenledi. 50 kişi öldü, 53 kişi yaralandı. 

29.12.2016 Kültür ve Turizm Bakanlığı , Giriş - Çıkış Yapan Ziyaretçi Yabancı ve Vatandaşlar Haber Bülteni Kasım 2016 sayısı yayınlandı.


29.12.2016 Kültür ve Turizm Bakanlığı ,

Giriş - Çıkış Yapan Ziyaretçi

Yabancı ve Vatandaşlar 

Haber Bülteni Kasım 2016 sayısı yayınlandı.

TÜRKİYE'YE  GELEN  YABANCI  ZİYARETÇİLERİN  YILLARA  VE  AYLARA  GÖRE  DAĞILIMI          
YILLAR % DEĞİŞİM ORANI
AYLAR 2014 2015 2016* 2015/2014 2016/2015
OCAK 1 146 815 1 250 941 1 170 333 9,08 -6,44
ŞUBAT 1 352 184 1 383 343 1 240 633 2,30 -10,32
MART 1 851 980 1 895 940 1 652 511 2,37 -12,84
NİSAN 2 652 071 2 437 263 1 753 045 -8,10 -28,07
MAYIS 3 900 096 3 804 158 2 485 411 -2,46 -34,67
HAZİRAN 4 335 075 4 123 109 2 438 293 -4,89 -40,86
TEMMUZ 5 214 519 5 480 502 3 468 202 5,10 -36,72
AĞUSTOS 5 283 333 5 130 967 3 183 003 -2,88 -37,96
EYLÜL 4 352 429 4 251 870 2 855 397 -2,31 -32,84
EKİM 3 439 554 3 301 194 2 449 948 -4,02 -25,79
KASIM 1 729 803 1 720 554 1 353 280 -0,53 -21,35
ARALIK 1 580 041 1 464 791   -7,29 -100,00
TOPLAM 36 837 900 36 244 632 24 050 056 -1,61 -33,65
           
11 AYLIK TOPLAM 35 257 859 34 779 841 24 050 056 -1,36 -30,85
 
(*): Veriler geçicidir.
2016 yılı Kasım ayında Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre % 21,35 azalış gösterdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nden alınan geçici verilere göre; 2016 yılı Kasım ayında Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı ayına göre %21,35'lik bir azalışla 1 353 280 olmuştur.
Kasım ayında Ülkemize gelen 1 353 280 yabancı ziyaretçinin 17 454'ü (%1,29) günübirlikçidir.
Kasım ayında Ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında ilk 5 il aşağıdaki şekilde gerçekleşti:
1- İSTANBUL %49,10 (664 459)
2- EDİRNE %13,70 (185 398)
3- ARTVİN %13,34 (180 564)
4- ANTALYA %9,22 (124 826)
5- AĞRI %2,44 (33 061)
2016 yılı Ocak-Kasım döneminde Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %30,85 azalış olmuştur.
2016 yılı Ocak-Kasım döneminde Ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı dönemine göre %30,85 azalış göstererek 24 050 056 olmuştur.
2016 yılı Ocak-Kasım döneminde Ülkemize gelen 24 050 056 yabancı ziyaretçinin 610 403'ü (%2,54) günübirlikçidir.
Ocak-Kasım döneminde Ülkemize gelen yabancı ziyaretçilerin en çok giriş yaptıkları sınır kapılarının bağlı olduğu iller sıralamasında ilk 5 il aşağıdaki şekilde gerçekleşti:
1- İSTANBUL %35,52 (8 542 570)
2- ANTALYA %24,40 (5 868 167)
3- EDİRNE %11,03 (2 653 723)
4- ARTVİN %9,09 (2 184 958)
5- MUĞLA %6,89 (1 656 448)
YATIRIM VE İŞLETMELER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME DAİRE BAŞKANLIĞI
* İsmet İnönü Bulvarı No: 5  06100 Emek/Ankara 'Tel: (0.312) 212 83 95 7 Faks: (0.312) 212 20 05
                                                                   www.turizm.gov.tr    istatistik@turizm.gov.tr
http://yigm.kulturturizm.gov.tr/TR,161150/29122016---giris---cikis-yapan-ziyaretci-yabanci-ve-vat-.html

Friday, 30 December 2016

Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatında sona yaklaşıldı



Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatında sona yaklaşıldı

Bakü-Tiflis-Kars demir yolu hattının Gürcistan-Türkiye arasındaki bölümünde deneme sürüşleri yapıldı.

Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatında sona yaklaşıldı
Grafik: AA/Gözde Gültekinler
BAKÜ
Bakü-Tiflis-Kars demir yolu hattının Gürcistan-Türkiye arasındaki bölümünde deneme sürüşleri yapıldı.
Azerbaycan Devlet Demir Yollarından yapılan açıklamada, hattın Gürcistan kısmındaki inşaatının tamamlanmak üzere olduğu bildirildi. Açıklamada, geçtiğimiz günlerde hattın Gürcistan'dan Türkiye sınırına kadar olan bölümünde dizel lokomotiflerle deneme sürüşleri yapıldığı belirtildi.
Açıklamada, Ahılkelek istasyonunda yüklü vagonların tekerlek değiştirme denemelerinin başarılı şekilde yapıldığı vurgulanırken aynı istasyonda yüksek tonajlı konteynerlerin bir vagondan diğer vagona taşıma işleminin de denendiği hatırlatıldı.
Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan'ın ortak projesi olan hattın 2017'nin ilk yarısında faaliyete başlaması öngörülüyor.

Muhabir: Ruslan Rehimov

http://aa.com.tr/tr/dunya/baku-tiflis-kars-demir-yolu-insaatinda-sona-yaklasildi/717049

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts