Tuesday, 14 October 2014

TÜRKİYE, HAVA ÜSSÜNE İZİN VERECEK Mİ?

TÜRKİYE, HAVA ÜSSÜNE İZİN VERECEK Mİ?

Amerika, Türkiye'nin IŞİD'i bombalayacak pilotlar için üslerini kullanma izni verdiğini bildirdi. Ancak Ankara, bunu onaylamadı. Neden? Türkiye, sözü geçen stratejinin hatalı olduğuna dikkati çekiyor. Türkler, uygulanmak istenen stratejinin, IŞİD'e karşı bir harekâttan ziyade Esad'ı kurtarmaya dayalı bir strateji olduğunu söylüyor. Çünkü ülkesindeki iç savaşta 200 binden fazla insanın ölmesine rağmen Esad'ın inadı, büyük talihsizliklerin başlıca nedeni.
TÜRKİYE, HAVA ÜSSÜNE İZİN VERECEK Mİ?
Yayın Organı : Wyborcza
Yayın Tarihi : 14 Ekim 2014
Ülke : Polonya
Yazar : Mariusz Zawadzki
Çeviri Şekli : Özet
Görsel Kaynak : AA
     Amerika, Türkiye'nin IŞİD'i bombalayacak pilotlar için üslerini kullanma izni verdiğini bildirdi. Ancak Ankara, bunu onaylamadı. Neden?
     Amerikan medyası, dün Türkiye'nin, Suriye sınırına yakın olan İncirlik hava üssünü ABD hava kuvvetlerine açmayı kabul ettiğini bildirdi. Aslında Amerika, İncirlik üssünü yıllardan beri NATO çerçevesinde kullanıyor. Ama dört ay önce Suriye'nin doğusunda ve Batı Irak'ta beliren IŞİD'i bombalayacak savaş uçaklarını, İncirlik'ten kaldırmak bugünün asıl sorunu. ABD savaş uçakları binlerce kilometre uzaklıktaki Basra Körfezindeki hava üslerinden havalanmak zorunda.
     Türkiye de (daha önce Suudi Arabistan gibi) kendi topraklarında ılımlı muhalifleri eğitecek kampların oluşturulmasında hem fikir oldu.
     Susan Rice, NBC televizyonuna -ılımlı muhalifleri eğitmesi için- " Müttefiklerimizin büyük memnuniyet duyduğumuz yeni sorumluluğu" dedi.
     Ama asıl memnuniyet daha yeni belirmişken bir kaç saat sonra Türk siyasetçiler, IŞİD ile mücadele konusunda İncirlik üssünün kullanılmasının karara bağlanmadığını ve Washington ile görüşmelerin hâlâ devam ettiğini açıkladı. Dolayısıyla Amerika ve Türkiye'nin, Suriye'deki iç savaşa ve bu iç savaştan meydana gelen IŞİD'e bundan sonra nasıl bir tepki gösterilmesi konusunda hâlâ bir karşıtlık içinde olduğu görülüyor.
     İfade farklılığı ilkesel. Başkan Obama, yazın IŞİD ile mücadele veren yerel güçlere -Irak ordusu, Kürt militanlar ve ılımlı Suriyeli isyancılara- destek vermek için Amerika'nın Irak ve Suriye'de bombalamalara başlama kararı verdi. Ama ABD, Suriye Devlet Başkanı Esad'a karşı bir hava saldırısı planlamıyor. Bu Obama'nın iç savaşa girmemeye dair üç yıl önce karara bağladığı stratejinin ümitsizlik yaratan devam teşebbüsü...
     Türkiye, sözü geçen stratejinin hatalı olduğuna dikkati çekiyor. Türkler, uygulanmak istenen stratejinin, IŞİD'e karşı bir harekâttan ziyade Esad'ı kurtarmaya dayalı bir strateji olduğunu söylüyor. Çünkü ülkesindeki iç savaşta 200 binden fazla insanın ölmesine rağmen Esad'ın inadı, büyük talihsizliklerin başlıca nedeni.
     Suriye'de rejim ordusuyla, Müslüman cihatçılarıyla, ılımlı muhalifleriyle herkes, herkesle savaşıyor. Türklere göre Amerikalılar, pratikte silahlı Esad rejimine yardım ediyor. Çünkü Amerikan pilotlar, IŞİD'i bombalarken Esad, tek başına cihatçılarla savaşmak zorunda kalmıyor. Biraz nefes alıp son zamanlarda ılımlı muhaliflerin uğradığı zararın üzerine odaklanılabilir.
     Bu yüzden Türkler, Amerikalılar ile yapılan görüşmelerde, İncirlik üssünün Suriye uçaklarının kuzey batı Suriye toprakları üzerinde (aynı zamanda ılımlı muhalifler de bu bölgede bulunmakta) uçmasının yasaklanması şartıyla açılacağını tekrarladı.
     Amerika'nın güven duyabileceği tek şey -eğer açılabilirse- hava üssünün açılması. Türkiye, ağır bir Washington baskısı altında olsa da en büyük düşmanlarını desteklememek adına doğrudan IŞİD ile bir savaşa girmiyor. Dünyada en kalabalık uluslardan birisi olmasına karşın hâlâ kendi devleti olmayan Kürtler mesela. Kürtler, özerklikleri hatta bağımsızlıkları için az ya da çok savaştıkları Türkiye, Suriye, Irak ve İran'da yaşamakta. Türkiye'nin doğusunda 30 yıldan beri hem Batı'nın hem de Ankara'nın terörist olarak kabul ettiği PKK savaş sürdürüyor.
     Paradoks teşkil eden şey PKK teröristlerinin, IŞİD'e karşı savaş içerisinde en büyük unsurlardan biri olması. Örneğin kağıt üstünde 700 bin iyi donanmış silahlı askeri olan Irak ordusu, IŞİD karşısında panik içinde kaçtı.
     Şimdi Amerikan hava saldırıları tarafından desteklenen ve PKK'dan oluşan yüzlerce Suriyeli militan, Kobani'yi ümitsiz bir biçimde savunuyor. Türkiye, tanklarla ve kalabalık bir orduyla sınırın diğer tarafında hazır olsa da Kürtlere yardım etmek istemiyor. Mühimmat yardımında bile bulunmuyor.
     Cumhurbaşkanı Erdoğan, "PKK ve IŞİD bizim için aynı şey" dedi.

Tüm hakları saklıdır. Bu sitede yer alan yazı, haber, fotoğraf, video ve sair dokümanların, bireysel kullanım dışında izin alınmadan kısmen veya tamamen kopyalanması, çoğaltılması, kullanılması, yayımlanması ve dağıtılması kesinlikle yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca yasal işlem yapılacaktır. - http://www.byegm.gov.tr

ÇAVUŞOĞLU FRANCE 24’E MÜLAKAT VERDİ

ÇAVUŞOĞLU FRANCE 24’E MÜLAKAT VERDİ

France 24'ün 'Entretien' programının bugünkü konuğumuz oldukça meşgul bir kişi, Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. Bizimle bu mülakatı yaptığınız için çok teşekkürler.
ÇAVUŞOĞLU’NUN FRANCE 24’E MÜLAKATI
Yayın Organı : France 24
Yayın Tarihi : 13 Ekim 2014
Ülke : Fransa
Çeviri Şekli : Özet
Görsel Kaynak : AA
Künye Seçiniz : 
     SUNUCU: Merhaba, France 24'ün 'Entretien' programına hoş geldiniz. Bugünkü konuğumuz oldukça meşgul bir kişi, Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu. Bizimle bu mülakatı yaptığınız için çok teşekkürler. Fransız mevkidaşınız Laurent Fabius ile görüştünüz, Orta Doğu ve Avrupa'daki meslektaşlarınız ile birlikte çalışıyorsunuz, işbirliği yapıyorsunuz. Bilhassa da Suriye'deki durumla ilgili olarak. Durum, Türkiye-Suriye sınırında bilhassa endişe verici. Kobani kenti İslam Devleti örgütü tarafından kuşatılmış durumda. Durum saat başı kötüye gidiyor. BM'nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın Türkiye'ye, Türkiye topraklarına sığınmış olan mültecilerin Suriye'ye malzemeleri ile dönüp Kobani'de bir katliamın önüne geçmeye çalışmaları için müsaade etmesi yönündeki çağrısı konusunda değerlendirme yapmanızı arzu ederim. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?
     MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU (Türkiye Dışişleri Bakanı): Aslına bakarsak Kobani'deki durum, bölgede oluşan bir dizi trajedinin bir diğer örneğidir. Bu hadiseyi çok yakından takip ettik. Hatta bu oldukça zor günlerde insani yardımımızı vermeye devam ettik. İslam Devleti örgütünden kaçan Suriye Kürtlerine yönelik açık kapı politikamıza devam ediyoruz. Şu ana kadar 180 binden fazla, yaklaşık 200 bin Suriyeli Kürde ev sahipliği yaptık ve bu rakam artıyor. Bahsettiğiniz açıklamayı takip etmedim ancak kim oraya dönmek istiyor? Onlar, ilk etapta teröristlerden, terörist gruplardan kaçmayı istemiş olan kişiler. Sivillerin oraya geri dönmek istediklerini düşünmüyorum. Türkiye sivilleri silahlandırıp onlardan terörist gruplara karşı savaşmalarını isteyemez. İnsanların hayatlarını öylece riske atamayız. Bu strateji yerine önceden belirlenmiş bir stratejiye, küresel bir stratejiye sahip olmak gerekir. İlk etapta İslam Devleti örgütünü ve diğer terörist grupları durdurmak, onların bölgede kökünü kazımak için.
     SUNUCU: Bu daha gerçekçi. Stratejiye gelmeden önce, özel temsilcinin söylediği şey konusunda...
     ÇAVUŞOĞLU: Hayır hayır, gerçekçi değil. Bu insanları kim silahlandıracak? Öncelikle, sivilleri savaşa göndermek bir suçtur. Bunu yapamayız.
     SUNUCU: Dolayısıyla Türkiye müdahale etmeye izin vermeyecek mi?
     ÇAVUŞOĞLU: Bölgede ilave bir trajedi yaratamayız. Terörden kaçmış, güvenli topraklarda bulunan bu mültecileri gönderemeyiz. Terörden kaçmak zorunda kalmış olan bu insanların bu bölgeye geri dönmek istediklerini sanmıyorum.
     SUNUCU: Peki şimdi strateji konusuna dönüyorum. Türkiye tampon bir bölge kurulması çağrısında bulunuyor. Uçuşa yasak bir bölge. Fransa'nın desteğinden istifade ettiniz. Amerika Birleşik Devletleri'nin yönetimindeki bazıları bunun incelenmesi gerektiğini düşünüyor, diğerleri ise buna karşı. Ankara'da yüksek rütbeli Amerikalı yetkililerle görüşmeler yaptınız. Bu konuda ilerleme var mı? Bunun gerçekleştiğini görme yönünde gerçekten bir şans var mı?
     ÇAVUŞOĞLU: Bu konu hakkındaki görüşlerimizi her fırsatta paylaştık. Cidde'de, burada, Paris'te, New York'ta hatta NATO zirvesi sırasında Galler ülkesinde çeşitli görüşmelere katıldım. Küresel stratejiye ihtiyacımız var. Kobani bölgede, Suriye'de olup bitenlerin yalnızca bir bölümü. Biz bu küresel stratejinin bütün unsurlarına baktık, askerî, siyasî ve aynı zamanda insani açıdan ama hava saldırıları bir şeye yaradı mı? Zannetmiyorum. Kobani bölgesine yapılan hava saldırıları İslam Devletini durdurabildi mi?
     SUNUCU: Başarısız oldular...
     ÇAVUŞOĞLU: Hayır, başarısız oldu. Dolayısıyla, hava saldırıları güç dengelerini biraz değiştirebilir ancak İslam Devleti örgütünü ve diğer terörist grupları durdurmaya ve köklerini kazımaya tek başına yeterli değil. Sivrisinekleri bir bir öldürmek, uygun strateji değildir. Bu durumun nedenlerinin kökünü kazımak gerekir ki bu da Irak'ta Maliki rejimiydi. Şimdi ise siyasi bir değişim oldu, biraz daha geniş bir birlik var. Suriye'de de tabii ki Esad rejimidir. Bu konuda Fransa ile mutabıkız.
     SUNUCU: Esad'ın gitmesi konusunda mı?
     ÇAVUŞOĞLU: Evet, Esad gitmelidir. Suriye'de siyasî bir değişim olmalıdır.
     SUNUCU: Onsuz...
     ÇAVUŞOĞLU: Evet onsuz ve Cenevre Bildirisi buna dayanak teşkil edebilir.
     SUNUCU: Obama yönetiminin hâlâ Esad'ın gitmesini arzu ettiğini düşünüyor musunuz? Çünkü ne Amerikalı yetkililerin ne de Avrupalı yetkililerin onun gidişine yönelik çağrıda bulunduklarını duyuyoruz. Onun kazandığını düşünüyorlar.
     ÇAVUŞOĞLU: Bu hakikaten de bir başka problem. Esad'ın savunucularının çok net bir politikası var. Onu kim savunuyor? İran ve Rusya. Müttefiklerin bu açıdan bakıldığında çok net bir stratejisi yok.
     SUNUCU: Durumu netleştirmelerini mi arzu ediyorsunuz?
     ÇAVUŞOĞLU: İşte bu sebepledir ki geçen dört yıl süresince durum yalnızca kötüye gitti. Esad'ın İslam Devleti örgütünden daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz? Bu rejim 200 binden fazla insanı öldürdü. Kendi vatandaşlarını kimyasal bombalarla, bombalarla, gazla, hava saldırılarıyla öldürdü. Kendi insanlarını öldürmek noktasında hiçbir şeyden çekinmediler.
     SUNUCU: Peki ne olmalı? Bu tampon bölge, uçuşa yasak bölge haricinde ne olmalı? Hatta bir kara operasyonu talep ediyorsunuz çünkü hava saldırılarının yeterli olmadığını söylüyorsunuz.
     ÇAVUŞOĞLU: Daha önce de sorduğum gibi hava saldırıları İslam Devleti örgütünü durdurdu mu? Hayır.
     SUNUCU: Dolayısıyla kara kuvvetlerinin olması gerekiyor?
     ÇAVUŞOĞLU: Aynı zamanda kara kuvvetlerinin de olması gerekiyor. Siyasi boyut, sahadaki siyasi dönüşümler dâhil olmak üzere önceden belirlenmiş küresel bir stratejinin olması gerekiyor. Esad rejimi yerinde durdukça bu bölgede barışı, istikrarı, güvenliği yeniden tesis etmekten söz edemeyiz. Bugün İslam Devleti örgütü var. Daha önce kim vardı? El Kaide ve Hizbullah. Başka isimler de duyduk. Şimdi İslam Devleti örgütü. Yarın da benzer veya farklı ideolojilere sahip başka birileri olabilir.
     SUNUCU: Kara kuvvetlerini kim göndermeli? Türkiye kara kuvvetlerini göndermek istiyor mu ve bunu hangi koşullarda yapar?
     ÇAVUŞOĞLU: Üzerinde mutabık kalınan ortak bir strateji varsa Türkiye hakikaten de bu stratejiyi müttefiklerle birlikte uygulamaya koymayı düşünecektir.
     SUNUCU: Dolayısıyla Türkiye Suriye'ye kara kuvvetleri göndermeye hazır.
     ÇAVUŞOĞLU: Şayet strateji konusunda müttefiklerle mutabıksak.
     SUNUCU: Yani bu, müttefiklerin de böyle bir stratejiye katılmaları gerektiği anlamına geliyor.
     ÇAVUŞOĞLU: Bu kara operasyonlarını yalnızca Türkiye'den istemek doğru olmayacaktır. Bu gerçekçi olmayacaktır. Güvenli bölge olmaksızın ve uçuşa yasak bölge olmaksızın da gerçekçi olmayacaktır.
     SUNUCU: İstişareleriniz ışığında, müttefiklerin bir kara müdahalesine doğru yöneldiklerini düşünüyor musunuz?
     ÇAVUŞOĞLU: Yine söylüyorum, şu an için bir anlaşma mevcut değil.
     SUNUCU: Ancak ilerlemeler var mı?
     ÇAVUŞOĞLU: Evet, bir ilerleme var ve Fransa prensipte uçuşa yasak ve güvenlikli bölge konusunu destekliyor.
     SUNUCU: Kara kuvvetleri konusu?
     ÇAVUŞOĞLU: Kara birlikleri konusunda... Laurent Fabius bugün açık biçimde, İslam Devleti örgütünü ve diğer terörist örgütleri durdurmak, kökünü kazımak için hava saldırılarının yeterli gelmediğini söyledi.
     SUNUCU: Şimdi Türkiye'deki sonuçlarına gelmek istiyorum. Bugün 31 kişi ülkenizdeki çatışmalarda hayatını kaybetti çünkü Türkiye'deki Kürtler, en azından şunu söyleyebiliriz ki hoşnut değil. Hatta bazı vakalarda öfkeliler çünkü Türkiye'nin Kürt oldukları için müdahale etmeyerek onları cezalandırdığını düşünüyorlar. Dolayısıyla tepkilerini anlıyor musunuz?
     ÇAVUŞOĞLU: Hayır anlamıyorum. Burada bir çifte standart var. Fakat ben öncelikle insanlar konusunda ayrımcılık yapamayacağımızın altını çizmek istiyorum. Onların hepsi bizim komşularımız. Onlar bizim ailemizden insanlar. Erkek kardeşlerimiz, kız kardeşlerimiz. Ermenilere ev sahipliği yaptık, Yezidilere ev sahipliği yaptık, Sünnilere, Şiilere, Kürtlere, Araplara ev sahipliği yaptık. Geçen üç hafta boyunca neredeyse 200 bin Suriyeli Kürde ev sahipliği yaptık. Bunu daha önce de söyledim.
     SUNUCU: Maalesef az zamanımız kaldığı için son bir soru. Türkiye tarafından terörist grup olarak görülen PKK'dan bahsettiniz, Kürdistan İşçi Partisi. Bütün bunlara rağmen hükûmetiniz ve PKK arasındaki görüşmelerde PKK, şayet Kobani düşerse bu barış sürecinin sonu olur dedi. Bu barış sürecinin PKK ile sona ermekte olduğunu düşünüyor musunuz?
     ÇAVUŞOĞLU: İslam Devleti örgütü diğer bölgeleri ele geçirdiğinde neden hiçbir şey söylemediler peki?
     SUNUCU: Bu gerçek bir tehdit mi?
     ÇAVUŞOĞLU: İslam Devleti örgütü Türkmen nüfusun, Arap nüfusun yoğun olduğu yerleri veya kentleri de ele geçirdi. Biz bu problemi çözmek istiyoruz. Bir çözüm bulmak için hükûmetle elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Ancak bizim için PKK bir terör örgütü olarak kalmaya devam ediyor. Sadece bizim için de değil, Birleşmiş Milletler ve Avrupa için de teröristler listesinde bulunuyor.
     SUNUCU: Ama siz onlarla müzakere içerisindesiniz? Yine de bir mutabakata varmayı umuyor musunuz?
     ÇAVUŞOĞLU: Yalnızca onlarla görüşmeler yapmıyoruz. Yalnızca PKK ile görüşmüyoruz. Toplumun tüm unsurlarıyla bu sorunu görüşüyoruz ve hâlihazırda tedbirler alıyoruz. Ancak onlar henüz silahlarını bırakmış değil. Halen faaller. Terörist eylemlerine devam ediyorlar. Silahlarını tamamen bırakmadıkları ve terörist faaliyetlerine tamamen son vermedikleri takdirde bunlar teröristtir. Suriye konusunda da birbirleriyle savaşan farklı terörist gruplar var: PKK, PYD... İslam Devleti örgütü rejime karşı savaşıyor, bazen de iktidar için kendi aralarında savaşıyorlar. Dolayısıyla ikinci bir etapta şu terörist örgüt şundan veya bundan daha iyi diyebilir miyiz? Bu kötü bir stratejidir. Hepsi terörist gruplardır ve bizim teröristlerimiz iyi, sizinkiler kötü veya daha iyi diyemeyiz. Hayır, bu kötü bir stratejidir.
     SUNUCU: PKK ile artık görüşülmemesi gerektiğine, artık buna değmeyeceğine karar vereceğiniz zamana yakın zamanda gelecek miyiz?
     ÇAVUŞOĞLU: Hayır, bu süreci hiçbir zaman bırakmayacağız ve doğrusu, çözümlere ulaşmayı istiyoruz ve samimiyetle, bu konuda çok fazla çaba harcıyoruz. Ancak onların da kendilerinden beklediklerimizi yapmaları gerekiyor.
     SUNUCU: France 24'e bu röportajı verdiğiniz için çok teşekkürler Sayın Dışişleri Bakanı. France 24'te bizi izlediğiniz için teşekkürler.

     Tüm hakları saklıdır. Bu sitede yer alan yazı, haber, fotoğraf, video ve sair dokümanların, bireysel kullanım dışında izin alınmadan kısmen veya tamamen kopyalanması, çoğaltılması, kullanılması, yayımlanması ve dağıtılması kesinlikle yasaktır. Bu yasağa uymayanlar hakkında 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca yasal işlem yapılacaktır.- http://www.byegm.gov.tr

TANAP'ta ana hat boruları alım sözleşmesi imzalandı

TANAP'ta ana hat boruları alım sözleşmesi imzalandı
Başbakan Ahmet Davutoğlu, projenin, Kafkasları Balkanlarla buluşturacağını söyledi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi Ana Hat Boruları Alım Sözleşmeleri imza töreninde konuştu.
Projenin bir aşamasını daha yürürlüğe sokuyor olmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Davutoğlu, pek çok ülkede sorunlar yaşanırken, Türkiye ve Azerbaycan'ın bölgede yükselen iki ülke olduğunu vurguladı.
Proje ile ilk etapta 16 milyar metreküp doğalgaz taşınacağını daha sonra ise kapasitenin 22, 24 ve 32 milyar metreküpe çıkacağını hatırlatan Davutoğlu, Türkiye'nin tüketici bir ülke olmanın yanı sıra transit bir ülke olacağını ve 2019 yılı itibariyle Avrupa'ya gaz akışının başlayacağını ifade etti.
Türkiye ve Azerbaycan'ın bir birini tamamlayan iki ülke olduğunu belirten Davutoğlu, "Coğrafyalarımız enerji potansiyelimiz birbirini tamamlıyor" dedi.
İmalatın yüzde 80'nin Türk firmaları tarafından yapılacağını söyleyen Davutoğlu, bunun Türk sanayisinin geldiği noktayı göstermesi açısından dikkat çekici olduğunu vurguladı.
Projenin sadece bir doğalgaz projesi olmayacağını belirten Davutoğlu, Hazar Denizi'nden başlayan projenin Arnavutluk'ta Adriyatik Denizi'ne ulaşacağını ve oradan İtalya'ya geçeceğini ifade etti. Proje ile Azerbaycan'ın Arnavutluk'la ortak potada buluşacağını belirten Davutoğlu, Türkiye Yunanistan ilişkilerinin daha da gelişeceğini belirtti.
Projeyi, Kafkaslarla Balkanlar arasında bir barış köprüsü olarak tanımlayan Davutoğlu, "Yaşasın Türkiye Azerbaycan dostluğu" ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından sözleşmenin taraflarının da katılımı ile imzalar atıldı.

KAYNAK: 

Abim Çıktı - Arkadaşım Hoşgeldin #1 (Yeni Sezon)

Abim Çıktı - Arkadaşım Hoşgeldin #1 (Yeni Sezon)



Monday, 13 October 2014

Rüzgarı arkamıza aldık, kazandık

Rüzgarı arkamıza aldık, kazandık

Rüzgarı arkamıza aldık, kazandık
 
Bugüne kadar rüzgar enerjisine 7 milyar dolar yatırım yapan Türkiye bunun meyvelerini topluyor.
Bugüne kadar rüzgar enerjisine 7 milyar dolar yatırım yapan Türkiye bunun meyvelerini topluyor. Geçen pazar ilk kez rüzgarın elektrik üretimindeki payı yüzde 10'u bulurken, önümüzdeki yıl Türkiye rüzgar enerji sayesinde 1 milyar dolar daha az gaz ithal edecek.

Türkiye, elektrik ve doğalgaza gelen zamları konuşuyor. Yüzde 9'luk zam faturaları ciddi oranda artıracak. Fakat bunun 24 ay aradan sonra yapılan ilk zam olduğunu hatırlatmakta fayda var. Türkiye'nin petrol ve doğalgaz rezervi bulunmadığı ve bu kaynakları yurtdışından olmak zorunda olduğu düşünüldüğünde, alınan bazı önlemlerin bu zamları ötelediği söylenebilir. Bunların başında da yenilenebilir enerji, özelikle de rüzgar enerjise yatırımları geliyor.

Geçtiğimiz günlerde zamları açıklarken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da rüzgar yatırımlarının önemine dikkat çekti ve önümüzdeki yıl rüzgar santralları sayesinde 1 milyar dolar daha az enerji ithalatı yapılacağını kaydetti. Yıldız aynı şekilde, rüzgar enerjisinden üretilen elektriğin ilk defa geçen hafta pazar günü komple üretilen elektriğin yüzde 10’una yükseldiğini söyledi.   

3.5 MİLYON EVİN İHTİYACI 

Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TUREB) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven de geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Türkiye’de yaklaşık 3,5 milyon evin yıllık elektrik ihtiyacının rüzgar enerjisi santrallerinden karşılandığını ifade etmişti. Ataseven, "Rüzgar enerjisinde geçen yıl sonu 2 bin 958 megavat olan kurulu gücümüzü, Haziran 2014 itibarıyla 3 bin 424 megavata çıkardık. Bugüne kadar rüzgar enerjisine yapılan yatırımın 7 milyar dolara yaklaştığı" ifadelerini kullandı.

ASLAN PAYI TÜRKİYE'DEN 

Uluslararası Enerji Ajansı'na göre  (IEA) "2014 Orta Vadeli Yenilenebilir Enerji Piyasası Raporu"ndan derlenen bilgilere göre, Avrupa ülkelerinin 2020'ye kadarki yenilenebilir enerji üretiminin yarısından fazlasını Almanya, İngiltere ve Türkiye sağlayacak. Avrupa'da hidroelektrik santralleri (HES), rüzgar enerji santralleri (RES), güneş enerji santralları (GES), biomass ve jeotermalleri içeren yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımındaki bu artışın yüzde 15'ini ise Türkiye üstlenecek. Türkiye'nin 2013'te yaklaşık 24 bin 300 megavat olan yenilenebilir enerji kapasitesinin 2020 yılına kadar 38 bin 800 megavata çıkarılması planlanıyor.

ENERJİDE 2023 HEDEFİ

Türkiye'de, 2023 hedefleri doğrultusunda 122 milyar dolar yatırım yapılarak kurulu güce 50 bin megavatlık kapasite eklenmeyi öngörülüyor. Böylece, 68 bin 236 megavat olan Türkiye'nin kurulu gücünün 2023 yılında 120 bin megavata çıkarılması hedefleniyor. 62. Hükümetin Programı'nda, rüzgar gücünün 20 bin megavata, jeotermal enerji kapasitesinin 600 megavata, güneş enerjisi kapasitesinin de 3 bin megavata çıkarılarak, yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretiminin tüm enerji üretimi içindeki payının yüzde 30'a yükseltilmesi öngörülüyor.

kaynak: 
http://www.ankarahaber.com

Emeklinin gündemi toplu sözleşme

Emeklinin gündemi toplu sözleşme






Emeklinin gündemi toplu sözleşme
 
Temmuz-Ağustos-Eylül enflasyonu yüzde 0.69 çıktı; SSK ve Bağ-Kur emeklilerini Ocak zammı telaşı sardı. Emekliler, 'Zam sistemi değişsin. Toplu sözleşme istiyoruz' çağrısı yaptı




Yaklaşık 8.5 milyon SSK ve Bağ- Kur emeklisinin gözü şimdiden Ocak artışına çevrildi. Ancak Temmuz- Ağustos-Eylül döneminde enflasyonun yaklaşık yüzde 0.69 çıkması, emeklileri telaşlandırdı. Enflasyona göre zam alan emekliler, "Zam sistemi değişmeli. Memur emeklileri gibi toplu sözleşme istiyoruz" çağrısı yaptı. 


YILDA 2 KEZ ZAM VERİLİYOR 
SSK ve Bağ-Kur emeklileri, her yıl Ocak ve Temmuz aylarında bir önceki 6 aylık dönemde gerçekleşen enflasyon kadar zam alıyor. Bu doğrultuda maaşlarda 2014'ün Ocakayında yüzde 3.27, Temmuz ayında yüzde 5.70 artış oldu. SSK ve Bağ- Kur emeklilerinin maaşı, Ocak 2015'te de bu yılın ikinci 6 aylık döneminde gerçekleşen enflasyon kadar artırılacak. Bunun 3 aylık bölümündeki enflasyon belli oldu. Temmuz-Ağustos-Eylül döneminde enflasyon yaklaşıkyüzde 0.69 çıktı. Ekim, Kasım, Aralık enflasyon verilerinin belli olmasıyla emeklilerin Ocak zammı netleşecek. 

MADEM AYNI ÇATIDAYIZ 
Enflasyonun şimdiye kadar yüzde 0.69 çıkması, emeklileri telaşlandırdı. Enflasyona endeksli zam sisteminin değişmesini isteyen emekliler, "Memur emeklilerinin zammıtoplu sözleşmede belirleniyor. Madem aynı çatı altındayız;SSK ve Bağ-Kur emeklisine başka, memur emeklisine başka zam olmaz. Toplu sözleşmede bütün emeklilerin zammı belirlenmeli. Bu sayede hem tüm emekliler eşit zam almış olur hem maaşlarda iyileştirme yapılabilir hem de artışları önceden biliriz" diyor.

TORBAYA EKLENSİN
SSK ve Bağ-Kur emeklileri, şunları söylüyor: "Enflasyona endeksli zam sistemi maaşlarda iyileştirme yapılmasına imkan vermiyor. Zammımız enflasyona bağlı olduğu için, neredeyse enflasyonun yüksek çıkmasını ister hale geldik. Bu sistem değişmeli. Bu ay torba yasa hazırlığı yapılıyor. Torbaya SSK ve Bağ- Kur emeklilerinin zammı ile ilgili düzenleme konulsun."

MEMURUN OCAK ARTIŞI YÜZDE 3
Memur ve memur emeklileri, toplu sözleşme kapsamında bu yıl tek zam aldı. Bu yılın Ocak ayında memur ve memur emeklilerinin maaşı brüt 175 lira arttı. Bu, memur emeklilerine yaklaşık 146 lira zam olarak yansıdı. Memurlar ve memur emeklilerinin maaşı, 2015'te yüzde 3+3 zamlanacak
  kaynak: http://www.ankarahaber.com

Beyoğlu Belediyesi'nden Okmeydanı için 'riskli alan' kararı!

Beyoğlu Belediyesi'nden Okmeydanı için 'riskli alan' kararı!




Okmeydanı için riskli alan kararı
















              Okmeyda’nın Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Piripaşa ve Piyalepaşa mahallerini kapsayan yaklaşık 1 milyon 600 bin metrekarelik bölgeyi ‘riskli alan’ ilan eden karar, Beyoğlu Belediyesi Meclis’inden oyçokluğu ile geçti. Yaklaşık 82 bin nüfusun barındığı Okmeydanı’nda 18 bin 800 konut ile 5 bin 500 ticaret alanı bulunuyor.
Yaklaşık 82 bin nüfusun barındığı Okmeydanı’nda 18 bin 800 konut ile 5 bin 500 ticaret alanı bulunuyor. Okmeydanı zemininin olası bir İstanbul depreminde risk oluşturduğu anlamına gelen ve kentsel dönüşümün önünü açan ‘riskli alan’ kararı ile 5 bin 600 binanın bulunduğu bölgenin yıkılarak yeniden yapılanması planlanıyor. Kentsel dönüşüme itiraz eden Okmeydanı Çevre Koruma Derneği "Hisseli tapu değil, bağımsız tapu verin" uyarısında bulunuyor.

KONUT STOĞU BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ KARŞISINDA RİSK TEŞKİL EDİYOR

Beyoğlu Belediyesi imar komisyonu raporunda yer alan ifadeler şöyle:


"Plansız bir şekilde, mühendislik bilimi ve kontrolünden uzak, etap etap kat artışı ve eklentiler şeklinde yapılaşan bölgede konut stoğu oldukça sağlıksız durumdadır. Günümüz şartlarına göre ekonomik ömrünü yitirmiş ve beklenen İstanbul depremi karşısında risk teşkil eden yapılar niteliğindedir. Bu durum bölge yaşayanları için büyük yaşam riski oluşturmaktadır."

KENTSEL DÖNÜŞÜMLE KENDİ KURALLARINA UYMAYA ZORLUYORLAR

İlçe Belediye Meclisi’nde görüşülen karara CHP, riskli alan kararı verilmeden önce "gerekli tespitlerin yapılması ve konuya ilişkin raporların hazırlanması gerekir" diyerek itiraz etti. CHP’li meclis üyesi Ertuğrul Gülsever "Riskli alan ilan edilmesi için bilimsel veriye dayalı bir bilgi yok. Sizin yeriniz tapulu bile olsa, riskli alan ilan edildiğinden itibaren imar faaliyetinde bulunamazsınız, bankadan kredi bile alamazsınız. Burayı boşaltmanız gerekiyor, kentsel dönüşümle kendi kurallarına uymaya zorluyorlar" diye konuştu.

TAPU İŞLEMLERİ BİTMEDEN BAŞLAYACAK KENTSEL DÖNÜŞÜME İTİRAZ

30 Mart yerel seçimleri öncesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı törenle Okmeydanı’nda 176 kişi tapularına kavuşmuştu. Ancak 1960’lı yıllarda göçlerle kurulan ve arsa tapusu bulunmayan mahallede yaşayanlar mülkiyet sorunu çözülmeden verilen ‘riskli alan’ ilanının hak kaybına neden olacağı görüşünde. Okmeydanı Çevre Koruma Derneği yöneticisi Eraslan Alkılıç bu süreçte tapu fiyatlarında ciddi bir artış yaşandığına dikkat çekerek şunları söyledi:

"Biz burayı işgal etmedik, bedava almadık. Memleketten göç ederken barınma hakkını devlet düşünmedi, vatandaş kendi imkanları ile buraları yaptı, satın aldı. 2009 yılında belediye buradaki emlak değerlerini yüzde 450 attırdı. Metrekaresini 51 liradan 180 liraya çıkardı. Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle bir artış olmamıştır" diye konuştu. Hak sahiplerine 4706 sayılı kanunla tapu satışına başlandığını belirten Alkılıç, "12 bin insan müracaat etti ama tapu alan 300 kişi ya var ya yok. Çoğu eski tapusunu yenileyenler. İnsanların tapu alacak güçleri yok" dedi.

HİSSELİ TAPU DEĞİL, BAĞIMSIZ TAPU İSTİYORUZ

Tapuların ada ölçeğinde değil, parsel bazında verilmesi gerektiğini savunan Alkılıç, " ’Hisseli tapu değil, bağımsız tapu verin’ diyoruz. Biz ‘güle oynaya buraları size teslim edelim’ diyoruz. Belediye kesinlikle buna yanaşmıyor. Belediye parkları, bahçeleri birleştirerek arsa stoğu yapıyor" şeklinde konuştu.

Kentsel dönüşüme karşı olmadıklarını vurgulayan Alkılıç, "Kentsel dönüşüme karşı değiliz ama yerinde dönüşüm istiyoruz. Her yerde yapılıyor, neden bu 5 mahalle seçildi? Burayı boşaltmak niyetindeler. Okçular Tekkesi’ni sit alanı ilan etmek ve insanları yerinden yurdundan etmek istiyorlar. Biz rant peşinde değiliz. Bir yerin değeri binayla ölçülmez, içindeki ile değer taşır" dedi.

Okmeydanı Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği Okmeydanı’na ilişkin 1/5 bin ve 1/binlik imar planlarına ve 3194/18 sayılı uygulamaya karşı idare mahkemesine dava açtı.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts