ARKADAŞLIK VE VEFA...
Arkadaşlık yeni bir kavram değil. Unutulmuş zamanlarda âdemle badem bile arkadaştı belki de. Bizler gördük ki insanlar en kolay şekilde birbirleriyle arkadaş olarak iletişim kurabiliyorlar. İlişkilerde güven önemli. İnsanlar tanımadıkları kimselere güvenmiyorlar. Güvenmedikleriyle de yakınlaşmıyorlar. Ama arkadaşlık farklı gibi. Karşınızdakine fazla güven duymanız gerekmiyor sanki. Hepimizin güvendiği ya da güvenmediği arkadaşları var. Beğenmediğimiz zaman bırakıp gidiyoruz. Çocukluktan beri arkadaşımız olan kaç kişi var şu an yanımızda?
Arkadaşlık bizi yormuyor. Bir kere her şeyden önce çok kolay arkadaş olabiliyor ve ayrılıyoruz. Aslında arkadaşlığın en güzel yanı bu. Ömür boyu arkadaşlık tıpkı evlilik gibi insanı yorar ve bıktırır. Bu nedenle eskiyen, soğuyan, yön değiştiren ve heyecanını kaybeden arkadaşlıkların sonlandırılarak yeni kimselerle arkadaş olmak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bazen aynı dünyada sürekli yaşamak bile sıkıcı olabiliyor.
Toplumsal hayatımızda sosyal ilişkilerle ilgili yanlış bilinen bir şey var. İsteniyor ki arkadaşlık vs ömür boyu sürsün. Yani ömür boyu birbirlerinden ayrılmayanlar iyi arkadaş oluyorlarmış. Ama yaşayanlar bilirler ki bir ilişkide önemli olan ilişkinin süresi değil kalitesidir. Ömür boyu arkadaşlık olmaz. Bence tarihte de örneği yoktur.
Arkadaşlıkla karıştırılan dostluk aslında birinin gücüne sığınma, güvenmeye çalışma. Oysa güven çalışarak elde edilmiyor; ya vardır, ya da yok. En kötüsü dostluk bizleri ağır sorumluluk altına sokuyor. Dostunuz için canınızı vermeniz bile gerekebilir ki bu hiç sağlıklı bir durum değil. Sağlıklı bir ilişkide insanlar sizden veremeyeceğiniz şeyleri istememeli. Bir insandan canı istenemez. Bu nedenle dostluk sakat bir ilişkidir. Sağlıklı bir toplum bireylerin birbirleriyle olan sağlıklı ilişkilerinin sonucu oluşur. Arkadaşlık, evlilik de dâhil en sağlıklı sosyal ilişki ve iletişim kurma şeklidir.
Vefâ, fertlerin birbirleriyle kaynaşıp bütünleşmesine yardımcı olan temel unsurdur. Dostluk ve sevgiyi de o ayakta tutar. Vefâ sayesinde ayrı ayrı parçalar bir araya gelerek güçlü bir birlik oluşturur. Mayası vefâ olan bir birlikteliğin, ötelerden gelen İlâhî tayflara mazhar olması ve toplumun önünü tıkayan engelleri kaldırması kolaylaşır.
Onun için Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in ilk cemaati hakkında ashab sözünü kullanır. Bu kelime arkadaş anlamına geldiği gibi, sohbette bulunan, dertleşen, bir büyüğü dinleyen kişilerin tavrını da ifade eder. Öyle ise arkadaşlık ve dostluk ciddi bir sevgi ve bağlılığı, o da zirveleşen bir vefâyı gerektirir. Dostluklarını bu şekilde perçinleyen kişilerin bir araya gelişi, artık sıradan bir araya geliş değildir. İnsanların bir kahvede, bir sinemada, bir tiyatroda veya turistik bir gaye ile çıkılan yolculuklarda bir araya gelmeleri, beraber yiyip içmeleri, konuşup görüşmeleri ile, ciddi dostların buluşması bir olamaz.
Bu arkadaşlıkta yürekler aynı duygu ve heyecanla, hep aynı düşünceler etrafında çarpmaktadır. Böyle bir beraberlikte “birimiz hepimizdir” görüşü hâkimdir ve tam bir ruh birliği söz konusudur. Aralarında aynı heyecan yaşanmakta, birbirlerinin dertleriyle dertlenip, sevinçleriyle sevinmektedirler. Durum böyle olunca, tehlike anında ayrılıp giden, zoru görünce bulunduğu yeri terk eden insanların bir araya gelişi, tarif edilen şekilde bir arkadaşlık değildir.
Bu ciddiyeti göstermeyenler uzun süreli arkadaşlıklar kuramazlar. Zaten, her türlü mücahedede, mücadelede, kendini bulmada, özüyle bütünleşmede, ahirette ebedî saadete liyakat kazanmada, Allah’ın rızasını yakalamada ve burada sağlam bir tohum hâlinde toprağın bağrına düşüp, Cennet’te bir başak hâlinde çıkabilmede beraberlik söz konusu değilse, arkadaşlık ötede devam etmez ki, burada da bir kıymeti haiz bulunsun.
Öyle ise orada dostluğun devamı, buradaki beraberliğe bağlıdır. Pek çok âyet ve hadis bize bunun böyle olduğunu ve olacağını hatırlatmaktadır. Örneğin, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” (Buharî, “Edeb”, 96; Müslim, “Birr”, 165) şeklindeki hadîs-i şerif, gâyet kısa, veciz ve câmi bir ifadeyle, bu hususu dile getirdiği gibi, şu âyet de aynı hususa parmak basmaktadır: “Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaştırlar!” (Nisa, 4/69)
Böyle bir arkadaşlığın temel özelliklerinden biri de, arkadaşının yanlış yaptığını gördüğünde onu ikaz etmektir. Dostlara vefânın en güzel tezahürlerinden biri de, onlara dua etmek ve onlara karşı kalbimize bir kin ve şüphe girmemesi için Allah’a yalvarmaktır. “Ey kerim Rabbimiz”, derler, bizi ve bizden önceki mü’min kardeşlerimizi affeyle! İçimizde mü’minlere karşı hiçbir kin bırakma! (Haşir, 59/10)
“Ah vefâ, nerede kaldın! İnsanlık bıktı şu her gün birkaç defa yeminini bozup ahdinden dönenlerden, her sözü abartı, her davranışı yapmacık namertlerden ve vefâ duygusundan yoksun uğursuz gönüllerden. Neredesiniz ey bir vefâ düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan duran vefâlı dostlar! Neredesiniz çok bereketli bir devrin ak alınlı insanları! Kalkın girin ruhlarımıza ve boşaltın vefâ adına ne taşıyorsanız, mertliği, yiğitliği ve vefâyı bütün bütün unutmuş sinelerimize! Gelin de ümit olun insanlığın dertleriyle hem dert olmuş üç-beş vefâlı insana!”
Onun için Kur’ân-ı Kerim, Peygamber Efendimiz’in ilk cemaati hakkında ashab sözünü kullanır. Bu kelime arkadaş anlamına geldiği gibi, sohbette bulunan, dertleşen, bir büyüğü dinleyen kişilerin tavrını da ifade eder. Öyle ise arkadaşlık ve dostluk ciddi bir sevgi ve bağlılığı, o da zirveleşen bir vefâyı gerektirir. Dostluklarını bu şekilde perçinleyen kişilerin bir araya gelişi, artık sıradan bir araya geliş değildir. İnsanların bir kahvede, bir sinemada, bir tiyatroda veya turistik bir gaye ile çıkılan yolculuklarda bir araya gelmeleri, beraber yiyip içmeleri, konuşup görüşmeleri ile, ciddi dostların buluşması bir olamaz.
Bu arkadaşlıkta yürekler aynı duygu ve heyecanla, hep aynı düşünceler etrafında çarpmaktadır. Böyle bir beraberlikte “birimiz hepimizdir” görüşü hâkimdir ve tam bir ruh birliği söz konusudur. Aralarında aynı heyecan yaşanmakta, birbirlerinin dertleriyle dertlenip, sevinçleriyle sevinmektedirler. Durum böyle olunca, tehlike anında ayrılıp giden, zoru görünce bulunduğu yeri terk eden insanların bir araya gelişi, tarif edilen şekilde bir arkadaşlık değildir.
Bu ciddiyeti göstermeyenler uzun süreli arkadaşlıklar kuramazlar. Zaten, her türlü mücahedede, mücadelede, kendini bulmada, özüyle bütünleşmede, ahirette ebedî saadete liyakat kazanmada, Allah’ın rızasını yakalamada ve burada sağlam bir tohum hâlinde toprağın bağrına düşüp, Cennet’te bir başak hâlinde çıkabilmede beraberlik söz konusu değilse, arkadaşlık ötede devam etmez ki, burada da bir kıymeti haiz bulunsun.
Öyle ise orada dostluğun devamı, buradaki beraberliğe bağlıdır. Pek çok âyet ve hadis bize bunun böyle olduğunu ve olacağını hatırlatmaktadır. Örneğin, “Kişi sevdiğiyle beraberdir” (Buharî, “Edeb”, 96; Müslim, “Birr”, 165) şeklindeki hadîs-i şerif, gâyet kısa, veciz ve câmi bir ifadeyle, bu hususu dile getirdiği gibi, şu âyet de aynı hususa parmak basmaktadır: “Kim Allah’a ve resulüne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaştırlar!” (Nisa, 4/69)
Böyle bir arkadaşlığın temel özelliklerinden biri de, arkadaşının yanlış yaptığını gördüğünde onu ikaz etmektir. Dostlara vefânın en güzel tezahürlerinden biri de, onlara dua etmek ve onlara karşı kalbimize bir kin ve şüphe girmemesi için Allah’a yalvarmaktır. “Ey kerim Rabbimiz”, derler, bizi ve bizden önceki mü’min kardeşlerimizi affeyle! İçimizde mü’minlere karşı hiçbir kin bırakma! (Haşir, 59/10)
“Ah vefâ, nerede kaldın! İnsanlık bıktı şu her gün birkaç defa yeminini bozup ahdinden dönenlerden, her sözü abartı, her davranışı yapmacık namertlerden ve vefâ duygusundan yoksun uğursuz gönüllerden. Neredesiniz ey bir vefâ düşüncesiyle sözleştiği yerde günlerce kıpırdamadan duran vefâlı dostlar! Neredesiniz çok bereketli bir devrin ak alınlı insanları! Kalkın girin ruhlarımıza ve boşaltın vefâ adına ne taşıyorsanız, mertliği, yiğitliği ve vefâyı bütün bütün unutmuş sinelerimize! Gelin de ümit olun insanlığın dertleriyle hem dert olmuş üç-beş vefâlı insana!”
SELAM VE DUA İLE...
No comments:
Post a Comment