Orta Doğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri İle İlişkiler
Genel:
Orta Doğu’daki gelişmeler gerek bölge halklarıyla mevcut tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığımız, gerek bu gelişmelerin doğrudan veya dolaylı etkileri nedeniyle Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir.
Çok boyutlu, proaktif, yapıcı ve geleceğe dönük bir dış politika izleyen Türkiye, Orta Doğu’da barış, istikrar ve refahın egemen olmasını arzu etmekte, bu hedefle yürütülen çabalara güçlü ve aktif destek vermekte ve gereksinim duyulan her alanda krizlerin aşılması ve sorunların çözümü için girişimlerde bulunmaktadır.
Küresel düzeyde olduğu gibi Orta Doğu’da da mevcut sorunlar sonsuza kadar çözümsüz kalamayacaktır. Çözülemeyen her sorunun, her an yeni insani trajedilere yol açabileceği maalesef çeşitli vesilelerle tecrübe edilmiştir. Ortak sorunların çözümü bölgesel sahiplenme anlayışından geçtiği cihetle bu konuda tüm bölge ülkelerine görevler düştüğüne inanmaktayız.
Türkiye’nin bölge için vizyonu kalıcı barış, istikrar ve güvenlik ile sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanmasıdır. Güvenlik ve istikrarın tesisi ekonomik kalkınma ve refah için “olmazsa olmaz” şarttır. Bu nedenle, Türkiye bölgedeki sorunların diyalog yoluyla çözülmesi, bölge ülkeleri arasında ekonomik karşılıklı bağımlılığın yaratılması ve sosyal ve kültürel alanlarda ilişkilerin güçlendirilmesi için çaba sarfetmektedir. “Komşu ülkelerle sıfır sorun” yaklaşımımız ve bölgesel bütünleşme sağlanmasını hedefleyen girişimlerimiz bu çabaların somut birer tezahürünü oluşturmaktadır.
Türkiye bu çerçevede gerek ikili düzeyde, gerek çok taraflı platformlarda Orta Doğu ülkeleriyle mevcut ilişkilerini ve işbirliğini yapısal temelde güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda, Türk-Arap İşbirliği Forumu (TAF), Türkiye-KİK Yüksek Düzeyli Stratejik Diyaloğu çok taraflı platformlar olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, ikili düzlemde Irak, Suriye ve Lübnan’la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri (YDSK) kurulmuş olup, diğer bölge ülkeleriyle de benzer Konsey mekanizmaları kurulması yolundaki çalışmalara başlanmıştır. İkili YDSK mekanizmaları Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ı kapsayan Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi için de çıkış noktasını oluşturmuştur. Dörtlü İşbirliği Mekanizması halihazırda geçerli olan ikili serbest ticaret ve vize muafiyeti uygulamaları temelinde kurulmuş; ekonomik ve ticari karşılıklı bağımlılık yoluyla bölgesel istikrarı hedeflemektedir. Ticaret, ulaştırma, enerji ve turizm sektörleri dörtlü işbirliğinin öncelikli alanları olarak belirlenmiştir.
Arap Baharı:
Türkiye, başlangıçtan bu yana Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da yaşanan toplumsal hareketleri, bölge halklarının meşru talep ve beklentilerinin karşılanmasının daha fazla ertelenemeyeceğinin işareti olarak görmüş, esasen Soğuk Savaş’ın bitiminin ardından 90’larda yaşanması gereken bu gecikmiş değişimi, tarihi yeniden doğal akışına yerleştiren bir dönüm noktası olarak değerlendirmiştir.
Geçmişten bu yana bölgede değişim ve dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Türkiye, sürdürülebilir istikrarın ancak halkın huzur, güvenlik ve refahının güvence altına alınmasıyla sağlanabileceğine inanmakta; bu bağlamda değişim sürecinin barışçıl yollardan hayata geçirilmesini, şiddet ve orantısız güç kullanımından kaçınılmasını; ülkelerin egemenliği, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasını; etnik, mezhepsel ve dini bölünmelere mahal verilmemesini bu hassas dönemde izlenmesi gereken temel ilkeler olarak savunmaktadır.
Büyük fırsatlar kadar, ciddi güçlükleri de beraberinde getiren bu süreçte Türkiye, bölge yönetimlerinin çağımızın gereklerine cevap verebilecek siyasi, sosyal ve ekonomik reformları kendi iç dinamikleri ve halklarının beklentileri çerçevesinde, uzlaşı ve diyalog yoluyla ve süratle gerçekleştirmeleri gerektiğine inanmaktadır. Bu bağlamda, kendi demokrasi tecrübesini, tarihi, kurumsal ve teknik birikimini arzu eden bölge ülkeleri ile paylaşmaya hazırdır.
Arap Ülkeleri ile İlişkiler :
Türkiye tarihi kardeşlik bağlarına sahip olduğu birçok ülkede çok sayıda can kaybına ve zayiata neden olan bu zorlu sürecin, gelecekte benzer olumsuz olayların yeniden yaşanmasına imkan vermeyecek çoğulcu, katılımcı ve insan haklarına dayalı düzenlerin tesis edilmesiyle kısa zamanda tamamlanmasını; toplumsal barış, istikrar ve asayişin en kısa sürede sağlanmasını arzu etmektedir.
Ortadoğu coğrafyasının önemli unsurlarından biri olarak Türkiye, Arap dünyasıyla ilişkilerini geliştirmek ve çeşitlendirmek için şimdiye kadar hem ikili hem de çok taraflı düzeyde atılan önemli adımları daha da ilerletmeyi arzulamaktadır. Bu çerçevede son yıllarda Arap ülkeleriyle en üst düzeyde karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilmiş, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan, Tunus, Fas, Libya, Umman, Katar ve Bahreyn’i de kapsayan bir dizi Arap ülkesiyle Dışişleri Bakanlıkları arasında siyasi danışma mekanizmaları kurulmuş, ilişkilerde yakalanan ivme rakamlara da yansımış, bölgeyle ticaret hacmimizin toplam ticaret hacmimiz içindeki oranı hızla yükselen bir trend izlemeye başlamıştır.
Türkiye Arap ülkeleriyle ilişkilerini anılan ülkeleri biraraya getiren “Arap Ligi” örgütünün çatısı altında da geliştirmektedir. Arap Ligi ile ülkemiz arasında 2004 yılında bir Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. Ayrıca Arap Ligi Eylül 2006’da gerçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye ile işbirliğinin kurulması öngörülen “Türk-Arap Forumu” çatısı altında güçlendirilmesi yolunda bir karar almıştır. Anılan toplantıda ayrıca, Arap Ligi üyesi ülkelerin Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi 2009-2010 Dönemi Geçici Üyeliğine adaylığına oybirliğiyle destek kararı almış olması da ilişkilerin giderek gelişen vechesinin somut bir örneğini teşkil etmektedir.
Türkiye’nin Arap-İslam dünyasıyla olan ilişkileri ile Avrupa Birliği yönelimi birbirinin alternatifi değil, Türk Dış Politikasının çok boyutlu, çok bölgeli ve çok taraflı karakterinin tamamlayıcı unsurlarıdır. Nitekim Türkiye, AB ile olan ilişkilerinde geçmişte olmadığı kadar mesafe aldığı günümüzde Arap dünyasıyla olan ilişkilerine de ivme kazandırmış durumdadır. Türkiye bir yandan AB’ye aday bir ülke olarak Brüksel’de AB ülkeleriyle temaslarda bulunurken, bir yandan da davet edildiği Arap Ligi Zirve ve Dışişleri Bakanları toplantılarında Arap ülkeleriyle biraraya gelmektedir.
No comments:
Post a Comment