Tuesday, 3 February 2015


Doğu Asya Ve Pasifik Ülkeleri İle İlişkiler

Dünya ekonomisinin en önemli ağırlık merkezlerinden biri olan ve uluslararası alanda siyasi etkinliği hızla artan Doğu Asya ve Pasifik bölgesiyle ilişkilerimizin geliştirilmesi, dış politikamızın öncelikli hedefleri arasında yeralmaktadır. Ülkemizin geçtiğimiz yıllarda “Asya-Pasifik bölgesine açılım” adı altında uygulamaya koyduğu politika, son dönemde hız ve derinlik kazanmıştır. Bu çerçevede, ikili ilişkilerin geliştirilmesi için yasal altyapıların tamamlanmasına ve danışma mekanizmaları kurulmasına çalışılmakta, ayrıca kalkınma sürecindeki bazı bölge ülkelerine Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı aracılığıyla somut projeler bazında yardımlar yapılmaktadır.
Geniş bir coğrafyaya yayılmış bulunan bölge devletlerinin homojen bir yapıya sahip olmadıkları göz önüne alınarak, özel niteliklerine uygun politikalar izlenmesine çalışılmaktadır. Bu çerçevede, karşılıklı üst düzey ziyaretler arttırılmış, bölge ülkelerine ayrılan burslar çoğaltılmış ve Türk Havayolları’nın seferleri sıklaştırılmıştır.
2011 yılı itibariyle diplomatik ilişkilerimizin kuruluşunun 40. yıldönümünü kutlamakta olduğumuz Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ile işbirliğimizin her alanda geliştirilmesi öncelikli hedeflerimizdendir. Doğu Asya’daki en büyük ticaret ortağımız olan ÇHC ile son dönemde ivme kazanan ilişkilerimiz, Ekim 2010’da Çin Başbakanı’nın ülkemize yaptığı resmi ziyaret sırasında kabul edilen ortak bildirgeyle stratejik ortaklık seviyesine taşınmıştır.
Japonya ile tarihi 19. yüzyıla dayanan köklü ilişkilerimiz, 2003 ve 2010 yıllarında karşılıklı kültür yılları ilan edilmesiyle daha da pekişmiştir. İşbirliğimizin gerek ikili planda halklarımızın karşılıklı çıkarını gözeten, gerek bölgesel/küresel düzeyde barış ve refaha katkıda bulunan somut projelerle derinleştirilmesi amaçlanmaktadır.
Kore Cumhuriyeti (Güney Kore) ile “kan kardeşliği” olarak tanımladığımız tarihi dostluk bağları, ikili ilişkilerimizin her alanda geliştirilmesine olanak sağlamaktadır. Mükemmel düzeyde seyreden siyasi ilişkiler, ekonomik işbirliği üzerinde yoğunlaşılmasına zemin hazırlamakta, bu ülkeye yönelik ekonomi politikamızın temelini ise ihracatımızın arttırılması ve Güney Kore yatırımlarının ülkemize çekilmesi suretiyle aleyhimize gelişen ticaret açığının dengelenmesi teşkil etmektedir.
Avustralya ve Yeni Zelanda ile Çanakkale Savaşları sonrasında husumetten dostluğa dönüşen özel ilişkilerimiz, her yıl düzenlenen Çanakkale Kara Savaşlarını Anma Törenleriyle perçinlenmektedir. Bununla birlikte, ülkelerimizin potansiyelleri ile bölgesel ve küresel işbirliği imkanları da göz önüne alınarak ilişkilerimizin içeriğinin manevi boyutun ötesinde ve karşılıklı çıkarlarımız doğrultusunda zenginleştirilmesi arzu edilmektedir.
Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) üyeleri Brunei, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Singapur, Tayland ve Vietnam ile ikili planda dostane ve iyi ilişkiler sürdürülmektedir. Dünyanın 3. en kalabalık nüfusu (590 milyon), 4,4 milyon kilometrekarelik yüzölçümü ve 1,5 trilyon Dolarlık ticaret hacmiyle dikkat çeken ASEAN bölgesine atfettiğimiz önem çerçevesinde başta Endonezya, Malezya ve Tayland olmak üzere bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin her alanda geliştirilmesi hedeflenmektedir.
İkili ilişkileri tamamlamak üzere, Asya-Pasifik bölgesindeki önemli örgütlerle kurumsal bağlar tesis edilmesi de önceliklerimiz arasındadır. Bu çerçevede, 2010 Temmuz ayında Hanoi’de gerçekleştirilen 43. ASEAN Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda, ASEAN Dostluk ve İşbirliği Anlaşması’na taraf olunmuş ve Cakarta Büyükelçimiz ASEAN nezdinde akredite edilmiştir. Yeni hedefimiz ASEAN ile Diyalog Ortaklığı kurulmasıdır. Kurumsal ilişkinin en ileri aşamasını oluşturan bu hedefe yönelik çalışmalara başlanmıştır.
Öte yandan, bölgedeki diğer önemli bir kuruluş olan Pasifik Adaları Forumu’nun Kalkınma Ortağı olarak, Forum Sonrası Diyalog Ortaklığı statüsünü kazanma yönünde çabalarımız sürmektedir.

Türkiye´nin Latin Amerika ve Karayiplere Yönelik Politikası ve Bölge Ülkeleri ile İlişkileri


Türkiye´nin Latin Amerika ve Karayiplere Yönelik Politikası ve Bölge Ülkeleri ile İlişkileri

Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinin başlangıcı 19. yüzyıla dayanmaktadır. 1860’lardan Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar Osmanlı İmparatorluğu’ndan Latin Amerika’ya çeşitli göç dalgaları vuku bulmuştur. Çoğunluğu Arap olan göçmenler taşıdıkları Osmanlı pasaportlarından dolayı bölgede “El Turco” olarak anılmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu ile bazı Latin Amerika ülkeleri arasında diplomatik ve konsolosluk ilişkileri 19. yüzyılın sonlarında başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile birlikte Latin Amerika ülkeleriyle Türkiye Cumhuriyeti arasında diplomatik ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. 1926 yılında imzalanan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması ile Şili, Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi olmuştur. Bugün Türkiye’nin Arjantin, Brezilya, Şili, Küba, Meksika, Kolombiya, Peru, Venezuela ve Ekvator’da Büyükelçilikleri ve Brezilya’nın Sao Paulo şehrinde bir Başkonsolosluğu bulunmaktadır.

Türkiye’nin bölge ile ilişkileri her zaman dostane ancak 1990’lara kadar durağan olagelmiştir. Coğrafi uzaklık ve temas azlığı gibi nedenlerle ilişkiler arzulanan seviyeye ulaşmamıştır. Bununla birlikte, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in 1995 Nisan ayında Arjantin, Brezilya ve Şili’yi kapsayan resmi ziyareti, tarihte bir Türk Cumhurbaşkanının Latin Amerika’ya gerçekleştirdiği ilk ziyaret olarak, Türkiye-Latin Amerika ilişkilerinde bir dönüm noktası teşkil etmiştir.


Latin Amerika ve Karayipler’e Açılım 

Türkiye, çok yönlü dış politikası çerçevesinde bölge ile ilişkilerini geliştirmek amacıyla özellikle son on yıllık dönemde bölge ülkelerine yönelik daha aktif bir dış politika izlemeye başlamıştır. Bu bağlamda, Türkiye’nin Latin Amerika ve Karayipler (LAK) ülkeleriyle ilişkilerinin nasıl ve hangi alanlarda geliştirilebileceğini tespit amacıyla, Latin Amerika’daki Büyükelçilerimizin, Türk kamu ve özel sektör temsilcilerinin ve LAK ülkelerinin Türkiye’deki Fahri Konsoloslarının katılımlarıyla Eylül 1998’de Dışişleri Bakanlığı’nda bir dizi toplantı tertiplenmiştir. Bu toplantılar sonrasında bölgeye siyasi ve ekonomik açılımın yol haritasını oluşturacak “Latin Amerika ve Karayipler Eylem Planı” hazırlanarak uygulamaya konulmuştur.

Bu çerçevede, 2006 yılı ülkemizde “Latin Amerika ve Karayipler Yılı” olarak ilan edilmiştir. Latin Amerika Eylem Planı 2006 kapsamında, 5-11 Haziran 2006 tarihleri arasında ülkemizde düzenlenen Latin Amerika Haftası etkinliklerine Latin Amerika ülkelerinden Dışişleri, Sanayi, Ticaret ve Ekonomi Bakanlıkları, üniversite ve iş çevrelerinden yetkililer davet edilerek, ülkemizde resmi kurumlarımız ve özel sektör temsilcileriyle temaslarda bulunmaları sağlanmış, yine aynı ülkelerde bulunan Fahri Başkonsoloslarımız ve Konsoloslarımız da ülkemize davet edilerek dış politika yönelimlerimiz konusunda bilgilendirilmişlerdir.


Siyasi ilişkiler 

Türkiye’nin çok yönlü dış politika hedefleri ve LAK bölgesinin sunduğu imkânlardan yararlanma vizyonu doğrultusunda, ülkemiz bölge ülkeleriyle siyasi ilişkilerin güçlendirilmesi için üst düzey ziyaretler ve toplantılar düzenlenmesine; mevcut ahdi durumun kuvvetlendirilmesi amacıyla ticari, ekonomik, askeri, kültürel, teknik işbirliği anlaşmaları imzalanmasına; ticaretin artırılması amacıyla iş konseyleri kurulmasına, fuarlara katılım ve tanıtım faaliyetleri düzenlenmesinin teşvikine ve ülkemizin bölgede daha iyi ve doğru bir şekilde tanıtımının sağlanması amacıyla da diplomatik temsilin ve kültürel etkileşimin artırılmasına öncelik vermektedir.

Bu çerçevede, başlıca bölge ülkeleri ile ülkemiz arasında karşılıklı üst düzey ziyaretler ivme kazanmıştır. 2009-2012 yıllarında Arjantin, Brezilya, Kolombiya, Kosta Rika, ve St. Vincent ve Grenadinler Cumhurbaşkanları; Bahamalar ve Barbados Başbakanları; Arjantin, Brezilya, Kolombiya, Meksika, Paraguay ve Venezuela Dışişleri Bakanları ülkemizi ziyaret etmiş, Sayın Başbakanımız Meksika ve Brezilya’ya, Sayın Bakanımız ise Brezilya’ya resmi ziyaretlerde bulunmuştur. Ayrıca, Sayın Başbakanımız, Sayın Bakanımız, Başbakan Yardımcısı Sayın Ali Babacan ve Ekonomi Bakanı Sayın Zafer Çağlayan G-20 Toplantıları vesilesiyle 2012 yılında Meksika’yı ziyaret etmişlerdir. Öte yandan, bu dönem içerisinde Arjantin, Bolivya, Brezilya, Ekvator, Kolombiya, Küba, Peru ve Venezuela ile Siyasi İstişare Toplantıları ile Arjantin, Brezilya ve Küba ile Karma Ekonomik Komisyon (KEK) Toplantıları düzenlenmiştir.

Başlıca bölge ülkeleri ile ülkemiz arasındaki ilişkilerin hukuki altyapısı büyük ölçüde tamamlanmıştır. 14 ülkeyle (Arjantin, Bolivya, Brezilya, Ekvator, Guatemala, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Meksika, Peru, Şili, Paraguay, Uruguay, Venezuela) siyasi istişare mekanizması kurulmuştur. İlişkilerimizin yoğunluk kazandığı Brezilya ile Sayın Başbakanımızın anılan ülkeye 25-29 Mayıs 2010 tarihleri arasında gerçekleştirdiği ziyaret vesilesiyle, bir “Stratejik Ortaklık Eylem Planı” imzalanmıştır.

Bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin parlamenter boyutunun geliştirilmesi amacıyla TBMM‘de Dostluk Grupları oluşturulmuştur. Halihazırda (24. Dönem) Arjantin, Bolivya, Brezilya, Ekvator, Jamaika, Kolombiya, Kosta Rika, Küba, Meksika, Panama, Paraguay, Peru, Şili, Uruguay, Venezuela ile Dostluk Grupları bulunmaktadır.

Bölge ülkeleriyle karşılıklı diplomatik temsilin artırılması konusunda ilerlemeler kaydedilmektedir. Bu çerçevede, Kolombiya’nın başkenti Bogota’daki Büyükelçiliğimiz 2010 Şubat ayı, Peru’nun başkenti Lima’daki Büyükelçiliğimiz 2010 Mart ayı, Ekvator’un Başkenti Quito’daki Büyükelçiliğimiz ise 2012 Ocak ayı itibariyle faaliyete geçmiş ve bölgedeki Büyükelçiliklerimizin sayısı böylelikle dokuza ulaşmıştır. Brezilya’nın Sao Paolo kentindeki Başkonsolosluğumuz ise Kasım 2009 tarihi itibariyle faaliyete geçmiştir. Önümüzdeki dönemde bölgede yeni Büyükelçilikler ihdasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir. Peru’nun 2010 yılında, Kolombiya’nın ise 2011 yılında Büyükelçilik açmasıyla ülkemizdeki LAK Büyükelçilikleri sayısı 9’a ulaşmıştır.

Bölge ülkelerinin hemen hepsinde mevcut olan Fahri Başkonsolosluklarımızdan bulundukları yerlerde ülkemizin tanıtımı, görünürlüğünün sağlanması ve Türkiye açısından dış politikada hassasiyet taşıyan hususların o ülke makamlarına ve kamuoylarına duyurulması bakımından istifade edilmektedir. Bölgede toplam 26 Fahri Başkonsolosluğumuz mevcuttur. Bölge ülkelerinin ülkemizde 34 Fahri Başkonsolosluğu bulunmaktadır.


Ekonomik ilişkiler 
590 milyon nüfusu, 6 trilyon Dolar’ı aşan GSYİH’sı ve 1,72 trilyon Dolara ulaşan toplam ticaret hacmi ile Latin Amerika ve Karayipler (LAK), 2000’li yıllarda ABD-AB-ÇHC gibi güçlerin ticaret ve yatırım açılarından rekabet alanı haline gelmiştir. 2010 yılında bölgedeki yabancı yatırımların değeri 68 milyar ABD Dolar iken 2011 yılında kaydedilen tüm zamanların en yüksek artışıyla 150 milyar ABD Doları’na ulaşmıştır. Kişi başına düşen milli gelir ve yaşam standardında son on yılda çarpıcı düzeyde iyileşme kaydedilmiştir.

Bölge ülkeleriyle ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi hedefi doğrultusunda, öncelikle bölge ülkeleriyle ticari ve ekonomik içerikli anlaşmaların tamamlanması hedeflenmiş, bu bağlamda 13 ülkeyle (Arjantin, Brezilya, Ekvator, Guatemala, Guyana, Jamaika, Kolombiya, Küba, Meksika, Paraguay, Peru, Şili ve Uruguay) imzalanan Ticari ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmaları çerçevesinde Karma Ekonomik Komisyon (KEK) mekanizmaları için gerekli hukuki altyapı oluşturulmuştur.

2000 yılından bu yana, bölge ülkeleriyle ticaret hacminde kayda değer artışlar sağlanmıştır. 2000 yılında 919 milyon ABD Doları seviyesinde olan dış ticaret hacmimiz, 2008 yılında 5,5 milyar Doları aşmıştır. Bölgeyle ticaretimizde 2009 yılına kadar her yıl %15-20 oranında artış sağlanmış olup, küresel ekonomik krizin de etkisiyle, 2009 yılı içinde karşılıklı ticaretimiz 4 milyar Dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. 2010 yılında tekrar 5,4 milyar Dolar seviyesine çıkan toplam ticaret hacmi, 2011 yılında bir önceki yıla kıyasla yaklaşık % 50’lik bir artış göstererek ilk defa 8 milyar Dolar civarında gerçekleşmiştir. Bölge ülkeleriyle dış ticaret hacmimizin kısa vadede 10 milyar Doları aşması hedeflenmektedir. Yıllar itibariyle bölgeyle gerçekleştirilen dış ticarete ilişkin rakamlar aşağıdaki tabloda sunulmuştur: 

İthalat
İhracat
Toplam Dış Ticaret
2000
631
288
919
2001
451
387
838
2002
644
318
962
2003
1.182
297
1.478
2004
1.481
526
2.007
2005
2.035
685
2.719
2006
2.466
889
3.355
2007
3.119
1.063
4.182
2008
3.820
1.730
5.550
2009
2.762
1.275
4.037
2010
3.564
1.836
5.400
2011
5.404
2.470
7.873
*Ekonomi Bakanlığı Verileri (Milyon ABD Doları)
Bölgede 2011 yılında ticaret hacmimizin en yüksek olduğu ülke, 2.958 milyar ABD Doları ile Brezilya olmuştur. Brezilya’yı, 844,6 milyon Dolar ile Meksika, 789 milyon Dolar ile Kolombiya, 704 milyon Dolar ile Arjantin ve 604milyon ABD Doları ile Şili izlemektedir.

Bölge ülkeleriyle ilk Serbest Ticaret Anlaşması (STA) Şili ile 14 Temmuz 2009 tarihinde imzalanmış ve 1 Mart 2011’de yürürlüğe girmiş olup, ayrıca Ekvator, Kolombiya ve MERCOSUR ile STA imzalanması amacıyla müzakereler yürütülmektedir. Aynı zamanda, El Salvador, Meksika, Guatemala, Honduras, Kosta Rika, Nikaragua, Panama, Peru ve Karayipler Topluluğu (CARICOM) ülkeleriyle de STA imzalanması amacıyla müzakerelere başlanması hedeflenmektedir.

İş Konseyleri kurulmasında da ilerleme kaydedilmektedir. 2006 yılında kurulan Türkiye-Brezilya İş Konseyine ilaveten, Türkiye-Meksika İş Konseyi’nin kuruluş anlaşması 11 Aralık 2008 tarihinde imzalanmıştır.

Bölge ülkelerine ülkemizden yatırım yapılması perspektifleri genişlemektedir. Bu çerçevede, TPAO/TPIC, petrol üreticisi ülkeler olan Kolombiya ve Ekvator’da petrol arama çalışmaları yürütmekte olup, Venezuela’da ise arama ve işletme hakları elde edilmesine yönelik çalışmalar sürdürmektedir. Ayrıca, Brezilya petrol şirketi PetroBras, TPAO ile müştereken 2010 ve 2011 yıllarında Karadeniz’de petrol arama çalışmaları yürütmüştür.

Bölge ülkelerine ülkemizce insani, kalkınma ve teknik işbirliği amaçlı yardımlar da sağlanmaktadır. Bu çerçevede, bölgede yaşanan kasırgalar ve deprem felaketleri sebebiyle Karayipler'deki ada devletleri, Orta Amerika ve Güney Amerika ülkelerine insani yardım yapılmıştır. Son olarak Haiti ve Şili’ye bu çerçevede yardım sunulmuştur. Haiti’ye depremin hemen ardından, Sağlık Bakanlığımızca sağlanan seyyar hastane, tıbbi malzemeler ve ilaç ile sağlık ekipleri, Türk Kızılay Başkanlığından afet müdahale uzmanları ve psikologlar ile çadır, battaniye, mutfak setleri gönderilmiş; AKUT ekibi ve GEA Arama-Kurtarma-Ekoloji Grubu afet bölgesine sevkedilmiştir. Yapılan ayni yardımlara ek olarak, Haiti’ye 1 milyon ABD Doları tutarında nakdi yardım da iletilmiştir. Ayrıca, toplam 1 milyon ABD Doları tutarındaki projeler (iki sağlık merkezi inşası ve 15’inin onarımını içeren) TİKA tarafından yürütülmektedir. Bunların yanısıra, siyasi istikrarın sağlanması, Milli Polis Gücü’nün modernizasyonu ve demokratikleşmesi, silahlı grupların silahsızlandırılması ve topluma kazandırılması, güvenlik ve kamu düzeninin sağlanması, serbest seçimlerin yapılması gibi konularda yardımcı olmak amacıyla, 2004 yılı Nisan ayında BMGK kararıyla kurulan MINUSTAH gücü çerçevesinde halen 46 polisimiz Haiti’de görev yapmaktadır. Şili’ye ise, 2010 yılındaki depremin ardından hükümetimiz tarafında 500 bin ABD Doları tutarında nakdi yardım yapılmıştır.

30 Temmuz 2009 tarihinde açılışını Sayın Bakanımızın yaptığı Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırma ve Uygulama Merkezi bölge ile olan ile ilişkilerimizin kültürel ve akademik boyutuna önemli katkı sağlamaktadır. Ayrıca, Ankara Üniversitesi ile Havana Üniversitesi arasındaki işbirliği çerçevesinde, Havana Üniversitesi bünyesinde Türk Tarih ve Kültür Merkezi’nin kurulması çalışmaları son aşamaya gelmiştir.


Bölgesel Örgütlerle İlişkiler 

33 devletten oluşan Latin Amerika ve Karayip ülkeleri, uluslararası örgütlerde aktif rol oynamakta, birçok konuda birlikte hareket edebilmektedirler. Bu ülkeler özellikle BM ve BM’ye bağlı kuruluşlar içinde etkinlik göstermektedirler. Guatemala (2012-2013) ile Kolombiya (2011-2012) halihazırda BM Güvenlik Konseyi geçici üyesidir. Öte yandan, Brezilya, Meksika ve Arjantin, ülkemizle birlikte G-20 üyesi ülkelerdir.

AB ile bölge ülkelerinin tamamı arasında iki yılda bir düzenlenen AB-LAK Zirve mekanizması mevcuttur. 18 Mayıs 2010 tarihinde Madrid’de düzenlenen son AB-LAK Zirvesi’ne Sayın Başbakanımız da katılarak, ilk kez tüm bölge liderlerine hitaben bir konuşma yapmıştır.

Latin Amerika ve Karayipler’de önemli bölgesel örgütlenme hareketleri de mevcuttur. Ülkemizin “Daimi Gözlemci” statüsüne sahip olduğu Amerika Devletleri Örgütü (ADÖ) ve Karayip Devletleri Birliği’nin (KDB) yanısıra, Güney Amerika Milletler Birliği (UNASUR), Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR), Latin Amerika ve Karayip Devletleri Topluluğu (CELAC), AND Birliği ve Karayip Topluluğu (CARICOM) bölgenin önde gelen örgütleridir. Ülkemiz, LAK bölgesindeki bölgesel entegrasyon çabalarını yakından izlemektedir.

Türkiye, “Daimi Gözlemci” olduğu ADÖ’ye 2001 ve KDB’ne ise 2000 yılından bu yana düzenli olarak gönüllü maddi katkıda bulunmaktadır.

MERCOSUR ile ilişkilerimizin kurumsallaştırılması amacıyla, ülkemiz ile MERCOSUR arasında Siyasi Dayanışma ve İşbirliği Mekanizması tesis edilmesine ilişkin Mutabakat Zaptı 16 Aralık 2010 tarihinde Brezilya’daki MERCOSUR Zirvesi’nde imzalanmıştır.

Diğer yandan, ülkemiz ile bölgenin bir diğer çok taraflı örgütü olan Karayipler Topluluğu (CARICOM) arasında İstişare ve İşbirliği Mekanizması Kurulmasına İlişkin Mutabakat Zaptı, 66. BM Genel Kurulu vesilesiyle New York’ta Sayın Bakanımız ve CARICOM Genel Sekreteri Irwin LaRocque tarafından 21 Eylül 2011 tarihinde imzalanmıştır.

Kuzey Amerika Ülkeleri İle İlişkiler


Kuzey Amerika Ülkeleri İle İlişkiler

Kara ve deniz alanları itibariyle dünyanın en büyük ikinci ülkesi (Kanada) ile dördüncü ülkesini (ABD) barındıran Kuzey Amerika kıtası ile ilişkilerimiz transatlantik bağlar ve ittifak ilişkileri çerçevesinde şekillenmektedir.
Türk-Amerikan ilişkilerinin başlangıcı 19. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Osmanlı İmparatorluğu ve ABD arasında 1830 tarihli bir ticaret anlaşması olmasına rağmen 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başında ilişkiler oldukça sınırlı kalmıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında farklı cephelerde yer alınması nedeniyle, diplomatik ilişkiler 1917-1927 yılları arasında kesintiye uğramıştır. Diplomatik ilişkiler 1927 yılında yeniden kurulmuş, bununla birlikte iki ülke arasındaki ilişki ve işbirliği esasen II. Dünya Savaşı sonrasında gelişmiştir.
İki yakın müttefik ve ortak olan Türkiye ve ABD günümüzde Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar, Doğu Akdeniz, Orta ve Güneydoğu Asya gibi çok geniş bir coğrafyada ve terörle mücadele, enerji arz güvenliği, nükleer yayılmanın önlenmesi ve küresel ekonomik gelişmeler gibi kritik önem taşıyan konularda kapsamlı işbirliği yapmaktadır. Bu ülke ile ilişkilerimiz hakkında daha detaylı bilgiye “Ülke Profili” bölümünden erişilebilmektedir.
Türkiye ile Kanada arasındaki diplomatik ilişkiler 1943 yılında kurulmuştur. BM, NATO, AGİT, OECD ve G-20 üyeliğinin getirdiği ortak payda Kanada ile ilişkilerimizin temelini oluşturmaktadır. Bu ülke ile ilişkilerimiz hakkında daha detaylı bilgiye “Ülke Profili” bölümünden erişilebilmektedir.

Orta Asya Ülkeleri İle İlişkiler


Orta Asya Ülkeleri İle İlişkiler

Orta Asya Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmaları, Türk dış politikasına yeni bir boyut eklemiştir. Türkiye’nin; ortak dil, tarih ve kültürel bağlarının bulunduğu bu ülkelerle ilişkileri ve işbirliği birçok alanda ortak yarar temelinde hızla gelişmiştir.

Türkiye’nin bölgeye yönelik genel politikasını; Orta Asya ülkelerinin bağımsız, siyasi ve ekonomik istikrara sahip, kendi aralarında ve komşularıyla işbirliği içinde, uluslararası toplumla bütünleşmiş ve demokratik değerleri benimsemiş devletler olarak varlıklarını sürdürmelerini desteklemek şeklinde özetlemek mümkündür. Türkiye bu politikasıyla bölge ülkelerinin önemli bir ortağı hâline gelmiştir.

Türkiye, bu ülkelerin bağımsızlıklarını ayırım gözetmeksizin hemen tanımış ve bu ülkelere ekonomik destek sağlamıştır. Türk Eximbank’ın bölge ülkelerine açmış olduğu kredi miktarı 1,8 milyar dolara ulaşmıştır. Bölge ülkelerine kalkınma yardımlarında bulunan Türk İşbirliği ve Koordinasyonu Ajansı (TİKA); eğitim programları, projeler ve teknik yardımlar vasıtasıyla bölgede aktif bir rol oynamaya devam etmektedir.

Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olan ve kaydettiği büyüme rakamları ile bölgenin en önemli aktörlerinden biri olan ülkemiz, ekonomik ve ticari olanaklar bakımından bölge ülkelerine önemli yatırım fırsatları sunmaktadır.

Türkiye, karşılıklı üst düzey ziyaretler, karma ekonomik komisyonları, kara ulaştırması karma komisyonları, iş konseyleri ve yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleri gibi mekanizmalarla bu ülkelerle olan işbirliği alanını arttırmayı ve çeşitlendirmeyi amaçlamaktadır.

Türkiye’nin, 2013 yılı itibariyle, bölge ülkeleriyle ticaret hacmi 9,3 milyar dolar olup, Türk şirketlerinin bölgedeki yatırımlarının toplamı 3,5 milyar doları aşmıştır. Türk müteahhitlik firmalarının bölgede gerçekleştirdikleri projelerin toplam değeri ise 62 milyar dolardır. Bölgede 2 bine yakın Türk firması faaliyet göstermektedir.Orta Asya Cumhuriyetlerinde demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanlarında atılacak adımların bu ülkelerin uluslararası toplumla bütünleşme süreçlerine, istikrar ve güvenliklerine de olumlu katkı sağlayacağını düşünmekte olan Türkiye, bu yöndeki çalışmaları teşvik etmektedir.

Kazakistan ve Kırgızistan ile ilişkilerimiz stratejik ortaklık düzeyinde olup, ilişkilerimiz her iki ülkeyle de Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması çerçevesine oturtulmuştur. Tacikistan’la da İşbirliği Konseyi kurulması kararlaştırılmıştır. Türkmenistan ile pek çok alanda ve özellikle ticari, ekonomik, yatırımlar ve müteahhitlik alanlarında ilişkilerimiz hızla gelişmektedir.

Türkiye, ayrıca, Orta Asya ülkelerindeki öğrenciler için Türkiye Bursları adı altında geniş bir burs programı yürütmektedir. Orta Asya Cumhuriyetlerinde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı veya özel kuruluşlar tarafından işletilen Türk okulları mevcuttur. Kazakistan’ın Türkistan şehrinde Türk-Kazak Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te ise Türk-Kırgız Manas Üniversitesi bulunmaktadır.

İkili ilişkilerimizin geliştirilmesinin yanısıra, Türk dünyası içinde çok taraflı işbirliğine de özel önem atfedilmektedir. Bu anlayışla, Türkiye, Türk Dili Konuşan Ülkeler arasındaki dayanışmanın artırılması ve yeni işbirliği imkânları yaratılması amacıyla, 1992 yılından bu yana düzenlenen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri” sürecine öncülük etmiştir. Bu süreç, 3 Ekim 2009 tarihinde imzalanan Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin Kurulmasına Dair Nahçıvan Antlaşması ile kurumsal bir yapıya dönüştürülmüş, 2010 Eylül ayında İstanbul’da gerçekleştirilen 10. Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi ile sözkonusu Konsey teşekkül ettirilmiş ve Konseyin Sekretaryası İstanbul’da kurularak faaliyetlerine, Genel Sekreter olarak atanan, emekli Büyükelçi Sayın Halil Akıncı yönetiminde başlamıştır.

Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerimiz kültür ve eğitim alanlarında da hızla gelişmiştir. Türk kültür ve sanatının, dilinin, tarihî mirasının korunması, bu değerlerin dünyaya tanıtılması ve genç kuşaklara aktarılması amacı doğrultusunda 1993 yılında Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) kurulmuştur.

Bu sürece paralel olarak, 21 Kasım 2008 tarihinde, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan tarafından imzalanan İstanbul Anlaşması’yla kurulan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi’nin (TÜRKPA) Parlamento Başkanları I. Konferansı düzenlenmiştir. Konferansın hitamında “Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesine (TÜRKPA) Dair İstanbul Anlaşması” imzalanmıştır. TÜRKPA, kardeş halkların temsilcileri olan parlamenterler arasında doğrudan temas ve işbirliğinin tesisi istikametinde atılmış önemli bir adımdır.

Güney Asya Ülkeleri İle İlişkiler


Güney Asya Ülkeleri İle İlişkiler

Güney Asya bölgesi, dünya gündeminin odağındaki durumu, yüzölçümü, kültürel derinliği, ekonomik potansiyeli, dünya nüfusunun yaklaşık dörtte birini barındıran insan kaynakları ve uluslararası sistemin evrimi bakımından önemi birlikte değerlendirildiğinde eşsiz bir niteliktedir ve küresel stratejik denklemde giderek ağırlık kazanmaktadır.
Bölge, dünyanın jeostratejik ve jeoekonomik sıklet merkezlerinden biri haline gelmektedir. Güney Asya ülkelerindeki dinamik gelişmeler ve küresel merkezler arasındaki konumu bölgeye daha bugünden itibaren dünyanın geleceği için kritik önemde bir rol biçmektedir.
Türkiye, Güney Asya ülkeleriyle her zaman güçlü tarihi ve kültürel ilişkilere sahip olmuştur. Türkiye, dostluk ilişkilerinin hakim olduğu bu ülkelerle ilişkilerini ve işbirliğini her alanda daha da geliştirme yönünde güçlü siyasi iradeye sahiptir. Türkiye’nin halklarıyla köklü dostluk bağlarının bulunduğu bu ülkelerle ilişkileri ve işbirliğinin gelişmesi bölgesel barış, istikrar ve işbirliğine de önemli katkı sağlamaktadır.
Afganistan’da kalıcı barış ve istikrarın sağlanabilmesi için Afganların yaşam koşullarının iyileştirilmesi gerektiği düşüncesinden hareketle Türkiye, bu ülkede Cumhuriyet tarihinin eb kapsamlı yardım programını uygulamaktadır. Afganistan’a yardımlar, başta kız çocuklarına yönelik olmak üzere eğitimin yaygınlaştırılması, halkın sağlık hizmetlerine erişiminin arttırılması ve Afgan güvenlik güçlerinin eğitiminin desteklenmesi doğrultusunda sürdürülmektedir. Öte yandan ülkemiz, Afganistan’da güvenlik ve istikrarın kalıcı temellere kavuşturulması açısından kilit bir husus olan bölgesel işbirliğinin geliştirilmesine önem atfetmektedir.
Türkiye, Pakistan’la mükemmel düzeydeki ilişkilerini, sağlam kurumsal temeller üzerinde geliştirmektedir. Güvenlik ve istikrarın temini ile terör, aşırılık ve uyuşturucuyla mücadele başta olmak üzere güçlendirilmiş bölgesel işbirliğine yönelik olarak Türkiye, Pakistan’la gerek ikili ve Afganistan’ın katılımıyla üçlü, gerek bölgesel ve uluslararası düzeylerde dayanışma içinde hareket etmektedir.
Hindistan’la ilişkilerimiz, ülkemizin sergilediği aktif dış politika anlayışına da paralel olarak, hızla gelişmektedir. Türkiye-Hindistan siyasi ilişkilerinin yanısıra, ikili ve bölgesel düzeyde ticaret, enerji ve bilim-teknoloji gibi alanlarda işbirliği imkânı sağlayabilecek büyük bir potansiyel bulunmaktadır. Sözkonusu potansiyeli etkin biçimde yaşama geçirmek için iki ülke arasında karşılıklı siyasi irade mevcuttur.
Bölgenin diğer ülkeleri olan Bangladeş, Sri Lanka, Maldivler, Nepal ve Butan’la ilişkilerimizde son dönemde memnuniyet verici düzeyde ilerleme kaydedilmiştir. Türkiye, bu ülkelerle gerek ikili, gerek bölgesel, gerekse uluslararası platformlarda ilişkilerin ve somut işbirliği alanlarının geliştirilmesine önem atfetmektedir.
İran’la ilişkilerimiz uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir. Türkiye, iyi komşuluk ilişkileri tesis ettiği İran’la güvenlik, ekonomi ve enerji dahil her alanda işbirliğini geliştirme arzusundadır. Öte yandan İran’ın nükleer programı konusunun barışçıl çözümü yolunda Türkiye, vaki talepler doğrultusunda kolaylaştırıcı roller de oynamaktadır.
Sonuç olarak Güney Asya’yla ilişkilerimizin geliştirilmesi ülkemizin dış politika stratejisinin 1öncelikli alanlarından birini teşkil etmektedir. Bölge ülkeleriyle mevcut tarihi ve kültürel bağlarımız, ilişkilerimizin gelişimi için her zaman teşvik edici ve kolaylaştırıcı etki yapmaktadır. Bölgeye artan ilgimiz ve mevcudiyetimiz muhataplarımızca da beklenmekte ve takdir edilmektedir.

Güney Kafkasya Ülkeleri İle İlişkiler


Güney Kafkasya Ülkeleri İle İlişkiler

Doğu ve Batı, Kuzey ve Güney arasında geçiş bölgesi olan Güney Kafkasya, Avrasya’nın önemli enerji ve ulaştırma koridorlarının kesiştiği noktada yer almaktadır. Türkiye’nin Güney Kafkasya bölgesi ile köklü tarihi ve kültürel bağları mevcuttur. Bu bağlamda, Güney Kafkasya bölgesinin istikrar, barış ve refahı Türkiye için özel önem taşımaktadır.

Türkiye, SSCB'nin dağılmasının ardından bölge ülkelerinin bağımsızlıklarını ayırım gözetmeksizin hemen tanımış, Azerbaycan ve Gürcistan'la diplomatik ilişkiler tesis etmiş ve bu ülkelere ekonomik destek sağlamıştır.

Türkiye’nin Azerbaycan ve Gürcistan ile yakın dostluk ilişkileri ve kapsamlı işbirliği giderek güçlenmektedir. Düzenli karşılıklı üst düzey ziyaretler, anılan ülkelerle mevcut iyi komşuluk ilişkilerimizin önemli bir boyutunu teşkil etmektedir.

Ermenistan ile 2009 yılında Zürih’de imzalanan iki protokol, bu ülkeyle normalleşme sürecinde önemli bir aşama oluşturmuştur. Protokoller, TBMM’nin gündeminde bulunmaya devam etmektedir. Ancak, Ermenistan, Protokollerin onay sürecini askıya aldığını açıklamış bulunmaktadır.

Türkiye'nin Güney Kafkasya'ya yaklaşımı, bölge ülkelerinin katılımıyla kapsamlı işbirliğinin kurulması arzusuyla şekillenmektedir. Bu çerçevede Türkiye, sözkonusu ülkelerin bağımsızlıklarının pekiştirilmesi, toprak bütünlüklerinin korunması ve ekonomik potansiyellerinin hayata geçirilmesine önem atfetmektedir. Türkiye, ayrıca bölge ülkelerinin Avrupa-Atlantik örgütleriyle bütünleşmelerini aktif biçimde desteklemektedir.

2006 yılında faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı (BTC), 3 Temmuz 2007’de faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE) ve Gürcistan bölümünün temeli 21 Kasım 2007’de atılan Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı (BTK) gibi projeler sayesinde bölgenin stratejik konumu daha da gelişmiş ve bölge tüm Avrasya’da istikrar ve refahın tesisi açısından da giderek artan bir öneme sahip olmuştur.

Güney Kafkasya’daki çözümlenememiş ihtilafları oluşturan Yukarı Karabağ, Güney Osetya ve Abhazya ihtilafları, hem bu bölgenin hem de Avrasya’nın güvenliği açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Türkiye, Kafkasya ülkelerindeki tüm ihtilafların barışçı yollardan çözümünün bu ülkelerdeki siyasi istikrara ve ekonomik refaha katkıda bulunacağına, ayrıca ikili ve bölgesel işbirliği için yeni ufuklar açacağına inanmaktadır.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri İle İlişkiler


Orta Doğu ve Kuzey Afrika Ülkeleri İle İlişkiler

Genel:
Orta Doğu’daki gelişmeler gerek bölge halklarıyla mevcut tarihi, kültürel ve sosyal yakınlığımız, gerek bu gelişmelerin doğrudan veya dolaylı etkileri nedeniyle Türkiye’yi yakından ilgilendirmektedir.
Çok boyutlu, proaktif, yapıcı ve geleceğe dönük bir dış politika izleyen Türkiye, Orta Doğu’da barış, istikrar ve refahın egemen olmasını arzu etmekte, bu hedefle yürütülen çabalara güçlü ve aktif destek vermekte ve gereksinim duyulan her alanda krizlerin aşılması ve sorunların çözümü için girişimlerde bulunmaktadır.
Küresel düzeyde olduğu gibi Orta Doğu’da da mevcut sorunlar sonsuza kadar çözümsüz kalamayacaktır. Çözülemeyen her sorunun, her an yeni insani trajedilere yol açabileceği maalesef çeşitli vesilelerle tecrübe edilmiştir. Ortak sorunların çözümü bölgesel sahiplenme anlayışından geçtiği cihetle bu konuda tüm bölge ülkelerine görevler düştüğüne inanmaktayız.
Türkiye’nin bölge için vizyonu kalıcı barış, istikrar ve güvenlik ile sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın sağlanmasıdır. Güvenlik ve istikrarın tesisi ekonomik kalkınma ve refah için “olmazsa olmaz” şarttır. Bu nedenle, Türkiye bölgedeki sorunların diyalog yoluyla çözülmesi, bölge ülkeleri arasında ekonomik karşılıklı bağımlılığın yaratılması ve sosyal ve kültürel alanlarda ilişkilerin güçlendirilmesi için çaba sarfetmektedir. “Komşu ülkelerle sıfır sorun” yaklaşımımız ve bölgesel bütünleşme sağlanmasını hedefleyen girişimlerimiz bu çabaların somut birer tezahürünü oluşturmaktadır.
Türkiye bu çerçevede gerek ikili düzeyde, gerek çok taraflı platformlarda Orta Doğu ülkeleriyle mevcut ilişkilerini ve işbirliğini yapısal temelde güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda, Türk-Arap İşbirliği Forumu (TAF), Türkiye-KİK Yüksek Düzeyli Stratejik Diyaloğu çok taraflı platformlar olarak ön plana çıkmaktadır. Ayrıca, ikili düzlemde Irak, Suriye ve Lübnan’la Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri (YDSK) kurulmuş olup, diğer bölge ülkeleriyle de benzer Konsey mekanizmaları kurulması yolundaki çalışmalara başlanmıştır. İkili YDSK mekanizmaları Türkiye, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ı kapsayan Yüksek Düzeyli Dörtlü İşbirliği Konseyi için de çıkış noktasını oluşturmuştur. Dörtlü İşbirliği Mekanizması halihazırda geçerli olan ikili serbest ticaret ve vize muafiyeti uygulamaları temelinde kurulmuş; ekonomik ve ticari karşılıklı bağımlılık yoluyla bölgesel istikrarı hedeflemektedir. Ticaret, ulaştırma, enerji ve turizm sektörleri dörtlü işbirliğinin öncelikli alanları olarak belirlenmiştir.
Arap Baharı:
Türkiye, başlangıçtan bu yana Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da yaşanan toplumsal hareketleri, bölge halklarının meşru talep ve beklentilerinin karşılanmasının daha fazla ertelenemeyeceğinin işareti olarak görmüş, esasen Soğuk Savaş’ın bitiminin ardından 90’larda yaşanması gereken bu gecikmiş değişimi, tarihi yeniden doğal akışına yerleştiren bir dönüm noktası olarak değerlendirmiştir.
Geçmişten bu yana bölgede değişim ve dönüşüme ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Türkiye, sürdürülebilir istikrarın ancak halkın huzur, güvenlik ve refahının güvence altına alınmasıyla sağlanabileceğine inanmakta; bu bağlamda değişim sürecinin barışçıl yollardan hayata geçirilmesini, şiddet ve orantısız güç kullanımından kaçınılmasını; ülkelerin egemenliği, toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunmasını; etnik, mezhepsel ve dini bölünmelere mahal verilmemesini bu hassas dönemde izlenmesi gereken temel ilkeler olarak savunmaktadır.
Büyük fırsatlar kadar, ciddi güçlükleri de beraberinde getiren bu süreçte Türkiye, bölge yönetimlerinin çağımızın gereklerine cevap verebilecek siyasi, sosyal ve ekonomik reformları kendi iç dinamikleri ve halklarının beklentileri çerçevesinde, uzlaşı ve diyalog yoluyla ve süratle gerçekleştirmeleri gerektiğine inanmaktadır. Bu bağlamda, kendi demokrasi tecrübesini, tarihi, kurumsal ve teknik birikimini arzu eden bölge ülkeleri ile paylaşmaya hazırdır.
Arap Ülkeleri ile İlişkiler :
Türkiye tarihi kardeşlik bağlarına sahip olduğu birçok ülkede çok sayıda can kaybına ve zayiata neden olan bu zorlu sürecin, gelecekte benzer olumsuz olayların yeniden yaşanmasına imkan vermeyecek çoğulcu, katılımcı ve insan haklarına dayalı düzenlerin tesis edilmesiyle kısa zamanda tamamlanmasını; toplumsal barış, istikrar ve asayişin en kısa sürede sağlanmasını arzu etmektedir.
Ortadoğu coğrafyasının önemli unsurlarından biri olarak Türkiye, Arap dünyasıyla ilişkilerini geliştirmek ve çeşitlendirmek için şimdiye kadar hem ikili hem de çok taraflı düzeyde atılan önemli adımları daha da ilerletmeyi arzulamaktadır. Bu çerçevede son yıllarda Arap ülkeleriyle en üst düzeyde karşılıklı ziyaretler gerçekleştirilmiş, Mısır, Suriye, Ürdün, Lübnan, Tunus, Fas, Libya, Umman, Katar ve Bahreyn’i de kapsayan bir dizi Arap ülkesiyle Dışişleri Bakanlıkları arasında siyasi danışma mekanizmaları kurulmuş, ilişkilerde yakalanan ivme rakamlara da yansımış, bölgeyle ticaret hacmimizin toplam ticaret hacmimiz içindeki oranı hızla yükselen bir trend izlemeye başlamıştır.
Türkiye Arap ülkeleriyle ilişkilerini anılan ülkeleri biraraya getiren “Arap Ligi” örgütünün çatısı altında da geliştirmektedir. Arap Ligi ile ülkemiz arasında 2004 yılında bir Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. Ayrıca Arap Ligi Eylül 2006’da gerçekleştirilen Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye ile işbirliğinin kurulması öngörülen “Türk-Arap Forumu” çatısı altında güçlendirilmesi yolunda bir karar almıştır. Anılan toplantıda ayrıca, Arap Ligi üyesi ülkelerin Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi 2009-2010 Dönemi Geçici Üyeliğine adaylığına oybirliğiyle destek kararı almış olması da ilişkilerin giderek gelişen vechesinin somut bir örneğini teşkil etmektedir.
Türkiye’nin Arap-İslam dünyasıyla olan ilişkileri ile Avrupa Birliği yönelimi birbirinin alternatifi değil, Türk Dış Politikasının çok boyutlu, çok bölgeli ve çok taraflı karakterinin tamamlayıcı unsurlarıdır. Nitekim Türkiye, AB ile olan ilişkilerinde geçmişte olmadığı kadar mesafe aldığı günümüzde Arap dünyasıyla olan ilişkilerine de ivme kazandırmış durumdadır. Türkiye bir yandan AB’ye aday bir ülke olarak Brüksel’de AB ülkeleriyle temaslarda bulunurken, bir yandan da davet edildiği Arap Ligi Zirve ve Dışişleri Bakanları toplantılarında Arap ülkeleriyle biraraya gelmektedir.

Balkan Ülkeleri İle İlişkiler


Balkan Ülkeleri İle İlişkiler

Balkanlar, coğrafi, siyasi ve ekonomik açıdan olduğu kadar, tarihi, kültürel ve insani bağlar bakımından da Türkiye için öncelik taşımaktadır. Coğrafi olarak Türkiye’nin Avrupa kıtasına uzantısını teşkil eden Balkanlar, Türk ulusunu şekillendiren tarihi süreçteki özel konumu, bölgesel bütünleşme ve tüm bölge ülkeleriyle paylaştığımız Avrupa Birliği üyelik hedefi bağlamında geleceğe dönük içerdiği potansiyel ile de büyük önemi haizdir.

Yugoslavya’nın dağılması ile Balkanlar'daki tüm dengeler sarsılmış ve bu süreçte ortaya çıkan istikrarsızlık uluslararası barış açısından tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bölge, 1990’lı yıllarda tahripkâr savaşlara ve etnik temizliğe sahne olmuş, bugünkü barış ve istikrar ortamı ancak uluslararası müdahale sonunda sağlanabilmiştir. Karadağ’ın 2006, Kosova’nın da 2008 yılında bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile Balkanlarda yeni bağımsız devletlerin sınırları kesinlik kazanmıştır.

“Bölgesel sahiplenme” ve “kapsayıcılık” ilkeleri gözetilerek şekillendirilen Balkan politikamızın dört ana eksenini; üst düzeyli siyasi diyalog, herkes için güvenlik, azami ekonomik entegrasyon ve bölgedeki çok etnili, çok kültürlü, çok dinli toplumsal yapıların muhafazası teşkil etmektedir. Bölge ülkeleri arasında “ortak çıkar alanları” yaratılarak mevcut işbirliğinin hızlandırılması ve kapsamlı bir bölgesel entegrasyon sağlanması hedeflerimizin başında gelmektedir.

Bir bölge ülkesi sıfatıyla Türkiye, Balkan ülkeleri ile ikili ilişkilerine büyük önem atfetmekte ve bölge ülkelerinin tümüyle iyi ilişkiler sürdürmektedir. İkili ilişkilerimiz bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı ve içişlerine karışmama prensipleri üzerine kurulmuş, tarihi bağlarımız ve iyi komşuluk ilkesi ışığında daha da gelişmiştir.

Türkiye ve Balkan ülkeleri halkları arasında tarihsel ve güçlü bağlar bulunmaktadır. Balkan ülkelerinde azınlık, soydaş ve akraba topluluklar, diğer yandan ise ülkemizde Balkan kökenli vatandaşlarımız yaşamaktadır. Bu nedenle, Balkanlar’da ortaya çıkan bunalımlar Türkiye’yi yakından etkileyebilmektedir. Balkanlar’da barış ve istikrarın korunması Türkiye için bu açıdan da hayati önem taşımaktadır.

Türkiye, Balkanlar’daki uluslararası mevcudiyetin özellikle Kosova ve Bosna-Hersek’te hem bu ülkelerin devlet yapılanmasının güçlendirilmesi hem de bölgesel istikrar açısından önemli ve gerekli olduğuna inanmakta, bu anlayışla Balkanlardaki tüm uluslararası mevcudiyet ve girişimlere katılmaktadır. Bosna-Hersek’te ve Kosova’da uluslararası mekanizmalara etkin desteğinin bir yansıması olarak Türkiye uluslararası askeri (KFOR ve EUFOR) ve sivil mevcudiyetlere (UNMIK, EULEX) asker ve emniyet personeli ile katkıda bulunmaktadır.

Buna paralel olarak, Türkiye bölgenin geleceğine en fazla katkıyı Balkan ülkelerinin sağlayabileceği inancında olup bu anlayışla Balkanlar’daki özgün işbirliği mekanizmalarının geliştirilmesi üzerinde de hassasiyetle durmaktadır.

Bu bağlamda, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (GDAÜ) bölgeden kaynaklanan yegane girişim olarak önem taşımaktadır. Türkiye’nin kurucu üyeleri arasında yer aldığı sözkonusu girişime üye olan ülke sayısı Slovenya ile birlikte 12’ye ulaşmıştır. Türkiye, Haziran 2009-Haziran 2010 tarihleri arasında üstlendiği GDAÜ Dönem Başkanlığı görevini başarıyla yerine getirmiş ve bölgesel sahiplenmenin en güzel örneklerinden birini sergilemiştir. Ülkemizin ön almasıyla, GDAÜ içindeki işbirliğinin daha etkin ve sonuç odaklı olmasını sağlayacak somut önerileri GDAÜ Siyasi Direktörleri’nin değerlendirmesine sunmak üzere bir Çalışma Grubu oluşturulduğu 18 Şubat 2014 tarihinde yapılan GDAÜ Dışişleri Bakanları Gayrıresmi Toplantısı’nda resmen açıklanmıştır. Ayrıca, GDAÜ Parlamenter Asamblesi’nin oluşturulması yönündeki çalışmalar da tamamlanmıştır.

GDAÜ’nün operasyonel kolunu teşkil eden Bölgesel İşbirliği Konseyi’nin (BİK) temel görevleri, Güneydoğu Avrupa’da bölgesel işbirliğine odaklı anlayışın sürdürülmesi, bu amaçla somut veri sağlanması, bölgesel işbirliğinin belirli alanlarında aktif inisiyatifler alınması ve bölgenin Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapılarına entegrasyonunun teşvik edilmesidir. Türkiye, BİK’in kurucu üyeleri arasında yer almakta, bütçesine önemli miktarda katkıda bulunmakta ve bölgesel nitelikteki ortak projelerde belirleyici rol üstlenmektedir.

İyi komşuluk ilişkileri ve bölgesel işbirliğine yaptığımız katkıların en somut örneğini Türkiye’nin inisiyatifi ile gerçekleştirilen Türkiye-Hırvatistan-Bosna-Hersek ve Türkiye-Sırbistan-Bosna-Hersek üçlü danışma mekanizmaları oluşturmaktadır. Bölgede kısa sürede kaydadeğer güven artırıcı önlem olarak kabul gören bu işbirliği mekanizmaları ile bir yandan Bosna-Hersek’te barış, istikrar ve refahın pekiştirilmesine çalışılmakta, diğer yandan ise, Balkanların daha istikrarlı hale gelmesine çaba gösterilmektedir.

Ülkemizin inisiyatifi ile 2009 yılında ihdas olunan Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Danışma Mekanizması çerçevesinde, üç ülkenin Dışişleri Bakanları, sonuncusu BM 68. Genel Kurulu marjında 24 Eylül 2013 tarihinde New York’ta olmak üzere bugüne kadar dokuz defa biraraya gelmişlerdir. B-H’in Sırbistan’a Büyükelçi ataması, Sırbistan Parlamentosu’nda Srebrenica katliamı hakkında kınama ve özür kararı çıkartılması, dönemin Sırbistan Cumhurbaşkanı Tadiç’in Sayın Başbakanımızla birlikte Srebrenica’yı ziyaretleri Zirvelerin yarattığı olumlu atmosferle mümkün olmuştur.

Türkiye-Bosna-Hersek-Sırbistan Üçlü Zirvesi ise ilk olarak 24 Nisan 2010 tarihinde İstanbul’da, ikincisi 26 Nisan 2011 tarihinde Karadjordjevo/Sırbistan’da, son Zirve toplantısı ise Sayın Cumhurbaşkanımızın evsahipliğinde 14-15 Mayıs 2013 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımız, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Nebojsa Radmanoviç, Konsey Üyeleri Zeljko Komsiç ve Bakir İzetbegoviç ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç’in katılımıyla "Geleceği Birlikte İnşa Etmek" teması altında düzenlenen Üçlü Zirve’de, Nisan 2010'da İstanbul'da başlatılan Üçlü Zirveler sürecinin daha kapsamlı ve ileri bir noktaya eriştiği liderler tarafından belirtilmiştir. Zirve’de bu sürecin artık kriz çözme ve tarafları buluşturma aşamasından, pozitif bir gündem temelinde ortak projeler üretme safhasına geçtiği, üç ülke arasındaki diyalog ve eşgüdümü daha da güçlendirdiği ve bölgesel istikrar ile işbirliğine katkıda bulunduğu kaydedilmiştir. “Ankara Zirve Bildirisi”nde istikrarlı, barış içinde ve müreffeh bir Balkanlar’ın yaratılması yönündeki temel hedef vurgulanmış; Avrupa yapıları içinde bütünleşme alanlarında son on yılda Balkanlar’da kaydedilen ilerlemeler memnuniyetle karşılanarak, Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan’ın AB ile bütünleşmelerinin karşılıklı olarak teşvik edilip desteklenmesi ve tarafların katılım sürecindeki deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları taahhüt edilmiş; ayrıca önceki Üçlü Zirvelerde mutabık kalındığı üzere ekonomi, kültür, eğitim, bilim, enerji, altyapı, ulaştırma, spor ve turizm alanlarındaki işbirliğinin geliştirilmesi hususlarında üçlü danışma sürecinin işlevsel bir kurumsal çerçeve olarak taşıdığı öneme dikkat çekilmiştir. Zirve marjında, üç ülkenin Ekonomi Bakanları, Üçlü Ticaret Komitesi kurulmasına yönelik olarak, Ekonomik ve Ticaret İşbirliğine İlişkin Deklarasyonu imzalamışlardır. Ayrıca Türkiye, Bosna-Hersek ve Sırbistan arasında “Üçlü Ticaret Mekanizması”nın kurulması da kararlaştırılmıştır.

Türkiye, bölgede kalıcı barış ve istikrarın temini bakımından tüm bölge ülkelerinin Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonunun elzem olduğunu değerlendirmekte ve bölge ülkelerini bu doğrultuda desteklemeyi sürdürmektedir.

Türkiye bölge ülkelerine, siyasi ilişkilerin dışındaki alanlarda da destek ve yardım sağlamaktadır. Ekonomi, kültür, ortak tarihi miras, eğitim, askeri ve güvenlik gibi pek çok alanı kapsayan bu yardımlar ilgili devlet kurumlarımız tarafından ikili anlaşmalar çerçevesinde ve dayanışma ruhu içerisinde gerçekleştirilmektedir.

Featured post

Five Years After Reconversion: Hagia Sophia Embodies Turkey’s Cultural Crossroads

  ISTANBUL, JULY 2025   — Half a decade has passed since the iconic Hagia Sophia resumed its role as a working mosque, marking a watershed m...

Popular Posts