Monday, 6 October 2014

Küreselleşme Kavramı ve İdeolojik Kullanımı

Küreselleşme Kavramı ve İdeolojik Kullanımı

Küreselleşme kavramına ideolojik olarak bakacak olursak temel iki görüşün var olduğunu görürüz: Birincisi; kavramı ürettiği varsayılan kapitalist ideoloji ve ikincisi bu kavramın sadece meşrulaştırıcı bir siyaset olmaktan öte geçemediğini iddia eden Marksist düşünce dizgesi.
Küreselleşme Kavramı ve İdeolojik Kullanımı
Ömer AYDIN
Uludağ Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler 

Kavram Olarak Küreselleşme
Küreselleşme ilk olarak literatüre girdiği 1960’larda daha çok iktisadî bir kavram olarak ortaya çıktı. Daha sonra diğer sosyal bilim dallarınca ödünç alınmaya başlanan kavram, günümüze bakıldığında sosyal bilimlerin hemen her alanında kullanılmaktadır.
Kelime anlamı olarak kısa bir tanımlama yapacak olursak; mal, hizmet, para, bilgi, kültür ve insanların sınır ötesi dolaşımının artması ile küresel bağlantılılığın artması [1] olarak tanımlanabilir. Birçok tanım veya kavram gibi küreselleşme de zihinsel olarak şekillendirilmeye müsaittir.
İktisadî Anlamı: Birçok sözlükte kavram tanımlanırken iktisadî ibarelere yer verilişinin [2] temel sebebi bu kavramın önce iktisat biliminde ve kapitalist ekonomik sistemin serbest pazar olgusuyla beraber vücuda gelmesidir. İktisat bilimi açısından bakıldığında para, mal veya  hizmet dolaşımının küresel boyuta ulaşması ve buna bağlı olarak iktisadî konjonktürün oluşumunda yer kürenin tamamının aktör olabilmesi anlamına gelmektedir.
Eğer örnek verecek olursak; Amerikan merkez bankasının tahvil senedini bir İtalyan satın alabiliyorsa veya Amerika’daki bir kriz dünya dengelerini kısa sürede etki altına alabiliyorsa burada fiili olarak küreselleşme olgusunu görebiliriz.
Sosyolojik Anlamı: Sosyolojide ise bu kavram daha çok kültürel boyutuyla etkili olmaktadır. Dünya üzerinde tek kültürün hüküm sürmesi tartışmaları bağlamında değerlendirilecek olursak küreselleşme ; gelişen teknoloji,  internet ve kitle iletişim araçlarının etkisiyle insanların artık istek, kaygı, görüş ve düşüncelerinin tek tip hale doğru gittiği bir süreç olarak tanımlanabilir.
Dünyanın artık küçük bir köy halini aldığını savunan yazarlar burada tam da küreselleşmeden bahsetmektedir. Bir Türk filminin Avrupa’da, Asya’da veya Afrika’da izlenebilmesinin sonucu olarak insanlar buradan hareketle aynı kişiye özenip aynı şekilde giyinebilirler. Bu ise dünyanın bir ucunda görülen sosyolojik ortamın çok farklı bir yerde de görülmesine sebep olur.
Siyasal Anlamı: Siyaset biliminin temel aktörlerinden biri olan devlet, halklar üzerinde genel bir etkiye sahiptir. Halkların iktisadî faaliyetlerini de devlet belirler. Bu açıdan bakıldığında küreselleşme ulus-devlet yapılarının zayıfladığı tartışmalarında kullanılan temel kavramdır. Dünya toplumu söyleminin gerçekleşmesi süreci olarak tanımlanabilecek bu kavram uluslararası bir yapılanmadan uluslar üstü bir oluşuma giden bir süreci ifade eder.
Siyasal bilimler açısından küreselleşme, ekonomik ilişkilerin ulus-devletin kontrolünden çıkmış olması bunun ise toplumlar arası ilişkiyi artırarak toplumların taleplerinin ve dolayısı ile demokrasinin de küreselleşmesi anlamlarına gelebileceği sürekli tartışılagelmiştir.
İdeolojik Söylem Olarak Küreselleşme
Küreselleşme kavramına ideolojik olarak bakacak olursak temel iki görüşün var olduğunu görürüz: Birincisi; kavramı ürettiği varsayılan kapitalist ideoloji ve ikincisi bu kavramın sadece meşrulaştırıcı bir siyaset olmaktan öte geçemediğini iddia eden Marksist düşünce dizgesi.
Öncelikle liberal küreselleşmeci bakış açısı ile bakılacak olursa küreselleşmenin getirdiği ekonomideki bağlantısal etkinin dünyaya refah, demokrasi gibi idealist değerlerin yayılmasını ve dünya toplumu gibi düşüncelerin kuvvetlenmesini böylece devletlerin ve sınırların anlamsızlaşacağını ifade eden kapitalist söylem bu olgunun gerçek olduğu iddiasındadır.[3]
Marksizm’e baktığımızda ise biraz daha sorgulayıcı bir tavır ile kavramın ele aldığını görürüz. Her şeyden önce küreselleşme ekonomik süreçleri ifade etmesinin yanında politik ve asıl sebebi olan kapitalist sermayenin dolaşımının meşruluğunu sağlamayı ve böylece ABD hegemonyasının korunmasını hedef edinen bir yaklaşımı ifade eder. Bu sebeple Marksist nazariye bu söylemi gerçekçi bulmaz.
Kapitalist küreselleşme anlatısının, küçük ölçekte de olsa reel-politikteki karşılığı olarak görebileceğimiz AB’ye bakıldığında bu ideallerin gerçeklikten bir miktar uzak olduğu görülmektedir. Nitekim ekonomik anlamda bir miktar homojenik bir yapı arz eden AB, yapısal ve kurumsal anlamda henüz tam olarak bunu sağlayamamıştır. Bir anayasaya sahip olmayan AB’nin sosyolojik olarak da AB vatandaşlığı söyleminde çatlaklar oluşmaya başladığı görülmektedir.
Bu iki bakış açısını kısaca inceledikten sonra küreselleşmenin günlük kullanımına bakıldığında ise; hegemonik güçlerin çıkarına olan hareketlerin kürenin de çıkarına olduğunu veya tam tersi olan hareketlerin kürenin zararına olduğunu anlatmak için siyasîlerin kullandığı küresel ifadesi ile bağlantılı bir kavramdır. Bugün BM örgütüne bakıldığında aslında bunu gözlemlememiz mümkündür. Herhangi bir devletin, bir olaya tek başına müdahil olduğunda alacağı tepkilerin maliyetini paylaşma adına bu müdahaleyi BM çatısını kullanarak yaptığını tarihî perspektif ile görmek mümkündür.

Dipnotlar:
[1] Güzelsarı Selime, Siyaset Bilimi (Haz.:Gökhan Atılgan, E. Atilla AYTEKİN), 1.Baskı 2012 Yordam Kitap (Küreselleşme isimli makale).
[2] bknz. Erkal E.Mustafa, Sosyoloji Sözlüğü, 1.Baskı 1997, DER Yayınları, sf.122 ve Ed.:Erhan Arda, Sosyal Bilimler Sözlüğü, 1.Baskı 2003 Alfa Yayınları, sf. 378.

[3] Güzelsarı Selime, a.g.e.

Sunday, 5 October 2014

YPG Kobani'de IŞİD tankını böyle vurdu! haberine ÖSO DAN CEVAP GELDİ: öSO!\' 05 Ekim 2014 Pazar 17:57 O TANKI YPG VURMADI ÖZGÜR SURİYE ORDUSU MENSUPLARI VURDU!!! "

YPG Kobani'de IŞİD tankını böyle vurdu!

haberine ÖSO DAN CEVAP GELDİ: öSO!\'
05 Ekim 2014 Pazar 17:57

O TANKI YPG VURMADI ÖZGÜR SURİYE ORDUSU MENSUPLARI VURDU!!! "


Kobani’ye ağır silahlarla saldırılar düzenleyeme devam eden IŞİD'e karşı YPG direnişi de kuşatmanın 21. gününde devam ediyor.
YPG güçleri bugün öğle saatlerinde doğu cephesinde IŞİD'e ait bir tankı daha imha etti. Aldığı darbe sonucu alev alan ve içindeki mühimmatı patlayan tankın imha oluş anı görüntülendi. Büyük bir gürültü ile patlayan tankın alevleri, onlarca metre yükseldi.
Tankın imha edilmesi Dewşen köyünde sınır nöbeti eyleminde bulunan halk tarafından  sevinçle karşılandı.






















KAYNAK: http://www.internethaber.com

KİM AÇLIĞA DAYANABİLİR?

 YUMOŞ ve MİNİK yazıyor / info@dorukgazetesi.com
 KİM AÇLIĞA DAYANABİLİR?
Bir insan açlığa en fazla kaç gün dayanabilir?
45 Deniyor.
Bir insan kaç gün susuzluğa dayanabilir dersiniz?
En fazla 7 gün...
Birleşmiş Milletler Dünya’da yaklaşık 1 milyar insanın açlıkla mücadele ettiğini duyurmuştu. 
Ya hayvanlar...
Yaban hayatı, Afrika ve barınaklarda, şehir hayatında, taşralarda, köylerde ve mezralarda hayvanlar açlıkla boğuşuyor, sayı kaç bilmiyorum.
İnsan kadar hayvanlarında açlıkla boğuştuğu kesin.
Birde göz göre göre açlığa mahkum edilen hayvan ve insanlar var.
***
Buna göre uzun süren açlık durumlarında hasıl olan kilo kaybı, bilhassa yağ ve dalak gibi hayati önemi az olan organ ve dokularda meydana gelir. Bu araştırma sonuçları; uzun süren açlıklarda vücut tarafından; yağın % 97'sinin, dalağın % 63'ünün, karaciğerin % 56'sının, adalelerin % 30'unun ve kanın % 17'sinin kullanıldığını göstermiştir. Halbuki aynı araştırmada, insan için hayati öneme sahip olan beyin ve sinirlerde, herhangi bir ağırlık kaybının olmadığı tespit edilmiştir. Bu da gösteriyor ki, açlık anında vücut için hayati öneme haiz organlardan değil, diğerlerinden harcama yapılmaktadır. Böyle bir açlık durumunda yağların, keton cisimlerine çevrildiği ve beyin hücrelerinin imdadına gönderildiği, son yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur.
Kaynak: (Prof. Dr. İrfan Küfrevioğlu)
***
İbn-i Haldun şöyle ifade eder: "Kıtlık görülen yerlerde çok yemeye alışanlar, az yemeye alışanlardan çok fazla kayıp verirler. Onları öldüren, karşılaştıkları kıtlık değil, daha önce alışmış oldukları tokluktur".
***
Açlık, bu kelimeyi Afrika’da yaşan insanlar çok iyi bilir. Her gün binlerce çocuk ve insan açlıktan ölüyor. Bir yazı okumuştum. Somali’e ölen çocuklar, Zimbabve de ölü bir fil’i 1 saatte yiyip bitirdiler.
***
Açlıktan ölmek üzere olana, leş, zaruret miktarı domuz eti yemek ve içki içmek haram olmaz. (Berika)
***
Hangi birini yazayım, burası dağ başı mı?
Bir yandan açlığın nasıl bir şey olduğunu bilimsel açıklamasını, sonra Afrika’da yaşanan açlık dramını...
Empati kurmak için...
Niğde’de yaşanan vahşeti size anlatmak istiyordum. Sosyal medyayı da yakından takip ediyorum.
Dolaysıyla gözüm kulağım Niğde Barınağı’nda.
Orada fena şeyler oluyormuş...
***
Hayvan Barınağı’ndaki bini aşkın sahipsiz sokak hayvanları (!) açlıktan birbirini yedi. İçimiz kan ağlayarak paylaştık, duyurduk, çevremizi harekete geçirdik. Veterinere mesaj attık; “Bu ne hal" diye, yetmedi belediye başkanı ile konuştuk. 27 Eylül 2014 günü Doruk Gazetesi Sahibi Fatoş Tekbaş Niğde’ye hareket edecekti. Belediye başkanı ile görüşecekti.
Ama değerli bir dostunu kaybedince bu gezi başka bir bahara ertelendi.

Orada Hayvansever Bengü Berkman’ın bize anlattıkları karşısında gözlerimiz doldu. Gitmedik ama, an be an Türkan Dağdelen’i ve Pet Skandal’ı takip ettik. Türkiye’nin dört bir yanından Niğde Barınağı’na mama ve ilaç yardımı aktı.
Yaralar sarıldı mı dersiniz? Buna da şükür diyelim, diyelim ama, bunun hesabını da mutlaka soralım. Basit bir hayvan deyip geçmeyelim.
Bundan sonra ne olacak?
Yarın bu hayvanlar ne olacak?
Ya diğer barınaklarımızın durumu ne olacak?
Ne haldeler, durumları nasıl? 

***
Pet Skandal’ı bende yazdım, o zaman hak etmişlerdi yazmıştım. Şimdi bakıyorum canla başla orada mücadele veriyorlar. Devletin savcısı var, devletin hakimi var, devletin polisi var...
Nasıl oluyor da bu insanları orada tehdit ediyorlar. Polis; 'bir şey yok' diyor. O insanların başına bir şey gelirse, bunun hesabını nasıl verirler? Bir gurup kendine mafya süsü vererek kutsal iş yapan insanları tehdit edebiliyor. Kim bu adamlar, ne istiyorlar?
Kolluk kuvvetleri tehdit edenleri neden araştırmaz?
Oysa biz açlığın nasıl bir şey olduğunu, o hayvanların psikolojisini, günlerce nasıl aç kaldıklarını, nasıl birbirlerini yediklerini yazıp, herkesin empati yapmasını isteyecektim. Sadece 24 saat aç kalmalarını, 24 saat su içmemelerini söyleyecektim. Ben her ramazan ayında oruç tuttuğum için açlığın nasıl bir şey olduğunu az buçuk biliyorum.
Kendilerini bir Müslüman gören insanlar, açlıktan birbirini yiyen bu hayvanları duyunca acaba ne hissettiler?
Aklıma bazı sorular geliyor.
Bu hayvanlar nasıl bu hale geldi, kimler getirdi?
Kaç zamandır açlar?
Nasıl olurda belediye başkanı bir gün olsun orayı ziyaret etmeyi düşünmez?
Kendisini rezil eden, görevini yapmayan, maaş alan bu veteriner hakkında neden suç duyurunda bulunmaz?
En azından görevini suistimal etmesi bile başlı başına bur suçtur.
Allah bunun hesabını sormaz mı?
Sormayacak mı?
Oraya gönüllü gelmiş insanlara yardım etmek bütün resmi kurumların işi olmalı, devlet ve sivil toplum örgütleri işte tamda bunun için vardır.
Niğde Barınağı yaralar sarıldıktan sonra, ayda bir kez de olsa takip edilmeyi hak ediyor.
Umarım sırada başka barınaklar yoktur. Kış kapıda. Emeği geçen Türkan Dağdelen, Bengü Berkman, Pet Skandal’dan Mustafa Aral’a ve isimsiz kahramanlara teşekkür ediyoruz. Bu son olsun diyoruz.
Not: Bu fotoğraflara iyi bakın, sonrada elinizi vicdanınıza koyun. Bir tarafta obezler, bir tarafta açlık, insan sen ne kötüsün.
 
Yazı Tarihi :9/30/2014
Okunma Sayısı :263
dorukgazetesi.com

sizce bu logo tutar mı?

sizce bu logo tutar mı?

http://06cedmuho.blogspot.com.tr/

http://youtu.be/fVA3UySQr2k-billursesli burcu

http://youtu.be/fVA3UySQr2k

Güldür Güldür Show 39.Bölüm

Güldür Güldür Show 39.Bölüm

KEÇİÖREN’DE GEBE KURBANLIKLARA GEÇİT YOK


KEÇİÖREN’DE GEBE KURBANLIKLARA GEÇİT YOK
Ovacık ve Bağlum mahallelerinde kurduğu modern kurbanlık satış alanları ile vatandaşların takdirini kazanan Keçiören Belediyesi, Türkiye’de ilk defa uyguladığı ücretsiz gebelik testi sayesinde gebe kurbanlıkların satışına izin vermiyor.
Aldığı kurbanlığın gebe olup olmadığından kuşkulanan vatandaşlar Keçiören Belediyesi’nin uygulamaya koyduğu ücretsiz gebelik testi sayesinde bu şüphesinden kurtularak gönül rahatlığıyla alışverişini yapabiliyor. Satış alanlarında görevli veteriner hekimler, dişi kurbanlıkları ultrasonografi yöntemiyle ücretsiz gebelik testine tabii tutuyor. Test sonucunda gebe veya yaşı küçük olduğu tespit edilen ve kurban olma vasfına sahip olmadığı belirlenen hayvanların satışına izin verilmeyerek alan dışına çıkarılması sağlanıyor. Kurbanlıklar ayrıca, satış yerlerine girmeden önce oluşturulan kontrol noktalarında, veteriner ve zabıta tarafından kulak küpe numaralarına göre şap aşılarının yapılıp yapılmadığı kontrol edilerek alana alınıyor.
24 SAAT GÖREV BAŞINDA OLACAKLAR
Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, kurbanlık satış ve kesim alanlarını Keçiörenlilerin bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde oluşturduklarını ifade ederek, “Vatandaşlarımızın Kurban Bayramı'nı huzur içerisinde geçirmeleri için gereken tüm tedbirleri aldık. Vatandaşlarımız herhangi bir sıkıntı yaşadıklarında kurban satış ve kesim yerlerindeki ekiplerimizden ve belediyemizden yardım alabilirler" dedi. Kurbanlıkların sağlık kontrollerinin aksatılmadan yapıldığını kaydeden Başkan Ak, Kurban Bayramı süresince zabıta ve nöbetçi veteriner hekimlerin yanı sıra, kaçan kurbanlıkların yakalanması için oluşturulan kurban yakalama timinin de görev başında olacağına dikkat çekti. Vatandaşların rahat ve huzurlu bir ortamda kurbanlık alışverişlerini ve kesim işlerini gerçekleştirebilmeleri için çalışmaların ara verilmeden devam ettiğini vurgulayan Başkan Ak, "Vatandaşlarımız müsterih olsunlar. Keçiören’de gönül rahatlığı içerisinde kurbanlık alışverişlerini huzurlu ve güvenli bir şekilde yapabilirler" diye konuştu.
Acil vakalara anında müdahale etmek amacıyla 24 saat açık sağlık ve veterinerlik hizmet kabinleri kurulan satış alanlarında, veteriner hekimler ile sağlık ekibinin yanı sıra birer adet ambulans da hizmet veriyor.


Yenigün Gazetesi(İzmir): Balkan Festivali Başlıyor


Yenigün Gazetesi(İzmir): Balkan Festivali Başlıyor
http://bit.ly/1rc6iqa
Büyükşehir tarafından bu yıl 10. kez düzenlenecek festivalin açılışı 10 Ekim saat 10.00’da gerçekleşecek. Festivalin açılış konserinde Candan Erçetin sahne alacak.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası olan Balkanlılar Halk Dansları Festivali’nin 10.’sunu İzmirlilerle buluşturmaya hazırlanıyor. İzmir, 10–15 Ekim 2014 tarihleri arasında gerçekleşecek festival kapsamında ev sahibi Türkiye’nin yanı sıra Arnavutluk, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan, Karadağ, Kosova, Makedonya, Roman- ya, Sırbistan, Slovenya ve Yunanistan’ı ağırlayacak. 10. Balkanlılar Festivali, 10 Ekim Cuma günü saat 10.00’da İzmir Sanat’taki resim sergisi ile başlayacak. Bu sene diğer senelerden farklı olarak ilk kez Balkan Sivil Toplum kuruluşları stant açacak. Kültür park’ta Atlas Pavyonu’nun yanındaki alanda gerçekleşecek etkinlikte, festivale destek veren İzmir’deki Balkan dernekleri kendi kültürlerini tanıtacak. Festivalin resmi açılışı, saat 15.00’te Cumhuriyet Meydanı’nda Türk Grubu Zeybek gösterisiyle başlayacak. Katılımcılar, açılışın ardından hep birlikte Konak Meydanı’na kortej yürüyüşü gerçekleştirecek. Saat 17.00’de Konak Meydanı’ndaki program çerçevesinde, konuk ülkeler kendi halk danslarından örnekler sunacak. Akşam saat 20.30’da ise Gündoğdu’daki açılış konserinde Candan Erçetin sahne alarak sevilen şarkılarını söyleyecek.
(Yazının devamı için yukarıdaki linke tıklayınız.)

BASIN DUYURUSU

BASIN DUYURUSU
25.09.2014
Bilindiği üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının bir mali yıl içinde yapabilecekleri açıktan ve naklen atama sayıları toplamı merkezi yönetim bütçe kanununda gösterilmekte, bu sayının her bir kamu kurumu itibarıyla dağılımı ise Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının birlikte teklifi üzerine Başbakanlık Makamının onayı ile belirlenmektedir.

Bu çerçevede, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda, kamu kurumlarının 2012 yılında kurumdan ayrılan memur sayısının yüzde 50'sini geçmeyecek şekilde açıktan veya naklen atama yapabileceği; ayrıca, bu sınırlar içinde memur ihtiyacını karşılayamayacak kurumlar için ilave 65.000 adet atama kontenjanı kullanılabileceği belirtilmiş olup, söz konusu kontenjanın dağıtılması neticesinde Spor Genel Müdürlüğüne 1.500 adet ilave atama kontenjanı verilmiştir.
2013 Yılı içinde ÖSYM Başkanlığınca gerçekleştirilen KPSS 2013/1 yerleştirme sonuçlarına göre Spor Genel Müdürlüğü Merkez ve Taşra Teşkilatına yerleştirme hakkı kazanan 900 adet personelin 800’ü BESYO mezunu olup dağılımı aşağıdaki gibidir:

1. 350 adet BESYO Spor Yöneticiliği Bölümü mezunu Sportif Eğitim Uzmanı
2. 50 adet  BESYO Rekreasyon Bölümü mezunu Memur
3. 50 adet BESYO Spor Bilimleri ve Teknolojisi, Beden Eğitimi Öğretmenliği ve Beden Eğitimi ve Spor Lisans Bölümü mezunu Memur
4. 136 adet BESYO Antrenörlük Bölümü mezunu Antrenör
5. 214 adet  BESYO Antrenörlük Bölümü mezunu Memur
6. 100 adet lisans mezunu Bilgisayar İşletmeni
2013 yılı içinde gerçekleştirilen 2013/2 merkezi yerleştirme işlemi ile de;

1. 68 adet Mühendis
2. 84 adet Muhasebeci
3. 21 adet muhtelif branşlarda Memur
olmak üzere toplam 173 adet personel alımı gerçekleştirilmiştir.

2014 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununda ise, kamu kurumu ve kuruluşlarına toplam 36.000 açıktan ve naklen atama kontenjanı verilmiş olup, söz konusu kontenjanın dağıtılması neticesinde Spor Genel Müdürlüğüne 100 adet atama izni verilmiştir. 

Her ne kadar, spora gönül verip Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarımızdan mezun olarak akademik yönden yetişmiş gençlerimizin Spor Genel Müdürlüğüne yapabileceği katkının farkında olunsa da, KPSS puanları esas alınarak yapılabilecek açıktan atamalar söz konusu izin ile sınırlıdır.

Kamuoyuna duyurulur.

GECEKONDUDAN ŞAMPİYONLUĞA

GECEKONDUDAN ŞAMPİYONLUĞA

Ankara’nın olaylarla anılan mahalleleri olarak bilinen Çinçin, Yenidoğan ve Kale mahallesinden çıkarak, bir çok spor dalında başarıdan başarıya koşan çocuk ve gençler, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın resmi yayın organı Gençlik Spor Dergisi’ni mahallelerinde ağırladı.
Onlar, kenarda köşede kalmış mahallelerde yaşayan maddi  sıkıntı  çeken  ailelerin kız çocukları. Şans yüzlerine gülmeseydi şampiyonluktan şampiyonluğa koşmak onlar için bir hayal olmaktan öteye geçemeyecekti. Gün geldi o hayal gerçek oldu. Güç koşullardaki Bireyler Spor Kulübü Derneği (GÜÇKOBİR), Damla’nın, Aylin’in, Ceylan’ın, Sümeyra’nın ve diğerlerinin hayatını sporla kurtardı.

Mahalleden Ringe

Şimdi GÜÇKOBİR’in onlara sunduğu bir çok spor dalında başarıdan başarıya koşuyorlar. Zor koşullarda nasıl şampiyon olunur onu gösteriyorlar. Daha düne kadar sokaklarda oynayan kızlar artık uluslararası turnuvalarda maçlara çıkıyor, milli sporcu olup Türkiye’yi temsil etmenin hayallerini kuruyorlar. Mahallelerinde ise kazandıkları madalyalar günlerce konuşuluyor. Gençler, her gün mahallelerinden çıkıp Gençlik ve Spor Bakanlığı Altındağ Gençlik Merkezi ve 19 Mayıs Stadyumu Şefik Tekik Boks Salonunda ter dökerek şampiyonluğa uzanıyor.

İşte onlardan bir kaçının, Ankara Kalesi’nin eteklerinde kurulu mahallelerinden şampiyonluğa uzanan hikayeleri…

Milli olmak o kadar güzel şey ki…

Yenidoğan’da yaşayan 15 yaşındaki Damla Nur Talun, Milli Takıma seçilmesinin ardından Balkan Wushu Şampiyonası’nda üçüncü oldu. Babaları onları terk edip gittiğinden beri annesi ve üç kardeşiyle birlikten yaşayan Talun hikayesini şu sözlerle anlattı:

“Annem bizi geçindirmek için plastik toplayıp satıyordu. GÜÇKOBİR’le tanıştık daha önce adını bile duymadığım sporlara yönlendim. Milli olmak o kadar güzel şey ki insanın hayatı değişiyor. İlk başta okuyup kendi mesleğimi elime almak istiyorum. Hocamız bizi nasıl yetiştiriyorsa ben de kendi öğrencilerimi öyle yetiştireceğim.

“Bir hayali başardım”

Madalya aldığımda annem çok sevinir, bazen sevinçten ağladığı bile olur. Bazen de madalya alırım mahalleye geldiğimde komşular beni alkışlar. ‘Alkışlamayın beni utandırıyorsunuz’ derim. Artık spor benim hayatım. Hocalarım sayesinde imkansızlıkların içinde bir hayali başardım.  Mahallemde benim gibi olan arkadaşlarım için elimden geleni yapmak istiyorum.”

Çocuk gelin olmaktan kurtuldu

Yenidoğan’da yaşayan 14 yaşındaki Aylin Korkmaz da Capoeira Dünya ikincisi olmuş. Aylin, “Önceden okuldan gelir gelmez yemeğimi yer sokağa çıkardım. Mahalle aralarında oyun oynardım. Şimdi her gün okuldan sonra antrenman salonuna gidiyorum. Hayal kurmanın ne demek olduğunu bilmezken, şimdi büyük turnuvalarda maçlara çıkıyor, milli sporcu olma hayalleri kuruyoruz” dedi.

Korkmaz, sözlerine şöyle devam etti:

Hedef; Milli Sporcu olup Türkiye’yi temsil etmek

“Bizim mahallede 8. sınıfı bitiren bütün kızları hemen istemeye geliyorlar. Kızlar okumadığı için evlendiriliyor. Spora başlamasaydım ben de onlar gibi evlenebilirdim. Ama şimdi değişti her şey. GÜÇKOBİR sayesinde spor yapıyoruz. Benim artık hedeflerim var, hayatımı kurtardım. Okuyup kendi ayaklarımın üzerinde duracağım. Evlenmiş olan arkadaşlarımın evine gittiğimde madalyalarımdan bahsediyorum; üzülüyorlar ‘Keşke ben de evlenmeseydim, spor yapsaydım’ diyen oluyor. Mahalledeki çocukların tamamı bana özeniyor.Benim gibi  spor yapmak istiyorlar.”

Kale Mahallesi’nde yaşayan Ceylan Arzu Özdemir, MuayThai Türkiye üçüncüsü olmuş. Henüz daha 11 yaşında olan Ceylan, “Mahalleden arkadaşlarım spora gitmeye başlamıştı. Ben de onlara katıldım. Sporla hayatımı kurtaracağıma inanıyorum. Milli Takıma girip Türkiye’yi temsil etmek istiyorum” dedi.

Kötü alışkanlıklardan uzak durdular

Yenidoğan’da oturan 14 yaşındaki Sümeyra Nur Yıldız, Capoeria Dünya Üçüncüsü. Ailesinin Altındağ Belediyesi Sosyal Hizmetlerden aldığı yardımla yaşamlarına devam ettiklerini dile getiren Yıldız, duygularını şöyle ifade etti:

 “GÜÇKOBİR beni sosyal hizmetlerden buldu, spora yönlendirdi. Oturduğumuz mahalleler Başkentin unutulan bölgeleri arasında. İçimizde bir potansiyel varsa bile, bunu hangi ortamda, ne şekilde kullanabileceğimizi bilmiyoruz. Bizim orda çocuklar çok küçük yaşta uyuşturucu madde kullanmaya başlıyor. Biz spor sayesinde kötü alışkanlıklardan uzak durduk. Bizi gören çoğu arkadaşımız da bizim gibi olmaya başladı.

Ben artık herkese örnek biri olup Dünya’da Türkiye’mizi temsil etmek, bayrağımızı dalgalandırmak istiyorum. Şampiyon olmak istiyorum. Ailemin güvenini boşa çıkarmayacağım. Spor sayesinde hayatımı ve okulumu düzeni soktum ve bu sayede Anadolu Lisesini kazandım. Önceden beni görenler ‘Liseyi bitirdi mi evlenir’ diyordu, şimdi ‘bu kız okuyacak başarılı biri olacak diyorlar.”

Madalyalar motivasyon kaynağı

Sosyal Hizmet Uzmanı ve GÜÇKOBİR Kurucularından Murat Berksun, 22 yıldır sokakta yaşayan ve sokakta çalıştırılan çocuk ve gençlerle çalıştığını kaydetti. Berksun, şunları kaydetti:

“Biz bu çocukların topluma kazandırılmasını amaçladık. İlerleyen zaman içerisinde başarılı sonuçlar elde etmeye başladık. Çocuklar gittikleri her şampiyonadan madalyalarla dönüyor. Madalyalar, kupalar çocuklar için oldukça önemli bir motivasyon kaynağı. Şimdiki amacımız Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan aynı şartlardaki çocuklara ulaşmak.

Ailelerin hedefi büyüdü

Madde bağımlılığı, erken evlilik gibi sosyal sorunların önüne geçmeye çalışıyoruz. Çevrelerinde var olan ama bu çocukların ulaşamadığı sosyal imkanları onlara ulaştırmaya çalışıyor, yoksulluklarını en aza indirgemeye çalışıyoruz. Zaman zaman, sokak sokak gezdiğimiz bile oluyor. Bonzai çok ucuza temin ediliyor. Biz çocuklarımızı onda uzak tutuyoruz. Amacımız onların sağlıklı bireyler olarak yetişmesini sağlamak. Zaman içerisinde çocukların aileleri de değişime uğruyor. Önceden çocuklarının ilkokul mezununu olmaları onlara yeterken şimdi üniversite okumalarını istiyorlar. Aslında ailelerinde hedeflerini büyüttük.” 
3 EKİM 2014 / Haber : Şenay Güner, Fotoğraf : Ali Balıkçı, Kamera ve Kurgu : Ferhat Akbulut

http://gsb.gov.tr

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts