BİLİM DÜNYASINDAN KORKUNÇ DENEYLER
1917'den kalma Sovyet gizli belgeleri ilk defa ortaya çıktı. Belgelerde
Sovyetler Birliği'nde bilimadamlarının 'zihin kontrolü' araştırmalarına yaklaşık
1 milyar dolar harcadığı belirtiliyor.
Ortaya çıkan gerçeklerde Sovyetlerin, deneklerinin beyinlerini manipüle
edebilmek için akıl almaz metodlar kullandığı ifade ediliyor.
Sovyetler Birliği ve Rusya'da rahatsız edici deneyler' başlıklı çalışma
üzerinde yoğunlaşan araştırmacılar psikoanalizlere odaklandı.
Almanya'nın Stuttgart şehrinde bulunan bir araştırma merkezinde görevli olan
Serge Kernbach, Rusların teknik günlükleri üzerinde çalışıyor. Bilimadamlarının
bulduğu gerçek ise oldukça sıradışı.
Günlüklerde, Sovyet bilimadamlarının 'cerpan' adında yüksek frekanslı
elektromanyetik radyasyon dalgalarını üretmek ve saklamak için bir makine
yaptığı yazıyor.
'Makine düzgün çalıştığı takdirde tüm canlılardan biyoenerjilerini çekip dışarı salma gücüne sahip' sözleriyle heyecanını gizleyemeyen Kernbach, ABD'de de benzer bir ajandanın 'Parapsikoloji programı' adıyla denendiğini de ekliyor.
'Makine düzgün çalıştığı takdirde tüm canlılardan biyoenerjilerini çekip dışarı salma gücüne sahip' sözleriyle heyecanını gizleyemeyen Kernbach, ABD'de de benzer bir ajandanın 'Parapsikoloji programı' adıyla denendiğini de ekliyor.
Sovyetler Birliği'nde 'zihin kontrol' deneyleri resmi olarak 1950 yılında
tanıtıldı. Bu süre ülkedeki parapsikoloji çalışmalarının başlamasından yaklaşık
30 yıl sonraya denk geliyor...
Bugün bildiğimiz anlamdaki psikoloji bilimi göreceli olarak genç bir
bilimdir.
İnsanoğlunun kendisini ve başkaları ile etkileşimlerini anlamak adına bizlere derin bir anlayış kazandırmıştır.
İnsanoğlunun kendisini ve başkaları ile etkileşimlerini anlamak adına bizlere derin bir anlayış kazandırmıştır.
Pek çok psikoloji deneyi etik ve geçerliliği olan yöntemlerle uygulanmış ve
daha iyi ilaçla veya terapi yoluyla yöntemler geliştirilmesine yardımcı
olmuştur.
Ancak, üzücü bir şekilde uygulanan ve korkunç sonuçlarla biten deneyler de
yapılmıştır.
İşte dehşete düşüren o deneyler...
Stanford Hapishane Deneyi 1971 yılında, sosyal psikoloji
uzmanı Philip Zimbardo, sahte bir hapishanede hangi insanların sosyal rollere
uyum gösterdiğini anlamak adına bir grup erkek üniversite öğrencisini iki hafta
süren bir deneye aldı.
Deneye katılanların yarısına mahkum, yarısına gardiyan rolü verildi. Sonuçlar
ise tam bir felaketti.
Sıradan üniversite öğrencileri, acımasız, sadist birer gardiyana ya da
giderek artan bir şekilde korkak bir mahkuma dönüştüler.
Bunlardan 10 tanesi daha önce konuşma bozukluğu olan ve kekeleyenler olarak seçildi. Çocuklar, eşit olarak 2 gruba ayrıldı.
Bir grubun konuşma terapisti, çocuklarda gördüğü gelişme ve akıcı konuşma durumuna göre, onları ödüllendiren “pozitif” terapi uyguladı, diğer konuşma terapisti ise, en ufak bir yanlışta dahi çocukları açıkça cezalandıran bir yöntem uyguladı.
Sonuçlar gösterdi ki negatif davranılan çocuklar psikolojik anlamda çok ağır hasarlar aldılar. Ancak bundan çok daha kötüsü, terapi öncesi konuşma bozukluğu göstermeyen çocukların da konuşmalarında bozulmalar olmasıydı.
2007 yılında, yetim kalmış bu çocuklardan altısı, maruz kaldıkları bu durum karşısında 925.000 Dolarlık tazminat aldılar.
Theodore Kaczynski, diğer ismiyle Unabomber, CIA’nın rahatsız edici deneylerine maruz kaldığını ve bu deneylerin kendisinde zihinsel dengesizliklere yol açmış olabileceğini iddia etti.
Başka bir vakada da, Amerikan ordusu biyolojik silahlar uzmanı Frank Olson’a LSD uygulandı ve bu uygulama Olson'un bilincinde krize yol açtı.
LSD'nin yan etkisi olarak, Olson'un deneyi tüm dünyaya açıklama isteği duyduğu düşünüldü. Sonuç olarak Olson’un bir cinayete kurban gittiği ile ilgili güçlü deliller olmasına rağmen, kaldığı otelin 13. katından atlayarak intihar ettiği söylendi.Fakat, deneye maruz kalan diğer insanlarda uzun vadede ortaya çıkmış olabilecek psikolojik hasarlardan bahsedilmiyor bile...
Peki bu deneyin ürkütücü tarafı neydi? Şoku vermeleri istenen denekler ezici bir üstünlükle deneycinin talimatlarına uydular.
Daha da entresan tarafı, oyuncu konumundaki şoku alan kişinin acı bağırışları ve merhamet istemesine karşın denekler şok vermeye devam ettiler. Acaba, hepimizin içinde bir parça kötülük mü var? soruları aklageldi.
Tony LaMadrid İlaç tedavisi gören birçok şizofreni hastası, 1983 yılında Kaliforniya Üniversitesinde başlatılan bir programa kayıt oldu.
Fakat hastaların %90'ında, ilaç almayı bırakmalarına bağlı olarak, işler daha da kötüye gitti.
Araştırmaya katılanlardan biri olan Tony LaMadrid, deneyin başladığı tarihten 6 yıl sonra, aynı binanın çatı katından atladı ve hayatını kaybetti.
Deneylerinden birinde, “çaresizlik kuyusu” adını verdiği, boş ve tüm dış etkenlerden mahrum şekilde tasarlanmış bir oda şeklindeki, içinde çeşitli düzenekler bulunan bir aparatın içinde maymunlar üzerinde çalıştı.
Deney, dış dünyadan tamamen izole ettiği maymunların çıldırması ve hatta iki deneyde kendilerini açlığa mahkum ederek öldürmek istemesi ile sonuçlandı.
Harlow, meslektaşlarından gelen eleştirilerin hiçbirini önemsemedi ve kendi deyimi ile şunu söyledi:
“Maymunları nasıl sevebilirsiniz?” Bu korkunç deneyler, hayvan hakları hareketinin arkasındaki itici güç olarak bilinir ve bu sayede bu tür korkunç deneyler son bulmuştur.
Bunun için, deneyi yapanlar bir lise içinde bazı öğrencileri kullanarak onların prestijli bir gruba ait olduklarını düşündüren bir sistem oluşturdu. Öğrenciler giderek artan bir öğrenme motivasyonu gösterdiler.
Ama çok daha ötesinde ve endişe verici bir şekilde, aynı sınıftan olmayan kişilere karşı dışlama ve hor görme gibi son derece kötü niyetli bir takım davranışları gösterme konusunda giderek daha istekli hale geldiler.
Çok daha korkutucu olanı ise, bu davranışları son derece istekli bir şekilde, sınıf dışında da devam ettirmeleri oldu. Sadece 4 gün sonra, deneyin kontrol edilemeyeceği düşünülerek, deney sona erdirildi.
Eşcinsellikten Soğutma Terapisi 196o’lı yıllarda eşcinsellik zihinsel bir hastalık olarak görülüyordu. Aynı cinsten birbirlerine cinsel olarak çekici gelen kişilerin kendi kendilerini iyileştirmelerinin yolunu bulmak için gönüllüler aranıyordu.
Deneye katılanlara, eşcinsel görüntüler ile eşleştirilmiş elektrik şoku
verilerek ve enjeksiyon yoluyla mide bulantısına yol açan, tiksinme terapileri
gibi deneysel terapiler yapılıyordu.
Buradaki ana fikir, hasta olduğu düşünülen kişinin eşcinsellikle acıyı bir
tutacağı düşüncesiydi.Yapılan bu deneyler, eşcinselliği “tedavi etmek”ten çok, psikolojik olarak ağır hasarlar yarattı. Bir keresinde “tedavi” sırasında komaya giren denek ölmekten son anda kurtarıldı.
David, adını Brenda olarak değiştirdi, cerrahi bir operasyonla bir vajinası oldu ve hormon desteği aldı. Fakat “Brenda”, çocukluğu süresince standart bir erkek çocuk gibi davrandı.
Reimer ailesi, Brenda 14 yaşına geldiğinde yaşadıkları sıkıntıya dayanamayıp, Brenda'ya gerçeği söylediler ve tekrar David’e dönmesi konusunda karar aldılar. Fakat deney trajik bir şekilde sonuçlandı ve David 38 yaşında intihar etti.
http://06cedmuho.blogspot.com
No comments:
Post a Comment