Sunday, 28 December 2014

Nevşehir'de dünyanın en büyük yeraltı şehri keşfedildi



Nevşehir'de dünyanın en büyük yeraltı şehri keşfedildi


TOKİ'nin, Nevşehir'de kentsel dönüşüm için yıktığı gecekonduların altından 7 kilometre uzunluğunda tarihi birkent çıktı.
Nevşehir'de dünyanın en büyük yeraltı şehri keşfedildi
TOKİ'nin Nevşehir Merkez'de yapmaya başladığı kentsel dönüşüm, tarihi bir yer altı şehrinin ortaya çıkmasını sağladı. TOKİ, bölgedeki gecekonduların yıkımı için 90 milyon TL harcadı; yer altında antik şehrin ortaya çıkarılması üzerine saha terk edildi.
TOKİ Başkanı Ergün Turan, "Bu parayı zarar olarak görmüyoruz. Dönüşüm projesini başka bir yere taşıyacağız" dedi. Turan, bölgenin arkeolojik SİT alanı ilan edildiğini belirterek, "Bu yer altı şehri hiç bilinmiyormuş. 7 kilometre uzanan kolları var" diye konuştu.

Nevşehir Kalesi'nin eteklerindeki gecekonduları ve çürük binaları yıkan TOKİ, bölgedeki 600 metrekarelik alanı tamamen temizledi. TOKİ burada bin 500 konutu yıkarken, 90 milyon TL'lik de harcama yaptı. Ancak TOKİ'nin tam da yeni binaların yapımına başlayacağı sırada, yer altında tarihi bir şehre rastlandı.

Konuya yönelik detayları bir grup gazeteciye anlatan TOKİ Başkanı Turan, bölgede yaşayan vatandaşları başka yere taşıyarak dönüşüme başladıklarını belirtirken, “Yıkınca altından yer altı şehri çıktı. Bu süreçte yer altı şehrini bulduk. Burası 3. derece arkeolojik SİT alanı ilan edildi. Burası bilinen bir yer altı şehri değilmiş. Tamamen yeni bir keşif. 7 kilometrelik tüneller uzanıyor. Şimdi biz bu alanlara inşaat yapacakken, bu yer altı şehri çıktı. Bunun Nevşehir'e nasıl değer katacağının çalışması yapılıyor” dedi. Turan, tarihi şehrin bulunması üzerine inşaat çalışmalarını tamamen durdurduklarına dikkat çekerken, “Projeyi şehrin dışına taşıyacağız. Bu harcadığımız 90 milyon TL'yi de zarar olarak görmüyoruz. Bu durumun Sayıştay'a takılacağını da düşünmüyorum” dedi.


TOKİ'nin artık yöresel mimariye göre konut yapacağını belirten Turan, bunun en güzel örneklerinden birini de yine Nevşehir Ürgüp'te gerçekleştirdiklerini söyledi. Turan, Ürgüp'te düşük gelirli vatandaşlar için 960 tane sosyal konut yapıldığını ve bu yapılarda yöresel taşların kullanıldığını söyledi. Turan, konutların Mart ayında teslim edileceğini söyledi.

Allah'tan ümit kesilmez...




Allah'tan ümit kesilmez...


Mustafa Er'i yorumundan dolayı kutluyoruz. Eğer Tayland'a, Malezya'ya gidip reklam peşinde koşanlar, TC Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'ı, sayın Başbakan Davutoğlu'nu, Malezya ve Tayland Büyükelçiliklerini yanlış bilgilerle yönlendirenler, demirparmaklıklar önünde fotoğraf çektirenler, garip kardeşlerimizi manen ve madden sömürenler olmasaydı, sessiz sedasız daha önce yapıldığı gibi başka yollarla Türkiye'ye veya Arap Emirlikleri'ne getirme ihtimali vardı. ABD CIA yan kuruluşlarından maddi yardım alan reklamperest ahmakların yüzünden soydaşlarımızın hem kimlikleri hem de geldikleri ülke(Çin) deşifre edilmiş; dolayısıyla daha önce 35 Uygur soydaşımızın getirildiği gibi Türkiye'ye getirme imkanı ortadan kaldırılmıştır... Kamboçya'da Çinli yetkililere teslim edilen Uygurlardan sorumlu olan zihniyet, iki yıl sonra Tayland'a sığınan kardeşlerimizin de Çin'e teslim edilmelerinde rol oynayacak olması manidar değil midir?.. Yazık olan garip kardeşlerimize oluyor.... Allah'tan ümit kesilmez... Bu saatten sonra çok zor olmakla birlikte BM Yüksek Komiserliği'nin devreye girerek bu kardeşlerimizin üçüncü bir ülkeye kontrollü şekilde sevk edilmeleri yolu araştırılmalıdır. EASTERN TURKISTAN NATIONAL CENTER

Tayland neden uygur Türklerini vermiyor....?




Tayland neden uygur Türklerini vermiyor....?
1- Öncelikle bu kardeşlerimiz her ne kadar bizim kanımızdan olsa da ÇİN vatandaşı..Oranın kimlikleri ve pasaportları ile seyahat ediyorlar.
2-Türkiye bir devletin elinden o ülkenin vatandaşlarını alamaya çalışıyor ki bu devlet zalim Çin..
2-Bu yakalanan gurup şu an halen ülkemize aynı yollardan gelen kardeşlerimiz gibi parça parça değil ÇİN'li insan ticareti yapanlar aracılığı ile insan kaçakçılığı olarak ellerinde bulunmaktadır
3-En önemlisi Suriye'de Esad rejimine karşı başarılı operasyonlar yapan Türkistan İslam Partisine bağlı uygurların büyük çoğunluğu türkiye üzerinden geçip bölgeye giden kardeşlerimiz..Esad'ın en büyük destekçilerinden birinin ÇİN olması Taylandın üzerindeki baskıyı artırıyor.
4- Türkistan İslam Partisinin Askeri emiri İbrahim MANSUR'un bir ay önce verdiği beyanatta ""Suriye'de olmalarının asıl amacının uygurlu gençlerin savaş eğitimin almalarını ve bu eğitimlerinin yanı sıra Suriye ile savaşmanın Çin ile savaşmak anlamına geldiğini"ifade ediyor...Tabi bölge üzerinde hakimiyeti olan Çin bu açıklamaları yakından takip ediyor ve sürekli olarak Türkiyeye uyarı gönderiyor.
4-Tayland-ÇİN arasında var olan iade anlaşması...
5-Tayland izin verse bile bu insanlar uçaklara binip Türkiyeye gelmeyecekler..Tayland sadece geçişine izin verebilir.İzin verse bile bu sefer Malezya'ya ulaşmak için ya kamboçya yada vietnam geçmeleri gerekiyor ki (halen şu an bile gelenler bu hattı kullanıyor kaçak olarak ) bu iki ülke bu kadar gündemden sonra bu geçiş güzegahlarını daha sıkı kontrol altına alacaklardır..
Bu kardeşlerimiz iade edilir mi edilmez mi bilmem ama bu yaratılan kamuoyu sayesinden bundan sonra geçişlerin hiç de kolay olmayacağı aşikar..O yüzden biz şu an elimizde mevcut olan ve halen gelmekte olan kardeşlerimize yardım edelim..
Rabbim Ümmeti Muhammed'e yardım etsin..

Friday, 26 December 2014

Gürmaksan Makina Cnc


Gürmaksan Makina Cnc

Ankara İvedik organize sanayi bölgesinde üretim faaliyetlerini yürütmekte olan firma, 2005 yılında hizmet vermeye başlamıştır. 2012 yılında yeni üretim alanı ile daha sağlıklı koşullarda daha seri çalışma sahası kurmuştur.Seri ve hızlı çalışmayı prensip edinmiş olan çalışanlarımız ile birlikte daha teknolojik ve daha hassas üretimler yapmak hedeflenmiştir.Sürekli kendini yenileme hedefinde olan ve teknolojiye açık olan firmamız 8'' sürücülü cnc torna tezgahı ve cnc işleme merkezi tezgahlarını bünyesinde barındırmaktadır.Firmamız Türkiye'de bulunan özel kuruluşlar ve devlet kuruluşlarında birçok üretim yapmış ve bu üretimine devam etmektedir.
Talaşlı imalat sektöründe müşteri beklentilerine karşı sorumlu, kendini sürekli geliştiren bütün iş sürecinde mükemmelliği hedefleyen firmamız standartlara uygun yüksek güvenilirlikte imalatı ile müşteri beklentilerini zamanında karşılamaktadır.

Firma Yetkilisi:

Satılmış GÜRBÜZ Telefon: 0 (312) 395 68 25 - 0536 339 62 09


Thursday, 25 December 2014

Etnik ve Dini Açıdan Kuzey İrlanda ve İngiltere

Etnik ve Dini Açıdan Kuzey İrlanda ve İngiltere


By AKADEMİK PERSPEKTİF on 7 Mart 2012
1609 yılında adadaki ekilebilir toprakların büyük bir kısmı İngiltere ve İskoçya’dan gelen göçmenlere verilmeye başlandı ve ‘Ulster Plantasyonu’ olarak bilinen uygulama adanın bölünmesinde büyük rol oynadı. 18. yüzyılın son çeyreğinde ise bağımsızlık elde etmek için kurulmuş olan örgütlerin (özellikle İrlanda Gönüllüleri Örgütü, Birleşik İrlandalılar Topluluğu ve Orange Birliği) çabalarıyla 1801 yılında İrlanda, Birleşik Krallığa katılmıştır. Fakat İrlanda’nın kuzeyinde yer alan bölgesine doğru (günümüzde K. İrlanda) İngiliz ve İskoç’ların yani Protestanların ‘Ulster Plantasyonu’ sayesinde akın ettiğini hesaba katarsak ilerde, bu bölgenin statüsünün ne olacağı öngörülebilirdi?
K. İrlanda ekonomisinin temeli gemi yapımcılığı, tekstil ve tarım ürünleriydi -hala öyledir- ve İngiltere bunlardan yararlanma niyetindeydi. Nihayet 20. yüzyılın henüz başlarında A. Griffith, ‘Birleşik İrlandalı’ adlı gazeteyi çıkartmış ardından 1905 yılında Sinn Fein adlı siyasi partiyi kurmuştur. I. Dünya Savaşını fırsat bilen halk 1916 yılında İngiltere’ye karşı ayaklanmaya başlar, isyan bastırılsa da İrlanda Gönüllüleri adlarını İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) olarak değiştirir ve Sinn Fein’in silahlı kanadı olduğunu açıklar(1919).
1920 yılında bağımsızlık için gerilla savaşını başlatan IRA, bölgedeki gerilimi hızla tırmandırmıştır. Aynı yıl, İngiltere; İrlanda da iki özerk devletin varlığını kabul etmiş fakat İrlandalıların bunu kabul etmemesi üzerine bir sonraki önerisinde İngiltere; adanın güneyinde adını saydığı vilayetlerde bağımsız bir devlet oluşturulmasını, Commonwealth’e üye olması şartıyla kabul ediyordu. IRA’nın bu anlaşmayı da reddetmesi üzerine iç savaş başlıyor ve 2 yıl daha devam ediyordu. Böylelikle günümüzdeki harita ortaya çıkıyor.
K.İrlanda aynı etnik kimliği halktan kopartılıyor ve İngiltere’ye bağlı bir krallık halini alıyordu. Kısacası ülkenin İngiltere tarafından farklılaştırılması bölge halkının İrlanda’nın içinde, İrlanda ile beraber bağımsız olamamasına yol açıyordu. İngiltere ‘Ulster Plantasyonu’ ile gerçekleştirilecek bu göçü gelecekte kendi topraklarına katmak için mi uygulamıştı? Eğer böyleyse gerçekten de göçler ülkenin verimli topraklarına bilinçli olarak mı uygulanacaktı ve dahası ülkenin etnik açıdan ve dini açıdan kendisinden farklı olması, İngiltere için bir sorun (belki ileriye dönük bir çekince) dahi teşkil etmiyor muydu?
Belki de İngiltere hatta Avrupa devletleri için günümüzde K. İrlanda’nın bağımsızlık talepleri onlar için pek de ciddi bir sorun (ilgilenilmesi gereken bir konu) olarak görülmemekte fakat konu, diğer Ortadoğu ülkelerindeki bağımsızlık taleplerine gelince, baş savunucuları olarak ve kadim dostumuz sıfatıyla -tabi ki bölge halkının çıkarları kendi çıkarlarıyla çatışmadığı sürece- halkların yanlarında yer almakta tereddüt dahi etmemektedirler.
Cenk TAMER
Sakarya Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü

Karar Verildi: Fatih'in Elinin Kesilmesine...



Karar Verildi: Fatih'in Elinin Kesilmesine...
Fatih Sultan Mehmet bir cami yaptırıyordu. Bu caminin mimarı işinin ehli olan bir Rum'du. Cami yapılırken kullanılacak mermer sütunları konusunda Rum mimar ile Fatih arasında bir anlaşmazlık çıktı.
Rum mimar, bu sütunları yaparken mimariye uygun olması gerekçesi ile Fatih'in dediği şekilde değil de, kendi düşüncesi doğrultusunda yaptı. Bunu gören Fatih öfkelendi. Rum mimarın, caminin estetiğini bozmak için böyle yaptığını düşünerek onun elini kestirdi.
Eli kesilen Rum, Fatih'den davacı olmak için kadı Hızır Çelebi'ye giderek müracaatta bulundu. Hızır Çelebi, Rum mimarı dinledikten sonra bilirkişi heyetinden bu meseleyi araştırmalarını istedi. Araştırma ve inceleme sonucunda tesbit edildi ki: Fatih haksız.
Hüküm Verildi... Kısas'a kısas yapılacak. Rum mimarın elini kestiren Fatih'in de eli kesilecekti.
Rum mimar kararı duyunca şaşkınlıktan neredeyse dilini yutacak, yoksa bu bir rüya mıydı? Kendisi gibi sıradan bir mimar, gayrimüslim olmasıyla beraber, İslam memleketinde, Müslümanların padişahı karşısında haklı bulunarak mahkeme kararı lehinde çıkıyordu. Peki bu karara acaba Padişah ne diyecekti? Kendisi ile beraber kadı da gümbürtüye mi gidecekti yoksa?
Fatih büyük bir teslimiyette hükme razı oldu ve "şeriatın kestiği parmak acımaz" diyerek cezaya boyun eğdi.
Bu arada Fatih, kadıya dönüp kılıcını göstererek şöyle dedi:
Ey kadı! Şayet ben padişahım diye korkup haksız olduğum halde lehime hüküm verseydin, vallahi şu kılıçla başını uçururdum!
Kadı Hızır Çelebi'de hemen yanı başındaki asılı olan topuzu göstererek:
Sultanım! Şayet sende Padişahlığını öne sürüp bu İslam mahkemesine saygısızlık etseydin, vallahi şu topuzla müdahele edecektim!..
Bu durumu gören Rum mimar bu adalet karşısında büyük şok yaşayarak ağlayıp diyordu ki:
-Hepiniz şahit olun ki! Ben davamdan vazgeçiyorum ve bu adalet anlayışı karşısında müslüman oluyorum!
Rum mimar kısası istemediği için, Fatih, günde on altın tazminata mahkum olur ve hatta kısastan kurtulduğu için, bu tazminatı kendiliğinden yirmi altına çıkarır. Böylece padişahın eli kesilmekten kurtulur.
Bilirkişi heyetinin tarafsız tesbitinden, hakimlerinin adaletine, sultanlarının hükme rızasına kadar her hareketleri payitahtı güçlendirmiş ve Devleti Osmaniye, kılıç ve kalemin gölgesinde yükseldikçe yükselmiş, üç kıta, yedi devlette at koşturmuş ilayı kelimetullahı her bir yana ulaştırmışlardı...

Osmanlı Devleti'nin bu güce karşı koyma şansı hiç yoktu!



Osmanlı Devleti'nin bu güce karşı koyma şansı hiç yoktu!
19 Mart 1914 ve 15 Haziran 1914 anlaşmalarıyla artık her şey hazırdı!
Petrol çıkacak ve devler arasında PAY edilecekti!
Osmanlı artık içten ele geçirilmişti!
Kudretini kaybettiği için PAYLAŞIM savaşını sadece izliyordu! Büyük kavgayı anlayan ve OSMANLI adına HİSSE alacak AKIL da yoktu!
Abdülhamit Han bu nedenle tasfiye edilmişti! Zaten bir tek o düşünüyordu ne olup biteceğini! Etrafındaki herkes ya işbirlikçi ya da akıl yönünden kısır insanlardı!
Ama evdeki hesap çarşıya uymadı! SAVAŞ her şeyi alt üst etti!
Pazarlıklarda olmayan iki güç işin içine girdi! Biri Rockefeller'ın STANDART OIL'i, diğeri de Fransızlar!
Almanya devredışı kalacaktı!
Pazarlıklarda olmayan güçler ALMANLAR'ın hesabını alacaktı!
Osmanlı Sarayı'nın haberi olmadan KÜÇÜK ASYA nüfuz bölgelerine ayrıldı! Herkesin evi ve bahçesi ayrıydı!
Ama Osmanlı yoktu!
Peki, gelelim bugüne...
PKK'yı kim besledi? Kim büyüttü?
Kim Türkiye'nin Ortadoğu'ya açılmasını engelledi? Kim, Ankara'ya Müslüman aleminden kopuk bir ideolojiyi dayattı? Bizi kim Doğu'dan da Batı'dan da kopuk hale getirdi? Aktörler hep aynı! Değişmez ve değişmedi!
Ama onlar aynıyken biz de aynı kaldık! Hiç etrafımızı göremedik!
Oyuncuların aslında kim olduğuna hiç kafa yormadık! Yıkıldık, acı çektik, kan ve gözyaşı akıttık ama aklımızı başımıza alamadık!
İçerideki her kavganın bu adamlara yaradığını fark edemedik! "Tarihten ders alsaydık eder miydi tekerrür!" sözleri çok anlamlıydı!
Dün Katar'ı, Kuveyt'i verenler bugün de BARIŞI sabote edip GÜNEYDOĞU'yu verme derdinde!
Biz vereceğimizi çok önceleri maalesef verdik!
Şimdi geri alma zamanı!
Bunu da engellemek için içeride fitne peşindeler! Başka başka kılıklarla gelip büyük "amaçlarını" saklama derdindeler!
Bu oyuna gelmeyiz!
Ama yine de
DİKKAT!
Ergün DİLER'in bu günkü yazısında bir bölüm

Adaletsiz merhamet zalimliktir






Merhamet etmek ancak adalet etmekle mümkündür. Adaletsiz merhamet zalimliktir. Dışarıdan bakan üçüncü kişiler olarak, annesini veya evladını öldürenin canını bağışlamaya kalkışmak, cinayetin kendisinden daha büyük caniliktir. Çünkü böyle yapmak fitneyi ateşlemektir ve fitne ise cinayetten daha büyük suçtur. Bir katilin canını ancak maktulün yakınları bağışlayabilir ve bu gerçeği hiçe sayan hukuk asla adil hukuk değildir. Cenabı Allah kısasta hayat olduğunu emretmişken bir toplumun canilerin canlarını bağışlamayı sürdürmesi yüzünden cinayetler katlanarak artmaktadır. Şeytan "Allahın verdiği canı nasıl alabiliriz?" cümlesini kurdurarak insanı kandrırıp saptırıp canileştiriyor. Evet sen bir karıncayı bile kasten ezersen cani olursun, çünkü o masum! Ama kazara olanlar dşında, mazlumu öldüren bir katili ezmez veya ezilmesini savunmazsan o zaman da cani olursun. Cenabı Allah canilikten bizi korusun. Muhammed Bozdağ

Paralel Yapı'dan PKK'ya Şok İTTİFAK Mesajı!






Paralel Yapı'dan PKK'ya Şok İTTİFAK Mesajı!
Pensilvanya'nın PKK ile dirsek teması deşifre oldu. Paralel Yapı'nın Kandil'e "Ortak hedefimiz Erdoğan, birbirimize sorun çıkarmayalım" mesajı gönderdiği ortaya çıktı.
Paralel çetenin, Kandil'e PKK'nın Avrupa liderleri Kartal ve Aydar üzerinden "Erdoğan'a karşı ortak mücadele" mesajı ilettiği belgelendi.
Paralel Yapı ile terör örgütü PKK ile görüşmesi deşifre oldu. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Paralel Yapı ile PKK'nın ortak çalıştığını belirterek, "Kimin kimlerle görüştüğünü biliyoruz. Elimizde bunların belgeleri var" çıkışının perde arkasına Sabah gazetesi ulaştı.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, Davutoğlu'na bizzat yaptığı sunumda Paralel Devlet Yapılanması- Pensilvanya Örgütü'nün, terör örgütü PKK ile yaptığı görüşmelerin bilgileri yer aldı. O bilgilere göre Paralel Yapı çift koldan örgüte mesaj iletme derdine düştü, hem Kandil hem de Avrupa kanadı ile görüşmeler yaptı. Paralel Yapı Kandil ve örgütün Avrupa kanadı ile görüşmeleri farklı yöntemlerle gerçekleşti. Paralel Yapı'nın Brüksel'deki elemanlarının PKK'nın Avrupa kanadının başındaki Remzi Kartal ve Zübeyir Aydar ile doğrudan görüştüğü tespit edildi. Bunun yanı sıra Kuzey Irak ve Güney Doğu Anadolu bölgesindeki bazı aracılarla Kandil'e mesaj yollandığı belirlendi. Diyalog için zemin yoklandı.
'ORTAK HEDEF ERDOĞAN'
Davutoğlu'na sunulan bilgiler devletin zirvesinde masaya yatırıldı. Yapılan görüşmelerde Paralel Yapı'nın, PKK'ya vermek istediği mesajın "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı ortak mücadele" olduğu öğrenildi. 17-25 Aralık darbe girişimleri ile hükümeti deviremeyen Paralel Yapının, yargı süreci öncesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve hükümeti zor duruma sokmak için her yolu denediği ifade edildi. Çözüm Süreci ile ilgili de Avrupa'dan PKK'ya karşı yapılan, "Devlet sizi kandırıyor" mesajına benzer bir mesaj ileten Paralel Yapı'nın örgüte, "Birbirimize sorun çıkarmayalım" dediği de kaydedildi.

(Sabah)

Google+ Gelişmeye Devam Ediyor

Google+ Gelişmeye Devam Ediyor


Google+ Gelişmeye Devam Ediyor
Googlesosyal ağı, Google'ın hayal ettiği gibi büyük bir etki oluşturamadı ve Facebook'a ciddi rakip olamadı. Ancak Google şimdi tüm servisleriniGoogle+ hesapları üzerinden yürüterek aslında yüz milyonlarca kullanıcısını Google+ üzerinden geçirmiş oluyor. Başka bir deyişleGoogle+ bir sosyal ağdan çokGoogle servislerinin resmi log-in uygulaması olarak kullanılıyor.
 
Ancak yine de GoogleGoogle+'ı geliştirmeyi tam gaz devam ediyor. Yaklaşık iki sene önce, Google+'a yüklenen tüm fotoğrafları otomatik olarak renk ve ışık değerleri konusunda iyileştiren bir uygulamaya başlayan Google+, şimdi bu uygulamasını videoları da kapsayacak şekilde genişletti.
 
Yeni uygulamaya göre, video yükleyen kullanıcılara, videoyu iyileştirmeyi isteyip istemediği sorulacak. Eğer kullancı isterse iyileştirilmiş videonun ön izlemesini seyredebilecek ve beğenirse onay vererek bu halini yükleyebilecek.
Tarih : 25.12.2014 Kaynak : chip, http://www.risaleajans.com/

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts