İKİ KADAVRA BULSANIZ, KÖŞEYİ DÖNDÜNÜZ!
Bir kadavra bile 15 bin dolar ve çoktandır kadavra alanında uluslar arası bir pazar oluşmuş durumda.
Tıbbın ilk görevi hastalıklara şifa bulmak değil, hastalıklara mani olmak. Bu sözü duyunca travma geçiren mürekkep yalamış vatandaşlarımız var. Evet evet, tıp alanında vazifeli olan personel, insanlara nasıl hasta olmayacaklarını, nasıl temizlik yapacaklarını, nasıl ihtiyaç giderip taharetleneceklerini, nasıl yaşayacaklarını, nasıl yemek yiyeceklerini, nasıl cinsi ilişkiye gireceklerini, nasıl tokalaşacaklarını v.s. derken her şeyi öğretmekle sorumlular...
Memlekette her şey tepetaklak. Herkes hasta, her taraf sağlık kurumu, hastahane, poliklinik, sağlık ocağı ve eczane... Geçen sene ilaçlara resmi rakamla 14 bin lira harcandı. Çılgınlık seviyesinde bir sağlıksızlık var. Sebebi de daha tıbbın vazifesinin ve sınırlarının bile doğru düzgün anlaşılamamış olması.
Bu feci manzaraya rağmen hala sağlık alanında söz sahibi uzmanlar ve yetkililer bile ilk önce bu feci gidişi kökünden çözecek tedbirleri bir an evvel uygulama sahasına koymak, hiç değilse yeni yetişen doktorların kalitesini yükseltmek, ahlaki değerlerle yetiştirmek yerine, her kaldırıma görme özürlü şeritleri, her araca engelli binişi için aparat yapmakla/yaptırmakla ve yaptıkları ile övünüp durmakla meşguller. Oysa doktorlar vatandaşlara hayatın her sahasında nasıl hareket etmeleri gerektiğini, nelere dikkat etmek gerektiğini gerekirse dini hususlara bile girerek izah edip öğretmekle mükellefler. Lakin 12 koca sene eğitim ve öğretip görüp devletin lisesinden mezun olan vatandaşlarına en temel hukuki kaideleri, neleri yaparsa ceza alacağını bile öğretmeden, suç işleyince ceza kesme hakkını kendinde bulan bir devlet yapılanması kurmuş cahil cühela ordusu, tutup da tıbbın müdahale sınırlarını mı belirleyecekti...
Bu gün haberlerde kadavra bulunamamasından şikayetçi olan sözde uzman da aynı kafada.. Tıp öğrencileri eğitim sırasında kesip açıp parçalayamıyorlarmış. Neşterle tecrübe yapamıyorlarmış. Kadavralar on beş bin dolarmış, çare arıyorlarmış. Birileri asayişi sağlamak için herkesin başına polis dikmeye çalışıyor, iki adımda bir kamera yerleştirmeyi maharet sanıyor ve memleket polis devleti olmuş ve çılgınca bir masrafı var Emniyet personelinin.. Diğerleri de elinden gelse herkesi doktor yapacak milletin sağlık personeli ihtiyacını gidermek için... Ama polisler bile hırsız, katil, tecavüzcü çıkıyor, doktorlar bile hasta oluyor, art niyetli, dolandırıcı, haybeye vatandaşa masraf ettiren, ilaç sektörü ile sürekli dans eden(!), bir hastaya bir ilacı tam on yıl yazıp duran ama bundan on dakika rahatsızlık duymayan "Yahu on sene oldu da adam hala iyi olmadı" demeyen ve bir şeyi de tedavi edemeyen kişiler çıkıyor.
Arada benim gibi birileri de çıkıp "Yeter artık, bu ne rezillik! Bunlar nasıl bakış açıları? Böyle idare, böyle yönetim, böyle tedbir, böyle uzmanlık, böyle çözüm mü olur?" deyince adı "delinin biri"ne çıkıyor hem de gazetelerde şaşkınlıkla konu ediliyor. Ne diyorlar bir de Türkiye İslamileşiyormuş... Ha bir de eğitim seviyemiz çok yükselmiş.. İyi ki öyle olmuş, bir de tersi olsaydı o zaman tam bir cehenneme dönerdi memleket.
Bu arada, kadavra sektöründe, organ nakli sektöründe çok deli para var. Hala Türkiye de dahil dünyanın dört bir tarafında akıl almaz dümenler dönüyor. Hiç çalamazlarsa bu sözde doktorlar, ölülerin göz korneasını mıdır nedir onları çalıyorlar. Ameliyat masasında Hakkın rahmetine kavuşan bir cenazenin, hazır açılmışken diğer organları alınıp da mı kapatılıyor, ya da organ bağışçısı kartı var diye "Aman bu herif bu masadan kalkmasa da olur" mu deniliyor, bu işlere koca koca profesörler mi karışıyor v.s. diye çok ciddi bir sıkıntısı var artık milletimizin... Hepimiz cümbür cemaat daha da beter bir Türkiye'ye gidiyoruz. Zira iyiler tırsıp tırsıp duruyorlar. Seslerini çıkartmıyorlar. Ve dünya tarihi boyunca en büyük felaketler böyle anlarda yaşanmış.
Bir kadavra bile 15 bin dolar ve çoktandır kadavra alanında uluslar arası bir pazar oluşmuş durumda.
Tıbbın ilk görevi hastalıklara şifa bulmak değil, hastalıklara mani olmak. Bu sözü duyunca travma geçiren mürekkep yalamış vatandaşlarımız var. Evet evet, tıp alanında vazifeli olan personel, insanlara nasıl hasta olmayacaklarını, nasıl temizlik yapacaklarını, nasıl ihtiyaç giderip taharetleneceklerini, nasıl yaşayacaklarını, nasıl yemek yiyeceklerini, nasıl cinsi ilişkiye gireceklerini, nasıl tokalaşacaklarını v.s. derken her şeyi öğretmekle sorumlular...
Memlekette her şey tepetaklak. Herkes hasta, her taraf sağlık kurumu, hastahane, poliklinik, sağlık ocağı ve eczane... Geçen sene ilaçlara resmi rakamla 14 bin lira harcandı. Çılgınlık seviyesinde bir sağlıksızlık var. Sebebi de daha tıbbın vazifesinin ve sınırlarının bile doğru düzgün anlaşılamamış olması.
Bu feci manzaraya rağmen hala sağlık alanında söz sahibi uzmanlar ve yetkililer bile ilk önce bu feci gidişi kökünden çözecek tedbirleri bir an evvel uygulama sahasına koymak, hiç değilse yeni yetişen doktorların kalitesini yükseltmek, ahlaki değerlerle yetiştirmek yerine, her kaldırıma görme özürlü şeritleri, her araca engelli binişi için aparat yapmakla/yaptırmakla ve yaptıkları ile övünüp durmakla meşguller. Oysa doktorlar vatandaşlara hayatın her sahasında nasıl hareket etmeleri gerektiğini, nelere dikkat etmek gerektiğini gerekirse dini hususlara bile girerek izah edip öğretmekle mükellefler. Lakin 12 koca sene eğitim ve öğretip görüp devletin lisesinden mezun olan vatandaşlarına en temel hukuki kaideleri, neleri yaparsa ceza alacağını bile öğretmeden, suç işleyince ceza kesme hakkını kendinde bulan bir devlet yapılanması kurmuş cahil cühela ordusu, tutup da tıbbın müdahale sınırlarını mı belirleyecekti...
Bu gün haberlerde kadavra bulunamamasından şikayetçi olan sözde uzman da aynı kafada.. Tıp öğrencileri eğitim sırasında kesip açıp parçalayamıyorlarmış. Neşterle tecrübe yapamıyorlarmış. Kadavralar on beş bin dolarmış, çare arıyorlarmış. Birileri asayişi sağlamak için herkesin başına polis dikmeye çalışıyor, iki adımda bir kamera yerleştirmeyi maharet sanıyor ve memleket polis devleti olmuş ve çılgınca bir masrafı var Emniyet personelinin.. Diğerleri de elinden gelse herkesi doktor yapacak milletin sağlık personeli ihtiyacını gidermek için... Ama polisler bile hırsız, katil, tecavüzcü çıkıyor, doktorlar bile hasta oluyor, art niyetli, dolandırıcı, haybeye vatandaşa masraf ettiren, ilaç sektörü ile sürekli dans eden(!), bir hastaya bir ilacı tam on yıl yazıp duran ama bundan on dakika rahatsızlık duymayan "Yahu on sene oldu da adam hala iyi olmadı" demeyen ve bir şeyi de tedavi edemeyen kişiler çıkıyor.
Arada benim gibi birileri de çıkıp "Yeter artık, bu ne rezillik! Bunlar nasıl bakış açıları? Böyle idare, böyle yönetim, böyle tedbir, böyle uzmanlık, böyle çözüm mü olur?" deyince adı "delinin biri"ne çıkıyor hem de gazetelerde şaşkınlıkla konu ediliyor. Ne diyorlar bir de Türkiye İslamileşiyormuş... Ha bir de eğitim seviyemiz çok yükselmiş.. İyi ki öyle olmuş, bir de tersi olsaydı o zaman tam bir cehenneme dönerdi memleket.
Bu arada, kadavra sektöründe, organ nakli sektöründe çok deli para var. Hala Türkiye de dahil dünyanın dört bir tarafında akıl almaz dümenler dönüyor. Hiç çalamazlarsa bu sözde doktorlar, ölülerin göz korneasını mıdır nedir onları çalıyorlar. Ameliyat masasında Hakkın rahmetine kavuşan bir cenazenin, hazır açılmışken diğer organları alınıp da mı kapatılıyor, ya da organ bağışçısı kartı var diye "Aman bu herif bu masadan kalkmasa da olur" mu deniliyor, bu işlere koca koca profesörler mi karışıyor v.s. diye çok ciddi bir sıkıntısı var artık milletimizin... Hepimiz cümbür cemaat daha da beter bir Türkiye'ye gidiyoruz. Zira iyiler tırsıp tırsıp duruyorlar. Seslerini çıkartmıyorlar. Ve dünya tarihi boyunca en büyük felaketler böyle anlarda yaşanmış.
No comments:
Post a Comment