EN SON KİM İÇİN AĞLADINIZ?
İnci Şatıroğlu Saral-http://takaonline.com
Yayınlanma Tarihi : 31 Ağustos 2014 / 09:13
Ak Parti 1.Büyük Kongresini izlemek üzere geçtiğimiz Çarşamba günü Ankara Arenadaydım.
Ben diyeyim 50 bin, siz deyin 150 bin kişi…
Hınca hınç bir kalabalık!
Ortalık mahşer yeri!
Türkiyenin neredeyse her ilçesinden gelen teşkilat mensuplarının katılımının sağlandığı kongre salonunda, salonun bahçesinde ve salon çevresinde bulunan 19 Mayıs Gençlik Parkı ve civarı iğne atsanız yere düşmeyecek durumdaydı.
Şahsen ömrümde böyle kalabalık görmemiş olan bendeniz, bir ara ” bu kalabalıktan acaba sağ-salim buradan çıkabilecek miyiz? ” diyerek telaşlanıyorum…
Neyseki güvenlik görevlilerinin ve sivil görevlilerinin üstün gayretleri ile sorunsuz kongre alanından ayrılmayı başarıyoruz.
Zaten günlerdir Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ve yeni oluşan kabine ile ilgili görüntüleri, yorumları televizyonlardan izlemektesiniz. Bu yüzden oluşumun siyasi tarafını yazmayacağım. Ben bu durumun beni çeken sosyolojik kısmı ile yani insan kısmını size aktarmak istiyorum.
Diğer partilerin hala binbir bahane ile yerdikleri, inatlaştıkları, kabullenemedikleri ve kendi saçma sapan kişisel egolarını zincire vuran siyasi egolarından fırsat bulamayıp, acaba bu insanlar ” Tayyip Erdoğan’ı neden bu kadar çok seviyor da oy alıyor , biz neyi yanlış yapıyoruz? ” diye kendilerine sormayı bir türlü beceremedikleri ve görmezden geldikleri gerçeklerle yüz yüzeydim orada.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından görebilmek için ön taraflarda adeta bir heykel gibi kıpırdamadan heyecan içinde bekleşenleri…
Gireceği kapıyı kestiremeyip, bir o kapıya, bir diğer kapıya telaş içinde koşuşturanları gördüm.
-”Tokat’tan geliyorum, biz senelerce Aleviyiz demekten korktuk.Diyemedik…Dedirtmediler! Bak şimdi korkmadan Aleviyim diyebiliyorum.Saklanmıyorum. Çünkü Sayın R. Tayyip Erdoğan bu özgürlüğü bize verdi”…Diyen bir bayan ve onun anlattığı her kelimeye onay verircesine kafa sallayan onlarca insanın ” İnançlarını utanmadan söyleyişlerine tanık oldum…
-”38 yaşındayım. Kürt’üm. Ama PKK’lı değilim. Ve bu topakları çok seven biriyim. Doğduğum günden beri Kürt kimliğimden dolayı bizi terörist sanan zihniyetlere ” dur ” denilen bir oluşumun içindeyiz. Siz oralarda bilmezsiniz ama biz Hakkari’de hep bu ezilmişlikle yaşatıldık. Hep suçlu sayıldık. Şimdi ilk defa insan muammelesine tabii tutuluyoruz. Bizi ilk kez insan olarak gören bu adamı ( barkovizyondan seyrettiği Sayın Cumhurbaşkanını göstererek ) çok seviyorum diyerek ağlayan o kadını ve onun gibi düşünen onlarcasını gördüm.
-” Ben dürüst bir eczacıyım ve başım örtülü. Akademik kariyer yapmak istediğim sırada başım örtülü diye beni okula sokmayan ve SSK’yı dolandırarak ve yaptıkları uydurma düzeneklerden kazandıkları paralarla her gün ev sahibi olan başı açık eczacılar karşılığında , sırf benim başım örtülü diye bana bin bir eziyet uygulayarak beni başörtümün üstüne peruğa mahkum eden sistemi ortadan kaldırdığı için buradayım ” diyen nazik bayanı gördüm.
“Çocukken en büyük hayalim, babamın emekli olup bize araba almasıydı. Oysa benim çocuğum emekli olmadan genç yaşında araba sahibi oldu. Şimdi ama borç, ama değil…Apartman görevlilerinin bile arabası var. Bu Başbakanımız sayesindedir. Nankör olamam” diyen beyefendiyi gördüm…
-”İktidar olacaklarını sanıyorlar. Yıllardır seçmeni bizi – Makarna Kafalı- diye aşşagılıyor! Oyumda önemli miktarda azalma olursa istifa ederim diyen Kılıçdaroğlu’na oy vererek, seçimlerde- ekmek- sloganı yaparak zeki oluyorlar! Sayın Erdoğan seçimlerde onları hezimete uğratarak seçimlerden zaferle çıkıyor ve biz onu destekliyoruz diye -Makarna Kafalı- oluyoruz! Öyle mi? Hem bizi aşşağıladılar, hem de bizden oy istediler. Bir tane liderde çıkıp demedi – kimi aşşağılıyorsunuz, onlarda bizim insanımız! Yapmayın, etmeyin!- Şahsen ben bu liderlere çok kırgınım, kendileri onca başarısızlığa rağmen koltuklarına yapışmış, ama başarılı olan Cumhurbaşkanımıza gitsin deyip durdular” Diyerek öfkesini, kırgınlığını açıkça ifade eden Trabzonlu hemşerimi gördüm…
-” Çok karizmatik, ve gümbür gümbür konuşuyor.” Diyen stanbuldan sırf bu tarihi an’ a tanık olmak için gelen hanımefendiyi…
Ve daha nicesini…
“Size veda etmiyorum…Bu bir Fatiha, yani başlangıç” deyişine rağmen o konuşmanın bitişi ile aynı anda ağlayan yüzlerce insan vardı karşımda…
Tutkuyla bağlı oldukları ve gerçekten gönül bağı ile bağlandıkları liderlerinin onları bırakıp gitmeleri karşısında hüzünlenen, üzülen, saf ve salt sevgilerinden dolayı ağlayan binlerce insan.
Beni etkileyen de en çok bu sahne oldu.
Sayın Kılıçdaroğlu gitse seçmeni böyle ağlar mı?
Sayın Bahçeli gitse seçmeni böyle kahreder miydi? Diye geçti o an içimden.
Düşünebiliyor musunuz? Bir başkasının yanında belki de hiç ağlamamış koca koca adamlar, o veda karşısında sicim gibi gözyaşları içinde ağlıyorlardı…
Ben diyeyim 50 bin, siz deyin 150 bin kişi…
Hınca hınç bir kalabalık!
Ortalık mahşer yeri!
Türkiyenin neredeyse her ilçesinden gelen teşkilat mensuplarının katılımının sağlandığı kongre salonunda, salonun bahçesinde ve salon çevresinde bulunan 19 Mayıs Gençlik Parkı ve civarı iğne atsanız yere düşmeyecek durumdaydı.
Şahsen ömrümde böyle kalabalık görmemiş olan bendeniz, bir ara ” bu kalabalıktan acaba sağ-salim buradan çıkabilecek miyiz? ” diyerek telaşlanıyorum…
Neyseki güvenlik görevlilerinin ve sivil görevlilerinin üstün gayretleri ile sorunsuz kongre alanından ayrılmayı başarıyoruz.
Zaten günlerdir Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu ve yeni oluşan kabine ile ilgili görüntüleri, yorumları televizyonlardan izlemektesiniz. Bu yüzden oluşumun siyasi tarafını yazmayacağım. Ben bu durumun beni çeken sosyolojik kısmı ile yani insan kısmını size aktarmak istiyorum.
Diğer partilerin hala binbir bahane ile yerdikleri, inatlaştıkları, kabullenemedikleri ve kendi saçma sapan kişisel egolarını zincire vuran siyasi egolarından fırsat bulamayıp, acaba bu insanlar ” Tayyip Erdoğan’ı neden bu kadar çok seviyor da oy alıyor , biz neyi yanlış yapıyoruz? ” diye kendilerine sormayı bir türlü beceremedikleri ve görmezden geldikleri gerçeklerle yüz yüzeydim orada.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yakından görebilmek için ön taraflarda adeta bir heykel gibi kıpırdamadan heyecan içinde bekleşenleri…
Gireceği kapıyı kestiremeyip, bir o kapıya, bir diğer kapıya telaş içinde koşuşturanları gördüm.
-”Tokat’tan geliyorum, biz senelerce Aleviyiz demekten korktuk.Diyemedik…Dedirtmediler! Bak şimdi korkmadan Aleviyim diyebiliyorum.Saklanmıyorum. Çünkü Sayın R. Tayyip Erdoğan bu özgürlüğü bize verdi”…Diyen bir bayan ve onun anlattığı her kelimeye onay verircesine kafa sallayan onlarca insanın ” İnançlarını utanmadan söyleyişlerine tanık oldum…
-”38 yaşındayım. Kürt’üm. Ama PKK’lı değilim. Ve bu topakları çok seven biriyim. Doğduğum günden beri Kürt kimliğimden dolayı bizi terörist sanan zihniyetlere ” dur ” denilen bir oluşumun içindeyiz. Siz oralarda bilmezsiniz ama biz Hakkari’de hep bu ezilmişlikle yaşatıldık. Hep suçlu sayıldık. Şimdi ilk defa insan muammelesine tabii tutuluyoruz. Bizi ilk kez insan olarak gören bu adamı ( barkovizyondan seyrettiği Sayın Cumhurbaşkanını göstererek ) çok seviyorum diyerek ağlayan o kadını ve onun gibi düşünen onlarcasını gördüm.
-” Ben dürüst bir eczacıyım ve başım örtülü. Akademik kariyer yapmak istediğim sırada başım örtülü diye beni okula sokmayan ve SSK’yı dolandırarak ve yaptıkları uydurma düzeneklerden kazandıkları paralarla her gün ev sahibi olan başı açık eczacılar karşılığında , sırf benim başım örtülü diye bana bin bir eziyet uygulayarak beni başörtümün üstüne peruğa mahkum eden sistemi ortadan kaldırdığı için buradayım ” diyen nazik bayanı gördüm.
“Çocukken en büyük hayalim, babamın emekli olup bize araba almasıydı. Oysa benim çocuğum emekli olmadan genç yaşında araba sahibi oldu. Şimdi ama borç, ama değil…Apartman görevlilerinin bile arabası var. Bu Başbakanımız sayesindedir. Nankör olamam” diyen beyefendiyi gördüm…
-”İktidar olacaklarını sanıyorlar. Yıllardır seçmeni bizi – Makarna Kafalı- diye aşşagılıyor! Oyumda önemli miktarda azalma olursa istifa ederim diyen Kılıçdaroğlu’na oy vererek, seçimlerde- ekmek- sloganı yaparak zeki oluyorlar! Sayın Erdoğan seçimlerde onları hezimete uğratarak seçimlerden zaferle çıkıyor ve biz onu destekliyoruz diye -Makarna Kafalı- oluyoruz! Öyle mi? Hem bizi aşşağıladılar, hem de bizden oy istediler. Bir tane liderde çıkıp demedi – kimi aşşağılıyorsunuz, onlarda bizim insanımız! Yapmayın, etmeyin!- Şahsen ben bu liderlere çok kırgınım, kendileri onca başarısızlığa rağmen koltuklarına yapışmış, ama başarılı olan Cumhurbaşkanımıza gitsin deyip durdular” Diyerek öfkesini, kırgınlığını açıkça ifade eden Trabzonlu hemşerimi gördüm…
-” Çok karizmatik, ve gümbür gümbür konuşuyor.” Diyen stanbuldan sırf bu tarihi an’ a tanık olmak için gelen hanımefendiyi…
Ve daha nicesini…
“Size veda etmiyorum…Bu bir Fatiha, yani başlangıç” deyişine rağmen o konuşmanın bitişi ile aynı anda ağlayan yüzlerce insan vardı karşımda…
Tutkuyla bağlı oldukları ve gerçekten gönül bağı ile bağlandıkları liderlerinin onları bırakıp gitmeleri karşısında hüzünlenen, üzülen, saf ve salt sevgilerinden dolayı ağlayan binlerce insan.
Beni etkileyen de en çok bu sahne oldu.
Sayın Kılıçdaroğlu gitse seçmeni böyle ağlar mı?
Sayın Bahçeli gitse seçmeni böyle kahreder miydi? Diye geçti o an içimden.
Düşünebiliyor musunuz? Bir başkasının yanında belki de hiç ağlamamış koca koca adamlar, o veda karşısında sicim gibi gözyaşları içinde ağlıyorlardı…
Kısacası ; Kolunda iki parmak kalınlığında dizi dizi altın bilezikli Anadolu kadınından, Louis Vuitton çantalı şehir kadınına, son derece şık takım elbiseli erkeğinden , kendisine iki beden büyük modası geçmiş takım elbiseli erkeğine, başı örtülüsünden mini eteklisine, yaşlı başlı çiftçi amcasından, mahalle baskısından çekinerek Ak Parti’ye oy verdiğini saklayan profösöre, meraklı çocuğundan, öğrenme telaşındaki ergenine bütün Türkiye oradaydı…
Hemde kolay kolay göremeyeceğiniz ülke mozaiğiyle…
Hemde kolay kolay göremeyeceğiniz ülke mozaiğiyle…
Malum kadın her yerde, kongrede de olsa kadındır.
Iskalamaz hiç bir şeyi!
Verilen birlik mesajından, Sayın Başbakan Davutoğlu’nun ” Selam olsun ” başlıklı etkileyici konuşmasının haricinden tüm kongre boyunca biz kadınların ilgisini çeken bir şey daha oldu… Yeni First Lady Emine Hanım’ın şıklığından ziyade pürüzsüz pırıl pırıl parlayan cildi…
Kimimiz yaptığı profesyonel makyaj dedi, kimimiz kendi cildi.
Bana kalırsa Fırst Lady’in cildinden yansıyan ışıltıya sebep olan etken çok daha başka bir şeydi.
Mutluluk…
Evet, evet mutluluk.
Iskalamaz hiç bir şeyi!
Verilen birlik mesajından, Sayın Başbakan Davutoğlu’nun ” Selam olsun ” başlıklı etkileyici konuşmasının haricinden tüm kongre boyunca biz kadınların ilgisini çeken bir şey daha oldu… Yeni First Lady Emine Hanım’ın şıklığından ziyade pürüzsüz pırıl pırıl parlayan cildi…
Kimimiz yaptığı profesyonel makyaj dedi, kimimiz kendi cildi.
Bana kalırsa Fırst Lady’in cildinden yansıyan ışıltıya sebep olan etken çok daha başka bir şeydi.
Mutluluk…
Evet, evet mutluluk.
Eğer mutsuzsanız, isterseniz cildinizi kök hücre ile baştan sona yenileyin…
Nafile…
Ama mutluysanız…
Teniniz bile gülümser size.
Nafile…
Ama mutluysanız…
Teniniz bile gülümser size.
(İnci’den Not: Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, yemin töreni günü Ata’nın huzuruna çıktığı deftere AZİZ ATATÜRK diye yazması, bu konuda hassasiyet gösteren kesimin bir çoğunu rahatlatmış durumda olduğunu gördüm.Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız’a görevlerinde üstün başarılar ve sağlık dolu günler diliyorum.Dün kutlamış olduğumuz 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısı ile de bu Vatan toprakları uğruna kan döken ve emek verenler, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm ecdadımızı ve Bu Vatan uğruna şehid olan bütün evlatlarımızı minnet ve şükranla anıyorum. Bayramımız kutlu olsun.)
No comments:
Post a Comment