Balkan Ülkeleri İle İlişkiler
Balkanlar, coğrafi, siyasi ve ekonomik açıdan olduğu kadar, tarihi, kültürel ve insani bağlar bakımından da Türkiye için öncelik taşımaktadır. Coğrafi olarak Türkiye’nin Avrupa kıtasına uzantısını teşkil eden Balkanlar, Türk ulusunu şekillendiren tarihi süreçteki özel konumu, bölgesel bütünleşme ve tüm bölge ülkeleriyle paylaştığımız Avrupa Birliği üyelik hedefi bağlamında geleceğe dönük içerdiği potansiyel ile de büyük önemi haizdir.
Yugoslavya’nın dağılması ile Balkanlar'daki tüm dengeler sarsılmış ve bu süreçte ortaya çıkan istikrarsızlık uluslararası barış açısından tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bölge, 1990’lı yıllarda tahripkâr savaşlara ve etnik temizliğe sahne olmuş, bugünkü barış ve istikrar ortamı ancak uluslararası müdahale sonunda sağlanabilmiştir. Karadağ’ın 2006, Kosova’nın da 2008 yılında bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile Balkanlarda yeni bağımsız devletlerin sınırları kesinlik kazanmıştır.
“Bölgesel sahiplenme” ve “kapsayıcılık” ilkeleri gözetilerek şekillendirilen Balkan politikamızın dört ana eksenini; üst düzeyli siyasi diyalog, herkes için güvenlik, azami ekonomik entegrasyon ve bölgedeki çok etnili, çok kültürlü, çok dinli toplumsal yapıların muhafazası teşkil etmektedir. Bölge ülkeleri arasında “ortak çıkar alanları” yaratılarak mevcut işbirliğinin hızlandırılması ve kapsamlı bir bölgesel entegrasyon sağlanması hedeflerimizin başında gelmektedir.
Bir bölge ülkesi sıfatıyla Türkiye, Balkan ülkeleri ile ikili ilişkilerine büyük önem atfetmekte ve bölge ülkelerinin tümüyle iyi ilişkiler sürdürmektedir. İkili ilişkilerimiz bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ve içişlerine karışmama prensipleri üzerine kurulmuş, tarihi bağlarımız ve iyi komşuluk ilkesi ışığında daha da gelişmiştir.
Türkiye ve Balkan ülkeleri halkları arasında tarihsel ve güçlü bağlar bulunmaktadır. Balkan ülkelerinde azınlık, soydaş ve akraba topluluklar, diğer yandan ise ülkemizde Balkan kökenli vatandaşlarımız yaşamaktadır. Bu nedenle, Balkanlar’da ortaya çıkan bunalımlar Türkiye’yi yakından etkileyebilmektedir. Balkanlar’da barış ve istikrarın korunması Türkiye için bu açıdan da hayati önem taşımaktadır.
Türkiye, Balkanlar’daki uluslararası mevcudiyetin özellikle Kosova ve Bosna-Hersek’te hem bu ülkelerin devlet yapılanmasının güçlendirilmesi hem de bölgesel istikrar açısından önemli ve gerekli olduğuna inanmakta, bu anlayışla Balkanlardaki tüm uluslararası mevcudiyet ve girişimlere katılmaktadır. Bosna-Hersek’te ve Kosova’da uluslararası mekanizmalara etkin desteğinin bir yansıması olarak Türkiye uluslararası askeri (KFOR ve EUFOR) ve sivil mevcudiyetlere (UNMIK, EULEX) asker ve emniyet personeli ile katkıda bulunmaktadır.
Buna paralel olarak, Türkiye bölgenin geleceğine en fazla katkıyı Balkan ülkelerinin sağlayabileceği inancında olup bu anlayışla Balkanlar’daki özgün işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi üzerinde de hassasiyetle durmaktadır.
Bu bağlamda, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) bölgeden kaynaklanan yegane girişim olarak önem taşımaktadır. Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı sözkonusu girişime üye olan ülke sayısı Slovenya ile birlikte 12’ye ulaşmıştır. Türkiye, Haziran 2009-Haziran 2010 tarihleri arasında üstlendiği GDAÜ Dönem Başkanlığı görevini başarıyla yerine getirmiş ve bölgesel sahiplenmenin en güzel örneklerinden birini sergilemiştir. Ülkemizin ön almasıyla, GDAÜ içindeki işbirliğinin daha etkin ve sonuç odaklı olmasını sağlayacak somut önerileri GDAÜ Siyasi Direktörleri’nin değerlendirmesine sunmak üzere bir Çalışma Grubu oluşturulduğu 18 Şubat 2014 tarihinde yapılan GDAÜ Dışişleri Bakanları Gayrıresmi Toplantısı’nda resmen açıklanmıştır. Ayrıca, GDAÜ Parlamenter Asamblesi’nin oluşturulması yönündeki çalışmalar da tamamlanmıştır.
GDAÜ’nün operasyonel kolunu teşkil eden Bölgesel İşbirliği Konseyi’nin (BİK) temel görevleri, Güneydoğu Avrupa’da bölgesel işbirliğine odaklı anlayışın sürdürülmesi, bu amaçla somut veri sağlanması, bölgesel işbirliğinin belirli alanlarında aktif inisiyatifler alınması ve bölgenin Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunun teşvik edilmesidir. Türkiye, BİK’in kurucu üyeleri arasında yer almakta, bütçesine önemli miktarda katkıda bulunmakta ve bölgesel nitelikteki ortak projelerde belirleyici rol üstlenmektedir.
İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliğine yaptığımız katkıların en somut örneğini Türkiye’nin inisiyatifi ile gerçekleştirilen Türkiye-Hırvatistan-Bosna-Hersek ve Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek üçlü danışma mekanizmaları oluşturmaktadır. Bölgede kısa sürede kaydadeğer güven artırıcı önlem olarak kabul gören bu işbirliği mekanizmaları ile bir yandan Bosna-Hersek’te barış, istikrar ve refahın pekiştirilmesine çalışılmakta, diğer yandan ise, Balkanların daha istikrarlı hale gelmesine çaba gösterilmektedir.
Ülkemizin inisiyatifi ile 2009 yılında ihdas olunan Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Danışma Mekanizması çerçevesinde, üç ülkenin Dışişleri Bakanları, sonuncusu BM 68. Genel Kurulu marjında 24 Eylül 2013 tarihinde New York’ta olmak üzere bugüne kadar dokuz defa biraraya gelmişlerdir. B-H’in Sırbistan’a Büyükelçi ataması, Sırbistan Parlamentosu’nda Srebrenica katliamı hakkında kınama ve özür kararı çıkartılması, dönemin Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç’in Sayın Başbakanımızla birlikte Srebrenica’yı ziyaretleri Zirvelerin yarattığı olumlu atmosferle mümkün olmuştur.
Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Zirvesi ise ilk olarak 24 Nisan 2010 tarihinde İstanbul’da, ikincisi 26 Nisan 2011 tarihinde Karadjordjevo/Sırbistan’da, son Zirve toplantısı ise Sayın Cumhurbaşkanımızın evsahipliğinde 14-15 Mayıs 2013 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Nebojsa Radmanoviç, Konsey Üyeleri Zeljko Komsiç ve Bakir İzetbegoviç ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç’in katılımıyla "Geleceği Birlikte İnşa Etmek" teması altında düzenlenen Üçlü Zirve’de, Nisan 2010'da İstanbul'da başlatılan Üçlü Zirveler sürecinin daha kapsamlı ve ileri bir noktaya eriştiği liderler tarafından belirtilmiştir. Zirve’de bu sürecin artık kriz çözme ve tarafları buluşturma aşamasından, pozitif bir gündem temelinde ortak projeler üretme safhasına geçtiği, üç ülke arasındaki diyalog ve eşgüdümü daha da güçlendirdiği ve bölgesel istikrar ile işbirliğine katkıda bulunduğu kaydedilmiştir. “Ankara Zirve Bildirisi”nde istikrarlı, barış içinde ve müreffeh bir Balkanlar’ın yaratılması yönündeki temel hedef vurgulanmış; Avrupa yapıları içinde bütünleşme alanlarında son on yılda Balkanlar’da kaydedilen ilerlemeler memnuniyetle karşılanarak, Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan’ın AB ile bütünleşmelerinin karşılıklı olarak teşvik edilip desteklenmesi ve tarafların katılım sürecindeki deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları taahhüt edilmiş; ayrıca önceki Üçlü Zirvelerde mutabık kalındığı üzere ekonomi, kültür, eğitim, bilim, enerji, altyapı, ulaştırma, spor ve turizm alanlarındaki işbirliğinin geliştirilmesi hususlarında üçlü danışma sürecinin işlevsel bir kurumsal çerçeve olarak taşıdığı öneme dikkat çekilmiştir. Zirve marjında, üç ülkenin Ekonomi Bakanları, Üçlü Ticaret Komitesi kurulmasına yönelik olarak, Ekonomik ve Ticaret İşbirliğine İlişkin Deklarasyonu imzalamışlardır. Ayrıca Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan arasında “Üçlü Ticaret Mekanizması”nın kurulması da kararlaştırılmıştır.
Türkiye, bölgede kalıcı barış ve istikrarın temini bakımından tüm bölge ülkelerinin Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonunun elzem olduğunu değerlendirmekte ve bölge ülkelerini bu doğrultuda desteklemeyi sürdürmektedir.
Türkiye bölge ülkelerine, siyasi ilişkilerin dışındaki alanlarda da destek ve yardım sağlamaktadır. Ekonomi, kültür, ortak tarihi miras, eğitim, askeri ve güvenlik gibi pek çok alanı kapsayan bu yardımlar ilgili devlet kurumlarımız tarafından ikili anlaşmalar çerçevesinde ve dayanışma ruhu içerisinde gerçekleştirilmektedir.
Yugoslavya’nın dağılması ile Balkanlar'daki tüm dengeler sarsılmış ve bu süreçte ortaya çıkan istikrarsızlık uluslararası barış açısından tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bölge, 1990’lı yıllarda tahripkâr savaşlara ve etnik temizliğe sahne olmuş, bugünkü barış ve istikrar ortamı ancak uluslararası müdahale sonunda sağlanabilmiştir. Karadağ’ın 2006, Kosova’nın da 2008 yılında bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile Balkanlarda yeni bağımsız devletlerin sınırları kesinlik kazanmıştır.
“Bölgesel sahiplenme” ve “kapsayıcılık” ilkeleri gözetilerek şekillendirilen Balkan politikamızın dört ana eksenini; üst düzeyli siyasi diyalog, herkes için güvenlik, azami ekonomik entegrasyon ve bölgedeki çok etnili, çok kültürlü, çok dinli toplumsal yapıların muhafazası teşkil etmektedir. Bölge ülkeleri arasında “ortak çıkar alanları” yaratılarak mevcut işbirliğinin hızlandırılması ve kapsamlı bir bölgesel entegrasyon sağlanması hedeflerimizin başında gelmektedir.
Bir bölge ülkesi sıfatıyla Türkiye, Balkan ülkeleri ile ikili ilişkilerine büyük önem atfetmekte ve bölge ülkelerinin tümüyle iyi ilişkiler sürdürmektedir. İkili ilişkilerimiz bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ve içişlerine karışmama prensipleri üzerine kurulmuş, tarihi bağlarımız ve iyi komşuluk ilkesi ışığında daha da gelişmiştir.
Türkiye ve Balkan ülkeleri halkları arasında tarihsel ve güçlü bağlar bulunmaktadır. Balkan ülkelerinde azınlık, soydaş ve akraba topluluklar, diğer yandan ise ülkemizde Balkan kökenli vatandaşlarımız yaşamaktadır. Bu nedenle, Balkanlar’da ortaya çıkan bunalımlar Türkiye’yi yakından etkileyebilmektedir. Balkanlar’da barış ve istikrarın korunması Türkiye için bu açıdan da hayati önem taşımaktadır.
Türkiye, Balkanlar’daki uluslararası mevcudiyetin özellikle Kosova ve Bosna-Hersek’te hem bu ülkelerin devlet yapılanmasının güçlendirilmesi hem de bölgesel istikrar açısından önemli ve gerekli olduğuna inanmakta, bu anlayışla Balkanlardaki tüm uluslararası mevcudiyet ve girişimlere katılmaktadır. Bosna-Hersek’te ve Kosova’da uluslararası mekanizmalara etkin desteğinin bir yansıması olarak Türkiye uluslararası askeri (KFOR ve EUFOR) ve sivil mevcudiyetlere (UNMIK, EULEX) asker ve emniyet personeli ile katkıda bulunmaktadır.
Buna paralel olarak, Türkiye bölgenin geleceğine en fazla katkıyı Balkan ülkelerinin sağlayabileceği inancında olup bu anlayışla Balkanlar’daki özgün işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi üzerinde de hassasiyetle durmaktadır.
Bu bağlamda, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) bölgeden kaynaklanan yegane girişim olarak önem taşımaktadır. Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı sözkonusu girişime üye olan ülke sayısı Slovenya ile birlikte 12’ye ulaşmıştır. Türkiye, Haziran 2009-Haziran 2010 tarihleri arasında üstlendiği GDAÜ Dönem Başkanlığı görevini başarıyla yerine getirmiş ve bölgesel sahiplenmenin en güzel örneklerinden birini sergilemiştir. Ülkemizin ön almasıyla, GDAÜ içindeki işbirliğinin daha etkin ve sonuç odaklı olmasını sağlayacak somut önerileri GDAÜ Siyasi Direktörleri’nin değerlendirmesine sunmak üzere bir Çalışma Grubu oluşturulduğu 18 Şubat 2014 tarihinde yapılan GDAÜ Dışişleri Bakanları Gayrıresmi Toplantısı’nda resmen açıklanmıştır. Ayrıca, GDAÜ Parlamenter Asamblesi’nin oluşturulması yönündeki çalışmalar da tamamlanmıştır.
GDAÜ’nün operasyonel kolunu teşkil eden Bölgesel İşbirliği Konseyi’nin (BİK) temel görevleri, Güneydoğu Avrupa’da bölgesel işbirliğine odaklı anlayışın sürdürülmesi, bu amaçla somut veri sağlanması, bölgesel işbirliğinin belirli alanlarında aktif inisiyatifler alınması ve bölgenin Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunun teşvik edilmesidir. Türkiye, BİK’in kurucu üyeleri arasında yer almakta, bütçesine önemli miktarda katkıda bulunmakta ve bölgesel nitelikteki ortak projelerde belirleyici rol üstlenmektedir.
İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliğine yaptığımız katkıların en somut örneğini Türkiye’nin inisiyatifi ile gerçekleştirilen Türkiye-Hırvatistan-Bosna-Hersek ve Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek üçlü danışma mekanizmaları oluşturmaktadır. Bölgede kısa sürede kaydadeğer güven artırıcı önlem olarak kabul gören bu işbirliği mekanizmaları ile bir yandan Bosna-Hersek’te barış, istikrar ve refahın pekiştirilmesine çalışılmakta, diğer yandan ise, Balkanların daha istikrarlı hale gelmesine çaba gösterilmektedir.
Ülkemizin inisiyatifi ile 2009 yılında ihdas olunan Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Danışma Mekanizması çerçevesinde, üç ülkenin Dışişleri Bakanları, sonuncusu BM 68. Genel Kurulu marjında 24 Eylül 2013 tarihinde New York’ta olmak üzere bugüne kadar dokuz defa biraraya gelmişlerdir. B-H’in Sırbistan’a Büyükelçi ataması, Sırbistan Parlamentosu’nda Srebrenica katliamı hakkında kınama ve özür kararı çıkartılması, dönemin Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç’in Sayın Başbakanımızla birlikte Srebrenica’yı ziyaretleri Zirvelerin yarattığı olumlu atmosferle mümkün olmuştur.
Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Zirvesi ise ilk olarak 24 Nisan 2010 tarihinde İstanbul’da, ikincisi 26 Nisan 2011 tarihinde Karadjordjevo/Sırbistan’da, son Zirve toplantısı ise Sayın Cumhurbaşkanımızın evsahipliğinde 14-15 Mayıs 2013 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanımız, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Nebojsa Radmanoviç, Konsey Üyeleri Zeljko Komsiç ve Bakir İzetbegoviç ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç’in katılımıyla "Geleceği Birlikte İnşa Etmek" teması altında düzenlenen Üçlü Zirve’de, Nisan 2010'da İstanbul'da başlatılan Üçlü Zirveler sürecinin daha kapsamlı ve ileri bir noktaya eriştiği liderler tarafından belirtilmiştir. Zirve’de bu sürecin artık kriz çözme ve tarafları buluşturma aşamasından, pozitif bir gündem temelinde ortak projeler üretme safhasına geçtiği, üç ülke arasındaki diyalog ve eşgüdümü daha da güçlendirdiği ve bölgesel istikrar ile işbirliğine katkıda bulunduğu kaydedilmiştir. “Ankara Zirve Bildirisi”nde istikrarlı, barış içinde ve müreffeh bir Balkanlar’ın yaratılması yönündeki temel hedef vurgulanmış; Avrupa yapıları içinde bütünleşme alanlarında son on yılda Balkanlar’da kaydedilen ilerlemeler memnuniyetle karşılanarak, Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan’ın AB ile bütünleşmelerinin karşılıklı olarak teşvik edilip desteklenmesi ve tarafların katılım sürecindeki deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları taahhüt edilmiş; ayrıca önceki Üçlü Zirvelerde mutabık kalındığı üzere ekonomi, kültür, eğitim, bilim, enerji, altyapı, ulaştırma, spor ve turizm alanlarındaki işbirliğinin geliştirilmesi hususlarında üçlü danışma sürecinin işlevsel bir kurumsal çerçeve olarak taşıdığı öneme dikkat çekilmiştir. Zirve marjında, üç ülkenin Ekonomi Bakanları, Üçlü Ticaret Komitesi kurulmasına yönelik olarak, Ekonomik ve Ticaret İşbirliğine İlişkin Deklarasyonu imzalamışlardır. Ayrıca Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan arasında “Üçlü Ticaret Mekanizması”nın kurulması da kararlaştırılmıştır.
Türkiye, bölgede kalıcı barış ve istikrarın temini bakımından tüm bölge ülkelerinin Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonunun elzem olduğunu değerlendirmekte ve bölge ülkelerini bu doğrultuda desteklemeyi sürdürmektedir.
Türkiye bölge ülkelerine, siyasi ilişkilerin dışındaki alanlarda da destek ve yardım sağlamaktadır. Ekonomi, kültür, ortak tarihi miras, eğitim, askeri ve güvenlik gibi pek çok alanı kapsayan bu yardımlar ilgili devlet kurumlarımız tarafından ikili anlaşmalar çerçevesinde ve dayanışma ruhu içerisinde gerçekleştirilmektedir.
No comments:
Post a Comment